Bunun içindir ki, Peygamber (s.a.v.), kendi kabrinin mescid ve çok gidilip gelinen bir yer haline getirilmesini yasaklamıştır. Vefatından önceki hastalığında şöyle buyurmuştur:
«Allah'ın laneti Yahudi ve Hıristiyanlara olsun; peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getirdiler» (Buhârî, Salât 48, Cenaiz 62, 96, Enbiyâ 50; Müslim, Mesâcid 19, 23; İbn Hanbel, l, 218).
Resûlüllah (s.a.v.) burada, onların yaptıkları şeye karşı (ümmetini) uyarmaktadır. Hadîsi, Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir.
Resûlüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
«Allahım! Kabrimi, tapılan bir put kılma. Peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getiren kavme Allah şiddetle gazap etmiştir» (Muvatta', Sefer 85).
Bunu Mâlik Muvatta' ında rivayet etmiştir.
Yine Hz. Peygamber buyurmuştur ki:
«Hıristiyanların Meryem, Oğlu İsa'ya yaptıkları gibi, beni göklere çıkarmayın (aşırı övmeyin). Nihayet ben de bir kulum. Binaenaleyh, benim hakkımda: 'Allah'ın kulu ve Resulüdür' deyin» (Buhârî, Enbiyâ, 48; Dârimi, Rikâk 68).
Bu hadis de müttefekun aleyhtir.
Yine O (s.a.v.) buyurmuştur ki:
«Allah ve Muhammed isterse demeyin; fakat 'Allah isterse' deyin,sonra da Muhammed» (Dârimi, İsti'zan 63; İbn Mâce, Keffârât 13; İbn Hanbel V, 72, 393) .
Bir bedevi O'na demişti ki:
«Allah ve sen istersen». Bunun üzerine o adama şöyle buyurmuşlardı:
«Beni Allah'a denk (eş) mi tuttun! Hayır, öyle deme, yalnızca 'Allah dilerse' de» (İbn Hanbel I, 214, 224, 283, 347) .
Görüldüğü gibi, Peygamber (s.a.v.), Allah katında yaratıkların en üstünü ve en ileri derecede olmasına rağmen, tevhidin hakikati budur.
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'inde şunu rivayet eder:
«Münafığın biri, mü'minlere eziyet ediyordu. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.) dedi ki: 'Haydin Resülüllah'a gidip, şu münafığa karşı istiğase edelim'. Hz. Peygamber O'na şöyle dedi: «Bilin ki, benimle istiğase yapılmaz (yardım istenmez); istiğase ancak Allah'tan istenir».
Müslim'in rivayet ettiği bir hadîsin sonunda Hz. Peygamber vefatından beş gün önce şöyle buyurmuşlardır:
«Sizden önce kabirleri mescidler haline getirenler olmuştur. Sakın siz kabirleri mescidler haline getirmeyin. Sizi bundan nehyederim» (Müslim, Mesâcid 19, 23).
Yine Müslim şu hadîs-i şerifi rivayet etmiştir:
«Kabirlere oturmayın ve oralara doğru namaz kılmayın» (Müslim, Cenâiz 97) .
Buhârî ve Müslim, Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre'den, şu hadisi rivayet etmektedirler. Hadisin, başka tarikleri de vardır:
«Üç mescid hariç, yeryüzünde hiçbir yere özel ziyaret maksadıyla sefere çıkılmaz. Bunlar, benim şu mescidim (Mescid-i Nebi), Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ'dır» (Buhârî, es-Salâtü fi Mescidi Mekke 1,6, Sayd 26; Müslim, Hac 415; Tirmizi, Salât 126).
İmâm Mâlik'e, Hz. Peygamber'in kabrine gitmeyi nezreden bir kimsenin durumunu sorduklarında, İmam: «Eğer kabri kasdettiyse gitmesin; Mescid'i kasdettiyse gitsin» diyerek yukarıdaki hadisi nakletmiştir. Bunu Kadı İsmail. «Mebsût»'unda zikretmektedir.
Şayet birisi, «yaratıkların hakkı için» diye yemin etse, bu yemini sahih olmaz. Bu hususta peygamberler, melekler ve başkaları arasında fark yoktur. Çünkü Allah Teâlâ'nın hakkında, peygamberler olsun, başkaları olsun hiç kimse ortak edilemez. Peygamberlerin hakkı vardır; mü'minlerin hakkı vardır ve bazılarının bazıları üzerinde hakları vardır. Allah Tebâreke ve Teâlâ'nın hakkı, yukarıda Muâz hadîsinde geçtiği üzere, insanların hiçbir şeyi ortak koşmadan O'na (c.c.) ibadet etmeleridir. İnsanların, dini yalnız O'na hasredip, yalnız O'na tevekkül edip, sadece O'na rağbet etmeleri, O'nu sevmede, O'ndan korkmada, O'na dua etmede ve O'ndan yardım istemede, O'na hiçbir eş tutmamalarıdır. Nitekim Sahihayn'ın rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlardır ki :
«Kim Allah'tan başka bir eş ve benzere dua etmiş olarak ölürse ateşe girer» (Buhârî, Tefsir 2/22) .
Peygamber (s.a.v.)'e sormuşlardı: «En büyük günah hangisidir? diye. Şöyle cevap verdiler: «Seni yaratan olduğu halde Allah'a eş tutmandır» (Buhârî, Tefsir 2/3, 25/2, Edeb 20; Müslim, İman 141, 142; Tirmizî, Tefsir 25/1,2.).
Birisi O'na (s.a.v.):«Allah ve sen istersen» demişti de, O buyurmuştu ki: «Beni Allah'a denk mi tuttun! Hayır, sadece 'Allah dilerse' de» (İbn Hanbel, I. 214, 224, 283, 347) .
Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki:
Bunun içindir ki, müşrikler, Allah'ın dostu İbrahim (a.s.)'ı tehdit ettiklerinde demişti ki:
«Allah'ın laneti Yahudi ve Hıristiyanlara olsun; peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getirdiler» (Buhârî, Salât 48, Cenaiz 62, 96, Enbiyâ 50; Müslim, Mesâcid 19, 23; İbn Hanbel, l, 218).
Resûlüllah (s.a.v.) burada, onların yaptıkları şeye karşı (ümmetini) uyarmaktadır. Hadîsi, Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir.
Resûlüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
«Allahım! Kabrimi, tapılan bir put kılma. Peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getiren kavme Allah şiddetle gazap etmiştir» (Muvatta', Sefer 85).
Bunu Mâlik Muvatta' ında rivayet etmiştir.
Yine Hz. Peygamber buyurmuştur ki:
«Hıristiyanların Meryem, Oğlu İsa'ya yaptıkları gibi, beni göklere çıkarmayın (aşırı övmeyin). Nihayet ben de bir kulum. Binaenaleyh, benim hakkımda: 'Allah'ın kulu ve Resulüdür' deyin» (Buhârî, Enbiyâ, 48; Dârimi, Rikâk 68).
Bu hadis de müttefekun aleyhtir.
Yine O (s.a.v.) buyurmuştur ki:
«Allah ve Muhammed isterse demeyin; fakat 'Allah isterse' deyin,sonra da Muhammed» (Dârimi, İsti'zan 63; İbn Mâce, Keffârât 13; İbn Hanbel V, 72, 393) .
Bir bedevi O'na demişti ki:
«Allah ve sen istersen». Bunun üzerine o adama şöyle buyurmuşlardı:
«Beni Allah'a denk (eş) mi tuttun! Hayır, öyle deme, yalnızca 'Allah dilerse' de» (İbn Hanbel I, 214, 224, 283, 347) .
Görüldüğü gibi, Peygamber (s.a.v.), Allah katında yaratıkların en üstünü ve en ileri derecede olmasına rağmen, tevhidin hakikati budur.
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'inde şunu rivayet eder:
«Münafığın biri, mü'minlere eziyet ediyordu. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.) dedi ki: 'Haydin Resülüllah'a gidip, şu münafığa karşı istiğase edelim'. Hz. Peygamber O'na şöyle dedi: «Bilin ki, benimle istiğase yapılmaz (yardım istenmez); istiğase ancak Allah'tan istenir».
Müslim'in rivayet ettiği bir hadîsin sonunda Hz. Peygamber vefatından beş gün önce şöyle buyurmuşlardır:
«Sizden önce kabirleri mescidler haline getirenler olmuştur. Sakın siz kabirleri mescidler haline getirmeyin. Sizi bundan nehyederim» (Müslim, Mesâcid 19, 23).
Yine Müslim şu hadîs-i şerifi rivayet etmiştir:
«Kabirlere oturmayın ve oralara doğru namaz kılmayın» (Müslim, Cenâiz 97) .
Buhârî ve Müslim, Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre'den, şu hadisi rivayet etmektedirler. Hadisin, başka tarikleri de vardır:
«Üç mescid hariç, yeryüzünde hiçbir yere özel ziyaret maksadıyla sefere çıkılmaz. Bunlar, benim şu mescidim (Mescid-i Nebi), Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ'dır» (Buhârî, es-Salâtü fi Mescidi Mekke 1,6, Sayd 26; Müslim, Hac 415; Tirmizi, Salât 126).
İmâm Mâlik'e, Hz. Peygamber'in kabrine gitmeyi nezreden bir kimsenin durumunu sorduklarında, İmam: «Eğer kabri kasdettiyse gitmesin; Mescid'i kasdettiyse gitsin» diyerek yukarıdaki hadisi nakletmiştir. Bunu Kadı İsmail. «Mebsût»'unda zikretmektedir.
Şayet birisi, «yaratıkların hakkı için» diye yemin etse, bu yemini sahih olmaz. Bu hususta peygamberler, melekler ve başkaları arasında fark yoktur. Çünkü Allah Teâlâ'nın hakkında, peygamberler olsun, başkaları olsun hiç kimse ortak edilemez. Peygamberlerin hakkı vardır; mü'minlerin hakkı vardır ve bazılarının bazıları üzerinde hakları vardır. Allah Tebâreke ve Teâlâ'nın hakkı, yukarıda Muâz hadîsinde geçtiği üzere, insanların hiçbir şeyi ortak koşmadan O'na (c.c.) ibadet etmeleridir. İnsanların, dini yalnız O'na hasredip, yalnız O'na tevekkül edip, sadece O'na rağbet etmeleri, O'nu sevmede, O'ndan korkmada, O'na dua etmede ve O'ndan yardım istemede, O'na hiçbir eş tutmamalarıdır. Nitekim Sahihayn'ın rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlardır ki :
«Kim Allah'tan başka bir eş ve benzere dua etmiş olarak ölürse ateşe girer» (Buhârî, Tefsir 2/22) .
Peygamber (s.a.v.)'e sormuşlardı: «En büyük günah hangisidir? diye. Şöyle cevap verdiler: «Seni yaratan olduğu halde Allah'a eş tutmandır» (Buhârî, Tefsir 2/3, 25/2, Edeb 20; Müslim, İman 141, 142; Tirmizî, Tefsir 25/1,2.).
Birisi O'na (s.a.v.):«Allah ve sen istersen» demişti de, O buyurmuştu ki: «Beni Allah'a denk mi tuttun! Hayır, sadece 'Allah dilerse' de» (İbn Hanbel, I. 214, 224, 283, 347) .
Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki:
«Şüphesiz Allah, kendisine ortak tanınmasını affetmez; bunun dışında, dilediği herkesi bağışlar» (4 Nisa 48).
«Bile bile Allah'a eşler tanımayın» (2 Bakara 22).
«Allah buyurdu ki: İki tane ilâh tanımayın. O ancak tek İlahdır. Yalnızca benden korkun» (16 Nahl 51) .
«Yalnız bana ibadet edin» (29 Ankebût 56) .
«O halde vakit buldun mu, hemen (ibadetle) yorul ve (her işinde) ancak Rabbine sarıl» (94 İnşirah 7, 8 ).
«Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz» (1Fatiha 5).
«İnsanlardan öyleleri var ki, Allah'tan başka eşler-denkler tanırlar ve onları Allah'ı seviyormuş gibi severler. Halbuki, îman edenlerin en çok sevdikleri Allah'tır» (2 Bakara 165).
«İnsanlardan değil, benden korkun» (5 Mâide 44).
«Onlar ki, Allah'ın tebligatını sunarlar, O'ndan korkarlar ve Allah'tan başka hiç kimseden çekinmezler» (33 Ahzab 39) .
Bunun içindir ki, müşrikler, Allah'ın dostu İbrahim (a.s.)'ı tehdit ettiklerinde demişti ki:
«O beni hidayete ulaştırmışken, siz tutup benimle Allah hakkında tartışıyorsunuz ha! Ben, sizin O'na denk tuttuğunuz şeylerden hiç bir şekilde korkmuyorum; yalnız Rabbimin dilemesi müstesna! Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır; öğüt ve ibret almaz mısınız? Sizler, hiçbir hüccet olmaksızın Allah'a şirk koşmaktan çekinmiyorsunuz da, ben nasıl olur da sizin şirk koştuğunuz şeylerden korkarım?! Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım: Hangi fırka güvene daha müstehaktır? İman edip, imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlardır doğru-düz yolda olanlar» (6 En'am 88-82).