Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Küçük Cihad Büyük Cihad Sınıflandırma Hatası

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
KÜÇÜK CİHAD BÜYÜK CİHAD SINIFLANDIRMA HATASI
NEFİSLE CİHAD EN BÜYÜK CİHADDIR ALDATMACASI !
EN BÜYÜK CİHAD , KİŞİNİN EN ÇOK SEVDİĞİ CANINI VE MALINI ORTAYA KOYARAK YAPTIĞI CİHADDIR


donekkk_97632990.jpg

images
Cihada yapılan en büyük hakaret, onu abi kardeş misali küçük büyük çeşidi var diye sınıflandırılmasıdır. Sınıflandırmanın da en büyük yanlışlığı oturup miskin ve sünepece yaşamı , ALLAHın dini uğrunda malı ve canıyla cihad edenden üstün tutulmasıdır !
Eskiden beri İslam düşmanları cihadın kendileri için arz ettiği tehlikeyi bildirmişlerdir. Cihad baki kaldıkça kendilerinin batıllarıyla yaşayamayacaklarını , devletlerinin (güç ve kuvvetlerinin) olamayacağını bildiler. Ayrıca Müslümanların tek sesle , ALLAH’ın adıyla ve O’nun bereketiyle cihadı ilan ettiklerinde önlerinde hiçbir engelin duramayacağını biliyorlar. Çünkü Müslümanlar iki iyilikten birini istiyorlar. ALLAH’da onların yardımcısıdır. Tüm bunları , yarım asırdan daha az bir zamanda dünya küresinin yarısını fetheden bu ummetin selefinin sahifelerinden anlıyoruz.
Buradan hareketle , bu korkunç , karmaşık problemleri çözmeyi , tefekkür etmeye başladılar. Muthiş çaba gösterib çalıştılar. Onun için de bir çok çözüm buldular. Onların en muhkemi , en başarılısı , amaçlarını en iyi bir şekilde gerçekleştireni , barışçı yollarla Müslümanları cihaddan alıkoymaktı. Hakikatten problem çözüldü. Onlar da sofralarına oturup cihaddan mustarih bir şekilde emin ve mutmain olarak yiyip içiyorlar. Ülkelere hükmedip insanları köleleştiriyorlar.
Müslümanları cihaddan geri çeviren , uzun bir zamandan günümüze dek zelil bir şekilde oturtan şey; cihadın büyük ve küçük diye ikiye ayrılmasıdır.
Dediler ki ; küçük cihad kafirlerle mücadele , büyük cihad da nefis ve şeytanla mucadeledir.Bu düşmanlar uyanık insanlardır. Biliyorlar ki insanoğlu diri kaldıkça nefis ve şeytandan kurtulamaz.

Hayatı boyunca onu cihaddan alıkoyacak bir görev verdiler kendisine . Rasulullah’ın (s.a.v.) ,Müslümanların gönlündeki büyüklüğünü bildiklerinden , kendisi için Rasulullah’ın (s.a.v.) dili üzerine uydurma bir hadis öne sürdüler. O da şudur:

“…Küçük cihaddan büyük cihada döndük….” Bunu da Müslümanların kitaplarına sokuşturdular.
Dinde aldanmış , miskin arkadaşlar (!) bunu görünce “ nefis ve şeytanla mücadle en büyük cihad olduğuna göre küçük cihadı ne yapayım” diyerek uzun tesbihini alıp , ibadetgahına çekilip nefis ve şeytanıyla mücadele ederek Rabbine ibadet etmeye başladı. İçlerinde daha hayır taşıyan bazılarında ise büyük cihadı bitirdikten sonra küçük küçük cihada niyetli olanlar da var , ancak nafile ! Bunu nasıl yaparlar?

Hadis kitaplarında bu hadisin varlığı mutlak surette yoktur.

Hatib-i Bağdadi, Cabir’den (r.anh) olan başka bir senedle rivayet eder:
“Rasulullah (s.a.v) bir gazveden dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:
Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz
Büyük cihad nedir ? Ey ALLAH’ın Rasulü? “ dediler.
Kulun nefsiyle mucadelesidir.” dedi
(Hatib-i Bağdadi, Tarihu’l Bağdad, C: 13; sf: 493)

Senedinde Halef b. Muhammed b. İsmail el Hayyam vardır. Hakim “O'nun hadisi sakıttır” derken , Ebu’l Yala el Halil’de “O karıştırmış , O çok zayıftır, bilinmeyen metinleri rivayet etmiş “ demiştir.

(Tehzibu’t-Tenzib: 11-261-262)
İmam İbn Teymiye şöyle der:
“Bazılarının Tebük seferi dönüşünde , Rasulullah’ın ; “ küçük cihaddan büyük cihada döndük” şeklinde söylediğini rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi’nin (s.a.v) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirlerle cihad ,amellerin en büyüğü , hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir. Tüm bunlardan sonra sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şubhe edecek değilim”
(El Farku Beyne Evliya-i Rahman ve Evliya-i Şeytan s. 44-45)

Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Gazadan dönenlere (Rasulullah) şöyle demiştir:
Şubhesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada , kalb cihadına ne yapacaksınız?
(Siyer-u Alamu’n Nubela: 6/324)

Dârakutni der ki : “İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir. Ona giden yollar safi değildir.
“Derim ki , bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir” diye düşünüyorum.
Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir ; doğru da yapar , yanlış ta. Mucahidlere hitab etmesine rağmen masum değildir.
Kafirlerle savaştıklarında kalble olan cihada ne yapacaklarını soruyorlar?
Çünkü nefis hayatta kalabilmek mucahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye , mesela infak etmemeye sevk edebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada , nefsiyle de mucadele eder. İbrahim’in görüşünde büyük ve küçük cihad , kafirlerle mucadelededir. Aynı anda iki cihadı bir araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir.
Bunun itibara alınması ihtimali vardır. Ancak kendi ibadethanelerinde oturup , insanlardan el- etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise , o zaman , insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle, dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.

