E
Çevrimdışı
İsim ve Sıfat Tevhidi Konusunda Selef’in Metodu
Hamd, Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayete ilettiğini kimse saptıramaz. Saptırdığını da kimse hidayete iletemez.
Şehadet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve rasûludür. Allah’ın salat ve selamı ona, aile halkına, ashabına ve güzel bir şekilde onlara tabi olanlara olsun. Hepsine pek çok salat ve selam olsun.
Kitap ve Sünnet’te sabit olan isim ve sıfatlara ilave ve eksiltme yapmaksızın iman etmek gerekir.
İmamlar’ın İmam’ı İbn Huzeyme rahımullah şöyle der:
Allah’ın sıfatları konusundaki hadisler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den tevatürle ve Kitaba uygun olarak gelmiştir.Önceki nesiller de sonrakilere sahabilerden ve tabiilerden başlayarak günümüze kadar bu hadisleri nesilden nesile nakletmişlerdir.O sıfatları Allah hakkında kabul edip te’vilden ve inkardan sakınmış teşbihi ve keyfiyet yorumunu terk ederek o sıfatlarla Allah’ı tanımış O’na inanmış ve Allah’ın Kitabında bildirdiği Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem’in de o Kitaptakileri açıklama sadedinde verdiği bilgilere de teslim olmuşlardır.İbn Kudame Zemmu’t-Te’vil.s.140 el-Hucce fi Beyani’l-Mahacce 1/101
Ebu Bekir el-İsmaili de şöyle der: Biliniz ki hadisçilerin yani ehl-i sünnet ve’l cemaatin yolu Allah’a kitaplarına ve peygamberlerine iman etmek Allah’ın Kitabının ve Peygamberinden gelen sahih rivayetlerin bildirdiği şeyleri kabul etmektir.Orada gelen şeylerden sapmaya ve onları reddetmeye imkan yoktur.Çünkü mü’minler Kitap ve Sünnete uymakla emrolunmuşlardır.Nitekim Allah Kitap ve Sünnete uyanların hidayetini garanti eder.Peygamberlerinin onları doğru yola ileteceğini ifade eder.ona muhalefetin de fitneye ve elem verici bir azaba yol açacağı uyarısında bulunur.Yine onlar Allah’ın hem kendisinin ve hem de Rasülünün bildirdiği güzel isimlere ve sıfatlara sahip olduğuna inanırlar.
الإسماعيلي الامام الحافظ الثبت شيخ الإسلام أبو بكر أحمد بن إبراهيم بن إسماعيل بن العباس الإسماعيلي
الجرجاني كبير
(Ahmed İbn İbrahim İbn İsmail İbn el-Abbas el-İsmaili el-Cürcani Ebu Bekir: Zehebi onun hakkında şöyle demiştir: İmam hafız sebt/sağlam şeyhülislam H.371 senesinde vefat etmiştir.Tezkiretü’l-Huffaz 3/947 Tabakatu’ş-Şafiiyye 3/7)
Onlar isim ve sıfatların tamamını –Kitap ve Sünnette geçtikleri gibi- zahiri manaları üzere kabul ederler.Bu sıfatları çarpıtmaksızın ve nasıl olduklarına dair yorum yapmaksınız onların gerektirdiği Allah’a uygun mükemmellikleri aynen kabul ederler.Buna göre Allah’ın Kitabının ve Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem’in Sünnetinin bildirdiği her şeye iman etmek farzdır.Kendisine deliller sunulduktan sonra kim onları inkar eder veya onlar hakkında eğri yola saparsa onun küfründen korkulur.Nitekim İmam Şafii şöyle der: Allah’u Teala’nın Kitabında zikredilen ve Peygamberinin haber verdiği isim ve sıfatları vardır.Kendisine Kur’an’dan ve Sünnetten bu isimlerin ve sıfatların varlığına dair delil getirilen kimsenin bunları reddetmesi caiz değildir.Çünkü onları Kur’an bildirmiştir ve Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den de onlar hakkında sahih rivayetler gelmiştir.Kendisine delil getirildikten sonra kim buna muhalefet ederse Allah’ı inkar etmiş olur.Kendisine delil sunulmadan önce ise bilmediği için mazur sayılır.İbn Kudame Zemmu’t-Te’vil.s.139-142
Dolayısıyla da selef dinin izin vermediği hiçbir şeyi Allah’a isim olarak vermezler Dinde yer alan isimlerle O’nu isimlendirmek farzdır dinde yer almayan isimlerle O’nu isimlendirmek ise doğru değildir.
Nitekim Abdurrahman İbn Kasım el-Utaki şöyle demiştir.Bir kimsenin Allah’ı ancak O’nun Kur’an’da kendisini vasfettiği şeylerle vasıflandırması gerekir.İbn Ebi Zemeneyn Usulu’s-Sünne 1/212
(Abdurrahman İbn el-Kasım İbn Halid İbn Cünade el-Utaki Ebu Abdullah el-Basri İbn Hacer onun hakkında şöyle der: Fakihtir Malik’in arkadaşıdır.Güvenilir onuncu tabakadandır H.191 yılında vefat etmiştir.Takribu’t-Tehzib 1/495 Tehzibu’t-Tehzib 6/252)
Secezi de şöyle demiştir:Müçtehid imamlar sıfatların ancak tevkifi olarak bilinebileceğinde ittifak etmişlerdir.Aynı şekilde onların izahı da ancak tevkifi bilgilerle caizdir.Allah’ı ancak kendisinin ve Rasülünün vasfettiği şeylerle vasfetmek caizdir.Kitabu’l-Harf ve’s-Savt.s.139
Ebu Süleyman el-Hattabi şöyle demiştir: Allah Teala’yı kabul etmek demek O’nun keyfiyetini değil varlığını kabul etmek olunca sıfatlarını kabul etmek de bunların keyfiyetlerini belirlemek değil varlıklarını kabul etmek anlamına gelir.el-Erbain fi Sıfati Rabbi’l-Alemin.s.117
Hafız Ebu’l-Kasım et-Teymi de şöyle demiştir: Allah’ın zatını ispat etmek O’nun keyfiyetini değil varlığını ispat etmek demektir Sıfatlarının ispatı da böyledir Selefin tamamı bu görüştedir.el-Hucce fi Beyani’l-Mehacce.s.34
İshak İbn Rahaveyh şöyle der: Allah’ın eli bildiğimiz bir el gibidir veya elin aynısıdır işitmesi başkasının işitmesi gibidir ve işitmenin aynısıdır dediği zaman bu bir teşbih/benzetme olur.Fakat Allah’ın eli vardır Allah işitir Allah görür gibi şeyler söylediği zaman bunların nasıl olduğu konusunda yorum ve benzetme yapmazsa bu teşbih olmaz Bu Allah’ın şu sözü gibi olur:O’nun benzeri hiçbir şey yoktur O işitendir görendir (Şura) Sünenü’t-Tirmizi 3/42
Tirmizi de şöyle der: Bu ve benzeri sıfatlar ve Rab Teala’nın her gece dünya semasına inmesi gibi rivayetler hakkında ilim adamları şöyle demişlerdir:Bu tür hadislere yorum yapmaksızın verhme kapılmaksızın ve nasıl diye sormaksızın inanırız.Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin ilim sahipleri de böyle demişlerdir Cehmiler ise bu rivayetleri inkar etmişler ve bu bir teşbihtir demişlerdir. Sünenü’t-Tirmizi 3/41 42.5/251
İmam Muhammed İbnü’l-Hasan da şöyle demiştir Doğudan batıya kadar bütün fıkıhçılar Rab Teala’nın sıfatları konusunda Kur’an’a ve güvenilir raviler yoluyla Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen sahih hadislere Te’vil nitelendirme ve teşbih yapmaksızın iman etme konusunda ittifak etmişlerdir.Lalekai Şerhu İtikadi Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa 2/432-433
واعلم أنّ فصل ما بيننا وبين المبتدعة هو مسألة العقل ، فإنهم أسسوا دينهم على المعقول ، وجعلوا الاتباع والمأثور تبعًا للعقول
وأما أهل السنة قالوا: الأصل في الدين الاتباع والمعقول تبع، ولو كان أساس الدين على المعقول لا ستغنى الخلق عن الوحي، وعن الأنبياء صلوات الله عليهم، ولبطل معنى الأمر والنهي، ولقال من شاء ما شاء، ولو كان الدين بني على المعقول لجاز للمؤمنين أن لا يقبلوا شيئاً حتى يعقلو
Ebu Muzaffer es-Sem’ani de şöyle dermiştir:Şunu bil ki bizimle bid’atçıları ayıran şey akıl meselesidir.Onlar dinlerini akıl üzerine kurdular akla tabi oldular ve nakli akla uydurdular.Ehl’i-Sünnet ise şöyle dedi dinde asıl olan tabi olmaktır akıl nakle tabidir.Eğer dinin temeli akıl üzere kurulmuş olsaydı insanların vahye ve peygamberlere ihtiyacı kalmazdı Dinin emir ve yasağı geçersiz olur ve dileyen dilediği şeyi söylerdi Yine eğer din akıl üzerine bina edilmiş olsaydı mü’minlerin akılları yatmadıkça hiçbir şeyi kabul etmemeleri gerekirdi.Savnu’l-Mantık.s.182
Hafız İbn Abdilberr şöyle der: Sahabe ve Tabiin alimlerinin Allah’ın arşı üzerinde olduğu ilminin ise her yerde olduğu hususunda icma olduklarını nakletmiş ve Bu hususta onlara muhalefet eden hiç kimse hüccet getirememiştir demiştir.et-Temhid 7/137-138
Muhammed İbn Yusuf şöyle der: Her kim ki Allah’ın arşı’nın üzerinde değildir derse o kafirdir.Buhari Hakku’l-Ef ali’l-İbad ve’r-Red ale’l-Cehmiyye.128
عن صدقة قال : سمعت سليمان التيمي يقول : ( لو سئلت أين الله لقلت في السماء )
Sadaka’dan dedi ki: Süleyman et-Teymi’yi şöyle derken dinledim:Bana Allah nerededir diye sorulacak olursa şüphesiz semadadır derim.
Bunu el-Lalekai (2/92) rivayet etmiştir Buhari de bunu Halku Ef’ali’l-İbad ve’r-Redd ale’l-Cehmiyye Kitabında zikretmiştir.s.71)
( صحيح ) وروى عبد الله بن أحمد بن حنبل في الرد على الجهمية حدثني أبي حدثنا شريح بن النعمان عن عبد الله بن نافع قال : قال مالك بن أنس : الله في السماء وعلمه في كل مكان لا يخلو منه شيء
Abdullah b.Ahmed b.Hanbeli er-Reddu ale’l-Cehmiyye’de şunu rivayet etmektedir Bana babam tahdis etti bize Şureyh b Naim tahdis etti o söyledi ki: Abdullah b Nafi dedi ki: Allah semada’dır ilmi her yerdedir Hiçbir şey O’nun ilminin dışında değildir.
Bunu Ebu Davud el-Mesail’de (s.263) el-Acurri (s.289) el-Lalekai (I/92/b) rivayet etmiştir.
( صحيح ) صح عن علي بن الحسن بن شقيق قال : قلت لعبد الله بن المبارك كيف نعرف ربنا عزوجل قال :
في السماء السابعة على عرشه ولا نقول كما تقول الجهمية : إنه هاهنا في الأرض فقيل هذا لأحمد بن حنبل فقال : هكذا هو عندنا .
وفي يرواية للمصنف عنه قال :
سألت ابن المبارك : كيف ينبغي لنا أن نعرف ربنا عز وجل ؟ قال : على السماء السابعة على عرشه ولا نقول كما تقول الجهمية : إنه هاهنا في الأرض
Şeyhu’l-İslam Abdullah b el-Mübarek rahımullah şöyle dedi:
Ali b el-Hasen b Şekik’den şöyle dediği sahih olarak rivayet edilmiştir:Abdullah b el-Mibarek’e: Aziz ve Celil olan Rabbimizi nasıl tanırız diye sordum dedi ki: O yedinci semada Arşı üstündedir Cehmiyye’nin dediği gibi o işte burada yerdedir demeyiz.
Bu husus Ahmed b Hanbel’e söylenince o Bu bize göre de böyledir demiştir.
Yine diğer bir rivayette: İbnu’l-Mübarek’e sordum:Aziz ve Celil olan Rabbimizi nasıl tanımamız gerekir? Dedi ki:Yedinci semanın üstünde Arşı üzerindedir Bizler Cehmiyye’nin dediği gibi O işte burada yerdedir demeyiz.(Bunu İmam Buhari rahımullah Halku Ef’ali’l-İbad ve’r-Redd ale’l-Cehmiyye Kitabında zikretmiştir.s.15)
Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun, Peygamberimiz Muhammed’e salat ve selam olsun.
Hamd, Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayete ilettiğini kimse saptıramaz. Saptırdığını da kimse hidayete iletemez.
Şehadet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve rasûludür. Allah’ın salat ve selamı ona, aile halkına, ashabına ve güzel bir şekilde onlara tabi olanlara olsun. Hepsine pek çok salat ve selam olsun.
Kitap ve Sünnet’te sabit olan isim ve sıfatlara ilave ve eksiltme yapmaksızın iman etmek gerekir.
İmamlar’ın İmam’ı İbn Huzeyme rahımullah şöyle der:
Allah’ın sıfatları konusundaki hadisler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den tevatürle ve Kitaba uygun olarak gelmiştir.Önceki nesiller de sonrakilere sahabilerden ve tabiilerden başlayarak günümüze kadar bu hadisleri nesilden nesile nakletmişlerdir.O sıfatları Allah hakkında kabul edip te’vilden ve inkardan sakınmış teşbihi ve keyfiyet yorumunu terk ederek o sıfatlarla Allah’ı tanımış O’na inanmış ve Allah’ın Kitabında bildirdiği Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem’in de o Kitaptakileri açıklama sadedinde verdiği bilgilere de teslim olmuşlardır.İbn Kudame Zemmu’t-Te’vil.s.140 el-Hucce fi Beyani’l-Mahacce 1/101
Ebu Bekir el-İsmaili de şöyle der: Biliniz ki hadisçilerin yani ehl-i sünnet ve’l cemaatin yolu Allah’a kitaplarına ve peygamberlerine iman etmek Allah’ın Kitabının ve Peygamberinden gelen sahih rivayetlerin bildirdiği şeyleri kabul etmektir.Orada gelen şeylerden sapmaya ve onları reddetmeye imkan yoktur.Çünkü mü’minler Kitap ve Sünnete uymakla emrolunmuşlardır.Nitekim Allah Kitap ve Sünnete uyanların hidayetini garanti eder.Peygamberlerinin onları doğru yola ileteceğini ifade eder.ona muhalefetin de fitneye ve elem verici bir azaba yol açacağı uyarısında bulunur.Yine onlar Allah’ın hem kendisinin ve hem de Rasülünün bildirdiği güzel isimlere ve sıfatlara sahip olduğuna inanırlar.
الإسماعيلي الامام الحافظ الثبت شيخ الإسلام أبو بكر أحمد بن إبراهيم بن إسماعيل بن العباس الإسماعيلي
الجرجاني كبير
(Ahmed İbn İbrahim İbn İsmail İbn el-Abbas el-İsmaili el-Cürcani Ebu Bekir: Zehebi onun hakkında şöyle demiştir: İmam hafız sebt/sağlam şeyhülislam H.371 senesinde vefat etmiştir.Tezkiretü’l-Huffaz 3/947 Tabakatu’ş-Şafiiyye 3/7)
Onlar isim ve sıfatların tamamını –Kitap ve Sünnette geçtikleri gibi- zahiri manaları üzere kabul ederler.Bu sıfatları çarpıtmaksızın ve nasıl olduklarına dair yorum yapmaksınız onların gerektirdiği Allah’a uygun mükemmellikleri aynen kabul ederler.Buna göre Allah’ın Kitabının ve Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem’in Sünnetinin bildirdiği her şeye iman etmek farzdır.Kendisine deliller sunulduktan sonra kim onları inkar eder veya onlar hakkında eğri yola saparsa onun küfründen korkulur.Nitekim İmam Şafii şöyle der: Allah’u Teala’nın Kitabında zikredilen ve Peygamberinin haber verdiği isim ve sıfatları vardır.Kendisine Kur’an’dan ve Sünnetten bu isimlerin ve sıfatların varlığına dair delil getirilen kimsenin bunları reddetmesi caiz değildir.Çünkü onları Kur’an bildirmiştir ve Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den de onlar hakkında sahih rivayetler gelmiştir.Kendisine delil getirildikten sonra kim buna muhalefet ederse Allah’ı inkar etmiş olur.Kendisine delil sunulmadan önce ise bilmediği için mazur sayılır.İbn Kudame Zemmu’t-Te’vil.s.139-142
Dolayısıyla da selef dinin izin vermediği hiçbir şeyi Allah’a isim olarak vermezler Dinde yer alan isimlerle O’nu isimlendirmek farzdır dinde yer almayan isimlerle O’nu isimlendirmek ise doğru değildir.
Nitekim Abdurrahman İbn Kasım el-Utaki şöyle demiştir.Bir kimsenin Allah’ı ancak O’nun Kur’an’da kendisini vasfettiği şeylerle vasıflandırması gerekir.İbn Ebi Zemeneyn Usulu’s-Sünne 1/212
(Abdurrahman İbn el-Kasım İbn Halid İbn Cünade el-Utaki Ebu Abdullah el-Basri İbn Hacer onun hakkında şöyle der: Fakihtir Malik’in arkadaşıdır.Güvenilir onuncu tabakadandır H.191 yılında vefat etmiştir.Takribu’t-Tehzib 1/495 Tehzibu’t-Tehzib 6/252)
Secezi de şöyle demiştir:Müçtehid imamlar sıfatların ancak tevkifi olarak bilinebileceğinde ittifak etmişlerdir.Aynı şekilde onların izahı da ancak tevkifi bilgilerle caizdir.Allah’ı ancak kendisinin ve Rasülünün vasfettiği şeylerle vasfetmek caizdir.Kitabu’l-Harf ve’s-Savt.s.139
Ebu Süleyman el-Hattabi şöyle demiştir: Allah Teala’yı kabul etmek demek O’nun keyfiyetini değil varlığını kabul etmek olunca sıfatlarını kabul etmek de bunların keyfiyetlerini belirlemek değil varlıklarını kabul etmek anlamına gelir.el-Erbain fi Sıfati Rabbi’l-Alemin.s.117
Hafız Ebu’l-Kasım et-Teymi de şöyle demiştir: Allah’ın zatını ispat etmek O’nun keyfiyetini değil varlığını ispat etmek demektir Sıfatlarının ispatı da böyledir Selefin tamamı bu görüştedir.el-Hucce fi Beyani’l-Mehacce.s.34
İshak İbn Rahaveyh şöyle der: Allah’ın eli bildiğimiz bir el gibidir veya elin aynısıdır işitmesi başkasının işitmesi gibidir ve işitmenin aynısıdır dediği zaman bu bir teşbih/benzetme olur.Fakat Allah’ın eli vardır Allah işitir Allah görür gibi şeyler söylediği zaman bunların nasıl olduğu konusunda yorum ve benzetme yapmazsa bu teşbih olmaz Bu Allah’ın şu sözü gibi olur:O’nun benzeri hiçbir şey yoktur O işitendir görendir (Şura) Sünenü’t-Tirmizi 3/42
Tirmizi de şöyle der: Bu ve benzeri sıfatlar ve Rab Teala’nın her gece dünya semasına inmesi gibi rivayetler hakkında ilim adamları şöyle demişlerdir:Bu tür hadislere yorum yapmaksızın verhme kapılmaksızın ve nasıl diye sormaksızın inanırız.Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin ilim sahipleri de böyle demişlerdir Cehmiler ise bu rivayetleri inkar etmişler ve bu bir teşbihtir demişlerdir. Sünenü’t-Tirmizi 3/41 42.5/251
İmam Muhammed İbnü’l-Hasan da şöyle demiştir Doğudan batıya kadar bütün fıkıhçılar Rab Teala’nın sıfatları konusunda Kur’an’a ve güvenilir raviler yoluyla Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen sahih hadislere Te’vil nitelendirme ve teşbih yapmaksızın iman etme konusunda ittifak etmişlerdir.Lalekai Şerhu İtikadi Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa 2/432-433
واعلم أنّ فصل ما بيننا وبين المبتدعة هو مسألة العقل ، فإنهم أسسوا دينهم على المعقول ، وجعلوا الاتباع والمأثور تبعًا للعقول
وأما أهل السنة قالوا: الأصل في الدين الاتباع والمعقول تبع، ولو كان أساس الدين على المعقول لا ستغنى الخلق عن الوحي، وعن الأنبياء صلوات الله عليهم، ولبطل معنى الأمر والنهي، ولقال من شاء ما شاء، ولو كان الدين بني على المعقول لجاز للمؤمنين أن لا يقبلوا شيئاً حتى يعقلو
Ebu Muzaffer es-Sem’ani de şöyle dermiştir:Şunu bil ki bizimle bid’atçıları ayıran şey akıl meselesidir.Onlar dinlerini akıl üzerine kurdular akla tabi oldular ve nakli akla uydurdular.Ehl’i-Sünnet ise şöyle dedi dinde asıl olan tabi olmaktır akıl nakle tabidir.Eğer dinin temeli akıl üzere kurulmuş olsaydı insanların vahye ve peygamberlere ihtiyacı kalmazdı Dinin emir ve yasağı geçersiz olur ve dileyen dilediği şeyi söylerdi Yine eğer din akıl üzerine bina edilmiş olsaydı mü’minlerin akılları yatmadıkça hiçbir şeyi kabul etmemeleri gerekirdi.Savnu’l-Mantık.s.182
Hafız İbn Abdilberr şöyle der: Sahabe ve Tabiin alimlerinin Allah’ın arşı üzerinde olduğu ilminin ise her yerde olduğu hususunda icma olduklarını nakletmiş ve Bu hususta onlara muhalefet eden hiç kimse hüccet getirememiştir demiştir.et-Temhid 7/137-138
Muhammed İbn Yusuf şöyle der: Her kim ki Allah’ın arşı’nın üzerinde değildir derse o kafirdir.Buhari Hakku’l-Ef ali’l-İbad ve’r-Red ale’l-Cehmiyye.128
عن صدقة قال : سمعت سليمان التيمي يقول : ( لو سئلت أين الله لقلت في السماء )
Sadaka’dan dedi ki: Süleyman et-Teymi’yi şöyle derken dinledim:Bana Allah nerededir diye sorulacak olursa şüphesiz semadadır derim.
Bunu el-Lalekai (2/92) rivayet etmiştir Buhari de bunu Halku Ef’ali’l-İbad ve’r-Redd ale’l-Cehmiyye Kitabında zikretmiştir.s.71)
( صحيح ) وروى عبد الله بن أحمد بن حنبل في الرد على الجهمية حدثني أبي حدثنا شريح بن النعمان عن عبد الله بن نافع قال : قال مالك بن أنس : الله في السماء وعلمه في كل مكان لا يخلو منه شيء
Abdullah b.Ahmed b.Hanbeli er-Reddu ale’l-Cehmiyye’de şunu rivayet etmektedir Bana babam tahdis etti bize Şureyh b Naim tahdis etti o söyledi ki: Abdullah b Nafi dedi ki: Allah semada’dır ilmi her yerdedir Hiçbir şey O’nun ilminin dışında değildir.
Bunu Ebu Davud el-Mesail’de (s.263) el-Acurri (s.289) el-Lalekai (I/92/b) rivayet etmiştir.
( صحيح ) صح عن علي بن الحسن بن شقيق قال : قلت لعبد الله بن المبارك كيف نعرف ربنا عزوجل قال :
في السماء السابعة على عرشه ولا نقول كما تقول الجهمية : إنه هاهنا في الأرض فقيل هذا لأحمد بن حنبل فقال : هكذا هو عندنا .
وفي يرواية للمصنف عنه قال :
سألت ابن المبارك : كيف ينبغي لنا أن نعرف ربنا عز وجل ؟ قال : على السماء السابعة على عرشه ولا نقول كما تقول الجهمية : إنه هاهنا في الأرض
Şeyhu’l-İslam Abdullah b el-Mübarek rahımullah şöyle dedi:
Ali b el-Hasen b Şekik’den şöyle dediği sahih olarak rivayet edilmiştir:Abdullah b el-Mibarek’e: Aziz ve Celil olan Rabbimizi nasıl tanırız diye sordum dedi ki: O yedinci semada Arşı üstündedir Cehmiyye’nin dediği gibi o işte burada yerdedir demeyiz.
Bu husus Ahmed b Hanbel’e söylenince o Bu bize göre de böyledir demiştir.
Yine diğer bir rivayette: İbnu’l-Mübarek’e sordum:Aziz ve Celil olan Rabbimizi nasıl tanımamız gerekir? Dedi ki:Yedinci semanın üstünde Arşı üzerindedir Bizler Cehmiyye’nin dediği gibi O işte burada yerdedir demeyiz.(Bunu İmam Buhari rahımullah Halku Ef’ali’l-İbad ve’r-Redd ale’l-Cehmiyye Kitabında zikretmiştir.s.15)
Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun, Peygamberimiz Muhammed’e salat ve selam olsun.