H
Çevrimdışı
Önce bir haber:
“Istanbul'daki ailesinin yanindan, Zonguldak'a giden Karaelmas Üniversitesi öğrencisi A.T. (22) yolda sancilandi. Otobüs Hendek'teki bir dinleme tesisinde mola verince, A.T. tuvalete girip doğum yaptı.
Bebeğini çöp kutusuna atan öğrenci tekrar otobüse bindi. Olay, tuvalete giren bir kadinin ağlayan bebeği fark etmesiyle ortaya çikti. Bolu'da durdurulan otobüste yakalanan ve aşiri kan kaybettiği belirlenen A.T. tedavi altina alindi.” (Habere farkli bir bakiş - Posta Gazetesi Salı, Ocak 26, 2010)”
Bir gün içinde bu tür haberlerden daha çok var, ama biz bir gazeteden sadece beş tanesinden alıntı yapacağız. Fakat az sonra. Önce başlıktaki kelimelere bir bakalım isterseniz.
Evet, bu kelimeler dün ne anlama geliyordu, bu gün ne anlama geliyor biliyor muyuz acaba?
Dün uğruna ölünen bu kelimeler, bugün de aynı derecede önemli midir dersiniz?
“Namus Cinayetleri”, “Töre Cinayetleri”, “Bekaret Saçmalığı” diye diye bu kelimelerin ırzına mı geçildi yoksa?
Dün insanların uğruna öldükleri bu kelimeler, bugün çoğu insanın nazarında nasıl oldu da “gericilik”, “ruhsal hastalık”, “tutucu takıntı” haline geldi?
Bunda laikliğin, sekülerizmin, batıcılığın, aydınlanmanın ne kadar etkisi vardır dersiniz?
İsterseniz baştan alalım: Irz, herkesin doğuştan getirdiği, başkalarının da saygı duymak zorunda olduğu kişiliğinin en önemli yanı olan namusu, şerefi, haysiyeti ve vakarı demektir.
İşin namus yönü ağır bastığından “ırzına geçmek” deyimi, birisine zor kullanarak cinsel ilişki kurmak anlamına gelir. Bu misilli insanlara da “ırz düşmanı” denir ki en büyük küfürlerden daha büyüktür hakaret etmede, aşağılamada.
Halk arasında “ırzı kırık” diye namussuz, iffetsiz insanlara denir. Bu işi gönüllü yapanlara “ırzını yıktı” deyimi de meşhurdur. Bu tür insanlar cemiyet içinde küçük düşürülmeyi, aşağılanarak hakaret edilmeyi hak etmişlerdir.
“Namus” kelimesi biraz daha kapsamlı bir kelimedir “ırz”a göre. Onun manasını yüklendiği gibi, edeb, haya, doğruluk, güvenirlilik gibi ulvi değerleri de taşımak demektir aynı zamanda. Bir insanın en değerli yanıdır bu bakımdan. İnsanlar istemedikleri işleri yapmak zorunda kaldıkları zaman “namus belasına” derlerdi. “Namus kan bahasıdır” sözü, ölünür de bu konuda taviz verilmez oluşunu ifadeeder. “Namusuna yedirememek” de sık kullandığımız sevgili deyimlerimizdendir. “Getirisi ne olursa olsun, namuslu kalmak için bir işi yapmamak” demektir. Buna dikkat etmeyenler, “namusunu bir paralık etti” diyerek kınanırlar.
Namus, “kanun, kural, şeriat” yerinde de kullanılırdı eskiden. Şimdi az kullanılan bir deyimimiz daha var: “Namusu akıl, dini nakil muhafaza eder”. Yani kanun ve kurallar akıl ile, din de Kur’an ve sünnete bağlılıkla korunur demektir.
Bütün bunların sonunda şöyle diyebiliriz; “namuslu” ifadesi bir insan için ne kadar büyük bir övgü ise, “namussuz” sıfatı da en az o kadar büyük bir yergidir. İnsan bunun için yaşar, bunun için ölür, öldürür.
Bu kelimelerin sonunda vardığı en önemli nokta ekmeğini helalden kazanma, şehvetini nikahla sağlamadır. Bu anlayışa göre haram yemek ve zina etmek, en büyük şerefsizlik, adilik ve iffetsizliktir. Böylesi “ırzı kırıklar” toplumda adam yerine konulmayacak pis ve mendebur insanlardır.
Peki bu değerleri koruyan nedir?
Şüphesiz akıl ve terbiyedir. Bunlar da varır dinde kendisini bulurlar. Dinsiz bir insan için bunlar neyi ifade eder acaba?
