Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kur'an nedir? Tarifi nasıldır?

S Çevrimdışı

Sözlerci

Üye
İslam-TR Üyesi
"(Yahudiler) ALLAH'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan ALLAH'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır." [Mâide-82]
Peki bu Âyet neyi anlatıyor? Yahudi ve Hristiyanlar ne yapmış olabilirler ki rahip ve hahamlarını İlâh edinmiş gibi oldular?
Aynı zamanda vefat etmiş sâlih kişilerin ruhlarının dünyada dolaştığı ve her sesleneni duyduğuna dair Sahih rivayetler mi var?

Hristiyanlar Hz İsaya uluhiyet verdikleri, yani onu ezeli, hakiki fail, hakiki müessir bildikleri ve ibadet ve şükürlerinde onu Allaha ortak yaptıkları için şirke giriyorlar..Bu sadece hz isa için geçerli değil..herhangi bir mahluku, herhangi bir sebebi müstakil bir kadir ve hakiki fail ve hakiki müsessir itikad edersen şirke girersin...Eğer senin anladığın gibi anlarsak hiç bir sebebe müracaat etmememiz, doktordan, itfaiyeden, anne ve babamızdan yardım istememiz gerekirdi..
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
ALLAH(Subhanahu we Teâlâ)'nın yapmadığı ve Peygamberi Muhammed(sallallahu aleyhi we sellem)'in;"Kabrimi ibadet yeri edinmeyin" demesine, ölülerden ve kabirlerden yardım istenmemesi gerektiğini bildirmesine rağmen O'nun adına;"Sâlih kimselerden yardım istenir" diyen kişiler ALLAH(Subhanahu we Teâlâ) adına konuşmuş olmuyor mu?

Böyle bir düşünceye sahip olanlar Biiznillâh özellikle Katoliklerin inandığı "azizlerin/velilerin şefaati(!)" ile ilgili bu sayfayı okusunlar da onlara nasıl benzeyip Şirk koştuklarını fark etsinler.
"(Yahudiler) ALLAH'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan ALLAH'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır." [Mâide-82]
Peki bu Âyet neyi anlatıyor? Yahudi ve Hristiyanlar ne yapmış olabilirler ki rahip ve hahamlarını İlâh edinmiş gibi oldular?
Hristiyanlar Tanrı'nın rahiplere "günahları temizleme" yetkisi verdiğini düşünürler. Aynı zamanda azizler aracılığıyla Tanrı'ya/(Hâşâ)Mesîh'e(İsa(aleyhi's selam)) dua ederler.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
1-Mesela, Hz Ömer'in Sariye'ye uzaktan "ya sariye el-cebele el-cebele" deyip sesini işitmesi şirk midir?
2-Teşehhüdde "esselamü aleyke eyyühennebiyyü" derken Muhammed aleyhisselamın senin bu selamını ve aynı anda bütün ehl-i salatın selamını işittiğine inanıyor musun?
1- Bak kardeşim, akiden sapkın, bu sebeble meseleleri birbirine karıştırıyor (kıyas-ı maal farık), bu sebeble içinde düştüğün şirkin trajesini savunabiliyorsun.
Ömer (r.anh), Sariye'nin kendisinden yardım istemesini mi duymuştur? Hayır!
Allah'ın İslam ordusuna lutfu gereği, Cennetle müjdelenmiş Ömer (r.anh)'a gönderdiği ordunun durumunu göstermiş, komutanını uyarmıştır. Komutan (Sariye) de Allah'tan Ömer'in sesini duyma duasında bulunmadan Allah'ın lutfuyla sesini (ikazını) işitmiş ve tedbirini almıştır.
Kısaca yardım isteyen yok, yardım duasını işiten yok. Senin savunduğun akidede yardım istendiğinde işitip duyabilen, yardıma gelebilen kişi var. Hatta ölüyken bile SubhanAllah.
Yazdım, hidayet Allah'tandır ama sen yine anlayabileceğini sanmıyorum. Çünkü risale şirkindesin!


2- "Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (Ahzab, 56)

Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.
(Ebû Davud, Menâsik: 97)

Günlerinizin en üstünü Cumua günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.
Ey Allah’ın Elçisi, sen ölüp de senden bir iz kalmadıktan sonra, salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?diye sordular.
Peygamberimiz buyurdu ki: Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.”
(Ebû Davud, Salât: 201)

Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.

(Hâkim, Mustedrak, C. 2, Sf: 456, Hadis no. 3576)

Bilmem anlayabilecek misin ama, ayet ve hadislerle kendisine selam vermemiz istenen ve selamımızı da kendisine iletmekle görevli mahsusen melek mevcuddur. Tüm bu özellikler cennetle müjdelenmiş ashabında dâhi yokken şirk ehli için bunda sınır olmamasını anlayabiliyoruz!


Niçin? Eğer saydığın özellikler bir insanda olursa ilahlık vasfı verilmiş olur diyen sensin..Fakat tarihte senin saydığın bu sıfatlara sahip kişiler gelmiş..Ölüleri dirilten, kayadan deve yapan, ateş onu yakmayan vs..senin tanımına göre bunlara ilahlık vasfı yüklenmiş olmuyor mu..(haşa)..hatta senin itikadına göre düşünürsek şeytana bile ilahlık vasfı vermiş oluyorsun..Çünkü, bir anda çok yerde oluyor, bütün insanları işitiyor, görüyor..öyle değil mi
Yakınımda olsan kafanı yarıp içerde beyin yerine koyduğun scotch brite süngeri teşhir etmek isterdim.
Allah c.c. akıl nimetini kulunun elinden aldı mı böyle rezil şirk zulmûne batırır. Saydığın mûcizelerin hepsi peygamberlere mahsus. Bilmiyorum Kardeşim kasti mi yapıyorsun yoksa gerçekten şirki kendine din mi edindin?


1-Cenab-ı Hak, Kur'anda "ben ruhları temessül ettirmem" veya "yardıma göndermem" diyor mu.."eğer böyle bir şeye inanırsanız şirk olur" diyor mu..hayır..fakat, melekleri yardıma gönderdiğini söylüyor..mü'minleri görünmez ordularla desteklediğini söylüyor..şehidlerin hayatta olduğunu söylüyor..Bunları yardıma göndermeyeceğini söylediği bir tek ayet yok..
Allah (c.c.) Kur'anda "ben domuzu, köpeği vs. temessul ettirmem" veya "yardıma göndermem" diyor mu? O zaman bunlardan da yardım iste.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ
(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Sana bu ayet yanlış veya yetersiz mi geldi de Allah'ı yalanlıyorsun?


Hayatta olan ve vazifeleri arasında muslumanlara yardım etmek olan Meleklerin bulunuyor olması, kişilerin ve ölmüşlerin gayb olan duaları duyup yardıma geleceğine delil sanmak İslamı yalanlamaktır.
Şehidler arşın altında konan yeşil renkli kuşların karında oldukları sahih hadislerle sabit olmasına rağmen ve "Onlar diridirler ama siz anlayamazsınız" ve "dünyaya dönemezsiniz, Onlar Allah'ın katında rızıklanmaktadırlar" ayet ve hadislerine rağmen dünyaya döndürebilen ancak şirk ehlidir.

2-Her ümmette böyle hususi keramet ve fazilet verilmiş şahıslar bulunur..Mesela, Hz Meryem'e cenab-ı Hak, hz cebraili ona göndermiş..babasız bir çocuk ihsan etmiştir..O çocuk için cenab-ı Hak, kurumuş hurma ağacını yeşillendirmiş, ayağını vurduğu yerde su akıtmış..Hz Meryem için semadan sofra indirmiş vs..Demek ki Cenab-ı Hak, bazı hususi zatlara hususi faziletler verebiliyor..İşte Hz Abdulkadir Geylani de Cenab-ı Hakk'ın Hayy ismine azami derecede mazhar olduğu için ve bu isim onda azami derecede tecelli ettiği için ölümünden sonra da hayattaki gibi tasarrufu devam ettiğini ehl-i hakikat çok vakıatla haber vermiş..Sen sadece olsa olsa "ben bu haberlere inanmıyorum, kabul etmiyorum, burada ilmi bir hata var" diyebilirsin o kadar..Fakat "Allah böyle bir şey yapmaz" dersen Allah adına konuşmuş olursun..
"ehl-i hakikat haber vermiş" diyerek Kuran'da nass ile sabit olan haberleri mukayese sapkınlığında bulunmak ancak ehl-i şirke hastır.
Müslümanın delil kaynağı, ne , kim olduğu akideye göre değişen "ehl-i hakikat" değil Kur'an-ı Kerim ve Sünnet (hadis-i şerif)'tir.

Ölümden sonraki yaşam (kabir, berzah alemi) hakkında nasslar sabit iken şirk ehlince ileri sürülen "ölümünden sonra da hayattaki gibi tasarrufu devam ettiği" gibi çok çok önemli akidevi bir mesele nasıl olurda bahsedilmez de birilerinin gözlemlerine bırakılır. Üstelik sabit olan kabir hayatını ibtal ederek dünyaya döndürür ve yine sabit olan kişinin ölünce amel defterinin kapanma nasslarını tekzib ederek kıyamete kadar ecir eklemeye devam ettirilir. Şeytan şu anda hayretle seni izlediğini biliyorsun değil mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
- Allah (c.c.) hangi ayetinde ölen salih kişileri insanlara yardıma göndereceğini bildirmiştir ki bu şirki kendine akide edindin? Delilini bekliyorum.

Ehl-i sunnetin nasslarıyla delilini hâla bekliyorum.


Not: Muhatabım dışında hiç bir kimse mesaj yazmasın. Konuyu bağlayacağım!
 
S Çevrimdışı

Sözlerci

Üye
İslam-TR Üyesi
Ömer (r.anh), Sariye'nin kendisinden yardım istemesini mi duymuştur? Hayır!
Allah'ın İslam ordusuna lutfu gereği, Cennetle müjdelenmiş Ömer (r.anh)'a gönderdiği ordunun durumunu göstermiş, komutanını uyarmıştır. Komutan (Sariye) de Allah'tan Ömer'in sesini duyma duasında bulunmadan Allah'ın lutfuyla sesini (ikazını) işitmiş ve tedbirini almıştır.

Bir insanın uzaktaki birinin sesini duyacağına ve göreceğine nasıl ihtimal verebilirsin. yani, Allahın sıfatlarını bazı mahlukata verirsen şirk olmuyor, bazısına verirsen şirk oluyor öyle mi..

Hem ayrıca, Hz Ömerin böyle bir fazilete mazhar olacağına Kur'an ve hadislerden delil getirebilir misin..

Kısaca yardım isteyen yok, yardım duasını işiten yok. Senin savunduğun akidede yardım istendiğinde işitip duyabilen, yardıma gelebilen kişi var. Hatta ölüyken bile SubhanAllah.
Yazdım, hidayet Allah'tandır ama sen yine anlayabileceğini sanmıyorum. Çünkü risale şirkindesin!

Yardım istemek ve işitmek şirk olsaydı itfaiyeden, doktordan yardım istemememiz gerekirdi..Çünkü, onlar da Allahın aciz mahluku..


Bilmem anlayabilecek misin ama, ayet ve hadislerle kendisine selam vermemiz istenen ve selamımızı da kendisine iletmekle görevli mahsusen melek mevcuddur. Tüm bu özellikler cennetle müjdelenmiş ashabında dâhi yokken şirk ehli için bunda sınır olmamasını anlayabiliyoruz!

Yani, Allahın aciz bir mahluku kendisine verilen milyonlarca selamı bir anda işitiyor ve milyonlarca salat ve selamın hepsine aynı anda cevap veriyor öyle mi..(amenna)..fakat, senin itikadına göre bir mahluka böyle bir özellik olması ilahlık vasfını yüklemek değil mi..yoksa bazı mahlukat Allahın sıfatlarına (haşa) sahip olabilir, bazıları olamaz öyle mi..ben bütün mahlukatın mabudiyete uzaklık cihetinden aynı olduğunu biliyorum..



Yakınımda olsan kafanı yarıp içerde beyin yerine koyduğun scotch brite süngeri teşhir etmek isterdim.
Allah c.c. akıl nimetini kulunun elinden aldı mı böyle rezil şirk zulmûne batırır. Saydığın mûcizelerin hepsi peygamberlere mahsus. Bilmiyorum Kardeşim kasti mi yapıyorsun yoksa gerçekten şirki kendine din mi edindin?

Yani, sana göre peygamberlere Allahın sıfatlarını versen ilahlık vasfı yüklemiş olmuyorsun, fakat diğer aciz mahlukata versen ilahlık vasfı yüklemiş oluyorsun öyle mi..sen şimdi buna tevhid mi diyorsun.

Allah (c.c.) Kur'anda "ben domuzu, köpeği vs. temessul ettirmem" veya "yardıma göndermem" diyor mu? O zaman bunlardan da yardım iste.
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ
(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Sana bu ayet yanlış veya yetersiz mi geldi de Allah'ı yalanlıyorsun?


Allah yeri geldiğinde bir köpeği bile 3 yüz küsur sene uyutabiliyor..ona böyle bir fazilet verebiliyor..fakat seni ümmet-i Muhammedden mübarek bir kulun böyle hususi fazilete mazhar olmasına şirk diyorsun.."Allah böyle bir şey yapmaz" diye kesin hüküm veriyorsun..
Hem, bir kimse "benim köpeğim aynı anda birden fazla yerde temessül edip yardıma geliyor" dese ben ona "şirk koşuyorsun" demem...olsa olsa "ben bu habere inanmadım" derim. HEM, madem su da benzin de bir sebep vasıtadır..O halde niçin yangına benzin dökmüyorsun..

Son olarak, fatihadaki o ayet senin anladığın gibi olsa doktordan da itfaiyeden de yardım istememen gerekir..Demek ki sen ayeti muvazenesiz anlıyorsun..Yani, ben ayeti değil senin muvazenesiz ve sathi itikadını yalanlıyorum.


"ehl-i hakikat haber vermiş" diyerek Kuran'da nass ile sabit olan haberleri mukayese sapkınlığında bulunmak ancak ehl-i şirke hastır.
Müslümanın delil kaynağı, ne , kim olduğu akideye göre değişen "ehl-i hakikat" değil Kur'an-ı Kerim ve Sünnet (hadis-i şerif)'tir.

Ayet ve hadislerde seni destekleyecek bir nass olmadığı ve Kur'an ayetleri senin hususi meşrebinin ve mesleğinin boyasıyla boyandığı için bu sözler manasızdır...Sakın ayet ve hadisten anladığın muvazenesiz manaları bize ayet diye yutturmaya çalışma..

Ölümden sonraki yaşam (kabir, berzah alemi) hakkında nasslar sabit iken şirk ehlince ileri sürülen "ölümünden sonra da hayattaki gibi tasarrufu devam ettiği" gibi çok çok önemli akidevi bir mesele nasıl olurda bahsedilmez de birilerinin gözlemlerine bırakılır. Üstelik sabit olan kabir hayatını ibtal ederek dünyaya döndürür ve yine sabit olan kişinin ölünce amel defterinin kapanma nasslarını tekzib ederek kıyamete kadar ecir eklemeye devam ettirilir.

Kur'anda hz Ömer'in Sariyeye sesini işittireceği sarih olarak yazılmış mı..ümmet-i Muhammed aleyhisselamda bu kadar keramet gösteren ehl-i hakikat gelmiş hangisi Kur'anda sarih olarak yazılmış..Öyle ise keramet ve faziletleri inkar eden tümden etmeli...Hem, ehl-i kuburun dünyaya tekrar imtihan için dönmeyeceği elbette hakikattir..Fakat, bu mesele imtihan ile ilgili değil, hususi bir fazilettir, o kişinin dünyaya gelmesi değil, temessül etmesidir..aynı gözümüz önünde bir kimsenin milyonlarca eve bir anda temessül ettiği ve sesini bize işittirdiği gibi..

Şeytan şu anda hayretle seni izlediğini biliyorsun değil mi?

Yani, şeytan beni ve seni ve bütün insanları aynı anda işitip görebiliyor mu..şeytana Allahın sıfatlarını yükleyip ilahlık vasfını vermiş olmuyor musun..

Her ne ise..Şunu bil ki biz senin gibi mahlukatı "yardım istenince şirk olacak mahluklar ve yardım istenince şirk olmayacak mahluklar" veya "Allahın sıfatları verilince şirk olacak mahluklar ve Allahın sıfatları verilince şirk olmayacak mahluklar" diye iki güruha ayırmıyoruz..Bizim tevhid itikadımızda bütün mahlukat Allahın kudreti ile varlığı devam eden ve Allahın havl ve kuvvetiyle yaşayan ve hareket eden ve her şeyiyle Allaha muhtaç aciz kullardır..Hiç bir şey hiç bir şeye Allahın izni olmadan kendi başına müdahe edemez..Hiç bir mahluk kendi başına yardıma gelemez..Hiç bir sebebin icada ve idareye kabiliyeti yoktur..Hiç bir sebebin hakiki tesiri yoktur...Yardım ancak Allahtan istenir..sebepler ise Allah'ın kudretine birer perdedir..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin


Bir insanın uzaktaki birinin sesini duyacağına ve göreceğine nasıl ihtimal verebilirsin. yani, Allahın sıfatlarını bazı mahlukata verirsen şirk olmuyor, bazısına verirsen şirk oluyor öyle mi..

Hem ayrıca, Hz Ömerin böyle bir fazilete mazhar olacağına Kur'an ve hadislerden delil getirebilir misin..



Yardım istemek ve işitmek şirk olsaydı itfaiyeden, doktordan yardım istemememiz gerekirdi..Çünkü, onlar da Allahın aciz mahluku..




Yani, Allahın aciz bir mahluku kendisine verilen milyonlarca selamı bir anda işitiyor ve milyonlarca salat ve selamın hepsine aynı anda cevap veriyor öyle mi..(amenna)..fakat, senin itikadına göre bir mahluka böyle bir özellik olması ilahlık vasfını yüklemek değil mi..yoksa bazı mahlukat Allahın sıfatlarına (haşa) sahip olabilir, bazıları olamaz öyle mi..ben bütün mahlukatın mabudiyete uzaklık cihetinden aynı olduğunu biliyorum..




Yani, sana göre peygamberlere Allahın sıfatlarını versen ilahlık vasfı yüklemiş olmuyorsun, fakat diğer aciz mahlukata versen ilahlık vasfı yüklemiş oluyorsun öyle mi..sen şimdi buna tevhid mi diyorsun.



Allah yeri geldiğinde bir köpeği bile 3 yüz küsur sene uyutabiliyor..ona böyle bir fazilet verebiliyor..fakat seni ümmet-i Muhammedden mübarek bir kulun böyle hususi fazilete mazhar olmasına şirk diyorsun.."Allah böyle bir şey yapmaz" diye kesin hüküm veriyorsun..
Hem, bir kimse "benim köpeğim aynı anda birden fazla yerde temessül edip yardıma geliyor" dese ben ona "şirk koşuyorsun" demem...olsa olsa "ben bu habere inanmadım" derim. HEM, madem su da benzin de bir sebep vasıtadır..O halde niçin yangına benzin dökmüyorsun..

Son olarak, fatihadaki o ayet senin anladığın gibi olsa doktordan da itfaiyeden de yardım istememen gerekir..Demek ki sen ayeti muvazenesiz anlıyorsun..Yani, ben ayeti değil senin muvazenesiz ve sathi itikadını yalanlıyorum.




Ayet ve hadislerde seni destekleyecek bir nass olmadığı ve Kur'an ayetleri senin hususi meşrebinin ve mesleğinin boyasıyla boyandığı için bu sözler manasızdır...Sakın ayet ve hadisten anladığın muvazenesiz manaları bize ayet diye yutturmaya çalışma..




Kur'anda hz Ömer'in Sariyeye sesini işittireceği sarih olarak yazılmış mı..ümmet-i Muhammed aleyhisselamda bu kadar keramet gösteren ehl-i hakikat gelmiş hangisi Kur'anda sarih olarak yazılmış..Öyle ise keramet ve faziletleri inkar eden tümden etmeli...Hem, ehl-i kuburun dünyaya tekrar imtihan için dönmeyeceği elbette hakikattir..Fakat, bu mesele imtihan ile ilgili değil, hususi bir fazilettir, o kişinin dünyaya gelmesi değil, temessül etmesidir..aynı gözümüz önünde bir kimsenin milyonlarca eve bir anda temessül ettiği ve sesini bize işittirdiği gibi..



Yani, şeytan beni ve seni ve bütün insanları aynı anda işitip görebiliyor mu..şeytana Allahın sıfatlarını yükleyip ilahlık vasfını vermiş olmuyor musun..

Her ne ise..Şunu bil ki biz senin gibi mahlukatı "yardım istenince şirk olacak mahluklar ve yardım istenince şirk olmayacak mahluklar" veya "Allahın sıfatları verilince şirk olacak mahluklar ve Allahın sıfatları verilince şirk olmayacak mahluklar" diye iki güruha ayırmıyoruz..Bizim tevhid itikadımızda bütün mahlukat Allahın kudreti ile varlığı devam eden ve Allahın havl ve kuvvetiyle yaşayan ve hareket eden ve her şeyiyle Allaha muhtaç aciz kullardır..Hiç bir şey hiç bir şeye Allahın izni olmadan kendi başına müdahe edemez..Hiç bir mahluk kendi başına yardıma gelemez..Hiç bir sebebin icada ve idareye kabiliyeti yoktur..Hiç bir sebebin hakiki tesiri yoktur...Yardım ancak Allahtan istenir..sebepler ise Allah'ın kudretine birer perdedir..
Bir daha Kur'an ve sünnet yerine koyduğun sapkın demagoji ile şirk akideni savunursan ve bir üstteki sorduğum soruya kör taklidi yaparsan son mesajını yazmış olacaksın!
 
S Çevrimdışı

Sözlerci

Üye
İslam-TR Üyesi
Ehl-i sunnetin nasslarıyla delilini hâla bekliyorum.


Not: Muhatabım dışında hiç bir kimse mesaj yazmasın. Konuyu bağlayacağım!

O halde bütün hususi kerametleri de inkar etmen lazım..Çünkü, hiç biri Kur'anda sarih olarak zikredilmiyor..Evliyalar hadsiz keramet göstermiştir..Mesela, Niçin Hz Ömer'in hususi kerametine Kur'andan delil istemiyorsun? Niçin böyle bir şeyi kabul ediyorsun? Niçin Kur'an ve sünnette sarahaten geçmeyen böyle bir hadiseye inandığın için müşrik olmuyorsun? "Bana Hz Ömer'in Sariyeyi göreceğine ve sesini işiteceğine nass getir..yoksa müşriksin" diyen bir kimseye ne cevap verirsin?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
O halde bütün hususi kerametleri de inkar etmen lazım..Çünkü, hiç biri Kur'anda sarih olarak zikredilmiyor..Evliyalar hadsiz keramet göstermiştir..Mesela, Niçin Hz Ömer'in hususi kerametine Kur'andan delil istemiyorsun? Niçin böyle bir şeyi kabul ediyorsun? Niçin Kur'an ve sünnette sarahaten geçmeyen böyle bir hadiseye inandığın için müşrik olmuyorsun? "Bana Hz Ömer'in Sariyeyi göreceğine ve sesini işiteceğine nass getir..yoksa müşriksin" diyen bir kimseye ne cevap verirsin?
Ehl-i sunnete / İslam'a göre Kerâmeti öğrenmen zarur. Bunun haricinde mevzumuz olan ölünün veya dirinin gaybdan gelen istimdat çağrılarını duyması, yardıma gelmesi Kerâmet değil, salih kul (evliya) olmanın gereğidir. Aksi taktirde Keramet gibi her zaman görülmemesi ve kişinin kendisinden kaynaklanmaması gerekir.
Ölülerin duyması yardıma gelmesi hakkında ne Allah'ın kitabından, ne mûminlerin nebisi Muhammed (a.s.)'dan, ne sahabelerden ne mezheb imamlarımızdan delil getiremezsin. Bahsettiğin Ömer (r.anh) Kerâmeti ile ölülerin kendinden menkul duyup, işitip, özgürce dünyaya dönüp yardım çağrısına icabet etmesi ve dolayısıyla kitabına ecir katmaya devam etmesi ayrı dinlere ait akidelerdir!

Ebu Hurayra (r.anh)'den rivayet edildiğine göre;
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer, şu üç şey haricinde ölmüş kimsenin amel defteri kapanır. Sadaka-i Cariye, faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden salih bir evlât."
(
Muslim, Vasiyyet, Bab 14; Ebû Dâvûd, Vasâya, Bab 14, Hadis no: 2880; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8)

Ölmüş bir kimsenin dünyada yaşayan bir başkası için bağışlanma talebinde bulunması mümkün olmadığı gibi, yardıma gelmesi de mümkün değildir. Kaldı ki ölünce amel defteri kapanmış olduğundan bırakın ecir kazanacak ameller işlemeyi, kendisi için bağışlanma bile isteyemez.

*
İslam'da Kerâmet var diye veya telefonla, Tv aracılığıyla teknolojik gelişmeleri 'ateistler bile duyup görüşebiliyor, Allah dostu ölü neden duymasın, üstelik ölüler dunyaya dönüp yardım da eder' 'Allah'ın gücü' yetiyor diyerek kendine akide edinmenin dindeki tek adı ŞİRK'tir!


Kerâmet Nedir ?
Salih bir kimsenin eli üzere bir harikuladeliğin yani kerametin vuku bulması mümkündür. Ancak kerametin hak olması, her velinin bu türden kerametlerinin mevcud olmasını gerektirmez. Velâyet, bu tür bir olağan üstünlüğe muhtaç değildir (İbn Ebi'l-Izz el-Hanefî, Şerhu Akide fi't-Tahâviyye, Beyrut 1392, sf: 561)

Kerâmet hak olmakla birlikte, halkın bu tür olaylara aşırı merak duymaları ve kimi çevrelerin şeyhlerinin propagandası için kerâmet konusunu basamak olarak kullanmaları, kerâmeti olduğundan farklı sınırlara taşımıştır. Gerek Kur'an'dan ve gerek Sünnet'ten keramete delil olarak zikredilen nasslar incelendiğinde bu tür olağanüstülüklerin, ancak salih kişinin bir sıkıntıyla karşı karşıya kalması durumunda söz konusu olabildiği, her zaman böyle bir şeyin vuku bulmadığı görülecektir.

Kerâmet ; kerâmetin vuku bulması, salih kişinin ne iradesi ve ne de bilgisi dahilinde olan bir husustur, çoğu zamanda kerameti fark etmez, diğer insanlar fark eder. Kendisine gösterdiği kerametten bahsedilince mahcub olur, onu kendinden bilmez. İlâhî bir lutuf olmakla beraber keramete mazhar olan bir velî kendisinden böyle bir hal zuhur ettiği için bu halin bir mekr, istidrâc ve ibtilâ olmasından korkar. Bu ihtimali dikkate alan velî kerâmetle denenmek istendiğini düşünerek endişe eder. Bir yandan Allah'ın lutfuna nail olduğu için O'na şükreder, daha çok bağlanır, öte yandan da bunun sorumluluğundan ve getireceği sonuçlardan kaygılanır. Bundan dolayı kendisinden zuhur eden hali ifşa etmez ve bu hal sebebiyle insanların gösterdiği teveccuhun nefsini şımartabileceğini hesaba kadar.

İmam-ı Azam'ın el-Fıkhu'l-Ekber adlı eserinde yer alan, "Evliyanın kerameti haktır" ifadesi Hanefî fakihleri ve Maturîdî kelâmcıları tarafından tekrarlanmıştır. Hanbelîler ve Selef mezhebi mensubları da kerametin hararetli savunucuları olmuşlardır. (İbn Teymiyye, el-Furkan beyne Evliyai'r-Rahmân ve Evliyâi'ş-Şeytan, Sf: 77)

Mucize, peygamberin peygamberliğini isbat ettiğinden yapılması gerekli olduğu halde, keramette aslolan gizlenmesi ve açığa vurulmamasıdır (Kuşeyri, er-Risâletu'l-Kuşeyriye, Mısır (t.y.), II, sf: 660) Veli ise, gösterdiği harikuladeliğin kerâmet olduğunu iddia edemeyeceği gibi başkası da kesin olarak‚ "bu kerâmettir" diyemez. Zira bu meydana gelen harikuladelik bir aldatmaca olabilir (Kuşeyri, er-Risâletu'l-Kuşeyri , II, 661)
Vukû bulduğunda da, salih kişinin o sıkıntısını hafifletmek veya yok etmek; o sıkıntıyı atlatmak için bir çıkış yolu şeklindedir.

Alim denilen şahıs, istediği zaman istediği kerameti! yapıyorsa bu keramet değil, sihirdir! Bir kişi istediği zaman istediğini yapıyorsa bu göz boyamacılığı/sihirden başka bir şey değildir! Çünkü kerâmet, şahsa kendinden menkul olan bir vasıf değildir. Bilhassa ehli tasavvufta, keramet konusunda sapmalar bu konudan gelmektedir.

Âlimler, özellikle Meryem suresinin 24-26. âyetlerini, Kehf sûresinin 16-17. âyetlerini ve Âl-i İmrân sûresinin 37. âyetini kerâmete delil olarak zikrederler. (Râzî, et- Tefsiru'l Kebîr, Tahran (t.y), VIII, 30; Ebu's Suûd, İrşâdu'l-Aklı's-Selîm, Kahire (t.y), II, 31; Tabatabâî, el-Mizân fi Tefsîri'l-Kur'an, Kum (t.y), III, 174-175)


*​

Cabir bin Abdullah (r.anh) dan rivayet edilmiştir; diyor ki:
Rasulullah (s.a.v.) bana rastladı ve: "Ya Cabir! neden seni kırgın görüyorum?"
Bunun üzerine "Ya Rasulullah! babam şehid düştü ve geride ıyâl ve borç bıraktı." dedim.
Rasul-u ekram, "Babanın Allah Tarafından nasıl karşılandığını sana müjdeleyeyim mi?" buyurdu.
"Evet, ya Rasulullah!" dedim.
Buyurdu ki: "Allah, bir kimse ile ancak perdesinin arkasından konuşmuştur. Fakat babanı diriltmiş ve onunla yüz yüze (perdesiz, elçisiz) konuşarak" dile benden, sana (dilediğini) vereyim!" buyurmuştur.
O da "Ya Rabbi! Beni diriltirsin ve senin uğrunda ikinci kez öldürülürüm!"
Allah(cc) şöyle buyurdu: "
Ne var ki onların tekrar (dünya hayatına) dönmeyeceklerine dair benim sabık (önceden aldığım) hükmüm vardır." Ve şu ayet indirildi: "Allah yolunda öldürülenleri birer ölü sanmayın. Hayır onlar diridir. Rabb'leri katında rızıklanmaktadırlar.(Âl-i İmran 169) (İbn Mâce, Mukaddime: 122).".
(Tirmizi (5/128-9) K. Tefsirul Kur'an, Bab, 4, Hadis no: 3010, Hasen garib hadis)


İbn-i Mesud (r.anh) şöyle dedi:
Şehidlerin ruhu hakkında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sorduk.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehidlerin ruhu yeşil kuşların içindedir. Arşta bu kuşlar için asılı kandiller vardır. Bu ruhlar cennette dilediği yerde dolaşırlar. Sonra bu kandillerde gecelerler."
(Muslim; Ebu Davud, Cihad, bab 25, Hadis no: 2520; Tirmizi; Darimi)

Ahmed bin Hanbel, İbn-i Abbas radiyallahu anhuma’dan hasen olarak şu hadisi nakletmiştir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehidlerin ruhu cennetin kapısı üzerindeki bir nehir kenarındadır. Rızıkları sabah akşam cennetten onlara çıkartılır."

Bu iki hadis arasında bir zıtlık yoktur. Çünkü şehidlerin ruhunun kenarında bulundukları nehir cennetin kapısındadır. Müslim’de geçen hadis de ruhların geceledikleri kandillerin de cennetin kapısının yanında olma ihtimali vardır. Bundan dolayı iki hadis arasında zıtlık yoktur.

Buhari ve Muslim’de İbn-i Ömer’den şöyle rivayetedilmiştir:
"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Her ölüye kabirde cennetteki veya cehennemdeki yeri sabah ve akşam gösterilir, ona; "İşte bu sana dirilinceye kadar her gün gösterilecektir" denilir."

Bu hadis diğer hadislerle zıtlık teşkil etmez. Çünkü bu hadis şehid olmayan kişilerin durumunu anlatıyor.
Ayrıca bu hadislerden de anlıyoruz ki bazı ehli tarikin inandığı gibi "şehidlerin dünyaya geri dönerek savaşa gelmesi, görülmesi" İslam inancında yoktur. Eğer şehidlerin muslumanlara savaş dahil çeşitli şekilde yardım sağlayabilecek imkanları olsaydı, tüm kâfir devletin savaş sistemlerini tahrib eder, silahlarını etkisiz kılar, cebhaneliklerini havaya uçurarak İslam'ın dunyaya hakim olmasını, kafirlerin ıslah olmalarını sağlarlardı!

- O zaman sen mûminlere: "Rabb'inizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun. - Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabb'iniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder. " (Al-i İmran 124 - 125)

Gördüğümüz gibi savaşta muslumanlara, mucâhidlere yardıma gelen meleklerdir, yaşayan veya ölmüş insanlar değil!



 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu her yönden ele alarak ayrıntılı bir cevap vermişsiniz hocam Allah razı olsun. Ben ayrıca bir derde tutuşup şirke başvurarak dertten kurtulduklarını iddia edenlere şu hadisi hatırlatmak isterim ve söyleyeceklerim bitmiştir.
Abdullah (b. Mes'ud)'un hanımı Zeyneb'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Abdullah (b. Mes'ud): Ben Rasûlullah (s.a.v.)'ı " (İçerisinde sihre ya da küfre ihtimali bulunan anlaşılmaz sözleri) okuyarak (hasta) tedavi etmek, muska takmak ve sevgi ilacı yapmak şirktir" buyururken işittim, dedi.
(Zeyneb, sözlerine devamla) dedi ki: (Bunun üzerine ben Abdullah'a dönerek); "Acaba Rasûlullah (s.a.v.) bunu niçin söylüyor? Vallahi (benim) gözüm (bir ağrıdan dolayı) çapaklanıyordu da ben (tedavi için) falanca yahudiye gidip geliyordum (o da) bana okuyordu. (Bu sayede gözümün ağrısı) dindi" dedim.
Abdullah da (şöyle) cevab verdi: Bu şeytanın işinden başka bir şey değildir. (Şeytan seni buna inandırmak için senin) gözünü eliyle (devamlı) dürtüyor (ve onu ağrıtıyor). Sen (yahudinin yanına varıp da yahudi senin) gözüne okuyunca (şeytan elini) gözünden çekiyor. Oysa senin sadece Rasûlullah (s.a.v.)'ın dediği gibi;
"Ey tüm insanların Rabb'i
(olan Allah'ım. Benden) bu sıkıntıyı gider, (yegâne) şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. (Bana) hiç hastalık bırakmayacak bir şifa ver" diyerek dua etmen sana yeter.
(Buhari, Merzâ, 20, 38, 40; Muslim, Selâm 46-49; Ebu Davud, Tıb, Bab 17, Hadis no : 3883; Tirmizî, Da'avât 111; İbn Mâce, Cenâiz 46, tıb 19, 36, 39; Ahmed b. Hanbel, IV, 259, VI, 44, 45, 50, 108, 109, 114, 120, 125, 126, 127, 131, 208, 261, 278, 280)
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt