Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kur-an ve Sünnete Göre Cihad İle İlgili Tüm Konular

A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadın Fazileti

(1) Cihad Kıyamete Kadar Devam Edecektir

(1) Mugire bin Şube şöyle tahdis etti:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ümmetimden bir takım insanlar galip gelmekte devam edeceklerdir. Onlar bu galip halde bulunurken Allah’ın emri onlara gelecektir’ buyurdu.”
Hadisteki Allah’ın emrinden murat, kıyametin kopmasıdır. Bazı âlimler, Allah’ın emriyle kast edilen; kıyametin kopmasına yakın her mümin erkek, her mümin kadının ruhunu alacak olan güzel tatlı rüzgârdır dediler.
Buhari (3405) Müslim (1921/171)
(2) Muaviye şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Benim ümmetimden bir topluluk Allah’ın emirlerini yerine getirmekte devam edecektir. Onlara yardım etmeyen onlara muhalefet edenler bu taifeye zarar veremeyecektir. Allah’ın kıyamet emri onlara gelinceye kadar, onlar bu galibiyet üzere olacaklardır...’ buyurdu.”
Buhari (3405) Müslim (1037/174)
(3) Sevban (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ümmetimden bir taife hak üzere galip olarak devam edecektir. Allah’ın emri kendilerine gelinceye kadar, onlar hak üzere hep öyle sebat edecektir. Muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir’ buyurdu.”
“Hadiste zikredilen “taife” hakkında:
−İmam Buhari (Rahmetullahi Aleyh): ‘Onlar ilim ehlidir’ dedi.
−Ahmed bin Hanbel (Rahmetullahi Aleyh): ‘Onlar eğer hadis ehli değilse, onların kim olduğunu bilmiyorum’ dedi.
−İmam Nevevi (Rahmetullahi Aleyh)’de: ‘Bu taifenin cesaretle savaşanlardan, fakihler, muhaddislerden kınayanların kınamasına aldırmadan iyiliği emreden kötülükten alıkoyan vb. iman sahibi salih kimselerden olması muhtemeldir’ dedi.”
Müslim (1920/170)
(4) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar hak üzere savaşarak muzaffer olmakta devam edecektir. Nihayet Meryem oğlu İsa iner ve müslümanların emiri ona:
−‘Gel bize namaz kıldır der. Bunun üzerine İsa Aleyhisselam:
−‘Hayır, Allah’ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir kısmınız diğerleriniz üzerine emirlersiniz buyurur’ dedi.”
Ahmed (14726-15129) Müslim (1923/173) Ebu Davud (2484) Hâkim (4/480) Albani (1959-Sahiha)
(5) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir adam gelerek:
−Bana cihada denk olacak bir amelde delillik et dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ben cihada denk olacak bir amel bulamıyorum’ buyurdu ve devamla:
−‘Mücahid sefere çıktığı zaman sen mescide girip o dönünceye kadar devamlı namaz kılmaya, iftar etmeden devamlı oruç tutmaya gücün yeter mi?’ buyurdu. O kimse:
−Buna kimin gücü yeter ki dedi.”
Buhari (2634) Müslim (1878/)
(6) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah kendi yolunda cihada çıkan kimseye: ‘Onu evinden çıkaran şey bana iman ve rasullerimi tasdik ise, elde ettiği ecir ve ganimetle salimen evine geri getireyim veya onu cennete girdireyim’ diye tekeffül etmiştir. Ümmetime meşakkat verecek olmasaydım hiçbir cihad müfrezesinin arkasından geri durmazdım. Şüphesiz Allah yolunda öldürülüp diriltilmemi, sonra tekrar öldürülüp diriltilmemi, sonra tekrar öldürülüp dirilmemi isterdim’ buyurdu.”
Buhari (189) Müslim (1876/103)
(7) Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, ya Rasulallah! İnsanların hangisi daha faziletlidir? denildi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Canıyla malıyla Allah yolunda cihad eden mümindir’ buyurdu. Sahabeler:
−Sonra kimdir dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Allah’tan korkup insanları kendi şerrinden emin kılıp vadilerden bir vadiye çekilen mümindir’ buyurdu.”
Buhari (2636) Müslim (1888/)
(8) Abdurrahman bin Cerir (Radiyallahu Anh) şöyle haber verdi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herhangi bir kulun ayakları Allah yolunda tozlanırsa cehennem ateşi ona dokunmaz’ buyurdu.”
Buhari (2658)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Yolunda Nöbet Tutmanın Fazileti

(2) Allah Yolunda Nöbet Beklemenin Fazileti

(9) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Akşam veya sabahleyin Allah yolunda yürümek hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Herhangi birinizin cennetteki yay kadar yeri yahut bir değnek kadar yeri yani kamçısı kadar bir yer dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Şayet cennet ehlinden bir kadın yer ahalisine baksaydı, hiç şüphesiz o cennetle yer arası boşluğu aydınlatır ve orayı güzel koku ile doldururdu. Ve o kadının başındaki başörtüsü dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır’ buyurdu.”
Buhari (2644)
(10) Selman (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bir gün bir gece (İslam beldesini korumak için) hudutta nöbet beklemek nafile bir oruç tutup namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer o kimse nöbette ölürse, yapa geldiği salih amelleri üzerine yazılmaya devam eder, rızkı da gönderilmeye devam eder ve çok fitneye düşürücüden emin olur’ buyurdu.”
Ebu Davut’taki rivayette: ‘...Kabrin fitneye düşürücülerinden emin olur...’ şeklinde gelmiştir. Hadiste zikredilen fitneye düşürücü kelimesiyle kast edilen, şeytan veya Münker ve Nekir’dir denmiştir.
Müslim (1913/163)
(3) Mücahidlerin Dereceleri

(11) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim Allah’a ve onun Rasulüne iman eder, namaz kılar, ramazanda oruç tutarsa, onu cennete girdirmek Allah’ın üzerine bir hak olur. O kimse ister Allah yolunda cihad etsin, isterse içinde doğduğu toprağında otursun’ buyurdu. Sahabeler:
−Ya Rasulallah! Bunu insanlara müjdelemeyelim mi? dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları, kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki mesafe sema ile yer arası mesafe gibidir. Siz Allah’tan istediğinizde Firdevs cennetini isteyin. Çünkü o cennetin ortası ve en yücesidir...’ buyurdu.”
Buhari (2640)
(12) Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ya Eba Said! Herkim Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve Nebi olarak Muhammed’den razı olursa, cennet onun için vaciptir’ buyurdu. Bu, Ebu Said (Radiyallahu Anh)’ın hayretine gitti de:
−Ya Rasulallah, bu sözleri bana tekrar etsen dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları tekrar etti. Sonra da:
−‘Diğer bir şey daha var ki, kul onunla cennette yüz derece yükseltilir. Bu derecelerden her iki derecenin arası sema ile yer arası mesafedir’ buyurdu. Ebu Said (Radiyallahu Anh):
−O diğer bir şey nedir? Ya Rasulallah dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O Allah yolunda cihattır, o Allah yolunda cihattır’ buyurdu.”
Müslim (1884/116)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şehitliğin Fazileti

(4) Şehitliğin Fazileti ve Şehitlik İstemenin Caizliği

(13) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ölüp de Allah katında büyük bir hayra sahip olan hiçbir kulu, dünyaya tekrar dönmek, dünya ve dünyadaki her şeyin kendinin olması karşılığında asla onu sevindirmez. Bundan yalnız şehit müstesnadır. Çünkü o, şehit olmanın fazileti sebebiyle gördüğü şeylerden dolayı tekrar dünyaya dönmek ve dünyada tekrar Allah yolunda öldürülmek onu sevindirir’ buyurdu.”
Buhari (2644) Müslim (1877/)
(14) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennete giren hiç kimse, yeryüzündeki her şeye sahip olsa bile tekrar dünyaya dönmeyi istemez. Şehit bundan müstesnadır. Çünkü o, görmekte olduğu kerametlerden dolayı tekrar dünyaya dönmeyi ve on kere öldürülmeyi temenni eder’ buyurdu.”
Buhari (2662)
(15) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Sadık olarak şehit olmak isteyene, kendine bir musibet isabet etmese de şehitlik derecesi verilir’ buyurdu.”
Müslim (1908/156)
(5) Şehitler Allah Katında Diridirler

(16) Mesruk şöyle dedi:
“Biz, İbni Mesud (Radiyallahu Anh)’a Allah’ın:
“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma; hayır, onlar diridirler. Rab’leri katında rızıklanmaktadırlar. Allah’ın keremiyle kendilerine verdiklerinden mesrur olarak, arkalarında henüz (şehit olup) kendilerine yetişemeyenlere de korku olmadığına, onların da üzüntüye uğramayacaklarına sevinirler.” Ali İmran: 169-170 ayetinin tefsirini sorduk. Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Biz de bunu sormuştuk da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onların ruhları bir takım yeşil kuşların içindedirler. Onlar için Arşa asılmış kandiller vardır. Onlar cennette diledikleri her yere uçarlar sonra o kandillere girerler. Rab’leri onlara muttali olup:
−‘Herhangi bir şey arzu ediyor musunuz?’ buyurur. Onlar:
−Ne arzu edelim ki? Biz cennette dilediğimiz her yere gidebiliyoruz derler. Rab’leri bunu onlara üç defa tekrarlar. Onlar kendilerine bu teklif edilmekten vazgeçilmeyeceğini görünce:
−Ey Rabbimiz, bizim senin yolunda tekrar öldürülmemiz için bizim ruhlarımızı cesetlerimize iade etmeni istiyoruz derler. Nihayet Rab’leri kendileri için bir şey istemediklerini görünce, onlar terk olunur’ dedi.”
Müslim (1887/121)
(6) Cennet Kılıçların Gölgesi Altındadır

(17) Abdullah bin Kays şöyle dedi:
“Ben babamdan işittim, düşmanın hemen önünde olduğu halde şöyle diyordu:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz cennetin kapıları kılıçların gölgesi altındadır’ buyurdu. Kays’ın bu hadisi üzerine, üzerindeki elbisesi eski ve dağınık bir kimse ayağa kalktı ve:
−Ya Eba Musa, sen bunu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) söylerken bizzat işittin mi? dedi. Ebu Musa:
−Evet dedi. Bunun üzerine o kimse arkadaşlarının yanına döndü ve:
−Sizlere selam okuyorum dedi. Sonra kılıcının kınını kırıp attı. Sonra kılıcıyla düşmana doğru yürüdü ve onunla düşmana vura vura şehit düştü.”
Müslim (1902/146)
(7) Şehitlik Borç Hariç Bütün Hataları Örter

(18) Ebu Katade (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün aralarında ayağa kalktı ve onlara hitaben:
‘Şüphesiz ki Allah, yolunda cihad ve Allah’a iman amellerin en faziletlisidir’ buyurdu. Bunun üzerine biri kalkıp:
−Ya Rasulallah, eğer Allah yolunda öldürülürsem günahlarım benden silinir mi, bu hususta ki görüşün nedir? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Eğer sabredici, ecrini sadece Allah’tan umarak savaşır, ileri atılıcı ve geri kaçıcı olmadan Allah yolunda öldürülürsen evet’ buyurdu. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o kimseye:
−‘Nasıl dedin’ buyurdu. O kimse:
−Eğer Allah yolunda öldürülürsem günahlarım benden silinir mi, bu hususta ki görüşün nedir? dedi. Rasulullah ona (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Eğer sabredici, ecrini sadece Allah’tan umarak savaşır, ileri atılıcı ve geri kaçıcı olmadan Allah yolunda öldürülürsen evet. Ancak kul borcu müstesnadır. Bunu bana Cebrail söyledi’ buyurdu.”
Yani borçlu şehitte olsa, alacaklı alacağından vaz geçip borçluya hakkını helal etmedikçe, Allah’ın onu bağışlamayacağını ifade etmek istiyor. Bu hadisin hemen altındaki Abdullah bin Amr hadisi de buna şahitlik eder.
Müslim (1885/117)
(19) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şehit için, borçtan gayrı her günah bağışlanır’ buyurdu.”
Müslim (1886/119)
(8) Herkim Allah’ın Kelimesi Yüce Olsun Diye Savaşırsa O Kimse Allah Yolundadır

(20) Ebu Musa (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir bedevi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Bazı kimseler ganimet almak için savaşır, bazı kimseler insanlar arasında ismi anılması için savaşır, bazı kimseler de iyi savaşçı olduğu görünsün diye savaşır. Bunlardan Allah yolunda olan kimdir? dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kim Allah’ın kelimesi en yüksek olsun diye savaşırsa, işte o kimse Allah yolundadır’ buyurdu.”
Buhari (2908) Müslim (1904/149)
(21) Cundeb bin Beceli (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim hak ve batıl olduğu belli olmayan, karanlık bir davanın bayrağı altında kavmiyete çağırarak yahut kavmiyete yardım ederek öldürülürse, tam bir cahiliye ölümüyle ölmüş olur’ buyurdu.”
Müslim (1850/57)
(9) Şehitleri Beyan

(22) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İçinizde kimleri şehit addediyorsunuz’ buyurdu. Sahabeler:
−Ya Rasulallah, kim Allah yolunda öldürülürse şehit odur dediler. Rasulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O halde ümmetimin şehitleri çok azdır’ buyurdu. Sahabeler:
−Ya Rasulallah, öyleyse kimler şehittir? dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Allah yolunda öldürülen şehittir, Allah yolunda ölen şehittir, Vebada ölen şehittir, karın ağrısında ölen şehittir’ buyurdu.”
Ravi İbni Muksim:
“Babam üzerine şahadet ederim ki, bu hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘... Suda boğulan da şehittir...’ de dedi.”
Müslim (1915/165)
(23) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle haber verdi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şehitler beş kısımdır:
1−Vebadan ölen,
2−Karın ağrısından ölen,
3−Suda boğulan,
4−Yıkık altında kalıp ölen,
5−Allah yolunda şehit düşen kimsedir’ buyurdu.”
Buhari (2673) Müslim (1914/164)
(24) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim malı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir’ buyurdu.”
Buhari (2297) Müslim (141/226)
(25) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir adam Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
Ya Rasulallah, bir kişi gelse ve malımı almak istese, bu hususta reyiniz nedir? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Malını ona verme’ buyurdu. Adam:
−Benimle dövüşürse, çarpışırsa ne (yapmamı uygun) görürsünüz? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sen de onunla dövüş’ buyurdu. Adam:
−Beni öldürürse ne dersiniz dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O takdirde sen şehitsin’ buyurdu. Adam:
−Ben onu öldürürsem ne dersiniz dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O ateştedir’ buyurdu.”
Müslim (140/225)
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ALLAH razı olsun ahi ne kadar hayırlı bir paylaşım

ama RABBİMİN izni ile hayırda yarışıcam inşaALLAH :)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Savaş Kuralları

(10) Riya İçin Savaşan Kimse Ateştedir

(26) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet günü aleyhine ilk hüküm verilecek kimseler şunlardır:
−Birincisi şehit olmuş kişidir. O huzura getirilir, Allah ona nimetlerini hatırlatır, o da ihsan olunduğu bütün nimetleri hatırlar. Kendine:
−Bu nimetlere karşı sen ne yaptın? buyurur. O kul:
−Senin yolunda cihat ettim, nihayet şehit edildim der. Allah:
−Yalan söyledin, aksine sen cesaretlidir denilmek için savaştın ve sana öyle de denildi buyurur. Sonra emir verilir de bu kimse yüz üzeri sürüklenir ve sonunda cehenneme atılır...’ buyurdu.”
Müslim (1905/152)
(11) Kâfir Müslüman Olduktan Sonra Öldürülmez

(27) Mikdad bin el-Esved (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
“Ya Rasulallah! Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşıp vuruşsam o da benim iki elimden birini kılıçla vurup koparsa, sonra bir ağacın arkasına sığınıp:
−Allah için müslüman oldum dese, bu sözü söyledikten sonra ben onu öldürebilir miyim? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, onu öldürme’ buyurdu. Mikdad:
−Ya Rasulallah, o benim iki elimden birini kopardı ve o sözü elimi kopardıktan sonra söyledi dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onu öldürme, eğer öldürürsen, o kimse sen onu öldürmeden önceki senin durumunda, sen de o kimse o sözü söylemeden önceki durumunda olursun’ buyurdu.”
Buhari (3760) Müslim (95/155)
(28) Usâme bin Zeyd (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi Cuheyne kabilesinden el-Huraka boyu üzerine cihada gönderdi. Bizler sabah vakti o kavme baskın yaptık ve onları bozguna uğrattık. Ben, Ensardan bir kimseyle beraber onlardan bir adama yetiştik. Biz onu kuşatıp yakalayınca La İlahe İllallah dedi. Bunun üzerine Ensarlı ondan elini çekti. Fakat ben mızrağımı ona sapladım ve onu öldürdüm. Medine’ye geldiğimizde bu olay Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaştı da bana:
−‘Ya Usâme, sen adamı La İlahe İllallah dedikten sonra öldürdün öyle mi?’ buyurdu. Ben:
−Ya Rasulallah o bu söze sığınarak ölümden kurtulmak için söyledi dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sen onu La İlahe İllallah dedikten sonra öldürdün öyle mi?’ buyurdu ve bu ifadeyi bana durmadan tekrarlıyordu. Nihayet ben:
−Keşke bu günden önce müslüman olmasaydım, diye temenni ettim.”
Buhari (6720-6721) Müslim (96/158-159)
(12) Ezan Okunan Yere Baskın Yapılmaz

(29) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fecir tulu ettiğinde baskın yapardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ezan okunup okunmadığını dinlerdi. Eğer bir ezan sesi işitirse baskından vazgeçer, ezan sesi işitmese baskını yapardı. Bir gün bir kimsenin, Allah-u Ekber Allah-u Ekber dediğini duydu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Fıtrat üzeresin’ buyurdu. Sonra o kimse:
−Eşhedü Ella İlahe İllallah, Eşhedü Ella İlahe İllallah dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ateşten çıktın’ buyurdu. Sonra baktılar ve onun bir davar çobanı olduğunu gördüler.”
Müslim (382/9)
(13) Kıtalden Önce İslam’a Davet

(30) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Biz mescitte bulunduğumuz sırada Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve:
‘Haydi, Yahudilere yürüyün’ buyurdu. Biz onunla beraber çıktık, nihayet Beytu’l-Midras’a geldik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakta onlara şöyle nida etti:
−‘Ey Yahudi topluluğu, İslam dinine girin ki selamette olasınız’ buyurdu. Yahudiler:
−Ey Ebu Kasım, sen tebliğ görevini yaptın dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ben de zaten bu İslam’a girin selamette olun tebliğimin tahakkukunu istiyorum’ buyurdu. Yahudiler yine:
−Ey Ebu Kasım, sen tebliğ görevini yaptın dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ben de zaten bu İslam’a girin selamette olun tebliğimin tahakkukunu istiyorum’ buyurdu. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözünü üçüncü defa onlara söyledi ve:
−‘Bilin ki arz Allah ve Rasulünündür. Ben sizi bu araziden sürgün etmek istiyorum. Bunun için sizden herkim kendi malından taşıyamayacağı bir şeyi olursa onu satsın. Yoksa iyi bilin ki arz Allah ve Rasulünündür’ dedi.”
Beytu’l-Midras: İçinde Tevrat okunan yere denir.
Buhari (7218) Müslim (1765/)
(14) Müşriklerden Fiili Yardım Alınmaz

(31) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Bedir tarafına doğru sefere çıktı. Herratu’l-Vebere mevkiine vardığı vakit, cüret ve yiğitlikle namlı bir kimse Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e erişti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı onu görünce sevindiler. O kişi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaşınca:
−Sana ittiba etmek ve seninle beraber ganimet elde etmek için geldim dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Allah’a ve Rasulüne İman ediyor musun?’ buyurdu. O adam:
−Hayır dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O halde dön, ben bir müşrikten asla yardım istemem’ buyurdu. Aişe (Radiyallahu Anha) dedi ki:
−Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yoluna devam etti. Şecere mevkiine vardığımız zaman o adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yine ulaştı ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ilk söylediği şeyleri yine söyledi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona ilk söylediği şeyleri söyledi ve:
−‘O halde dön, ben bir müşrikten asla yardım istemem’ buyurdu. Adam geri döndü fakat Beyda mevkiinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yine geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona ilk söylediği şeyleri söyledi ve:
−‘Allah’a ve Rasulüne iman ediyor musun?’ buyurdu. Bu sefer adam:
−Evet, iman ediyorum dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O halde yürü’ buyurdu.”
Müslim (1817/150)
(15) Müşriklerden Silah vb. Araçları Ödünç Almak

(32) Yağla bin Ümeyye şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:
−‘Sana elçilerim geldiği zaman onlara otuz zırh ve otuz deve ver.’ Yağla:
−Ya Rasulallah, bu malları bedeli ödenmek üzere mi istiyorsun, yoksa onları geri vermek üzeremi istiyorsun? dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘İade edilmek üzere istiyorum’ buyurdu.”
İbni Hibban (4720) Ebu Davud (3566) Ahmed (4/222)
(16) Gayrı Müslimleri Cezireden Çıkarmak

(33) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bana Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den şöyle işittiğini haber verdi:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Yahudi ve Hristiyanları elbette Arap yarım adasından çıkaracağım. Nihayet orada müslümandan gayrı hiç kimseyi bırakmayacağım’ buyurdu.”
Müslim (1767/63)
(17) Savaşta Casusluk Edenlerin Öldürülmesi

(34) Seleme bin el-Ekva (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir seferde iken müşriklerden bir casus geldi, sahabelerin yanına oturdu ve onlarla konuşmaya durdu. Sonra dönüp gitti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Onu bulun ve öldürün’ buyurdu. Onu Seleme bulup öldürdü. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de casusun devesini diğer savaş eşyalarını Seleme’ye ganimet harici olarak verdi.”
Buhari (2845) Müslim (1754/45)
(18) Halifenin Savaşanlara Savaş Adabını Vasiyet Etmesi

(35) Bürde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir orduya yahut bir seriyyeye bir komutanı emir yaptığı zaman ona özel olarak Allah’tan sakınıp takvaya sarılmasını, beraberindeki müslümanlara da hayır tavsiyede bulunurdu. Sonra:
‘Allah’ın adıyla Allah’ın yolunda savaşınız. Allah’a iman etmeyen kâfirlerle savaşınız. Savaş yapınız, ancak ganimetlerde hıyanetlik yapmayınız, ahitlerinizi bozmayınız, öldürdüklerinize müsle yapmayınız, çocukları öldürmeyiniz. Müşriklerden düşmanla karşılaştığın vakit onları üç haslete davet et. Bu üç şeyden hangisinde sana icabet ederlerse onlardan elini çek. Sonra onları İslam’a davet et. Eğer onlar bu hususta sana icabet ederlerse onlardan bu icabeti kabul et ve kendilerinden elini çek. Sonra onları kendi yurtlarından muhacirlerin yurduna göçmeye çağır. Onlar eğer bunu yaparlarsa, Muhacirlerin lehine olan şeyler onların da lehine, Muhacirlerin üzerinde ki mükellefiyet ve sorumluluk onlara da olacak şeklinde haber ver. Eğer kendi beldelerini terk etmekten imtina ederlerse, bu takdirde müslüman bedeviler gibi olacaklarını, müslümanlar üzerindeki cari Allah’ın hükümlerinin onlar için de cari olacağını kendilerine haber ver. Müslümanlarla beraber cihad etmeleri hali müstesna onlara ganimetten ve feyden hiçbir şey ayrılmayacaktır. Eğer onlar bu müslüman olma teklifini kabul etmezlerse bu takdirde onlardan cizye iste. Şayet onlar bu cizyeyi vermek hususunda sana icabet ederlerse, sen onlardan bunu kabul et ve onlarla savaşmayı bırak. Eğer onlar müslüman olma veya cizye verme teklifini kabul etmezler ise, o zaman Allah’tan yardım iste ve onlarla savaş. Bir kale ahalisini kuşattığın ve onlar da senden kendilerine Allah’ın ahdini, Nebisinin ahdini tayin etmeni istedikleri vakit, sakın sen onlara Allah ve Nebisinin ahd ve zimmetini tayin etme. Lakin sen onlar için kendi zimmetini ve arkadaşlarının zimmetini kararlaştır. Çünkü sizlerin kendi ahitlerinizi ve arkadaşlarınızın ahitlerini bozmanız, Allah’ın ahdini ve Nebisinin ahdini bozmanızdan daha hafiftir. Sen bir kale ahalisini kuşatır ve onlar da senden kendilerini Allah’ın hükmüne indirmeni istedikleri zaman, sen onları Allah’ın hükmüne indirme. Fakat sen onları kendi hükmüne indir. Çünkü sen onlar hakkında Allah’ın hükmüne isabet ettiğini veya isabet etmediğini bilemezsin’ derdi.”
Müslim (1731/3)
(19) Komutanın Askerlerini Teftiş Etmesi

(36) Ebu Berze (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir savaş yolculuğunda idi. Allah ona ganimet verdi. Ashabına:
−‘Sizler herhangi bir kimseyi kaybettiniz mi?’ buyurdu. Sahabeler:
−Evet, falan, falan ve falanı kaybettik dediler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar:
−‘Sizler herhangi bir kimseyi kaybettiniz mi?’ buyurdu. Sahabeler:
−Evet, falan, falan ve falanı kaybettik dediler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar:
−‘Sizler herhangi bir kimseyi kaybettiniz mi?’ buyurdu. Sahabeler:
−Hayır dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Fakat ben Cüleybîb’i kaybettim onu arayınız’ buyurdu. Cüleybîb şehitlerin içinde arandı. Nihayet onu öldürdüğü yedi kişinin yanında ölü olarak buldular. Öldürülen kimsenin adamları onu öldürmüşlerdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun yanına geldi ve üzerinde durup:
−‘Cüleybîb yedi kişiyi öldürdü, sonra da kendisini öldürdüler. ‘Bu bendendir ben de ondanım, bu bendendir ben de ondanım’ buyurdu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu iki bileğinin üzerine koydu onun için Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in iki bileğinden başka hiçbir şey yoktu. Ravi: Şehit için bir çukur kazıldı ve kabrine konuldu dedi de yıkamayı zikretmedi.”
Müslim (2472/131)
(20) Düşmanla Karşılaşmayı Temenni Etmemek

(37) Abdullah bin Ebi Evfa (Radiyallahu Anh) Ömer bin Abdullah (Radiyallahu Anh)’a bir mektup yazdı. O mektubu ben okudum şöyle idi:
“Rasulullah düşmanla karşılaştığı bazı savaşlarında güneş semanın ortasından meyil edene kadar bekledi sonra insanların arasında ayağa kalkıp:
−‘Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Allah’tan afiyet isteyiniz. Ancak düşmanla karşılaştığınız vakit sabrediniz. Bilin ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır’ buyurdu. Sonra da:
−’Ey bulutları yürüten, ey toplanmış orduları bozguna uğratan Allah’ım! Düşmanları bozguna uğrat, düşmanlara karşı bize yardım et’ buyurdu.”
Buhari (2772) Müslim (1742/20)
(38) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Ancak düşmanla karşılaştığınız vakit sabrediniz’ buyurdu.”
Müslim (1741/19)
(21) Savaş Etmeden ve Ona Niyet Etmeden Ölenleri Zem

(39) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Savaşmadan ve kendi kendine savaşma isteği ile konuşmadan yani, savaşa niyet etmeden ölen kimse münafıklıktan bir şube üzere ölür’ buyurdu.”
Müslim (1910/158)
(22) Kişiyi Savaştan Alıkoyan Özür

(40) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Tebük savaşından dönüp Medine’ye yaklaştığımızda:
‘Medine’de öyle topluluklar var ki, sizin yürüdüğünüz her yerde, sizin geçtiğiniz her vadide şüphesiz onlar da sizinle beraber idiler’ buyurdu. Sahabeler:
−Ya Rasulallah, Onlar Medine’dedir dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onlar Medine’dedir, ama onları Medine’de özür alı koydu’ buyurdu.”
Buhari (4122)
(41) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir savaşta biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Medine’de öyle kimseler var ki, yürüdüğünüz her yolda, kat ettiğiniz her vadide muhakkak onlar sizinle beraberdirler. Onları hastalık hapsedip menetmiştir’ buyurdu.”
Müslim (1911/159)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cihada Giden İle İlgili Konular

(23) Mücahidi Teçhiz ve Gerideki Yakınlarına Yardım Etmek

(42) Zeyd bin Halid (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kim Allah yolunda cihad edecek bir mücahidi teçhiz ederse, oda cihad etmiş olur. Kim de Allah yolunda cihad eden bir mücahidin bıraktığı işleri için hayırlı halef olursa, o da cihad etmiş olur’ buyurdu.”
Buhari (2682) Müslim (1895/135)
(43) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Eslem kabilesinden bir genç geldi ve:
−Ya Rasulallah, ben savaşa gitmek istiyorum, ancak benim beraberimde teçhizattan bir şeyim yok dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Falan kimseye git, çünkü o teçhizatını hazırladı akabinde de hastalandı’ buyurdu. Bunun üzerine o genç hastalanan kimseye geldi ve:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sana selam söylüyor ve kendin için hazırladığın savaş teçhizatını bana vermeni söylüyor dedi. O hasta kimse karısına:
−Ey falanca, Kendim için hazırladığım teçhizatımı bu gence ver ve ondan hiçbir şey esirgeme. Vallahi eğer ondan bir şey esirgersen Allah onda senin için bereket yapmaz dedi.”
Müslim (1894/134)
(44) Ebu Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir kimse Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
Benim devem öldü, beni başka bir deveye bindir dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Benim yanımda deve yoktur’ buyurdu. Bunun üzerine orada bulunan başka bir kimse:
−Ya Rasulallah, ben onu yükleyecek olan bir kimseye delalet edeyim dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Herkim bir hayra delalet ederse, ona da hayrı işleyenin sevabı kadar sevap vardır’ buyurdu.”
Müslim (1893/133)
(24) Allah Yolunda İnfak Etmenin Fazileti

(45) Ebu Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir kimse yular takılmış bir dişi deveyi getirdi ve:
−Bu Allah yolunda sadakadır dedi Buna mukabil Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu deveye karşılık sana kıyamet gününde hepsi de yularlı yedi yüz deve vardır’ buyurdu.”
Müslim (1892/132)
(25) Mücahid Eşlerinin Haram ve Dokunulmazlığı

(46) Bureyde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Mücahidlerin kadınlarına yapılacak hürmet geride kalan kimseler üzerine, kendi annelerine yapacakları hürmet gibidir. Geride kalanlardan herhangi bir kimse mücahidlerden birine ailesinin işlerini görüp yardım etme hususunda halef olur sonra Mücahide ailesi hususunda hainlik yaparsa, o hain kıyamet gününde mücahid için durdurulur da mücahid onun amellerinden dilediği her şeyi alır. Mücahidin o hainin amellerini almada ki istek ve hırsı hakkında ne zannedersiniz?’ buyurdu.”
Müslim (1897/139)
(26) Kadınların Cihada İştirak Etmesi

(47) Rubeyyı’ bin Muavviz (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Biz kadınlar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber savaşta bulunurduk, mücahidlere su verir ve yaralıları tedavi ederdik. Ölüleri de Medine’ye götürürdük.”
Buhari (2709)
(48) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha), Huneyn günü ikiyüzlü bir hançer edindi. Bu daima onun yanında bulunuyordu. Ebu Talha (Radiyallahu Anh) onu gördü ve:
−Ya Rasulallah, bu beraberinde bir hançer bulunduran Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha)’dır dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Bu hançer nedir?’ buyurdu. Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah, ben bunu edindim ki, müşriklerden biri bana yaklaşırsa bununla onun karnını yararım dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine gülmeye başladı. Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah, bizden sonra İslam’a yeni girip azat edilenlerden senin etrafından dağılanları (harbiler gibi) öldürsen dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ya Ümmü Süleym, Allah bizim imdadımıza yetişti ve ne güzel yaptı’ buyurdu.”
Müslim (1809/134)
(27) Deniz Savaşı Yapmanın Fazileti

(49) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Haram binti Milhan (Radiyallahu Anha)’nın yanına girer o da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yemek yedirirdi Ümmü Haram (Radiyallahu Anha), Ubade bin Samit (Radiyallahu Anh)’ın nikâhı altında idi. Bir gün yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Haram (Radiyallahu Anha)’nın ziyaretine geldi. O da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yemek ikram etti ve başını temizleyip taradı. Müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyudu. Sonra gülerek uyandı. Ümmü Haram (Radiyallahu Anha) dedi ki, ben:
−Ya Rasulallah, seni güldüren nedir? dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ümmetimden bir takım insanlar şu denizin üzerinde tahtlara krallar gibi kurulmuş halde veya kralların tahtların üstüne kurulu olduğu gibi Allah yolunda savaştıkları rüyamda bana gösterildi’ buyurdu. Ümmü Haram (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Ya Rasulallah, beni de o deniz mücahidlerinden etmesi için Allah’a dua et dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun için Allah’a dua etti. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başını yastığa tekrar koydu biraz daha uyudu. Sonra yine gülerek uyandı. Ben:
−Ya Rasulallah, seni güldüren nedir? dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ümmetimden bir takım insanlar tahtların üzerine krallar gibi kurulmuş Allah yolunda savaşa gider halde bana rüyamda gösterildi’ buyurdu. Ümmü Haram (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Ya Rasulallah, beni de o mücahidlerden etmesi için Allah’a dua et dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sen birincilerdensin’ buyurdu. Enes (Radiyallahu Anh):
−Ümmü Haram (Radiyallahu Anh) Muaviye zamanında tertip edilen bir deniz seferinde gemiye bindi ve denizden karaya çıktığı vakit binitinden düştü ve hayatını kaybetti dedi.”
Buhari (2638-2639) Müslim (1912/)
(28) Toplu Hücumlarda Kadın ve Çocukların Öldürülmesi

(50) Sa’d bin Cessâme (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ben:
−Ya Rasulallah, bizler geceleyin müşriklerin kadın ve çocuklarından bazısını öldürüyoruz? dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onlar da müşriklerdendir’ buyurdu.”
Müslim (1745/27) Buhari (2810) Ebu Davud (1570) Ahmed (4/38-71)
(29) Savaşta Kadın ve Çocukları Öldürmenin Yasaklanması

(51) İbni Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in savaşlarından bazısında öldürülmüş bir kadın bulundu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı.”
Buhari (3014) Müslim (1744/)
(30) Bir Adam Diğerini Öldürür İkisi de Cennete Girer

(52) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah iki kişiye güler. Bunlardan biri diğerini öldürür ikisi de cennete girer. Bu birincisi Allah yolunda öldürülür ve cennete girer sonra Allah onu öldüren katilin tevbesini kabul eder ve şehit olur ve cennete girer’ buyurdu.”
Buhari (2670) Müslim (1890/128)
(31) Az Çalıştı Çok Ecir Aldı

(53) Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e demir zırhla örtülü bir adam geldi ve:
−Ya Rasulallah, savaşayım da sonra müslüman olurum dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müslüman ol sonra savaş’ buyurdu. Adam müslüman oldu ve savaştı, akabinde de şehit oldu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Az amel etti karşılığında çok ecir aldı’ buyurdu.”
Buhari (2655) Müslim (1900/)
(32) Cihada Giderken Tesbih ve Tekbir Getirme

(54) Ebu Musa el-Eşari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber’e savaşa gittiği zaman yahut Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber’e savaş için yöneldiğinde sahabeler vadiden yükseğe çıktıkları zaman seslerini yükselterek: Allah-u Ekber Allah-u Ekber La İlahe İllallah diye tekbir getiriyorlardı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Yumuşak olunuz, seslerinizi fazla yükseltmeyiniz. Şüphesiz sizler sağır ve gaibe dua etmiyorsunuz. Sizler, işiten size yakın olana dua ediyorsunuz. O sizinle beraberdir’ buyurdu. O sırada Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in binitinin arkasında bulunuyordum. Ben ‘La Havle Vela Kuvvete İlla Billah’ derken o beni işitti ve:
−‘Ey Abdullah bin Kays’ dedi. Ben:
−Lebbeyk ya Rasulallah, dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sana cennet hazinelerinden bir hazineye delillik edeyim mi?’ buyurdu. Ben:
−Evet ya Rasulallah, babam ve annem sana feda olsun dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘O La Havle Vela Kuvvete İlla Billah sözcüğüdür’ buyurdu.”
Buhari (3928-3929-2992) Müslim (2704/)
(33) Düşmanlara Korku Salmakla İle Yardım Olundum

(55) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ben Cevamiu’l-kelimelerle gönderildim. Düşmanların gönlün korku salmakla yardım olundum. Bir de ben uyuduğum bir sırada bana yeryüzündeki hazinelerinin anahtarları getirildi ve elimin içine kondu’ buyurdu...”
Cevamiu’l-Kelim: Az söz, çok ve derin manalar ifade eden kelimelerdir.
Buhari (2783) Müslim (523/)
(34) Zayıflarınızla Rızıklanır ve Zafer Elde Edersiniz

(56) Musab bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Babam Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) malla diğer sahabelerin fevkinde kendinde bir fazilet olduğunu sanırdı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sizler ancak zayıflarınız sebebiyle yardım ediliyor ve rızıklandırılıyorsunuz’ buyurdu.”
Buhari (2719)
(57) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Altının kulu, gümüşün kulu ve elbisenin kulu helak olsun. Öyleleri verildiği zaman razı olur, verilmediği vakit kızar bunlar helak olsun, baş aşağı yuvarlansın. Ayağına diken batsa çıkaran bulunmasın. Müjdeler olsun şu kula ki, Allah yolunda cihad için atının gemini tutmuş, başı dağınık, ayakları tozlanmıştır. Eğer bu kula hudut bekleme (görevi verilir) ise en güzel şekilde hudut bekler. Eğer askerin gerisinde artçı vazifesi verilirse en güzel şekilde artçılık görevini yapar. Buna rağmen bu kul bir meclise girmek için izin istese izin verilmez. Bir mevzuda şefaat etse şefaati kabul edilmez’ buyurdu.”
Buhari (2712-2713)
(35) Düşmanla Karşılaşma Anında Dua Etme

(58) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaş edeceği zaman:
‘Ey Allah’ım, benim dayanağım, yardımcım sensin. Düşmanı seninle savuştururum, düşmana senin yardımınla hücum ederim ve senin yardımınla savaşırım’ diye dua derdi.”
İbni Hibban (4761) Ebu Davud (2632) Nesei (203) Tirmizi (3584) Ahmed (3/184)
(36) Halifenin Arkasında Kıtal Edilir

(59) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiştir. Emire isyan eden bana isyan etmiştir. İmam (halife) bir kalkandır. Onun arkasında ona uyarak savaşılır. İmam, Allah’a takvalı olmayı emreder ve adaletli davranırsa, bu sebeple onun için ecir vardır. Eğer takvayı emretmez ve adaleti yerine getirmezse, bundan meydana gelecek günahlar da onun aleyhinedir’ buyurdu.”
Buhari (2766)
(37) Emir İnsanlara Güç Yetirdikleri Şeyi Emreder

(60) Abdullah bin Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir gün bana bir adam geldi. Benden nasıl cevap vereceğimi bilmediğim bazı şeyler sordu ve:
−Görevini yerine getiren, aktif, emirlerimizle beraber savaşlara çıkan, emirlerimiz ise sayamayacağımız kadar ağır vazifeler verir bu şartlar altında ki kimsenin durumu nedir? Bu kimsenin bu ağır şartlar altında emire itaat etmesi gerekir mi? dedi. İbni Mesud (Radiyallahu Anh):
−Vallahi sana ne diyeceğimi bilmiyorum. Ancak biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile savaşlarda beraber idik. Bir kerenin dışında O, bir işi bize emrettiğinde, biz onu yapana kadar, bize şiddetle muamele etmemeye yakın dururdu. Sizden biri Allah’tan korktuğu sürece o kimse hayırdadır. Bir kimse nefsinde bir şey hakkında şüpheye düştüğü zaman, başka bir kimseye sorup o şüpheyi izale edip şifa verebilir. Öyle kimseleri de bulamamanız yakındır. Kendinden gayrı İlah olmayan Allah’a yemin ederim ki, ben dünyadan geri kalan ve geçen günleri derede birikmiş suya benzetiyorum:
−Onun saf ve temiz kısmı içilmiş, geriye bulanık ve kokuşmuş kısmı kalmıştır.”
Buhari (2770)
(38) Harp Hiledir

(61) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) harbe aldatma ismini verdi.”
Buhari (2822) Müslim (1739/17)
(39) Allah’ın Azabı İle Azap Etmeyin

(62) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizleri bir seriyyede gönderdi:
−‘Falan ve Falan kişileri bulursanız, onları ateşle yakınız’ buyurdu. Sonra bizler yola çıkmak istediğimiz anda:
−‘Ben size, falan ve falan kişileri bulursanız onları ateşle yakınız diye emretmiştim. Oysa ateşle ancak Allah azap eder. Bu sebeple onları bulursanız öldürün’ buyurdu.”
Buhari (2812-2954)
(63) İkrime şöyle dedi:
“Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh)’a birkaç tane zındık getirildi o da onları yaktı. Bu olay İbni Abbas (Radiyallahu Anh)’a ulaştığında:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
−‘Allah’ın azabı ile azap vermeyin’ şeklindeki yasağından dolayı onları yakmazdım. Aksine ben onları Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Dinini değiştiren kimseyi öldürün’ hükmünden dolayı öldürürdüm dedi.”
Buhari (6788) İbni Hibban (5606) Ebu Yağla (2532) Ahmed (1/282)
(40) Savaşı Oruç Tutmaya Tercih Edenler

(64) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında Ebu Talha savaş için nafile oruç tutmazdı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra, ben Ebu Talha’yı ramazan bayramı ve kurban bayramı günleri hariç orucu yerken görmedim.”
Buhari (2672)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Savaşa Başlama Vakti

(41) Savaşa Başlama Vakti

(65) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in fecir tulu ettiğinde baskın yapardı...”
Müslim (382/9)
(66) Usâme bin Zeyd (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi Cuheyne kabilesinden el-Huraka boyu üzerine cihada gönderdi. Bizler sabah vakti o kavme baskın yaptık ve onları bozguna uğrattık...”
Buhari (6720) Müslim (96/158-159)
(67) Abdullah bin Ebi Evfa (Radiyallahu Anh) Ömer bin Abdullah’a bir mektup yazdı. O mektubu ben okudum şöyle idi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in düşmanla karşılaştığı bazı savaşlarında güneş semanın ortasından meyil edene kadar bekledi sonra insanların arasında ayağa kalkıp:
−‘Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Allah’tan afiyet isteyiniz. Ancak düşmanla karşılaştığınız vakit sabrediniz. Bilin ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır’ buyurdu. Sonra da:
−‘Ey bulutları yürüten, ey toplanmış orduları bozguna uğratan Allah’ım! Düşmanları bozguna uğrat, düşmanlara karşı bize yardım et, bize zafer ver’ diye dua etti.”
Buhari (2818-2923) Müslim (1742/20)
(42) Savaş İşlerini İstişare Yapmak

(68) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine Ebu Sufyan’ın gelmekte olduğu haberi ulaşınca ashabıyla istişare etti. Önce Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) görüşlerini söyledi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona bir şey söylemedi. Sonra Ömer (Radiyallahu Anh) görüşlerini söyledi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona da bir şey söylemedi. Müteakiben Sa’d bin Ubâde (Radiyallahu Anh) ayağa kalktı ve:
−Her halde bizi kast ediyorsunuz ya Rasulallah! Nefsimi elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, sen bize atlarımızı denize girdirmemizi emretseydin, hiç şüphesiz biz onları de-nize girdirirdik. Eğer sen bize atlarımıza binip Berku’l-Gimad’a gitmek için onları mahmuzlamamızı emretseydin biz bunu elbette yapardık dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insanları Kureyş ordusu üzerine yürümeye çağırdı. Müteakiben hareket ettiler, nihayet Bedre indiler. O arada Kureyş’in su taşıyan develeri geldi. Bunların arasında Benu’l-Haccacın siyah bir kölesi bulunuyordu. Sahabeler onu yakaladılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın arkadaşları ondan Ebu Sufyan ve arkadaşları hakkında haber soruyorlardı. O:
−Benim Ebu Sufyan hakkında bir bilgim yok, ancak şu Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye bin Halef’tir dediğinde sahabeler onu yalan söylüyor zannederek dövüyorlardı. Bunun üzerine köle çaresizlikle:
−Evet, Ebu Sufyan hakkında bilgi vereceğim diyor, serbest kaldığında yine:
−Benim Ebu Sufyan hakkında bir bilgim yok, ancak şu Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye bin Haleftir dediğinde sahabeler yine onu dövüyorlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o ara namaz kılıyordu. Kölenin bu şekilde sorgulanmasını görünce namazdan çıktı ve:
−‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam doğru söylediği zaman onu dövüyorsunuz, yalan söylediğinde ise onu bırakıyorsunuz’ buyurdu. Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaş alanında bazı yerlerden için elini o yerin üzerine koyup:
−‘İşte burası falanın ölüp düşeceği yerdir, burası da falanın ve burası da falanındır’ buyurdu. Gerçekten Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiği kimseler, eliyle işaret ettiği yerin ötesine geçememiştir orada ölmüştür.”
Müslim (1779/83)
(69) Urve bin Zübeyr, el-Misver bin Mahreme ile Mervan İbnu’l-Hakem bu iki ravi birbirini tasdik ederek şöyle dediler:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye zamanında yola çıktı. Yolun bir kısmına vardıklarında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabelere:
−‘Halid bin Velid Kureyş süvarileri ile gözcü olarak Ganim mevkiindedir. Şimdi siz yolun sağ tarafını tutunuz’ buyurdu. Vallahi Halid bin Velid Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve arkadaşlarını hissedemedi de nihayet Halid bin Velid Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ordusunun kaldırdığı kara tozu gördü ve binitini ayağı ile vurarak koşturup Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ordusunun geldiğini Kureyş’e bildirmek üzere süratle gitti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeleriyle yürüdü. Nihayet Seniyye mevkiine gelmişti ki, oradan Kureyş üzerine inilirdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in devesi burada çöktü. İnsanlar kalk yürü, kalk yürü dediler. Deve çökmekte ısrar etti. Bu sefer insanlar Kasva çöküp kaldı, Kasva çöküp kaldı dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kasva çöküp kalmaz, onun çökme huyu da yoktur. Fakat vaktiyle fili men eden Allah, şimdi de Kasvayı men etti’ buyurdu. Bundan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Kureyş Allah’ın haramlarını tazimi kastederek benden ne kadar zor istekte bulunsa, ben onların hepsini de Kureyş’e vereceğim’ buyurdu. Sonra Kasvayı sürdü. Hayvan sıçrayıp kalktı. Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kureyş tarafından saptı, nihayet suyu az olan Semed kuyusu yolu üzerindeki Hudeybiyenin en sonuna indi. Bu az suyu insanlar azar azar alırken nihayet orada ikamet etmek için su bırakmadılar sonunda onun hepsini çektiler. Neticede Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e susuzluktan şikâyet edildi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ok çantasından bir ok çıkardı ve bu oku Semed kuyusuna koymalarını emretti. Vallahi o anda kuyunun suyu coşmaya başladı. Suyun bu fışkırması, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkadaşları oradan dönünceye kadar devam etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabeler bu halde iken, Budeyl bin Verkâe el-Huzâii, kendi kabilesi Huzâa’dan bir kaç kişi ile çıka geldi. Tihâme kabileleri arasında Huzâalılar, öteden beri Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sırdaşı idiler. Budeyl, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e: Ka’b bin Luey ile Âmir bin Luey kabileleri Hudeybiyenin suyu en fazla olan yerlerine konakladılar. Sütlü ve yavrulu develeri de yanlarındadır. Şüphesiz onlar seninle savaşacak ve seni Beyte gitmekten alıkoyacaklar dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Biz hiç kimseyle savaşmak için gelmedik. Biz sadece umre yapmak için geldik. Harp Kureyş’i zayıflatmış, onlarda mecal bırakmamış, onlara büyük zarar vermiştir. Eğer Kureyş dilerse ben onlarla aramızda bir müddet tayın ederim. Onlar da benimle diğer müşriklerin arasını serbest bıraksınlar. Eğer ben Araplara galip gelirsem Kureyşliler de insanların girdiği bu itaat yoluna girmek isterse girebilirler. Şayet ben Araplara galip gelemezsem, buna göre de Kureyşliler rahat eder. Eğer onlar bu teklifi kabul etmekten imtina ederlerse, nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu İslam davam uğruna başım vücudumdan ayrılıncaya kadar Kureyşliler’le savaşacağım. Ve Allah elbette nusrat emrini yerine getirecektir’ buyurdu. Budeyl:
−Söylediğin şeyleri onlara tebliğ edeceğim dedi. Ravi dedi ki:
−Budeyl gidip Kureyşin konaklama yerine vardı ve:
−Biz size şu adamın yanından geliyoruz şöyle şöyle söylerken işittik. Onu sizlere sunmamızı dilerseniz bunu yaparız dedi. Onların sefihleri:
−Ondan hiçbir şeyi bize haber vermene bizim ihtiyacımız yoktur dediler. Onlardan görüş sahibi kimseler ise:
−Haydi, ondan söylerken işittiğin şeyi getir dediler. Budeyl:
−Ben ondan şöyle şöyle derken işittim dedi ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sözlerini onlara nakletti. Bunun üzerine Urve bin Mesud ayağa kalktı ve Kureyş’e şunları söyledi:
−Ey kavmim, siz benim babam yerinde değil misiniz? dedi. Kureyşliler:
−Evet dediler. Urve bin Mesud:
−Ben de sizin oğlunuz yerinde değil miyim? dedi. Urve bin Mesud:
−Herhangi bir şeyle beni itham eder misiniz? dedi. Kureyşliler:
−Hayır dediler. Urve bin Mesud:
−Ukaz halkını size yardıma çağırdığımı ve onların bu yardımdan aciz kalınca, kendim, ailem çocuklarım ve bana itaat eden kimselerle size yardıma geldiğimi iyi bilirsiniz değil mi? dedi. Onlar da:
−Evet dediler. Bunun üzerine Urve bin Mesud şöyle dedi:
−Bu adam size hayırlı bir yol sunuyor onu kabul edin ve beni bırakın ona gideyim. Kureyşliler:
−Haydi, git dediler. Urve bin Mesud, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Budeyl’e söylediği sözlere benzer şeyler söyledi. Urve bin Mesud’da o vakit:
−Ey Muhammed, sen kavminin kökünü kazıdığını farz etsek, senden önce Arap’tan kendi kavmini toptan helak eden bir kişi duydun mu, görüşün nedir? Yahut bunun diğeri ve tam zıddı olursa! Vallahi ben aranızda seçkin kişileri görüyorum bu kesin. Bununla beraber savaş anında firar edip seni terk edecek ahlakta insanlar arasından toplanmış karışık kimseleri de görüyorum dedi. Ebu Bekir Urve bin Mesud’a:
−Haydi, sen, Lat putunun fercini yala! Biz mi savaştan kaçıp Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i yalnız bırakacağız dedi. Urve:
−Bu kimdir dedi. Sahabeler:
Ebu Bekir dediler. Urve:
−Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki, üzerimde ödeyemediğim bir iyiliğin olmasaydı ben de sana cevap verirdim dedi. Ravi dedi ki:
−Urve konuşmaya devam etti. Her sözü söyledikçe eliyle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalını tutuyordu. Mugire bin Şu’be başında miğfer elinde kılıç Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hemen başucunda ayakta duruyor onu koruyordu. Urve ne zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalına elini uzatsa, Mugire kılıcının kınıyla onun eline vuruyor ve:
−Elini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalından uzaklaştır diyordu. Müteakiben Urve başını kaldırdı ve bu kimdir? dedi. Sahabeler:
Mugire bin Şu’be’dir dediler. Bunun üzerine Urve:
−Ey gaddar, ben hala senin ihanetinin bedelini ödemeye gayret etmiyor muyum? dedi. Mugire cahiliye zamanında Malik oğullarından bazı kimselerle yol arkadaşlığı etmiş ve yol-da onları öldürmüş ve mallarını almış, sonra Medine’ye gelip müslüman olmuştu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müslüman olmana gelince onu kabul ediyorum. Mallara gelince ben bunlardan hiçbir şeyde değilim’ buyurmuştu. Sonra Urve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabını gözleriyle izlemeye başladı. Vallahi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ağzından bir şey atarsa bu mutlaka sahabelerden birinin eline düşüyor ve o kişi bunu yüzüne ve bedenine sürüyordu. Bir şey emredilince, sahabeler derhal onu yerine getirmeye koşuyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyunu almak için birbirini öldürecek gibi yapıyorlar. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) konuştuğu zaman sahabeler seslerini kısıyorlar. Onu tazim ettikleri için yüzüne dikkatle bakmıyorlardı. Müteakiben Urve, Kureyşlilerin yanına geldi ve gördüklerini şöyle anlattı:
−Ey kavmim, vallahi ben birçok krallara elçi olarak gittim. Kayser’e, Kısra’ya, Necaşi’ye elçi olarak gittim. Vallahi bunlardan hiçbirinin adamlarını, Muhammed’in ashabının Muhammed’i tazim ettiği gibi tazim eder olarak görmedim. Vallahi Muhammed’in ashabı o, ağzından bir şey attığı vakit bu mutlaka sahabelerden birinin eline düşüyor ve o kişi bunu yüzüne ve bedenine sürüyordu. Bir şey emredilince, sahabeler derhal onu yerine getirmeye koşuyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyunu almak için birbirini öldürecek gibi yapıyorlar. Nebi konuştuğu zaman seslerini kısıyorlar. Onu tazim ettikleri için dolayı yüzüne bile dikkatle bakmıyorlar. Bu adam size hayırlı bir yol sunuyor onu kabul edin dedi. Kinane oğullarından bir adam: Bırakın bir kere de ben Muhammed’e gideyim dedi. Onlar da:
−Hadi git dediler. Kinaneli adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabelere gözükünce Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu gelen falan kişidir. Bu hac kurbanlarını tazim eden kabiledendir. Kurbanlık kılâdeli develeri onun önüne sürün’ buyurdu. Sahabeler kılâdeli develeri onun geleceği yola salıverdiler ve yüksek sesle telbiye edip (Lebbeyk Allahumme Lebbeyk... diyerek) onu karşıladılar. Kinaneli bu durumu görünce hayretle: Subhanallah! Bunların Beyt’i ziyaret etmelerinin engellenmesi bu kimselere yaraşmaz dedi. Arkadaşlarının yanına döndü ve:
−Ben bunların keseceği kurbanlık develerin kıladelenmiş ve işaretlenmiş olduğunu gördüm. Ben bunların Beyt’i ziyaretten engellenmelerini doğru bulmuyorum dedi. Sonra onlardan Mikrez bin Hafs denilen bir adam ayağa kalktı ve:
−Bana izin verin de bir de ben Muhammed’e gideyim dedi. Onlar da:
−Haydi, git dediler. Mikrez sahabelere doğru gelirken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu gelen Mikrez’dir, o facir bir adamdır’ buyurdu. Mikrez Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuştuğu esnada, Suheyl bin Amr çıkageldi. Ravi Mamer dedi ki:
−Bana Eyyub İkrime’den haber verdi ki:
−Suheyl bin Amr gelince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Artık işiniz size kolaylaştı’ buyurdu. Ravi Ma’mer dedi ki:
−Zuhri kendi hadisini tahdis ederek şöyle dedi:
−Suheyl bin amr gelince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Hadi gel bizimle senin aranda bir barış mektubu yaz dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kâtibi çağırdı ve:
−‘Bismillahirrahmanirrahîm, yaz’ buyurdu. Suheyl:
−‘Rahman’a gelince vallahi onun ne olduğunu bilmiyorum. Ancak eskiden yazdığın gibi ‘Bismike Allahumme’ olarak yaz dedi. Müslümanlar:
−Vallahi biz onu yazmaz ve sadece ‘Bismillahirrahmanirrahîm’ yazabiliriz dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kâtibe:
−‘Bismike Allahumme olarak yaz’ buyurdu. Sonra:
−‘Bu Muhammed Rasulullah’ın üzerinde anlaşma yaptığı hükümlerdir, şeklinde yaz’ buyurdu. Suheyl:
−Vallahi biz senin Allah’ın Rasulü olduğunu bilseydik, biz seni Beyti ziyaretten men etmez ve seninle savaşa kalkışmazdık. Dolayısıyla sen Muhammed bin Abdullah yaz dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Vallahi siz beni yalanlasanız da şüphesiz ben Allah’ın Rasulüyüm’ dedi ve kâtibe:
−‘Haydi, Muhammed bin Abdullah yaz’ buyurdu. Zuhrî dedi ki:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in besmele ve Muhammed Rasulullah ifadelerinin değişmesinde Suheyl bin Amr’ın isteklerine uyması onun:
−‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Kureyş Allah’ın haramlarını tazimi kastederek benden ne kadar zor istekte bulunsa, ben onların hepsini de Kureyş’e vereceğim’ sözünden dolayıdır. Bundan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Suheyl’e:
−‘Siz bizimle Beyt arasından çekileceksiniz, biz de beyti ziyaret edeceğiz’ buyurdu. Suheyl:
−Vallahi sizinle Beyt arasından çekilmeyiz. Çünkü Araplar cebren istila olunduk diye hakkımızda dedi kodu Ancak sizinle Beyt arasından çekilmemiz gelecek seneden itibaren başlasın dedi ve kâtip de bu şekilde yazdı. Suheyl:
−Sana bizden bir erkek gelirse, o gelen kişi senin dininde olsa da onu bize geri vereceksin dedi. Buna müslümanlar hayret içerisinde subhanallah! Müslüman olarak bize gelen kimse nasıl olur da müşriklere geri iade edilir dediler. Onlara bu halde iken, Suheyl’in oğlu Ebu Cendel elleri bağlı olduğu halde çıka geldi. Mekke’nin aşağı tarafından çıkıp kendini müslümanların önüne attı. Bunun üzerine Suheyl:
−İşte ya Muhammed, sana karşı imza edeceğim anlaşmanın birinci maddesi uyarınca bunu bana geri vermelisin dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Biz henüz anlaşma yazısını bitirmedik’ buyurdu. Suheyl:
−O halde vallahi ben de seninle hiçbir madde üzerinde barış anlaşması yapmam dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onu bana bağışla’ buyurdu. Suheyl:
−Ben onu sana asla bağışlamam dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, bunu benim hatırım için yap’ buyurdu. Suheyl ısrar edip:
−Asla yapmam dedi. Mikrez bin Hafs ise:
−Bilakis bunu sana bağışladık ancak Suheyl yetkili olduğu için o bunu imzalamadı dedi. Ebu Cendel babası Suheyl’in bu ısrarından mustarip:
−Ey müslümanlar topluluğu, müslüman olarak geldiğim halde şimdi ben müşriklere geri mi veriliyorum, benim karşılaştığım şu kötü hali görmüyor musunuz? dedi. Gerçekten Ebu Cendel, Allah yolunda Kureyş’in şiddetli işkencesiyle azap olunmuştu. Ömer bin el-Hattab şöyle dedi. Bunun üzerine ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldim ve:
−Sen Allah’ın gerçek Nebisi değil misin? dedim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Evet, öyledir’ buyurdu. Ben:
−O halde dinimiz hakkında bu aşağılık durumu niçin kabul ediyoruz? dedim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz ben Allah’ın Rasulüyüm ve ben bu fiille Allah’a isyan ediyor değilim. Allah benim yardımcımdır’ buyurdu. Ben:
−Vaktiyle sen bize ‘Kâbe’ye varıp orayı tavaf edeceğiz’ diye söylüyor değil miydin? dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ben sana bu sene varıp tavaf edeceğimizi haber verdim mi?’ buyurdu. Ben:
−Hayır, dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz sen Beyte varıp onu tavaf edeceksin’ buyurdu. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh) dedi ki, Ebu Bekir’e geldim ve:
−Ya Ebu Bekir, bu şahıs Allah’ın gerçek nebisi değil mi? dedim. Ebu Bekir:
−Evet, o Allah’ın gerçek nebisidir dedi. Ben:
−Biz müslümanlar hak üzere, düşmanlarımız ise batıl üzere bulunmuyor mu? dedim. Ebu Bekir:
−Evet, öyle dedi. Ben:
−O halde dinimiz hakkında bu aşağılık durumu niçin kabul ediyoruz? dedim. Ebu Bekir:
−Ey adam! O, şüphesiz Allah’ın Rasulüdür. O, Rabb’ine asi değildir. Allah onun yardımcısıdır. Sen onun emrine sımsıkı sarıl. Vallahi o, hak üzeredir dedi. Ben:
−O bize Medine’de ‘Beyte varacağız, orayı tavaf edeceğiz’ demedi mi? dedim. Ebu Bekir:
−Evet, öyledir. Ancak sana bu sene varıp tavaf edeceğini haber verdi mi? dedi. Ben:
−Hayır, dedim. Ebu Bekir:
−Şüphesiz sen Beyte varıp onu tavaf edeceksin dedi. ez-Zuhri dedi ki:
−Ömer (Radiyallahu Anh) Bu itirazlarımdan dolayı kefaret olarak sonra birçok salih işler yapmışımdır dedi. Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) barış anlaşmasının yazımını bitirdiği zaman sahabelere:
−‘Haydi, kalkın, kurbanlarınızı kesip başlarınızı tıraş edin’ buyurdu. Ravi dedi ki:
−Vallahi sahabelerden hiç kimse kalkmadı. Nihayet Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu emri üç kere tekrarladı. Sahabelerden hiç kimse kalkmayınca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) eşlerinden Ümmü Seleme’nin yanına girdi ve sahabelerden gördüğü kayıtsızlığı ona söyledi. Ümmü Seleme:
−Ya Nebiyallah, sen bu işi yerine getirmek istiyor musun? O halde dışarı çık, sonra kurbanlık develerini kesene ve berberini çağırıp, o seni tıraş edene kadar sahabelerinden hiçbirine bir şey söyleme dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Seleme’nin ya-nından çıktı, sahabelerden hiç kimseyle konuşmadı ve umre ibadetlerini yerine getirdi. Kurbanlık develerini kesti ve berberi çağırıp tıraş oldu. Sahabeler Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i bu halde görünce, onlar da hemen kalkarak kurbanlarını kestiler ve birbirlerini tıraş etmeye başladılar. Hatta sıkışıklık sebebiyle neredeyse birbirlerini öldüreceklerdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tıraş olduktan sonra huzuruna bir takım mümin kadınlar geldi. Bunun üzerine Allah:
“Ey iman edenler, mümin kadınlar muhacir olarak size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların gerçekten iman ettiklerini anlarsanız, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Ne bu kadınlar onlara helaldir; ne de onlar bunlara helal olurlar. Müşriklerin bu kadınlara sarf ettikleri mihirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde bu kadınlarla evlenmenizde sizin için bir günah yoktur. Kâfir kadınların ismetlerini (nikâh, akrabalık vb. bağları) tutmayın. (Onlarla ilişkiyi kesin ve kâfirlere katılan kadınlara) harcadığınız mihri isteyin. Onlar da (size katılan kadınlarına) harcadıklarını istesinler. Bu size Allah’ın hükmüdür. Aranızda böyle hükmediyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” Mümtehine: 10 ayetini indirdi. Bu ayetin inmesiyle Ömer müşrik halde bulunan iki karısını boşadı...”
Ebu Cendel müslüman olmuş, bu sebeple Mekke’de hapsedilmişti.
Buhari (2560-2570)
(43) Korku Namazı

(70) Ebu Ayyaş Zurakî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Usfan’da beraber idik. Halid bin Velid müşriklerin başında bulunuyordu. Biz öğle namazını kıldık. Müşrikler:
−Gerçekten aldatıldık, gerçekten gaflete düştük, müslümanlar namazdayken keşke onlara hücum etseydik dediler. Bunun üzerine öğle ile ikindi arasında savaşta namazları kasr etme ayeti indi. İkindi vakti gelince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalktı kıbleye yöneldi, müşrikler tam önünde idiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında bir saf oluştu, ondan sonra başka bir saf daha oluştu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rükû etti, arkasındaki safların hepsi de rükû ettiler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) secde etti hemen arkasında oluşan saf da secde etti, bunların arkasında oluşan saf ise secde etmedi ayakta durup önceki safa bekçilik ettiler. Önceki saf iki secdeyi tamamlayınca ayağa kalktılar. Sonra onların arkasında oluşan saf secde ettiler onlar da secdeleri tamamlayınca ayağa kalktılar. Sonra önceki saf arkadaki safın yerine arkadaki saf da önceki safın yerine geçtiler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rükû etti, arkasındaki safların hepsi de rükû ettiler. Sonra secde etti ve hemen arkasındaki saf da secde etti. Bunların arkasında oluşan arka saf ise secde etmedi ayakta durup önlerindeki safa bekçilik ettiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve arkasındaki saf secdeden kalkınca bunları bekleyenler secde ettiler. Sonra hepsi birlikte teşehhüt için oturdular. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hepsine birlikte selam verdirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) korku namazını Usfan’da ve Beni Süleym günü iki kez işte bu şekilde kıldırmıştır.”
Ebu Davud (1236) Nesei (1548) Ahmed (4/59-60) Tayalisi (1347) Darekutni (2/59) Hâkim (1/337) Begavi (3/289-290) İbnu’l-Carud (233) İbni Hibban (2875-2876) İbni Ebi Şeybe (2/351/22)
(69) Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anh) kendisine korku namazı sorulduğu zaman şöyle derdi:
“İmam öne geçer, insanlardan bir taife de onun arkasında saf durur. İmam onlara bir rekât namaz kıldırır. Onlardan bir taife de namaz kılanlarla düşman arasında bulunur, namaz kılmayıp onları korurlar. İmamla beraber olanlar bir rekât kıldıkları vakit selam vermezler ve namaz kılmayanların yerine çekilirler. Namaz kılmayanlar, kılanların yerine geçer ve imamın arkasında imamla birlikte bir rekât namaz kılarlar. Sonra imam iki rekât kılmış olarak selam verip namazdan çıkar. İmam namazdan çıktıktan sonra o iki taifeden her biri kendileri için birer rekât daha namaz kılarlar. Böylece iki gruptan her biri iki rekât namaz kılmış olur. Korku bundan daha çok olursa, ister yaya olup ayakların üzerinde durarak, ister binili olarak, ister kıbleye yönelebilmiş, ister ona yönelememiş olarak kılar.”
Malik (1/184/4) Buhari (4230) Müslim (839/306) İbni Ebi Şeybe (1/350/14) İbni Mace (1258) İbni Huzeyme (980-1366-1367) İbni Hibban (2887) Ahmed (2/132) Begavi (1093) Albani (588-İrva)
(70) Sehl bin Ebi Hasme şöyle demiştir:
“Korku namazında imam yönü kıbleye çevrili olarak namaza durur. İnsanlardan bir grup imamla beraber namaza durur. Bir grup da düşman tarafında olup yüzleri düşmana doğru dururlar. İmam beraberindekilerle bir rekât namaz kılar. Sonra bunlar ayağa kalkar, kendi başlarına bir rekât kılar ve oldukları yerde iki secde yaparlar. Sonra bunlar düşman tarafında bulunan kimselerin yerine gider, düşman tarafında bulunanlar da imamın yanına gelirler. İmam onlara da bir rekât namaz kıldırır. Böylece imamın iki rekât namazı olmuştur. Sonra bu yeni gelenler kendileri rükû ve iki kere secde ederler.”
Sehl bin Ebi Hasme, bu hadisin benzerini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e isnat ederek rivayet etti.
Buhari (3862) Müslim (841/309) Ebu Davud (1239) Nesei (1535-1552) Tirmizi (566) Darimi (1/357) Malik (1/183) İbni Ebi Şeybe (2/352/23) İbni Hibban (2886) İbni Huzeyme (1360)
(71) Salih bin Havvat şöyle dedi:
“Zatu’r-Rıka günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında hazır bulunup koru namazı kılan kimselerden şöyle nakletti: Bir taife Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber saf yaptı. Bir taife de düşman cihetinde saf yaptılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisiyle beraber olanlara bir rekât namaz kıldırdı. Sonra kendisi ayakta sabit durdu. Kendisi ile beraber namaz kılanlar bir rekât daha kılarak namazlarını tamamladılar. Sonra gidip düşmanın karşısında saf yaptılar. Düşmanın karşısında önceden saf yapan diğer taife gelerek Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında saf yaptılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazından baki kalan ikinci rekâtı onlara kıldırdı. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) teşehhüt için oturdu ve namazda kalıp Oturmakta devam etti. Bunlar da bir rekât daha kılıp namazlarını tamamladılar. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunlarla beraber selam verdi.”
Buhari (3861-3862) Müslim (842/310) Ebu Davud (1238) Tirmizi (565) İbni Mace (1259)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadda Elde Edilen Mallarla İlgili Konular

(44) Savaş Alanından Kaçmanın Günahı

(72) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Helak edici yedi şeyden sakınınız’ buyurdu. Sahabeler:
−Ya Rasulallah, onlar nelerdir dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
1−‘Allah’a ortak koşmak,
2−Sihir yapmak,
3−Allah’ın haram kıldığı bir canı öldürmek, ancak haklı olarak öldürülürse bu müstesnadır.
4−Faiz yemek,
5−Yetim malı yemek,
6−Düşmana hücum esnasında savaştan kaçmak,
7−İffetli saf kadınlara zina iftirası etmektir’ buyurdu.”
Buhari (2615) Müslim (89/)
(45) Ganimetlerin Helal Oluşu

(73) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ganimetler bana helal kılındı’ buyurdu.”
Buhari (2905)
(74) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Nebiler üzerine altı şeyle tafdil olundum.
1−Bana Cevâmiu’l-Kelim verildi.
2−Düşmanlarıma korku salmakla mensur kılındım.
3−Ganimetler bana helal kılındı.
4−Yeryüzü bana bir temizlik vasıtası ve bir mescit kılındı.
5−Halkın hepsine Nebi olarak gönderildim.
6−Benimle Nebilik sona erdi’ buyurdu.”
Müslim (523/5) Ebu Avane (1/395) Tirmizi (1553) İbni Mace (567) Begavi (3617) Ahmed (2/411-412)
(46) Savaşıp Ganimet Elde Eden Kimsenin Sevabı

(75) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah yolunda savaşa gidenlerden mücahidler ganimet elde ederlerse, ahiret ecirlerinden üçte ikisini acele ile dünyada iken almış ve kendilerine üçte bir ecir kalmış olur. Eğer ganimet elde edememişlerse onların ecirleri kendilerine tam verilir’ buyurdu.”
Müslim (1906/153)
(47) Ganimetlerin Taksimi

(76) İbni Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ganimet malından at için iki pay, sahibi için de bir pay tayin etmiştir.”
Buhari (2696) Müslim (1762/57)
(77) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ben size ne bir şeyi verebilirim ne de engel olabilirim. Ben taksim ediciyim, emrolunduğum yere koyarım’ buyurdu.”
Buhari (2902)
(48) Ganimette Müslümanların Genel Maslahatını Gözetme

(78) Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, insanların sonra gelen nesillerini aynı seviyede hiçbir şeysiz terk etme korkum olmasaydı, elbette fethedilen her memleketin arazisini müslümanlar arasında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hayberi taksim ettiğim gibi taksim ederdim. Fakat ben fethedilen araziyi hazine malı olarak onlara terk ediyorum.”
Buhari (3945)
(49) Ganimetten Müellefey-i Kulûba Verilmesi

(79) Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gönülleri İslam’a ısındırılan bazı kişilere ganimetlerden veriyordu. Ben de onların içinde oturuyordum. Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlardan en hoşuma giden bir kişiyi terk etti ona bir şey vermedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e doğru kalktım ve usulca:
−Falan kimseyi neden bıraktın? Vallahi ben onu mümin olarak biliyorum dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müslüman de!’ buyurdu. Biraz sustum sonra o kişi hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi de:
−Ya Rasulallah, falanca kişiden sana ne oldu ki, onu terk ettin. Vallahi ben onun mümin olduğunu biliyorum dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müslüman de!’ buyurdu. Biraz sustum sonra o kişi hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi de:
−Ya Rasulallah, falanca kişiden sana ne oldu ki, onu terk ettin. Vallahi ben onun mümin olduğunu biliyorum dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müslüman de!’ buyurdu. Rasulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), mümin sözü yerine müslüman sözünü kullanmasını kast ediyordu. Müteakiben Rasulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz ben bazen ganimeti, diğeri bana çok daha sevgili olduğu halde onu terk ederek cehenneme yüzü üzerine yuvarlanmasından korktuğum kimselere veririm’ buyurdu...”
Buhari (1406) Müslim (150/)
(50) Ganimetten Bazı Şeylerin Yenmesinin Caizliği

(80) Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Biz savaşlarımızda bal, üzüm vb. yiyecekleri ele geçirirdik de bunları yerdik yanımızda taşımazdık.”
Buhari (2939)
(81) Abdullah bin Mugaffel (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bizler Hayber kalesini kuşatıyorduk, bir kişi içinde yağ bulunan bir tulum attı. Ben onu almak için ileriye sıçradım. Arkama döndüğümde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i gördüm ve utandım.”
Buhari (2939) Müslim (1772/72)
(51) Malını Ganimetlerin İçinde Bulan Kimse Onu Alır

(82) Nafi şöyle dedi:
“İbni Ömer (Radiyallahu Anh)’a ait bir köle kaçıp Rumlara katılmıştı. Sonra Halid bin Velid (Radiyallahu Anh) o köleye galip gelmiş ve onu İbni Ömer (Radiyallahu Anh)’a tekrar iade etmişti. Yine İbni Ömer (Radiyallahu Anh)’a ait bir at kaçmış Rumlara katılmıştı. Sonra Halid bin Velid (Radiyallahu Anh) o ata galip gelmiş ve onu İbni Ömer (Radiyallahu Anh)’a tekrar iade etmişti.”
Buhari (3068)
(52) Mücahid Savaşta Öldürdüğü Kimsenin Savaş Aletlerini Almaya Herkesten Daha Layıktır

(83) Ebu Katade (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Biz Huneyn senesi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber yola çıktık. Düşmanla karşılaştığımız zaman müslümanların bir cevlesi olmuştu. Müşriklerden bir adamı müslümanlardan birinin üzerine çıkmış olarak gördüm. Düşman tarafına döndüm. Nihayet arkasından onun yanına vardım, kılıçla boynu ile kürek kemiği arasına vurdum. O benden tarafa döndü ve beni öyle bir kucakladı ki, bu kucaklamada ölümün kokusunu hissettim. Sonra ona ölüm yetişti de beni salıverdi. Müteakiben Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh)’a ulaştım ve:
−Bu insanlara ne oluyor dedim. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Allah’ın işidir dedi. Sonra insanlar toparlandılar, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de oturdu ve:
‘Herkim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dair delili de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silah ve diğer eşyası onundur’ buyurdu. Ben ayağa kalktım ve:
−Benim için kim şahitlik yapar dedim ve oturdum. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine:
−‘Herkim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dair delili de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silah ve diğer eşyası onundur’ buyurdu. Ben yine ayağa kalktım ve:
−Benim için kim şahitlik yapar dedim sonra oturdum. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üçüncü kez yine aynı şeyleri söyledi. Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı ve:
−Ya Rasulallah, Katade (Radiyallahu Anh) doğru söylüyor. O öldürdüğü kimsenin eşyası benim yanımdadır. Ona bundan başka bir şeyler vererek onu benden hoşnut et dedi. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh):
−Allah’a yemin olsun ki bu olmaz. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Allah ve Rasulü yolunda savaşan Allah’ın aslanlarından bir aslanın selebini sana vermez dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ebu Bekir doğru söyledi’ buyurdu ve peşinden onun harp teçhizatını Ebu Katade (Radiyallahu Anh)’a verdi. Ebu Katade (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Ben zırhı sattım ve onunla Beni Seleme yurdundan bir bahçe satın aldım. Bu bahçe İslam’da aslına sahip olduğum ilk malımdır.”
Seleb: Savaşta müslüman kişinin öldürdüğü harbinin, savaş araçlarını ve elbiselerini alma hakkıdır.
Buharı (2928) Müslim (1751/41)
(53) İmam Mücahidlere Nasıl Ganimet Verir

(84) İbni Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Necd cihetine bir seriye gönderdi. İbni Ömer (Radiyallahu Anh)’de bu seriyyenin içindeydi. Bu mücahidler birçok deve ganimeti elde ettiler. Seriyyedeki her fert başına on iki deve veya on bir deve ganimet düşüyordu. Onlara bundan hariç adam başı birer deve de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) humustan verdi.”
Buhari (2920) Müslim (1749/35)
(85) Seleme (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Başımızda Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) olduğu halde Fezâre oğulları savaşına gittik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ı bize emir yapmıştı. Bizimle suyun arası bir saat olunca, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) bize emretti ve gecenin sonunda istirahat için konakladık. Sonra Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), baskın yapacak atlıları ayırdı ve düşmana hücum etti. Suyun başını tuttular. Bunun üzerine öldüren öldürdü, esir alan esir aldı. Bu arada ben içlerinde kadınlar ve çocuklar bulunan bir insan topluluğunu gördüm. Onların dağa doğru beni geçip gitmelerinden korktum da onlarla dağ arasına ok atmaya başladım. Okları görünce durdular. Akabinde ben onları önüme katıp getirdim. Bu topluluk arasında Fezâre oğullarından bir kadın vardı ki onun üzerinde deriden eski bir kürk örtü, beraberinde de Arap’ın en güzel bir kızı vardı. Ben bu kafileyi sürüp Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a getirdim. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) o kadının kızını bana ganimet olarak verdi...”
Müslim (1755/46)
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ahi ALLAH razı olsun bi ara yahudi kadınları adı altında bi başlık açmıştımda beni bazı arkadaşlar kınamıştı bunun sebebide cihad hükümlerini bilmemelerinden dolayı idi.görüyorsun ki sonuncu hadis ne güzelde anlatmış bu meseleyi


(85) Seleme (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Başımızda Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) olduğu halde Fezâre oğulları savaşına gittik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ı bize emir yapmıştı. Bizimle suyun arası bir saat olunca, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) bize emretti ve gecenin sonunda istirahat için konakladık. Sonra Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), baskın yapacak atlıları ayırdı ve düşmana hücum etti. Suyun başını tuttular. Bunun üzerine öldüren öldürdü, esir alan esir aldı. Bu arada ben içlerinde kadınlar ve çocuklar bulunan bir insan topluluğunu gördüm. Onların dağa doğru beni geçip gitmelerinden korktum da onlarla dağ arasına ok atmaya başladım. Okları görünce durdular. Akabinde ben onları önüme katıp getirdim. Bu topluluk arasında Fezâre oğullarından bir kadın vardı ki onun üzerinde deriden eski bir kürk örtü, beraberinde de Arap’ın en güzel bir kızı vardı. Ben bu kafileyi sürüp Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a getirdim. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) o kadının kızını bana ganimet olarak verdi...”
Müslim (1755/46)
 
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fey’in Hükmü

(54) Fey’in Hükmü

Fey: Savaşsız kâfirlerin mallarının müslümanlara geçmesidir. Bu müslümanların kâfirleri kuşatması veya onlar hucum ettikten sonra, savaş olmadan elde edilen bir nevi ganimettir.
(86) Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Benî Nadîr malları Allah’ın, Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e fey olarak verdiği şeylerdir. Bunlar müslümanların at koşturup, deve sürerek elde ettikleri ganimetler değildir. Bu sebeple Benî Nadîr’in malları özel olarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e has olmuştur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aile halkının bir yıllık nafakasını bundan harcardı. Sonra bundan geri kalanı da Allah yolunda savaş hazırlığı için silah ve atlara sarf ederdi...”
Buhari (2726) Müslim (1757/48)
(87) Malik bin Evs şöyle dedi:
“Güneşin yükseldiği bir vakitte ben ailemin arasında oturuyor iken Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh)’ın elçisi bana doğru geldiğini gördüm. Geldiğinde:
−Emire’l-mümininin davetine icabet et dedi. Elçinin beraberinde Ömer (Radiyallahu Anh)’ın huzuruna girinceye kadar yürüdüm. Ömer (Radiyallahu Anh)’ı hurma dalları veya yaprakları veya yapraklarından yapılmış bir divanın şerit örgüleri üzerinde oturuyor buldum. Kendisiyle divan arasında bir yaygı ve döşek yoktu. Ömer (Radiyallahu Anh) deriden yapılmış bir yastığa dayanmıştı. Kendisine selam verdikten sonra oturdum. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Ya Malik, senin kavminden bir takım aileler bize geldiler. Ben de onlar hakkında kendilerine az miktar atiyye verilmesini emrettim. Sen bu malı teslim al, onu aralarında taksim et dedi. Ben de:
−Ya Emire’l-müminin, sen bunu benden başkasına emretseydin dedim. O:
−Bu malı teslim al ey adam, dedi. Ben onun yanında oturuyor iken yanına kapıcısı Yerfa geldi ve Osman bin Affan, Abdurrahman bin Avf, Zübeyr, Sa’d bin Ebi Vakkas ile görüşmek ister misin, onlar senin yanına girmek istiyorlar dedi. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Evet, dedi ve onlara izin verdi. Akabinde onlar içeriye girdiler ve selam verip oturdular. Sonra Yerfa biraz oturdu. Sonra:
−Ali ve Abbas (Radiyallahu Anh) ile konuşmak ister misin? dedi. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Evet, dedi ve onlara izin verdi. Akabinde ikisi de içeriye girdiler ve selam verip oturdular. Akabinde Abbas (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh)’a:
−Ya Emire’l-müminin, benimle bu Ali arasında bir hüküm ver dedi. Ali ile Abbas (Radiyallahu Anh), Allah’ın Resulüne Benun-Nadr’dan fey olarak verdiği mallar hususunda çekişiyor ve mücadele ediyorlardı. Abbas (Radiyallahu Anh)’ın bu sözü üzerine oradaki topluluk, yani Osman ve arkadaşları:
−Ya Emire’l-müminin, bu ikisi arasında hükmet ve bunların birini diğerinden rahat ettir dediler. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Yavaş ve sabırlı olun! Gökle yer izniyle duran Allah hakkı için size soruyorum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
−‘Bizler miras olunmayız, biz ne bırakmışsak sadakadır’ buyurduğunu biliyor musunuz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bizler...’ sözüyle kendisini kast ediyordu değil mi? dedi. Topluluk:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu söylemiştir dediler. Sonra Ömer (Radiyallahu Anh), Ali ile Abbas (Radiyallahu Anh)’a yöneldi ve:
−Allah hakkı için ikinize soruyorum: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu sözü söylemiş olduğunu biliyor musunuz? dedi. Onlar:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözü söylemiştir dediler. Ömer:
−Ben size bu işi tahdis ediyorum. Şüphesiz Allah bu fey malı hakkında başka hiç kimseye vermediği bir şeyi kendi Rasulüne tahsis etmiştir dedi. Sonra:
“Allah’ın onlardan Rasulüne verdiği ganimetlere gelince siz (elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürmediniz. Fakat Allah, rasullerini dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir.) Allah her şeye kâdirdir.” Haşr: 6 ayetini okudu. İşte bu Nadr’ın, Hayber ve Fedek arazileri Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e has oldu. Allah’a yeminle söylüyorum ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu malları sizleri dışarıda bırakarak alıp toplamadı ve onu sırf kendisine tahsis etti, şüphesiz bu fey mallarını sizlere vermiş ve onu size dağıtmıştır. Nihayet o feylerden şu mal arta kalmıştır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu fey malından kendi ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp verirdi. Sonra geri kalanını Allah’ın malı kılardı. Yani onu Müslümanların işlerine harcayıp vakfederdi. İşte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi hayatında bu malları böyle kullandı. Allah hakkı için size soruyorum, siz bunu biliyor musunuz? dedi. Onlar:
−Evet, böyle biliyoruz dediler. Sonra Ali ile Abbas (Radiyallahu Anh)’a dönerek:
−Sizlere Allah hakkı için soruyorum, siz bunu böyle biliyor musunuz? dedi. Onlar da:
−Evet, dedi. Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Sonra Allah Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i vefat ettirdi. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh):
−Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in velisiyim dedi ve Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) bu malları teslim aldı ve o mallarda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi tasarruf etti. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hususta doğru sözlüdür, itaatlidir, doğru yoldadır, hakka uyucudur. Sonra Allah Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ı vefat ettirdi. Bu sefer ben Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın velisi oldum ve o malları teslim aldım. Emirliğimin ikinci senesinde o mallarda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ve Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın yaptığı gibi tasarruf ediyordum. Allah bilir ki ben de bu tasarruf hususunda doğru sözlü, itaatli, doğru yolda yürüyücü ve hakka uyucu idim. Sonra siz ikiniz bana geldiniz, benimle konuştunuz. Sözünüz bir işiniz birdir. Ey Abbas, bana geldin kardeşinin oğlu tarafından miras hisseni istiyordun. Ve bana Ali de geldi de karısı Fatıma’nın babasının mirasından olan payını istiyordu. Ben de sizlere:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Biz nebiler topluluğu miras olunmayız. Biz ne bırakmışsak sadakadır’ buyurdu dedim. Müteakiben o malı size aynı şartla yani mülkiyeti hazineye ait tasarrufu da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) devrindeki gibi olmak şartıyla teslim etmek fikri bana zahir olunca: İsterseniz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tasarrufu, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın tasarrufu ve mallara veli olduğum zamandan beri benim tasarruf ede geldiğim gibi tasarruf edeceğinize dair Allah’ın ahdi ve misakını üzerinize almak şartıyla o malları size teslim edeyim dedim. Sizler. Bu şart ile o malları bize teslim et dediniz. Ben de bu malları size teslim ettim. Şimdi Allah hakkı için ey topluluk sizlere soruyorum, ben bu malları Ali ve Abbas’a teslim ettim mi? dedi. Topluluk:
−Evet, teslim ettin dediler. Sonra Ömer (Radiyallahu Anh), Ali ve Abbas (Radiyallahu Anh)’a yöneldi ve:
−Allah adına yeminle size soruyorum, ben o malları bu şartla sizlere teslim ettim mi? dedi. Onlar da:
−Evet, dediler. Ömer (Radiyallahu Anh):
−Öyleyken, benden bundan başka bir hüküm mü istiyorsunuz? Gök ve yer, izni ve emriyle duran Allah’a yemin ediyorum ki, ben o mallar hakkında bundan başka hüküm vermem. Bu şartlar içinde bu malları kullanmaktan ilerde acze düşerseniz, onları bana geri verirsiniz, ben onları sizin yerinize tasarruf ederim dedi.”
Buhari (2884-2885-2886)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt