SORU :
ـ5469 ـ6ـ وعن أبي الْهَيَّاجِ ا‘سْدى قال: ] قَالَ لي عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه: أَ أبْعَثُكَ عَلى مَا بَعَثَنِي عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ #؟ قَالَ: اِذْهَبْ، فََ تَدَعْ تِمْثَاً إّ طَمَسْتَهُ، وََ قَبْراً مُشْرِفاً إّ سَوَّيْتَهُ [. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذي6. (5469)- Ebu'l-Heyyâc el-Esedî anlatıyor: "Bana, Ali (radıyallahu anh):
"Rasûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Rasûlullah'ın kendisine:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."
(Muslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89)
İzahat:
Hadis, kabirlerin yer seviyesinden yüksek olmamasını irşad etmektedir. Rasûlullah , Ali'nin Medine sokaklarını dolaşarak putları kırmasını emrettiği gibi, yerden yüksek kabirlerin de yer seviyesinde olacak şekilde yıkılmasını emretmiştir. Daha önce de açıkladığımız gibi, kabrin bir karıştan fazla yüksek olmaması esastır.
Hanefîlere ve Malikîlere göre kabrin üzeri deve hörgücü gibi (sırt halinde) kamburlaştırılabilir, bu mustehabdır. Bir karıştan daha fazla yükseltilmesi mekruhtur. Çünkü bu yükseklik bina hükmündedir. Çünkü Peygamber'in kabri bidayeten böyle yapılmıştır. Cumhûr da bu görüştedir.
İmam Ahmed ile İmam Şafiî'nin ashabından bir kısmı ve İmam Malik kabirleri musaade edilen miktardan daha fazla yükseltmenin haram olduğunu söylemişlerdir.
Şafiîlerle diğer bazı âlimlere göre, kabrin tavanını düz yapmak mustehabdır.
Sufyan et-Temmar şöyle demiştir: "Peygamber (a.s.)'in kabrini deve hörgücü gibi tümsek vaziyette gördüm."
(Buhari Sahihinde rivayet etmiştir. - Neylu'l-Evtâr, IV, 82-)
Buhari ve ibni Mace daşında cemaatin rivayet ettiğine göre: "
Ali Ebu'l-Heyyac el-Esedîyi gönderdi ve şöyle dedi: "Peygamber (a.s.)'in beni gönderdiği görevle ben de seni gönderiyorum. Hiç bir heykel bırakma, yerle bir et, yüksek bir kabir bırakma hepsini dümdüz et." (Neylu'l-Evtâr, IV, 83.)
Peygamberden sonra bütün sahabenin kabirleri de böyle idi. Kabri dört köşe şeklinde düz yapmak dünyadakilerin binalarına daha çok benzer.
Hanbelîler, Daru'l-Harb'i bundan mustesna tutmuşlar ve şöyle demişlerdir:
Ölüyü İslâm ülkesine nakletmek mümkün olmazsa, en iyisi, gizlemek için kabri dümdüz yapmaktır. Böylece ölü, mezarından çıkarılıp azalarının parçalanma tehlikesinden kurtarılmış olur.
Şafiî'lere göre kabri dümdüz yapmak, tümsek yapmaktan daha iyidir. Nitekim Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr ile Ömer'in kabirleri böyle yapılmıştır. (Ebu Dâvud, sahih)
İslâm âlimleri, Said b. Mansur'un Sunen'i ile, Beyhakî'nin Sunen-i Kubra'sındaki Câ'fer b. Muhammed'in babasından rivayet ettiği Rasûlullah (s.a.v.)'in, oğlu İbrahim'in kabrinin başına çakıl taşı koyduğuna ve kabrin seviyesini yer seviyesinden bir karış yükselttiğine dair olan hadis-i şerife dayanarak, kabrin bilinmesi, kaybolup gitmekten korunması ve ziyaretçiler tarafından sahibine rahmet okunmasına vesile olması için yerden bir karış yükseltilmesinin mustehab olduğunda ittifak etmişlerdir.
Ancak küfür ülkesinde ölen kimselerin mezarları bu hükmün dışındadır. Kâfirlerin taarruzundan korumak için onların kabirleri tanınmalarına yarayacak her türlü alametlerden arındırılır ve yer seviyesiyle bir edilerek kâfirlerin dikkatlerinden gizlenir.
