I
Çevrimdışı
"iNŞiRaH"
Misafir
Kardeşliğin Adı Var
İslam bir bütündür. Bu bütüne teslim olanların da kendi aralarında bir bütünlük içinde olmaları gerekmektedir. Çünkü bu dinin Sahibi böyle istiyor:
“Gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana kulluk ediniz” (Enbiya-92)
Tek Rab…Tek ümmet…
Ancak tek tek değil, topluca kulluk ediniz…
Kuşkusuz kollektif bir kulluk için önce kardeş olmak gerekiyor…Kardeşlikten kopuk bir kulluk düşünülemez ve sürdürülemez…Tevhidi bilincin yaşamda yankı bulması da ancak müminlerin birlikteliği ile mümkündür. Çünkü; kardeşlik bağı arızî değil, asli bir bağdır…Bu bağ “Hablullah-ALLAH’ın ipi” üzerinden gerçekleşen bir bağdır…Koparamazsınız…
Şayet iman etmiş iseniz, kardeşlik müessesesinden istifa edemezsiniz…
Kardeşlik aktini fesh edemezsiniz…Çünkü bu sözleşme ihtiyari değil zaruridir…
Kardeşlik birlikteliğinin talakı yok ki! Boşanamazsınızda…
Bu durumda kaderimizi kardeşlerimizin kaderi ile bütünleyerek; irademizi kardeşimizin iradesi ile bileyerek; özgürlüğümüzün ancak kardeşlerimizin özgürlüğü ile tamamlanacağını bilerek, İslami sorumluluklarımızı sürdürebileceğimizi görüyoruz…
Zira; uhuvvet, kuvvettir…Vahdet, rahmettir…
İslam kardeşliği bir hayat nizamı ve yaşam modelidir… Mekke de “Daru’l-Erkam”a baktığımızda;”Medine kardeşliği”ni incelediğimizde bunu göreceğiz…Bu projenin sahibi Hz. Muhammed (sav) dir…”Ficar Günleri”nden gelen Mekkelilerle, “Buas Günleri”nden gelen Medineliler “Bünyan-ı mersus (kurşunla kaynatılmış duvar)” misali bir “kardeşlik duvarı” ördüler..Bu duvarın harcında velayet,vesayet, merhamet, muhabbet, ünsiyet, ülfet, şefkat ve vahdet vardı…Şirkin, nifakı, ifsadın saldırı komplo ve tuzaklarını bu duvar ile kırdılar…
Medine de 120 yıllık bir savaştan sonra Evs ve Hazrec bu bilinçle “kardeş” oldular…Bu birlikteliği kendileri için tehlikeli gören Yahudi Şemmas b. Kays gibilerinin fitnelerini “ALLAH’ın ipi” ne sarılarak boşa çıkardılar…
Çünkü Kuran böyle emretmişti:
“Hep birlikte ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılın ve sakın tefrikaya düşmeyin.ALLAH’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti.O’nun bu nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun kenarında iken sizi oradan O kurtarmıştı.Hidayete eresiniz diye ALLAH size ayetlerini böyle açıklar.”(Ali İmran-103)
ALLAH’ın müminlere ihsanı kardeşlik nimeti…İslam toplumunun omurgası; kardeşlik…Nefret tohumlarını çürütecek…Şefkat ve merhamet yüklü bir kardeşlik…
Kurtuluşun adresi: Hablullah ve Habibullah…Kardeşlik bağını güçlendirmek için ALLAH’ın ipine tutunmak ve ALLAH Rasulü’nün örnek ve önder kişiliğinde buluşmak mecburiyeti altındayız…
Gerçek böyle iken; kardeşlik nimetini tepmek, küfran-ı nimet olmaz mı? Kardeşleri yok saymak nankörlük değilse nedir? Kardeşlerine karşı mağrur, müstağni, mütekebbir bir tutum ALLAH’ın hışmını çekmez mi? Müminler arası velayetin işlemediği durumda iş nereye varır?
Kardeşliğin zorunlu kıldığı sahiplenme, dayanışma ve yardımlaşma durduğu zaman, bunun nasıl bir felaketin habercisi olduğunu Kur’an bize bildiriyor ;
“Kafirler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız( birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir bozgunculuk(fesat) olur.”(Enfal-73)
Günümüz dünyasında İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde bu fitne ve fesadın farklı tezahürlerine tanıklık etmiyor muyuz?
Bağdat’ta yaşanan Şii-Sünni çatışmasını nasıl yorumlayacağız? Kanı akıtılan da, akıtan da aynı kıbleye dönüyorsa bunu nasıl izah edeceğiz? Çeken de çektiren de…Sürünen de, süründüren de…Vuran da, vurulan da…Ezen de, ezilen de…Aynı peygamberin ümmeti olmakla övünüyorlarsa…Ne yapmak lazım?
Yıkılan kardeşlik duvarının altında bir gün bizde kalabiliriz…Şayet bu kıyıma, yıkıma ilgisiz kalırsak…Sarsılan ümmet binasını, çatırdayan kardeşlik duvarını güçlendirmede gecikir isek bu bizim felaketimiz olmaz mı?
Müslümanlar arası kavganın galibinin olamayacağını biliyoruz. Bu iç kanama ile şeytan ve şeytani güçlerin elinin güçlendiğini görmemek için basiretin kör olması gerekiyor…