İmam Şâfiî’nin talebelerinden olan Rabî bin Suleyman anlatır:
Bir gün İmam Şâfiî bana: “Rabî, bu mektubu al, Ahmed bin Hanbel’e götür ve sonra da cevabını getir.” dedi.
Ben de mektubu aldım ve Bağdat’a gittim. Sabah namazında Ahmed bin Hanbel ile buluştum. Onunla birlikte sabah namazını edâ ettim.
İmam Ahmed bin Hanbel mihrabdan ayrılınca mektubu kendisine takdim ederek: “–Bu, Mısır’dan kardeşin İmam Şâfiî’nin sana göndermiş olduğu mektubdur.” dedim.
Bana: “–Mektub neden bahsediyor, biliyor musun?” diye sordu.
Ben de: “–Hayır.” diye karşılık verdim.
Bunun üzerine Ahmed bin Hanbel mektubun üzerindeki mührü çözdü ve okumaya başladı. Birden gözleri yaşlarla doldu.
Ben kendisine: “–Ey İmam! Hayrola! Mektupta ne yazıyor?” dedim.
O da bana: “–İmam Şâfiî rüyasında Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i görmüş.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona: «Ahmed bin Hanbel’e bir mektub yaz ve Ben’den de selâm söyle. Elbette o büyük bir fitneye mâruz kalacak ve ondan, ‘Kur’ân mahluktur(!)’ demesi istenecek. Sakın bu isteğe boyun eğmesin! Allah, onun adını kıyâmete kadar yaşatıp yükseltecektir.» buyurmuş.”
Ben: “– Yâ İmam! Bu, senin hakkında ne büyük bir müjdedir.” dedim.
Bunun üzerine İmam Ahmed bin Hanbel, sevincinden üzerindeki gömleğini çıkarıp bana verdi.
Ben de mektubun cevabını aldıktan sonra Mısır’a döndüm. Mektubu İmam Şâfiî’ye takdim ettim.
Bunun üzerine İmam Şâfiî bana: “Onun hediye etmiş olduğu bu gömleği alıp seni üzmek istemeyiz. Ancak, hiç olmazsa onu bir suya batır ve o suyu bize ver ki, biz de o gömleğin bereketine böylece ortak olalım.” dedi.
(İbnu’l-Cevzî, Menâkıbu’l-İmâm Ahmed bin Hanbel, s. 609-610)
Bir gün İmam Şâfiî bana: “Rabî, bu mektubu al, Ahmed bin Hanbel’e götür ve sonra da cevabını getir.” dedi.
Ben de mektubu aldım ve Bağdat’a gittim. Sabah namazında Ahmed bin Hanbel ile buluştum. Onunla birlikte sabah namazını edâ ettim.
İmam Ahmed bin Hanbel mihrabdan ayrılınca mektubu kendisine takdim ederek: “–Bu, Mısır’dan kardeşin İmam Şâfiî’nin sana göndermiş olduğu mektubdur.” dedim.
Bana: “–Mektub neden bahsediyor, biliyor musun?” diye sordu.
Ben de: “–Hayır.” diye karşılık verdim.
Bunun üzerine Ahmed bin Hanbel mektubun üzerindeki mührü çözdü ve okumaya başladı. Birden gözleri yaşlarla doldu.
Ben kendisine: “–Ey İmam! Hayrola! Mektupta ne yazıyor?” dedim.
O da bana: “–İmam Şâfiî rüyasında Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i görmüş.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona: «Ahmed bin Hanbel’e bir mektub yaz ve Ben’den de selâm söyle. Elbette o büyük bir fitneye mâruz kalacak ve ondan, ‘Kur’ân mahluktur(!)’ demesi istenecek. Sakın bu isteğe boyun eğmesin! Allah, onun adını kıyâmete kadar yaşatıp yükseltecektir.» buyurmuş.”
Ben: “– Yâ İmam! Bu, senin hakkında ne büyük bir müjdedir.” dedim.
Bunun üzerine İmam Ahmed bin Hanbel, sevincinden üzerindeki gömleğini çıkarıp bana verdi.
Ben de mektubun cevabını aldıktan sonra Mısır’a döndüm. Mektubu İmam Şâfiî’ye takdim ettim.
Bunun üzerine İmam Şâfiî bana: “Onun hediye etmiş olduğu bu gömleği alıp seni üzmek istemeyiz. Ancak, hiç olmazsa onu bir suya batır ve o suyu bize ver ki, biz de o gömleğin bereketine böylece ortak olalım.” dedi.
(İbnu’l-Cevzî, Menâkıbu’l-İmâm Ahmed bin Hanbel, s. 609-610)