Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber “küçük Cihaddan Büyük Cihada Dönüyoruz” Sözünün Tahlili

Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
“Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz” sözünün tahlili

Alparslan Toprak hocanın “küçük cihad – büyük cihad” konusunda yazdığı Ramazan vesilesiyle ilginize sunuyoruz:

“Küçük cihaddan büyük cihada sönüyoruz” sözünün tahlili

Tarihi boyunca cihadın karşı karşıya kaldığı en büyük musibet, büyük ve küçük cihad olarak ayrımının yapılmasıdır. Eskiden beri İslam düşmanları cihadın kendileri için arz ettiği tehlikeyi çok iyi biliyorlardı. Cihad baki kaldıkça kendilerinin batıllarıyla ve iğrençlikleri ile yaşayamayacaklarını, devletlerinin ,(güç, kuvvet ve otoritelerinin sarsılacağını, hegemonya ve despotlarının devrileceğini, ihtişam ve görkemlerinin de tehlike altında ) olacağını biliyorlardı. Ayrıca Müslümanların tek bir çağrıya uyarak tek bir yumruk olup, Allah’ın adıyla ve O’nun bereketiyle cihadı ilan ettiklerinde önlerinde hiçbir engelin duramayacağını da biliyorlar. Çünkü Müslümanlar iki iyilikten birini istiyorlardı: “Ya şehadet ya zafer” Şüphesiz ki Yüce Allah da onların yardımcısı olmaya devam edecektir ki bizler tüm bunları bu ümmetin selefinin tarihinden biliyoruz. Nitekim onlar yarım asırdan daha az bir zamanda bu duyguyla dünya küresinin yarısını fethetmişlerdir.

İşte buradan hareketle, İslam düşmanları rahat bir nefes olabilme adına Müslümanların genlerinde bulunan cihad mefhumunu ortadan silebilmek adına azami çaba sarfettiler. Varlıklarını tehdit eden tarih boyunca uykularını kaçıran bu mefhumun önünü kesebilmek için birçok ajan ve müsteşrikler birlikte gecelerini gündüzlerine kattılar çözüm üretmeye çalıştılar. Hatta bu günümüze kadar devam edegeldi ki beraber yaşama adına uyum şartları(!) geliştirmelerinden daha da ilerisine Kuran’daki cihad ayetlerinin çıkarıldığı “Furkan” adını verdikleri Kuran üretmeye kadar işi götürdü.

Onların planlarının en muhkemi, en başarılısı, amaçlarına en iyi şekilde hizmet ettirebilecekleri yöntem barışçıl yollarla Müslümanları uyutup cihaddan alıkoymaktı! Hakikaten problem çözüldü. Onlar da sofralarına oturmaya hatta müslümanların sofralarına çökmeye ekonomik kaynaklarını devşirmeye cihaddan müsterih bir şekilde emin ve mutmain olarakvela ve berası olamayan müslümanlar arasında yiyip içmeye başladılar. Ülkelere hükmedip insanları köleleştirdiler…

Müslümanları cihaddan yüzyıllardır alıkoyan, günümüze dek zillet içerisinde oturmalarına razı eden şey, sağ taraftan gelecek sinsi bir taksimattan başkası değildi. Nefislerin aleyhine gibi gösterilen halbuki serkeşlik ve pısırık ridaasını giydiren bu ayrım cihadın büyük ve küçük diye adlandırılarak nefse uyacak taksimatının yapılmasıdır. İşte koca koca hatta sakallı ve sarıklı iri yarı adamları İslam coğrafyası kan ağlarken evlerinin bir köşesinde tepkisiz sıranın kendilerine gelmesini bekleyen koyunlar misali uysalca oturmasına sebep olan bu taksimattı. Miskin miskin oturan ilim adı altında teşbihle eyleşmeyi yapageldikleri rahatlıklara cihad adını vererek kendilerini teselli etmeyi ilke edinen Müslümanların yarasına merhem olmaktan uzak dindarlık türettiler… Dediler ki; “küçük cihad kafirlerle mücadele, büyük cihad da nefis ve şeytanla mücadeledir.” Bu düşmanlar uyanık insanlardır… Biliyorlar ki insanoğlu diri kaldıkça nefis ve şeytandan kurtulamaz…

Böylece hayatları boyunca onlara cihaddan kendilerini alıkoyacak bir görev verdiler… Rasulullah’ın (s.a.v), Müslümanların gönlündeki değerini bildiklerinden, kendileri için Rasulullah'(s.a.v)in ağzını göstererek uydurma bir hadis öne sürdüler:

“Küçük cihaddan büyük cihada döndük” Bunu da Müslümanların kitaplarına sokuşturdular.

Dininde aldanmış, miskin kardeşimiz (!) bunu görünce “nefis ve şeytanla mücadele en büyük cihad olduğuna göre küçük cihadı ne yapayım ben” diyerek uzun tesbihini alıp, ibadetgâhına çekilerek nefis ve şeytanıyla mücadele etmeye başladı. Rabbine ibadet ve kulluk bu zannedip ölüm döşeğindeki peygamberin son arzusunun bile cihad olduğunu unuttu. Nitekim o peygamber insanlardan son olarak Usame’nin ordusunu asla geri bırakmayın diyerek tembihleyerek bu ümmeti hayat bulacağı damara sımsıkı bağlayarak vefat etti. Selef bu vasiyet üzerine elli yılda dünyanın yarım küresini fethe soyundular… Oysaki bu söz Allah Rasulünü tanıyan birinin bile üzerinde duracağı bir söz değildir. Çünkü bu söz Allah yolunda savaşmayı ve canını feda etmeyi küçük görmedir.
Bu nefisle cihad ediyorum diyerek kendini aldattığından gafil korkakların ve nefis düşkünlerinin gölgeliğidir. Aslında ateşten bir gölgedir onların ki… Nitekim burada nefisle cihadı yüceltmek yoktur. Zaten onu yenemeyenin Allah yolunda savaşabilmesi, o zorluklara katlana bilmesi, açlık yorgunluk vahşi hayvanından haşeratına, susuzluktan yıkanamadığı günlere haftalara kadar bir dizi ezayı göze alması hatta ve hatta emire itaat etmesi ne mümkün? Bütün bunlar nefisle cihad olmaksızın yapılamazken hatta nefisle cihad bunun parçası iken bir şeyin parçası nasıl kendisinden büyük olabilir?

Üstünlük de böyledir. Çünkü gerekli olan şey kendisi için gerekli olduğu şeyden üstün olamaz… Antrenman maçtan üstün olamaz. Abdest namazdan üstün olamaz. Mesela namaz kılmak için kişinin abdestli olması, elbisesinin temiz olması, avret mahallini gösterecek şekilde yırtığının bulunmaması gerekir. Bütün bunlar namazdan büyük değildir. Aksine büyük olanın gerekliliğidir. Nitekim Allah yolunda savaş için kişinin nefsine galip olması gerekir ki emirine nefis yapmasın gözünü çeperden esirgemesin…

Abdest ile temiz ve avret mahalli göstermeyen bir elbise ile Kuran da okunur oruçta tutulur hatta gezilir de… Başka şeyler de yapılabilir… Ama namaz ibadetinin kabul olması için bunlar asgari şartlardır. Olabilir biri abdest suyu bulamaz teyemmüm eder, elbise temizleme imkanı ya da sökük dikme imkanı yoktur da böylece vaktin çıkmaması için özürle namazını eda eder. Ancak bütün bu saydıklarımız namazdan hiçbir zaman üstün değildir. Nitekim bugün zoraki olarak işgal altındaki bölgelerde de durum buna benzemekte elde olanla mukavemet iktifa edilmektedir. Fakat bu asli şartları dışlayan bir şey değildir. O halde bütün bunlar namazdan üstün değildir. Ha keza Allah yolunda fedakarlık demek olan cihad için gerekli olan şey olan nefisi dizginleyebilmiş olmakla mümkündür. Zaten bu ibadet olmasının şartı ve bunun bir parçasıdır. Hiçbir şeyin parçası bir şeyin aslından büyük olamaz…

