KURAN TİLAVETİ ESNASINDA MUTLAKA BİLİNMESİ GEREKEN EDEPLER
Âcurrî der ki; gece veya gündüz Kuran okumak isteyen kişi, abdest almalı, misvak kullanmalı, böylece Kuran’a saygı göstermelidir. Zira şüphesiz Rabbi Azze ve Celle’nin Kelamını okuyacaktır. Bu sebeple Kuran okuduğu esnada melekler kendisine yaklaşır. Eğer ağzını misvaklemişse bir melek ona yanaşarak ağzını ağzına koyar ve okuduğu her ayeti melek ağzıyla alır. Eğer misvaklememişse ondan uzaklaşır.
Ey Kuran ehli! Meleğin sizden uzaklaşması size yakışmaz. Edeple hareket edin! Sizden biri kardeşleri arasına misvak kullanmadan oturmayı çirkin görmelidir.
Mushaftan okumak daha faziletli olduğu için mushaftan okumayı artırmalıdır. Mushafı ancak temiz olduğu halde taşımaldır. Eğer temiz olmadığı halde mushaftan okuyacaksa bunda sakınca yoktur. Fakat o halde mushafa dokunmamalıdır. Mushafın sayfalarını bir şeyle çevirebilir fakat ona ancak temiz iken dokunmalıdır.
Kârî, Kuran okurken yel sıkıştırırsa, yellenmesi bitene kadar kıraati keser. Sonra dilerse abdest alır ve temiz bir şekilde okur, bu daha faziletlidir. Veya abdest almadan okur ki bunda sakınca yoktur. Esneme tuttuğu zaman esnemesi geçinceye kadar kıraati bırakır.
Cünüp ve hayızlı olanlar Kuran’dan ne bir ayet ne de bir harf okuyamazlar. Tesbih (sübhanallah demek) veya tahmid (elhamdulillah demek) ederlerse veya tekbir getirirlerse bunda bir sakınca yoktur.
Mütercimin notu;
Kur’an’a dokunmadan abdestsiz olarak okumak ittifakla caizdir. İbni Abbas, Şa’bî, Dahhak, Zeyd Bin Ali, el Müeyyed Billah, Davud Zahiri ve başka alimler abdestsiz olarak Kur’ana dokunmanın caiz olduğunu söylemişlerdir.
Abdestsiz olarak dokunulamayacağını söyleyenler şu hadisi delil getirirler; Amr Bin Hazm r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kur’an’a ancak temiz olan kimse dokunabilir.”
Ancak bu hadiste geçen “temiz” kelimesi, cünüp olmayan , abdestli olan , bedeninde necaset olmayan ve mü’min arasında müşterek bir tabirdir. Bu sebeple abdestsiz olarak Kur’ana dokunulmayacağına dair bir delil yoktur.
Cünüp olarak Kur’an’a dokunulmayacağını söyleyenler de; “Ona ancak temiz olanlardan başkası dokunamaz”(Vakıa 79) ayetini delil getirirler. Lakin bu ayetteki “ona” zamiri Levhi Mahfuza döner ve temiz olanlar ile kastedilen de meleklerdir. Cünüp olan mümin ise Ebu Hureyre r.a. hadisinde de geçtiği gibi, necis değil, temizdir. Mü’min ister cünüp veya hayızlı, ister abdestsiz olsun temizdir. Ona ne hakiki anlamda ne de mecazi anlamda “necis” denilemez. Düşman topraklarına Mushaf ile sefer edilmesini yasaklayan hadis , necis olmakla vasfedilen müşriklerin ona dokunmamaları içindir. Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hirakl’e gönderdiği mektupta ayetler yazılı idi . Bir kafirin ayetler yazılı olan kağıda dokunup okumasında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sakınca görmediyse, cünüp de olsa temiz olduğu belirtilen müminin mushaftan okuması daha evladır.
Netice olarak diyebiliriz ki; şeriat abdestsizin ve cünüp olanın mushafa dokunmasını, Kur’an okumasını yasaklamamıştır. Bu konuda yasaklayan bazı hadisler rivayet edilmişse de bunların hiçbirinin sahih olmadığı hadis uzmanlarınca tesbit edilmiştir. Lakin en faziletlisi abdestli iken okumaktır. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine verilen selamı teyemmüm ettikten sonra almıştır.
Kuran okuyan Kuran secdelerine uymalı, bu secde ayetlerine her uğradıkça secde etmelidir. Kuranda secde ayetleri on beş yerdedir. On dört veya on bir yerde olduğu da söylenmiştir. Secde ayetlerine her uğradıkça secde etmesi, Rabbi Azze ve Celle’yi razı eder ve düşmanı olan şeytanı öfkelendirir.
حدثنا الفريابي قال حدثنا قتيبة بن سعيد قال نا الليث بن سعد قال نا عقيل بن خالد عن الزهري قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: إذا تسوك أحدكم ثم قام يقرأ به الملك يستمع القرآن حتى يجعل فاه على فيه فلا تخرج آية من فيه إلا في فيّ المَلَك، وإذا قام يقرأ ولم يتسوك، طاف به الملك، ولم يجعل فاه على فيه.
El-Firyabi – Kuteybe bin Said – Leys bin Sad – Ukayl bin Halid – ez-Zühri r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Biriniz misvak kullanır sonra kalkar Kuran okursa melek onu dinler. Hatta ağzını onun ağzına koyar ve okuduğu her ayet onun ağzından çıkıp meleğin ağzına girer. Eğer misvak kullanmadan Kuran okursa, melek etrafında döner fakat ağzını onun ağzına koyamaz.”
وحدثنا الفريابي قال نا قتيبة قال نا سفيان بن عيينة عن الحسن بن عبيد الله النخعي عن سعد بن عبيدة عن أبي عبد الرحمن السلمي أن علياً كان يحث عليه ويأمر به )يعني السواك( وقال: إن الرجل إذا قام يصلي دنا الملك منه يستمع القرآن فما يزال منه حتى يضع فاه على فيه فما يلفئ من آية إلا دخلت في جوفه.
El-Firyabî – Kuteybe – Süfyan bin Uyeyne – el-Hasen bin Ubeydullah en-Nehaî – Sad bin Ubeyde – Ebu Abdurrahman es-Sülemî – Ali r.a. isnadıyla;
Ali r.a. misvak kullanmaya teşvik eder ve onu emrederdi. Derdi ki; “Kişi namaza kalktığında Kuranı dinlemek için melek ona yanaşır ve ağzını onun ağzına koyuncaya kadar yanaşmaya devam eder. Onun ağzından çıkan her ayet o meleğin karnına girer.”
حدثنا أبو محمد عبد الله بن العباس الطيالسي قال نا إسحاق بن منصور الكوسج قال قلت لأحمد: القراءة على غير وضوء. قال: لا بأس بها، لكن لا يقرأ في المصحف إلا متوضئ قال إسحاق يعني ابن راهويه كما قال سنة مسنونة.
Ebu Muhammed Abdullah bin el-Abbas et-Tayalisi – İshak bin Mansur el-Kevsec isnadıyla;
El-Kevsec dedi ki; “Ahmed (bin Hanbel)’e; abdestsiz olarak Kuran okumayı sordum, “sakınca yoktur, ancak mushaftan sadece abdestli iken okunur.” Dedi. İshak bin Rahuye der ki; “süregelen sünnet de bu şekildedir.”
حدثنا أبو نصر محمد بن كردي قال: نا أبو بكر المروزي قال: كان أبو عبد الله ربما قرأ في المصحف وهو على غير طهارة فلا يمسه ولكن يأخذ بيده عوداً أو شباً يصفح به الورق.
Ebu Nasr Muhammed bin Kerdî – Ebu Bekr el-Mervezî isnadıyla;
El-Mervezî dedi ki; “Ebu Abdullah (Ahmed bin Hanbel) bazen abdestsiz olarak mushaftan okur, fakat mushafa dokunmazdı. Lakin bir odun parçasını eline alır ve sayfayı onunla çevirirdi.”
حدثنا عبد الله بن العباس الطيالسي قال نا المشرف بن أبان قال نا ابن عيينة عن زر قال: قلت لعطاء: أقرأ القرآن فيخرج مني الريح. قال: تمسك عن القراءة حتى تنقضي الريح.
Abdullah bin el-Abbas et-Tayalisi – el-Müşerref bin Eban – İbni Uyeyne – Zirr isnadıyla;
Zirr (bin Hubeyş) r.a. dedi ki; “Atâ’ya; “Ben Kuran okuyorken benden yel kaçtı” dedim. Dedi ki; “Yelin bitene kadar kıraati bırak”
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد بن صاعد قال نا الحسين بن الحسن المروزي قال أنا عبد الله بن المبارك قال أنا عثمان بن الأسود عن مجاهد قال: إذا تثاءبت وأنت تقرأ فأمسك حتى يذهب عنك.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed bin Sâad – el-Huseyn bin el-Hasen el Mervezi – Abdullah bin Mübarek – Osman bin bin el-Esved – Mücahid r.a. isnadıyla;
Mücahid r.a. dedi ki; “Sen Kuran okurken esneme geldiği zaman bu senden gidene kadar kıraati kes.”
حدثنا أحمد بن يحيى الحلواني قال نا محمد بن الصباح الدولابي قال نا وكيع قال نا هشام عن أبيه عن عائشة رضي الله عنها أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: إذا نعس أحدكم فليرقد فإن أحدكم يريد أن يستغفر فيسب نفسه.
Ahmed bin Yahya el-Hulvanî – Muhammed bin es-Sabbah ed-Dulabî – Vekî – Hişam – babası (Urve) – Aişe r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Biriniz (namazda) uyuklarsa, uzanıp (uykusu gidene kadar) yatsın. Aksi halde bağışlanma dilemeyi isterken kendisine söver (de farkında olmaz).”
حدثنا أبو القاسم عبد الله بن محمد بن عبد العزيز قال نا علي بن الجعد قال نا شعبة قال أخبرني عمرو بن مرة قال سمعت عبد الله بن سلمة يقول: دخلت على عليّ بن أبي طالب فقال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم لا يحجبه أو قال لا يحجزه شيء عن قراءة القرآن إلا الجنابة.
Ebul Kasım Abdullah bin Muhammed bin Abdulaziz – Ali bin el-Cad – Şu’be – Amr bin Murre – Abdullah bin Selime isnadıyla;
Abdullah bin Seleme dedi ki; “Ali bin Ebi Talib’in yanına girdim. Bana dedi ki; “Cünüplük dışında hiçbir şey Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Kuran okumaktan perdelemezdi (veya şöyle dedi; alıkoymazdı).”
Mütercimin notu:
Bu rivayet zayıf olup delil olmaya elverişli değildir. Ayrıca sahih olsaydı bile bu fiîlî bir hadistir ve ancak mustehaplık ifade eder. Bununla birlikte sahih rivayette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; “Ben ancak namaz kılacağım zaman abdest almakla emrolundum” buyurmuştur.
أخبرنا أحمد بن يحيى الحلواني قال نا يحيى بن عبد الحميد الحماني قال نا إسماعيل بن عياش عن موسى بن عقبة عن نافع عن ابن عمر أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: لا يقرأ الجنب ولا الحائض شيئاً من القرآن.
Ahmed bin Yahya el-Hulvanî – Yahya bin Abdulhamid el-Hammânî – İsmail bin Ayyaş – Musa bin Ukbe – Nâfi’ – İbni Ömer r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ne cünüp olan ne de hayızlı olan Kurandan bir şey okuyamaz.”
Acurri der ki; bu anlattıklarım, Kuran ehlinin edeplenmesi ve gafil olmaması gereken şeyleri bir araya toplamıştır. Kuran tilavetini bitirdikleri zaman nefislerine nasihat ederek bunlarla kendilerini muhasebe etsinler. Şayet bu kitapta açıklanan; kerim olan Mevla’larının teşvik ettiği ve üzerlerine vacip olan şeyleri kabul edip, farzları eda eder ve haramlardan uzak dururlarsa, buna muvaffak kılındıkları için hamdederler ve Allah’a şükrederler.
Şayet nefislerin Kerim olan Mevla’larının teşvik ettiği şeylere itirazcı ve umursamaz olduğunu öğrenirlerse, kusurlarından ötürü Allah’tan bağışlanma dilerler ve Kuran ehline yakışmayan, Mevla’larının razı olmadığı bu hali gidermesini, onun yerine razı olduğu hale kavuşturmasını Allah’tan isterler. Şüphesiz Allah, kendisine sığınanı geri çevirmez. Kim bu halde olursa, bütün işlerinde Kuran tilavetinin menfaatini bulur ve inşallah Kuran’ın bereketi, dünya ve ahirette beğendiği her hususta ona döner.
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد قال: أنا الحسين بن الحسن المروزي قال أنا عبد الله المبارك قال أنا همام عن قتادة قال: لم يجالس هذا القرآن أحد إلا قام عنه بزيادة أو نقصان قضاء الله عز وجل الذي قضى شفاء ورحمة للمؤمنين ولا يزيد الظالمين إلا خساراً.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed – el-Huseyn bin el-Hasen el-Mervezi – Abdullah bin el-Mubarek – Hemmam – Katade r.a. isnadıyla;
Katade r.a. dedi ki; “Bir kimse bu Kuran ile bir müddet beraber bulunursa, kalktığı zaman ya fazlalık ile ya da noksanlık ile kalkar. Allah Azze ve Celle’nin hükmü ise, Müminler hakkında şifa ve rahmet olarak işlerken, zalimlerin ancak hüsranı artar.”
أخبرنا إبراهيم بن موسى الجوزي قال نا يوسف بن موسى القطان قال نا عمرو بن حمران عن سعيد عن قتادة في قول الله عز وجل )وَالبَلَدِ الطَيب يَخرُجُ نَباتِهِ بَإذنِ رَبِهِ قالَ البَلَدِ الطَيبِ المُؤمن سَمِعَ كِتابُ اللَهِ فَوعاهُ فَأَخَذَ بِهِ فَاِنتَفَعَ بِهِ كَمَثَلِ هَذِهِ الأَرض أَصابَها الغَيثُ فَأَنبَتَت وَأَمرَعَت وَالَّذي خَبث لا يَخرُجُ إِلا نَكَداً( عسراً وهذا مثل الكافر قد سمع القرآن فلم يعقله ولم يأخذ به ولم ينتفع به كمثل هذه الأرض الخبيثة أصابها الغيث فلم تنبت شيئاً ولا تمرع شيئاً.
İbrahim bin Musa el-Cevni – Yusuf bin Musa el-Kattan – Amr bin Hurman – Said – Katade r.a. isnadıyla;
Katade r.a., Allah Azze ve Celle’nin; “Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz.”(A’raf 58) ayeti hakkında dedi ki; “güzel memleket; mümindir. Allah’ın kitabını işitip ezberler, yağmur isabet edipte bitki bitiren ve verimli olan toprak gibi, Kuran ile amel ederek faydalanır. Faydasız bitkiden başka bir şey çıkarmayan yer ise; kafirdir. Kuranı işitmiştir fakat akıl etmez, yağmur isabet edip de bitki bitirmeyen ve verimsiz olan bu kötü yer gibi, Kurandan faydalanmaz.”
أخبرنا الفريابي قال نا صفوان بن صالح قال نا محمد بن شعيب قال نا الأوزاعي عن إسماعيل بن عبد الله أنه حدثه عن فضاله بن عبيد قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: لله أشد أذناً إلى الرجل الحسن الصوت بالقرآن من صاحب القينة إلى القينة. قال الأوزاعي إذناً يغني: استماعاً.
El-Firyabi – Safvan bin Salih – Muhammed bin Şuayb – el-Evzai – İsmail bin Abdullah – Fudale bin Ubeyd r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah, Kuran’ı güzel sesle okuyan kimseye, şarkıcı cariyesine kulak veren adamdan daha fazla kulak verir.” El-Evzai dedi ki; “Kulak vermek dinlemek demektir.”
وأخبرنا الفريابي قال نا أبو قدامة وعمرو بن علي قالا نا يحيى بن سعيد بن شعبة قال حدثني طلحة بن مصرف عن عبد الرحمن بن عوسجة عن البراء بن عازب عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: زينوا القرآن بأصواتكم.
El-Firyabi – Ebu Kudame ve Amr bin Ali – Yahya bin Said bin Şu’be – Talha bin Musarrif – Abdurrahman bin Avsece – el-Berâ bin Âzib r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kuran’ı seslerinizle süsleyiniz.”
حدثنا جعفر الصندلي قال نا صالح بن أحمد بن حنبل عن أبيه قال: قلت له قول النبي صلى الله عليه وسلم: زينوا القرآن بأصواتكم ما معناه? قال: التزين أن تحسنه.
Cafer es-Sandelî – Salih bin Ahmed bin Hanbel – babası (Ahmed bin Hanbel) isnadıyla;
Salih bin Ahmed dedi ki; “Babama peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in; “Kuran’ı seslerinizle süsleyin” kavlinin anlamı nedir diye sordum. Dedi ki; “Süslemek güzelleştirmek demektir.”
Acurri der ki; Allah’ın Kuran ile sesini güzelleştirmekle rızıklandırdığı kimsenin bilmesi gerekir ki, Allah kendisine büyük bir hayırda bulunmuştur. Allah’ın kendisine has kıldığı bu özelliğin kıymetini bilmeli, Kuran’ı mahlûklar için değil, Allah için okumalıdır. Kendisini dinleyenler gözünde sevimli olmaya meyletmekten, dünyayı arzulamaktan, güzel anılmaya ve dünya ehlinin şöhretine meyletmekten, namazı avam ile kılmayıp idarecilerle kılmaktan sakınmalıdır.
Kimin nefsi bu yasaklananlara meylederse, güzel sesinin kendisi için bir fitne olmasından korkulur. Onun güzel sesi, ancak gizlide ve açıkta Allah’tan korktuğu zaman ve arzu ettiği şey; “kendisinden Kuran dinleyen gaflet ehlinin gafletten uyanıp Allah’ın teşvik ettiği şeylere yönelmeleri ve yasaklandıkları şeylere son vermeleri” olursa kendisine faydalı olur. Kimin sıfatı böyle olursa güzel sesinden hem kendisi faydalanır ve hem de diğer insanlar faydalanırlar.
حدثنا عمر بن أيوب السقطي قال نا عبيد الله بن عمر القواريري قال نا عبد الله بن جعفر قال نا إبراهيم عن أبي الزبير عن جابر قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: أحسن الناس صوتاً بالقرآن الذي إذا سمعته يقرأ حسبته يخشى الله.
Ömer bin Eyyub es-Sakatî – Ubeydullah bin Ömer el-Kavarirî – Abdullah bin Cafer – İbrahim – Ebuz-Zübeyr – Cabir r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kuran okumada insanların sesi en güzel olanı; işittiğin zaman Allah korkusuyla okuduğu anlaşılan kimsedir.”
حدثنا الفريابي قال نا محمد بن الحسن البلخي قال نا ابن المبارك قال أنا يونس بن يزيد عن الزهري قال: بلغنا أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: أحسن الناس صوتاً بالقرآن من إذا سمعته يقرأ رأيت أنه يخشى الله.
El-Firyabi – Muhammed bin el-Hasen el-Belhî – İbnul Mübarek – Yunus bin Yezid – ez-Zuhrî isnadıyla;
Ez-Zührî r.a. dedi ki; “Bana ulaştığına göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Kuran okumada insanların sesi en güzel olanı; işittiğin zaman Allah korkuyor gördüğün kimsedir”
حدثنا الفريابي قال نا الهيثم بن أيوب الطالقاني قال نا الوليد بن مسلم عن أبي رافع إسماعيل بن رافع قال حدثني ابن أبي مليكة الأحول عن عبد الرحمن بن السائب قال: قدم علينا سعد بن مالك بعدما كف بصره فأتيته مسلماً وانتسبني فانتسبت له فقال: مرحباً بابن أخي بلغني أنك حسن الصوت بالقرآن سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: إن هذا القرآن نزل بحزن فإذا قرأتموه فابكوا فإن لم تبكوا فتباكوا وتغنوا به فمن لم يتغن به فليس منا.
El-Firyabî – el-Heysem bin Eyyub et-Talikanî – el-Velid bin Müslim – Ebu Râfî İsmail bin Râfî – İbn Ebi Müleyke el-Ahvel – Abdurrahman bin es- Saib isnadıyla;
Abdurrahman bin es-Sâib dedi ki; “Sa’d bin Malik gözünü kaybettikten sonra bize gelmişti. Bir müslümanı ona götürüp tanıştırdım. Bunun üzerine dedi ki; “kardeşimin oğluna merhaba! Duyduğuma göre güzel sesle Kuran okuyormuşsun. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim;
“Şüphesiz bu Kuran, hüzün ile inmiştir. Onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Eğer ağlayamazsanız ağlıyormuş gibi okuyunuz ve onunla yetininiz. Kim Kur’an ile yetinmezse bizden değildir.”
وأخبرنا الفريابي قال حدثنا إسماعيل بن عطاء الرياحي قال قال حدثنا عون بن عمرو أخو رياح القيسي قال نا سعيد الجريري عن عبد الله بن بريدة عن أبيه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم. اقرأوا القرآن بحزن فإنه نزل بحزن
El-Firyabî – İsmail bin Ata er-Riyahî – Avn bin Amr (Riyah el-Kaysi’nin kardeşi) – Said el-Cerirî – Abdullah bin Bureyde – babası r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Kuran’ı hüzün ile okuyun, zira o hüzün ile nazil olmuştur.”
İbnu Ebi Müleyke’ye; “Eğer sesi güzel değilse ne yapsın?” diye soruldu. Dedi ki; “gücü yettiği kadarıyla sesini güzelleştirmeye çalışır.”
Vekî ve İbnu Uyeyne; “Kuran ile tegannî etmek; onunla yetinip başka şeye ihtiyaç hissetmemek demektir” dediler.
وروى أبو هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال: ما أذن الله لشيء ما أذن لنبي حسن الصوت يتغنى بالقرآن يجهر به.
Ebu Hureyre r.a.’den peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; “Allah, Kur’an ile teganni eden bir peygamberi dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemedi”
Âcurrî der ki; Kuran okuyan kişinin, kıraat esnasında hüzünlenmesi, ağlamaya çalışması, kalbinde korku hissetmesi, hüzünlenebilmek için vaad ve tehdit ayetlerini tefekkür etmesi gerekir. Allah Azze ve Celle’nin bu sıfatla vasıflananları nasıl övdüğünu ve onların faziletlerini nasıl haber verdiğini işitmedin mi? Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor;
)اللَهُ نَزَلَ أَحسَنَ الحَديثِ كِتاباً مُتشابِهاً مَثاني تَقشَعِرُ مِنهُ جُلودُ الَّذينَ يَخشونَ رَبَهُم ثُمَ تَلينُ جُلودَهُم وَقُلوبَهُم إِلى ذِكرِ اللَه(.
“Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar.”(Zümer 23) Sonra Kuran’ı dinledikleri halde kalplerinde huşû duymayanları Allah Azze ve Celle şöyle buyurarak kötülüyor;
أَفَمَن هَذا الحَديثُ تُعجَبون وَتَضحَكون وَلا تَبكون وَأَنتُم سامِدون .
“Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!”(Necm 59-61)
Kuran okuyan kimsenin, Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi, tane tane, tertîl ile okuması gerekir; “Kur'an'ı tane tane (tertil ile) oku”(Müzemmil 4) Tefsirinde şöyle denilmiştir; tertil; açık açık, tane tane okumak demektir. Şunu iyi bil ki açık açık ve tane tane okursa o kıraatten hem kendisi hem de onu dinleyenler faydalanır. Zira böyle yaparak, Allah Azze ve Celle’nin emrettiği gibi okumuş olur;
“Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.”(İsra 106) tefsirinde “Yavaş şekilde” denilmiştir.
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد قال نا أبو الخطاب زياد بن يحيى قال نا مالك بن سعيد قال نا ابن أبي ليلى عن الحكم عن مقسم عن ابن عباس في هذه الآية )وَرَتِلهُ تَرتيلاً( بينه تبييناً.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed – Ebul Hattab Ziyad bin Yahay – Malik bin Said – İbni Ebi Leyla – el-Hakem – Miksem – İbni Abbas r.a. isnadıyla;
“Tertil ile oku” ayeti hakkında İbni Abbas r.a.; “Açık açık oku” demektir” dedi.
حدثنا جعفر بن محمد الصندلي قال أنا أبو بكر بن زنجويه قال نا عبد الرزاق قال أنا سفيان عن عبيد المكتب عن مجاهد في قول الله عز وجل )وَقُرآناً فَرقناهُ لِتَقرَأَهُ عَلى الناسِ عَلى مَكَثٍ( قال على تؤدة.
Cafer bin Muhammed es-Sandelî – Ebu Bekir bin Zencuye – Abdurrazzak – Süfyan – Ubeyd el-Müketteb – Mücahid r.a. isnadıyla;
“Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.”(İsra 106) ayetinin tefsirinde Mücahid r.a.; “Yavaş şekilde” demiştir.
Âcurrî der ki; “Düşünerek ve tefekkür ederek az Kuran dersi, düşünmeden ve tefekkür etmeden çok Kuran okumaktan iyidir. Kuranın zahiri, sünnet ve Müslümanların imamlarının söyledikleri sözler de bunu gösteriyor;
حدثنا جعفر بن محمد الصندلي قال نا الحسين بن محمد الزعفراني قال نا إسماعيل بن علية عن أيوب عن أبي جمرة الصنيعي قال: قلت لابن عباس: إني سريع القراءة إني أقرأ القرآن في ثلاث قال: لأن أقرأ البقرة في ليلة فأتدبرها وأرتلها أحب إلي من أن أقر كما تقول.
Cafer bin Muhammed es-Sandelî – el-Huseyn bin Muhammed ez-Za’feranî – İsmail bin Uleyye – Eyyub – Ebu Humretus Sanaî isnadıyla;
Ebu Humre (veya ebu Hamza) dedi ki; “İbni Abbas r.a.’ya; “Ben hızlı okuyan biriyim ve Kuran’ı üç günde okuyorum” dedim. Dedi ki; “Bakara suresini bir gecede tane tane okusam ve tefekkür etsem, bana göre senin dediğinden daha iyidir.”
حدثنا جعفر أيضاً قال حدثنا أبو بكر بن زنجويه قال: قال نا محمد بن يوسف قال نا سفيان عن عبيد المكتب قال: سئل مجاهد عن رجل قرأ البقرة وآل عمران ورجل قرأ البقرة قراءتهما واحدة وركوعهما وسجودهما وجلوسهما أيهما أفضل? قال: الذي قرأ البقرة، ثم قرأ )وَقُرآناً فَرقناهُ لِتَقرَأَهُ عَلى الناس عَلى مَكَثٍ(.
Cafer es- Sandelî – Ebu Bekir Bin Zencuye – Muhammed bin Yusuf –Süfyan – Ubeyd el-Müketteb isnadıyla;
Mücahid r.a.’e; Bakara ve Âl-i İmran surelerini bir rekatte okuyan kişiyle bir rekatte Bakara suresini okuyan kişinin rükuları, secdeleri ve oturmaları eşit halduğu halde hangisinin namazının üstün olduğu soruldu. “Bakara suresini okuyanınki üstündür” dedi ve “Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık”(İsra 106) ayetini okudu.
Âcurrî der ki; Bütün bu söylediklerim, Kuran ehlinin teşvik edildikleri bütün edeplere yönelmeleri, düşük ahlaktan sakınmaları içindir. Bizi hidayet edecek ve doğru yola iletecek olan Allah’tır.
Âcurrî der ki; gece veya gündüz Kuran okumak isteyen kişi, abdest almalı, misvak kullanmalı, böylece Kuran’a saygı göstermelidir. Zira şüphesiz Rabbi Azze ve Celle’nin Kelamını okuyacaktır. Bu sebeple Kuran okuduğu esnada melekler kendisine yaklaşır. Eğer ağzını misvaklemişse bir melek ona yanaşarak ağzını ağzına koyar ve okuduğu her ayeti melek ağzıyla alır. Eğer misvaklememişse ondan uzaklaşır.
Ey Kuran ehli! Meleğin sizden uzaklaşması size yakışmaz. Edeple hareket edin! Sizden biri kardeşleri arasına misvak kullanmadan oturmayı çirkin görmelidir.
Mushaftan okumak daha faziletli olduğu için mushaftan okumayı artırmalıdır. Mushafı ancak temiz olduğu halde taşımaldır. Eğer temiz olmadığı halde mushaftan okuyacaksa bunda sakınca yoktur. Fakat o halde mushafa dokunmamalıdır. Mushafın sayfalarını bir şeyle çevirebilir fakat ona ancak temiz iken dokunmalıdır.
Kârî, Kuran okurken yel sıkıştırırsa, yellenmesi bitene kadar kıraati keser. Sonra dilerse abdest alır ve temiz bir şekilde okur, bu daha faziletlidir. Veya abdest almadan okur ki bunda sakınca yoktur. Esneme tuttuğu zaman esnemesi geçinceye kadar kıraati bırakır.
Cünüp ve hayızlı olanlar Kuran’dan ne bir ayet ne de bir harf okuyamazlar. Tesbih (sübhanallah demek) veya tahmid (elhamdulillah demek) ederlerse veya tekbir getirirlerse bunda bir sakınca yoktur.
Mütercimin notu;
Kur’an’a dokunmadan abdestsiz olarak okumak ittifakla caizdir. İbni Abbas, Şa’bî, Dahhak, Zeyd Bin Ali, el Müeyyed Billah, Davud Zahiri ve başka alimler abdestsiz olarak Kur’ana dokunmanın caiz olduğunu söylemişlerdir.
Abdestsiz olarak dokunulamayacağını söyleyenler şu hadisi delil getirirler; Amr Bin Hazm r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kur’an’a ancak temiz olan kimse dokunabilir.”
Ancak bu hadiste geçen “temiz” kelimesi, cünüp olmayan , abdestli olan , bedeninde necaset olmayan ve mü’min arasında müşterek bir tabirdir. Bu sebeple abdestsiz olarak Kur’ana dokunulmayacağına dair bir delil yoktur.
Cünüp olarak Kur’an’a dokunulmayacağını söyleyenler de; “Ona ancak temiz olanlardan başkası dokunamaz”(Vakıa 79) ayetini delil getirirler. Lakin bu ayetteki “ona” zamiri Levhi Mahfuza döner ve temiz olanlar ile kastedilen de meleklerdir. Cünüp olan mümin ise Ebu Hureyre r.a. hadisinde de geçtiği gibi, necis değil, temizdir. Mü’min ister cünüp veya hayızlı, ister abdestsiz olsun temizdir. Ona ne hakiki anlamda ne de mecazi anlamda “necis” denilemez. Düşman topraklarına Mushaf ile sefer edilmesini yasaklayan hadis , necis olmakla vasfedilen müşriklerin ona dokunmamaları içindir. Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hirakl’e gönderdiği mektupta ayetler yazılı idi . Bir kafirin ayetler yazılı olan kağıda dokunup okumasında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sakınca görmediyse, cünüp de olsa temiz olduğu belirtilen müminin mushaftan okuması daha evladır.
Netice olarak diyebiliriz ki; şeriat abdestsizin ve cünüp olanın mushafa dokunmasını, Kur’an okumasını yasaklamamıştır. Bu konuda yasaklayan bazı hadisler rivayet edilmişse de bunların hiçbirinin sahih olmadığı hadis uzmanlarınca tesbit edilmiştir. Lakin en faziletlisi abdestli iken okumaktır. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine verilen selamı teyemmüm ettikten sonra almıştır.
Kuran okuyan Kuran secdelerine uymalı, bu secde ayetlerine her uğradıkça secde etmelidir. Kuranda secde ayetleri on beş yerdedir. On dört veya on bir yerde olduğu da söylenmiştir. Secde ayetlerine her uğradıkça secde etmesi, Rabbi Azze ve Celle’yi razı eder ve düşmanı olan şeytanı öfkelendirir.
حدثنا الفريابي قال حدثنا قتيبة بن سعيد قال نا الليث بن سعد قال نا عقيل بن خالد عن الزهري قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: إذا تسوك أحدكم ثم قام يقرأ به الملك يستمع القرآن حتى يجعل فاه على فيه فلا تخرج آية من فيه إلا في فيّ المَلَك، وإذا قام يقرأ ولم يتسوك، طاف به الملك، ولم يجعل فاه على فيه.
El-Firyabi – Kuteybe bin Said – Leys bin Sad – Ukayl bin Halid – ez-Zühri r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Biriniz misvak kullanır sonra kalkar Kuran okursa melek onu dinler. Hatta ağzını onun ağzına koyar ve okuduğu her ayet onun ağzından çıkıp meleğin ağzına girer. Eğer misvak kullanmadan Kuran okursa, melek etrafında döner fakat ağzını onun ağzına koyamaz.”
وحدثنا الفريابي قال نا قتيبة قال نا سفيان بن عيينة عن الحسن بن عبيد الله النخعي عن سعد بن عبيدة عن أبي عبد الرحمن السلمي أن علياً كان يحث عليه ويأمر به )يعني السواك( وقال: إن الرجل إذا قام يصلي دنا الملك منه يستمع القرآن فما يزال منه حتى يضع فاه على فيه فما يلفئ من آية إلا دخلت في جوفه.
El-Firyabî – Kuteybe – Süfyan bin Uyeyne – el-Hasen bin Ubeydullah en-Nehaî – Sad bin Ubeyde – Ebu Abdurrahman es-Sülemî – Ali r.a. isnadıyla;
Ali r.a. misvak kullanmaya teşvik eder ve onu emrederdi. Derdi ki; “Kişi namaza kalktığında Kuranı dinlemek için melek ona yanaşır ve ağzını onun ağzına koyuncaya kadar yanaşmaya devam eder. Onun ağzından çıkan her ayet o meleğin karnına girer.”
حدثنا أبو محمد عبد الله بن العباس الطيالسي قال نا إسحاق بن منصور الكوسج قال قلت لأحمد: القراءة على غير وضوء. قال: لا بأس بها، لكن لا يقرأ في المصحف إلا متوضئ قال إسحاق يعني ابن راهويه كما قال سنة مسنونة.
Ebu Muhammed Abdullah bin el-Abbas et-Tayalisi – İshak bin Mansur el-Kevsec isnadıyla;
El-Kevsec dedi ki; “Ahmed (bin Hanbel)’e; abdestsiz olarak Kuran okumayı sordum, “sakınca yoktur, ancak mushaftan sadece abdestli iken okunur.” Dedi. İshak bin Rahuye der ki; “süregelen sünnet de bu şekildedir.”
حدثنا أبو نصر محمد بن كردي قال: نا أبو بكر المروزي قال: كان أبو عبد الله ربما قرأ في المصحف وهو على غير طهارة فلا يمسه ولكن يأخذ بيده عوداً أو شباً يصفح به الورق.
Ebu Nasr Muhammed bin Kerdî – Ebu Bekr el-Mervezî isnadıyla;
El-Mervezî dedi ki; “Ebu Abdullah (Ahmed bin Hanbel) bazen abdestsiz olarak mushaftan okur, fakat mushafa dokunmazdı. Lakin bir odun parçasını eline alır ve sayfayı onunla çevirirdi.”
حدثنا عبد الله بن العباس الطيالسي قال نا المشرف بن أبان قال نا ابن عيينة عن زر قال: قلت لعطاء: أقرأ القرآن فيخرج مني الريح. قال: تمسك عن القراءة حتى تنقضي الريح.
