Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Kıyamet Alametleri -01- 02

H Çevrimdışı

Huzeyfe

Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter.
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم

Hamd alemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam mücahidlerin önderi olan Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e olsun.

Allah-u Teâlâ’nın izni ile ahiret yurdu ile ilgili zincirleme olarak, kıyamet alametlerinden başlayıp ölüm ve sonrası, haşir, havuz, hesap, mizan, sırat ve cennet yada cehennemle son bulan ahiret yolculuğuna çıkacağız.

Ahiret yurdu ile ilgili bilgi sunulurken, sadece kültürümüz, bilgimiz artsın yada hikaye dinler gibi teselli olmak için değil, imanımızın tamamlanması, artması ve yaşantımızda kendimize çeki düzen vermemiz amaçlanır.

Dikkat edilirse imanın şartlarından biride ahiret gününe iman etmektir.

Mekke döneminde Hz. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) on üç sene boyunca Tevhid ile beraber ahirete iman etmeyi öğretmiş ve bunun için mücadele vermiştir.

Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi, bir gün gelecek ve zerre kadar dahi olsa, yaptıklarımdan hesaba çekileceğim. Hayır ise mükafatını, kötülük yapmışsam cezasını çekeceğim! diyen bir mü’min, Allah’a şirk koşabilir mi? Yalan dolan, sahtekarlık, ihanet ve zulüm işleyebilir mi? Dinini dünya karşılığında satabilir mi?!!

Ahirete iman etmiş bir mü’min karıncayı bile incitmez. Kâfirleri hasat biçer gibi biçmeye giden Hz. Süleyman ve ordusu, karıncaları bile incitmemişlerdi.

“Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca; Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi.” (Neml, 18)

Dikkat edilirse karınca “farkına varmadan” diyor. Oda biliyor ki bu mübarek tevhid ordusu zulmetmez. Çünkü Allah’a ve ahirete iman ediyorlar.

Allah'a ve ahiret gününe imandan; güzel amel, ihlas, tevekkül (Allah'a güven), zühd, Allah sevgisi ve doğruluk doğar. Bunun yanı sıra ahiret gününe iman, kişinin kendi kendini hesaba çekmesini, düşünmeyi, tefekkürü, olanlardan ibret almayı, Allah'tan korkmayı ve O'nun hakkında ümitli olmayı (havf ve recayı) gerektirir.

Allah'tan ve ahiret gününden habersizlik de, küfür, nifak (münafıklık), günahkarlık, hainlik, kıskançlık (hased), kendini beğenmişlik, büyüklenme ve gösteriş gibi bütün çirkinliklerin ana kaynağıdır.

Kur'an-ı hakim üzerinde güzelce düşündüğümüzde, onun hiç bir sahifesinde şanı yüce olan Allah'tan ve ahiret gününden söz edilmeden geçildiğini göremeyiz. Yine sünnet naslarını (metinlerini) incelediğimiz zaman da, Allah inancı veya ahiret inancı ile ilgisi bulunan çok sayıda hadis ile karşılaşırız. Çünkü bu iki temel ilke, peygamberlik (risalet) müessesesinin eksenini oluşturmaktadır.

Yüce Allah şöyle buyuruyor;

"Medyen halkına, kardeşi Şuayb'ı gönderdik. O "Ey milletim, Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut besleyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi." (Ankebut, 36)

"Ey iman edenler! Andolsun ki, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Rasûlullah en güzel örnektir." (Ahzab, 21)

Kıyamet alametleri, küçük, orta ve büyük diye üçe ayrılırlar. Küçük alametler meydana gelmiş, şu an meydana gelmekte olan ve gelecekte meydana gelecek olanlar diye yine üçe ayrılırlar.

Meydana Gelmiş Küçük Kıyamet Alametleri

İlki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in gönderilişidir. Şöyle buyurur; “Ben ve kıyamet bu şekilde gönderildik. Şehadet ve orta parmağı ile işaret etti.” (Buhari ve Müslim)

Yine küçük alametlerden biri de, ayın yarılmasıdır. Müslim’in rivayet ettiği hadiste, Mekke halkı, peygamberimizden ayı ikiye bölecek bir mucize istemişlerdi. Bunun üzerine onlar için ayı yarmıştı. Ama yine de iman etmemiş ve bu “devam edegelen sihirdir” demişlerdi.

