Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Islami şahsiyete dönüş

ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Şahsiyet diğer bir ifadeyle kişilik, insandaki düşünüş ve davranış biçimidir. İnsanoğlunda akıl olmasına rağmen fiil (amel) olmadığı zaman düşünüş (zihniyet) gerçekleşmediği gibi aynı şekilde içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarda fıtratında olmasına rağmen fiil olmadığı zaman da davranış (nefsiyet) oluşmaz. Başka bir deyişle zihniyet ve nefsiyet, ancak insanın fiili ile oluşur. Bu fiilin meydana gelmesi sahip olunan fikirle vakıanın bağlantı kurulmasıyla gerçekleşir. Neye göre vakıa tesbit edilecek veya bağlantı kurulacak? sorusunun cevabına; elbette bazı kaide ve kurallar çerçevesinde bakmak gerekir diyebiliriz. İşte o zaman mesele netleşir ve insanoğlunda mefhum haline dönüşür.

Gerek düşünüşle gerekse davranışla ilgili kaideler birbirinden farklı olmamalıdır. Eğer farklı olursa fikirleriyle davranışları çelişir. İşte o zaman seçkin olmayan bir şahsiyet meydana gelir. Çünkü vakıayı idrak etmekle eşyaya olan meyli farklı bir şekilde olmuş olur. Böylelikle kişiliksiz tabirini kullandığımız bir hal vuku bulur. Böyle bir şahsiyeti düzeltmek ve seçkin bir hale getirmek istediğimiz zaman gerek zihniyeti (yani düşünüşü için) gerekse nefsiyeti (yani davranışı için) aynı anda tek bir kaidenin bulunmasını sağlamak gerekir. İslam, diğer ideolojilerden tamamen farklı ve mükemmel bir şahsiyet oluşturmakla insanı mutena bir hale getirmiştir. Şöyle ki; İslam, İslam akidesinin üzerine fikirlerin, düşüncelerin oturacağı esas ve bu esasın üzerinede bina edilecek mefhumların oturacağı fikri kaide haline getirmiştir. Ölçü belli olunca, (ki, o İslam akidesidir)kişinin fikri sapması ta başta önlenmiş olur. Bozuk fikirleri ve düşünceleri bünyesinde barındırmaz.



Bu şekilde doğru bir zihniyetin gerçekleşmesini sağlar. Aynı şekilde İslam, insanın içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarından kaynaklanan davranışlarınıda bu akideden çıkan şer-i hükümlere göre ayarlar. Bu şekilde insanın bozuk ve sapık davranışlara yönelmsini engellemiş olur.



Bu izahlardan hareketle İslam’i zihniyet ile nefsiyetten İslam Şahsiyetinin oluştuğunu görmüş olduk. Zihniyetin gelişmesi için kişinin, İslam kültüründen beslenmesi gerekir. İslam akidesinin üzerine bina edildiği İslam’i fikirlerin mefhumlaşması gerekir. İslam’i nefsiyetin güçlenmesi içinde farzların yanı sıra nafile ibadetleri yapmaya , haramların yanı sıra da mekruhlardan kaçınmaya azami gayret sarfetmesi gerekir. Müslüman’, İslam’i zihniyete ve İslam’i nefsiyete yani İslam Şahsiyetine sahip olduğu zaman dünya hayatının, ahiret hayatı karşısında bir hiç olduğunu anlar ve idrak eder. Böylelikle amellerini tek delil olarak Allah (cc) dan gelen şer-i hükümlere göre tanzim eder. Kimlere karşı merhametli kimlere karşıda sert ve acımasız olacağını bilir. Bu dünyaya geliş gayesini (ki o Allah (cc) ya kulluktur) doğru şekilde idrak eder. İslam’ın bir neferi olarak dünyadaki yaşantısına yön verir.



Allah (cc) ya kul olmak, Allah (cc) nun emir ve nehiylerini yerine getirmekle mümkün olur. Çünkü şahsiyetin meydana gelmesi ancak İslam akidesini ve fikirlerini esas almakla gerçekleşebileceğini söylemiştik.



Resulullah (sav) Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmakta:’Arzuları benim getirdiğime uygun olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.’’ Buradan da anlaşılıyor ki İslam akidesini temel esas almak, düşüncesini ve davranışlarını bu temel üzerine bina etmek gerekmektedir. Şayet temel esas İslam akidesi olmazsa bozuk bir davranış ve fasit bir düşünce ortaya çıkar.


Günümüzde bir çok Müslüman’ın fasit düşüncelere sahip olduklarını görüyoruz. Bunlardan bazıları şunlardır: Demokrasi İslam’dandır, laiklik, Cumhuriyetçilik, Allah ile kul arasına aracı koyma düşüncesi, gaible ilgili fikir yürütme, milliyetçilik, gayri İslam’i metodla İslam’ın getirilme düşüncesi ve dinler arası diyalog ‘’gibi bir çok sapık düşüncelerdir. Ne yazık ki, bu düşünceler günümüzde bir çok Müslüman’ın zihniyeti ve nefsiyetine tesir etmiştir. Bu şekilde temel kaide bozulmuş, mefhumlar aslından sapmış, hedefler değişmiş ve zihinler bulanmıştır. Bunların tezahürü olarakda günümüzün ana meselesi olan (hayati meselemiz) gündemden (yani hayattan) uzaklaştırılmıştır. Uğruna ölümü bile göze aldığımız, can ve malımızdan esirgeyemeyeceğimiz bu büyük mesele, İslam’ Hilafet devletinin tekrar yeryüzüne hakim kılmak ve bu çatı altında Müslüman’larla beraber bütün insanlığı toplamaktır. Bu konunun ölümka-lım meselesi olduğunu, yukarıda bahsettiğimiz gibi insanın İslam’i şahsiyetinin oluşmasını sağlayan temel esası İslam’ın kendisi belirlemektedir.


Resulullah (sav)’in:“Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliyye ölümüyle ölür.’’ hadisi de konunun ehemmiyetini göstermektedir.


Yüce Allah (cc) Haşr suresinin yedinci ayetinde şöyle buyuruyor:
’Peygamber size ne getirdiyse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir.’’


Allah (cc) Maide 44 ayetinde şöyle buyurmaktadır:
’Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir’’


‘’Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimdirler.’’ ( Maide 45)


‘’Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır’’ (Maide 47)


Bu ayetlerde açıkça Müslüman’ların İslam’dan başka hükümler altında yaşamalarının haram olduğunu beyan etmektedir. Müslüman’lar her alanda yalnızca İslam’ın emirlerini almakla kayıtlıdırlar. Çünkü İslam hükümlerinin dışındakiler küfür hükümleridir. Ve de alınmaları kesinlikle haramdır. Onun için şu anki meselemiz temelde İslam şahsiyetine sahip olup, İslam’ın devleti Hilafeti tekrar yeryüzüne hakim kılmak ol malıdır. Bunun yoluda sahih bir kitle ile bu büyük davayı yüklenmek olacaktır. Allah (cc) Al-i İmran süresinin 104 üncü ayetinde mealen ‘’Aranızda marufu emreden, münkeri nehyeden bir kitle bulunsun’’ buyurmaktadır. Eğer böyle bir kitle yoksa,ümmete böyle bir kitleyi kurmak farz olur. Veya böylesi bir kitle şu on mevcut ise ümmete düşen o kitleyi arayıp bularak, sabırla, gerekli olan fedakarlıkları göstererek bu mücadelede yerini almalıdır. Aynı anda davayı yüklenenler birbirlerine ve ümmete karşı merhametli, saygılı ve şefkatli olmalıdırlar. Yüce Allah (cc) Müslüman’ların sıfatını Fetih süresi 29 ayetinde beyan etmektedir:


’Muhammed Allah'ın elçisidir. O'nun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler’’(Fetih 29)


Bir nebze de olsa İslam şahsiyetinin oluşmasının yolunu ve günümüzde yapılması gereken en acil farziyetin ne olduğunu izah etmeye çalıştık. Allah (cc) dan niyazımız bu ümmetin yeniden İslam şahsiyetine kavuşmasıdır.


ALINTI
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Şahsiyetin Oluşturulması

Eşyaları belirli bir keyfiyete göre idrak eden insanda belirli bir zihniyet oluşur. Eşya hakkındaki mefhumlarla kesin bir sentez yoluyla billurlaşmış halde bulunan, açlıkları doyurmaya sevk eden yönelticileri, hayat hakkındaki belirli mefhumlarla bağladığında, belirli bir nefsiyet oluşur. Hayat hakkındaki mefhumları ile, eşyaları idrak ederken ve bunlara meyil gösterirken esas aldığı mefhumlar birleştiğinde belli bir şahsiyete sahip olur. Böylece şahsiyet, eşyaları akletme ve yönelme esnasında insanda tek esasa dayalı tek yön belirlemektir. Buna binaen insandaki “fikirleri” ve “meyilleri” tek bir esasa göre oluşturmakla şahsiyet oluşur. Bu esas ise bazen tek olur, bazen de çok sayıda olur. Eğer çok sayıda olursa, fikir ve meyiller için adeta birçok kaide konulmuş olur. Bu durumda da şahsiyet vardır. Ancak bu şahsiyetin rengi belli değildir. Düşünce ve meyiller için yalnızca tek bir esas konulduğunda meydana gelen insan şahsiyetinin rengi ise bellidir. İnsan için gerekli olan şahsiyet de budur. Fertler belirli özelliklerle donatılmaya kalkışıldığında uğraşılması gereken şey de budur. Zaten her ne kadar genel olan her fikir, fikir ve meyiller için esas olabilirse de, bu bütün eşyalar için değil ancak bir takım şeyler için mümkün olur. Her genel fikir, insan hayat ve kâinat için bir fikir özelliğini taşımadıkça bütün şeyler için kapsamlı bir esas olmaya elverişli olamaz. Çünkü külli fikir, bütün fikirlerin üzerine oturtulacağı ve bütün bakış açılarını belirleyen fikri kaidedir. Çünkü o, hayat işlerinin düzenlenmesi ile alakalı fikirleri kendisine bağlamaya elverişli ve hayatta insanın davranışlarını etkileyen yegâne akli akidedir.


Şu var ki, her külli fikrin yani akli akidenin, eğilimler ve tefekkür için kapsamlı ve genel bir esas olmaya elverişli olması onun doğru bir temel düşünce olduğu anlamına gelmez. Doğru olup olmadığına bakılmaksızın onun esas olmaya elverişli olduğu anlamına gelir. Bu esasın doğru olup olmadığının delili, insan fıtratına uygunluğudur. Akli akide insan fıtratına uygun ise o, doğru bir akide, düşünce ve meyiller için, yani şahsiyetin oluşması için doğru bir esastır. Eğer insan fıtratına uygun değilse batıl bir akidedir ve batıl bir esastır. Akidenin insan fıtratına uygun olması demek, insan fıtratında var olan acizliği ve düzen sahibi bir yaratıcıya muhtaçlığı kabul eder olması demektir. Diğer bir ifade ile dindarlık içgüdüsüne uygun olması demektir.


İslâm akidesi, insan fıtratında var olan tedeyyünü/ dindarlığı kabul eden tek akli akidedir. Çünkü İslâm akidesinin dışındaki akidelerin dindarlık içgüdüsüne uygunluğu akıl yerine vicdan yoluyla sağlandığı için akli bir akide sayılmaz. Veya akli bir akide olsa dahi insan fıtratına yani dindarlık içgüdüsüne uygun olmaz.


Bu nedenle yalnızca İslâm akidesi doğru akidedir. Sadece İslâm akidesi tefekkür ve meyiller için esas olmaya elverişlidir. Bu nedenle insandaki şahsiyetin, düşüncesi ve meyilleri için esas olarak kabul edeceği akli akideye göre oluşması gerekir. Madem ki İslâm akidesi tek doğru akide ve tek doğru esastır, öyleyse şahsiyet oluşturulurken, İslâmi şahsiyet yani seçkin ve üstün şahsiyet oluşuncaya kadar meyilleri ve düşünceleri için insanın İslâm akidesini tek esas olarak alması gerekir. Dolayısıyla tek bir fertteki İslâmi şahsiyet, düşünce ve meyillerin İslâm akidesi üzerine bina kılınmasıyla oluşur. İslâmi şahsiyet işte böyle oluşur. Ancak bu oluşum sonsuza dek devam edecek bir şahsiyet anlamına gelmeyip sadece şahsiyetin oluştuğu anlamını ifade eder. İslâm akidesi üzerine oturtulan bu şahsiyetin devamlılığı garantili değildir. Çünkü insanın bazen düşüncesinde bazen de eğilimlerinde İslâm akidesinden dönüş olabilir. Bu dönüş, bazen dalalet/İslâm’dan çıkma şeklinde bazen de fasıklık şeklinde görülür. Ferdin İslâmi şahsiyet üzere devam edebilmesi için hayatının her anında düşünce ve meyillerinin İslâm akidesi üzerinde kalmasına dikkat etmek gerekir. Bu şahsiyetin oluşturulmasından sonra “zihniyet”in ve “nefsiyet”in geliştirilmesine çalışılarak şahsiyet geliştirilir. “Nefsiyet”, yaratıcıya ibadet etmek ona itaatla yaklaşmak ve her şeyde bütün meyillerini İslâm akidesi üzere bina kılmaya devam etmekle geliştirilir. “Zihniyet” ise İslâm akidesine göre kurulu fikirleri açıklamak ve İslâm kültürüyle izah etmekle geliştirilir.


Rasulullah (a.s.m)'in de uyguladığı, şahsiyeti oluşturma ve geliştirme metodu budur. Rasulullah (a.s.m), İslâm akidesine çağırarak insanları İslâm’a girmeye çağırıyordu. Müslüman olduklarında ise onlarda bu akideyi kuvvetlendirmeye, fikirlerinin ve meyillerinin bu akide üzerinde olmasına özen gösteriyor ve onlara şöyle diyordu:


hadis3_1.gif

“Arzuları benim getirdiğime uygun olmadıkça sizden hiç biriniz

iman etmiş sayılmaz.”


hadis3_2.gif

“Akletmekte olduğu aklı ben olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.”


Kur’an’dan kendisine indirilen Allah’ın ayetlerini onlara açıklıyor, Müslümanlara İslâm ve hükümlerini öğretiyordu. Onun zamanında ona uyma ve onun getirdiklerine göre hareket etme sayesinde peygamberlerin şahsiyetinden sonra kâinatta şahsiyetlerin en üstünü oluşturuldu.


Buradan da anlaşılmaktadır ki fertte, İslâmi şahsiyeti oluşturmada başlangıç noktası, İslâm akidesini yerleştirmek ve ardından da bu akide üzerine düşüncelerini ve meyilleri oturtmaktır. Sonra da itaatları yerine getirmesine ve fikirlerle kültürleşmesine çaba harcanır.


islam sahsiyeti kitabindan alinmistir:
 
Üst Ana Sayfa Alt