Son günlerde gündeme bir de “kokulu başörtüsü” herzesi sokuldu. Bu herzeye hele ki, Müslüman hanımefendilerin hemen hemen tamamına yakını ilgi göstermiyorlarmış, Elhamdülillah bu tavır sevinilecek bir duruştur.
Herhangi bir giysi (ister başörtüsü olsun isterse pardesü, çarşaf hatta ayakkabı bile olsa) eğer etrafa koku saçıyorsa böyle bir giysiyi evden dışarı çıkarken giymek haramdır. Neden haramdır? Arzedeyim.
Koku, insanın şehvetini tahrike vesile olan âmillerdendir.
Peygamberimiz (sa.v.) Efendimiz câmiye giden kadınlara bile koku sürmeyi yasaklamıştır. Câmi için bile olsa dışarıya çıkarken koku sürünen kadının derhal evine drönüp, boy abdesti alarak taharetlenmesini emretmekte, gusül etmedikçe namazının kabul olunmayacağını bildirmektedir. (Nesai, Zinet 36, Ahmed İbni Hanbel, Müsnet: C/2. 246)
Bir başka hadis-i şerifin meali şudur:
“Herhangi bir kadın ki, koku sürünerek evinden çıkarsa ve kokusu (karşılaştığı kimselere) ulaşsın diye bir toplulukla karşılaşırsa, o kadın zina etmiş gibi olur.” (Nesai: c/2, sf: 284. Ebu Dâvud: c/2. sf: 192. Tirmizi: c/4. sf: 17. Hakim: c/2., sf: 396. İmam Ahmed: c/4. sf: 400)
Koku sürünerek evden dışarı çıkmanın yasaklanmasının gayesi, kokunun şehveti tahrik etmesindendir. Kadın ancak evinde beyine karşı kokulanır, süslenir, hoş bir görüntü arzeder. Anonim kullanılmaya yönelik her davranış haramdır, cehennem ateşi olur. Yuvaların yıkılmasına, üryanlığın ölçü tanımaz hâle gelmesine sebep olur.
Peygamberimiz, câmiye giden kadınlara bile kokulanmayı yasakladığına göre, komşuya, çarşıya pazara ve evden dışarıya çıkışlar bundan daha tehlikelidir. Hatta günah bakımından birinciden daha tehlikelidir. Öyle ise, Müslüman hanımefendiler evden dışarı çıkarken tesettürünü ihmâl etmemeli, koku sürünmüş hâlde dışarı çıkmaktan kaçınmalıdır. Zira bu hâl, başka erkeklerin dikkatlerini üzerine celbetmeğe ve onların şehevi hislerini harekete geçirmeye sebep olabilir.
Kokulu elbisenin evden dışarı çıkarken giyilmesi asla câiz değildir. “Kokulu başörtüsü” de bu kategoridedir.
Gelelim başörtüsüyle ilgili diğer hususlara:
* Başörtüsü: Baş, gerdan ve göğüs örtüsüdür. Bununla kadın, fitne olabilecek yerlerini örter. Kendini şehevi bakışlara mâruz bırakmaz.
* “Başörtülerini örtsünler...” (Nur Suresi, Ayet: 31) ayetiyle hanımefendilere başlarını örtmeleri emredilmiştir. Başlarını örttükleri başörtüsüyle saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini açık tutmayıp örtsünler” emredilmiştir.” (Elmalılı M. H. Yazır. Elmalılı Tefsiri. İlgili ayetin izahından)
Hâsılı, başörtüsünü emredildiği gibi örtmek, iman eden hanımefendilere farzdır.
* Kadının saçını gösteren tülbent, tesettür emrini gerçekleştirmez. Onunla namaz da kılınmaz. (H. Gönenç, Fetvalar: c/1-46)
* Kadın evinde iken mahrem olmayan kimse bulunmazsa onun başını açmasında beis yoktur. (Tuhfetü’l-Muhtaç ve Sirvani: c/7-192)
* Sadece başı örtmek, boyundan aşağısı çıplakmış gibi dar veya açık ise bu tesettür olmaz. Baş kapalı alt havalı, püfür püfür, bu çıplaklıktır. Günümüzde görülen manzara da budur, maalesef, Başı görünmüyor ama boyundan aşağısı meydanda.
* Türkiye’de 1960’lardan sonra aktüel hâle getirilen başı kapama ve geniş elbise giyme meselesi büyük baskılara ve hakaretlere uğratıldı. 1969 yılında ilk defa İsmet İnönü tarafından tahkir ile “Sıkmabaş” tâbiri kullanıldı.
* Günümüzde laiklik bahane edilerek başörtülü olmak müstakil bir suç haline getirildi.
Başörtülü avukat kimseyi savunamıyor.
Başörtülü bir doktor kimseyi tedavi edemiyor. Yoksullara yardım edemiyor. Çünkü kendisi de yoksulluğa itiliyor.
* Başörtüsü kimsenin icazetine muhtaç bir mesele değildir. Asla tartışılamaz. İneğe tapınmak tartışılıyor mu?
İngiltere, memuriyet verdiği Sihlerin sarığı çıkarmama hakkını veriyor onlara. İngiltere vatandaşı olmuş Sihler sarıklarıyla, sakallarıyla memuriyet görevi yapıyorlar. Bizdeki yobazlar da kıpkızıl başörtüsü düşmanlığı yapıyorlar.
ALLAH (c.c.) encamımızı hayreylesin..
MEVLÜT ÖZCAN
Herhangi bir giysi (ister başörtüsü olsun isterse pardesü, çarşaf hatta ayakkabı bile olsa) eğer etrafa koku saçıyorsa böyle bir giysiyi evden dışarı çıkarken giymek haramdır. Neden haramdır? Arzedeyim.
Koku, insanın şehvetini tahrike vesile olan âmillerdendir.
Peygamberimiz (sa.v.) Efendimiz câmiye giden kadınlara bile koku sürmeyi yasaklamıştır. Câmi için bile olsa dışarıya çıkarken koku sürünen kadının derhal evine drönüp, boy abdesti alarak taharetlenmesini emretmekte, gusül etmedikçe namazının kabul olunmayacağını bildirmektedir. (Nesai, Zinet 36, Ahmed İbni Hanbel, Müsnet: C/2. 246)
Bir başka hadis-i şerifin meali şudur:
“Herhangi bir kadın ki, koku sürünerek evinden çıkarsa ve kokusu (karşılaştığı kimselere) ulaşsın diye bir toplulukla karşılaşırsa, o kadın zina etmiş gibi olur.” (Nesai: c/2, sf: 284. Ebu Dâvud: c/2. sf: 192. Tirmizi: c/4. sf: 17. Hakim: c/2., sf: 396. İmam Ahmed: c/4. sf: 400)
Koku sürünerek evden dışarı çıkmanın yasaklanmasının gayesi, kokunun şehveti tahrik etmesindendir. Kadın ancak evinde beyine karşı kokulanır, süslenir, hoş bir görüntü arzeder. Anonim kullanılmaya yönelik her davranış haramdır, cehennem ateşi olur. Yuvaların yıkılmasına, üryanlığın ölçü tanımaz hâle gelmesine sebep olur.
Peygamberimiz, câmiye giden kadınlara bile kokulanmayı yasakladığına göre, komşuya, çarşıya pazara ve evden dışarıya çıkışlar bundan daha tehlikelidir. Hatta günah bakımından birinciden daha tehlikelidir. Öyle ise, Müslüman hanımefendiler evden dışarı çıkarken tesettürünü ihmâl etmemeli, koku sürünmüş hâlde dışarı çıkmaktan kaçınmalıdır. Zira bu hâl, başka erkeklerin dikkatlerini üzerine celbetmeğe ve onların şehevi hislerini harekete geçirmeye sebep olabilir.
Kokulu elbisenin evden dışarı çıkarken giyilmesi asla câiz değildir. “Kokulu başörtüsü” de bu kategoridedir.
Gelelim başörtüsüyle ilgili diğer hususlara:
* Başörtüsü: Baş, gerdan ve göğüs örtüsüdür. Bununla kadın, fitne olabilecek yerlerini örter. Kendini şehevi bakışlara mâruz bırakmaz.
* “Başörtülerini örtsünler...” (Nur Suresi, Ayet: 31) ayetiyle hanımefendilere başlarını örtmeleri emredilmiştir. Başlarını örttükleri başörtüsüyle saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini açık tutmayıp örtsünler” emredilmiştir.” (Elmalılı M. H. Yazır. Elmalılı Tefsiri. İlgili ayetin izahından)
Hâsılı, başörtüsünü emredildiği gibi örtmek, iman eden hanımefendilere farzdır.
* Kadının saçını gösteren tülbent, tesettür emrini gerçekleştirmez. Onunla namaz da kılınmaz. (H. Gönenç, Fetvalar: c/1-46)
* Kadın evinde iken mahrem olmayan kimse bulunmazsa onun başını açmasında beis yoktur. (Tuhfetü’l-Muhtaç ve Sirvani: c/7-192)
* Sadece başı örtmek, boyundan aşağısı çıplakmış gibi dar veya açık ise bu tesettür olmaz. Baş kapalı alt havalı, püfür püfür, bu çıplaklıktır. Günümüzde görülen manzara da budur, maalesef, Başı görünmüyor ama boyundan aşağısı meydanda.
* Türkiye’de 1960’lardan sonra aktüel hâle getirilen başı kapama ve geniş elbise giyme meselesi büyük baskılara ve hakaretlere uğratıldı. 1969 yılında ilk defa İsmet İnönü tarafından tahkir ile “Sıkmabaş” tâbiri kullanıldı.
* Günümüzde laiklik bahane edilerek başörtülü olmak müstakil bir suç haline getirildi.
Başörtülü avukat kimseyi savunamıyor.
Başörtülü bir doktor kimseyi tedavi edemiyor. Yoksullara yardım edemiyor. Çünkü kendisi de yoksulluğa itiliyor.
* Başörtüsü kimsenin icazetine muhtaç bir mesele değildir. Asla tartışılamaz. İneğe tapınmak tartışılıyor mu?
İngiltere, memuriyet verdiği Sihlerin sarığı çıkarmama hakkını veriyor onlara. İngiltere vatandaşı olmuş Sihler sarıklarıyla, sakallarıyla memuriyet görevi yapıyorlar. Bizdeki yobazlar da kıpkızıl başörtüsü düşmanlığı yapıyorlar.
ALLAH (c.c.) encamımızı hayreylesin..
MEVLÜT ÖZCAN