Alametlerden biri Hicaz diyarından ateşin çıkışıdır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “Hicaz’da çıkıp Busra’da develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmaz.”

Busra şu anda Suriye topraklarındadır. İmam Kurtubi derki; Doğru sözlü Peygamberin haber verdiği gibi bu mucize Hicri 654 yılında vuku bulmuş, Hicazda çıkan bu ateşi, Şam diyarındakiler görmüşlerdi.

Hz. Ömer’in şehid edilerek öldürüleceği, Mısır’ın fethedileceği, kendisinden sonra Kureyş’ten on iki halife geleceği, Hz. Osman’ın şehid edileceği, Müslümanlar arasında savaşın kopacağı (Hz. Ali döneminde vuku bulmuştur.) Kargaşaların ortaya çıkması gibi alametler meydana gelmiş ve bitmiş olan alametlerdir.

Vuku Bulmuş ve Halen Devam Eden Alametler

Huzeyfe (radıyallahu anhu) anlatıyor; Bir gün Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ayağa kalktı ve olacak olan bütün kıyamet alametlerini saydı. Ezberleyebilen ezberledi, unutan kişilerde unuttu. (Müslim)

Bahsettiği alametlerden biri şudur; “Gecenin zifiri karanlığı gibi her tarafı kaplayan fitneler gelmeden evvela, salih amelleri işlemekte acele ediniz. Öyle ki adam mü’min olarak sabahlar, Kâfir olarak akşamlar. Mü’min olarak akşamlar, Kâfir olarak sabahlar. Ve dinini az bir dünyalık karşılığında satar.” (Müslim)

Bu acayip durumu açıkça müşahade etmekteyiz. Müslümanların dinleri her şeyin üstünde olması gerekirken, her şeylerini bu yüce din için feda etmeleri gerekirken bakıyorsunuz az bir dünya karşılığında satabiliyorlar. Adam sabah mü’min iken öğle vakti demokratik seçimlere katılıp küfre bulaşıyor. Tağut’un yanında görev yapan bir din adamı, işi aşı elinden gitmesin diye Allah’ın dinini tahrif edebiliyor yada gizleyebiliyor. Cihad beldelerinde bir casus yüz veya iki yüz dolar karşılığında mücahidleri şehit ettiriyor yada yakalattırıyor. Yüz dolar maaş karşılığında tağutun istihbaratı ahiretini az bir paha karşılığı satabiliyor. Bir kıza aşık olmuş bir genç, kız için dinini bırakabiliyor. Bunların misallerini çoğaltmamız mümkün. Bu gün öyle bir riddet akımı var ki, onlara savaş açacak Ebu Bekir’ler yok. İnnalillah ve innaileyhiraciun.

Bu fitnelerden bir tanesi gariplik fitnesidir. Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadiste Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “Din garip olarak başladı ve başladığı gibi garip olarak sona erecektir. Gariplere ne mutlu.” (Müslim)

Bugün Müslümanlar dünyada en garip günlerini yaşamaktalar. Onları barındıracak, koruyacak devletleri kalmamıştır. İslam ahkamı, yaşadığımız coğrafyada devlet yönetiminden, siyasetten, yargıdan, emniyetten, eğitimden, medyadan, ekonomiden ve kültürden uzaklaştırılmış yerine Avrupa’dan alınan yasalarla değiştirilmiştir. Zulme uğrayan, ezilen, sömürülen öldürülenler hep müslümanlar…

İslam ümmetinin hali zelil, acı ve garip bir hal almıştır. Tıpkı yağmurla karışık rüzgarın estiği bir gecede sağa solan savrulmuş ve büzüşmüş koyun sürüsüne benzemektedir. Dinine sahip çıkan kişi kendi kendine şunu sorar; Zamanında üç kıtaya hükmetmiş, Rabbi Allah, Önderi Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ve yasası kuran olan ümmet bu ümmet midir?!!

Tirmizi’nin rivayet ettiği hadiste efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki; dinini elinde tutan kişi kor ateşi elinde tutan kişiye benzeyecektir.” Bugün yaşadığımız durum bunu gösterir. Dinini yaşayanlara ne mutlu…

Diğer alametler: Hz. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “İlmin kaldırılması, cehaletin yaygınlaşması, zinanın çoğalması, içkinin çok içilmesi, erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması hatta elli kadına bakan bir erkek olması kıyamet alametlerindendir.” (Buhari ve Müslim)

İlmin kaldırılması, âlimlerin vefat etmesiyle gerçekleşen bir durumdur. Buhari’nin rivayet ettiği hadiste Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “Allah-u Teâlâ kullardan ilmi söküp almaz. Fakat ilmi, âlimleri almakla alır. âlimleri bırakmadı mı insanlar cahil önderler edinirler. Soru sorulurlar, ilimsiz fetva verirler böylece hem saparlar hemde saptırırlar.”

Bugün islam ümmetinin yaşadığı musibetlerden bir tanesi de, sahada Rabbani âlimlerin azlığı ve yerlerine ahiretini dünya karşılığında satmış, ilmini para kazanma kaynağı yapmış bilgi hammallarının yada cahil hocaların varlığıdır. Özellikle coğrafyamızda misallerini daha sık görürüz. Bu hoca kesimi dinimizin en hassas noktalarında fetva vermeye başlayınca musibetler baş gösterir. Şirki tevhid, bidati sünnet, haramı caiz, siyahı beyaz tanıtırlar.

Bu gün cihad yoktur çünkü cihad devlet başkanının izni ile gerçekleşir!!. Demokratik seçimlerde oy atmak vaciptir oy atmayanlar Allah katında vebal sahibidirler!!. Laik düzenin okuluna çocuğunuzu gönderebilirsiniz yoksa cahil kalırlar!!. Askerlik çağına gelmiş bir genç askerliğe gidebilir çünkü buna mecburdur!!. Okula giden bir kız başını açabilir çünkü zaruret söz konusudur!!. Bankalardan kredi çekip konut alabilirsiniz çünkü ihtiyaç meselesidir!!. Muhakkak bir tarikata girmeniz lazım çünkü şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır!!. Nur risalelerini okumak kuran kadar sevaptır çünkü üstada ilham yoluyla verilmişlerdir!!. Bu gibi örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Elimize Kuran ve Sünnet’i selefi salihin anlayışı üzere alıp ölçü edinmezsek, bu cehennem kapılarındaki davetçiler bizleri cehenneme yuvarlarlar…

Hadise devam edelim; Zinanın çoğalması, içkinin çok içilmesi şu an müşahade ettiğimiz musibetlerdendir. İçki ve zina on beş yaşına ulaşmış çocuklara bile sirayet etmiştir. Laik düzenin televizyonundan tutun gazetesine, okulundan tutun sinemasına, pazarından tutun reklamlarına kadar bu iki iğrenç unsuru yaygın hale getirmeye çalışmaktalar.

İçkiyi üreten, affınıza sığınıyorum genel evleri açan, barlara ve meyhanelere ruhsat veren, sonrada bu müesseselerden vergi toplayan bu düzen değil midir?

İçki ve zina toplumları yıkan, azizken zelil kılan, efendi iken köle yapan, insanları sadece eğlence ve cinsel ihtiyacı giderme yolunda çabalayan hayvanlar yığınına çeviren iki unsur değil midir?. İslam ümmetini savaşarak yıkamayan batılılar ve Yahudiler, bu iki habis unsuru ümmete sokup yayınca İslam topraklarını işgal ettiler ve sömürmeye başladılar.

Kadınların çoğalıp erkelerin azalması konusu günümüzde artık gördüğümüz bir gerçek. Ve bu olay öyle bir hale gelecek ki, bir ailede elli kadın olurken erkek sayısı sadece bir olacaktır. Elli kadına bakan sadece bir erkek!..

Allah (azze ve celle)’den dileğim bu okuduğumuz şeylerden ibret almamız ve amelimize iyi yönde aksetmesidir. İnşallah gelecek sayıda konumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

Musa Ebu Cafer
 

Ekli dosyalar

  • kiyamet-alametleri-01.pdf
    76.2 KB · Görüntüleme: 330
H Çevrimdışı

Huzeyfe

Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter.
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم
Kıyametin küçük alametlerinden başka bir tanesi de güvenin yitirilmesi ve ehil olmayan kimselere görev verilmesidir.

Ebu Hureyre rivayet ediyor; Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlara bir şeyler anlatırken, Bedevi bir adam girdi. Ey Allah’ın Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacaktır? dedi. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) konuşmasına devam etti ve Bedeviye cevap vermedi. Konuşmasını bitirdikten sonra dedi ki; “Az önce kıyameti soran nerede?”

Bedevi; İşte buradayım Ey Allah’ın Peygamberi! deyince; Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem); “Güven yitirilince kıyameti bekle!” buyurdu.

Bedevi; Yitirilmesi nasıl olacak Ey Allah’ın Peygamberi! deyince; Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem); “Eğer yönetim ehil olmayana verilirse kıyameti bekle!”buyurdu. (Buhari)

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in haber verdiği gibi şuan bu acı hali yaşıyoruz. Müslümanların başlarına raşid halifelerden sonra çoğu zaman ehil olmayan yöneticiler geçmiştir. Hilafetin saltanata dönüşmesi, son asırda hilafetin kaldırılıp yerine küfrü sembolize eden laikliğin getirilmesi, müslümanların kanlarını emerek beslenen diktatörlerin gelmesi, Allah-u Teâlâ hükümlerinin kaldırılıp yerine küfür kanunlarının getirilip tatbik edilmesi, yönetime ehil olmayan kimselerin geçirilmesi sebebiyledir.

Bu konuyla ilgili Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır; “İnsanların üzerine aldatıcı seneler gelecektir. Yalancı doğrulanacak, doğru olanlar yalancı sayılacak, hain kimseler güvenilir, güvenilir kimseler hain sayılacak ve aşağılık kimseler konuşacaktır.” Ey Allah’ın Rasûlü! Bu aşağılık kimseler kimlerdir? diye sorduklarında; “Ahmak kişilerin insanların genel işlerinde konuşmalarıdır” buyurdu. (Buhari)

Bu hadis halimizi dile getiriyor. Şu an siyasetçilerin konuşmalarının geneli yalan üzere kurulu. Devlet kademelerinin geneli İslam ve müslüman haini kimselerden müteşekkil. Dikkat edilirse müslümanlara musallat olmuş bu yöneticiler İslam ahlak ve öğretilerinden uzak. İnna lillah ve inna ileyhi raciun.

Başka bir alamet; Küfür milletlerinin birleşip İslam ümmetine saldırmalarıdır. Bu konuyu bir hadiste Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu şekilde tanıtıyor: “Yakında aç olanların yemek tabağına toplanıp üşüştükleri gibi (Küfür) milletleri de, size karşı toplanıp üşüşeceklerdir. Dediler ki: O gün sayımız azmı olacak Ey Allah’ın elçisi? Dedi ki: Hayır o gün sizler çok olacaksınız ancak suyun üzerindeki çer çöpler gibi olacaksınız. Allah-u Teâlâ düşmanlarınızın kalbinden (size karşı) korkuyu alacak, kalplerinize zaafı yerleştirecektir. Nedir o zaaflık ey Allah’ın Peygamberi? diye sordular. Dedi ki: O, dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.” (Ebu Davud)

Dünya geneline bakalım. Özellikle İslam coğrafyasını incelediğimizde kalbimizi sıkacak, gözlerimizi yaşartacak tabloyla karşılaşırız.

Sömürülen ümmetimiz, öldürülen ümmetimiz, esir edilen ümmetimiz. Domuzların ve maymunların torunları olan Yahudi’ler, haçın kulları Hristiyan’lar, ineğe tapan Budistler ve bunlara yardım eden aşağılık mürtedler her alanda İslam ümmetine musallat olmuş zulmediyorlar. Allah-u Teâlâ’nın bu ümmete bahşettiği yer altı ve yer üstü zenginlikler Yahudi, Hristiyan ve mürtedlere peşkeş çekilmiş, kendi ideallerinde kullanmaktadırlar.

Abdullah Azzam (rahimehullah)’ın dediği gibi “Her bir müslüman bir kova su dökecek olsa, İsrail’i sel götürürdü.”

Müslümanların sayısı az değil ama suyun üzerindeki çer çöpün durumu ne ise onların durumuda malesef böyle olacaktır.

Bunun sebebini efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hadiste beyan ediyor; kalplerin zayıflaması, gevşemesi ve çözülmesi. Kalp dedi, çünkü organların kralı kalptir. Efendimizin beyan ettiği gibi bu et parçası düzelecek olsa bütün organlarda düzelir. Ama bu et parçası bozulacak olursa organlarda bozulur. Kalbe dünya sevgisi ve ölüm korkusu hakim olunca zayıflayıp gevşemeye başlar.

Kişi ölümden neden korkar? Veya dünyayı neden çok sever?

İşin arka perdesinde Allah sevgisinin azalması, iman zayıflığı ve kulu her taraftan kuşatan günahlar yatmaktadır.

Halit Bin Velid (radıyallahu anh), Rumlara: “Vallahi sizlere, hayatı sevdiğiniz kadar ölümü seven bir kavim getirdim” demişti.

Ebu Ubeyde Bin Cerrah (radıyallahu anh) Şam bölgesinin komutanı iken, Halife Ömer (radıyallahu anh) onu ziyaret eder. Evine girdiğinde evinde kılıç, kalkan, at semeri, hasır ve tabak tas görünce sorar: Eşyaların nerde ey Ebu Ubeyde?

Ebu Ubeyde: “Eşyalarım bu kadar, bunlar bana dünyamda yeterlidir” deyince, Ömer (radıyallahu anh): “Vallahi hepimiz değiştik, sadece sen değişmedin Ey Eba Ubeyde!” der.

Sahabeyi kiramın durumu buydu. Dünyaya bu kadar değer veriyorlardı. Çünkü öğretmenleri, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) böyle yaşamıştı, onları böyle yetiştirmişti. Daha sonra müslümanlar mal yığıp biriktirmeye başlayınca, dünya nimetlerine dalınca, gerileme ve çöküş devri baş gösterir. İslam hilafetinin Bağdat’ta Tatarlar’ın eliyle yıkılması, müslümanlardan en az bir milyonun öldürülmesi, dünya sevgisi ve ölüm korkusundan başkasımıdır?

Emeviler, Abbasiler ve Osmanlı imparatorluğunun yıkılması, dünya sevgisi ve ölüm korkusuyla değilmiydi?

Raşid halifelerin hemen akabinde halifelerde ve müslümanlarda israf, lüks hayat ve dünya debdebesi baş gösterir, dünyaya sarıldıkça ahiretten o oranda uzaklaşmaya başlarlar.

Emevi sultanlarından Süleyman bin Abdulmelik hacca gider. Mekke’ye vardığında, “sahabeyi kiramdan kimse kalmadı mı?” diye sorar.

“Sahabeden kimse kalmadı” derler. “Sahabeye yetişmiş tabiinden kimse varmı?” diye sorar.

“Tavus kaldı” derler. Onu çağırtır, Tavus (rahimeullah) gelir.

Gelirken ona selam verir ama “Ey Mü’minlerin Emiri!” demez. Ayakkabısıyla halıya basar ve yanında oturur.

Sultan: “Bana karşı bu sert duruşunun sebebi nedir ey Tavus?, içeri girdin bana emirul mü’minin lakabıyla hitap etmedin, ismimle hitap ettin. Ayakkabılarını halımın kenarına koydun!” der.

Tavus: “Allah-u Teâlâ Peygamberlerine hitap ederken Ey Nuh! Ey İbrahim! diye adlarıyla hitap etmiştir. Bende sana annen ve babanın sana koydukları isminle hitap ettim ve bu konuda sana karşı hata yapmadım.

Sana “Emirul Mü’minin” demedim çünkü bütün müslümanlar seni kendilerine emir olarak görüp görmediklerini bilmiyorum. Müslümanlar seni kendilerine emir olarak görmüyorlarsa seni bu lakapla çağırmam yalan olur.

Ayakkabı meselesine gelince, ben günde beş defa Allah-u Teâlâ’nın huzurunda ayakkabımla namaza duruyorum, Allah-u Teâlâ bana kızmıyor!” der.

Dedi ki: “Ey Tavus ne oluyor bize dünyayı seviyor ve ölümü kötü görüyoruz?”

Dedi ki: “Çünkü sizler dünyanızı onarıp ahiretinizi harap ettiniz. İnsanın tabiatı onarılmış yeri bırakıp harap olmuş mekana gitmeyi kötü görür.”

Dedi ki: “Allah’ın huzuruna gidişimiz nasıl olacak ey Tavus?”

Dedi ki: “Mü’min kimse, uzun süredir ailesinden uzak olan birinin ailesine kavuşması gibi gider. Ama günahkar kimsenin misali, tıpkı kaçmış asi bir kölenin yakalanıp efendisine götürülmesi gibi olacaktır...”

İşte bu kıssa bizlere kişinin neden dünyayı sevip ölümden nefret ettiğini gösterir.

Kıyametin Başka Bir Alameti, Polislerin Çoğalması, Kadınların Örtü ve Hayadan Uzaklaşmaları.

Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Cehennem ehlinden iki sınıf vardır ki, onları görmem. Ellerinde inek kuyruğu gibi kırbaçlarla insanlara vururlar. Birde, giyinik ama çıplak, yürürken sağa sola meyleden hem de kendilerine meylettiren, saçları deve hörgücü gibi olan kadınlar. Bunlar cennete girmeyecek ve kokusunu da bulamayacaklardır. Halbuki onun kokusu şu kadar mesafeden hissedilir.”(Müslim)

Bu hadisin tezahürünü zalim tağutların düzenlerini ayakta tutmak için karşı duran insanlara sopa atarak, işkence ederek sağlamaya çalışan tağut kolluklarının icraatlarında ve günbe gün kadınların fitnelerini büyütmek için icad edilen moda ve elbise modellerinde görmekteyiz.

Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Benden sonra erkeklere, kadınlardan daha büyük bir fitne bırakmadım” (Taberani)

Bugün toplumların ahlaki çöküşe uğramaları ve zelil bir duruma düşmelerinin altında yatan önemli ve etkili unsurlardan biri, kadınlardır.

Başka bir alamet; insanların ellerinde malın çoğalıp zenginleşmeleri. Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Mal çoğalıp taşmadıkça ve adam malının zekatını çıkarıpta verecek birilerini bulmadıkça, kıyamet kopmayacaktır.”(Buhari, Müslim)

İlim ehlinden bazıları bu alametin Raşid halifelerden sayılan Ömer Bin Abdul Aziz (radıyallahu anh) döneminde meydana geldiğini söylerler.

Başka Bir Alamet, Fırat Nehrinin Altından Altın Çıkması

Rasûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Fırat nehri altında altının olduğu bir dağın üzerinden çekilmedikçe kıyamet kopmaz. İnsanlar onun için birbirleriyle çarpışırlar. Her yüz kişiden doksan dokuzu ölür. Çarpışan her bir kişi, “umarım ki kurtulan ben olurum” der.” (Buhari, Müslim)

Başka bir hadiste efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Fırat nehri altında altın hazinelerin olduğu bir yerden çekilecektir. Ona hazır olan kişi ondan bir şey almasın!” (Buhari)

Daha başka alametler vardır. Ancak konunun uzamaması için kaynaklarını yazmadan onları kısaca zikredeceğim;

Zamanın yakınlaşması (zamanın bereketsiz ve çok çabuk geçmesi), çıplak yalın ayak ve çobanların yüksek bina yapımında yarışmaları, ticaretin çoğalıp yayılması, yalan şahitliğin çoğalması, faizle alış verişlerin çoğalması, erkeklerin kadınlara benzemeleri ve kadınların erkeklere benzemeleri, depremlerin çoğalması, rahim akrabalığı bağını koparma, sadece bilinen tanıdık olanlara selam verme, peygamberlik iddia eden yalancıların çoğalıp ortaya çıkmaları, müziğin ve müzik aletlerinin çoğalıp helal görülmesi, camilerin süslenip onlarla böbürlenmeleri, cariyenin efendisini doğurması, şirkin zuhur edip arap yarım adasında putlara tapılması, kötü komşuluk, cimriliğin çoğalması, salih ve hayırlı mü’minlerinn yok olmaları, sünnetlerin hafife alınıp terkedilmesi, yalanın çoğalıp haberleri naklederken doğru nakletmemek, ani ölümlerin çoğalması, belaların çoğalıp ölümün temenni edilmesi, gibi alametler kıyametin küçük alametleridir.

Bu anlatılan bütün alametler ortaya çıkmış ve şahit olduğumuz alametlerdir. Rabbim cümle mü’minleri anlatılan kötü hasletlerden arındırsın ve razı olduğu kullarından eylesin.

Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

Musa Ebu Cafer
 

Ekli dosyalar

  • kiyamet-alametleri-02.pdf
    76.4 KB · Görüntüleme: 242
Üst Ana Sayfa Alt