Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh ;
İbadette Şirk'in birinci kısmı, Niyette (maksadda, gayede) Şirktir
Bundan maksad, kulun yaptığı ibadeti Allah’ın rıdası için değil de başka bir maksad için yapması veya aslında Allah için yapıp bununla birlikte başka bir gaye de beklemesidir. Bu itibarla bu şirkte iki ihtimal vardır.
a) Eğer kişi amelini tamamen Allah rıdası dışında bir maksad için yaparsa, dinden çıkar, kâfir olur. Bunun şirki büyük şirktir. Munafığın amelleri bu türdendir. Bu hususta Yüce Mevlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kim dünya hayatını ve onun ziynetlerini isterse, biz onlara dünyada yaptıklarının tam karşılığını veririz. Onların orada bir şeyleri de eksiltilmez. İşte bunlara, ahirette de cehennem ateşinden başka bir şey yoktur. Orada yaptıkları boşa çıkmıştır. Zaten işledikleri batıldır.” (Hûd, 15-16)
“Kim ahiret menfaatini isterse, onun mukâfatını artırırız. Kim de dünya menfaatini isterse ona dünyada istediğinin bir kısmını veririz. Ahirette ise, hiçbir nasibi yoktur. Allah’ın gadabı onların üzerinedir. Onlar için şiddetli bir azab vardır.” (Şûra, 20)
“Kim acele olan dünya hayatını isterse, bunlardan istediğimize dilediğimiz kadarını acele veririz. Sonra da ona cehennemi hazırlarız. Oraya perişan bir halde, Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer.” (İsrâ’, 18)
“Azıp, dünya hayatını tercih edenin, varıp kalacağı yer cehennemdir. Rabb’inin huzuruna çıkacağından korkup kendini şehevi arzulardan koruyana gelince, onun da varıp kalacağı yer mutlaka cennettir.” (Naziat, 37 - 41)
b) Aslında kişi, amelini Allah rıdası için yapar, bununla birlikte başka bir maksadı da olursa, işte bunun yaptığı küçük şirktir. Kendisini dinden çıkarmaz, fakat amellerini boşa çıkarır. Nitekim riyakâr Müslümanların ibadetleri bu türdendir. Bu hususta Rasûlullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem), daha önce de zikrettiğimiz şu hadisler rivayet edilmiştir:
Şeddad b. Evs (radıyallahu anh) diyor ki: Biz Rasûlullâh’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde riyakârlığı küçük şirk sayardık.
(Hâkim, Mustedrak, IV, 329. - Hâkim hadisin Sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de ona katılmıştır.)
Mahmud b. Lebid (radıyallahu anh) diyor ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Benim sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir.” Dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlu! Küçük şirk nedir?” Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Riyakârlıktır.”
(Musned, İmam Ahmed, V, 428. - el-İraki bu hadisin ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.)
- Hadisin diğer bir rivayetinde Mahmud b. Lebid (radıyallahu anh) şunları anlatmıştır:
Bir gün Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) çıkıp geldi ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Gizli olan şirkten kaçının.”
Orada bulunanlar: “Ey Allah’ın Rasûlu! Gizli olan şirk nedir?” diye sorunca
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu cevabı verdi: “Kişi kalkıp namaz kılar, insanların kendisine bakmalarından dolayı namazını süslemek için elinden gelen gayreti sarf eder. İşte gizli şirk budur.”
(Beyhaki, Sunenu’l-Kubra, II, 413, Hadis no: 3585; İbni Huzeyme, 938)
Ebû Hurayra (radıyallahu anh) diyor ki:
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Benim ortak koşulanların ortaklığına asla ihtiyacım yoktur. Kim bir amel işler de o amelde benimle birlikte başkasını da ortak koşacak olursa onu şirki ile baş başa bırakırım” -başka bir rivayette- “Ortak koştuğu ile baş başa bırakırım.”
(Muslim, Zuhd, bab. 46, Hadis no: 2985; İbni Mâce, Fiten, bab. 21, Hadis no: 4202)
Ebû Hurayra’den rivayet edildiğine göre;
Bir kişi (Peygambere); “Ey Allah’ın Rasûlu! Bir adam Allah yolunda savaşmak istiyor ve aynı zamanda geçici dünya malından mal da elde etmek istiyor” (buna ne buyurursunuz), diye sormuş.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de “Onun için bir sevab yoktur.” buyurmuştur.
İnsanlara bu cevab ağır gelmiş ve o adama (bu soruyu) “Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) tekrarla, herhalde sen soruyu Rasûlullah’a anlatamadın” demişler.
Bunun üzerine o adam “Ey Allah’ın Rasûlu! Adam Allah yolunda savaşmak istiyor ve aynı zamanda geçici dünya malından mal da elde etmek arzu ediyor!” diyerek soruyu tekrarlamış.
(Peygamber de) “Ona sevab yoktur.” buyurmuştur.
(Orada bulunanlar) (sözü geçen) adama (soruyu) “Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) bir daha tekrar et” demişler.
O da Peygamber’e (soruyu) üçüncü defa tekrarlamış.
(Peygamber yine) “Ona sevab yoktur.” cevabını vermiştir.”
(Ebû Dâvûd, Cihad, bab. 25, Hadis no: 2516; Musned, İmam Ahmed, II, 290, 366; Hâkim, Mustedrak, II, 85)
(Hâkim bu hadisin Sahih olduğunu söylemiş Zehebi de Hâkim’e katılmıştır.)
Ebû Umâme el-Bâhilî (radıyallahu anh) diyor ki:
Bir kişi Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve şöyle dedi: “Bir adam hem sevab kazanmak için hem de anılmak için savaşacak olursa buna ne vardır?”
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Onun için hiç bir şey yoktur” buyurdu.
Adam sorusunu üç defa tekrarladı.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de her defasında sorana: “Onun için hiçbir şey yoktur” buyurdu ve şöyle devam etti: “Allah ancak samimi bir niyetle kendi rıdası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder.”
(Neseî, Cihad, bab, 24, Hadis no: 3089;
(Irakî, İhya’nın hadislerini çıkarırken bu hadisin Hasen olduğunu söylemiştir. IV, 384.
İbni Hacer el-Askalani de Fethu’l-Bari’de bu hadisin senedinin Hasen olduğunu söylemiştir. Bkz. VI, 28.)
Bütün bu hadisler gösteriyor ki, amellerde gösteriş yapmak, insanların hatırı için onları süslemeye çalışmak ve ameli Allah rıdasına ilaveten başka bir maksad için de yapmak, genelinde küçük şirktir. Yapanı kâfir etmez, fakat amellerini ibtal eder. Ancak büyük şirke düştüğü de olabilir. Allah’ı birleyen muvahhidin bunlardan kaçınması gerekmektedir.
Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye (rahimehullah) niyetteki şirke işaret ederek diyor ki:
“Her kulun arzuladığı bir muradı vardır. O murat o kulun sevgi ve maksadının zirvesidir. Eğer kişinin taptığı, son derece sevdiği ve maksadı Allah olmazsa, onun Allah’tan başka bir maşuku, bir maksadı ve gayesi olur, ona tapar ve onun kulu olur. Bu şey mal ve servet olabilir, mevki makam olabilir, köşkler saraylar olabilir. Allah’ın dışında ilah edindiği ay, güneş, peygamberler, putlar olabilir. Rabb edindiği peygamberler, melekler olabilir. Hatta bazen peygamberlerin ve sâlih kulların kabirleri olabilir.
Eğer kul, Allah’a karşı samimi olmaz, O’na kul olmaz, kalbini yalnız bir olan, ortağı olmayan Rabbine bağlamaz, Allah’ı her şeyden daha fazla sevmez, O’na boyun eğip, kendisini O’na karşı zelil hissetmezse, böyle bir kişi kâinatın kulu olur. Kalbine şeytanlar hâkim olur, böylece azgın şeytanların kardeşi olur. Artık bunun ne kadar hayâsızlıklar ve kötülükler yapacağını ancak Allah bilir.” (İbni Teymiyye, “Kulluk” Sf: 32)
(Hasan Karakaya , İslam Âkâidi, Sf: 194 - 197)