Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kâbe'nin Üzerinde Kılınan Namaz, Sahih midir?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
SORU :
Ka'be Üzerinde Kılınan Namaz, Sahih midir?

Şafiiler ile Hanbelilere göre: Kâbe üzerinde kılınan namaz, sahih değildir. Çünkü Kâbe üzerinde namaz kılan kimse, O'na değil, başka bir tarafa yönelmiştir.

Hanefilere göre ise: Kâbe üzerinde kılınan namaz, kerahetle sahihtir, Çünkü kıble, Kâbe değil, onun bulunduğu yerdir. Kâbe üzerine çıkmak ise edeb dışıdır.


Namazda Kâbe'nin Bizzat Kendisine mi, Yoksa Bulunduğu Yere mi Yönelmek Farzdır?

Âlimler arasında, kıblenin farz oluşu hakkında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Yalnız Kâbe'nin bizzat kendisine mi yoksa bulunduğu tarafa mı yönelmek gerekeceği konusunda görüş ayrılığı vardır.
Şafii ile Hanbeli'ye göre namazda bizzat Kâbenin kendisine yönelmek farzdır. Hanefi ile Mâliki'ye göre ise namazda Kâbenin bulunduğu tarafa yönelmek farzdır. Bu görüş ayrılığı, namaz kılan adamın bizzat Kâbenin karşısında olmadığı yani namaz kıldığı yerden baktığı zaman O'nu görmediği takdirdedir, Diğer bir ifadeyle halkı müslüman olan ülkeler —Mekke şehri hariç—de müslümanların namaz kıldıkları yerlerde Kâbeyi görmedikleri zamandadır.

Âlimler arasında, namaz kılan kimselerin Kâbeyi görmeleri halindi bizzat O'nun kendisine yönelmelerinin farz olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur. Yani namazda Kâbeyi gören için bizzat kendisine yönelmek farzdır.

Birinci görüşün (Şafiî ile Hanbelî) sahiblerine göre, namaz kılan kimsenin, Kâbeyi görüyorsa bizzat kendisine, görmüyorsa Kâbenin bulunduğu tarafa—Kâbenin bizzat kendisine isabet edecek şekilde—yönelmeli farzdır.

İkinci görüşün (Hanefî ile Maliki) sahiblerine göre ise, bir kimse namaz kılarken Kâbeyi görmüyorsa, onun için Kâbenin bulunduğu tarafa yönelmek farzdır.


Şafiî ve Hanbeli'nin delilleri:
Şafiî ve Hanbeliler; Kıble hususunda Kur'an, hadis ve kıyas'tan aldıkları delillerle görüşlerini isbat ederler.

A- Kitab (Kur'an)'dan aldıkları delil, «(Namazda) yüzünü artık Mescid-i Haram tarafına (Kâbe semtine) çevir...» âyetinin zahiridir. Âyette, semtin karşılığı anlamındaki «şatır» kelimesinden maksat, namaz kılanın tam karşısına gelen semttir, öyleyse Kâbenin bizzat kendisine yönelmek farzdır,

B- Sünnet (hadis)'ten aldıkları delil ise, Buhari ve Muslim'in Usâme bin Zeyd (r.anh)'den rivayet ettikleri şu hadisdir:
«Rasulullah (s.a.v.), Mekke'nin fethinde Kabe-i Muazzama içindeki putları temizlettirdikten sonra içine girdi ve her tarafına dönerek dua etti. Kâbenin içinden çıkıp karşısında İiki rekat namaz kıldıktan sonra da Rasulullah (s.a.v.) sahabelere Kâbeyi göstererek «Şu (Kâbe) sizin kıblenizdir» buyurdu»
Şafiî ve Hanbelî âlimleri; «Hadiste Türkçe'de karşılığı «şu» olan «hazini» kelimesi ile başlayan (şu kıbledir) cümlesi, inhisarı ifade eder. Yani kıblenin yalnız Kâbe olduğunu gösterir» derler.

C- Kıyas yoluyla getirdikleri delil de, Rasulullah (s.a.v.)'ın Kâbeyi ta'zim konusundaki emirlerinin tevatur derecesinde olmasıdır. Namaz, dinin en büyük şiarıdır. O'nun sihhati, Kâbenin bizzat kendisine dönülerek şerefinin artırılmasını icab ettirir. Öyleyse bizzat Kâbenin kendisinin kıble olması kesindir.

Kâbenin bulunduğu yönün kıble oluşu şubhelidir. Namazda en ihtiyatlı yola riayet etmek farz olduğuna göre, onun sihhati için Kâbenin bulunduğu yöne değil, bizzat kendisine yönelmek farz olur. (Fahreddin er-Râzi, Tefsiru'l Kebir, C. 4, Sf: 128; Kurtubi Tefsiri, C. 2, Sf: 146; Cessas - Ahkâmu'l Kur'an , C. 1. S. 99)

Mâliki ve Hanefi'nin delilleri:

Mâliki ve Hanefi'lerin mezheb görüşlerinin delilleri ise kitab, sünnet, sahabilerin amelleri ve aklî delillerdir.

A- Kur'andan aldıkları delil; «(Namazda) yüzünü artık Mescid-i Haram tarafına (Kâbe semtine) çevir...» âyetinin zahiri anlamıdır. Allah (cc), âyette Kâbenin yönü dememiş, Mescid-i Haram yönü tabirini buyurmuştur, öyleyse Mescid-i Haram semtine yönelen kimse, namazın farzlarından olan kıble (Kâbe)'ye -Kâbenin bizzat kendisine isabet edebilir veya etmeyebilir- dönme farzını yerine getirmiş olur.

B- Sünnetten (hadisten) aldıkları delil ise; «Batı ile doğunun arası kıbledir» (lbn-i Mâce, Tirmizi. Ebu Hurayra'den bu hadisi rivayet etmişlerdir. Tirmizi. ayrıca -güzel ve sahih hadisdir- demiştir. İmam Suyuti, Durru'l Mensur, C. 1, Sf: 140; Kurtubi Tefsiri, C. 2, Sf: 145) ve «Kâbe; Mescid-i Haram içinde bulunanların, Mescid-i Haram; Mekke hariminde bulunanların, Mekke'nin harimi ise yeryüzünün doğu, batı. kuzey ve güneyinde bulunan ummetimin kıblesidir(Beyhâki, bu hadisi süneninde lbn-i,Abbas (r.anhuma)'dan merfûan rivayet etmiştir) hadisleridir.

C- Sahabelerin amellerinden çıkardıkları delil de şudur: Mescidi Saadetin dışındaki diğer bir mescidin (Kıbleteyn mescidinin) cemaati, Mescid-i Aksa yönüne doğru sabah namazlarını kılıyorlardı. Sahabelerden birisi, o mescide gelerek namaz kılanlara hitaben «Kıblenin Kâbeye döndürüldüğünü bilmiyor musunuz?» deyince onlar, hiçbir delil aramaksızın Kâbe yönüne döndüler. Rasulullah (s.a.v.), o cemaatin namazda iken Kâbe yönüne dönüşlerini duyunca sukût etti. O'nun sukûtu ise, namazlarının doğru olduğuna işarettir.

Kâbenin bizzat kendisine yönelmek, ancak hendesî çalışmalarla mümkündür. Kıbleteyn mescidindeki cemaatin, gece namazda iken Kâbe yönüne dönmeleri ve Rasulullah (s.a.v.)'ın onların yaptıklarını duyduğu zaman sukût etmeleri, kıblenin, Kâbenin bizzat kendisine yönelmek değil, bulunduğu yere (Mescid-i Harama) yönelmek olduğuna işarettir.

D- Aklî delilleri ise şunlardır:

1- Namaz kılan kimsenin yönünün, Kâbenin bizzat kendisine isabet etmesi, Mekke civarındaki yerleşim bölgelerinde oturan müslümanlar için dahi çok zordur. Mekke'den çok uzak yerlerde —Dünyanın her tarafın da— oturan müslümanlar için bu zorluk daha da çoktur. Eğer Kâbenin bizzat kendisine yönelmek farz olsaydı, kılınan namazların hiçbiri sahih olmazdı. Çünkü Kâbeden uzak yerlerde namaz kılan müslümanların takriben 20'şer metre en ve boyundaki Kâbeye yönlerinin isabet etmesi mümkün değildir. Bundan dolayı O'nun istikametine doğru kılınan namazların sihhatli olduğu hususundaki ummet icmaından, uzak yerlerde kılınan namazlar için Kâbenin bizzat kendisine değil, bulunduğu yere (Mescidi Haram'a) yönelmenin farz olduğu bilinir.

Allah (cc)'ın «Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez...» (Bakara: 286) buyruğu, hiç kimseye gücünün üstünde yüklenmeyeceğinin işaretidir.

2- Asr-ı Saadetten günümüze kadar Müslümanlar, mescid ve camiler yapmışlardır. Mihrabın yerini (Kâbenin yönünü) uzun hendesi hesab ve ölçümler yapmaksızın yalnız pusula veya güneş ışınları ile tayin ederek yapmışlardır. Kâbenin bizzat kendisine, kıble yönünü isabet ettirmek çok zordur. Günümüze kadar hiçbir alim, hendesi ölçüleri bilmenin farz olduğuna hükmetmemiştir. Dolayısıyla namazda Kâbenin bizzat kendine değil, bulunduğu tarafa (Mescid-i Harama) yönelmek farzdır.


Her iki gurubun (Şafii ve Hanbeli ile Maliki ve Hanefi) delillerini özet halinde aktardık. Salim bir akılla, tarafsız bir gözle bakıldığı zaman, İkinci gurubun (Maliki ve Hanefî) -Dünyanın uzak yerlerinde meskun müslümanların kıbleleri hususundaki- delillerinin daha kuvvetli olduğu görülür. Zira İslâm, hiçbir zaman insanlara gücünün yetmeyeceği bir şeyi emretmez.

Kıble hususundaki mezheb görüşlerinin çetinliğini, özellikle namazda Kâbeyi göremeyen musalli (namaz kılan kimse) için daha da zor olduğunu hisseden birinci gurup; «Namazda Kâbeyi gören adam için kıblenin bizzat Kâbeye isabet etmesi, görmeyen için de Kâbeye yöneldiği zaman yönünü O'na isabet ettirmeye kasdetmesi farzdır» demişlerdir.

Bu açıklamadan anlaşılan, iki gurup arasındaki görüş ayrılığının şeklî olduğudur. 1. guruptakiler (Şafiî ve Hanbelîler), Kâbeyi görmeden namaz kılan adam için, bizzat Kâbeye yöneldiği inancını taşımasının yeterli olacağını söylemişlerdir, öyle bir inanç ki bütün engeller kalktığı zaman Kâbenin bizzat kendisine yöneldiğini namaz kılan kimse görür. Onların görüşlerinde bir itidale (yumuşamaya) gidildiği açıkça görülür. Allah( cc). insanları en doğru yola iletendir.

Allâme Kurtubî, «El Camiu'l Ahkâm fi Tefsir el-Kur'an» isimli kitabında: «Âlimler, namazda Kâbeyi görmeyen kimsenin. Kâbenin bizzat kendisine mi, yoksa yönüne mi döneceği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazı âlimlere göre, Kâbenin bizzat kendisine yönelmek farzdır. İbn-i Arabi bu görüşün zayıf olduğunu söyler. Zira o, insanların yapamayacağı bir tekliftir. «Allah hiçkimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez» (Bakara: 286) Bazı alimlere göre de namazda Kâbenin bizzat kendine değil, bulunduğu tarafa yönelmek farzdır. Bu görüşün sahih olduğu üç ayrı delille isbat edilir:

1. Kâbenin bizzat kendisine değil, bulunduğu tarafa yönelmek gerekir. Çünkü Allah (cc), insanlara gücünün üzerinde bir şeyi emretmez.
2. Kur'an, Kâbenin bizzat kendisine değil, bulunduğu tarafa (Kâbe semtine) yönelmeyi emreder: «(Namazda) yüzünü artık (Mescid-i Haram) tarafına (Kâbe semtine) çevir
3. Âlimler; «Namazda uzun bir saf, Kâbe eninin çok fevkindedir. Mesela; Eni azami 20 metre olan Kâbe'ye muteveccih namaz kılan kişilerin, 100 metre boyundaki saflarında Kâbe istikametinde olanların namazı sahih, diğerlerinin değildir. Böyle bir hükmün hiçbir şer'i delili olamaz. Kıble, Mescid-i Haramın dışındakiler için Kâbenin kendisi değil. O'nun bulunduğu semttir.» demişlerdir.» der.
(Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri,C.1, sf: 98-103)


 
Üst Ana Sayfa Alt