(el-Lubab Ii'1-Meydanî bihamiş-il cevhere e. I, 141; Ahmed Davudoğlu, İbn Abidin Tercume ve Şerhi, III-489)
ـ5470 ـ7ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قال: ] نَهىَ رَسُولُ اللَّهِ # أنْ يُجَصَّصَ الْقَبْرُ، وَأنْ يُبْنَى عَلَيْهِ، وأنْ يُقْعَدَ عَلَيْهِ، وأنْ يُكْتَبَ عَلَيْهِ، وَأنْ يُوطأ [. أخرجه الخمسة إ البخاري.7. (5470)- Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı."
(Muslim, Cenâiz 94, (970); Ebu Dâvud, Cenâiz 76, (3225, 3226); Tirmizî, Cenâiz 58, (1052); Nesâî, Cenâiz 96, (4, 86, 88)
İzahat :
Bu hadiste Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kabirlerle ilgili bazı yasaklar beyan etmektedir.
Kabrin içine veya dışına kireç dökülmesi, kireçle badana edilmesi:
Şâfiîler ve diğer ulemâ bunu mekruh addetmiştir.
Kabir üzerine bina yapmak:
Bunun hükmü kerahet ve tahrim arasında değişmektedir. Eğer kâbir mahalli, şahsî mülkü ise mekruh -Ebu Yusuf'a göre tahrîmen mekruh- olduğuna, umuma ait mezarlık ise haram olduğuna hükmedilmiştir. Rasulullah (Aleyhissalâtu vesselâm), Ali'ye kabirlerin yer seviyesini aşan kısımlarının yıkılıp düzletilmesini emir buyurmuştur. Bununla birlikte ulemâ, sulehâ ve büyük zatların kabirlerinin kaybolmaması için yanlarına taş konulmasında ve isimlerinin yazılmasında bir beis görmemiştir.
Büyüklerden olmayan ölüler için de başlarına birer taş dikip isimlerinin yazılmasında beis görmeyen âlimler de vardır. Tâ ki eserleri tamamen kaybolup mezellete dûçar olmasınlar. Esasen sünnet olan kabir ziyaretinin devamı, mezarların tamamen kaybolmaktan korunmasıyla mümkündür. Bu da taş dikip isim yazmayı gerektirir. Bu fetvalar, menşeini muteakiben kaydedeceğimiz hadisten almış olabilir.
Kabir üzerine oturma:
"Rasulullah bir başka hadislerinde, kor üzerine oturup elbise ve oradan bedenin yanmasını, kabir üzerine oturmaktan daha hayırlı olarak vasfeder.
Bir başka hadiste de, kabir üzerine oturur gördüğü Amr İbnu Hazm'a: "İn! Bu kabrin sahibine ezâ verme" der. Esasen Mâlikîler kabir üzerine oturup uyumada bir beis görmezler.
Kabirlere basılması da mukerrer rivayette yasaklanmıştır:
Kabri çiğneme, içinde yatana saygısızlık kabul edilmiştir. Ancak ziyaret edeceğimiz kabre kadar bizi ulaştıracak hususi yol yoksa, imkan nisbetinde basmaktan kaçınılmasına rağmen, kabirlere basılarak ulaşılacaksa, Kur'an okumak, tesbihte bulunmak, dua etmek şartıyla üzerlerinden yürüyüp gitmekte bir beis görmeyen âlim olmuştur.
Bazı hadislerde Rasulullah, peygamber kabirlerini mescid ittihaz edenleri lanetler, kabre karşı namaz kılmayı yasaklar. Dolayısıyla, kabirlerin mescid yapılması, üzerlerinde namaz kılınması caiz değildir. Gerek Hanefî ve gerek Şâfiî uleması, herhangi bir kabri mescid ittihaz edecek derecede ta'zimde bulunmayı, kabre muteveccihen namaz kılmayı mekruh addederler.
İmam Şafii: “Ben bir kabrin, basılmaması ve üzerinde oturulmaması için kabir olduğu bilinecek miktardan daha fazla yükseltilmesini mekruh görüyorum” demiştir. (Tirmizi, Cenaiz, 56)
İmam Şafii’nin rivayet ettiğine göre, Câbir: “Peygamber efendimizin kabrinin yüksekliği bir karış olduğunu” belirtmiştir. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 2/523)
Kâbir sadece bir karış yükseltilir. Bunun sebebi de oranın kabir olduğunun bilinmesi, ona göre buradan sakınılması, sahibine rahmet istenmesidir. Zira Peygamber (a.s.)'in kabri de bir karış kadardı. (İbn Hıbban, Sahih)
Şafii'nin Cabir'den rivayet ettiğine göre: "Peygamber (a.s.)'in kabrinin üstü yerden bir karış yüksek yapılmıştır."
Kasım b. Muhammed şöyle demiştir: "Aişe'ye dedim ki: "Anacığım! Peygamber (a.s.) ile iki arkadaşının kabirlerini açıp bana gösterir misin?"
O da bana üç kabri açıp gösterdi. Yüksek değil, yere bitişik de değil, kırmızımsı toprak ve çakıl taşları ile düzeltilmişti." (Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, IV, 82)
Türbe Yapmak
Âişe söyle demis:
— Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şifâyâb olamadığı hastalığında:
«Allah yahudilerle, hiristiyanlara lânet eylesin! Peygamberlerinin kâbirlerini mescid yaptılar.» buyurdular.
Aise: «Eğer bu (endişe) olmasaydı Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kâbri açıkda bulundurulacakdı. Lâkin onun da mescid ittihâz edilmesinden korkuldu.» demis.
İbni Ebi Şeybe'nin rivayetinde: 'Eğer bu olmasa' ibaresi vardır; fakat «Aişe demiş» sözünü zikretmemişdir.
(Muslim, Kabir, Bab 32, Hadis no: 19 - 529)
Ölüyü kabristana gömmek faziletlidir. Çünkü Peygamber (a.s.) ölüleri Medine'deki Baki' mezarlığına gömerdi. (Bu hadis sahih olup mutevatirdir.) Ziyaretçiler daha fazla olduğu için kabristanda gömülen ölüye daha çok dua edilir. Ayrıca bunun varislerinden yaşayanlara zararı daha az dokunur. Böylelikle ahiret meskenlerine daha çok benzer. (Meraki'l-Felah, 102; ed-Durru'l Muhtâr, I, 836; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 574; et-Mecmû, V, 241; el Muğni, II, 508 vd)
Bir kimseyi eve gömmek de caizdir. Çünkü Peygamber (a.s.) Aişe'nin odasına gömülmüştür. (Bu hadis sahih olup mutevatirdir.) Fakat ölüyü, düşük de olsa evlerde gömmek mekruhtur. Çünkü evlerde gömülmek peygamberlere mahsustur. Bunun gibi ölüleri cemaat için inşa edilen kubbeli binalar içine gömmek de mekruhtur. Çünkü bu sünnete aykırıdır.
Hanefiîler'e göre: Bu bâbda Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sünnetinde görülmeyen her sey mekruhtur. Kabristanda meşru olan yalnız ziyaret, duâ ve Kur'ân-ı Kerim okumaktır.
Nevevi, kabir üzerine bina yapma hususunda şunları söylemektedir: «Kâbir üzerine bina yapmaya gelince: Eğer o yer, bina yapanın milkinde ise bu iş mekruhtur. Umûma âit kabristanda ise kabrin üzerine bina yapmak haramdır. Buna îmam Şâfii ile sâir ulemâmiz tasrih etmişlerdir. Şafiî (El - Umm) adlı eserinde söyle diyor:
Mekke'de hükümdarlarin kabir üzerine yapılan binların yıkılmasını emrettiklerini gördüm. Hadis-i şerifte 'Düzeltmediğin hiç bir yüksek kabir bırakmayasın' buyurulması da yıkma meselesi te'yid eder. Kabirleri kireçle badana etmek Şâfiî1er'le diğer ulemâya göre de mekruhtur.
Ölüyü Şerefli Mekanlara Gömmek:
Ölüyü en faziletli kabristana gömmek de mustehabdır. Faziletli kabristan sahih kullarla şehitlerin gömüldüğü kabristandır. Buralara gömülen kimselere bu iyilerin bereketi ulaşır. Şerefli mekânlar da böyledir.
Buharî ile Muslim'in rivayet ettiklerine göre:
"Musa aleyhisselâmın ölüm vakti gelince Allah tealâ'dan kendisini Kudüs'ün bulunduğu mukaddes topraklara bir taş atımlık mesafe ölçüsünde yaklaştırmasını istemişti.