İşte bu sözlere aldanmış mantıktan uzak oldukları kadar Rasulullah’ın (s.a.v) sözlerini araştırmaktan da aciz olanların sığınağı ateşten bu gölgeliktir. Aslı rahat sever ve sünepe kimselerin ne pis nefisleri varmış ki yüzyıllardır temizleyemediler bir türlü… İçlerinden daha hayır taşıyanlar buna niyet etti: “büyük cihadı bitirdikten sonra küçük cihad yapacağım” dedilerse de nafile… Yol kesici kandırıcılarına aldanmaktan ayak bağlayıcılarına takılmaktan kurtula bilen olduysa da ya işten geçti ya yaş yaştan geçti bir bahane ile oturanlarla birlikte oturup çakılı kaldılar… Halbuki biraz düşünselerdi bile bu aymazlıktan kurtulmaları mümkündü.. Büyük cihadı edeceğim küçüğüne geçerim demekle kendi nefislerine şunu deselerdi ki ey nefis küçüğünü yapamayan büyüğünü hiç yapamaz haydi Allah yolunda cihadı çıkıver…

İşte yol kesicileri bunu hadis diye anlattı. Aslında müsteşrik islam düşmanlarının oyunu olan bu düzmece söze kandılar. Kitaplarına bile aldılar… Tâki tevbe suresi gibi mahza kıtal anlatan ayetleri bile tefsir ederken bu saçma sözü ile kendilerine dayanak almayı ihmal etmediler… Bu uydurma sözü korkaklıklarının delili saydılar… İnsanlara da oturmalarına delil bunu gerekçe gösterdiler…

Hadis kitaplarında bu hadisin varlığı mutlak surette yoktur. Hatib-i Bağdadi (r.a) Cabir’den (r.a) olan başka bir senedle rivayet eder: “Rasulullah (s.a.v) bir gazadan dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:
“Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz.”
“Büyük cihad nedir? Ey Allah’ın Rasulü?” dediler.

“Kulun nefsiyle mücalesidir.” dedi. [Tarihul Bağdat 13.cilt 493. s]
Tarihul Bağdat adlı eserde geçen bu rivayetin sened tenkidi hadis diye sunulan bu sözün ne denli sıhhatten uzak ve mevzudan öte bir şey olmadığını ortaya koymaktadır. İlk olarak rivayetin senedinde hadis otoritelerince iskat ve galatıyla meşhurlukla bilinen biri Halef b. Muhammed b. İsmail el Hayyam vardır. Hakim onun için:“onun hadisi sakıttır” derken, Ebul Ya’la el-Halil (b. Abdullah b. Ahmed Halili )’de “o karıştırmış, galatı çok olan birisidir ve o çok zayıftır. Bilinmeyen metinleri rivayet etmiştir.” demiştir.

Hakim ve İbn Ebi Zer’a: “O’ndan çok yazdık, onun sorumluluğundan beriyiz. Ondan ancak itibar için rivayet ettik” demişlerdir.[Mizan’ul itidal 1/662]
Bu rivayetin senedinde Yahya b. Ala el Bahili’de vardır. Kendisi hakkında cerh ve tadilde bulunan hadis uleması onun yalancılık ve uydurmasıyla meşhur olduğuna dikkat çekmişlerdir. Hanbeli mezhebinin kurucusu fıkıh alimi ve aynı zamanda otuz binden fazla hadisi ihtiva eden Müsned’in sahibi İmam-ı Ahmed b. Hanbel ondan hiçbir rivayette bulunmayarak onun için:”o yalancıdır, hadis uydurur” demiştir. Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni gibi büyük hadis alimleri kendisi için “hadisleri metruktür” cerhinde bulunmuşlardır.. İbn-i Adiy ise “hadisleri uydurmadır” diyerek itibara alınmaması gerektiğine dikkat çekmiştir..[Tehzibu’t-Tenzib 11.cilt 261,262]
İmam îbn Teymiyye (Allah rahmet etsin) şöyle der:
Bazılarının Tebük seferi dönüşünde Rasulullah’ın; ‘küçük cihaddan büyük cihada döndük’ şeklinde söylediğini rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi’nin (s.â.v.) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirlerle cihad amellerin en büyüğü, hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir.

Tüm bunlardan sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şüphe edecek değilim.(Mecmu ul Fetava 11.cilt 197.s.)[El Farku Beyne Evliyai-Rahman ve Evliya-i Şeytan 44-45 ]
Acluni Keşful Hafa adlı eserinde “küçük cihaddan büyük cihada döndük” sözüyle ilgili olarak bunu Hafız El Iraki’nin İhya’u Ulumiddin tahkikini yaparken Beyhaki’nin zayıf bir rivayeti olarak kaydettiğini nakletmiştir. Aynı şekilde İmam Acluni Hafız İbni Hacer rahimehullah’ın bu söz hakkında:” Bu İbrahim b. Ableh’in sözüdür ve hadis değildir” dediğini nakletmiştir. Ayrıca Beyhaki bizzat kendisi Zuhdul Kebir adını verdiği eserinde bu hadisin isnadının zayıf olduğunu söylemiştir.(Beyhaki Ez-zuhd ul-Kebir-384.Nolu Hadis)

İmam Nesai aynı şekilde Kitabbul Künâ’da bilakis bunu İbrahim El Ableh’in sözü olarak kaydetmiştir.
İbrahim b. Ebi Ableh’in insanlara şöyle dediğini duydum:” Gazveden döndük ki şüphesiz biz küçük cihada gitmiştik. Peki ya büyük cihadda ne yapacaksınız?” Dediler ki “ya Eba İsmail büyük cihad da nedir?” ” Kalbin cihadıdır” dedi.

Tabiinden olan İbrahim b. Ebi Able’den şöyle rivayet edilmiştir. ”Gazadan dönenlere şöyle demiştir:
Şüphesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada… Büyük cihad nedir? dediler. “Kalp cihadıdır” dedi. [Siyerü Alemü’n Nubela 6/324]
Darekutni der ki: “İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir. (Kişisel olarak güvenilir bir kimsedir) Ancak ona giden yollar safi değildir.” Derim ki, bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz olmasa gerekir. Bunun ondan sıhhatli bir şekilde geldiğini varsaysak da o bir beşerdir; doğru da yapar, yanlış da. (Nitekim hafız İbni Hacer bu sözün Rasulullah’a ait olmayıp tabiundan İbni Ableh’in bir sözü olduğunu söylemiştir. Zaten İmam Nesai’nin Kitabul Künâ’sında bunun açık bir şekilde İbrahim b. Ableh’in sözü olarak geçtiği görülmektedir.) Mücahidlere hitap etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında bile kalple olan cihadın önemi bilmiyor değildir. Çünkü nefis hayatta kalabilmek için mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye -mesela nefsin cimriliğine / korkmaya, kaçmaya, saklanmaya – sevk edebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada, nefsiyle de mücadele eder. İbrahim’in görüşünde büyük ve küçük cihad kafirlerle mücadelededir. (Onlarla olan savaştadır.) Aynı anda iki cihadı bir , araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir. Bunun itibara alınması ihtimali vardır. Ancak kendi ibadethanelerinde oturup, insanlardan el-etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise, o zaman, insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle, dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları, olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.

Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin uğursuzluğundandır. Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphem yoktur. Sofular bunu rahatlıkla (kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan) aldılar. Allah bizleri de onları da bağışlasın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İslami kitabevlerine sürmüşlerdir. Kitapçıklarda bu hadisi savunup, onu zayıf gören veya derecesini az görenlere körü körüne saldırıyorlar. Yüce Allah bizleri ve onları dosdoğru yola hidayet etsin.

Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Söyleyeceğim delil olarak sana yeter.

Ebu Hureyre’den (r.a) rivayetle Nebi’ye (s.a.v) soruldu:

“Allah yolunda cihad etmeye denk ne var?”

“Güç yetiremezsiniz” dedi. Üçüncüsünde :

“Allah yolunda cihad edenin misali , Allah yolunda cihad edenin , evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla , geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir” dedi. (Müslim, İmare: 29 ; Tirmizi , Cihad : 1)
Hadis boyunca anlatılanlar Nefis ile cihad için köşeye çekilenlerin amilleridir. Ancak bu işten çok daha büyük olduğu bizzat Allah Rasulu tarafından beyan edilmekdedir.

Yine Ebu Hureyre r.a’ den rivayetle bir adam :

“Ey Allah’ın Rasulü! Cihada denk gelebilecek bir ameli bana göster “ dedi

Rasulullah (s.a.v) :

“Bulamıyorum” dedi .Sonra :

“Mücahid çıktığında sen de mescidine girip , kesintisiz gece kıyam (namaz) edip , (gündüzleri) oruç tutup iftar edebilir misin?” (Adam) :

“Kim bunu yapabilir?” dedi. (Buhari ,Cihad: 2)

Rasulullah’ın (s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynaklarının bulunduğu bir vadiden geçti. “İnsanlardan el etek çekip bu vadide kalsam ? Ancak Rasulullah’tan (s.a.v) izin almadan bu işi yapamam” diye düşündü. Bunu Rasulullah’a (s.a.v) söyleyince Rasulullah (s.av) :

“Yapma ! Şüphesiz Allah yolundaki birinizin (yaptığı cihad) fazileti , evindeki yetmiş yıl namazından daha efdaldir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennetine koymasını istemez misiniz? Allah yolunda cihad ediniz .Devenin iki süt sağımı arası müddeti kadar Allah yolunda savaşanlara cennet vacib olmuştur” (Tirmizi ,Cihad:17)

Bu son hadiste , cihadı ekber (en büyük cihad olduğu) iddialarını tamamen çürütmektedir. Çünkü bu sahabe Rasulullah’tan (s.a.v) insanlardan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte bulunmuş, Rasulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha iyisine irşad etmiştir. Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espiri de var. Rasulullah’ın (s.a.v):

“Kim devenin iki süt arası kadar Allah yolunda cihad ederse Cennet ona vacip olur..” sözünün genelinden hareketle , Allah yolunda cihad edenler , öldürülse de , öldürülmese de cennetle müjdelenmiştir.

Hadiste geçen “fukava nakati” ,iki süt arası dönem veya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye kadar ki zamandır.(El-Misbahul Münir s. 484)

Bununla bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımından batıl olduğunu öğrendik. Ondan başka ibadete layık ilah olmayan Allah’a hamd olsun.

Kalemi bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum. Bu düşünce (sadece nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir düşüncedir. Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır. Onu bırakın arkamıza atın. Nebi’nizin (s.a.v) nasihatine dönünüz:

“Cihad , şüphesiz ona hiçbir şey denk gelemez.”

Bu nasihatta, sizin için tüm kötülükleri isteyen -bu kötülükleri ve tuzakları Allah onların başlarına geçirsin- komplocu düşmanınızın ithal düşüncelerinden sizleri müstağni kılacak güzellikler var.

Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi “büyük cihad” ya da “nefisle cihad” diye isimlendirmelerinden etkilenmemek gerekir.

Buradan benim nefisle mücadeleyi inkar ettiğim veya ona değer vermediğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu cihada teşvik, Allah yolunda ölme sevgisine has olup, iki şey arasında zihni bulandırmaktan uzak tutmak gerekir. Şahıslara cihadın iki nevini söylediğimizde, sanki onlardan birini seçme serbestliğini veriyoruz. Bu da cihadın içinin boşaltılması anlamına gelmektedir. Böylelikle ortaya seçim sunulmuş küçüğünü seçen safdirik büyüğünü seçen akıllı olmuştur. Halbuki sufilerin burada da mütevaziliklerini gösterip küçüğünü seçmeleri gerekmez miydi ki? Nefisle cihadın ta kendisi bu değil midir? Peki birini diğerine tercih ettiğimizde durum ne olur? Bunu tasavvur edebiliyor musunuz? Bunun felaketten başka adı var mıdır? Dedikleri gibi, her makama bir söz vardır.(Demir tavında dövülür. Her şey yerli yerince söylenir.) Ümmet-i islam’ın hac rükünlerini öğrenmeye muhtaç olduğu, Zilhicce ayında Ramazan orucunun hükümlerinden bahsetmemiz hikmetten değildir. Halbuki iki konu da haktır ve ikisi de doğrudur.

İşte burada selef-i salihinin anlayışları söyledikleri ve yazdıklarındaki fıkıhları ortaya çıkıyor. Cihad ile ilgili kitaplarında; Allah yolunda cihad etmenin fazileti, Allah yolunda ölmenin fazileti, sahabe ve onlara tabi olanların kahramanlık haberlerinden başka bir şey bulamazsın. Bununla birlikte nefisle mücadele etme tarafını da ihmal etmediler. Onun için ayrı bir mevzu tahsis edip ismini ‘zühd’ koydular. En büyük delilimiz, cihad hususunda ilk defa telifte bulunan Abdullah b. Mübarek’in nefis ile cihad için tahsisi ettiği “zühd” adlı eseridir. Seleften bir çoğu İbn Mübarek’in aynısını yapmıştır.

Sonuç olarak bu uydurma sözün savunucuları daha en başında ters köşeye yatmaktadırlar. Otoritece kabul görmeyen en ılımlısının zayıf dediği bu sözü kendi korkaklık ve miskinliklerine delil alanlar bilsinler ki bu sözde dahi onlara en ufak bir kuytu sığınak yoktur. Çünkü bunun savaş dönüşü söylendiği bütün rivayet incelemelerinde geçmiştir. O halde biran olsun bu sözü sahih sayarsak sizin işe küçük cihadddan başlamanız gerekir. Rasulullah da (s.a.v) bakın böyle yapmıştır. Sizin yaşantınızın sünnetten delil ve dayanağı olmadığı gibi uydurmalardan da bir deliliniz bulunmamaktadır.

Doğru söylediysek Allah’tan yanlışlarsa bizdendir. Ben bu yazımda Mekke Ümmül Kur’a Üniversitesi’nde” Meşariul Eşvak” üzerine master yapmış Dr.İdris Muhammed ve Dr. Halid İstanbuli’nin ortaklaşa hazırladıkları master tezlerinin başındaki hazırlık çalışmasını dayanak aldım. Hadis tahricinde Elbani’nin “Silsiletil ehadisil daif vel mevzu ve eseruhe esseyyieh fil ummeh” eserinden istifade ettim. Allah muvaffak kılsın. Umulur ki Ümmete faydası olur.
Sonuç:

Bu hadis için kim ne dedi?

Beyhaki: “Zayıf”
Elbani :”Münker” “Silsiletil ehadisil Daif “2460
İbni Hacer El Askalani: “Hadis değildir İbrahim b. Ebi Ableh’in sözüdür.” Tesdidul Gavsi
İmam Suyuti: “Merfu olarak bilmiyoruz.” Dürer 170.s
Zeylai:”Garip Cidden” Tahricül Keşşaf: 2/395
Ali El Kari El Hanefi. “Aslı Yoktur .Uydurmadır.” Esrarul Merfua
İbni Teymiyye: Aslı Yok ( 11/197 )
Nesai: Şam ehlinden İbrahim b. Ebi Ableh’in sözüdür.Bu kimse tabiindendir.” Küna
İbni Useymin : “Zayıftır veya uydurmadır.” Mecmuul fetava ibni useymin 27/498

Alparslan Toprak Hoca

Kaynak: İslami Okul
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şehid Nusra Komutanı Ebu Yusuf et Turki’nin Gıyabi Cenaze Namazı ve Kardeşinin Şiiri

Şehid Ebu Yusuf et Turki’nin (Ümit Toprak) şehadetinin 1. yıldönümünü geride bıraktık. Şehidimizin bıraktığı mirası hatırlamak için şehidimizin Bursa’da kardeşi Alparslan Toprak hoca tarafından kılınan gıyabi cenaze namazını ve Alparslan Toprak hocamızın yazdığı şiiri Küresel Analiz Medya sunar.

Nusret Cephesi Sniper (keskin nişancı) birliği eğitmeni ve komutanı Ümit Yaşar Toprak (Ebu Yusuf et Turki), geçen yıl Eylül ayında ABD bombardımanında şehid düşmüştü. ABD özellikle onu hedef aldı, İdlib’teki sniper okulunu çok nadir yaptığı bir şey olan direk gemiden Tomahawk füzesiyle vurdu. Dünya otoriteleri tarafından Suriye’deki bir numaralı Sniper olarak kabul edilen Ebu Yusuf’un şehadeti şüphesiz ki sahada büyük bir kayıptı. Çünkü Suriye genelinde eğittiği keskin nişancılar Esad’a büyük darbe vuruyordu. Şehid Ebu Yusuf ile röportaj yapan Ümmet-i İslam editörlerinden Muhammed Isra abimiz Şehidimiz hakkında: “Allah ondan razı olsun kendisi kültürlü, akıllı, ilim sahibi, mütevazi, disiplinli ve misafirperver bir emirdi”, demişti. Sadece bir mücahid veya bir emir değil, Ebu Yusuf Şam cihadının bel kemiği Nusret Cephesi’nin keskin nişancı birliğinin komutanıydı. Ona talebe olmak için Suriye’nin dört bir yanındaki ketibelerden gençler onun makarına akın ediyordu. Onun verdiği eğitim ile Şam mücahidleri sayısız düşmanı öldürdü. Şüphesiz böyle kahramanlar İslam tarihinde muteber bir yere sahip olacaktır.

Şehid Ebu Yusuf et Turki’nin (Ümit Toprak) Bursa’da kılınan gıyabi cenaze namazı:




Şehid Ümit Toprak için kardeşi Alparslan Toprak hocanın yazdığı şiir:

Biliyorum…
Çok şeyin yarıda kaldı…
Tamamlayan birileri çıkar elbet…
Sensiz de yürüyor herşey.
Bitiremedin kahpeleri be “topraaam…”
Ama biliyoruz “tarzan zorda” degil artık…
Tarzan hakettigi yerde..
Gerisini maymunlar düşünsün.

Senin imtihanın buraya kadardı.
Bitti…
Artik bizim imtihanımız başladı canım abim…
Pek başarılı olduğumuz söylenemez ama…
Elimizden gelen de bu…
En son konuştuğumuz gibi…
En son rüyamda anlattığın gibi…
Plan değişmedi canım abim…
Uzun sürmemesini umuyorum sadece..
Senin artık anlamış olduklarını,
keşke herkes artık anlayabilse…

Bugün..
Ellerimizi kaldırıp sensiz gök yüzüne
Beddua edebiliyoruz sadece..
Maymunların ve domuzların kardeşlerine…
Ama yarın. ..
Biraz da onlar beddua etsin bize…

Allah kabul etsin canım abim…
Her duamızda bu var…
Doğrusuyla eksiğiyle yanlışıyla…
Gizlediğin maceranla…
Sen…
Hepimizin abisi…
Kahramanlık sana yakışıyor be Ümit abi…
Şehîdliğine alışmamız zaman alacak…

Küresel Analiz / Özel Haber



Bursa sokaklarında oğulları Yusuf ve Ahmed ile birlikte…2011





 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sıra asıl cihada geldı reel yaşantımda tum hızıyla hak yolda devam bı iznillah.
Arada gorusuruz kardeslerım ben ALLAH celle celaluhundan razıyım oda bızden razı olsun ınsaallah.
Sizi ALLAH için seviyorum kimseye kırıldığımdan degıl böyle olması gerekıyordu.
ALLAH zulcelalı vel ıkram attığımız adımları verdıgımız kararları hakkımızda hayırlı ıhsan eylesın
Jazakallahu hayran kesira akhiler.
Ey genç uzerındekı tozları silkele sen islamın oz evladısın.Ve bu yolda dımdık ılerle bu ummetın bızlere ıhtıyacı var sızı görmek ıstedıgımız yer evlerınız yada bulunduğunuz yer degıldır.KAlk ve İSLAMİ olması gerektıgı gıbı savun.!

Benden yana tum kardeslerıme hakkım helaldir. fi emanillah
Selamun aleykum ve rahmetullahı ve berakat.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Jundullah abi bu nedir ?
Nereye ? Niye ? Neden ? Niçin?

Elbette reel calismalarina daha çok zaman ayir
Lakin sürekli olmasa da, vaktin oldukça samimi yazılarından bizi mahrum etme.

Ben forumdaki ilk banimi senle tartıştığım icin yemistim.
Bunun hatri yok mu ?
Olmali bence.

Son paylaşım olmamış olsun bu.
 
Üst Ana Sayfa Alt