Adana Dosteller derneğinden Bülent Mutlu,
İbrahim Koçak ve Eğitimci Yazar Ramazan Tamer Büyükküpçü ile Kilis’e giden
Mahmut Eraslan ile Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarından bölgedeki gelişmelere
kadar birçok ayrıntıyı bulabileceğiniz bir söyleşi gerçekleştirdik.
SÜTUN HABER / Metin DOĞRUYOL
Adanalılar yıllardır sizi radyo yayınlarından tanıyor. Ama
okur kitlemizin ulusal olmasından dolayı öncelikle kısaca kendinizi tanıtmanızı
rica ediyoruz. Mahmut Eraslan kimdir? Neler yapar?
Yirmi yılı bulan gönüllü çalışmalarıma ilk
olarak Akdeniz Vakfın’da başladım. 28 şubat döneminde yoğun baskılardan dolayı
kapatılan Akdeniz Vakfın’dan sonra ‘İslam’da tatil yoktur’
ilkesinden hareketle 18 yıldır yayınına devam eden Radyo Barış’da çalışmalarıma
devam etmeye başladım.
Çeşitli yardım derneklerinde gönüllü
faaliyetlerine katıldım. İHH’nın partner kuruluşu Adyar ve Ülfet derneği
bunlardan bir kaçı.
Daha önce İHH’nın “Gazze’ye Karayolu
Açık” projesine katılarak Filistin’e gitmek kısmet oldu. Bu benim için
hayatımdaki dönüm noktalarından biridir.
Hala özellikle Türkiyeli yetimler olmak üzere
çeşitli derneklerde yetim çalışmaları yapıyor bunlara ek olarak 2008 yılından
beri AS Platform çatısı altında 50’ye yakın sivil toplum örgütleriyle istişare
içerisinde hareket etmeye gayret gösteriyorum.
Suriye konusunda derinlemesine girmeden önce şunu merak
ediyoruz; Suriye denince hafızanızda neler canlanıyor?
İHH Gazze konvoyu ve Umre yolculuğum sırasında
dört ülke gördüm. Bunlar içerisinde bana en sıcak gelen ülke Suriye oldu. Suriye
yolculuğum sırasında ülkemizde genel kanı olan “Araplar Türkleri
sevmiyor” anlayışının yanlış olduğunu gördüm. Suriyeliler bizi çok
seviyor ve hala Osmanlıya yüklenen bir anlam var.
Gazze’ye giderken Suriyeleriler bizi Ürdün’e
geçene kadar başlarına taç edip misafir ettiler. Küçük köylerden geçerken bile
halkın yoğun ilgisini ve dualarını gördüm.
Suriye’de kendi değerlerimizi gördüm. Suni
yapılan sınırların bizi bağlayamayacağıda apaçık. Ortak değerlerimiz çok fazla.
İnancımız aynı. Benim için Adana ile Şam’ın farkı yok. Yemek kültürümüz bile
aynı.
Birileri dilimizi değiştirdi ama dinimizi
değiştiremedi. Biz Suriyelilerle bakışarak bile anlaşabiliyoruz. İslam tarihinde
de Şam’ın önemi ortada.
Gelelim Türkiye’deki mültecilerin durumuna. Sizi ve
beraberinizdekileri Kilis’e götüren neydi?
Adana Dosteller derneğinden Bülent Mutlu,
İbrahim Koçak ve Eğitimci Yazar Ramazan Tamer Büyükküpçü ile Suriyelileri
birebir ziyaret etmek için Kilis’e gittik.
Konvoy yolculuğumuz sırasında Suriye’de
geçirdiğimiz zaman zarfında gördük ki aramızdaki sınırlar tamamen suni. Dinimiz
bir olan bu kardeşlerimizle aramızdaki uçurumları yıkıp manevi bir bağ kurduk.
Onlar sadece özgürlüklerini istiyorlar diye bombalanırken yalnız bırakamazdık.
Evlerinde sırf inanç kardeşliğimizden dolayı bizleri misafir eden ve ikramda
bulunan kardeşlerimizin dertlerine duyarsız kalamazdık. Kaldı ki Peygamberimiz
(sav.) “MAZLUMUN DİNİ SORULMAZ” buyuruyor.
Bizi Suriye’den geçerken dinlenmemiz için
Lazkiye’de askeri bir kampa almışlardı. Suriyeliler gece gündüz kampa geliyor ve
bizleri evlerine götürmek istiyorlardı. Misafir etmek için yarışıyorlardı. Hal
buyken sırf özgürlük arayışından dolayı öldürülüyorsa biz kardeşlerimizi nasıl
yardımsız bırakabiliriz.
Ayrıca basın ile ilgilendiğimiz içinde
sorumluluklarımız var. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bundan
dolayı orda yaşanan gerçekleri duyurmak bizim görevlerimiz arasında.
Reyhanlı kampı ile başlayıp çeşitli
hastaneleri ziyaret ettikten sonra en sonda Kilis kampına gittik. Direnişçileri
ziyaret ettiğimiz gibi halktan insanlar ile de görüşüp öğrendiklerimizi duyurmak
istedik.
Bizim insanımız bugüne kadar hiçbir zulme
duyarsız kalmamıştır ve bundan sonrada kalmayacaktır.
KATLEDİLENLERİN SAYISI İKİYÜZBİNİ BULDU
Hastanede bulunan yaralılar ve yakınlarıyla görüştünüz. Durumları nedir?
Bugüne kadar televizyonlardan kırk bin insanın
öldürüldüğünü duyuyorduk ama Suriye’den gelen yaralılar bunun iki yüz bini
bulduğunu söylüyorlar. Ayrıca çok fazlada kayıp insan olduğunu söylediler.
Binlerce tecavüz mağdurları var. Şebbihaların
işkence ve tecavüzleri bitmiyor.
HAMA DİYE BİR ŞEHİR YOK ARTIK
İşkence ve
tecavüz askerlerin kendi inisiyatifinden mi kaynaklanıyor yoksa Esad yönetimi
tarafından talimatla mı yapılıyor? Bu konuda bilgi edinebildiniz
mi?
Bizim anladığımız kadarı ile askerler bu kadar
zulmederken yönetim tavsif etmiyor olsaydı açıklama yapardı. Aksine
televizyonlardan da görüyoruz ki işkence had saffaya ulaşmış. Sorunun en net
cevabı uçakların sivil yerleşim yerlerini bombalaması.
Hama’dan gelenler diyor ki; HAMA DİYE BİR
ŞEHİR YOK ARTIK. Bunun sebebi de oğul Esad’ın baba Esad’ın kaldığı yerden devam
ediyor olması.
Rakka, Lazkiye, Tartus ve Ceble ilçesini
gösterip Suriye’de hiçbir şey yok diyorlar. Hâlbuki o şehirler Nusayrilerin
yoğunlukta olduğu bölgeler ve uçaklar oraları bombalamıyor.
Halebin’de yarısı yıkıldı. Yıkıntıların
arasında sağ kalanları da yakaladıklarında ya işkence ediyorlar ya da tecavüz
ediyorlar.
Katliamdan kurtulmak için köylerinden çıkıp 13
gün yürüyen bir aile ile görüştük. Bize çeşitli işkencelerden bahsettiler.
Bunlardan birisi matkap ile insanların kafasının delinmesiydi.
-
Yani Esad yönetimi silahlı direnişçilerin yanı sıra sivil
halkıda yakaladığı zaman işkence edip öldüyor?
Tabi. İnsanlara zorla “benim ilahım
Esad” dedirtmeye çalışıyorlar. Demeyenlere akıl almaz işkenceler
yapılıyor.
450 İRAN
DEVRİM MUHAFIZI ESİR ALINDI
Suriyelileri en çok üzen konu nedir?
Suriyelileri Esad’ın zulmü ve işkencesi
dışından en çok üzen olaylardan biriside iddialarına göre İran devrim
muhafızlarının da Suriye’ye Esad’a destek için gelmiş olması. Yaralıların
çoğunun dediğine göre kendilerini İranlı keskin nişancılar vurmuş. Ben İranlı
olduklarını nerden biliyorsunuz diye sorduğumda ellerinde şuan 450 tane İranlı
devrim muhafızının esir olduğunu iddia ettiler. Hatta esirlerin arasında
Nasrullah’ın kız kardeşinin yeğeninin de olduğunu iddia ediyorlar.
Kürtleri sorduğumuzda %75’inin direnişi
desteklediğini söylüyorlar. Geri kalanında PKK sempatizanı vs. olduğunu
söylüyorlar.
İranlı keskin nişancıların vurmuş olduğu ve
ayakları kesilen 16-17 yaşında gençler var. Hatta bakılamayacak durumda olanlar
var. Hatta çoğu direnişçilerin içinde bile olmayan insanlar.
Moralleri nasıl?
Yaralılar arasında tekrar ayağa kalkabilecek
insanlar var. Tedavisi tamamlanmadığı halde biran önce kalkıp gitmeyi düşünen
insanlar var. Kızlarımız tecavüze uğrarken onları o halde bırakamayız
diyorlar.
Kolundan yara almış bir gence tekrar dönecek
misin? Diye sordum. Tabi döneceğiz sormanız bile garip diye cevap verdi.
Bombalamadan sağ kurtulan ve çenesi kopan
yaralıya “çok şükür kurtuldun” denince üzülerek “ben
nerde hata yaptımda şehid olmadım” diye cevap veriyor. Gördüğüm kadarı
ile bunu laf olsun diye söylemiyorlar. Zafere inanıyorlar.
- Hastane
dışında bulunan Suriyeli ailelerin durumları nasıl?
Hastane dışında bulunan aileler çok zor
şartlar altında yaşıyorlar. Hatta ziyaret ettiğimiz ailelerin bir kısmı küçük
bir depoya dörde bölmüş ve dört aile birlikte yaşıyorlar.
Canlarını kurtarmak için Kilis’e gelen aileler
ev kiralarını görünce yeni bir acı yaşıyorlar. Kira fiyatları neredeyse 1’e 5
oranında zamlanmış. Aylık 300 tl’den 700’tl’ye kiralar var ve bu evler bir
odalı. Tüm Kilislileri töhmet altında bırakmak istemem ama böyle yapanlar çok
ağır veballer altına giriyorlar.
Normalde Adana’da bile kiralar 200-300 tl iken
Kilis’te fiyatlar 700 tl’ye çıkartılmış.
Daha üzücü olanı ise Suriyelilerin inşaatlarda
günlük 5tl karşılığında çalıştırılıyor olmaları. Bu bize yakışmadı diye
düşünüyorum. İnsanların zor durumlarından faydalanıp bu şekilde kullanmak
üzücü.
- Devletin
desteği ne boyutta?
Devlet gelenleri kampa alıyor. Orda da
ihtiyaçları gideriyor diye biliyorum. AB fonundan yardımda alınıyormuş.
Hastaların masrafları karşılanıyor ama refakatçilerin sorun yaşadıklarını
biliyoruz.
Bu bölgelerde gördüğüm kadarı ile birkaç büyük
dernek dışında faaliyette bulunan kimse yok. İnsanlar devlet yardım ediyor diye
düşünüyorlar galiba. İHH ve Kimse Yok mu Derneği dışında kimseyi göremedim.
Onlarda aşevi ve bir bina açabilmişler. Ulusal çapta onlarca kurum olmasına
rağmen orada kimseyi görememek üzücü.
- Türkiye’ye
bakış açıları nasıl?
Burada yabancılık çekmediklerini
belirtiyorlar. Az önce saydığım olumsuzlukları saymazsanız genel anlamda çok
memnunlar. Kampların açılmasından ve halkın ilgisinden dolayı çokça dua
ediyorlar. Ama buna rağmen ayıplarımızın olduğunu düşünüyorum.
- Neler
yapabiliriz?
Bu insanlara her şeyden önce insanı yardımda
bulunmalıyız. Özellikle hastanede yakınları bulunan refakatçilerin temizlik ve
kıyafet sorunları oluyor. Çocukların ve kadınların özel ihtiyaçları giderilmeli.
Bebeklerin mama ihtiyaçları var.
Kış geldiği için evlerde yakıt sorunları
oluyor. Elektrik sobası kullansalar faturayı nasıl ödeyecekler bunlar hep
sorun.
Kısaca çözüm şu diyebiliriz! Tüm STK’ların bu
kardeşlerimizi ziyaret edip yerinde tespitler yapmalılar. Sonrada ortak
çalışmalar yapıp yardımlarını en kısa sürede ulaştırmalılar.
Suriyelileri en çok sevindirende STK’ların
ziyaretleri ve onların dertleriyle ilgilenmesi oluyor.
MEZHEP SAVAŞI
OYUNUNA DÜŞMEMELİYİZ
- Suriye
konusu kafası hala karışık olanlara mesajınız var mı?
[TD="width: 90"]
FOTO GALERİ
Kilist'deki Yaralı
Suriyeliler
Mazlumun dinine bakmadan
öfkelerimizi ya da tarafgirliğimizi bir kenara bırakıp yardımlarımızı ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmalıyız. Mazlumu kim eziyorsa ona karşı tavır
almalıyız.
Mesela İran ve Lübnan Hizbullah’ı Esad’ın
yanında saf alıyorsa bunu açık bir şekilde kınamakla beraber tüm İranlıları
suçlayıp düşman kabul etmemeliyiz. İran’da yöneticilerinin bu politikasına karşı
duran birçok insan bulunuyor. Batılıların Müslümanlar arasında çıkartmak
istediği mezhep savaşlarına karşı uyanık olmalıyız.
Önyargıları kaldırıp yapmamız gereken işlere
yönelmeliyiz.
ABD ve İsrail öldürürken hiçbir zaman mezhebe
bakmıyor. Müslüman bulduğu herkesi öldürüyorlar. Onların oyunlarına dikkat edip
bozmamız gerekiyor. Irak’taki ve Afganistan’daki tecrübeler göz önünde
bulundurulmalı.
Sonuç olarak yıllardır ülkesine zulmeden ve
uçaklarla bombalayan bir zalimi destekleyenleri kabul edebilir miyiz? Tabi ki
edemeyiz. Ama mezhep savaşlarına dikkat etmeliyiz. İran ve Lübnan Hizbullah’ı bu
oyuna düşüyorlarsa bile bizler bu oyunlara karşı daha dikkatli olmalıyız ve
mazlumun yanında saf almalıyız.
Televizyonlarda alt yazıdan Obama’nın
“İsrail’in savunma hakkını destekliyor” sözü
geçerken ekranlarda yıkıntılar altından çıkartılan Gazze’li bebeklerin
görüntüleri geçiyor. Bunu Obama’ya birinin sorması lazım. İslam ümmetinin mezhep
savaşlarına dikkat edip tek yürek tek bilek olup kuklaları devirdiği gibi
kuklacıları da devirmeye çalışması lazım. Arap baharıyla kuklaların çoğu gitti.
Sıra kuklacılarda.
- Suriye 2
yıldır vurulurken neden Suriye hakkında basın açıklaması tertip etmediniz de
Gazze’nin İsrail tarafından vurulmasının hemen ertesi günü bir basın açıklaması
düzenleme gereği duydunuz?
Suriyelilerde bizim kardeşimiz. Onlara
açıklamalı destekten ziyade insani yardımın öncelenmesi lazım. Zaten konu
hakkında başka platformlar kurularak basın açıklaması yapıldı. Ayrıca salon
programları da yapıldı. Biz bu programlara katıldık. İzledik ve
destekledik.
Zaten bizimde Filistin için yaptığımız basın
açıklamasına camiadan büyük ilgi oldu. Dün Suriye basın açıklaması yapan
platformlar Filistin için ek bir basın açıklaması yapmayı düşünmeden yapmış
olduğumuz programa katıldılar.
Yani herkes ayrı ayrı açıklama yapmak yerine
birbirini destekliyor. Bu konuyu böyle değerlendirmek gerekiyor.
Ayrıca toplumumuzda Filistin için bir
hassasiyet var. Filistin dediğinizde akla ilk olarak Kudüs gelir. Kudüs
dediğiniz zamanda Mescidi Aksa gelir. Mescidi Aksa’da bizim ilk kıblemiz.
Mescidi Aksa’nın muhafızları da Filistinlilerdir yani Gazzelerilerdir.
Hamas’tır. Böyle olunca da bölge hakkında hassasiyetin bu kadar yoğun olması
normaldir.
Hamas mensupları İslam’ı yaşama noktasında
harika insanlar. İslam’ı konuşan değil yaşayan insanlar. Ne yaptıklarını çok iyi
biliyorlar. Ölümden korkmuyorlar.
Gazzeye gittiğimizde İsmail Heniye ile
görüştük. Bize hoş geldiniz konuşması yaparken “Şeyhimiz Ahmed Yasin
şehid edildiğinde oturduk istişare ettik. Önümüze iki seçenek çıktı. Birincisi
yönetimi İsraillilere verip esaret içinde yaşayıp dünyada rahata ermekti.
İkincisi ise onurumuzla acı çekerek beklide şehid olmayı göze alarak izzetli ve
onurlu bir şekilde yaşamaktı. Benim canım İslam’a feda olsun” dedi.
Gazze’de böyle bir lider var. Böyle bir lider alkışlanır ve desteklenir.
İSRAİLLİ ÇOCUKLARIN YAŞAMASI İÇİN FİLİSTİNLİ
ÇOCUKLARIN ÖLMESİ GEREKİYOR
- İsrail’in
Gazze saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gazze denize sınırı olan bir yer. 5 km
mesafede İsrail savaş gemileri burayı sürekli ambargo altında tutuyor ve
istediği zaman balıkçılara taciz atışlarında bulunuyor. Baktığınız zaman havadan
taciz var denizden taciz var.
Biz yemek için dışarı çıkalım dedik. Bizi
misafir eden bacımız güldü ve “burada saat sekizden sonra hayat biter.
Yaşam güvenliğiniz yok” dedi.
İsrail’de yakın zamanda seçim var. Zaten geçen
seçimlerden öncede Gazze’yi vurup binlerce insanı şehid etmişlerdi. Her seçim
öncesi geliyorlar ve sivil halkın üzerine bomba yağdırıyorlar ve çekip
gidiyorlar. Amerika’da aynısını uyguluyor. Haber yorumcularınında dediği gibi
Gazze’nin vurulmasının sebebi bu.
Mısır’da az önce dediğim gibi kuklalardan biri
olan Mubarek devrildi ve Mursi gelince işler değişti. Bunun korkusu da
var.
İsrail’in savunulacak hiçbir yönü yok.
Gazze’ye giden insanı yardım gemisinde dokuz tane Türk kardeşimizi de şehid
ettiler.
Az öncede demiştim televizyonlarda alt yazıdan
Obama’nın “İsrail’in savunma hakkını destekliyor” sözü geçerken
ekranlarda yıkıntılar altından çıkartılan Gazze’li bebeklerin görüntüleri
geçiyor. Nasıl bir savunmadır bu! İsrailli çocukların yaşaması için Filistinli
çocukların ölmesi gerekiyor. Böyle bir anlayış olur mu? Olur. Buda İsrail ve
ABD’ye yakışır zaten.
Doğal olarak da dünya Müslümanları bu alçakça
saldırılara tepki veriyor.
Teknolojinin tüm imkânlarıyla saldırıyorlar.
Ama Gazze’nin yapabildiği sadece füze atmak.
Biz Mirac’ı konuştuğumuz bile Kudüs’ü
konuşuruz. Bu kadar değerlerin olduğu yere Müslümanların duyarsız kalması
beklenemez.
Sütun Haber sitemizi nasıl
buluyorsunuz?
Medyanın içinde birisi olduğum için sürekli
interneti takip ediyorum. Takip ettiğim kaynaklardan biriside Sütun Haber
sitesi. Sütun Haber’in ümmet hassasiyeti olduğunu görüyorum ve bunu takdir
ediyorum. Ağırlıklı olarak İslam dünyasından haber veriyorsunuz. Bunun yanında
Adana’daki gelişmelere de yer vermeniz çok güzel. Adana bu alanda gelişmemiş bir
şehir.
Sütun Haber’in yenilerek devam etmesini
tavsiye ederim. Güncel konulara duyarlı bir sitesiniz.
Okuyucularınıza da şunu söylemek
istiyorum…
Lütfen haberleri okurken önyargısız okuyun.
Habercinin işi haber vermek. Haberciyi hemen eleştirip etiketlemeyin. Haberci
haberini haber gözüyle yazar ve yayınlar. Haberleri önyargısızca
değerlendirin.
Yorumlar internet ortamında genelde magazin
sitelerinde yapılıyor. Bence yorumlarımızı daha ciddi haberler yazmalıyız. Yorum
yazmaya dikkat edin.
Sütun Haber magazinden uzak ilkeli bir yayın
çizgisine sahip. Okuyucuların yorumlarla desteklemesi lazım.
