Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kalbin Amelleri...

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sevginin Temeli Allah'ı Bilmektir.
Bunun da iki temeli vardır:
1 - Kullarına iyiliğinden / ihsanından dolayı herkesin sevmesi anlamında avamın sevgisi.
Böyle bir sevgiyi kimse inkar etmez. Çünkü kalpler, kendisine iyilik eden kişiyi sevmeğe ve kötülük eden kişiden nefret etmeye yatkındır.
Allah, gerçekten kullarına iyilik eden ve nimet verendir. Dolaylı olarak (vasıtasıyla) gelmiş olsa bile, bütün nimetleri veren O'dur. Çünkü vasıtaları müyesser eden ve sebepleri yaratan O'dur.
Ancak gerçekte bu sevgi, kalbi Allah sevgisine götürmüyorsa, o zaman kul gerçekte kendinden başkasını sevmemiş (ancak kendini sevmiş) olur. Kendisine iyiliğinden dolayı bir şeyi seven herkes böyle olup gerçekte kendinden başkasını sevmiş olmaz. Aslında bu da kötü değil, övülen bir şeydir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in:
"Size verdiği nimetlerden dolayı Allah'ı seviniz, Allah sevgisi için beni seviniz ve beni sevdiğiniz için Ehl-i Beytimi / ailemi seviniz" (Tirmizî (5/329): Hadis hasen-ğarîbdir, der. Hakim (3/150): Hadisin senedi sahihtir, der. Zehebi de ona muvafıktır.) sözü, bu sevgiye işarettir.
Sadece bu sevgi ile yetinen kişi, Allah açısından, yaptığı iyilik dışında kendisini sevmeyi gerektirecek şeyleri bilmeyen kişidir. Onun için "hamd iki türlüdür" demişlerdir.
1 - Biri "şükür hamdi" dir. Bu da sadece Allah'ın verdiği nimetler için olur.
2 - Diğeri de "Allah'ı övmek, yüceltmek ve sevmek hamdi" dir. Buna da Allah bizatihi (zatından dolayı) layıktır / haketmiştir.Sevgi de böyledir.
2 - Sevginin ikinci türü ise, ehli ve layık olduğu için Allah'ı sevmektir.
Bu da, kendisi için Allah'ın sevilmesini bilen kişilerin sevgisidir.
İsim ve sıfatlarının delalet ettiği hiçbir yön yoktur ki Allah o yönden dolayı, hatta bütün yaptıklarından dolayı tam sevgiye layık olmasın.
- Çünkü onun verdiği her nimet bir iyiliktir ve her ceza adelettir.
- Onun için her durumda övülmeyi hak etmiştir.
- Sevinçte ve tasada bunun için kendisine hamd edilmesine layıktır.
İşte bu, daha üstün ve daha mükemmel olup havassın (seçkin zatların) sevmesidir.
Yüce Allah'ın yüzüne (cemaline) bakmayı arzu edenler, ona yakarmaktan ve anmaktan zevk alanlar bunlardır. Onlar için bu, suyun balık için öneminden daha çok önemlidir. Öyleki bundan yoksun kalırlarsa, son derece acı ve ızdırap çekerler. Bunlar; Müslim'in sahih'inde Ebu Hureyre'den yaptığı rivayette belirtildiği gibi Sabikun olanlardır.
" Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Cemdan denilen bir dağın yanından geçti,
"Bu Cemdan'dır, devam ediniz, tekçiler (müfridun) geçtiler," dedi.
Bunun üzerine:
Ey Allah'ın, Rasûlu Kimdir tekçiler (müfridun), denilince,
"Allah'ı tenhada çokça zikreden / anan kadın ve erkeklerdir." buyurdu."(Müslim (4/2062)
Başka bir rivayette:
"Müfridun (Allah'ı çokça ananlar), Allah'ı zikre çok düşkün olanlardır ki, zikir onların günah ağırlıklarını omuzlarından indirir de Kıyamet günü Allah'a hafiflik içinde gelirler." denilir. (Tirmizî (5/235): Bu hadis hasen-garîbdir, der.)