Dikkat ederseniz yukarıdaki uyduruk söz , ne Kutub-i Titte de , ne sahih Buhari , Muslim , ebu Davud , Tirmizi , Nesai , ibn Mâce , Ahmed bin Hanbel'in Musned''inde, ne de İmam Malik'in Muvatta'sı vs. gibi hiç bir sahih hadislerde yoktur !!
1., 2., hatta 3. derseceden sayılan hadis kitapların arasında bile bu uydurma rivayet bulunmamaktadır. Hatib el Bağdadi'nin Tarık el bağdadi isimli kitabı tarih kitabıdır. Bu yüzden aralarında uydurma olması doğaldır!

Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphemiz yoktur. Sofular bunu rahatlıkla aldılar. ALLAH hepimizi bağışlasın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensub bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İslami kitab evlerine sürmüşlerdir.
Kitaplarında bu hadisi savunup , onu zayıf gören veya derecesini az görenlere körü körüne saldırıyorlar. ALLAH (c.c.) bizleri ve onları doğrı yola hidayet etsin. ALLAH yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Bu delil itirazlara yeter.

Muslim'de ve diğer muteber hadis kitaplarında, Numan bin Beşir'den yapılan rivayette diyor ki:
“Peygamberin yanında bulunduğum bir sırada Müslümanlardan birinin şöyle dediğini işittim:
“İslam'la şereflendikten bu yana, hacılara su dağıtmaktan başka hiç işle meşgul olmam ve başka bir işe önem vermem.”
Bir başkası: “Ben de öyle” dedi. “İslamiyetle şeref bulduktan sonra, Mescid'i-l-Haram'ı onarmak ve bakmaktan başka hiçbir işe önem vermedim ve vermem.”
Onların bu konuşmalarına kulak misafiri olan Ali (r.anh) onların sözlerine karıştı:
“ALLAH yolunda savaşmak sizin anlattığınız işlerden çok çok daha üstündür.”
Orada bulunan Ömer (r.anh): “ALLAH Rasulunün minberi yanında yüksek sesle konuşmayın” diye onları ikaz etti.
Sonunda, namazı bitirdikten sonra meseleyi ALLAH'ın Rasulunden sorduk. ALLAH'ın Rasulu sorumuzu yüce ALLAH'a arzetti. Yüce ALLAH da az sonra, Tevbe suresinin 20. ayetini indirdi.

Tevbe 20 : - İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla ALLAH yolunda cihad edenler, ALLAH katında en büyük dereceye sahibdirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.
ibn Teymiyye - (El Furkan Beyne Evliyai'r-Rahman Ve Evliyai'ş-Şeytan- ALLAH'ın Velileri İle Şeytanın Velileri Arasındaki Fark - Kuşkusuz, Kafirlerle Savaşmak En Büyük Cihaddır başlığı)


وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ] قِيلَ يا رسول اللّه مَا يَعْدِلُ الْجِهَادَ في سَبِيلِ اللّه؟ قالَ َ تَسْتَطيعُونَهُ. فَأعَادُوا عَلَيْهِ مَرَّتَيْنِ أوْ ثَثاً كُلُّ ذلِكَ يَقُولُ َ تَسْتَطىعُونَهُ. ثُمَّ قَالَ: مَثَلُ المُجَاهِدِ في سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ الصَّائِمِ الْقَائِمِ الْقَانِتِ بآياتِ اللّه َ يَفْتُرُ مِنْ صِيَامٍ وََ صََةٍ حَتَّى يَرْجِعَ المُجَاهِدُ [. أخرجه الستة إ أبا داود .
Ebu Hurayra’den (r.anh) rivayetle Nebi’ye (s.a.v) soruldu:
ALLAH yolunda cihad etmeye denk ne var?
Güç yetiremezsiniz” dedi.
Üçüncüsünde : “ALLAH yolunda cihad edenin misali, ALLAH yolunda cihad edenin , evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla , geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir” dedi.
(Muslim, İmare: 29 ; Tirmizi , Cihad : 1)

Yine ondan rivayetle bir adam :
Ey ALLAH’ın Rasulu! Cihada denk gelebilecek bir ameli bana göster “ dedi .
Rasulullah (s.a.v) : “Bulamıyorum” dedi .
Sonra : “Mucahid çıktığında sen de mescidine girip , kesintisiz gece kıyam
(namaz) edip, (gündüzleri) oruç tutup iftar edebilir misin?
(Adam) : “Kim bunu yapabilir?” dedi.
(Buhari , Cihad: 2)

Ebû Hurayra'dan: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
«Eğer ummetime meşakkat yüklemiş olmasaydım Allah yolunda hiç bir seriyyeden geri kalmazdım. Fakat onları bindirecek binek bulamadım, onlar da bundan sonra binecek vasıta bulamaz. Benden sonra benim gibi her sefere çıkamamak onlara ağır gelir. Halbuki ALLAH yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ne kadar çok isterdim

(Buharı, Cihad, 56/119; Muslim, İmaret, 33/103- 106; Muvatta ; cihad : 40)

- Ebu Hurayra (radıyALLAHu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim ALLAH iman ederek ve vâdini tasdik ederek, ALLAH yolunda (kullanmak üzere) bir at "tutarsa", bu atın yediği, teri, gübresi, bevli kıyamet günü terâzisine girecektir, yani sahibine sevab olacaktır."

(Buharî, Cihâd 46; Nesâî, Hayl 11; Kutub-i sitte : 980)

- Râşid İbnu Sâd, ashaba mensub birinden naklen anlatıyor:
"Bir zât Rasûlullah'a gelib: "Ey ALLAH'ın Rasûlu, niye şehid dışında kalan mu'minler kabirde imtihan edilirler ?" diye sordu.

Rasûlullah şu cevabı verdi: “كفى ببارقة السيوف على رأسه فتنة”
"Şehidin ölüm anında başının üstünde kılıç parıltısını (şakıldaması) hissetmesi imtihan / fitne olarak ona kâfidir."
(Nesâî, Cenâiz, 112, Hadis no: 2053; Kutub-i sitte : 994)
Nasıruddin el-Elbani de bu rivayetin sahih olduğunu bildirmiştir. (el-Elbani, Ahkamu’l-Cenaiz, s.50)


Abdu'l-Habîr İbnu Kays İbni Sabit İbni Kays İbni Şemmâs an ebîhi an ceddihi (radıyALLAHu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Ummu Hâlid adında bir kadın yüzü örtülü olduğu halde gelerek ALLAH yolunda öldürülmüş olan oğlu hakkında sormak istedi.
Ashab'tan biri kadına: "Sen, yüzü örtülü olduğun halde gelip oğlundan mı soracaksın?" dedi.
Kadın: Oğlumu kaybetti isem de hayamı kaybetmedim" dedi.
Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadına: "Oğlun iki şehid mukâfatı elde etmiştir!" dedi.
Kadın: "- Bunun sebebi nedir, ey ALLAH'ın Rasûlu?" diye sorunca;
şu cevabı verdi: "Çünkü O'nu Ehl-i Kitab öldürdü!"

(Ebu Dâvud, Cihâd 8, (2488); Kutub-i sitte : 996)
Enes bin Mâlik (r.anh), Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Her ummetin ruhbanlığı vardır , benim ummetimin ruhbanlığı Aziz ve Celil olan Allah yolunda cihaddır"

(Ahmed bin Hanbel, Musned, C. 3, Sf: 226; Heysemi, Mecamu’z-Zevaid, 5/278)
- Ebu Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu:
Canım elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki mûminlerden bir kısmının benden ayrı kalmalarına üzülmeyeceklerini bilsem ve onları bindirebilecek binitler temin edebileceğimi bir bilsem. ALLAH yolunda savaşa giden hiçbir mufrezeden geri kalmazdım. Canım elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki ALLAH yolunda ölüp dirilmeyi sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ve yine öldürülmeyi isterdim.

(Buhârî, Cihad ve Siyer: 7; sunen-i Nesai : 3101)

- İbn Ebî Amîra (r.anh)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Müslümanlar arasında hiçbir Müslüman yoktur ki Rabb'i onun ruhunu aldıktan sonra tekrar size geri dönmek istemez, dünya ve içindekilerin hepsi kendisine verilse bile… Ama şehid böyle değildir.” (O tekrar dirilip yine tekrar şehid olmak ister)

İbn Ebî Amîra diyor ki: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
ALLAH yolunda şehid olmayı göçebe ve yerleşik hayat yaşayanların elde ettikleri her şeye tercih ederim.

(Musned: 17221; sunen-i Nesai : 3102)

_Ebu Said el Hudri (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Tebük savaşı olduğu yıl Rasûlullah (s.a.v), sırtını devesine dayayıp insanlara bir konuşma yaparak şöyle buyurdu:
Size insanların en hayırlısı ile en şerlisini haber vereyim mi? En hayırlı kimse ölünceye kadar atının veya devesinin sırtında veya yaya olarak ALLAH yolunda gayret eden kimsedir. En şerli kimse ise; ALLAH’ın Kitab’ını okuyup da gerekenleri yerine getirmeyen kimsedir.”
(Musned: 11124 , sünen-i Nesai 3055)

(Yani cihad ayetlerini okuyub da gereğini yerine getirmeyendir ! -Ve diğer hükümler için de böyledir)
- Ebu Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
ALLAH’ın azabından korkarak gözyaşı döken bir kimse süt memeye tekrar girinceye kadar ateş o kimseyi yakmaz. ALLAH’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için gayret eden kimsenin çıkardığı toz ile Cehennem dumanı bir araya gelmez.”

(Tirmizî, Fedailu'l Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8 , Sunen-i Nesai 3057)

Yine Ebu Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Bir kafiri öldürüp sonra da Müslümanca yaşamaya devam edip, Müslümanca ölen kimse; o kafirle beraber Cehennemde olmaz. ALLAH yolunda gayret ederken çıkarılan toz ile Cehennem ateşi bir araya toplanmaz. Kulun kalbinde iman ile hased bir arada olamaz.”

(Tirmizî, Fedailu'l Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8; sünen-i Nesai, 3058)

لا تزال طائفة من امتى تقاتل على الحق حتى ينزل عيسى بن مريمعليه السلام عند طلوع الفجر ببيت المقدس ينزل على المهدى فيقال تقدم يا نبى الله فصل بنا، فيقول هذه الامة امراء بعضهم على بعض

Tulu-i Fecirde, Beyt-i Makdis’de İsa bin Meryem (a.s.) nazil oluncaya kadar ummetimden bir taife, daima hak üzerine mukatele (cihad) edecektir. O vakit İsa (a.s.), Mehdî’nin üzerine nuzul eder.
Ona “Ey ALLAH’ın Nebîsi! Öne geç, bize namazı kıldır” denir.
O da : “Bu ummetin imamı kendisindendir, onların içinden birisi daima diğerlerine imamdırder.

(Yâni Mehdî’nin imamete geçmesini emreder)”
(Fetava-i Hadîsiyye, İbn-i Hacer-i Heytemi-38)

Ummetimden bir taife, hak üzere cihaddadır. Kıyamete kadar galib olarak devam eder.
(İbni Asakir)
Hakkın yardımı ummetimden bir taife üzerine Kıyamete kadar devam eder. Bunları terk edib ayrılanların bu taifeye bir zararı olmaz.
(İbni Mâce)
Ummetimden bir taife, düşmanlara galip olarak hak üzere cihad ederler. Hatta sonuncu taife, Deccal ile savaşır.
(Ebu Davud)
Ummetimden bir taife, ALLAH’ın emriyle hak üzere hareket etmekte devam eder.
[Buhari]
Rasulullah’ın (s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynaklarının bulunduğu bir vadiden geçti.
İnsanlardan el etek çekip bu vadide kalsam? Ancak Rasulullah’tan (s.a.v) izin almadan bu işi yapmam” diye düşündü.
Bunu Rasulullah’a (s.a.v) söyleyince;
Rasulullah (s.a.v) : “Yapma ! Şubhesiz ALLAH yolundaki birinizin
(yaptığı cihad) fazileti , evindeki yetmiş yıl namazından daha efdaldir. ALLAH’ın sizi bağışlamasını ve cennetine koymasını istemez misiniz? ALLAH yolunda cihad ediniz . Devenin iki süt arası müddeti kadar ALLAH yolunda savaşanlara cennet vâcib olmuştur
(Tirmizi , Cihad: 17)

Bu son hadiste , cihadı ekber iddialarını tamamen çürütmektedir. Çünkü bu sahabe Rasulullah’tan (s.a.v) insanlardan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte bulunmuş, Rasulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha iyisine irşad etmiştir. Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espiri de var.
Rasulullah’ın (s.a.v):
Kim devenin iki süt arası kadar ALLAH yolunda cihad ederse Cennet ona vacib olur..” sözünün genelinden hareketle , ALLAH yolunda cihad edenler , öldürülse de , öldürülmese de cennetle müjdelenmiştir.
Hadiste geçen “fukava nakati” ,iki süt arası dönem veya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye kadar ki zamandır.

(El-Misbahul Munir, sf: 484)

Bununla bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımından batıl olduğunu öğrendik. Ondan başka ibadete layık ilah olmayan ALLAH’a hamd oldun. Klavyeyi bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum. Bu düşünce (nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir düşüncedir. Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır. Onu bırakıb arkamıza atmalıyız. Nebi’nizin (s.a.v) nasihatine dönünüz:
Cihad , şubhesiz ona hiçbir şey denk gelemez.”
Bu nasihatta , sizin için tüm kötülükleri isteyen (bu kötülükler ona dönsün) komplocu düşmanınızın ithal düşüncelerinden sizleri müstağni kılacak güzellikler var.
Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi “büyük cihad” ya da “nefsle cihad” diye isimlendirmelerinden etkilenmemek gerekir.

Buradan benim nefisle mucadeleyi inkar ettiğim veya ona değer vermediğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu cihada teşvik , ALLAH yolunda ölme sevgisine has olub , iki şey arasında zihni bulandırmaktan uzak tutmak gerekir. Onu cihadın iki çeşidini söylediğimizde, sanki onlardan birini seçme serbestliğini veriyoruz. Acaba birini diğerine tercih ettiğimizde durum ne olur?

Bunu tasavvur edebiliyor musunuz?

Dedikleri gibi , her makama söz vardır. İslam ummetinin hac rukunlarını öğrenmeye muhtaç olduğu , Zilhicce ayında Ramadan orucunun hükümlerinden bahsetmemiz hikmetten değildir. Halbuki iki konuda haktır ve ikisi de doğrudur.
İşte buradaki selefi salihinin anlayışları söyledikleri ve yazdıklarındaki fıkıhları ortaya çıkıyor Cihad ile ilgili kitablarında ; ALLAH yolunda cihad etmenin fazileti , ALLAH yolunda ölmenin fazileti , sahabe ve onlara tabi olanların kahramanlık haberlerinden başka bir şey bulamazsınız. Bununla birlikte nefisle mucadele etme tarafını da ihmal etmezler. Onun için ayrı bir mevzu tahsis edib ismini de “zuhd” koymuşlardır. Konuyu daha fazla dallandırıb budaklandırmadan burada bitirmemiz yerinde olacaktır. Samimi kardeşlerimiz bilirler ki ALLAH rasulu sözü geçen hadisi ! cihaddan gelirken söylediği rivayet edilir. Sizde cihada gidin sonra söyleyin.Hem sünnet de budur. Rasulullah bile küçükten başlamıştır ! Merdivene çıkmaya en son basamaktan başlanmaz. Bunu böyle bilelim .

"Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki ALLAH yolunda savaşmayı öldürülmeyi sonra tekrar öldürülmeyi sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi isterim.
(Buhari, Muslim)

Hangi Cihad Üstün
Silahla Cihad mı, Nefisle Cihad mı?


KÜÇÜK CİHAD'A (!) KOŞUN OTURAN BOĞALAR
images


Büyük Cihad (!) yapın oturan boğalar. Küçüğü Bize kalsın!

 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Oturanlarla , koşanlar elbetteki bir olamazlar.. Küçük cihad büyük cihad kavramını ortaya sokan tassavufi akımlardır. Oysaki dinimizde imanın zirvesi cihaddır.. Öyleki peygamberlerin bile imreneceği (isteyeceği) amellerdendir.

Zühd bir yaşamda islamda vardır ancak bu zühd yaşam tarikatlerin sunduğu bir yaşam değildir. Özellikle son zamanlar da insanların din adına küçük şeyleri bahane ederek insanların hayırlı işlerine köstek olduğunu bariz görmekteyiz..

Zaten dikkat edersek cihad eden bir müslümanın aynı zamanda zühd yaşamın en tatlı zirvesinin içinde olduğunu görmekteyiz.. Düşünsenize Allah için geceleri nöbet tutmak yada Allah için dağlarda günlerce aç kalmak ve zaman zaman ot dahi olsa yemek tıpkı sahabe gibi.. Düşünün kadın fitnesinin faiz fitnesinin tağut pisliğinin olmadığı bir ortamda müminlerin içinde saf safa durup namaz kılmak... Vallahi bundan daha büyük bir lezzet olmasa gerek.. Yazması bile insanın nefsini bi hoş ediyor..

Dinin zirvesi Tevhidi ayakta tutan mücahid kardeşlerimizin amelleridir.Zira orada her türlü olumsuz koşullar vardır..
 
Ş Çevrimdışı

şehadet81

Üye
İslam-TR Üyesi
:Başlığa bakınca eyvah dedim sizde mi?
Ama hamdolsun ki tasavvufçuların anlattıkları hikayelerden uzak olduğunu çabuk gösterdi yazı.Allah için canını malını tüm benliğini ortaya koymayı,ehli keyf nefislerini (sözde)terbiyeden daha aşağı gören ve bunu da sırf gene nefsinin emri ile İslam danmış gibi göstermeye çalışanlarla;canlarını :Allah'a satanların cihadı da Allah katındaki değeri de aynı olmaz.
 
rasas Çevrimdışı

rasas

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
müslümanlar daha tevhidi noktada yanlışlığa düşüyorlar kaldıki cihadı tanımlasınlar.insanların diline dolanmış zaten şu cümle en büyük cihad nefismiş.sen anca kendini kandırırsın.hiç bir vicdan bunu inkar edemez.

hatta resullah ne diyordu hatırlarsanız :
Resulullah (sav)'dan bir gün sordular: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?" "(Başka bir amelle)" dedi, "ona güç getiremezsiniz!" Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular. Resulullah her seferinde aynı cevabı verip: "(Bir başka amelle)" ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilave etti: "Allah yolundaki mücahidin misali gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerine de itaatkar olan ve Allah yolundaki mücahide cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir."
 
M Çevrimdışı

MüJaHiDe

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
MALLA VE CANLA CİHAD NEFSE AĞIR GELDİĞİNDEN İNSANLIK VİCDANLARINI RAHATLATMAK İÇİN BUNUN ARKASINA SIĞINIYOR...OZAMAN BÜTÜN MÜSLÜMANLAR NEFİSLERİYLE CİHAD ETSİNLER..BU ZULMEDE KİMSE DUR DEMESİN..FİLİSTİNDEKİ, IRAKTAKİ,OGADİNDEKİ,ÇEÇENYADAKİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN MALLARI CANLARI NAMUSLARI YOK OLSUN ÖLEMİ....BU ZULME HER MÜSLÜMAN DUR DEMELİ VE CİHAD ETMELİ CANI VE MALIYLA ELHAMDÜLİLLAH..RABBİM BİZLEREDE NASİP ETSİN İNŞALLAH...ESSELAMUALEYKUM
 
R Çevrimdışı

ramazanusta

Üye
İslam-TR Üyesi
nefisle cihad dediler, kalemle cihad dediler, ilimle cihad dediler, varlık aleminde kendilerini rezil ettiler keşke o rezilliklerini bir görseler.

Hz. Muhammed (s.a.v)
kendisine sorulan "Cihad nedir ya Rasulullah?" sorusuna :
"Cihad , Başın üzerinde kılıçların şakıldamasıdır" buyurmuştur.

Allahın peygamberinin bu sözü üzerine, hayır öyle değil cihad dokuz parçaya ayrılır 1.nefisle yapılan 2.kalemle yapılan 3. direksiyonda yapılan cihad. malum (trafik şehidlerine özel). 4. ilimle yapılan cihad deyip cıvatanın molekülleriyle ömür tükkettiren bu şeytanlar, Allah ve resulundan öne çıkmaya kalkmışlar şeytan ve nefislerinin keyfi için insanlarıda bu rahatlığa itip cehennemden kendilerine layık yerler edinmişlerdir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden bir taife, hak üzere cihaddadır. Kıyamete kadar galip olarak
devam eder. [İbni Asakir]

elbetteki onlarda kitap yazmaya para kazanmaya mutlak devam edeceklerdir.

Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla "İnandık" diyenler ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, yalan uydurmak için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: "Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının." Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. (maide 41)
 
M Çevrimdışı

Muslim_

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Öncelikle hepinize selamunaleykum kardeşlerim.
Bende fikrimi sizlerle paylaştırmak istedim.

Küçük cihad silahla Allah düşmanlarına savaşmaktır.Büyükte nefisle.Bunu kimse inkar edemez.Neden Rasulullah bu hadis-i şerifi söyledi.Öncelikle onu bilmeliyiz.Sahabeler artık rahatlama dönemine girmişlerdi.Mekkede fetholundu.Bundan dolayı bu hadisi söylemişti.Yani bu savaşlar sizin için küçük cihaddı artık büyük cihad yapmanız gerekli demek istemişti.Nitekim aradan sanki kaç yıl geçti fitneler oldu Hz.Osman zamanında başlayan bu fitne Rasulullahın torunlarınıda etkiledi ve günümüz İslam dünyasıda bu fitne ve Abdullah bin Sebe ikiye bölünmüş durumdadır.Rasulullah'ın bu hadisini kendi yorumlarına alet ettiler sanki savaşmak 2. plandaymış gibi geldi.Cihad farzı kifayedir nefisle mücadele yani takva sahibi olmaya çalışmak Allah'a kendini yaklaştırmak farzı ayindir.
Fakat günümüz dünyasında müslümanlar eziliyor dünyanın her tarafında.İslamı yaşamamıza izin vermiyorlar.Bundan dolayıdırki küçük cihad farzı ayin haline gelmiş durumdadır.Şimdi sizler büyük cihadı önemseyeceksiniz.Fakat şunu unutmayın insanlar ahlaksızca hareket ve amel işledikleri için küçük cihadı yani Allah düşmanlarına silahla girilen mücadeleyi reddettiler.Bu yüzden büyük cihad nefisle mücadeledir.Küçük cihad ise düşmanla muharebedir.Birde sizin yorumlarınızda şunu farkettim tasavvufa karşı olduğunuzu anladım.Şunu unutmayınız Allah'a yemin ederimki en büyük amel zikirdir.Hadislerde mevcuttur.Allah Rasulü gene bir hadisi şeriflerinde bize Alimin Mücahidden daha üstün olduğunu belirtmektedir.Çünkü alim olmasa işte günümüzdeki gibi cahiller küçük cihadı önemsemeyecektir vede herkesi şehid kabul edecektir.Vede cihadı garip bölümlere ayıracaklardır.Oysaki cihad 2'ye ayrılır!!!!Yok neymiş kalemle cihad falan bunlar safsata.Elbette Allah düşmanlarına ilmimizle fikrimizlede mücadele edeceğiz.Bizim amacımız İslamı yaymaktır.Müslümanları kalkındırmak ve onların her türlü ihtiyacını düşünmektir.Küçük cihad sadece bu yollardan birisidir.
 
M Çevrimdışı

Muslim_

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Allah ehli tasavvufa hakaret edenlerin belasını versin *******ler.
 
D Çevrimdışı

derveze

Üye
İslam-TR Üyesi
müslim adlı zevata hadıs denılen şeyin hadıs degıl uydurma oldugunu peygambere dayanmadıgını delıllerıyle şahıd ulemasıyla verilmiş ama bu zat ya okumadı yadı sapkın bidatçi akidesi razı olmadı ve hala hadis var diye ısrar edip TEVİL EDİP inatla da küfür edip bela okumuş.. yazık sadece yazık .. atalar dini göktanrı şaman ve pagan bir inancı olsa belki de bu şekiilde kindar olmazdı ALLAH ISLAH ETSİN .. Peygamberimiz sav " cehennemin etrafı iyi niyet taşlarıyla doludur " diye bosu bosuna buyurmadı..
 
B Çevrimdışı

bedraslani

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamualeykum,

Cihad kavrami, Islam'da cok onemli bir kavramdir. Kucuk cihad ve buyuk cihad diye ayrim yapildigi soylenen hadis ise UYDURMADIR. ''Allah'in kelimelerinin ustun kilinmasi icin yapilan her hareket'' olan Cihadin en ustununun ''silahla'' oldugunda da suphe yoktur.

Bu konuda pek cok sahih hadis vardir. Allah icin zamanini, malini veremeyen bir Muslumanin CANINI vermesi zordur tabii ki.

Allah tum Muslumanlara ''furkan''(hakki ve batili ayirma gucu) nasip etsin.

Amin.

wesselam
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Allah ehli tasavvufa hakaret edenlerin belasını versin *******ler.


"Mü'min ayıplayıcı, lanetçi, kötü sözlü ve çirkef değildir." (Tirmizi) (Hakim ve Zehebi rivayet ettiler ve sahih dediler.)

"Müslümana sövmek fısk, onu öldürmek küfürdür." (Buhari, Müslim)

 
M Çevrimdışı

mali84

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Cihâd-ı Ekber En Büyük Cenk Küçük Cihâd Nedir? Büyük Cihâd Nedir?
Cihâd, insanla İslâm arasındaki engelleri kaldırmaya yönelik her türlü cehd, çaba ve gayretin adıdır. Bu çabanın dışa dönük ve başkalarını muhâtab alanı küçük cihâd, içe dönük insanın öz nefsine yönelik olanı ise büyük cihâd olarak anılır.
Savaş ve şehîdliğe varan bir mücâdele ve mücâhedenin küçük cihâd olarak değerlendirilmesi, nefsle cihâdın ise cihâd-ı ekber/en büyük cenk olarak görülmesi ilk nazarda insana ters gibi görünebilir. Birinde sonu ölümle bitecek şehîdliğe varan bir cenk, savaş ve mücâhede, diğerinde ise insanın kendi kendisiyle uğraşması; yâni riyâzat ve mücâhedeyle nefsini ıslâha çalışması söz konusudur. Nasıl olur da sonu ölüm ve şehîdliğe varan bir cihâd küçük, nefsle cihâd ise büyük olarak anılabilir?
Büyük cihâd olarak anılan nefs ile mücâhedenin diğerinden üstünlüğü hem niyette, hem de zorluğundadır. Küçük cihâdın gâyesi ve bunda kulun niyeti, Hakk’a vuslat ve cemâl-i ilâhîyi müşâhededir. Bir başka ifâdeyle küçük cihâdın gâyesi şehîdlik, büyük cihâdın gâyesi ise sıddîklıktır. Yâni Hz. Ebû Bekir Sıddîk gibi sâdık ve samîmî bir mümin olmaktır. Kur’an’ın diliyle sıddîklık, şehîdlikten üstündür. Nitekim Allah Teâlâ: “Kim Allah’a ve Rasûle itâat ederse işte onlar Allah’ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır”1 buyurarak sıddîklığı şehîdlikten önce zikretmiştir. Âyetten, âhirette en yüksek derecenin peygamberlere, ardından sıddîkler ile şehîd ve sâlihlere âid olduğu anlaşılmaktadır.
Küçük cihâd, kâfirlerle yapılan cenk, mücâhede ve muhârebedir. Dış âlemin temizlenmesine ve ıslâhına yöneliktir. Büyük cihâd ise bâtını ıslâh etmeğe yöneliktir. Bâtın/iç âlemin ıslâhı, zâhir/dış âlemin ıslâhından daha güç bir iştir. Zâhirde görülen bir kâfirin nefsini öldürmek, bedenini ortadan kaldırmak kolaydır. Ama insanın bâtınında bulunan ve sürekli kötülüğü emreden nefsle2 cenk etmek ve onu yenmek kolay değildir. Bu ancak Allah’ın yardımıyla sıdk kılıcı ile olabilecek bir iştir.
Mücâhid savaşta kâfir kılıcıyla şehâdet mertebesine ulaşınca her türlü yorgunluktan kurtulur; Hakk katında diri olarak rızıklandırılmaya hak kazanır.3 Ama sıdk ehli, nefslerini sıdk kılıcıyla günde bin kere öldürse, o nefs yine her defasında bir başka şekilde dirilir ve insana tuzak kurmaya devam eder. Bu yüzden nefs ile cihâd eden cenk ehli, göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefs ile mücâdeleye ara vermez. Nitekim Allah Rasûlü’nün şu duâsı bunun en güzel ifâdesidir: “Ey Allahım, göz açıp kapayıncaya kadar, hattâ ondan daha kısa bir süre beni nefsime bırakma.”4
Nefsin tuzağından emîn olmak mümkün değildir. Nefs, Hakk’ın imtihân tuzağının sûreti olduğundandır ki nefslerine zulmeden, kendi kendine kıyan kimseler hâriç, kimse onun tuzağından emîn olamaz. Cihâd-ı ekber sayılan nefs ile cenk, zordur; fakat başarılı olunduğunda insanın gönlündeki şefkat ve merhameti artırır. Bu yüzden böylelerinden kimse zarar görmez.
Allah Rasûlü’nün bir savaş sonrası söylediği rivâyet edilen: “Şimdi küçük cihâddan büyük cihâda nefs ile cenge dönüyoruzv!”5 sözü dikkat çekicidir. O, başka hadîslerinde de nefs ile cihâdın önemi konusunda şöyle buyurmuştur: “Mücâhid, nefsine karşı cihâd eden kimsedir.”6 “Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak ise nefsinin hevâsına tâbî olduğu hâlde bu durumundan hayır umandır.”7
Nefsin Tuzakları
Nefs ile cengin en büyük cihâd sayılmasının sebebi, nefsin sürekli tuzaklar kuran ve insanı kötülüğe çağıran özelliğidir. İnsan nefsinin sürekli kötülüğe çağıran hevâ sıfatları pek çoktur. Genelde kabûl edilen yaygın görüşe göre onlar yedidir: Kibir/büyüklük taslama, ucüb/kendini beğenme, riyâ/gösteriş, gadab/öfke, hased/kıskançlık, mal sevgisi ve makâm tutkusudur.
1- Nefsin tuzaklarından ilki insanın büyüklenmesi anlamına kibirdir. Allah’ın kendine has kıldığı kibriyâ ve azamet sıfatının nefsânî zaaf ve şeytânî bir vasıf olarak tezâhürü insanın temel problemidir. Âlemdeki zuhûru şeytânın kibirle kendini üstün görerek Âdem’e secde etmemesiyle başlamış,8 ondan da insana geçmiştir. Kibrin tedâvisi, insanın konumunu ve yerini bilerek tevâzû sâhibi olmasından geçer.
2- Nefsin tuzaklarından ikincisi insanın kendini beğenmesi mânâsına ucübdür. Büyüklenip başkalarına tepeden bakmayı, kendini beğenip başkalarını hor görmeyi doğuran bu nefsânî ve şeytânî vasıf, başa çıkılması çok kolay olmayan bir özelliktir. Ucbün tedâvisi, kibirde olduğu gibi tevâzû sâhibi olmaktır.
3- Nefsin tuzaklarından üçüncüsü riyâdır. Başkaları tarafından takdîr edilme arzusuyla onlara karşı yapılan gösteriştir. İnsanların övmelerine olan zaaf ile yermelerinden korkmak ve incinmektir. Bunu tetikleyen ucüb; yâni kendini beğenmektir. İnsanın gözü dışa dönük olduğu için dâimâ karşısındakini görür. Bu da insanın halkın ayıplarıyla uğraşıp kendi eksiklerini görmezden gelmesine sebep olur. Nefsin bu tuzaktan kurtulması için ona kusûr ve hatalarını göstermek gerekir. Amelindeki eksikliği ve ihlâsındaki azlığı ona hissettirmek lâzımdır. Riyânın tedâvisi ihlâsa ermeye çalışmakla olur. Ayrıca bu hâlin tedâvisi, Allah’ın kalıba değil, kalbe baktığını; âhiretteki derecenin kalpteki duygulara bağlı olarak eksilip artabileceğini bilmek sûretiyle olur. İçte bulunan bir hâli dışta ızhâr etmenin bir faydası bulunmadığı gibi, halkın övgü ve yergisinin Hakk nezdinde hiçbir değeri yoktur.
4- Nefsin tuzaklarından dördüncüsü gadabdır. Öfkelenip kızma hastalığıdır. Gadab şeytânî bir sıfattır. Tedâvisi kazâya rızâ göstermeye alışmak sûretiyle olur. Peygamberimiz’in öfkelenmemek, gadabını yenmek husûsunda pek çok tavsiyeleri vardır. Öfke aklı baştan alır, muhâkeme ve kontrolü kaybettirir.
5- Nefsin tuzaklarından beşincisi haseddir. Başkalarının sâhip olduğu nîmetleri kıskanmaktır. Hasedin sebebi taksîm-i ilâhîye râzı olmamaktır. İnsan, samîmî bir îmân ile ilâhî taksîme râzı olma özelliği kazandığı an, nefsin kıskançlık kıskacından kurtulur.
6- Nefsin tuzaklarından altıncısı mal sevgisidir. Hırs ve tama’ ile dünyâya düşkünlüktür. Sebebi ölümü unutmak, nefsin insana telkin ettiği ebediyet duygusuna aldanmaktır. Tedâvisi ölümü çokça hatırlamak, ebediyet yurdunun dünyâda değil, ahirette bulunduğunu düşünmektir. Tama’ insanı cimriliğe, cimrilik maddeye ve kula kul olmaya götürür.
7- Nefsin tuzaklarından yedincisi makâm tutkusudur. Bu da kendini beğenme hastalığından, şöhret ve baş olma tutkusundan kaynaklanır. Tedâvisi Allah’ın kendisine hakkı hakk bilme lütfunda bulunduğunu, ancak Allah’ın bu lütfuna karşı onun şükürde kusûr ettiğini düşünerek tevâzû/alçak gönüllülük yolunu tutmasıyla olur. Baş olma ve îtibâr duygusu insanı içini ihmâl edip dışını süslemeye, olduğundan fazla görünmeye yönlendirir.
Bu yedi nefsânî sıfattan her biri başa çıkılması çok zor özelliklerdir. Bunlarla her an diri bir gönül ve uyanık bir zihinle mücâdele gerekir. En küçük ihmâl ve gaflet insanı perişan edebilir. Nefsin bu vasıflarında başarıya erenler büyük cengin muzafferleri sayılırlar.
Kul malını ve canını cennet için fedâ ederse cihâd-ı asgar yapmış olur ve ona bu adanmışlığından dolayı cennet vardır. Ancak kalbini, gönlünü ve rûhunu Allah’ı taleb ve O’na vuslat yolunda fedâ edene de cennetin sâhibi vardır ki bu yapılan da cihâd-ı ekberdir. Görünen düşmanın elinden kurtulmak, onu öldürmek sûretiyle; görünmeyen ve fakat sürekli yakamızı bırakmayan nefs düşmanının elinden kurtulmak ise, onun hevâsını öldürmekle olur.
Allah Teâlâ zâhirde görünen düşmanla mücâdele eden müminlere onların görmediği ordularıyla yardım ettiği gibi bâtındaki iç düşmanla; yâni nefsiyle mücâdele eden ve hak üzere olan Müslümanlara rûhânî ve mânevî ordularıyla destek olur. Cihâd-ı ekberle uğraşan müminin vücûdunda bu tür görünmeyen ordular zuhûr edince şer kaynağı olan nefsânî güçler onlar karşısında tutunamaz. Bu ilâhî yardımları celb eden, insanın gönlündeki yakînî îmân ve itmînândır. O sâyede insan, nefsine direnip Allah’ın ihlâsa erdirdiği bahtiyârlardan olabilir.
Allah Rasûlü: “Düşmanların en korkuncu senin iki yanın arasında/içinde bulunan nefsindir”9 buyurur. Nefs, karşı koyma açısından düşmanların en kuvvetlisi, kararlılık yönünden en güçlüsüdür. Nefsle cihâdın “ekber” oluşu sonuçta nefsi Hakk’a teslîm etmeyi amaçlamasından dolayıdır.
Nefsini, hevâsına ram olmaktan koruyan, malını nefsinin isteklerine harcamak yerine daha hayırlısına saklayan kimse hem canıyla, hem de malıyla cihâd etmiş ve cihâd-ı ekbere ermiş sayılır. ¢
Dipnotlar: 1) en-Nisâ, 4/69. 2) Yûsuf, 12/53. 3) Bkz. Âl-i İmrân, 3/169. 4) Ebû Dâvud, Edeb, 100-101. 5) Bkz. Süyûtî, II, 73; Münâvî, Feyzü’l-kadîr şerhu’l-câmii’s-sağîr, Beyrut 1994, III, 141/2873; Ali el-Müttakî, IV, 430/11260. 6) Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2/1621; İbn Hanbel, VI, 20. 7) Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn Mâce, Zühd, 31. 8) Bkz. el-Bakara, 2/34. 9) Keşfü’l-hafâ, I, 143 (Beyhakî’den).

kaynak:Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ - Cihâd-? Ekber En Büyük Cenk
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt