Burada yaşayan fakat buralı olmayan bir hocamız bana şu mesajı yazmış;
ما لي لا أسمع تكبيرات الناس وعندما امشي في الطرقات وأكبر ينظرون الي كأني أتيت من كوكب آخر
“Niye insanların tekbir seslerini işitmiyorum? Yolda yürürken tekbir getirdiğimde, sanki başka bir gezegenden gelmişim gibi bakıyorlar!”
Ben de dedim ki üstad! Burası İslam’ı gericilik kabul eden ve İslam’dan sadece adının kaldığı katı laik bir ülkedir. Sen de mi seküler İslamcıların içi boş sloganlarına bakıyorsun? Seküler İslamcılık çok büyük bir projedir ve amaçları doğrultusunda her argümanı kullanabiliyor. Olumlu gözüken ancak sadece sözde kalan bir takım söylemleri sizi kandırmasın, bunların fiili hayatta hiçbir karşılığı yoktur. Sadece kitleyi kandırmaya ve uyutmaya yöneliktir!...
Bakma sen onların ve yardakçılarının “İslam’ın son kalesi, Müslümanların son umudu” gibi politik sloganlarına. Bu tür sloganlar hem ülkeye iftiradır ve hem de vakıa ile taban tabana zıttır. En katı laiklerin bile çok isteyip yapamadıkları dini ve ahlaki zorlaşmayı bunlar yaptı. Mesela seküler İslamcılardan önce muhafazakâr/Müslüman karınların feminist olması veya LGBTİ denen qunek sapkınlığın bu kadar görünür hale gelmesi kimsenin aklına bile gelmezdi. En şiddetli laiklerin dönemlerinde bile gençlik bu kadar dinden uzaklaşmadı. Dini mefhum hiçbir zaman bu kadar yozlaşmadı.
Youtube gibi kanallar üzerinden sokak röportajları yapılıyor her konuda ve bunlardan birçoğu sosyal deney amaçlıdır. Bazen bakıyorum bu tür röportajlara ve son birkaç gün içinde izlediğim iki örnek vereyim.
Bir röportajda bayanlara soruyorlar; “Sizce bakirelik önemli midir?” diye ve röportajını izlediğim kadınlar içerisinde önemlidir diyen çıkmadı. Meselenin arkasını düşünmeden basit ve sathi bakan birçok kişi için bu tavır çok önemli gözükmeyebilir. Ancak gerçekte çok feci bir zihni, inançsal ve ahlaki dönüşüm demektir. Çünkü kızların evlenmeden önce gayrimeşru ilişkilerinin olabileceği veya daha İslami bir tabirle fuhuş yapabilecekleri ve bunun gayet normal olduğu anlamına gelir. Tabi kavramların değiştirilmesi sonucu fuhuş ifadesi sadece para karşılığı kadın satmayı getiriyor akla. Ancak İslam’da fuhuş, zina demektir [İsra 17/32]. Para karşılığında yapıldığı zaman ise, adı “bağy-biğa” oluyor [Nur 24/33].
Diğer bir röportajda ise yine kadınlara; “Bir ateist ile evlenir misin?” diye soruyorlar ve aynı şekilde röportajını izlediğim kadınlar içerisinde evlenmem diyen çıkmadı. Hatta bazılarına dedi ki; “Mesela siz oruç tutacaksınız o tutmayacak…”, “Olsun karışmadıktan sonra sorun değil” dediler. Daha beteri de çıktı, bir kız “Var zaten” dedi, röportaj yapan baktı yanında başka bir kız vardı erkek göremedi “Ha yani lezbiyensiniz” dedi. Kız da “evet” dedi yani ateist olan başka bir kız ile lezbiyenlik yapıyor. Böyle bir duruma düştükten sonra bir inanca sahip olup olmamasının çok bir önemi kalmıyor elbette ancak inançsal dönüşümün feci boyutunu görmek için bunlar çok ciddi örneklerdir. Bu tür röportajların da amaçlı yapıldığını unutmamak lazım.
Özellikle kadınları hedef almaları da çok önemlidir. Çünkü salih toplumun temel taşı saliha anneler, kadınlar olduğu gibi, ifsadın temel dinamiği de yine müfsit kadındır. Onun için Napolyon’a; “Müslüman doğuda Fransa için en çetin kale nedir?” diye sorulduğu ve onun da; “Düzgün [saliha] annelerdir” şeklinde cevap verdiği söylenir. Aynı şekilde eski İngiltere başbakanlarından Ewart Gladstone’a nisbet edilen bir söz var diyor ki: “Eğer İslam’ı alt etmek istiyorsak, Müslüman kadının örtüsünü çıkarıp Kur’an’a giydirmemiz gerekir.” Unutulmamalıdır ki Osmanlı’dan sonra Müslüman topraklarda devletçikler kuran, sınırlarını çizen ve kendi amaçları doğrultusunda sistemler koyup idareler oluşturan, Fransa ile İngiltere’dir.
İnançsal ve ahlaki bozulma artık sokaklara döküldü. Geçenlerde sahil kenarındaki bir parkın yanından geçerken, ellili yaşlarını geçen bir adam aşağıya doğru dik dik bakıp söyleniyordu, yanına varınca bakın şunlara erkek erkeğe öpüşüyorlar dedi. Tabi parkta kucak kucağa bir sürü kişi vardı ama iki tanesi erkekmiş ve orada uluorta yerde öpüşüyorlarmış! Yine iki gün önce bir arkadaş, İstanbul’un en muhafazakâr semtlerinden birisinin çarşısının ortasında iki kadının kimseye aldırış etmeden öpüştüğünü söyledi. Seküler İslamcılığın eliyle 18 yaşının altında evlilik yasaklanırken, hatta evlenenlere ciddi cezalar verilirken, daha baliğ bile olmamış çocukların parklarda seviştiğini rahatlıkla görmek mümkün artık. Zaten koca koca insanlar sahil kenarlarında, sokak ortasında cinsel ilişkiye girdiler ve bunun hiçbir yaptırım da yoktur.
Seküler İslamcılıktan önce en aktı laiklerin döneminde bile sistemin çok isteyip bozamadığı, kültürel düzeyde bile olsa İslami açıdan muhafazakâr bir kitle vardı ve düzenin ifsadına karşı direniyordu. Ancak seküler İslamcılık için bu kitle birinci hedef oldu ve sapkınlık üzerine kurulu batı kültürünün bu kitlede yayılmasını sağladı. Şu an az bir kısmı hariç o kitlenin kendisi, başta fuhuş olmak üzere ahlaksızlığın dibine batmış durumdadır. Dahası seküler İslamcılık faiz gibi birçok büyük haramı da bu kitle için normal hale getirdi. Neyse daha fazla uzatmayayım zaten olumsuzlukları böyle sayarak da bitiremeyiz.
Allah’ul mustean.
ما لي لا أسمع تكبيرات الناس وعندما امشي في الطرقات وأكبر ينظرون الي كأني أتيت من كوكب آخر
“Niye insanların tekbir seslerini işitmiyorum? Yolda yürürken tekbir getirdiğimde, sanki başka bir gezegenden gelmişim gibi bakıyorlar!”
Ben de dedim ki üstad! Burası İslam’ı gericilik kabul eden ve İslam’dan sadece adının kaldığı katı laik bir ülkedir. Sen de mi seküler İslamcıların içi boş sloganlarına bakıyorsun? Seküler İslamcılık çok büyük bir projedir ve amaçları doğrultusunda her argümanı kullanabiliyor. Olumlu gözüken ancak sadece sözde kalan bir takım söylemleri sizi kandırmasın, bunların fiili hayatta hiçbir karşılığı yoktur. Sadece kitleyi kandırmaya ve uyutmaya yöneliktir!...
Bakma sen onların ve yardakçılarının “İslam’ın son kalesi, Müslümanların son umudu” gibi politik sloganlarına. Bu tür sloganlar hem ülkeye iftiradır ve hem de vakıa ile taban tabana zıttır. En katı laiklerin bile çok isteyip yapamadıkları dini ve ahlaki zorlaşmayı bunlar yaptı. Mesela seküler İslamcılardan önce muhafazakâr/Müslüman karınların feminist olması veya LGBTİ denen qunek sapkınlığın bu kadar görünür hale gelmesi kimsenin aklına bile gelmezdi. En şiddetli laiklerin dönemlerinde bile gençlik bu kadar dinden uzaklaşmadı. Dini mefhum hiçbir zaman bu kadar yozlaşmadı.
Youtube gibi kanallar üzerinden sokak röportajları yapılıyor her konuda ve bunlardan birçoğu sosyal deney amaçlıdır. Bazen bakıyorum bu tür röportajlara ve son birkaç gün içinde izlediğim iki örnek vereyim.
Bir röportajda bayanlara soruyorlar; “Sizce bakirelik önemli midir?” diye ve röportajını izlediğim kadınlar içerisinde önemlidir diyen çıkmadı. Meselenin arkasını düşünmeden basit ve sathi bakan birçok kişi için bu tavır çok önemli gözükmeyebilir. Ancak gerçekte çok feci bir zihni, inançsal ve ahlaki dönüşüm demektir. Çünkü kızların evlenmeden önce gayrimeşru ilişkilerinin olabileceği veya daha İslami bir tabirle fuhuş yapabilecekleri ve bunun gayet normal olduğu anlamına gelir. Tabi kavramların değiştirilmesi sonucu fuhuş ifadesi sadece para karşılığı kadın satmayı getiriyor akla. Ancak İslam’da fuhuş, zina demektir [İsra 17/32]. Para karşılığında yapıldığı zaman ise, adı “bağy-biğa” oluyor [Nur 24/33].
Diğer bir röportajda ise yine kadınlara; “Bir ateist ile evlenir misin?” diye soruyorlar ve aynı şekilde röportajını izlediğim kadınlar içerisinde evlenmem diyen çıkmadı. Hatta bazılarına dedi ki; “Mesela siz oruç tutacaksınız o tutmayacak…”, “Olsun karışmadıktan sonra sorun değil” dediler. Daha beteri de çıktı, bir kız “Var zaten” dedi, röportaj yapan baktı yanında başka bir kız vardı erkek göremedi “Ha yani lezbiyensiniz” dedi. Kız da “evet” dedi yani ateist olan başka bir kız ile lezbiyenlik yapıyor. Böyle bir duruma düştükten sonra bir inanca sahip olup olmamasının çok bir önemi kalmıyor elbette ancak inançsal dönüşümün feci boyutunu görmek için bunlar çok ciddi örneklerdir. Bu tür röportajların da amaçlı yapıldığını unutmamak lazım.
Özellikle kadınları hedef almaları da çok önemlidir. Çünkü salih toplumun temel taşı saliha anneler, kadınlar olduğu gibi, ifsadın temel dinamiği de yine müfsit kadındır. Onun için Napolyon’a; “Müslüman doğuda Fransa için en çetin kale nedir?” diye sorulduğu ve onun da; “Düzgün [saliha] annelerdir” şeklinde cevap verdiği söylenir. Aynı şekilde eski İngiltere başbakanlarından Ewart Gladstone’a nisbet edilen bir söz var diyor ki: “Eğer İslam’ı alt etmek istiyorsak, Müslüman kadının örtüsünü çıkarıp Kur’an’a giydirmemiz gerekir.” Unutulmamalıdır ki Osmanlı’dan sonra Müslüman topraklarda devletçikler kuran, sınırlarını çizen ve kendi amaçları doğrultusunda sistemler koyup idareler oluşturan, Fransa ile İngiltere’dir.
İnançsal ve ahlaki bozulma artık sokaklara döküldü. Geçenlerde sahil kenarındaki bir parkın yanından geçerken, ellili yaşlarını geçen bir adam aşağıya doğru dik dik bakıp söyleniyordu, yanına varınca bakın şunlara erkek erkeğe öpüşüyorlar dedi. Tabi parkta kucak kucağa bir sürü kişi vardı ama iki tanesi erkekmiş ve orada uluorta yerde öpüşüyorlarmış! Yine iki gün önce bir arkadaş, İstanbul’un en muhafazakâr semtlerinden birisinin çarşısının ortasında iki kadının kimseye aldırış etmeden öpüştüğünü söyledi. Seküler İslamcılığın eliyle 18 yaşının altında evlilik yasaklanırken, hatta evlenenlere ciddi cezalar verilirken, daha baliğ bile olmamış çocukların parklarda seviştiğini rahatlıkla görmek mümkün artık. Zaten koca koca insanlar sahil kenarlarında, sokak ortasında cinsel ilişkiye girdiler ve bunun hiçbir yaptırım da yoktur.
Seküler İslamcılıktan önce en aktı laiklerin döneminde bile sistemin çok isteyip bozamadığı, kültürel düzeyde bile olsa İslami açıdan muhafazakâr bir kitle vardı ve düzenin ifsadına karşı direniyordu. Ancak seküler İslamcılık için bu kitle birinci hedef oldu ve sapkınlık üzerine kurulu batı kültürünün bu kitlede yayılmasını sağladı. Şu an az bir kısmı hariç o kitlenin kendisi, başta fuhuş olmak üzere ahlaksızlığın dibine batmış durumdadır. Dahası seküler İslamcılık faiz gibi birçok büyük haramı da bu kitle için normal hale getirdi. Neyse daha fazla uzatmayayım zaten olumsuzlukları böyle sayarak da bitiremeyiz.
Allah’ul mustean.
Burhanüddin Aldiyaî