Peygamber (a,s.) de şöyle buyurdu: "Eğer orada olsaydınız, size Musa'nın kabrini gösterirdim; kırmızı, kumluk bir tepe üzerinde gömüldü."
Ömer de Aişe'den iki arkadaşı, yani Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr'in yanına gömülmesi için izin istemişti. (Hadis sahihtir. Buhari ve diğerleri rivayet etmiştir)
Hanefî'lere göre: (Reddu'l Muhtar, I, 846; Meraki'l-Felâh, 103)
Kabir üzerinde bulunan yaş bitkileri, otları kesmek mekruhtur. Kuru otları kesmekte bir sakınca yoktur. Çünkü otlar yaş bulundukları sürece Allah tealâ'yı tesbih ederler. Bu bitkilerin zikri sebebiyle ölü kabir hayatına alışır ve bu zikir sebebiyle kendisine rahmet iner. Kabir üzerine hurma dalı, mersin ağacı gibi bitkilerin dikilmesi mendubdur. Bunun dayandığı delil sahih bir hadiste geldiği üzere, Peygamber (a.s.)'in yeşil bir hurma dalını ikiye ayırdıktan sonra âzab çekmekte olduğunu bildirdiği iki kabir üzerine dikmiş olmasıdır. Bunlar kurumadığı müddetçe sahiblerinden azabın hafifletileceğini açıklamıştır. Yani bunların tesbihleri bereketi ile azabları hafifletilir. Çünkü yaş ağacın tesbihi kurunun tesbihinden daha mükemmeldir. Çünkü yaş ağaçta bir nevi hayat vardır. Ölünün hakkını yok etmeye sebeb olacağı için kabir üzerindeki yaş ağaç ve bitkiyi kesmek mekruhtur. (Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ans., C. 3, Sf: 73 - 82)
İslam'a Göre Kabir - Mezarın Şekli Nedir?Kabirlerin yüksekliği ve şekli hakkında bir sınırlama var mıdır?
ـ5469 ـ6ـ وعن أبي الْهَيَّاجِ ا‘سْدى قال: ] قَالَ لي عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه: أَ أبْعَثُكَ عَلى مَا بَعَثَنِي عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ #؟ قَالَ: اِذْهَبْ، فََ تَدَعْ تِمْثَاً إّ طَمَسْتَهُ، وََ قَبْراً مُشْرِفاً إّ سَوَّيْتَهُ [. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذي
"Rasûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Rasûlullah'ın kendisine:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."
(Muslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89)
İzahat:
Hadis, kabirlerin yer seviyesinden yüksek olmamasını irşad etmektedir. Rasûlullah , Ali'nin Medine sokaklarını dolaşarak putları kırmasını emrettiği gibi, yerden yüksek kabirlerin de yer seviyesinde olacak şekilde yıkılmasını emretmiştir. Daha önce de açıkladığımız gibi, kabrin bir karıştan fazla yüksek olmaması esastır.
Hanefîlere ve Malikîlere göre kabrin üzeri deve hörgücü gibi (sırt halinde) kamburlaştırılabilir, bu mustehabdır. Bir karıştan daha fazla yükseltilmesi mekruhtur. Çünkü bu yükseklik bina hükmündedir. Çünkü Peygamber'in kabri bidayeten böyle yapılmıştır. Cumhûr da bu görüştedir.
İmam Ahmed ile İmam Şafiî'nin ashabından bir kısmı ve İmam Malik kabirleri musaade edilen miktardan daha fazla yükseltmenin haram olduğunu söylemişlerdir.
Şafiîlerle diğer bazı âlimlere göre, kabrin tavanını düz yapmak mustehabdır.
Sufyan et-Temmar şöyle demiştir: "Peygamber (a.s.)'in kabrini deve hörgücü gibi tümsek vaziyette gördüm."
(Buhari Sahihinde rivayet etmiştir. - Neylu'l-Evtâr, IV, 82-)
Buhari ve ibni Mace daşında cemaatin rivayet ettiğine göre: "
Ali Ebu'l-Heyyac el-Esedîyi gönderdi ve şöyle dedi: "Peygamber (a.s.)'in beni gönderdiği görevle ben de seni gönderiyorum. Hiç bir heykel bırakma, yerle bir et, yüksek bir kabir bırakma hepsini dümdüz et." (Neylu'l-Evtâr, IV, 83.)
Peygamberden sonra bütün sahabenin kabirleri de böyle idi. Kabri dört köşe şeklinde düz yapmak dünyadakilerin binalarına daha çok benzer.
Hanbelîler, Daru'l-Harb'i bundan mustesna tutmuşlar ve şöyle demişlerdir:
Ölüyü İslâm ülkesine nakletmek mümkün olmazsa, en iyisi, gizlemek için kabri dümdüz yapmaktır. Böylece ölü, mezarından çıkarılıp azalarının parçalanma tehlikesinden kurtarılmış olur.
Şafiî'lere göre kabri dümdüz yapmak, tümsek yapmaktan daha iyidir. Nitekim Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr ile Ömer'in kabirleri böyle yapılmıştır. (Ebu Dâvud, sahih)
İslâm âlimleri, Said b. Mansur'un Sunen'i ile, Beyhakî'nin Sunen-i Kubra'sındaki Câ'fer b. Muhammed'in babasından rivayet ettiği Rasûlullah (s.a.v.)'in, oğlu İbrahim'in kabrinin başına çakıl taşı koyduğuna ve kabrin seviyesini yer seviyesinden bir karış yükselttiğine dair olan hadis-i şerife dayanarak, kabrin bilinmesi, kaybolup gitmekten korunması ve ziyaretçiler tarafından sahibine rahmet okunmasına vesile olması için yerden bir karış yükseltilmesinin mustehab olduğunda ittifak etmişlerdir.
Ancak küfür ülkesinde ölen kimselerin mezarları bu hükmün dışındadır. Kâfirlerin taarruzundan korumak için onların kabirleri tanınmalarına yarayacak her türlü alametlerden arındırılır ve yer seviyesiyle bir edilerek kâfirlerin dikkatlerinden gizlenir.
(el-Lubab Ii'1-Meydanî bihamiş-il cevhere e. I, 141; Ahmed Davudoğlu, İbn Abidin Tercume ve Şerhi, III-489)
ـ5470 ـ7ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قال: ] نَهىَ رَسُولُ اللَّهِ # أنْ يُجَصَّصَ الْقَبْرُ، وَأنْ يُبْنَى عَلَيْهِ، وأنْ يُقْعَدَ عَلَيْهِ، وأنْ يُكْتَبَ عَلَيْهِ، وَأنْ يُوطأ [. أخرجه الخمسة إ البخاري
(Muslim, Cenâiz 94, (970); Ebu Dâvud, Cenâiz 76, (3225, 3226); Tirmizî, Cenâiz 58, (1052); Nesâî, Cenâiz 96, (4, 86, 88)
İzahat :
Bu hadiste Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kabirlerle ilgili bazı yasaklar beyan etmektedir.
Kabrin içine veya dışına kireç dökülmesi, kireçle badana edilmesi:
Şâfiîler ve diğer ulemâ bunu mekruh addetmiştir.
Kabir üzerine bina yapmak:
Bunun hükmü kerahet ve tahrim arasında değişmektedir. Eğer kâbir mahalli, şahsî mülkü ise mekruh -Ebu Yusuf'a göre tahrîmen mekruh- olduğuna, umuma ait mezarlık ise haram olduğuna hükmedilmiştir. Rasulullah (Aleyhissalâtu vesselâm), Ali'ye kabirlerin yer seviyesini aşan kısımlarının yıkılıp düzletilmesini emir buyurmuştur. Bununla birlikte ulemâ, sulehâ ve büyük zatların kabirlerinin kaybolmaması için yanlarına taş konulmasında ve isimlerinin yazılmasında bir beis görmemiştir.
Büyüklerden olmayan ölüler için de başlarına birer taş dikip isimlerinin yazılmasında beis görmeyen âlimler de vardır. Tâ ki eserleri tamamen kaybolup mezellete dûçar olmasınlar. Esasen sünnet olan kabir ziyaretinin devamı, mezarların tamamen kaybolmaktan korunmasıyla mümkündür. Bu da taş dikip isim yazmayı gerektirir. Bu fetvalar, menşeini muteakiben kaydedeceğimiz hadisten almış olabilir.
Kabir üzerine oturma:
"Rasulullah bir başka hadislerinde, kor üzerine oturup elbise ve oradan bedenin yanmasını, kabir üzerine oturmaktan daha hayırlı olarak vasfeder.
Bir başka hadiste de, kabir üzerine oturur gördüğü Amr İbnu Hazm'a: "İn! Bu kabrin sahibine ezâ verme" der. Esasen Mâlikîler kabir üzerine oturup uyumada bir beis görmezler.
Kabirlere basılması da mukerrer rivayette yasaklanmıştır:
Kabri çiğneme, içinde yatana saygısızlık kabul edilmiştir. Ancak ziyaret edeceğimiz kabre kadar bizi ulaştıracak hususi yol yoksa, imkan nisbetinde basmaktan kaçınılmasına rağmen, kabirlere basılarak ulaşılacaksa, Kur'an okumak, tesbihte bulunmak, dua etmek şartıyla üzerlerinden yürüyüp gitmekte bir beis görmeyen âlim olmuştur.
Bazı hadislerde Rasulullah, peygamber kabirlerini mescid ittihaz edenleri lanetler, kabre karşı namaz kılmayı yasaklar. Dolayısıyla, kabirlerin mescid yapılması, üzerlerinde namaz kılınması caiz değildir. Gerek Hanefî ve gerek Şâfiî uleması, herhangi bir kabri mescid ittihaz edecek derecede ta'zimde bulunmayı, kabre muteveccihen namaz kılmayı mekruh addederler.
İmam Şafii: “Ben bir kabrin, basılmaması ve üzerinde oturulmaması için kabir olduğu bilinecek miktardan daha fazla yükseltilmesini mekruh görüyorum” demiştir. (Tirmizi, Cenaiz, 56)
İmam Şafii’nin rivayet ettiğine göre, Câbir: “Peygamber efendimizin kabrinin yüksekliği bir karış olduğunu” belirtmiştir. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 2/523)
Kâbir sadece bir karış yükseltilir. Bunun sebebi de oranın kabir olduğunun bilinmesi, ona göre buradan sakınılması, sahibine rahmet istenmesidir. Zira Peygamber (a.s.)'in kabri de bir karış kadardı. (İbn Hıbban, Sahih)
Şafii'nin Cabir'den rivayet ettiğine göre: "Peygamber (a.s.)'in kabrinin üstü yerden bir karış yüksek yapılmıştır."
Kasım b. Muhammed şöyle demiştir: "Aişe'ye dedim ki: "Anacığım! Peygamber (a.s.) ile iki arkadaşının kabirlerini açıp bana gösterir misin?"
O da bana üç kabri açıp gösterdi. Yüksek değil, yere bitişik de değil, kırmızımsı toprak ve çakıl taşları ile düzeltilmişti." (Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, IV, 82)
Türbe Yapmak
Âişe söyle demis:
— Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şifâyâb olamadığı hastalığında:
«Allah yahudilerle, hiristiyanlara lânet eylesin! Peygamberlerinin kâbirlerini mescid yaptılar.» buyurdular.
Aise: «Eğer bu (endişe) olmasaydı Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kâbri açıkda bulundurulacakdı. Lâkin onun da mescid ittihâz edilmesinden korkuldu.» demis.
İbni Ebi Şeybe'nin rivayetinde: 'Eğer bu olmasa' ibaresi vardır; fakat «Aişe demiş» sözünü zikretmemişdir.
(Muslim, Kabir, Bab 32, Hadis no: 19 - 529)
Ölüyü kabristana gömmek faziletlidir. Çünkü Peygamber (a.s.) ölüleri Medine'deki Baki' mezarlığına gömerdi. (Bu hadis sahih olup mutevatirdir.) Ziyaretçiler daha fazla olduğu için kabristanda gömülen ölüye daha çok dua edilir. Ayrıca bunun varislerinden yaşayanlara zararı daha az dokunur. Böylelikle ahiret meskenlerine daha çok benzer. (Meraki'l-Felah, 102; ed-Durru'l Muhtâr, I, 836; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 574; et-Mecmû, V, 241; el Muğni, II, 508 vd)
Bir kimseyi eve gömmek de caizdir. Çünkü Peygamber (a.s.) Aişe'nin odasına gömülmüştür. (Bu hadis sahih olup mutevatirdir.) Fakat ölüyü, düşük de olsa evlerde gömmek mekruhtur. Çünkü evlerde gömülmek peygamberlere mahsustur. Bunun gibi ölüleri cemaat için inşa edilen kubbeli binalar içine gömmek de mekruhtur. Çünkü bu sünnete aykırıdır.
Hanefiîler'e göre: Bu bâbda Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sünnetinde görülmeyen her sey mekruhtur. Kabristanda meşru olan yalnız ziyaret, duâ ve Kur'ân-ı Kerim okumaktır.
Nevevi, kabir üzerine bina yapma hususunda şunları söylemektedir: «Kâbir üzerine bina yapmaya gelince: Eğer o yer, bina yapanın milkinde ise bu iş mekruhtur. Umûma âit kabristanda ise kabrin üzerine bina yapmak haramdır. Buna îmam Şâfii ile sâir ulemâmiz tasrih etmişlerdir. Şafiî (El - Umm) adlı eserinde söyle diyor:
Mekke'de hükümdarlarin kabir üzerine yapılan binların yıkılmasını emrettiklerini gördüm. Hadis-i şerifte 'Düzeltmediğin hiç bir yüksek kabir bırakmayasın' buyurulması da yıkma meselesi te'yid eder. Kabirleri kireçle badana etmek Şâfiî1er'le diğer ulemâya göre de mekruhtur.
Ölüyü Şerefli Mekanlara Gömmek:
Ölüyü en faziletli kabristana gömmek de mustehabdır. Faziletli kabristan sahih kullarla şehitlerin gömüldüğü kabristandır. Buralara gömülen kimselere bu iyilerin bereketi ulaşır. Şerefli mekânlar da böyledir.
Buharî ile Muslim'in rivayet ettiklerine göre:
"Musa aleyhisselâmın ölüm vakti gelince Allah tealâ'dan kendisini Kudüs'ün bulunduğu mukaddes topraklara bir taş atımlık mesafe ölçüsünde yaklaştırmasını istemişti.
Peygamber (a,s.) de şöyle buyurdu: "Eğer orada olsaydınız, size Musa'nın kabrini gösterirdim; kırmızı, kumluk bir tepe üzerinde gömüldü."
Ömer de Aişe'den iki arkadaşı, yani Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr'in yanına gömülmesi için izin istemişti. (Hadis sahihtir. Buhari ve diğerleri rivayet etmiştir)
Hanefî'lere göre: (Reddu'l Muhtar, I, 846; Meraki'l-Felâh, 103)
Kabir üzerinde bulunan yaş bitkileri, otları kesmek mekruhtur. Kuru otları kesmekte bir sakınca yoktur. Çünkü otlar yaş bulundukları sürece Allah tealâ'yı tesbih ederler. Bu bitkilerin zikri sebebiyle ölü kabir hayatına alışır ve bu zikir sebebiyle kendisine rahmet iner. Kabir üzerine hurma dalı, mersin ağacı gibi bitkilerin dikilmesi mendubdur. Bunun dayandığı delil sahih bir hadiste geldiği üzere, Peygamber (a.s.)'in yeşil bir hurma dalını ikiye ayırdıktan sonra âzab çekmekte olduğunu bildirdiği iki kabir üzerine dikmiş olmasıdır. Bunlar kurumadığı müddetçe sahiblerinden azabın hafifletileceğini açıklamıştır. Yani bunların tesbihleri bereketi ile azabları hafifletilir. Çünkü yaş ağacın tesbihi kurunun tesbihinden daha mükemmeldir. Çünkü yaş ağaçta bir nevi hayat vardır. Ölünün hakkını yok etmeye sebeb olacağı için kabir üzerindeki yaş ağaç ve bitkiyi kesmek mekruhtur. (Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ans., C. 3, Sf: 73 - 82)
Çözüldü - Salih İnsanların Türbelerini Tavaf Hükmü Nedir?
Mezarlar üzerine türbe yapmanın hükmü nedir? 4 mezhebin bu konudaki görüşlerini nelerdir?Salih olarak adlandırılan kişinin türbesini tavaf etmenin hükmü nedir?
islam-tr.org
Bir karıştan yüksek kabir duvarları câiz değildir!