Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Insanlık Neden Umarsız Olmayı Yeğler

İSTİŞHAD Çevrimdışı

İSTİŞHAD

الله لا ينسى أحداً ، هذا أمر كاف ليطمئن قلبك
Admin
İnsanlık Neden Umarsız Olmayı Yeğler

Yaşamımızda önceliklerimiz; kalp dünyamızda acısını çektiklerimizdir. Savruk bir hayat insanın hayatında bedel ödemeden kolaycılığı öne çıkardığı için, insanların kahır ekseriyeti umarsız yaşam sürmeyi direnç içinde fazıl insan olmaya karşı edilgen olmayı tercih etmişlerdir. Modern hayat; bireyselliği, neme lazımcılığı, bencilliği değer haline dönüştürürken, insanın yaratılışında var olan kulluğun büyük boyutunun sosyal (cemaat) olma yönünü ise dışlıyor. İnsan; kontrolsüz olmayı tercih ettikçe Allah’tan uzaklaşmıştır. Seküler hayatın insanı yaratıcısından koparma düşüncesi; özgürlük ve ihtiras, bireyin tercih hakkı adına kişiyi kendisine yabancılaştırıyor.

İnsanların imkânlarının artması, yaşamı kolaylaştırmak adına mutsuz ve doyumsuz insan tipleri üretmiştir. Kanaatkarlığın tamahkarlığa mağlup olduğu, şükrün yerine serzenişin, hamdın yerine bitmek tükenmek bilmeyen anlamsız istekler ve nankörlüğün baskın hale geldiği aşikardır. İnsan yalnız bırakılmayacak kadar tehlikeli bir varlıktır. İdeolojiler, partiler, takımlar kendi taleplerinin ya da hobilerinin tatminkârlığı adına binlerce insanı bir arada toplayabilirken; insanlığın erdemi ve Allah’ın yarattığı mazlum kullara karşı yapılan haksızlıklara ortak tepki oluşturmada meselenin iddiasını taşıyanların çoğunluğunun samimi olamadıklarını görebiliyoruz. Tuttuğu takımın şampiyon olabilmesi, mensubu olduğu partinin iktidar olması, meşrebinin sayıca çoğalması, insanın hayatta neler beklediği; niçin mücadele ettiğinin önemli bir ölçüsüdür. Bu anlamda Tekasür suresinin yeniden üzerinde düşünerek okumak ve anlamak gerekiyor. İnsan başıboş yaratılmış bir varlık değildir. Kontrolünü Allah’a vermeyenler şeytanın ve şeytanlaşmış kurumların insanların tahakkümü altına girmeyi mukadderat olarak algılamaya kendilerini mahkum edeceklerdir. Nefsini, hevasını ilah edinenleri görmek için dışarıdan ziyade iç dünyamızdaki aynamız ile yüzleşmemiz yeterlidir. Kendilerini Allahın kontrolünde disiplin edemeyenlerin, kulluklarını ihmal edenlerin, geçici olanı ebedi olana tercih edenlerin hayatı anlamlı yaşaması ve bahtiyar olması mümkün olmayacaktır. İmkanlarını arttırmakla beraber inkarlarını da artırmaya devam edeceklerdir. Unutulan en büyük sorumluluklarımızdan birisi imtihan bilincidir.

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar! Her kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten ve bilendir.”(9/Ankebut, 2-5)

Hevalarını ve isteklerini yerine getirmek noktasında fütursuzca vakit ve para harcama imkanı bulmakta zorlanmayanlar Allaha karşı sorumluluklarını yerine getirme noktasında neden sürekli mazeret üretmeyi tercih ederler. Karşılarında bulamayacakları bir hayata inanmış oldukları için ahitlerini bozarlar; hakikatle yüzleşmek bedel ödeteceği için sürekli bir kaçışı öncelerler. Yaklaşan dünya kupası etkinliği adına televizyonlarını yenileyenlerin kaçan bir şampiyonluk yada birilerinin hevalarını tatmin adına övünç ve rekabete dönüştürdükleri organizasyonlar neden bu kadar üzer veya sevindirir. Eğlencelerini daha net izlemek için son model görüntülü cihazlara yönelenlerin hangi tür kamera ile kayıt altına alındıklarının farkındalar mı acaba? Hayattan beklentilerimiz hayata takdim edebildiklerimiz ile orantılıdır. Bizler fırsat vermedikten sonra kimse bize kendimizi kötü hissettiremez.

Değiştiremediklerimiz sorumluluğumuz gücümüzün dışında ise Rabbimizin bizleri bundan muaf tutmasının ümidini taşırız. İnanç dünyası tarumar edilmiş, aktüel konular öncelenmiş, ekonomik sıkıntı her şeyin önüne geçmiş, tüketimin hoyratça maddi alanla sınırlandırıldığı yaşam diliminde insanlığın ve Müslümanların kendi istikballeri ve istikametleri adına Allah’la ve kendisi ile tekrar yüzleşme zorunluluğu vardır. Rahatsız olduklarımız neleri öncelediklerimiz anlamına gelir. Ali Şeraiti’nin dediği gibi “Sizleri rahatsız etmeye geldim.” diyebilmeliyiz. Allah ile kulların arasına engel konan engelleri kaldırmak kimlerin üzerine düşmektedir. Kendi ellerimizle kendimize koyduğumuz engelleri kaldırmadan başkalarının koydukları engelleri kaldırmamız mümkün olamayacaktır. Bir anlamda hayat bu mücadele alanında gerçekleşmektedir. Rabbani yol ve sünnetullah gerçeği bize ışık tutmakla beraber bu engelleri ortadan kaldırma cehdi peygamberliğin mücadeleci bir mirasıdır.

Ciddi bir kırılma süreci yaşıyor insanlık. Olumsuzluklar insanları fazla rahatsız etmiyor, toplumsal değişim ve dönüşüm adına değerlerimiz anlamsızlaştırılıyor. Yoğun bir diriliş mücadelesi başlatmak durumundayız. Ölüm hayatımızdan çıkarıldı. Kimse artık mezarlıklara yakın ev tutmak istemiyor; mezarlıklar, hastaneler ve cezaevleri insanların en çok tefekkür edebildikleri ibret ve muhakeme mekânlarıdır. Bitmek tükenmek bilmeyen ihtiraslar hayat içinde ihtiyaç haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Tarihin ve insanlığın aslı kimliğine dönüşmesi adına büyük sorumluluklarımız var. Hayatı sıfır hata ile yaşama durumumuz elbet mümkün olmamakla beraber nasihatlere ruhumuzu, düşüncemizi, geleceğimizi mesrur kılabilmek adına otokontrole hava su kadar ihtiyacımız olduğunu bilmek durumundayız. Beslenme kaynaklarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. GDO ürünlere karşı duyarlı olanlar, kolesterolünü düşünenler, aldıkları ürünlerin son kullanma kılavuzuna dikkat edenler, bedenlerini sıcak ve soğuğa karşı korumak isterken yakıştığı ve kalitesi adına marka hastalığına düşenler miadı dolan yanlışları sürdürmekte ısrarcı olmaları anlaşılır olmamaktadır. Bir ağacın altında gölgelenecek kadar ifade edilen dünya hayatında bu kadar gereksiz emek vermek iyi bir ticaret olmasa gerek.

Bireyselleşme ciddi bir yalnızlığı getirmekle beraber kalabalıklar içinde yalnız insanların artmış olması dertlerine derman arayan insanların sürekli karamsar bir hayat sürmesi beklentilerini doğru yerde aramamaktan kaynaklanmaktadır. İnsanın fıtratı ile barışma zorunluluğu vardır. Hayatımızda müşahhas hedeflerimizin olması başarı ve başarısızlıkta elimizde donelerimizin olması ne istediğimiz bilmez isek savruk hayata mahkûm olmamız kaçınılmaz olacaktır. Sesimiz çıkmayacak beklentilerimizde samimi olmayan günü kurtarmaya yönelik geçici tatminkârlık bizleri avutmaya devam edecektir. Yaratılışımızda var olan dünyanın metasına karşı eğilimlerimiz ölçü içerisinde olur ise bize cennete köprü cehenneme sütre olacaktır.

“İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Hâlbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah’tan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür. Onlar ki, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.” (3/Ali İmran, 14-16)

Hayatı imar edecek olanlar Allah’a verdiği sözün arkasında duranlar olacaktır. Mücadele ve mücahede bu yönü ile ayrı anlam kazanmaktadır. Hayatımızda yaşadığımız veya yaşayacağımız badireler bizlerde kırılganlığa sebep vermemelidir. Yenilenerek af ve mağfirete iman edip gönülden tövbelerimiz ile yürüyüşümüze devam etmeliyiz. Çağımızın tanıkları olabilir şahitliğimizi itminan içinde sürdürebilirsek, Rabbimizin bizler için müjdelediği cenneti hak edebilme umudumuz günden güne yeşerecektir inşallah. Sözünde ve yaşamında doğru olanı Allah doğrulamıştır ve doğrulayacaktır.

Unutmayalımki savaştan kaçanlar savaşanlardan daha fazla yara alırlar. Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı artık hiç bitmez! Hiçbir nimet külfetsiz olmamıştır! Sorumluluktan kaçanlar sadece kendilerini aldatma içindedirler. Geçmiş ümmetlerin kıssalarını hayatımıza indirgeyerek okumaya çalışırsak umulur ki kurtuluşa nail olanların safında oluruz.

“Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.” ( 2/Bakara, 214)

Ahmet Turgut ULUCAK
 
Üst Ana Sayfa Alt