İlginizden dolayı Allah razı olsun.
Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
İbrahim Koçak ve Eğitimci Yazar Ramazan Tamer Büyükküpçü ile Kilis’e giden
Mahmut Eraslan ile Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarından bölgedeki gelişmelere
kadar birçok ayrıntıyı bulabileceğiniz bir söyleşi gerçekleştirdik.
SÜTUN HABER / Metin DOĞRUYOL
Adanalılar yıllardır sizi radyo yayınlarından tanıyor. Ama
okur kitlemizin ulusal olmasından dolayı öncelikle kısaca kendinizi tanıtmanızı
rica ediyoruz. Mahmut Eraslan kimdir? Neler yapar?
Yirmi yılı bulan gönüllü çalışmalarıma ilk
olarak Akdeniz Vakfın’da başladım. 28 şubat döneminde yoğun baskılardan dolayı
kapatılan Akdeniz Vakfın’dan sonra ‘İslam’da tatil yoktur’
ilkesinden hareketle 18 yıldır yayınına devam eden Radyo Barış’da çalışmalarıma
devam etmeye başladım.
Çeşitli yardım derneklerinde gönüllü
faaliyetlerine katıldım. İHH’nın partner kuruluşu Adyar ve Ülfet derneği
bunlardan bir kaçı.
Daha önce İHH’nın “Gazze’ye Karayolu
Açık” projesine katılarak Filistin’e gitmek kısmet oldu. Bu benim için
hayatımdaki dönüm noktalarından biridir.
Hala özellikle Türkiyeli yetimler olmak üzere
çeşitli derneklerde yetim çalışmaları yapıyor bunlara ek olarak 2008 yılından
beri AS Platform çatısı altında 50’ye yakın sivil toplum örgütleriyle istişare
içerisinde hareket etmeye gayret gösteriyorum.
Suriye konusunda derinlemesine girmeden önce şunu merak
ediyoruz; Suriye denince hafızanızda neler canlanıyor?
İHH Gazze konvoyu ve Umre yolculuğum sırasında
dört ülke gördüm. Bunlar içerisinde bana en sıcak gelen ülke Suriye oldu. Suriye
yolculuğum sırasında ülkemizde genel kanı olan “Araplar Türkleri
sevmiyor” anlayışının yanlış olduğunu gördüm. Suriyeliler bizi çok
seviyor ve hala Osmanlıya yüklenen bir anlam var.
Gazze’ye giderken Suriyeleriler bizi Ürdün’e
geçene kadar başlarına taç edip misafir ettiler. Küçük köylerden geçerken bile
halkın yoğun ilgisini ve dualarını gördüm.
Suriye’de kendi değerlerimizi gördüm. Suni
yapılan sınırların bizi bağlayamayacağıda apaçık. Ortak değerlerimiz çok fazla.
İnancımız aynı. Benim için Adana ile Şam’ın farkı yok. Yemek kültürümüz bile
aynı.
Birileri dilimizi değiştirdi ama dinimizi
değiştiremedi. Biz Suriyelilerle bakışarak bile anlaşabiliyoruz. İslam tarihinde
de Şam’ın önemi ortada.
Gelelim Türkiye’deki mültecilerin durumuna. Sizi ve
beraberinizdekileri Kilis’e götüren neydi?
Adana Dosteller derneğinden Bülent Mutlu,
İbrahim Koçak ve Eğitimci Yazar Ramazan Tamer Büyükküpçü ile Suriyelileri
birebir ziyaret etmek için Kilis’e gittik.
Konvoy yolculuğumuz sırasında Suriye’de
geçirdiğimiz zaman zarfında gördük ki aramızdaki sınırlar tamamen suni. Dinimiz
bir olan bu kardeşlerimizle aramızdaki uçurumları yıkıp manevi bir bağ kurduk.
Onlar sadece özgürlüklerini istiyorlar diye bombalanırken yalnız bırakamazdık.
Evlerinde sırf inanç kardeşliğimizden dolayı bizleri misafir eden ve ikramda
bulunan kardeşlerimizin dertlerine duyarsız kalamazdık. Kaldı ki Peygamberimiz
(sav.) “MAZLUMUN DİNİ SORULMAZ” buyuruyor.
Bizi Suriye’den geçerken dinlenmemiz için
Lazkiye’de askeri bir kampa almışlardı. Suriyeliler gece gündüz kampa geliyor ve
bizleri evlerine götürmek istiyorlardı. Misafir etmek için yarışıyorlardı. Hal
buyken sırf özgürlük arayışından dolayı öldürülüyorsa biz kardeşlerimizi nasıl
yardımsız bırakabiliriz.
Ayrıca basın ile ilgilendiğimiz içinde
sorumluluklarımız var. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bundan
dolayı orda yaşanan gerçekleri duyurmak bizim görevlerimiz arasında.
Reyhanlı kampı ile başlayıp çeşitli
hastaneleri ziyaret ettikten sonra en sonda Kilis kampına gittik. Direnişçileri
ziyaret ettiğimiz gibi halktan insanlar ile de görüşüp öğrendiklerimizi duyurmak
istedik.
Bizim insanımız bugüne kadar hiçbir zulme
duyarsız kalmamıştır ve bundan sonrada kalmayacaktır.
KATLEDİLENLERİN SAYISI İKİYÜZBİNİ BULDU
Hastanede bulunan yaralılar ve yakınlarıyla görüştünüz. Durumları nedir?
Bugüne kadar televizyonlardan kırk bin insanın
öldürüldüğünü duyuyorduk ama Suriye’den gelen yaralılar bunun iki yüz bini
bulduğunu söylüyorlar. Ayrıca çok fazlada kayıp insan olduğunu söylediler.
Binlerce tecavüz mağdurları var. Şebbihaların
işkence ve tecavüzleri bitmiyor.
HAMA DİYE BİR ŞEHİR YOK ARTIK
İşkence ve
tecavüz askerlerin kendi inisiyatifinden mi kaynaklanıyor yoksa Esad yönetimi
tarafından talimatla mı yapılıyor? Bu konuda bilgi edinebildiniz
mi?
Bizim anladığımız kadarı ile askerler bu kadar
zulmederken yönetim tavsif etmiyor olsaydı açıklama yapardı. Aksine
televizyonlardan da görüyoruz ki işkence had saffaya ulaşmış. Sorunun en net
cevabı uçakların sivil yerleşim yerlerini bombalaması.
Hama’dan gelenler diyor ki; HAMA DİYE BİR
ŞEHİR YOK ARTIK. Bunun sebebi de oğul Esad’ın baba Esad’ın kaldığı yerden devam
ediyor olması.
Rakka, Lazkiye, Tartus ve Ceble ilçesini
gösterip Suriye’de hiçbir şey yok diyorlar. Hâlbuki o şehirler Nusayrilerin
yoğunlukta olduğu bölgeler ve uçaklar oraları bombalamıyor.
Halebin’de yarısı yıkıldı. Yıkıntıların
arasında sağ kalanları da yakaladıklarında ya işkence ediyorlar ya da tecavüz
ediyorlar.
Katliamdan kurtulmak için köylerinden çıkıp 13
gün yürüyen bir aile ile görüştük. Bize çeşitli işkencelerden bahsettiler.
Bunlardan birisi matkap ile insanların kafasının delinmesiydi.
Yani Esad yönetimi silahlı direnişçilerin yanı sıra sivil
halkıda yakaladığı zaman işkence edip öldüyor?
Tabi. İnsanlara zorla “benim ilahım
Esad” dedirtmeye çalışıyorlar. Demeyenlere akıl almaz işkenceler
yapılıyor.
450 İRAN
DEVRİM MUHAFIZI ESİR ALINDI
Suriyelileri en çok üzen konu nedir?
Suriyelileri Esad’ın zulmü ve işkencesi
dışından en çok üzen olaylardan biriside iddialarına göre İran devrim
muhafızlarının da Suriye’ye Esad’a destek için gelmiş olması. Yaralıların
çoğunun dediğine göre kendilerini İranlı keskin nişancılar vurmuş. Ben İranlı
olduklarını nerden biliyorsunuz diye sorduğumda ellerinde şuan 450 tane İranlı
devrim muhafızının esir olduğunu iddia ettiler. Hatta esirlerin arasında
Nasrullah’ın kız kardeşinin yeğeninin de olduğunu iddia ediyorlar.
Kürtleri sorduğumuzda %75’inin direnişi
desteklediğini söylüyorlar. Geri kalanında PKK sempatizanı vs. olduğunu
söylüyorlar.
İranlı keskin nişancıların vurmuş olduğu ve
ayakları kesilen 16-17 yaşında gençler var. Hatta bakılamayacak durumda olanlar
var. Hatta çoğu direnişçilerin içinde bile olmayan insanlar.
Moralleri nasıl?
Yaralılar arasında tekrar ayağa kalkabilecek
insanlar var. Tedavisi tamamlanmadığı halde biran önce kalkıp gitmeyi düşünen
insanlar var. Kızlarımız tecavüze uğrarken onları o halde bırakamayız
diyorlar.
Kolundan yara almış bir gence tekrar dönecek
misin? Diye sordum. Tabi döneceğiz sormanız bile garip diye cevap verdi.
Bombalamadan sağ kurtulan ve çenesi kopan
yaralıya “çok şükür kurtuldun” denince üzülerek “ben
nerde hata yaptımda şehid olmadım” diye cevap veriyor. Gördüğüm kadarı
ile bunu laf olsun diye söylemiyorlar. Zafere inanıyorlar.
- Hastane
dışında bulunan Suriyeli ailelerin durumları nasıl?
Hastane dışında bulunan aileler çok zor
şartlar altında yaşıyorlar. Hatta ziyaret ettiğimiz ailelerin bir kısmı küçük
bir depoya dörde bölmüş ve dört aile birlikte yaşıyorlar.
Canlarını kurtarmak için Kilis’e gelen aileler
ev kiralarını görünce yeni bir acı yaşıyorlar. Kira fiyatları neredeyse 1’e 5
oranında zamlanmış. Aylık 300 tl’den 700’tl’ye kiralar var ve bu evler bir
odalı. Tüm Kilislileri töhmet altında bırakmak istemem ama böyle yapanlar çok
ağır veballer altına giriyorlar.
Normalde Adana’da bile kiralar 200-300 tl iken
Kilis’te fiyatlar 700 tl’ye çıkartılmış.
Daha üzücü olanı ise Suriyelilerin inşaatlarda
günlük 5tl karşılığında çalıştırılıyor olmaları. Bu bize yakışmadı diye
düşünüyorum. İnsanların zor durumlarından faydalanıp bu şekilde kullanmak
üzücü.
- Devletin
desteği ne boyutta?
Devlet gelenleri kampa alıyor. Orda da
ihtiyaçları gideriyor diye biliyorum. AB fonundan yardımda alınıyormuş.
Hastaların masrafları karşılanıyor ama refakatçilerin sorun yaşadıklarını
biliyoruz.
Bu bölgelerde gördüğüm kadarı ile birkaç büyük
dernek dışında faaliyette bulunan kimse yok. İnsanlar devlet yardım ediyor diye
düşünüyorlar galiba. İHH ve Kimse Yok mu Derneği dışında kimseyi göremedim.
Onlarda aşevi ve bir bina açabilmişler. Ulusal çapta onlarca kurum olmasına
rağmen orada kimseyi görememek üzücü.
- Türkiye’ye
bakış açıları nasıl?
Burada yabancılık çekmediklerini
belirtiyorlar. Az önce saydığım olumsuzlukları saymazsanız genel anlamda çok
memnunlar. Kampların açılmasından ve halkın ilgisinden dolayı çokça dua
ediyorlar. Ama buna rağmen ayıplarımızın olduğunu düşünüyorum.
- Neler
yapabiliriz?
Bu insanlara her şeyden önce insanı yardımda
bulunmalıyız. Özellikle hastanede yakınları bulunan refakatçilerin temizlik ve
kıyafet sorunları oluyor. Çocukların ve kadınların özel ihtiyaçları giderilmeli.
Bebeklerin mama ihtiyaçları var.
Kış geldiği için evlerde yakıt sorunları
oluyor. Elektrik sobası kullansalar faturayı nasıl ödeyecekler bunlar hep
sorun.
Kısaca çözüm şu diyebiliriz! Tüm STK’ların bu
kardeşlerimizi ziyaret edip yerinde tespitler yapmalılar. Sonrada ortak
çalışmalar yapıp yardımlarını en kısa sürede ulaştırmalılar.
Suriyelileri en çok sevindirende STK’ların
ziyaretleri ve onların dertleriyle ilgilenmesi oluyor.
MEZHEP SAVAŞI
OYUNUNA DÜŞMEMELİYİZ
- Suriye
konusu kafası hala karışık olanlara mesajınız var mı?
[TD="width: 90"]
FOTO GALERİ
Kilist'deki Yaralı
Suriyeliler
Mazlumun dinine bakmadan
öfkelerimizi ya da tarafgirliğimizi bir kenara bırakıp yardımlarımızı ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmalıyız. Mazlumu kim eziyorsa ona karşı tavır
almalıyız.
Mesela İran ve Lübnan Hizbullah’ı Esad’ın
yanında saf alıyorsa bunu açık bir şekilde kınamakla beraber tüm İranlıları
suçlayıp düşman kabul etmemeliyiz. İran’da yöneticilerinin bu politikasına karşı
duran birçok insan bulunuyor. Batılıların Müslümanlar arasında çıkartmak
istediği mezhep savaşlarına karşı uyanık olmalıyız.
Önyargıları kaldırıp yapmamız gereken işlere
yönelmeliyiz.
ABD ve İsrail öldürürken hiçbir zaman mezhebe
bakmıyor. Müslüman bulduğu herkesi öldürüyorlar. Onların oyunlarına dikkat edip
bozmamız gerekiyor. Irak’taki ve Afganistan’daki tecrübeler göz önünde
bulundurulmalı.
Sonuç olarak yıllardır ülkesine zulmeden ve
uçaklarla bombalayan bir zalimi destekleyenleri kabul edebilir miyiz? Tabi ki
edemeyiz. Ama mezhep savaşlarına dikkat etmeliyiz. İran ve Lübnan Hizbullah’ı bu
oyuna düşüyorlarsa bile bizler bu oyunlara karşı daha dikkatli olmalıyız ve
mazlumun yanında saf almalıyız.
Televizyonlarda alt yazıdan Obama’nın
“İsrail’in savunma hakkını destekliyor” sözü
geçerken ekranlarda yıkıntılar altından çıkartılan Gazze’li bebeklerin
görüntüleri geçiyor. Bunu Obama’ya birinin sorması lazım. İslam ümmetinin mezhep
savaşlarına dikkat edip tek yürek tek bilek olup kuklaları devirdiği gibi
kuklacıları da devirmeye çalışması lazım. Arap baharıyla kuklaların çoğu gitti.
Sıra kuklacılarda.
- Suriye 2
yıldır vurulurken neden Suriye hakkında basın açıklaması tertip etmediniz de
Gazze’nin İsrail tarafından vurulmasının hemen ertesi günü bir basın açıklaması
düzenleme gereği duydunuz?
Suriyelilerde bizim kardeşimiz. Onlara
açıklamalı destekten ziyade insani yardımın öncelenmesi lazım. Zaten konu
hakkında başka platformlar kurularak basın açıklaması yapıldı. Ayrıca salon
programları da yapıldı. Biz bu programlara katıldık. İzledik ve
destekledik.
Zaten bizimde Filistin için yaptığımız basın
açıklamasına camiadan büyük ilgi oldu. Dün Suriye basın açıklaması yapan
platformlar Filistin için ek bir basın açıklaması yapmayı düşünmeden yapmış
olduğumuz programa katıldılar.
Yani herkes ayrı ayrı açıklama yapmak yerine
birbirini destekliyor. Bu konuyu böyle değerlendirmek gerekiyor.
Ayrıca toplumumuzda Filistin için bir
hassasiyet var. Filistin dediğinizde akla ilk olarak Kudüs gelir. Kudüs
dediğiniz zamanda Mescidi Aksa gelir. Mescidi Aksa’da bizim ilk kıblemiz.
Mescidi Aksa’nın muhafızları da Filistinlilerdir yani Gazzelerilerdir.
Hamas’tır. Böyle olunca da bölge hakkında hassasiyetin bu kadar yoğun olması
normaldir.
Hamas mensupları İslam’ı yaşama noktasında
harika insanlar. İslam’ı konuşan değil yaşayan insanlar. Ne yaptıklarını çok iyi
biliyorlar. Ölümden korkmuyorlar.
Gazzeye gittiğimizde İsmail Heniye ile
görüştük. Bize hoş geldiniz konuşması yaparken “Şeyhimiz Ahmed Yasin
şehid edildiğinde oturduk istişare ettik. Önümüze iki seçenek çıktı. Birincisi
yönetimi İsraillilere verip esaret içinde yaşayıp dünyada rahata ermekti.
İkincisi ise onurumuzla acı çekerek beklide şehid olmayı göze alarak izzetli ve
onurlu bir şekilde yaşamaktı. Benim canım İslam’a feda olsun” dedi.
Gazze’de böyle bir lider var. Böyle bir lider alkışlanır ve desteklenir.
ÇOCUKLARIN ÖLMESİ GEREKİYOR
- İsrail’in
Gazze saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gazze denize sınırı olan bir yer. 5 km
mesafede İsrail savaş gemileri burayı sürekli ambargo altında tutuyor ve
istediği zaman balıkçılara taciz atışlarında bulunuyor. Baktığınız zaman havadan
taciz var denizden taciz var.
Biz yemek için dışarı çıkalım dedik. Bizi
misafir eden bacımız güldü ve “burada saat sekizden sonra hayat biter.
Yaşam güvenliğiniz yok” dedi.
İsrail’de yakın zamanda seçim var. Zaten geçen
seçimlerden öncede Gazze’yi vurup binlerce insanı şehid etmişlerdi. Her seçim
öncesi geliyorlar ve sivil halkın üzerine bomba yağdırıyorlar ve çekip
gidiyorlar. Amerika’da aynısını uyguluyor. Haber yorumcularınında dediği gibi
Gazze’nin vurulmasının sebebi bu.
Mısır’da az önce dediğim gibi kuklalardan biri
olan Mubarek devrildi ve Mursi gelince işler değişti. Bunun korkusu da
var.
İsrail’in savunulacak hiçbir yönü yok.
Gazze’ye giden insanı yardım gemisinde dokuz tane Türk kardeşimizi de şehid
ettiler.
Az öncede demiştim televizyonlarda alt yazıdan
Obama’nın “İsrail’in savunma hakkını destekliyor” sözü geçerken
ekranlarda yıkıntılar altından çıkartılan Gazze’li bebeklerin görüntüleri
geçiyor. Nasıl bir savunmadır bu! İsrailli çocukların yaşaması için Filistinli
çocukların ölmesi gerekiyor. Böyle bir anlayış olur mu? Olur. Buda İsrail ve
ABD’ye yakışır zaten.
Doğal olarak da dünya Müslümanları bu alçakça
saldırılara tepki veriyor.
Teknolojinin tüm imkânlarıyla saldırıyorlar.
Ama Gazze’nin yapabildiği sadece füze atmak.
Biz Mirac’ı konuştuğumuz bile Kudüs’ü
konuşuruz. Bu kadar değerlerin olduğu yere Müslümanların duyarsız kalması
beklenemez.
Sütun Haber sitemizi nasıl
buluyorsunuz?
Medyanın içinde birisi olduğum için sürekli
interneti takip ediyorum. Takip ettiğim kaynaklardan biriside Sütun Haber
sitesi. Sütun Haber’in ümmet hassasiyeti olduğunu görüyorum ve bunu takdir
ediyorum. Ağırlıklı olarak İslam dünyasından haber veriyorsunuz. Bunun yanında
Adana’daki gelişmelere de yer vermeniz çok güzel. Adana bu alanda gelişmemiş bir
şehir.
Sütun Haber’in yenilerek devam etmesini
tavsiye ederim. Güncel konulara duyarlı bir sitesiniz.
Okuyucularınıza da şunu söylemek
istiyorum…
Habercinin işi haber vermek. Haberciyi hemen eleştirip etiketlemeyin. Haberci
haberini haber gözüyle yazar ve yayınlar. Haberleri önyargısızca
değerlendirin.
Yorumlar internet ortamında genelde magazin
sitelerinde yapılıyor. Bence yorumlarımızı daha ciddi haberler yazmalıyız. Yorum
yazmaya dikkat edin.
Sütun Haber magazinden uzak ilkeli bir yayın
çizgisine sahip. Okuyucuların yorumlarla desteklemesi lazım.
İlginizden dolayı Allah razı olsun.
Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.