Kerbala’da yaşananların sırrını çözmek İslam dünyasını daha da güçlendirecektir
Zorbacı, baskıcı, dayatmacı, totaliter, seçkinci yönetimlere sahip çıkmak ve onların bu sistemlerinin devam etmesini istemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden ve özgürlüklerden yana olmamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Zulme seyirci kalıp haksızlıklar karşısında susmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hakka, hukuka, gerçeğe, evrensel ilkelere ve erdeme sırt çevirmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Sadece işin şekil kısmına takılıp, sırtını zincirlerle dövmek veya kafasını kanatmak, sonrasında ise etrafındaki haksızlıklara engel olmak yerine hiçbir şey yapmadan öylece oturmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Elleriyle kafasına ya da göğsüne vurup pişmanlık ve üzüntüsünü ifade etmek, ama benzer facialar dünyanın dört bir yanında yaşanırken görmezlikten gelmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Hüseyin’in şehit edilişine ağıtlar yakmak, lakin bu tür acı olayların bir daha tekrarlanmaması için buradan gerekli dersleri almamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Aidiyet bilincini de geliştirmek amacıyla her yıl Kerbela’yı törenlerle anmak, ama benzer katliamlar İslam coğrafyasının değişik yerlerinde halen yaşanırken bunlara tepkisiz ve duyarsız kalmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Her yıl yapılan bu törenlerde göz yaşı dökerek rahatlamak, ama daha sonra sorumluluk gerektiren işlere yönelmek yerine tembelliği ve işin kolayını seçmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Zulme karşı direnirken şehit edilen Hz. Hüseyin’in savunduğu üstün ahlaki değerleri öğrenip özümsemek yerine, dünya hayatının geçici güzelliklerini elde etmek için husumetten ve kutuplaşmadan medet ummak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Peygamber’in sevgili torunu ve ailesi katledilirken korkularından susan ve gereken desteği vermeyenlerin yaptığına benzer şekilde, bugün de Kur’an’ın mesajını dünyaya duyurmak için çabalayanlara destek vermemek ve o değerleri en güzel şekilde temsil etmemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da gözünü dünya hırsı bürümüş zavallılar tarafından insan hakları ve özgürlükler ayaklar altına alınırken sessiz kalanların yaptığı gibi, bugün de benzer şekilde İslam’ın onurunu ve izzetini koruyamamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hakkı, adaleti, eşitliği, insan haklarını, hukuk devletini, üstün ahlaki erdemleri, şeffaflığı, katılımcı demokrasiyi, hesapverilebilirlik ve verimlilik ilkelerini savunanlara destek olmayıp onların aleyhlerinde konuşmak ve çalışmak, sonra da koltuk sevdasıyla parçalara, gruplara, hiziplere ve kamplara ayrılmak, Kerbela’yı ve Hz. Hüseyin’i anlamamaktır.
Özel anlamda Hz. Peygamber’in “ev halkı”nı, genel anlamda ise “tüm inananlar”ı içine alan “ehl-i beyt” kavramını yanlış anlayıp, onu dar kalıplar içine hapsederek tüm müminlerin sorunlarına ve sıkıntılarına karşı sessiz, duyarsız ve tepkisiz kalmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Ehl-i beyti sevdiğini iddia edip din kardeşlerini dışlamak, horlamak, onlara düşmanca bakmak, aleyhlerinde çalışmak ve bombalı intihar saldırılarıyla din kardeşlerini katletmek ve ülkelerde kaos çıkartmak, aslında Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Hüseyin’i şehit edenlerle aynı ruh dünyasına sahip zorbacı, despot, seçkinci, elitist zihniyetin bugünki temsilcileriyle mücadele etmek yerine, onların dayatmalarıyla sürekli mücadele eden din kardeşlerine kızmak ve onlara husumet beslemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da karşı karşıya gelen dayatmacı ve keyfi yönetim anlayışı ile insan haklarını, özgürlükleri ve adaleti önceleyen, evrensel din ve ahlak ilkelerini savunan anlayış arasındaki farkları iyice kavramadan, hala totaliter, ırkçı, militarist ve baskıcı yönetim anlayışlarının yanında yer almak ve onlara arka çıkmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da yaşanan bu zulümden gereken dersleri alıp Müslümanlar arasında oluşturulmak istenen soğukluğu ve kırgınlığı bir kenara bırakmak yerine, hala meselelerin aslına ve esasına yoğunlaşmamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Sonuç olarak, Kerbela’yı doğru anlamak ve değerlendirmek gerekmektedir. Zira aynı tür cinayetler bugünde başka kılıflar altında işlenmektedir. İşin tören ve şekil boyutunda takılıp kalmak, Kerbala’da yaşananların nedenleri ve niçinlerini en güzel şekilde panel ve sempozyumlarda ele alıp sorgulamamak son derece yanlıştır. Bizi kurtaracak olan bu konuda yapılacak duygusallıktan uzak ciddi ve kaliteli bilimsel çalışmalardır.
Dolayısıyla bilmek gerekmektedir ki, Kerbela’da yaşanan hakkın ve batılın mücadelesi bugünde benzer şekilde aynen devam etmektedir. İslam dünyasına düşen görev, Kerbela’yı ve sonuçlarını doğru okumak ve aynı delikten defalarca ısırılmamaktır. Bunun için de yapılması gereken, Kur’an’ın ve Sahih Sünnet’in yol gösterici ve ufuk açıcı şaşmaz ilkelerinde buluşup yola birlik ve beraberlik içinde devam etmek ve İslam’ı hak ettiği şekilde tüm dünyaya tebliğ ve temsil etmektir.
DİYANETHABERLER.COM
Zorbacı, baskıcı, dayatmacı, totaliter, seçkinci yönetimlere sahip çıkmak ve onların bu sistemlerinin devam etmesini istemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden ve özgürlüklerden yana olmamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Zulme seyirci kalıp haksızlıklar karşısında susmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hakka, hukuka, gerçeğe, evrensel ilkelere ve erdeme sırt çevirmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Sadece işin şekil kısmına takılıp, sırtını zincirlerle dövmek veya kafasını kanatmak, sonrasında ise etrafındaki haksızlıklara engel olmak yerine hiçbir şey yapmadan öylece oturmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Elleriyle kafasına ya da göğsüne vurup pişmanlık ve üzüntüsünü ifade etmek, ama benzer facialar dünyanın dört bir yanında yaşanırken görmezlikten gelmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Hüseyin’in şehit edilişine ağıtlar yakmak, lakin bu tür acı olayların bir daha tekrarlanmaması için buradan gerekli dersleri almamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Aidiyet bilincini de geliştirmek amacıyla her yıl Kerbela’yı törenlerle anmak, ama benzer katliamlar İslam coğrafyasının değişik yerlerinde halen yaşanırken bunlara tepkisiz ve duyarsız kalmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Her yıl yapılan bu törenlerde göz yaşı dökerek rahatlamak, ama daha sonra sorumluluk gerektiren işlere yönelmek yerine tembelliği ve işin kolayını seçmek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Zulme karşı direnirken şehit edilen Hz. Hüseyin’in savunduğu üstün ahlaki değerleri öğrenip özümsemek yerine, dünya hayatının geçici güzelliklerini elde etmek için husumetten ve kutuplaşmadan medet ummak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Peygamber’in sevgili torunu ve ailesi katledilirken korkularından susan ve gereken desteği vermeyenlerin yaptığına benzer şekilde, bugün de Kur’an’ın mesajını dünyaya duyurmak için çabalayanlara destek vermemek ve o değerleri en güzel şekilde temsil etmemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da gözünü dünya hırsı bürümüş zavallılar tarafından insan hakları ve özgürlükler ayaklar altına alınırken sessiz kalanların yaptığı gibi, bugün de benzer şekilde İslam’ın onurunu ve izzetini koruyamamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Hakkı, adaleti, eşitliği, insan haklarını, hukuk devletini, üstün ahlaki erdemleri, şeffaflığı, katılımcı demokrasiyi, hesapverilebilirlik ve verimlilik ilkelerini savunanlara destek olmayıp onların aleyhlerinde konuşmak ve çalışmak, sonra da koltuk sevdasıyla parçalara, gruplara, hiziplere ve kamplara ayrılmak, Kerbela’yı ve Hz. Hüseyin’i anlamamaktır.
Özel anlamda Hz. Peygamber’in “ev halkı”nı, genel anlamda ise “tüm inananlar”ı içine alan “ehl-i beyt” kavramını yanlış anlayıp, onu dar kalıplar içine hapsederek tüm müminlerin sorunlarına ve sıkıntılarına karşı sessiz, duyarsız ve tepkisiz kalmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Ehl-i beyti sevdiğini iddia edip din kardeşlerini dışlamak, horlamak, onlara düşmanca bakmak, aleyhlerinde çalışmak ve bombalı intihar saldırılarıyla din kardeşlerini katletmek ve ülkelerde kaos çıkartmak, aslında Kerbela’yı anlamamaktır.
Hz. Hüseyin’i şehit edenlerle aynı ruh dünyasına sahip zorbacı, despot, seçkinci, elitist zihniyetin bugünki temsilcileriyle mücadele etmek yerine, onların dayatmalarıyla sürekli mücadele eden din kardeşlerine kızmak ve onlara husumet beslemek, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da karşı karşıya gelen dayatmacı ve keyfi yönetim anlayışı ile insan haklarını, özgürlükleri ve adaleti önceleyen, evrensel din ve ahlak ilkelerini savunan anlayış arasındaki farkları iyice kavramadan, hala totaliter, ırkçı, militarist ve baskıcı yönetim anlayışlarının yanında yer almak ve onlara arka çıkmak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Kerbela’da yaşanan bu zulümden gereken dersleri alıp Müslümanlar arasında oluşturulmak istenen soğukluğu ve kırgınlığı bir kenara bırakmak yerine, hala meselelerin aslına ve esasına yoğunlaşmamak, Kerbela’yı anlamamaktır.
Sonuç olarak, Kerbela’yı doğru anlamak ve değerlendirmek gerekmektedir. Zira aynı tür cinayetler bugünde başka kılıflar altında işlenmektedir. İşin tören ve şekil boyutunda takılıp kalmak, Kerbala’da yaşananların nedenleri ve niçinlerini en güzel şekilde panel ve sempozyumlarda ele alıp sorgulamamak son derece yanlıştır. Bizi kurtaracak olan bu konuda yapılacak duygusallıktan uzak ciddi ve kaliteli bilimsel çalışmalardır.
Dolayısıyla bilmek gerekmektedir ki, Kerbela’da yaşanan hakkın ve batılın mücadelesi bugünde benzer şekilde aynen devam etmektedir. İslam dünyasına düşen görev, Kerbela’yı ve sonuçlarını doğru okumak ve aynı delikten defalarca ısırılmamaktır. Bunun için de yapılması gereken, Kur’an’ın ve Sahih Sünnet’in yol gösterici ve ufuk açıcı şaşmaz ilkelerinde buluşup yola birlik ve beraberlik içinde devam etmek ve İslam’ı hak ettiği şekilde tüm dünyaya tebliğ ve temsil etmektir.
DİYANETHABERLER.COM