Harun b. Antera'nın babasından, onun da Abdullah b. Abbas'tan rivayet ettiği hadiste şöyle buyrulur:
"Musa, Ey Rabbim;
- Hangi kullarını daha çok seversin? dedi. Beni anan ve unutmayanı, dedi.
- Kullarından hangisi daha alimdir? dedi. Bir doğruyu gösterecek veya bir yanlıştan koruyacak bir kelimeyi bilgilerine katmak için insanlardan bilgi / ilim öğrenen kişidir, dedi.
- Kullarından hangisi daha hikmetlidir? dedi. Başkasının aleyhine hüküm verdiği gibi kendisi aleyhine de hüküm veren ve kendi lehine hüküm verdiği gibi başkasının lehine de hüküm veren kişidir, dedi."(Bu hadisi İbn Abbas'dan rivayet edildiği şekli ile bulamadım. Ancak Darimî'de (1/102) az bir farklılık ile geçmektedir. İbnu'l-Mubarek'de "Zühd"de aynı senet ve lafızlar ile rivayet etmiştir (188).
Hadiste; sevgi, ilim ve adalet belirtilmiştir ki bunlar hayrın odağıdır.
Allah sevgisi konusunda haksızlık, yüzüstü bırakmak, sebepsiz terketmek gibi kulların sevgisinde olabilecek şeylerin olduğunu sanmamak gerekir. Bu konuda insanlardan bazı kesimler yanılmakta ve sevgilisini yüzüstü bırakan, suçsuz sebepsiz terkeden veya yakınlık kazanmaya çalıştığı kişiden uzaklaşanların aşkını Allah'ın sevgisine örnek vermektedirler.
Bu konuda yazanların kimileri yanılmakta ve neredeyse Allah'ı haksız ve suçlu göstermeye çalışmaktadır. Halbuki haklı ve doğru olan Allah'tır.
Buhârî ve Müslim'de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Allah şöyle buyurur: İçinde kim beni anarsa, ben de onu içimde anarım, kim beni bir toplulukta anarsa, onu daha hayırlı bir toplulukta anarım, bana bir karış yaklaşmaya çalışana bir arşın yaklaşırım, bir arşın yaklaşmaya çalışana bir kulaç yaklaşırım, bana yürüyerek gelene koşarak gelirim."(Buhârî (13/384), Müslim (4/2061), Tirmizî (5/238). Hadis hasen-sahihtir, der. İbn Mâce (2/1255) Ahmed (2/251)
Yine bir haberde Allah'ın şöyle buyurduğu belirtilir:
"Beni ananlar, meclisimde olurlar, bana şükredenleri ben de ziyaret ederim, bana itaat edenlere ben de ikram ederim, bana itaatsizlik edenlerin rahmetimden ümitlerini kesmem, tevbe ederlerse, onları severim, çünkü Allah tevbe edenleri sever, tevbe etmezlerse, onları tedavi ederim, ayıplardan temizlemek için başlarına musibetler getirim." (Bu haberi İbn Kayyım "Medaricu's-Salikîn"de (1/194) İmam Ahmed'in Müsned'ine nisbet ederek nakleder. Ancak biz bunu Müsned'de bulamadık.)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz." (20 Taha/112)
Haksızlıktan maksat, başkaların günahlarının kendisine yüklenmesi, hakkının yenilmesinden maksat da kendi iyiliklerinin eksiltilmesi olduğu söylenir.
"...Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı. " (16 Nahl/118)
Sahih hadiste, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu Ebu Zer'den rivayet edilir:
"Yüce Allah şöyle der:
Ey kullarım! Ben zulmetmeyi kendime yasakladım, aranızda da haram kıldım, onun için zulmetmeyin.
Ey kullarım! Hidayet yolunu gösterdiklerim dışında hepiniz sapıklık içindesiniz, benden hidayet dileyiniz, size hidayet vereyim.
Ey Kullarım! Benim doyurduklarım dışında hepiniz açsınız, doyurmamı isteyiniz, sizi doyurayım.
Ey Kullarım! Giydirdiklerim dışında hepiniz çıplaksınız, giydirmemi isteyiniz, sizi giydireyim.
Ey kullarım! Sizler gece gündüz günah işliyorsunuz, ben de günahları bağışlarım ve aldırış etmem, benden bağışlanma isteyiniz, sizi bağışlayım.
Ey kullarım! Önce gelenleriniz ve sonra gelenleriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepsi en takvalı adamınız gibi de olsalar, bu benim mülküme hiçbir şey katmaz.
Ey kullarım! Önce gelenleriniz ve sonra gelenleriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepsi en facir adamınız gibi de olsalar, benim mülkümden bu hiçbir şey eksiltmez.
Ey kullarım! Önce gelenleriniz ve sonra gelenleriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepsi bir düzlükte toplansalar ve benden isteseler, ben de onların her birine istediğini versem, bu, denize düşen iğnenin denizden eksilttiği kadar benim mülkümden ancak eksiltebilir.
Ey kullarım! Hepsi sizin amellerinizdir, onları sayarım vce karşılığını size veririm. Kim iyilik bulursa Allah'a hamdetsin, ama bundan başkasını bulursa, kendinden başkasını kınamasın". (Müslim (4/1995)
Buhârî de Şeddad b.Evs'ten şöyle rivayet eder:
"İstiğfarın en büyüğü, kişinin şöyle demesidir:
"Allah'ım, sen benim rabbimsin, senden başka ibadete layık ilah yoktur, beni sen yarattın, ben de senin kulunum, elimden geldiği kadar sana verdiğim sözü tutacağım, yaptığım kötülüklerden sana sığınırım, bana verdiğin nimetlerine şükrederim, günahlarımı itiraf ederim, beni bağışla, senden başka kimse günahları bağışlamaz."
Kim sabahladığında içten inanarak bunları söyler ve o gün ölürse, cennete girer, kim akşamladığında içten inanarak bunları söyler ve o gece ölürse, cennete girer".(Buhârî (11/98), Tirmizî (5/135): Hadis hasen-ğarîbdir, der. İbn Mâce (2/1274), Nesâî (8/279)
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
- Kul, her zaman Allah'ın nimetleri içindedir. O nimetleri için şükretmeye muhtaçtır.
- Aynı şekilde günah işlemektedir ondan istiğfar etmeye muhtaçtır.
Her iki durum, kul için her zaman söz konusudur. Her zaman Allah'ın nimetleri ve bollukları içinde yaşamakta, her zaman tevbe ve istiğfar etmeye muhtaç bulunmaktadır.
Onun için Ademoğlunun efendisi, muttakilerin imamı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bütün durumlarda istiğfar ederdi.
Buhârî'nin rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Ey insanlar, rabbiniz Allah'a tevbe ediniz, ben günde yetmiş kezden fazla Allah'a tevbe ve istiğfar ederim". (Buhârî (11/101)
Müslim de şöyle rivayet eder:
"Şüphesiz kalbime birşeyler olur ve günde yüz kez istiğfar ederim". (Müslim (4/2075), Ebû Dâvûd (2/177), İbn Mâce (2/1254) Ahmed (4/260)
Abdullah b. Ömer şöyle der:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bir oturumda yüz kez:
"Rabbim beni bağışla, tevbemi kabul et, sen tevbeleri çok kabul eden ve çok bağışlayansın" dediğini sayardık." (Ahmed (2/21), Ebû Dâvûd (2/178), İbn Mâce (2/1253) Tirmizî (5/158): Hadis hasen-sahih-ğarîbdir, der.)
Onun için yapılan amellerin sonunda istiğfar etmek, şerî bir uygulama olmuştur.
Yüce Allah:
"...Seher vakitlerinde istiğfar edenler..." (3 Al-i İmran/17) buyurur.
Bu ayet hakkında bazıları:
"Hem gece namazı kıldılar, hem de seher vaktinde istiğfar etmekle emrolundular" dedi.(Camiu'l-Beyan fi Tefsiru'l-Kur'an et-Taberî (3/139), Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azîm Li'bnu Kesîr (1/353)
Sahih rivayette şöyle denir:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince üç kez istiğfar ederek:
"Allahumme ente's-selam ve minke's-selam, tebarekte ya zelcela-li ve'l-ikram = Allah’ım! Sen Selam'sın, selam da sendendir. Sen yücesin ey azamet ve kerem sahibi... " derdi. (Müslim (1/414), Ebû Dâvûd (2/176), Tirmizî (1/184) Nesâî (3/68), İbn Mâce (1/298), Darimî (1/311), Ahmed (5/275)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Arafat'tan indiğinizde, Allah'ı Meş'aril Haram'da anın; O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Nitekim siz önceleri hiç şüphesiz sapıklardandınız. Sonra, insanların toplu olarak akın ettiği yerden, siz de akın edin. Allah'tan mağfiret dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder." (2 Bakara/198-199).
Risaleti tebliğ eden, Allah yolunda gereği gibi cihad eden ve başka hiçbir kişinin yapamadığını yaparak Allah'ın emrini yerine getiren Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem en sonunda Allah şöyle emretmiştir:
"Allah'ın yardımı ve zafer gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek teşbih et; O'ndan bağışlanma dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir." (110 Nasr Suresi).
Onun için din, tevhid ve istiğfara dayanır.
Yüce Allah buyuruyor:
"Elif, Lam, Ra. Bu Kitap, halim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına ibadet etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir Kitap'dır. Ben size, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım." (11 Hud/1-3).
"Onlara söyle: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana, ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan bağışlanma dileyin; vay ortak koşanlara!" (41 Fussilet/6).
"Bil ki, Allah'tan başka ibadete layık ilah yokdur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yerleri bilir." (47 Muhammed/19).
Onun için hadiste şöyle denir:
"Şeytan, insanları günahlarla mahvettim, onlar da beni lailahe illallah ve İstiğfarla mahvettiler, der." (Ebu Ya'la (1/123), Ebu Âsim (1/9-10) Mecmau'z-Zevaid'de şöyle denilir: Senedinde Osman b. Matar vardır. O ise zayıftır. İmam Şevkanî'de Tuhfetu'z-Zakirîn'de hadise zayıf der.)
Yunus hakkında şöyle buyurmuştur:
"Zünnun (Yunus) hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka ibadete layık ilah yokdur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye seslenmişti." (21 Enbiya/87).
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem binitine bindiği zaman Allah'a üç kez hamd ederek ve tekbir getirerek şöyle derdi:
"La ilahe ente sübhaneke zalemtü nefsi, fağfirli = Senden başka ibadete layık ilah yoktur, münezzehsin(seni tenzih ederim), kendime yazık (haksızlık) ettim, beni bağışla." (Tirmizî (5/164): Hadis hasen-sahihtir, der. Ebû Dâvûd (3/77) Ahmed (1/97)
Oturumun sonunda söylenenlerin kefareti olarak son söz şöyle denir:
"Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike, eşhedu en lailahe illa ente, estağfiruke ve etubu ileyke = Allah'ım, sana hamdederek seni tesbih ve takdisde bulunurum. Senden başka ibadete layık bir ilah olmadığına şehadet ederim, Senden mağfiret diler, sana tevbe ederim." (Tirmizî (/158): Hadis hasen-sahihtir, der. Ahmed (2/369)
En iyi Allah bilir. Muhammed'e selat ve selam olsun.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt