Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kitap tanıtım ve tavsiyelerinizi bu bölümde paylaşabilirsiniz.

Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
s.a.

mehmed alagaş ın alnımdaki ışık - tevhid ve şirk - din gerçeği ve islam isimli 3 kitabını okudum öneririm

bir de okumadıysanız mevdudi nin kurana göre 4 terim isimli kitabını tavsiye ederim.
 
E Çevrimdışı

ebufaris kurdi

Misafir
Dini yeniden ikameye çağrı

mehmet emin akın- medarik yayınları

Müslümanların; batı hayranlığı ve ezilmişlik psikolojisi altında, kimliklerini yitirmeye başladıkları ve benliklerinin derinliklerinde hevaya yenilip ?halis Din?den uzaklaştıkları inkâr edilemez acı bir gerçek olarak yürekleri burkmaktadır. İslam sekülerleştirilmekte ve Müslümanlar, batılı laik sistemlerin yönlendirmesiyle; Kur?an?ın ve Sünnet?in getirdiği akideden ve izzetten uzaklaşmaktalar. Modernizm?in ve liberalizm?in hiçleştirme projelerinde figüran konumuna düşürülen Müslümanlar, bilerek veya bilmeyerek ?Yeniden Tanzimat? ruhunu canlandırmada tehlikeli bir rol üstelenmeye ikna edilmekteler. Müslümanların, Kur?an?ın ahlakından uzaklaşıp İslam?ı ?kültürel bir gösterişçilik? ve ?Millî bir din? haline getirişlerini ve İslamî değerleri saptırmalarını tartışan bu kitap, geleceğin umut kırıcı karanlığına karşı; bir ?iman muhalefeti?nin yeniden ?ikame? çığlığı olma niteliğini taşıyor ve Batılı değer ve yasaların İslam'ı yıkıcı kuşatmasına dikkat çekiyor.



Gerçekten güzel tespitleri var...
 
İ Çevrimdışı

İbnu'l Harise

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Düzeltilmesi Gereken Kavramlar - Muhammed KUTUB - Risale Y. B: 1988
Lailaheillallah,ibadet,kaza ve kader,dünya ve ahiret,uygarlık ve dünyanın imarı gibi önemli kavramları günümüz insanının nasıl carpıttığını ve aynı kavram kargaşası nedeniyle tarihimizde insanların nasıl helek olduğunu tespit ederek bu karmaşanın fitne döneminden beri var olduğunu ve sürekli bir mücadele içinde olunduğunu... bu kavramların dogru temeller üzerine oturmasının önemini dile getirmektedir. Pratiğe dönüşmeyen sözler kimliği belirlemede bir anlam taşımaz..

krisale13.jpg


krisale13.jpg
 
E Çevrimdışı

emirha_K

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi-Mustafa İslamoğlu Düşün Yayınları



Ümmet-i Muhammed’in 1400 küsur yıllık tarihi zaferin, saadetin, îmarın ve yükselişin tarihi olduğu kadar; hezîmetin, felâketin, yıkımın ve çöküşün de tarihidir. Ama her şeyden önce bu tarih İslâmî hareketin tarihidir. Çünkü bu hareketin özünde ‘süreklilik’ vardır.

3 Mart 1924 tarihinde ‘hilafetin ilgâ edilmesiyle ortaya çıkan yeni durum, bir takım yeni kavramların doğmasına sebep oldu. ‘İslâmî hareket’ de bunlardan biri.

Asli hüviyetini çoktan kaybetmiş ve tamamen sembolik bir hâl almış olan ‘hilafet müessesesi’, içeriğinden boşaltılmasına rağmen Müslüman kitlelerin bir çoğu için ümmetin siyasal temsilcisi olma vasfını hâlâ koruyordu. Ne ki, bu da çok sürmedi. Bu kurumdan geriye kalan ‘hilâfet’ unvanı da, Anadolu’daki rejim değişikliğiyle birlikte tarihe karıştı. Belki adından kıvılcım alarak dirilir korkusuna düşen emperyalist güçler, kuru bir unvanı dahi tehlikeli bulmuşlardı.

Hemen ardından parçalanan İslam coğrafyası ve akbabalar gibi koca coğrafyayı bir anda yangın yerine çeviren Batı emperyalizmi, korkunç bir ekonomik, siyasal ve kültürel talana girişti. Dahası bu coğrafyaya, kendisi olmadan da kendi çıkarlarını koruyacak kimseler yerleştirdi.

Değişen yeni şartlarla birlikte evrensel ve çağlar üstü İslâmî mücadelenin seyir çizgisi de değişti. Bu değişikliğe paralel yeni tanımlamalar ortaya çıkmıştı. 1789 Fransız ihtilalinden sonra ivme kazanan ideolojik hareketlerle çalkalanan Batı, kendi dışındaki dünyanın ezilen halklarının tüm değerlerini zorbaca talan ediyordu. İşte böylesi bir ortamda İslâmî hareket söz konusu talana ve onların yerli işbirlikçilerine karşı direnen üçüncü dünyanın tek ciddi hareketi oldu.

Zamana, mekana ve şartlara göre adı değişen bu hareketin hiç değişmeyen yanı ise ilkeleri, nitelikleri ve hedefleriydi. Bunlar her zamanda ve mekanda hep aynı kalmış, özellikle evrensellik ve çağlar üstülük vasıflarını, bugün de olduğu gibi sürekli korumuştur.

Batının iki yüz yıllık sosyal, siyasal ve ekonomik hegemonyasına karşı başkaldırışın bir simgesidir İslâmî hareket. Elbette İslâmî hareketin tek meziyeti dış ve iç sultalara karşı koyuşu değildi. Hem tek başına bu vasıf bir hareketi İslâmî kılmaya yetmezdi. Öyle olsaydı ilkesiz ve düzensiz olarak zulüm ve işgallere karşı ânî bir patlamayla ortaya çıkan kitlesel hareketleri; temeli belli bir ırkın, soyun, kabilenin üstünlüğü fikrine dayalı asabiyetçi hareketleri; zulüm ve sömürüye karşı ezilenleri savunduğunu iddia eden lakin değişmez değerlerden ve erdemli ilkelerden yoksun olan zümrevî ve ideolojik hareketleri de İslâmî saymamız gerekirdi.

Oysa İslâmî hareket, İslâm’ın kendisinden ayrı ve bağımsız değildir. İnsanlığın mutluluğunu amaçlayan İslâm’ın yüce hedefleri, İslâmî hareketin de hedefleridir. Adı üstünde İslâmî hareket, İslâm’ın değişmez İlâhi değerlerinden yola çıkarak, onun reddetmediği bir üslupla insanın ve insanlığın ebedî mutluluğu idealini gerçekleştirmek için vardır. Bu çerçevede yapılacak her şey ve bunları yapan birey, cemaat, devlet vs. gibi kurumsal yapıların tümü İslâmî hareket içerisinde değerlendirilmelidir.

İslâmî hareket tanımı 20. yüzyılın başında kullanılmıyordu. Bu tanıma girmesi gereken Cemaleddin Afgânî’ninki gibi kültürel, Ömer Muhtar’ınki gibi askeri çabalar için bile kullanılmıyordu. Bugün “İslâmî hareket” tanımıyla ifade ettiğimiz şey, yüzyılın ilk çeyreğinde farklı kalıplarla ifade ediliyordu. Anadolu’daki harekete yabancılar “Panislamizm” adını veriyorlardı. Yerliler bunu “İslamcılık” biçiminde Türkçeleştirdiler. İran’da “usûlî” ile ifade edilmek istenilen anlam da buna yakın bir şeydi. Mısır’daki İslâmî kıpırdanmalar ise “es-Sahvetu’l-İslâmiyye” (İslâmî uyanış) deyimiyle adlandırılıyordu. Kuşkusuz bu isimlendirmelerin en ünlüsü ve kıdemlisi Alt Kıtadaki “Müceddidiyye” hareketiydi. Böylece “tecdit-teceddüt” de İslâmî hareketi ifade eden tanımlar arasına girdi.

İslâmî Hareket (el-Hareketü’l-İslâmiyye) tanımının ilk kez Hasan el-Benna’nın güçlü çıkışıyla kullanılmaya başlandığı söylenebilir. Bu tanımı ilk kimin kullandığı konusunda elimizde net bir bilgi yok. Söz konusu tanımın çıkışı ve kullanımı üzerine yaptığımız araştırmalarda ortaya çıkan sonuç, diğer bir çokları gibi İslâmî hareket tanımının da ilk kez Batılılarca kullanılmış (İslamic movement) olabileceği yönünde
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
herkes tavsiyelerini koymuş fakat ben tavsiye istemek için yazıyorum şimdi. bir süredir vaktimi boşa harcıyor gibiyim, internette boş boş saatleri yemektense hiç olmazsa vakti kitaplara vermek daha akıllıca. önereceğiniz kitapları bekliyorum kardeşlerim...
 
Said El Ensariyy Çevrimdışı

Said El Ensariyy

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
herkes tavsiyelerini koymuş fakat ben tavsiye istemek için yazıyorum şimdi. bir süredir vaktimi boşa harcıyor gibiyim, internette boş boş saatleri yemektense hiç olmazsa vakti kitaplara vermek daha akıllıca. önereceğiniz kitapları bekliyorum kardeşlerim...

Ne tür kitaplar istersin kardeşim akide fıkıh hadis vs?...Söyle İnşaAllah sana arşivimden seçeyim
 
Said El Ensariyy Çevrimdışı

Said El Ensariyy

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Yirminin üzerinde editör ve 200’e yakın yazarın bir araya gelerek oluşturduğu İslâm Tarihi ve Medeniyeti Külliyatı 11 Kasım 2018 Pazar günü düzenlenecek olan “İslâm Tarihi ve Medeniyeti Sempozyumu” ile okuyucuyla buluşuyor. İstanbul Fatih İBB Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan sempozyumda eserin tanıtımı yapılacak. Bu alanda araştırma yapanlar için temel kaynak mahiyetini taşıyan eserin 250’ye yakın konu başlığı ile oldukça hacimli bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Yazılar 200’e yakın harita, 1000’in üzerinde görsel ve onlarca tabloyla desteklenmiş. Her cildin sonunda kronoloji, dizin ve zengin bir kaynakça bulunuyor.

Siyer Vakfı ve İslâm Tarihçileri Derneği’nin ortaklaşa yürüttüğü projede tamamen ülkemizin üniversitelerinin İlâhiyat, Tarih ve Edebiyat fakültelerinde görev yapan akademisyenlerimizin telif yazıları yer alıyor. Uzun yıllardır İslâm Tarihi alanında çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mehmet Şeker, Genel Koordinatörlüğünü üstlendiği projenin önemine dikkat çekerek: “İslâm Tarihi ve Medeniyeti projesi aslında Türkiye’de eksikliği hissedilen bir konuydu. Başlattığımız bu projede Türkiye’nin farklı Üniversitelerinden araştırmacılar, kaleme aldıkları konular çerçevesinde geniş bir araştırma yaparak editörlere teslim etti. Birlikte hareket etmenin bereketiyle böylesine bir külliyat yayın dünyasına kazandırıldı. İnşallah bizlerden sonra gelecek genç kuşaklar İslâm Tarihi ve Medeniyeti eserine mühim katkılar yapacak ve daha iyi bir geleceğin inşası için Tarih’i önemseyeceklerdir.” dedi.

15 cilt ve 10 bin sayfadan oluşan İslâm Tarihi ve Medeniyeti külliyatının basımını Siyer Yayınları üstlendi. Projenin ilerlemesinde büyük emekleri olan Siyer Vakfı’nın onursal başkanı Muhammed Emin Yıldırım, “Beşeri ideolojilerin etkisinde kalan Ümmet-i Muhammed’in içinde bulunduğu varoluşsal krizden kurtulabilmesi ve cehalet zincirlerini kırabilmesi için bilime ihtiyaç duyulduğunu fakat akademi ve halk arasındaki iletişimin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için kolektif bir bilinç ve sistematik bir sürecin işletilmesi gerektiğini” söyledi. Yıldırım: “Siyer Vakfı ve Siyer Yayınları’nın da akademi ve halk arasında bir köprü vazifesini gördüğünü” söyledi.

upload_2018-11-2_19-25-27.jpeg







upload_2018-11-2_19-25-27.jpeg



Siyer Yayınları editörü Muhammed Ali Alioğlu bizlerle şunları paylaştı: “2016 yılı itibariyle yayın aşamasına geçen eser, Hz. Peygamber dönemi ile başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar geçen 14 asırlık İslâm tecrübesinin 3 kıtaya yayılan serüvenini akademik titizlik ile ele alıyordu. Görebildiğimiz kadarıyla yalnızca bir eksik yönü vardı, o da harita, resim ve görsellik eksikliği… Yeni dönemde okuyucunun eserden daha fazla istifade edebilmesi, geniş halk kitleleri için eserden istifadeyi arttırma adına yaklaşık 2 yıllık bir süreçte, pek çok kaynak taranarak harita, resim ve görseller temin edilmeye çalışıldı. Yabancı kaynaklardan elde ettiğimiz haritaların ise editör hocalarımızın denetiminde Türkçeleştirmeleri yapıldı. Bu yönüyle çalışma, ayrıcalıklı bir seviyeye kavuşmuş oldu. Ayrıca her görselin altına yerleştirdiğimiz karekod uygulaması ile okuyucu, eserde yer alan harita, resim ve benzeri görsellerin farklı boyut ve renklerdeki daha detaylı hallerine kolaylıkla ulaşabilecekler. Kısaca söylemek gerekirse bu eserin hem içerik hem de baskı kalitesi bakımından ülkemizdeki nitelikli eser ve yayıncılık alanında belli bir seviyeye ulaşıldığının önemli bir göstergesi olacağını düşünüyoruz.”

11 Kasım 2018 Pazar günü saat 09.30’da İstanbul Fatih İBB Ali Emiri Kültür Merkezinde başlayacak olan İslâm Tarihi ve Medeniyeti Sempozyumu’nun açılış konuşmalarında başta Prof. Dr. Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Eski Başkanı) ve Prof. Dr. Ali Muhiddin Karadaği (UMAD İslam Dünyası Âlimler Birliği Genel Sekreteri) olmak üzere birçok değerli katılımcı bulunacaktır. Sempozyumda ise Prof. Dr. Mustafa Fayda, Prof. Dr. Adnan Demircan, Prof. Dr. Rıza Savaş, Prof. Dr. Hanefi Palabıyık, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan ve birçok akademisyen sunumlarını yapacaklar.
 

Ekli dosyalar

  • IMG_20181102_192742.jpg
    IMG_20181102_192742.jpg
    336.1 KB · Görüntüleme: 120
Tevhid38 Çevrimdışı

Tevhid38

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
On yargılı yaklaşmak istemiyorum ama bu din arablara indi onların kültüru ve dili uzerine eğer içerisinde arab âlimlerden nakiller yoksa eksik demektir. Hele de açılisa gelen isimleri düşünürsek ki Mehmet görmez Mehdi as hadislerini inkar eden birisidir diğeri de malum âlimler birliği denen kurulus demokrasi ve rejimleri benimsemis bir yapi.
Allah Resulün daveti tagutlara kufretmeyi emreder güzel ahlaka davet eder. İsmi geçen akademisyenler bu konuda ne kadar hassas diye insanin içine bir şüphe düşüyo.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
On yargılı yaklaşmak istemiyorum ama bu din arablara indi onların kültüru ve dili uzerine eğer içerisinde arab âlimlerden nakiller yoksa eksik demektir. Hele de açılisa gelen isimleri düşünürsek ki Mehmet görmez Mehdi as hadislerini inkar eden birisidir diğeri de malum âlimler birliği denen kurulus demokrasi ve rejimleri benimsemis bir yapi.
Allah Resulün daveti tagutlara kufretmeyi emreder güzel ahlaka davet eder. İsmi geçen akademisyenler bu konuda ne kadar hassas diye insanin içine bir şüphe düşüyo.
Ben bunların içinde Muhammed Emin Yıldırım hoca yer aldığı için paylaştım. Ki o da gereken açıklamayı aşağıda yapmış. İlla hepsi doğru diye bir şey yok. Ama forumda bundan faydalanacak insanlar olduğu kanısındayım. Allah ümmete faydalı kılsın
15 cilt ve 10 bin sayfadan oluşan İslâm Tarihi ve Medeniyeti külliyatının basımını Siyer Yayınları üstlendi. Projenin ilerlemesinde büyük emekleri olan Siyer Vakfı’nın onursal başkanı Muhammed Emin Yıldırım, “Beşeri ideolojilerin etkisinde kalan Ümmet-i Muhammed’in içinde bulunduğu varoluşsal krizden kurtulabilmesi ve cehalet zincirlerini kırabilmesi için bilime ihtiyaç duyulduğunu fakat akademi ve halk arasındaki iletişimin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için kolektif bir bilinç ve sistematik bir sürecin işletilmesi gerektiğini” söyledi. Yıldırım: “Siyer Vakfı ve Siyer Yayınları’nın da akademi ve halk arasında bir köprü vazifesini gördüğünü”
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
On yargılı yaklaşmak istemiyorum ama bu din arablara indi onların kültüru ve dili uzerine eğer içerisinde arab âlimlerden nakiller yoksa eksik demektir. Hele de açılisa gelen isimleri düşünürsek ki Mehmet görmez Mehdi as hadislerini inkar eden birisidir diğeri de malum âlimler birliği denen kurulus demokrasi ve rejimleri benimsemis bir yapi.
Allah Resulün daveti tagutlara kufretmeyi emreder güzel ahlaka davet eder. İsmi geçen akademisyenler bu konuda ne kadar hassas diye insanin içine bir şüphe düşüyo.

İsim konusuna bir şey demiyorum, ama ilmin ırk ile hiç bir bağlantısı yok. Arap dil bilimini Araptan çok Acem geliştirmiştir. Sibeveyh Farisidir. Zemahşeri Türktür. Hadis alimlerinin çoğu Farisi ve Türktür, adlarını anmaya gerek yok sanırım. Şahsen ben de Arap alimleri çok seviyorum, Arapça'nın beni çok etkilediği için, ama ilmi konuda onlara sırf ırklarından dolayı bir üstünlük atfetmek haksızlıktır ve temelsizdir.

Bu din Araplara inmedi, bu din Arap olan 7. yüzyıl Arap yarımadasına indi denilebilir sadece. Resulullah (s.a.v.) zamanında yaşamayan bugünkü Arapların bundan hiç bir çıkarları yoktur. Dilden faydalandıklarını bile söylemek zor, çünkü çoğu Fusha'yı Acem gibi ancak okuyarak öğreniyor.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt