Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale İMTİHAN ZAFERİN TAMAMLANMASI İÇİNDİR…

musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
İMTİHAN ZAFERİN TAMAMLANMASI İÇİNDİR…
Ebul Fida
"Biz mutlaka sizi biraz korku ile biraz açlık ile yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!"(Bakara 155)

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.(Ankebut 2-3)

İmtihan edilmek için yaratılan bir müminin sıkıntısız olması hiç düşünülebilir mi? Nitekim imtihanın olduğu yerde dert ve zorluklar vardır. Zorluğu ve sıkıntısı olmayan bir imtihan, zaten imtihan değildir. Ya da imtihan diye adlandırılamaz. Öyleyse cennet uğruna verilecek olan imtihan, en zor ve en çetin imtihandır. Fakat cennet uğruna imtihana girmemiş kimseler, çok basit ve değersiz imtihanlara tabii tutulanlardır. Hatta öyle ki bu tür insanların tabii tutuldukları imtihanlara kâfir olanlar da dâhildirler. Bu Allahın yeryüzünde ki sünnetidir. Nitekim bir kısım Müslümanlar, bu kısma giren ve kendilerinin de imtihana tabii tutulduklarını zanneden zavallı kimselerdir. Bakarsınız bir hastalık ve fakirlikten dolayı kendisinin sıkıntı ve derdi olduğunu söyler. Oysa bu tür imtihanlar her insanın başına gelen imtihanlardır. Bu tür imtihanlar, imtihan değil, insanları bir birinden üstün kılma ve insanlara verilen nimetlerinin değerinin anlaşılması ve insanın aklını başına alması ve rabbine itaat etmesi içindir.

“ …Allah rızıkta kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur.(Nahl 71)

“…Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak!(İsra 21)

Pekâlâ, mümin nasıl imtihan edilir?

Allahü Teâlâ, yüce rehberimiz kuranın birçok yerinde bahsettiği imtihan nedir?

Şüphesiz insanın yaratılış gayesi, rabbine ibadet ve itaat etmesi içindir. Bu ibadet ve itaatin karşısına birçok engeller konulmuş ve böylece hadisi şeriflerde buyrulduğu gibi; kulun, Allahın en değerli olan malı(cenneti) birçok engelleri aşarak elde etmesi ve hak etmesi sağlanmıştır. Allah Rasulu (s.a.v) şöyle buyurdu:

"Kim korkarsa, akşam karanlığında yol alır. Kim gece yol alırsa, hedefine varır. Dikkat edin! Allahın malı pahalıdır! Dikkat edin! Allahın malı cennettir!"( Tirmizi)

Elbette her mümin birçok sıkıntı ve engellerle karşılaşacaktır. Zira bir mümin, bütün beşeri karşısına almıştır ve Allahın taraftarlığını yapmaktadır. Aynı Ensar dan, bazılarının insanlara dedikleri ve uyardıkları gibi; sizin İslam’a girmeniz bütün Arapları ve diğer milletleri karşınıza almanızdır. Ona göre karar verin, bu karar basit ve sonucu kolay olan bir karar değildir…

Allahın taraftarlığını yapan mutlaka çoğunluğu karşısına alacaktır. Çoğunluğu karşısına alan kimse ise mutlaka çok çetin bir imtihana maruz kalacaktır. Rabbimiz çoğunluğun her zaman bilmediğini, zanna uyduklarını veya şirk koştuklarını beyan eder. Ya da çoğunluğa uyanın, çoğunluk tarafından saptırılacağını haber verir.

“…Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.(Enfal 34)

“…Onların çoğu zanna uyarlar.(Yunus 36)

“…Ama çoğu bunu bilmez.(Yunus 55)

“Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.” (Enam 116)

İşte rabbimizin fermanı ortadadır. Mümin; çoğunluğun karşısında yapayalnız ve müstazaf bir muvahhid olacaktır…

Lakin bir mümine umut veren ve ayaklarının yere sağlamca basmasına yardımcı olan şeylerden biriside; tarih boyunca müminlerin önderleri ve Allahın en sevgili ve en değerli kulları olan ayrıca cennete girecekleri garantilenmiş insanların, peygamberlerin bu tür bir imtihandan geçmiş olmalarıdır. Bir mümin şöyle arkasını dönüp bir baksa, kendisinin üzerinde olduğu bu zorlu yolda nice peygamberlerin geçtiğini görecektir. Kimi ateşlere atılmış, kimi zindanlara atılmış, kimi memleketinden kovulmuş, kimi kesilerek öldürülmüş ve kimi de bizim önder ve liderimiz gibi birçok sıkıntılar görmüş ve hatta birçok kereler suikasta maruz kalmıştır.
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Sahabelerden Sa’d(r.a)rivayet ediyor: Dedim ki: Ya RasulALLAH , insanların belâsı/imtihanı en çetin olanı kimdir? Buyurdu ki:

“Peygamberler ve sonra da derece derece müminlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar belâ görür/imtihana tâbi tutulur. Bela o kimseyi devamlı takib eder. Nihayet onu bırakıncaya kadar, böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür."( Sünen İbn-i Mâce 3249)

Öyleyse;“ben müminim ve peygamberimin yolunu takip ediyorum” diyen her mümin; mutlaka peygamberlerin maruz kalmış oldukları sıkıntı ve zorluklarla karşılaşacaktır. Sıkıntı ve zorluklarla karşılaşmayan bir mümin ise, gerçek mümin değildir.

Adamın birisi Resulullah’ın(s.a.v)yanına gelerek, Ya RasulALLAH (s.a.v)ben seni çok seviyorum dedi. Allah resulü(s.a.v): Eğer beni seviyorsan, belaya sabırla hazırlan. Yemin ederim ki, Beni sevene bela, tepeden dereye gelen sudan hızlı gelir dedi.(Silsile Sahiha 1586)

Genelde, bir müminin başına gelen şiddetli bela, musibet ve imtihanlar, onun kuvvetli ve yüksek bir imana sahip olduğunun göstergesidir. Bela ve sıkıntıların azlığı ise imanın zayıflığına delalet eder. Nitekim kişinin başına gelen musibet ve belalar ne derece az ve zayıf ise, o kişinin imanı da o derece zayıf ve azdır.

Aslında bunun manası şudur; bir mümin Allahın sözünü yeryüzünde hakim kılmak için ne kadar uğraşıyorsa o derece imtihanlara maruz kalır ve ne kadar az dertlenir ve ne kadar az mücadele verirse nihayet o kişinin derdi ve sıkıntısı da az olacaktır. İşte kişinin imtihanı davasına sahip çıktığı miktardadır. Kim davasına dört elle sarılırsa o kişi en çok dert çekecek ve sıkıntılar çekecek olandır. Bu hadislerin ve ayetlerin manası aslında böyledir.

Kim, bu çeşit bir sıkıntı, bela ve zorlukla imtihan edilmemişse, o kişi kendini hesaba çekmesi gerekir. Zira yukarda sunmuş olduğumuz hadislerden ve ayetlerden de anlaşılacağı üzere, bu din sıkıntı ve zorlukların yüklenileceği bir dindir. Bu dava zor ve sıkıntıları çok olan bir davadır. Fakat sıkıntıların sonunun da cennet olduğu unutulmamalıdır. Zaten tarih boyunca bu sıkıntıları çekenlerin her zaman var olması da aslında buna bağlıdır…

Allahın “rızası” ve “cennet”…

Bu hakikat tarih boyunca böyle olmuştur. Küfür ve İslam arasındaki savaş ve mücadele yeryüzünde fitne-şirk ve küfür kalmayıncaya dek devam edecektir.

"Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur."(Bakara 193)

Aslında bu zor ve sıkıntılı bir davaya omuz vermenin gerekliliği de teslimiyetten kaynaklanmaktadır. Kim Allaha teslim olmuşsa onun buyruğunun dışına çıkması nasıl düşünülebilir ki? Allaha teslim olmuş ve ben Müslüman’ım diyen bir kimse; dünya ya, mala, kadına, zevke ve sefaya, altına ve gümüşe, eve ve eşe, arabaya ve işe, hayat şartlarına nasıl teslim olabilir ki?

İnsanın teslim olması gereken yegâne meslem ancak Allah tır.

Allaha teslim olmuş bir Müslüman’ın Allahın davasına sahip çıkmaması ve bir kenara çekilip kendi işleri ile uğraşması ve daha sonra ben Allaha teslim oldum demesi nasıl açıklanabilir ki!

İşte Müslüman bir kimseyi bu davaya sahip çıkmaya iten ve bunun gerekliliğini ortaya koyan anlayış da budur.

Demek ki, bizler şöylece kendimize bir bakmamız ve kendimize gelmemiz gerekiyor. Şayet çok rahat bir işe, mesleğe, aileye, evlatlara, mal ve mülke sahip isek burada bir yanlış olduğunun farkına varmamız gerektiğini anlamamız gerekiyor.

Zira bir mümin, yeryüzünde küfrün kol gezdiği, cirit attığı, mümin kardeşlerinin her yerde hiçbir değeri olmayan hayvanlar gibi işkence edilip öldürüldüğü, zindanlara atılıp esir edildiği şu günümüzde hiçbir zaman hayatında rahat edemez ve etmemelidir.
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Şayet rahat ise, bu kimsenin imanında bir sorun var demektir. İmanını amele dökmesinde bir sorun var demektir. Ya da sadece kalbi ile iman ettiğinden dolayı rahattır. Bu imanda ehlisünnet âlimlerinin yanında makbul bir iman değildir.

Ya da bir mümin hayatında rahat ve hiçbir sıkıntı ve derdi yok ise, bunun manası kâfirler görevlerini yapmıyor demektir. Nitekim bu şık pek doğru gözükmemektedir. Zira günümüz kâfirleri görevlerini mükemmel bir şekilde ifa etmektedirler. Bunun en büyük ispatı ise yeryüzünde bulunan bütün devletlerin İslami olmayan sistemler ile yönetilmeleridir.

Fakat müminler olarak bizler üzerimize düşen görevleri yerine getirmediğimiz için başımıza hiçbir sıkıntı ve bela gelmemektedir. Üzerimize düşen görevi yerine getirmediğimizin en büyük kanıtı ise, bir buçuk milyar diye rakamlandırılan Müslümanların sayısıdır. Birçok müminlerin hapishaneleri doldurduğu, esaret çektiği ve birçoğunun ise memleketlerinden kaçmak zorunda kaldığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Sizce bu Müslümanların sayısı ve bir kısım Müslümanların başına gelen bunca eziyet ve sıkıntılar arasında bir tezatlık yok mu?

Her şeyden önce kendimize iyi bir yoklayalım. Acaba bizler üzerimize düşen İslami vecibeleri yerine getiriyor muyuz? Yoksa kendimizi mi kandırıyoruz ve dini abdest almak namaz kılmak ve oruç tutmak vs. emirlerden müteşekkil, hayat sistemine, yönetimine karışmayan ve hayata müdahale etmeyen, insanların yaşayış tarzlarına kulak asmayan bir din mi zannediyoruz!

İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun..

“Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz."(Muhammed 31)

Müminin hayatı imtihandan ibarettir. Fakat bu imtihan günümüz insanlarının anladığı gibi bir kısım hastalık, fakirlik, eksiklik veya Allahın insanlar arasında farklılık, üstünlük olarak ya da insanlığının gereği olarak vuku bulan sıkıntı ve belalar değildir.

Şunu da unutmamak gerekir; her mümin kazançlıdır…

Mümin hiçbir zaman kaybetmez…

Kaybedecek olanlar, Allaha ve Resulüne(s.a.v)savaş açmış kimselerdir.

"Ne acayiptir mü'minin işi! Gerçekten onun her işi hayırdır. Bu hal, müminden başka hiçbir kimse için böyle değildir. Eğer ona sevinç verici bir şey isabet ederse şükreder. Bu da kendisi için bir hayır olur. Eğer ona zarar ve ziyan verecek bir şey isabet ederse sabreder, bu da kendisi için hayır olur".(Müslim)

De ki: "Bize iki iyiden, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oysa biz Allah'ın kendi katından veya elimizle, sizi bir azaba uğratmasını bekliyoruz. Bekleyiniz, doğrusu biz de sizinle birlikte beklemekteyiz."(Tevbe 52)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt