Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İmam Şafiî'nin Akidesi

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
A. İmam Şafiî'nin Tevhide Dair Görüşleri

1. Beyhaki, er-Rabî' b. Süleyman'dan, o da İmam Şafiî'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kim Allah'a yahut onun isimlerin den birisine yemin eder de yeminini bozarsa keffarett e bulunması gerekir. Kim, mesela Kabenin hakkı için, babamın hakkı için, şunun şunun hakkı için diye Allah'tan başkası adına yemin eder de yeminini bozarsa keffarett e bulunması gerekmez. "Ömrüm hakkı için..." diye yemin etmesi de buna benzer. Böylesinin de keffarett e bulunma sorumluluğu yoktur.

Allah'tan başkası adına yemin etmek ise mekruhtur ve Rasûlullah sallallah u aleyhi ve sellem tarafından yasaklanmıştır:

"Muhakkak aziz ve celil olan Allah sizlere babalarınızın adına yemin etmeyi yasaklamıştır. Binaenale yh kim yemin edecek olursa ya Allah adına yemin etsin yahut sussun."

(Buhârî, el-Eyman ve'n-Nuzur, Babu la Tahlifû bi Âbâikum, XI, 530; Müslim, el-Eyman, Babu'n-Nefyi ani'l-Halfi bi gayrillah, III, 1266, h. 1646)

(Menâkıbu'ş-Şafiî, I, 405)

Şafiî buna gerekçe olarak Allah'ın isimlerin in mahluk (yaratılmış) olmadığını göstermiştir. Bu sebeble Allah adına yemin eden ve yeminini bozan bir kimsenin keffarett e bulunması gerekir.

(İbn Ebi Hatim, Âdâbu'ş-Şafiî, s. 193; Ebu Nuaym, Hilye, IX, 112-113; Beyhaki, es-Sunenu'l-Kübra, X, 28; el-Esma ve's-Sıfat, s. 255-256. Beğavi, Şerhu's-Sünne, I, 188; Ayrıca bk. el-Uluvv, s. 121, Muhtasarı, s. 77)

2. İbnu'l-Kayyım, İctimâu'l-Cuyuşi'l-lslamiyye adlı eserinde Şafiî'den şöyle dediğini zikretmektedir:

"Benim izlediğim sünnet ile arkadaşlarım olan hadis ehlinden görüp Sufyan, Malik ve benzeri kendileri nden ilim öğrendiğim kimseleri n izledikle ri sünnet;

Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilahın olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadeti ikrar etmek,

Allah'ın, gökte ve Arşı üzerinde olduğuna ve dilediği şekilde yarattıklarına yaklaştığına, Yüce Allah'ın dünya göğüne dilediği şekilde indiğine inanmaktır."

(İctimau'l-Cuyuşi'l-İslamiyye, s. 165; İsbatu Sıfati'l-Uluvv, s. 124; Ayrıca bk. Mecmuu'I-Fetava, IV, 181-183; Zehebi, el-Uluvv, s. 120; Elbani, Muhtasa-ru'l-Uluvv, s. 176)

3. Zehebî, Muzeni'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Kendi kendime dedim ki:

Tevhid ile ilgili içimden geçenleri ortaya çıkartıp hatırıma gelenleri çözebilecek birisi varsa o da Şafiî'dir. Bunun için o Mısır mescidind e iken yanına gittim. Önünde oturdum ve dedim ki:

Kalbime tevhide dair bir mesele geldi. Senin bildiğini kimsenin bilmediğini biliyorum . Bakalım sendeki bilgi nedir? Bunun üzerine kızdı sonra şöyle dedi:

Sen nerede olduğunu biliyor musun?

Ben: Evet dedim.

Burası Allah'ın Firavun'u suda boğduğu yerdir, dedi. Sana Rasûlullah sallallah u aleyhi ve sellem'in bu hususa dair soru sorduğu hakkında sana bir bilgi ulaştı mı?

Ben: Hayır, dedim. Bu sefer:

Peki bu hususta sahabi bir şeyler söyledi mi? diye sordu.

Ben: Hayır, dedim. Semada kaç tane yıldız olduğunu biliyor musun? diye sordu.

Ben: Hayır, dedim. Peki bu semadaki gezegenle rden birisinin olsun türünü, ne zaman doğduğunu, ne zaman battığını, neden yaratıldığını biliyor musun?

Ben yine: Hayır, dedim. Bu sefer şunları söyledi:

Gözlerinle gördüğün bir yaratığı bilmiyor, tanımıyorsun. Sen onu yaratanın bilgisi hakkında mı konuşmaya kalkışıyorsun.

Sonra bana abdeste dair bir soru sordu. Ben onu yanlış cevaplandırdım. O hususu bana dört türlü açıkladı, fakat benim cevabım bunlardan birisine bile uygun değildi, Bunun üzerine şunları söyledi:

Günde beş defa ihtiyaç duyduğun bir şeye dair bilgi edinmeyi bırakıyorsun da bu hususta kalbinden geçen yaratıcının ilmi hakkında bilgi sahibi olmaya kalkışıyorsun. Bunun için sen Yüce Allah'ın:

"İlâhınız tek bir ilâhtır. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O rahmandır, rahîmdir. Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında..." (Bakara, 2/163-164) buyruğuna başvur, yaratılmışı yaratıcıya delil olarak gör ve aklının ulaşamayacağı bir şeyi bilmek için kendini zorlamaya kalkışma." (Siyer u A'lâmi'n-Nubelâ, X, 31)

4. İbn Abdi'l-Berr, Yunus b. Abdi'l-A'lâ dan dedi ki:

Şafiî'yi şöyle derken dinledim:

"Sen bir kimsenin isim müsemmadan farklıdır; yahutta şey şeyden farklıdır dediğini duyarsan onun zındık olduğuna şahitlik edebilirs in." (el-intika, s. 79; Mecmuu'l-Fetava, VI, 187)

(Yunus b. Abdi'l-A'lâ b. Meysere es-Sadafî el-Mısrî (düzeltme Şezerât, 1, 149'dan, -Çeviren-) İbn Hacer hakkında şunları söylemektedir: "Sika bir ravidir. Onuncu tabakanın küçüklerindendir. 264 h. yılında vefat etmiştir." (Takribu't-Tehzib, II, 385); Ayrıca bk. Şezerâtu'z-Zeheb, II, 149; İbn Hidayetil lah, Tabakâtu'ş-Safiîyye, s. 28)

5. Şafiî "er-Risale" adlı eserinde şunları söylemektedir:

"Zatını nitelendi rdiği gibi ve fakat mahlukatının kendisini nitelendi rmelerini n çok üstünde olan... Allah'a hamdolsun ." (er-Risale, s.7-8)

6. Zehebî, es-Siyer (Sireyru A'lâmi'n-Nubelâ) adlı eserde Şafiî'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kur'ân'ın söz konusu ettiği ve sünnette varid olmuş bu sıfatları kabul ederiz ve aynı zamanda kendi zatı hakkında teşbihin (yaratılmışlara benzemeni n) söz konusu olmadığını belirttiği gibi biz de teşbihi kabul etmeyiz. Çünkü o:

"Onun benzeri hiçbir şey yoktur." (Şura, 42/11) diye buyurmakt adır." (Siyer, XX, 341)

7. İbn Abdi'l-Berr, er-Rabi b. Süleyman'dan şöyle dediğini nakletmektedir:

Ben Şafiî'yi yüce Allah'ın:

"Hayır muhakkak ki onlar o günde Rablerind en elbette perdelenm iş olacaklar dır." (Mutaffifi n, 83/15) buyruğu hakkında şunları söylerken dinledim:

Bu buyrukla bizlere, kendileri ne karşı perdelenm eyeceği, ona bakacak ve onu görmekte herhangi bir zorlukla karşılaşmayacak bir topluluk olacağını bildirmiş olmaktadır." (el-İntika, s. 79)

8. el-Lalekâî, er-Rabi b. Süleyman'dan şöyle dediğini nakletmektedir:

Ben Muhammed b. İdris eş-Şafiî'nin huzurunda idim. Ona (Mısır'ın) Said bölgesinden:

"Hayır, muhakkak ki onlar o günde Rablerind en elbette perdelenm iş olacaklar dır." (Mutaffifi n, 83/15) buyruğu hakkında ne dersin, diye bir yazı bulunan bir mektup geldi. Şafiî şöyle dedi:

"Kendileri ne gazab edildiğinden ötürü bunlar perdelenm iş olacaklarına göre; bu onun razı olacağı kimseleri n kendisini göreceklerine delil olur."

er-Rabi dedi ki:

Ben ona: Ey Ebu Abdullah sen bu kanaatte misin? diye sordum.

O: "Evet, dedi ve ben bu kanaatimi Allah'a bağlılığımın ifadesi olan dinimin bir gereği olarak görüyorum." (Şerhu Usûli İtikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, II, 506)

9. İbn Abdi'l-Berr, el-Carudi'den den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Şafiî'nin huzurunda bulunan İbrahim b. İsmail b. Uleyye'yi kastedere k dedi ki:

Ben her hususta ona muhalifim . Hatta "lâ ilâhe illallah" sözünde bile. Ben onun dediği gibi demiyorum .

Ben Mûsâ ile perde arkasından özel bir surette konuşan Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur diyorum.

O ise perde arkasından Musa'ya yarattığı bir kelâmı işittiren Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur diyor."

(el-İntika, s. 79; Bu olayı Hafız Beyhaki'nin Menakibu'ş-Şafiî adlı eserinden nakledere k zikretmiş bulunmakt adır. Lisanu'l-Mizan, I, 35)

(el-Carudi; Muhtemele n bu Musa b. Ebu'l-Carud'dur.

Nevevi onun hakkında şunları söylemektedir: "Bu Şafiî'nin arkadaşlarından ve ondan ilim belleyip, ondan rivayet nakledenl erden birisidir ."

İbn Hibetulla h da şöyle demektedi r: "Bu şahıs Mekke'de Şafiî mezhebine uygun fetva verirdi. Hangi tarihte vefat ettiği bilinmeme ktedir." (Tehzibu'l-Esma ve'l-Lugat, II, 120; ibn Hidayetul lah Tabakatu'ş-Şafiî, s. 29)

(İbrahim b. ismail b. Uleyye hakkında Zehebî şunları söylemektedir:

"Cehmiyyey e mensub helak olmuş birisidir . Tartışır ve Kur'ân'ın mahluk olduğunu söylerdi. 218 h. yılında vefat etmiştir." (Mizanu'l-İ'tidal, I, 20; Ayrıca bk. Lisanu'l-Mizan, I, 34-35)

10. Lalekâi, er-Rabi b. Süleyman'dan Şafiî'nin şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kim Kur'ân mahluktur derse o kâfirdir." (Şerhu Usûli İtikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, II, 252)

11. Beyhaki, Ebu Muhammed ez-Zübeyrî'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Bir adam Şafiî'ye dedi ki:

Bana Kur'ân'a dair haber ver. O yaratıcı mıdır?

Şafiî: Kesinlikl e hayır, dedi.

Adam: Peki yaratılmış mıdır? diye sordu.

Şafiî: Kesinlikl e hayır, dedi.

Adam: O yaratılmamış mıdır öyle mi? diye sordu.

Şafiî: Kesinlikl e evet dedi.

Adam: Peki onun yaratılmamış olduğunun delili nedir diye sordu.

Şafiî başını kaldırarak dedi ki:

Sen Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı olduğunu kabul ediyor musun?

Adam: Evet dedi.

Şafiî şu cevabı verdi:

Bu husus senden daha önce de dile getirilmiştir. (Çünkü) Yüce Allah şöyle buyurmakt adır:

"Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver, ta ki Allah'ın kelâmını dinlesin." (Tevbe, 9/6);

"Allah Musa ile özel bir şekilde konuştu." (Nisa, 4/164)

Şafiî (devamla) dedi ki:

Sen Allah'ın ezelden beri var olduğunu ve kelâmının da aynı şekilde olduğunu kabul ediyor musun yoksa Allah ezelden beri vardı fakat kelâmı yoktu mu dersin?

Adam: Hayır Allah da vardı, kelâmı da vardı dedi.

(Ebu Muhammed) dedi ki: Bunun üzerine Şafiî gülümsedi ve şöyle dedi:

Ey Kûfeliler, sizler gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz. Çünkü Allah'ın her şeyden önce var olduğunu, kelâmının da onunla var olduğunu kabul ettiğinize göre kelâm Allah'ın kendisidi r yahut Allah'tan ayrıdır ya da o Allah'tan başkadır yahut ondan farklıdır sözlerini nereden çıkartıyorsunuz?

(Ebu Muhammed) dedi ki: Adam sustu ve çıkıp gitti." (Menakibu'ş-Şafiî, I, 407-408)

12. Ebu Talib el-Uşari'nin rivayeti ile Şafiî'ye nisbet edilen itikada dair cüzde şunları söylemektedir:

Aziz ve celil olan Allah'ın sıfatları ve kendisine iman edilmesi gereken hususlara dair ona soru sorulunca şunları söyledi:

"Yüce ve mübarek olan Allah'ın isimleri ve sıfatları vardır. Bunlar kitabında zikredilm iş, peygamber i bunları ümmetine haber vermiştir. Kur'ân-ı Kerim'in bunları bildirdiğine, Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem'den adaletli şahısların rivayet ettiği sözlerinin sahih olduğuna dair elinde delil bulunan Allah'ın yarattığı herhangi bir kimsenin buna muhalif bir kanaate sahip olması mümkün değildir. Şayet onun nezdinde (bu hususlara dair) hüccet sabit olduktan sonra muhalif bir kanaate sahip olursa o kimse aziz ve celil olan Allah'ı inkar etmiş bir kâfir olur. Ancak haberin ulaşması cihetiyle ona karşı delilin sübutundan önce ise bilgisizl iğinden ötürü mazur görülür. Çünkü böyle bir bilgi akıl ile de, dirayet ile de düşünmek ile de idrak edilemez. Yüce Allah'ın semi (her şeyi işiten) olduğuna ve onun iki elinin bulunduğuna dair şu buyruklar daki haberler de bu kabildend ir:

"Bilakis onun iki eli apaçıktır." (Maide, 5/64)

Şu buyrukta belirtild iği üzere onun sağının olduğuna dair haber de böyledir:

"Gökler ise onun sağ eliyle durulmuş olacaktır." (Zümer, 39/67)

Yüce Allah'ın şu buyruğunda da onun yüzünün bulunduğu belirtilm ektedir:

"Her şey helak olacaktır. Onun yüzü müstesna." (Kasas, 28/88);

"Celal ve ikram sahibi Rabbinin vechi (yüzü) ise kalıcıdır." (Rahman, 55/27)

Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem'in şu buyruğunda ifade edildiği üzere onun ayağı da vardır:

"...Nihaye t aziz ve celil olan Rab oraya ayağını koyacak.. ."

(Buhârî, Tefsir, "(Cehennem) daha var mı diyecek" babı, VIII, 594, h. 4848; Müslim, IV, 2187, h. 2848. Her ikisi de Katade, o Enes b. Malik'den yoluyla rivayet etmişlerdir.)

(Muhammed b. Ali el-Uşari doğru sözlü ve tanınan bir ilim adamıdır. Şafiî'den el-itikad cüzünü tek başına rivayet etmiştir. Ancak bu Şafiî adına uydurulmuştur. O da iyi niyetle bunu nakletmiş bulunmakt adır. Bu açıklamayı Zehebi, el-Mizan, III, 656'da zikretmiştir. Fakat seleften birden çok kişi akideye dair bu cüzde tesbit edilenler e itimat etmiş bulunmakt adır. Muvaffak b. Kudame, Sıfatu'l-Uluvv, s. 124; İbn Ebi Ya'lâ, et-Tabakat, I, 283; İbnu'l-Kayyım, İctimau'l-Cuyuş, s. 165; Bizzat Zehebi, es-Siyer, X, 79'da olduğu gibi. Diğer taraftan bundan sonraki bölümlerde aynen nakledeceğim bu kitapçık (risale) imam hafız İbn Nasr ed-Dımeşkı'ye okunarak arzedilmiş ve tamamını İbn Ebi Ya'lâ, Tabakat'ta nakletmiş bulunmakt adır. Her iki nakil arasındaki farkları da tesbit edeceğiz.)

Maksat cehennemd ir. Ayrıca Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem'in bildirdiğine göre Allah yolunda öldürülen kimse hakkında şunları söylemiştir:

"O Allah'ın huzur Allah kendisine güldüğü halde çıkmıştır."

(Buhârî, VI, 39, h. 2826; Müslim, III, 1504; h. 1890; Her ikisi de el-Arec Ebu Hureyre'den yoluyla rivayet etmişlerdir.)

Yüce Allah Rasûl sallallah u aleyhi ve sellem'in verdiği habere göre her gece dünya göğüne iner. Aynı şekilde Yüce Allah'ın gözü yine Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem'in buyruğu gereğince kör değildir. Çünkü o Deccal'den söz ederken şöyle buyurmuştur:

"Deccalin bir gözü kördür, Rabbinizi n ise gözü kör değildir."

(Buhârî, XIII, 95, h. 7131; Müslim, IV, 2248, h. 2933. Her ikisi de Katade, Enes b. Malik'ten yoluyla)

Mü'minler ondördünde ayı gördükleri gibi kıyamet gününde gözleriyle Rablerini göreceklerdir. Yüce Allah'ın Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem'in şu buyruğu gereğince de parmağı vardır:

"Aziz ve celil olan rahmanın parmaklarından iki parmağı arasında bulunmaya n hiçbir kalp yoktur."

(Buna yakın lafızlarla Ahmed, Müsned, IV, 182; İbn Mace, I, 72, h. 199; Hakim, Müstedrek, I, 525; Acurri, eş-Şeria, s. 317; İbn Mende, er-Reddu ale'l-Cehmiyye, s. 87. Hepsi de en-Nevvas b. Sem'an'ın rivayet ettiği bir hadis olarak zikretmişlerdir.

Hakim dedi ki: "Hadis Müslim'in şartına göre sahih olmakla birlikte Buhârî'de Müslim de bunu rivayet etmemişlerdir."

Zehebî de et-Telhis adlı eserinde Hakim'in bu kanaatini kabul etmiştir.

Hadis hakkında İbn Mende şunları söylemektedir: en-Nevvas b. Sem'an'ın rivayet ettiği bu hadisi herhangi birisinin tenkidi mümkün olmayan ünlü hadis imamları tarafından rivayet edilmiş sabit bir hadistir.")

Yüce Allah'ın kendi zatını, Rasûlünün de onu nitelendi rdiği bu hususların fikirle, idrak ile kavranılmasına imkân yoktur. Kendisine bu hususlara dair haber ulaşmadıkça bunları bilmediğinden ötürü hiç kimse de tekfir edilmez. Şayet bu hususlara dair varid olmuş haber eğer anlamak bakımından işitmek itibariyl e müşahedenin konumuna ulaşıyor ise bu haberi işiten kimsenin hakikatin e dinen inanması ve tıpkı Rasûlullah sallallah u aleyhi ve sellem'den dinlemiş ve müşahede etmiş gibi buna dair tanıklıkta bulunması gerekir. Fakat bizler bu sıfatları kabul etmekle birlikte teşbihi de (yani yaratılmışlara benzerliği) reddederi z. Nitekim Yüce Rabbimiz de kendi zatı hakkında teşbihi (yani yaratılmışlara benzerliği) kabul etmeyerek şöyle buyurmuştur:

"Onun benzeri hiçbir şey yoktur ve o her şeyi işitendir, görendir." (Şura, 42/11)..."

(Ben itikada dair bu cüzü asli bir el yazmasından filme alınmış bir nüshadan aktardım. Söz konusu bu filim Hollanda'da Leiden Üniversitesindeki merkezi kütüphanede bulunmakt adır.)
 
Üst Ana Sayfa Alt