Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Küfür Tek Millettir

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest

ALLAH-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Eğer onlar ALLAH'a, Peygamber'e ve ona indirilene (Kur'an'a) inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır."
(Mâide: 81)
Bu Âyet-i kerime'ler İslâm'a ve müslümanlara karşı küfrün tek millet olduğuna delildir.
Zira Resulullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:
"Küfrün tek millet olduğunu"
haber vermişlerdir.
Nitekim diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdır."
(Enfâl: 73)
Onlar küfür ve sapıklık hususunda bir tek millettir.
Gerek ehl-i kitap olan yahudi ve hıristiyanlar, gerek müşrikler ve gerekse müslüman gibi görünerek müslümanlar arasında fitne çıkaran içteki düşman münafıklar hep aynı tıynette ve vasıftadırlar.
İslâm dininin ezelî ve ebedî düşmanıdırlar.
ALLAH-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Şüphesiz ki kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır."
(Nisâ: 104)
Ehl-i küfür hiçbir zaman müsülanlara olan düşmanlıklarından vazgeçmezler.
Nitekim ALLAH-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler."
(Bakara: 217)
Bu ilâhi buyruk, kâfirlerin müslümanlara düşmanlıkta ne kadar ileri gittiklerini, bâtıl inançlarında ne derece katı davrandıklarını, düşmanlıklarının sürekliliğini bildirmekte, müslümanları dinlerinden çeviremedikleri sürece bu savaşlara ara vermeyeceklerini beyan etmektedir.
Güçleri yetse, bundan hiç de geri kalmazlar.
ALLAH-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar senden aslâ hoşnut olmazlar."
(Bakara: 120)
Yahudi ve hıristiyanlar hiçbir yerde, hiçbir tarihte müslümanlara dost olmamışlardır.
Müslümanlarla savaşmakta her zaman için birbirine dost olmuşlardır.
İnkâr ve sapıklıkta birleştikleri için, müslümanlara karşı bir el gibidirler.
Yahudi, hıristiyan ve putperest kâfirler sizi kıskandıkları ve kin kustukları için Rabb'iniz tarafından size bir iyilik dokunmasını, öne geçmenizi, yükselmenizi istemezler.
"Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer.
Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler."
(Âl-i imrân: 120)
Müslümanlar ALLAH-u Teâlâ'nın yardımıyla güçlenirler, zaferler kazanırlarsa onlar bundan hoşlanmazlar.
Bir bozgun ile karşılaşırlarsa, bundan dolayı da son derece sevinç duyarlar.
Bu ise düşmanlığın en ileri derecesidir.
"Eğer sabreder ALLAH'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zaman zarar veremez.
Şüphesiz ki ALLAH onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır."
(Âl-i imrân: 120)
Bütün bunlara karşı müslümanların vazifesi sabır ve takvâdır.
Eğer müslümanlar ALLAH-u Teâlâ'ya itaat etmekte sabreder, yasaklarından iyice korunurlarsa, o kâfirlerin ve münafıkların hile ve entrikalarının hiçbir zararını görmezler.
"Sen kendileriyle antlaşma yaptığın halde, onlar her defasında hiç çekinmeden andlaşmalarını bozarlar."
(Enfâl: 56)
Bu onların tıynetlerinde vardır.
İşlerine gelince anlaşmaya sadık kalırlar, işlerine gelmediği zaman kitabına uydurup kaldırırlar, işlerine geldiği şekilde kendi menfaatlerine uygun olanı yürürlüğe koyarlar.
"Sen onları derli-toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır."
(Haşr: 14)
Oysa ki onlar son derece ihtilâf içindedirler.
Bir fikir etrafında toplanıp da gönül birliği ile hareket edemezler.
Her biri başka arzu peşindedir.
Böyle bir ordu dışarıdan ne kadar toplu ve kuvvetli görünürse görünsün, gerçekte o bir ordu değildir, bir kül yığını gibi hafif rüzgârla savrulacak kuru bir kalabalıktan ibarettir.
"Onlar yeryüzünde durmadan fesat çıkarmaya koşarlar."
(Mâide: 64)
Onların bu vasıfları tarih boyunca devamlı olarak sergilenmiş, bir ibret numunesi olarak kalmıştır.
Her devirde her mekânda onlar kargaşalık çıkarmışlardır.
"Kendilerine:
'Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!'
denildiği zaman:
'Biz ancak ıslah edicileriz.' derler."
(Bakara: 11)
Yeryüzünde fesat çıkarmak küfürdür.
Kim ALLAH'a isyan ederse yeryüzünde fesat çıkarmış olur.
Kendilerinin ıslah edici kimseler olduklarını iddia ederlerken, yaptıkları anarşiyi örtmek isterler.
Çünkü onlar doğruyu ve gerçeği seçemedikleri için, bozmayı düzeltmek sanırlar.
Kalplerindeki hastalık sebebiyle fesadı ıslah şeklinde tasavvur ederler ve gizli gizli hâinlik yaparlar.
"ALLAH fesadı sevmez."
(Bakara: 205)
Ne fesadı sever, ne de fesat çıkaranları.
ALLAH-u Teâlâ onların bu cevaplarını şiddetli bir şekilde reddederek Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:
"İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir.
Lâkin anlamazlar."
(Bakara: 12)
Ne öğüt dinlerler, ne de dinlemek isterler.
"Onlardan birçoğunun, kâfirleri dost edindiklerini görürsün!"
(Mâide: 80)
Bu Âyet-i kerime dahi onları tanımamız için yeterlidir.
"ALLAH'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek isterler."
(Tevbe: 32)
İçlerini ve dışlarını saran küfür, onlara bu cehaleti yaptırmaktadır.
"Onlar size fenalık etmekten geri kalmazlar."
Âl-i imrân: 118)
İslâm dışındaki bütün din mensupları, inkârcı ateistler ve münafıklar da bu Âyet-i kerime'nin kapsamına girmektedirler.
"Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar."
(Âl-i imrân: 118)
Bu gibi kimseler İslâm'a daima karşıdırlar ve müsülanlara sıkıntı ve zorluk verecek her şeyi arzu ederler.
"Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır.
Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür."
(Âl-i imrân: 118)
Sinelerinde gizledikleri açıkladıklarından çok daha fazladır.
Düşmanlıkları yüzlerinden okunur.
İslâm'a ve müslümanlara karşı gizledikleri kini aklı başında herkes anlayabilir.
"ALLAH onlara lânet etmiştir."
(Nisâ: 46)
Bu lânet onlar için dünyada da ahirette de geçerlidir.
"ALLAH onlara gazap etmiştir."
(Mâide: 80)
Lânet üstüne lânete, gazap üstüne gazaba uğramışlardır.
"ALLAH kâfirleri sevmez."
(Âl-i imrân: 32)
Sen de kâfirleri sevme, sen de onlara meyletme!
"O halde sakın kâfirlere arka çıkma!"
(Kasas: 86)
Onlara muhalefet et, isteklerine uyma!
"Kim onlarla dost olursa işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir."
(Mümtehine: 9)
Düşmanlık yerine dostluğu koyarak adaletin hakkına tecavüz edenler ve neticede kendilerine zulmetmiş olanlardır.
"ALLAH'ın lâneti kâfirlerin üzerine olsun!"
(Bakara: 89)
 
Üst Ana Sayfa Alt