İnsanın Kendi Nefsine Zulmetmesi:
Nefse zulmetmek, Allah’ın yasak ettiği yolda yürümek demektir. Şöyle ki; bir insan ister Allah’a, ister diğer insanlara, isterse kendine zulmetmiş olsun aslında o her defasında kendine zulmetmiş demektir. Çünkü haksızlık yapan, er veya geç o haksızlığın karşılığını görür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Kim bir günah kazanırsa onu sırf kendi aleyhine kazanmış olur.” buyrulmaktadır. Bu açıdan baktığımızda örneğin şirk, inkar, ayetleri yalanlama, ahiret gününe inanmama gibi tutumlar da itikadi açıdan nefse karşı işlenen bir zulüm olarak değerlendirilirler.
“Biz onlara zulmetmedik, asıl onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah’tan başka taptıkları tanrılar, kendilerine hiçbir fayda vermedi. Hatta onların ziyanlarını arttırmaktan başka bir şeye yaramadı.”
“Ayetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin hali, ne çirkin bir ibret levhasıdır!”
Konuya ameli açıdan yaklaştığımızda da görüyoruz ki Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayet-i kerime büyük ve küçük günahlar manasında birçok davranışı “nefse zulüm” içerisinde mütalaa etmiştir. Adam öldürmek, Allah’ın çizdiği sınırları aşmak, kadınları boşadıktan sonra yanlarında tutarak onların evlenmelerine mani olmak vs. bunlar hep kişinin nefsin karşı işlemiş olduğu zulümlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de “nefsine zulüm” tabiri, 2 yerde ism-i fail olarak nefse muzâf halde (Nisa/97, Nahl/28) ayetlerinde geçmektedir. Diğerleri ise fiil-mef’ûl olarak geçmektedir.
Nefse zulüm konusunda Kur’an-ı Kerim’de dikkatimizi çeken bir husus da şudur: Kur’an-ı Kerim’de 4 yerde, işlenen günah dolayısıyla nefse yapılan zulüm itiraf edilerek Cenab-ı Hakk’tan mağfiret dileniyor. Bu dualar Cenab-ı Hakk tarafından icabet görüp kabule mahzar oluyor. Aşağıda meallerini vereceğimiz bu dualarda sanki müminlere örnek bir duanın nasıl yapılacağı öğretiliyor. Önce günahımızı, suçlu olduğumuzu kabul, itiraf ve ikrar edeceğiz, sonra Cenab-ı Hakk’tan mağfiret dileyeceğiz.
Adem (a.s.) ve Havva validemiz yasak meyveyi yedikten sonra pişman olup, Cenab-ı Hakk’tan telakki ettikleri kelimelerle şöyle istiğfar ettiler: “Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
Aynı şeyin Yunus (a.s.)’un duasında da geçtiğini görüyoruz: “Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum.” diye dua etti.”119
Zünnûn, balık sahibi demektir. Burada Hz. Yunus’u ifade etmektedir. Yunus, Peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allah Teala’nın henüz bir izni olmadan kavmini bırakarak ayrılıp gitti ve bir gemiye bindi. Geminin yürümemesi veya batma tehlikesi geçirmesi gibi bir nedenle yolculardan birinin denize atılması gerekti. Kura çektiler, Yunus’a çıktı ve denize atıldı. Denizde kendisini bir balık yuttu. Bir süre balığın karnında Allah’a dua eden Yunus’u balık sahile attı.
Sebe melikesi Belkıs da Allah’tan mağfiret dileyip Müslüman olurken aynı ifadeleri kullanmıştı: “Belkıs, Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum, dedi.”
Konumuzun başında, insan ister Allah’a, ister diğer insanlara, isterse kendi nefsine zulmetmiş olsun, sonuç itibarıyla aslında o kendi nefsine zulmetmiştir. Çünkü insanın işlediği bütün günahlar ancak kendi aleyhinedir, demiş idik. Peki buna göre nefsine zulmeden kişinin durumu nedir? İnsanın kendi nefsine zulmetmesi ile ilgili bütün bu yazdıklarımızdan sonra şu sonuca varabiliriz. İnsanın nefsine zulmü şayet Allah’a şirk koşmasından kaynaklanıyor idiyse Allah Teala bunu bağışlamayacağını Nisa Suresi’nde bize bildiriyor. Şayet kişinin nefsine zulmü başkalarının hukukuna tecavüzden kaynaklanıyorsa, bu kişinin hak sahiplerine haklarını verip onlardan helallik almaktan başka tevbesi bulunmadığı için hiçbir amel bu suçun ve bu günahın azabından kişiyi kurtaramaz. Çünkü hadis-i şeriflerde bize bildirilen, yapılan haksızlıkların kimsenin yanına kâr kalmayacağı, ahiretle Allah Teala’nın mazlumun hakkını zalimden alacağı şeklindedir. Şayet kişinin nefsine zulmü bu iki alanın dışında ise mağfiret talebinde bulunulduğunda Cenab-ı Hakk bu kimseler için çok bağışlayıcı ve esirgeyici olduğunu bildiriyor: “Kim bir kötülük eder veya günah işleyerek nefsine zulmeder de sonra Allah’tan af dilerse, Allah’ı gafûr ve rahîm bulur.”
Selam ve dua ile...
Nefse zulmetmek, Allah’ın yasak ettiği yolda yürümek demektir. Şöyle ki; bir insan ister Allah’a, ister diğer insanlara, isterse kendine zulmetmiş olsun aslında o her defasında kendine zulmetmiş demektir. Çünkü haksızlık yapan, er veya geç o haksızlığın karşılığını görür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Kim bir günah kazanırsa onu sırf kendi aleyhine kazanmış olur.” buyrulmaktadır. Bu açıdan baktığımızda örneğin şirk, inkar, ayetleri yalanlama, ahiret gününe inanmama gibi tutumlar da itikadi açıdan nefse karşı işlenen bir zulüm olarak değerlendirilirler.
“Biz onlara zulmetmedik, asıl onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah’tan başka taptıkları tanrılar, kendilerine hiçbir fayda vermedi. Hatta onların ziyanlarını arttırmaktan başka bir şeye yaramadı.”
“Ayetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin hali, ne çirkin bir ibret levhasıdır!”
Konuya ameli açıdan yaklaştığımızda da görüyoruz ki Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayet-i kerime büyük ve küçük günahlar manasında birçok davranışı “nefse zulüm” içerisinde mütalaa etmiştir. Adam öldürmek, Allah’ın çizdiği sınırları aşmak, kadınları boşadıktan sonra yanlarında tutarak onların evlenmelerine mani olmak vs. bunlar hep kişinin nefsin karşı işlemiş olduğu zulümlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de “nefsine zulüm” tabiri, 2 yerde ism-i fail olarak nefse muzâf halde (Nisa/97, Nahl/28) ayetlerinde geçmektedir. Diğerleri ise fiil-mef’ûl olarak geçmektedir.
Nefse zulüm konusunda Kur’an-ı Kerim’de dikkatimizi çeken bir husus da şudur: Kur’an-ı Kerim’de 4 yerde, işlenen günah dolayısıyla nefse yapılan zulüm itiraf edilerek Cenab-ı Hakk’tan mağfiret dileniyor. Bu dualar Cenab-ı Hakk tarafından icabet görüp kabule mahzar oluyor. Aşağıda meallerini vereceğimiz bu dualarda sanki müminlere örnek bir duanın nasıl yapılacağı öğretiliyor. Önce günahımızı, suçlu olduğumuzu kabul, itiraf ve ikrar edeceğiz, sonra Cenab-ı Hakk’tan mağfiret dileyeceğiz.
Adem (a.s.) ve Havva validemiz yasak meyveyi yedikten sonra pişman olup, Cenab-ı Hakk’tan telakki ettikleri kelimelerle şöyle istiğfar ettiler: “Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
Aynı şeyin Yunus (a.s.)’un duasında da geçtiğini görüyoruz: “Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum.” diye dua etti.”119
Zünnûn, balık sahibi demektir. Burada Hz. Yunus’u ifade etmektedir. Yunus, Peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allah Teala’nın henüz bir izni olmadan kavmini bırakarak ayrılıp gitti ve bir gemiye bindi. Geminin yürümemesi veya batma tehlikesi geçirmesi gibi bir nedenle yolculardan birinin denize atılması gerekti. Kura çektiler, Yunus’a çıktı ve denize atıldı. Denizde kendisini bir balık yuttu. Bir süre balığın karnında Allah’a dua eden Yunus’u balık sahile attı.
Sebe melikesi Belkıs da Allah’tan mağfiret dileyip Müslüman olurken aynı ifadeleri kullanmıştı: “Belkıs, Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum, dedi.”
Konumuzun başında, insan ister Allah’a, ister diğer insanlara, isterse kendi nefsine zulmetmiş olsun, sonuç itibarıyla aslında o kendi nefsine zulmetmiştir. Çünkü insanın işlediği bütün günahlar ancak kendi aleyhinedir, demiş idik. Peki buna göre nefsine zulmeden kişinin durumu nedir? İnsanın kendi nefsine zulmetmesi ile ilgili bütün bu yazdıklarımızdan sonra şu sonuca varabiliriz. İnsanın nefsine zulmü şayet Allah’a şirk koşmasından kaynaklanıyor idiyse Allah Teala bunu bağışlamayacağını Nisa Suresi’nde bize bildiriyor. Şayet kişinin nefsine zulmü başkalarının hukukuna tecavüzden kaynaklanıyorsa, bu kişinin hak sahiplerine haklarını verip onlardan helallik almaktan başka tevbesi bulunmadığı için hiçbir amel bu suçun ve bu günahın azabından kişiyi kurtaramaz. Çünkü hadis-i şeriflerde bize bildirilen, yapılan haksızlıkların kimsenin yanına kâr kalmayacağı, ahiretle Allah Teala’nın mazlumun hakkını zalimden alacağı şeklindedir. Şayet kişinin nefsine zulmü bu iki alanın dışında ise mağfiret talebinde bulunulduğunda Cenab-ı Hakk bu kimseler için çok bağışlayıcı ve esirgeyici olduğunu bildiriyor: “Kim bir kötülük eder veya günah işleyerek nefsine zulmeder de sonra Allah’tan af dilerse, Allah’ı gafûr ve rahîm bulur.”
Selam ve dua ile...