Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Istiklal Mahkemelerinde Kaç Kişi Idam Edildi

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
İstiklal Mahkemeleri


istiklal-mahkemeleri-idam-edilenler-daragaclari.png



Inkılaplara muhalif diye “insan” boğazlayan “beşer” M. Kemal’e “ATAM” diyenler;

“beşeri yaratan Allah”ın emri olduğu halde Kurban Bayramında “hayvan” kesilmesine “KATLIAM” diyorlar.

***

Olağanüstü yetkilerle önceleri üç, sonraları dört üye ve bir savcıdan kurulan Istiklal Mahkemelerinin kararları katî olup, itiraz ve temyizi yoktu. Kararların uygulanması da mahkemelerin yetkisindeydi. Kararların yürütülmesinde sivil ve asker bütün görevliler sorumluydu.[1]

O dönem ilk günden beri Istiklal Mahkemeleri’nin aleyhinde olan Birinci Büyük Millet Meclisinin unutulmaz hatibi Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey’in şu sözleri, bu mahkemelere verilen sınırsız yetkiyi çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor:

“Istiklal Mahkemeleri’ne Meclis’in tanıdığı yetkiyi, Cenab-ı Hak Peygamberine dahi vermemiştir.”[2]

Mecliste Istiklal Mahkemeleri’nin yetkilerinin kısıtlanması için teklifler yapılmasına rağmen M.Kemal, değil mahkemelerin yetkilerinin kısıtlanması, bunlara ek olarak iki Istiklal Mahkemesi daha kurulmasını istiyordu. Bu görüşle 8 Ocak 1921′de Istiklal Mahkemeleri’nin bölgelerinin yeniden saptanması ve mevcutlara iki tane daha eklenmesi için T.B.M.M.’ne Meclis Başkanı sıfatiyle bir önerge verdi:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine
Hasıl olan ihtiyaca ve taksimat-ı mülkiyede vuku’ bulan tebeddülata binaen Türkiye Büyük Millet Meclisi Istiklal Mahakimi’nin daireyi kazalarının yeniden tayin ve tesbitine mecburiyet hissolunmuş ve bu babta tanzim kılınan cetvel ve harita rapten takdim edilmiştir. Buna nazaran mevcut Istiklal Mahakimi’ne ilaveten daha iki Istiklal Mahkemesinin teşkili zarureti vardır. Muktazi muamelenin ifa’sını ve neticenin sür’at-i iş’arını rica ederim efendim.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi M. Kemal[3]

Ekli dosyayı görüntüle 4808

M. Kemal’in [3] no’lu dipnotta bahsi geçen önergesi

***

M. Kemal Atatürk, daha fazla Istiklal Mahkemesi kurulmasını tabiki ister, çünkü kendi hegemonyasını kurmak için demoklesin kılıcı gibi elinde tuttuğu bu mahkemelerle muhaliflerini saf dışı bırakıyordu.

Tam da burada, “Türkiye Tarihi” kitabından bir alıntı yapalım:

“M. Kemal Paşa’ya 1926 yılının Haziran ayında Izmir’de suikast yapılacağı yolunda alınan bir ihbar üzerine yapılan soruşturma sonucunda, Birinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden Lazistan milletvekili Ziya Hurşit ve arkadaşları Izmir’de yakalandılar. Ziya Hurşit, Birinci dönem TBMM’nde 2. Gruba dahildi. Diğer yandan, ihbarın alınmasından hemen sonra Ankara Iskiklal Mahkemesi de soruşturma açmış ve mahkeme derhal Izmir’e gelerek, kapatılmış olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na mensup milletvekillerinin evlerinin aranmasını ve kendilerinin de tutuklanmalarını talep etmişti. Bunun üzerine o sırada TBMM üyesi olan eski Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensubu milletvekilleri (dokunulmazlıkları olmasına karşın) tutuklandılar. Bu arada Ankara’da tutuklanan Kazım Karabekir Paşa, bizzat Başbakan Ismet Paşa’nın talimatı üzerine bırakıldı. Fakat mahkeme, kendisine dışarıdan müdahale edildiğini ileri sürerek bu kez de Başbakan Ismet Paşa’nın tutuklanmasına karar verdi; ancak Cumhurbaşkanının (M. Kemal Atatürk) araya girmesi iledir ki, bu kararından vazgeçti. Sonunda Kazım Paşa yeniden tutuklandı.”[4]

Şimdi bir değerlendirme yapalım ve kemalist rejimin ne kadar zalim ve hukuksuz bir “çete” olduğunu görelim…

1 – Bir ihbar üzerine dokunulmazlıkları olmasına rağmen TBMM üyesi olan eski Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensubu milletvekilleri tutuklanıp Ankara’dan Izmir’e götürülüyor.

2 – M. Kemal’in Istiklal Mahkemesi’ndeki adamları -bilhassa Kel Ali- dışarıdan müdahale edildiği gerekçesiyle Başbakan’ın dahi tutuklanmasına karar verebilecek kadar ileri gidebiliyor.

3 – Dışarıdan müdahale edildiği gerekçesiyle Başbakan’ın tutuklanmasına karar verenler, yine dışarıdan müdahale eden (dolayısıyla kendi mantıklarına göre tutuklanması gereken) M. Kemal Paşa’yı tutuklatmak yerine, onun emriyle bu karardan vazgeçiyor.

4 – Demek ki “Cumhuriyet tarihindeki bütün zulüm ve barbarlıkların suçlusu sadece Ismet Inönü’dür, M. Kemal Atatürk’ün bunda bir suçu yoktur” iddiası doğru değildir. Bilakis, M. Kemal bu konuda Ismet Inönü’yü fersah fersah geçmiştir.

5 – Ayrıca binlerce insanın kanına giren Istiklal Mahkemeleri’nin M. Kemal Atatürk’ün emriyle hareket ettiği bir kez daha tescillenmiş oldu.

Ayrıca 4 Mart 1925 yılında yürürlüğe giren Takrir-i Sükun Kanunu’ndan sonra tutuklanıp Elazığ Istiklal Mahkemesi’ne götürülen gazeteciler M. Kemal’e telgraflar çekerek kendilerini mahkemenin şerrinden kurtarmasını istemişlerdi.[5] Mahkemenin son günlerinde bir telgraf daha çekerek aflarını istemeleri üzerine[6] M. Kemal, mahkemeye bir telgraf çekmiştir.[7] Mahkemenin bu çağrıya cevabı ise beklendiği gibi olmuş ve gazeteciler beraat etmiştir. Prof. Dr. Tunçay, bu gelişmenin, mahkemelerin siyasal iktidarın “emri ile” hareket ettiğinin en somut delili olduğunu belirtmektedir.[8]

Bu mahkemelerde o kadar çok namuslu insan idama mahkum edilmiştir ki, Elazığ Istiklal Mahkemesi’nde yargılanıp hakkında beraat kararı verilen Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey, büyük bir celadetle yerinden fırlayarak:

“Bu mahkeme çok namuslu insanları asmıştır. Bizim namusumuzda bir eksiklik mi gördü ki, bizi asmadı” diye haykırmıştır. Bunun üzerine, Elazığ Istiklal Mahkemesi Hüseyin Avni Bey’i ömür boyu sürgün cezasına mahkum etmiştir.”[9]

Bu mahkemelerde milletvekilleri de yargılandı, gazeteciler, alimler, çocuklar, bakanlar ve Milli Mücadele’nin önde gelen paşaları da yargılandı.[10]

*

***Istiklal Mahkemeleri’nde kaç kişi idama mahkum oldu?***

Bu konuda Kadir Mısıroğlu şunları yazmaktadır:

“Hilafetin ilgasından sonra, birbirini kovalayan inkılapların ana hedefi, sanıldığı gibi yalnız resmi hayatı değil, aynı zamanda ferdi ve şahsi davranış, yaşayış ve hissiyatı da, din dışı kılmaktı… Bu güç iş, dört sene gibi mahdut (sınırlanmış) bir zamana sığdırılmıştı. Ama nasıl? Anadolu dahilinde, fevkalade selahiyeti haiz Istiklal Mahkemeleri dolaştırmak ve.. bu mahkemelerin sözde hakimlerinin vasıtasıyla, masum kellelerinden ehramlar yükseltmek suretiyle!..

(…)

1924′te hilafetin yıkılışı ile başlayıp 1928′de Islam harflerinin yasaklanması ile ikmal olunan öylesine hızlı bir Islam düşmanlığı siyaseti takip edildi ve bu tatbikat, o derece korkunç bir devlet terörü ile gerçekleştirildi ki bir karşı hareket hayal bile edilemezdi. Istiklal Mahkemeleri adıyla, çoğu azası hukukçu olmayan seyyar bir mahkeme, Anadolu’nun şehir ve kasabalarında dolaştırılarak, on binlerce masum insan, çoğu halka göz dağı vermek maksadı ile yoktan yere darağaçlarında telef edildi. Bu öyle bir devlet terörüdür ki kurbanlarının hakiki sayısını tespit etmek mümkün değildir. Biz, vaktiyle bir eserimizde takribi on milyon nüfusa sahip bulunan o günkü Türkiye’de bu kurbanların sayısını ‘en az beşyüzbin’ (500.000) olarak göstermiştik.”[11]

Ekli dosyayı görüntüle 4809


[11] Kadir Mısıroğlu, Geçmişi ve Geleceği Ile Hilafet, [Ilk Baskı 1993], Sebil Yayınevi, genişletilmiş dördüncü basım, Istanbul 2010, sayfa 442, 443 / 456.

[12] Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Beybun Yayınları, Ankara 1992.

[13] Cellat Kara Ali’nin hatıraları, Son Posta Gazetesi, 3 Mart 1931.

[14] Hüseyin Demirel, Deccaliyet ve Kemalizm, Ittihat Yay., Istanbul 1993, sayfa 187.

[15] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 108.

[16] Cemal Kutay Külliyatından Seçmeler: Yazılmamış Tarihimiz, Milliyet Gazetecilik, cild 1, Istanbul 2002, sayfa 273 – 279.
 
Üst Ana Sayfa Alt