Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kabirlerl e İlgili Diğer Bazı Meseleler

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Kabirlerl e İlgili Diğer Bazı Meseleler


Mezarlıkla ilgili diğer belli-başlı haramlar (yasaklar) mezar başında ayakta dikilmek, mezar çevresinde ikametgâh edinmek, mezar bekçisi olmak ve Allah'ın evi Kabe imiş gibi türbelere perde asmaktır.

Daha önce açıkladığımız üzere mezarlar üzerine mescid yapmak, yetkili alimlerin ortak görüşü ile yasak ve sünnetin delâleti ile haram iken, bir de bu harama mezarlar üzerinde yapılan mescidler in yanıbaşlarında oturmak veya orası sanki Mescid-i Haram (Kabe) imiş gibi önlerinde ayakta dikilmek gibi hareketle ri ekleyecek olursak durum nice olur, varın bunu siz düşünün.

Oysa bazı kimseler, bir takım mezarlar karşısında Kâbenin önünde olduğundan daha büyük bir saygı ile ayakta dikiliyor lar. Çünkü Cenab-ı Allah'ın (c.c.) Kur'an'da belirttiği gibi:

“Kimi insanlar Allah'a, kendisi dışında eşler ortaklar koşarlar ve onları Allah'ı sever gibi severler. Oysa müminler Allah'ı her şeyden çok severler” (Bakara: 165)

Aynı zamanda söz konusu mezarlık bağlıları mezarlar üzerinde yapılan ve hem Allah hem de Rasûlüllah tarafından haram olduğu bildirile n bu mescidler e, Kuranda “Allah'ın evleri” olarak nitelener ek haklarında:

“Onlar Allah'ın yükseltilmelerine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerdir” buyurulduğu ve:

“Allah korkusu ve hoşnutluğu temelleri üzerine kurulan binalar” diye tanıtılan normal mescidler den daha çok saygı gösterirler.(Nur: 36, Tevbe)

Hatta şeytan bu bidatleri bazı kimseleri n şahıslarında müşriklik derecesin e götürebilmiştir. Öyle ki, böylelerinin bazıları ya bir peygamber ya bir şeyh veya bir ehli beyt mensubunu n mezarı üzerine kurulan ziyaretgâhları (meşahidleri) ziyaret etmeyi, Kabe'ye düzenlenen hac ziyaretle rinden daha üstün sayarlar ve bu ziyaretle re “Hacc-ı Ekber (En büyük Hacc)” adını verirler.

Yine böylelerinden bazıları Peygamber Efendimiz in (salât ve selâm üzerine olsun) mezarını ziyaret etmeyi, Beytüllah'ı (Kâbeyi) ziyaret etmekten daha üstün ve daha önemli görürler. Bu yüzden bunların arasında öyleleri var ki, hacc yolculuğu sırasında sadece Medine'ye varıp geri döner, Beytülharam'a (Kabe'ye) varma gereğini duymaz ve böylece hacc ibadetini amacına ulaştırdığını sanır. Çünkü bunlara göre mezarları ziyaret etmenin amacı oralarda dua etmek, mezarlard aki saygıdeğer ölüleri Allah'a aracı tutmak (tevessül), bu ölülerden dileklerd e bulunmak, onlara yalvarmak tır.

Gerçi şunu bilmek gerekir ki, Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) hiç kuşkusuz Kabe'den daha üstün, daha saygıdeğerdir. Eğer bu kimseler müminlerin biricik amacının ortaksız ve tek Allah'a kulluk etmek, her şeyi O'ndan dilemek ve duaları sırf O'na yöneltmek olduğunu ve mezarları ziyaret etmekteki gayenin cenaze namazında olduğu gibi onlar için Allah'a dua etmek olduğunu bilseler, vurguladığımız bu müşrikliği kalblerin den kovarlardı.

İşte bu temel ilkenin farkında olmamanın sonucudur ki, böylelerinin bazıları ölülere ve izi kaybolmuş saygıdeğer şahsiyetlere -tıpkı Allaha dua eder gibi- “Beni affet, bana rahmet et, tevbemi kabul et” gibi ifadelerl e yalvarmak tadırlar.

Yine böylelerinin, bazılarının gözleri önünde kimi zaman yalvardıkları şeyhin hayali canlanır ve tıpkı şeytanın putperest lere yaptığı gibi kendisine seslenen bir şeytan kılığına girer.

Bunlardan da daha beteri böylesine saygı duyulan bir ölünün mezarını sırf orada dua edebilmek için ziyaret etmek veya türbenin bekçisine veya yakınlarında oturanlar a adaklar hediye etmek ve böyle yapmakla her hangi bir dileğin yerine geleceğine veya başa gelmiş bir belânın savılacağına inanmaktır.

Çünkü daha önce vurguladığımız gibi özü-sözü doğru Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) şeriata uygun bir adak adamanın bile, her hangi bir iyi sonucu elde ettirici olamayacağını, Cenab-ı Allah'ın -meselâ- dua, etmeyi dilekleri n gerçekleşme aracı yaptığı gibi adak adamayı bu yolda bir araç yapmamış olduğunu açıkça belirtmişken yerine getirilme leri bile caiz olmayan günah (masiyet) niteliğindeki adakların hükmünü varın, siz düşünün.

Şunu iyi bilelim ki, saygı hedefi yapılmış söz konusu mezarlard a yatan peygamber ler ile, tanınmış salih amelli şahsiyetler kendileri ne karşı yapılan bu hareketle rden rahatsız ve hoşnutsuzdurlar. Tıpkı Hz. İsa'nın (selâm üzerine olsun) hristi-yanların kendisine karşı takınmış oldukları yanlış tavırlardan ve Israiloğullarına gönderilmiş peygamber lerin sözde bağlıla-rınca kendileri ne karşı gösterilen muamelede n rahatsız ve hoşnutsuz oldukları gibi.

Bu arada müslümanlar, mezarları bayram (tören) yeri ve tapınak edinme yasağının bu mezarlard a yatan ölülere saygı duymamak anlamına geldiğini sanmamalı, tersine asıl bu tutumun onlara saygı göstermemek olduğunu bilmelidi rler.

Çünkü, gönüller bidatlerl e oyalandıkları oranda sünnetten uzaklaşacakları için söz konusu mezar başlarında saygı duruşu yapanların çoğunlukla sözde saygı gösterdikleri şahsiyetin izinden ve yolundan saptıkları, onun emir ve mesajlarını bir yana bırakarak sırf mezarı ile meşgul oldukları görülür.

Oysa gerek peygamber lere ve gerek salih amelleri ile tanınmış seçkin şahsiyetlere saygı beslemeni n en belirgin göstergesi, onların mesajlarını benimseme k ve yararlı davranışlarını örnek edinmekti r.

Çünkü bu tür önderlere bağlı olanların bu yoldan kazanacak ları sevap ne kadar çok olursa, onların da sevabı o oranda artacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bu gerçeği şöyle dile getiriyor:

“Kim başkalarını doğruluğa ve iyiliğe (hidayete) çağırırsa, çağrısına uyanların kazanacağı sevab kadar sevab kazanır. Üstelik bu yüzden bağlılarının sevabında her hangi bir eksilme meydana gelmez.” (Müslim, Sahih, Kitab, İlim, bab, Kim iyi ya da kötü bir çığır açarsa, kim hidayete veya sapıklığa çağırırsa, H. No: 2674: Hadisini devamı şöyledir”... Kim başkalarını sapıklığa çağırırsa, ona uyanların kazanacağı günah kadar günah kazanır: Bu yüzden onların -bağlıların-günahlarına da her hangi bir eksiklik gelmez.)

Fakat şeriata uygun ibadetler e veya bu ibadetler in bir kısmına yüz çevirmiş olan bazı kimseler kalblerin i bunlar yerine çeşitli dualardan, yolculukl ardan ve müzikli gösterilerden oluşmuş bir takım bidat nitelikli ibadetler le meşgul ediyorlar .

“Yüz çevirme” derken kalblerin yüz çevirmesini, uzak düşmesini kasdediyo rum. Yoksa meşru ibadetler şeklî olarak belki tıpatıp yerine getiriliy or.

Bu kimseler böyle yapacakla rına beş vakit namaza vücudları ve kalbleri ile yönelseler, namazın içerdiği yüce sözlerle salih amelleri derinliğine düşünerek onu tüm varlıklarını seferber edecek bir titizlikl e kılsalar, içlerinde hayır getirecek lerini bekledikl eri ayni türden başka ibadetler arama ihtiyacı duymazlar dı.

Kim, Allah'ın kelâmını akıl kulağı ile dinler ve kalb şuuru ile inceleyip kavrarsa, bu buyruklar da -şiir olsun, nesir olsun- başka bir sözde bulamayac ağı ölçüde kavram zenginliği, haz, hidayet ışığı ve kalb şifası bulur.

Kim, seher vakitleri gibi, rekât secdeleri gibi ve namaz sonları gibi meşru zamanlard a dua etmeyi devamlı bir alışkanlık haline getirirse, artık gerek özleri ve gerekse bir kısım nitelikle ri bakımından bid'at olan dualara gerek duymaz olur.

Buna göre aklı başında olan her müslüman bu tür meseleler in tümünde olanca titizliği ile sünnete uymaya gayret etmeli ve hayır sağlayacaklarını sandığı bütün bidatleri n yerlerine sünnetteki karşılıklarını koymalıdır.

Zira Cenab-ı Allah (c.c.) hayırlı olanı arayana aradığını buldurduğu gibi kötülükten kaçınanı da kaçındıklarının uzağında tutar.
 
Üst Ana Sayfa Alt