Neden zina yapmasın mesela dinsiz bir insan?
Neden haram yemesin?
Bu soruların cevabını gelecek yazımıza bırakalım mı?
Şimdi gelelim geçen yazıda sorduğumuz soruların cevabına ve üstünde olduğumuz konuların acı örneklerinin hikayelerini okumaya.
Önce soruyu bir hatırlayalım:
“Dinsiz bir insan için bunlar (ırz, namus) neyi ifade eder acaba?
Neden zina yapmasın mesela dinsiz bir insan?
Neden haram yemesin?”
Belki “toplumsal düzen” adına, “ceza yememe” adına denilebilir.
Peki, bu ikisinin oluşmadığı ortamlarda neden namuslu kalsın?
Bunun makul bir izahı yok.
Öyleyse dinsize göre “namuslu kalmak” adına zevk ve menfaatten vazgeçmek “ahmaklık” olur. Yani acıkan nasıl yemek yerse, susayan nasıl su içerse, cinsel açlık ve susuzluk çeken de partnerini bulur ve giderir şehvetini.
Alan razı, veren razı. Kanun yasak saymıyor.
Ona göre din olmadığına göre, ahiret ve hesap olmadığına göre, cennet ve cehennem de olmadığına göre, sorun ne?
Ona göre sorun yok!..
Var derse ve vaz geçerse ahmaktır zaten…
Peki bu toplumun bir dini var mı?
“Evet, bir dini vardır ve de o da İslam’dır”
Peki ama İslam zinayı suç sayar. Bu toplum da zinayı suç ve ayıp sayar. Peki Türk Ceza Kanunu neden suç saymaz?
Anladık, şeriat yasak, ben onu kasdetmiyorum. Ben şunu kasdediyorum; hani hukukçular, “hukukun kaynağı bir milletin dinleri, örfleri, adetleri, sevgi ve ilgileridir. Kanunlar yapılırken buradan hareket edilir” derlerdi?
Kanun yapılırken bu milletin örf ve adetlerine mi bakılıyor, yoksa Batı toplumlarındaki kanunlara mı bakılıyor?
Cevap açık, kanun yapılırken bakıyorlar, Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika nasıl yapmış, ortasını bularak tercüme ediyorlar. Sonra da mecliste kalksın parmaklar.
Saymaya bile gerek yok. Başkan kürsüde konuşuyor; “Kabul edenler?”, “Kabul etmeyenler”, “kabul edilmiştir.”
O kadar!
İyi ama hukuk fakültelerinde okutulan o bilgi ne oluyor?
Ben söyleyeyim: bilgi dediğin de ne? Söz konusu laiklik olunca, gerisi teferruattır.
Peki netice ne?
İşte netice gazete sayfalarına düşen gerçekler. Ben size sadece “Posta Gazetesi”nden bir günlük benzer haberlerin bazısını vereyim (1/26/2010):
İlkini ilk yazıda kullanmıştık hatırlarsanız. Devam edelim:
2- Çorum'un Sungurlu ilçesinde genç bir kız, meşrubatın içine uyku ilacı koyarak ailesini uyutup, sevgilisiyle kaçtı.
3- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, kız arkadaşı Hülya Davarcı'yı (19) boğarak öldürdükten sonra elleri ve ayaklarını koli bandıyla bağlayıp kanalizasyon kuyusuna attığı gerekçesi ile tutuklu yargılanan sanık Erhan Duran (25) ve müşteki baba Nabi Davarcı hazır bulundu.
4- Koca, 35 yaşındaki karısını önce kayınvalidesiyle kısa bir süre sonra da yine karısının en iyi arkadaşıyla aldattı.
5- Bebeğini poşette ölüme terk etti. Ankara’da evli, 3 çocuk annesi V. A. Eşi Romanya’ya çalışmaya gidince, emlakçi S. Y. İle ilişki kurdu. Hamile kalınca aldırmak istedi. S. Y. Nin verdiği 200 tl. yetmeyince evinde doğurdu ve çocuğu poşete koyarak S. Y. nin iş yerine bıraktı. Pazar günü iş yerine gelenler, çocuğu donmuş buldular…
Bu zamana kadar hukuku katlederek darbe yapıp din düşmanlığı için çalışanlar ve onların şakşakçıları bu misilli haberleri okuyup değerlendirerek iyi düşünsünler.
Bu gidişin sonu nereyedir biliyor musunuz?
Eğer yeniden dine, ırza ve namusa dönmezsek, cehenneme…
Maalesef sosyolojik bir kanun gereği kurunun yanında yaş da yanarak…
alinti:vakit cemal nar
“Istanbul'daki ailesinin yanindan, Zonguldak'a giden Karaelmas Üniversitesi öğrencisi A.T. (22) yolda sancilandi. Otobüs Hendek'teki bir dinleme tesisinde mola verince, A.T. tuvalete girip doğum yaptı.
Bebeğini çöp kutusuna atan öğrenci tekrar otobüse bindi. Olay, tuvalete giren bir kadinin ağlayan bebeği fark etmesiyle ortaya çikti. Bolu'da durdurulan otobüste yakalanan ve aşiri kan kaybettiği belirlenen A.T. tedavi altina alindi.” (Habere farkli bir bakiş - Posta Gazetesi Salı, Ocak 26, 2010)”
Bir gün içinde bu tür haberlerden daha çok var, ama biz bir gazeteden sadece beş tanesinden alıntı yapacağız. Fakat az sonra. Önce başlıktaki kelimelere bir bakalım isterseniz.
Evet, bu kelimeler dün ne anlama geliyordu, bu gün ne anlama geliyor biliyor muyuz acaba?
Dün uğruna ölünen bu kelimeler, bugün de aynı derecede önemli midir dersiniz?
“Namus Cinayetleri”, “Töre Cinayetleri”, “Bekaret Saçmalığı” diye diye bu kelimelerin ırzına mı geçildi yoksa?
Dün insanların uğruna öldükleri bu kelimeler, bugün çoğu insanın nazarında nasıl oldu da “gericilik”, “ruhsal hastalık”, “tutucu takıntı” haline geldi?
Bunda laikliğin, sekülerizmin, batıcılığın, aydınlanmanın ne kadar etkisi vardır dersiniz?
İsterseniz baştan alalım: Irz, herkesin doğuştan getirdiği, başkalarının da saygı duymak zorunda olduğu kişiliğinin en önemli yanı olan namusu, şerefi, haysiyeti ve vakarı demektir.
İşin namus yönü ağır bastığından “ırzına geçmek” deyimi, birisine zor kullanarak cinsel ilişki kurmak anlamına gelir. Bu misilli insanlara da “ırz düşmanı” denir ki en büyük küfürlerden daha büyüktür hakaret etmede, aşağılamada.
Halk arasında “ırzı kırık” diye namussuz, iffetsiz insanlara denir. Bu işi gönüllü yapanlara “ırzını yıktı” deyimi de meşhurdur. Bu tür insanlar cemiyet içinde küçük düşürülmeyi, aşağılanarak hakaret edilmeyi hak etmişlerdir.
“Namus” kelimesi biraz daha kapsamlı bir kelimedir “ırz”a göre. Onun manasını yüklendiği gibi, edeb, haya, doğruluk, güvenirlilik gibi ulvi değerleri de taşımak demektir aynı zamanda. Bir insanın en değerli yanıdır bu bakımdan. İnsanlar istemedikleri işleri yapmak zorunda kaldıkları zaman “namus belasına” derlerdi. “Namus kan bahasıdır” sözü, ölünür de bu konuda taviz verilmez oluşunu ifadeeder. “Namusuna yedirememek” de sık kullandığımız sevgili deyimlerimizdendir. “Getirisi ne olursa olsun, namuslu kalmak için bir işi yapmamak” demektir. Buna dikkat etmeyenler, “namusunu bir paralık etti” diyerek kınanırlar.
Namus, “kanun, kural, şeriat” yerinde de kullanılırdı eskiden. Şimdi az kullanılan bir deyimimiz daha var: “Namusu akıl, dini nakil muhafaza eder”. Yani kanun ve kurallar akıl ile, din de Kur’an ve sünnete bağlılıkla korunur demektir.
Bütün bunların sonunda şöyle diyebiliriz; “namuslu” ifadesi bir insan için ne kadar büyük bir övgü ise, “namussuz” sıfatı da en az o kadar büyük bir yergidir. İnsan bunun için yaşar, bunun için ölür, öldürür.
Bu kelimelerin sonunda vardığı en önemli nokta ekmeğini helalden kazanma, şehvetini nikahla sağlamadır. Bu anlayışa göre haram yemek ve zina etmek, en büyük şerefsizlik, adilik ve iffetsizliktir. Böylesi “ırzı kırıklar” toplumda adam yerine konulmayacak pis ve mendebur insanlardır.
Peki bu değerleri koruyan nedir?
Şüphesiz akıl ve terbiyedir. Bunlar da varır dinde kendisini bulurlar. Dinsiz bir insan için bunlar neyi ifade eder acaba?
Neden zina yapmasın mesela dinsiz bir insan?
Neden haram yemesin?
Bu soruların cevabını gelecek yazımıza bırakalım mı?
Şimdi gelelim geçen yazıda sorduğumuz soruların cevabına ve üstünde olduğumuz konuların acı örneklerinin hikayelerini okumaya.
Önce soruyu bir hatırlayalım:
“Dinsiz bir insan için bunlar (ırz, namus) neyi ifade eder acaba?
Neden zina yapmasın mesela dinsiz bir insan?
Neden haram yemesin?”
Belki “toplumsal düzen” adına, “ceza yememe” adına denilebilir.
Peki, bu ikisinin oluşmadığı ortamlarda neden namuslu kalsın?
Bunun makul bir izahı yok.
Öyleyse dinsize göre “namuslu kalmak” adına zevk ve menfaatten vazgeçmek “ahmaklık” olur. Yani acıkan nasıl yemek yerse, susayan nasıl su içerse, cinsel açlık ve susuzluk çeken de partnerini bulur ve giderir şehvetini.
Alan razı, veren razı. Kanun yasak saymıyor.
Ona göre din olmadığına göre, ahiret ve hesap olmadığına göre, cennet ve cehennem de olmadığına göre, sorun ne?
Ona göre sorun yok!..
Var derse ve vaz geçerse ahmaktır zaten…
Peki bu toplumun bir dini var mı?
“Evet, bir dini vardır ve de o da İslam’dır”
Peki ama İslam zinayı suç sayar. Bu toplum da zinayı suç ve ayıp sayar. Peki Türk Ceza Kanunu neden suç saymaz?
Anladık, şeriat yasak, ben onu kasdetmiyorum. Ben şunu kasdediyorum; hani hukukçular, “hukukun kaynağı bir milletin dinleri, örfleri, adetleri, sevgi ve ilgileridir. Kanunlar yapılırken buradan hareket edilir” derlerdi?
Kanun yapılırken bu milletin örf ve adetlerine mi bakılıyor, yoksa Batı toplumlarındaki kanunlara mı bakılıyor?
Cevap açık, kanun yapılırken bakıyorlar, Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika nasıl yapmış, ortasını bularak tercüme ediyorlar. Sonra da mecliste kalksın parmaklar.
Saymaya bile gerek yok. Başkan kürsüde konuşuyor; “Kabul edenler?”, “Kabul etmeyenler”, “kabul edilmiştir.”
O kadar!
İyi ama hukuk fakültelerinde okutulan o bilgi ne oluyor?
Ben söyleyeyim: bilgi dediğin de ne? Söz konusu laiklik olunca, gerisi teferruattır.
Peki netice ne?
İşte netice gazete sayfalarına düşen gerçekler. Ben size sadece “Posta Gazetesi”nden bir günlük benzer haberlerin bazısını vereyim (1/26/2010):
İlkini ilk yazıda kullanmıştık hatırlarsanız. Devam edelim:
2- Çorum'un Sungurlu ilçesinde genç bir kız, meşrubatın içine uyku ilacı koyarak ailesini uyutup, sevgilisiyle kaçtı.
3- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, kız arkadaşı Hülya Davarcı'yı (19) boğarak öldürdükten sonra elleri ve ayaklarını koli bandıyla bağlayıp kanalizasyon kuyusuna attığı gerekçesi ile tutuklu yargılanan sanık Erhan Duran (25) ve müşteki baba Nabi Davarcı hazır bulundu.
4- Koca, 35 yaşındaki karısını önce kayınvalidesiyle kısa bir süre sonra da yine karısının en iyi arkadaşıyla aldattı.
5- Bebeğini poşette ölüme terk etti. Ankara’da evli, 3 çocuk annesi V. A. Eşi Romanya’ya çalışmaya gidince, emlakçi S. Y. İle ilişki kurdu. Hamile kalınca aldırmak istedi. S. Y. Nin verdiği 200 tl. yetmeyince evinde doğurdu ve çocuğu poşete koyarak S. Y. nin iş yerine bıraktı. Pazar günü iş yerine gelenler, çocuğu donmuş buldular…
Bu zamana kadar hukuku katlederek darbe yapıp din düşmanlığı için çalışanlar ve onların şakşakçıları bu misilli haberleri okuyup değerlendirerek iyi düşünsünler.
Bu gidişin sonu nereyedir biliyor musunuz?
Eğer yeniden dine, ırza ve namusa dönmezsek, cehenneme…
Maalesef sosyolojik bir kanun gereği kurunun yanında yaş da yanarak…
alinti:vakit cemal nar