Abdullah bin el-Abbas et-Tayalisi – el-Müşerref bin Eban – İbni Uyeyne – Zirr isnadıyla;
Zirr (bin Hubeyş) r.a. dedi ki; “Atâ’ya; “Ben Kuran okuyorken benden yel kaçtı” dedim. Dedi ki; “Yelin bitene kadar kıraati bırak”
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد بن صاعد قال نا الحسين بن الحسن المروزي قال أنا عبد الله بن المبارك قال أنا عثمان بن الأسود عن مجاهد قال: إذا تثاءبت وأنت تقرأ فأمسك حتى يذهب عنك.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed bin Sâad – el-Huseyn bin el-Hasen el Mervezi – Abdullah bin Mübarek – Osman bin bin el-Esved – Mücahid r.a. isnadıyla;
Mücahid r.a. dedi ki; “Sen Kuran okurken esneme geldiği zaman bu senden gidene kadar kıraati kes.”
حدثنا أحمد بن يحيى الحلواني قال نا محمد بن الصباح الدولابي قال نا وكيع قال نا هشام عن أبيه عن عائشة رضي الله عنها أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: إذا نعس أحدكم فليرقد فإن أحدكم يريد أن يستغفر فيسب نفسه.
Ahmed bin Yahya el-Hulvanî – Muhammed bin es-Sabbah ed-Dulabî – Vekî – Hişam – babası (Urve) – Aişe r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Biriniz (namazda) uyuklarsa, uzanıp (uykusu gidene kadar) yatsın. Aksi halde bağışlanma dilemeyi isterken kendisine söver (de farkında olmaz).”
حدثنا أبو القاسم عبد الله بن محمد بن عبد العزيز قال نا علي بن الجعد قال نا شعبة قال أخبرني عمرو بن مرة قال سمعت عبد الله بن سلمة يقول: دخلت على عليّ بن أبي طالب فقال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم لا يحجبه أو قال لا يحجزه شيء عن قراءة القرآن إلا الجنابة.
Ebul Kasım Abdullah bin Muhammed bin Abdulaziz – Ali bin el-Cad – Şu’be – Amr bin Murre – Abdullah bin Selime isnadıyla;
Abdullah bin Seleme dedi ki; “Ali bin Ebi Talib’in yanına girdim. Bana dedi ki; “Cünüplük dışında hiçbir şey Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Kuran okumaktan perdelemezdi (veya şöyle dedi; alıkoymazdı).”
Mütercimin notu:
Bu rivayet zayıf olup delil olmaya elverişli değildir. Ayrıca sahih olsaydı bile bu fiîlî bir hadistir ve ancak mustehaplık ifade eder. Bununla birlikte sahih rivayette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; “Ben ancak namaz kılacağım zaman abdest almakla emrolundum” buyurmuştur.
أخبرنا أحمد بن يحيى الحلواني قال نا يحيى بن عبد الحميد الحماني قال نا إسماعيل بن عياش عن موسى بن عقبة عن نافع عن ابن عمر أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: لا يقرأ الجنب ولا الحائض شيئاً من القرآن.
Ahmed bin Yahya el-Hulvanî – Yahya bin Abdulhamid el-Hammânî – İsmail bin Ayyaş – Musa bin Ukbe – Nâfi’ – İbni Ömer r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ne cünüp olan ne de hayızlı olan Kurandan bir şey okuyamaz.”
Acurri der ki; bu anlattıklarım, Kuran ehlinin edeplenmesi ve gafil olmaması gereken şeyleri bir araya toplamıştır. Kuran tilavetini bitirdikleri zaman nefislerine nasihat ederek bunlarla kendilerini muhasebe etsinler. Şayet bu kitapta açıklanan; kerim olan Mevla’larının teşvik ettiği ve üzerlerine vacip olan şeyleri kabul edip, farzları eda eder ve haramlardan uzak dururlarsa, buna muvaffak kılındıkları için hamdederler ve Allah’a şükrederler.
Şayet nefislerin Kerim olan Mevla’larının teşvik ettiği şeylere itirazcı ve umursamaz olduğunu öğrenirlerse, kusurlarından ötürü Allah’tan bağışlanma dilerler ve Kuran ehline yakışmayan, Mevla’larının razı olmadığı bu hali gidermesini, onun yerine razı olduğu hale kavuşturmasını Allah’tan isterler. Şüphesiz Allah, kendisine sığınanı geri çevirmez. Kim bu halde olursa, bütün işlerinde Kuran tilavetinin menfaatini bulur ve inşallah Kuran’ın bereketi, dünya ve ahirette beğendiği her hususta ona döner.
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد قال: أنا الحسين بن الحسن المروزي قال أنا عبد الله المبارك قال أنا همام عن قتادة قال: لم يجالس هذا القرآن أحد إلا قام عنه بزيادة أو نقصان قضاء الله عز وجل الذي قضى شفاء ورحمة للمؤمنين ولا يزيد الظالمين إلا خساراً.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed – el-Huseyn bin el-Hasen el-Mervezi – Abdullah bin el-Mubarek – Hemmam – Katade r.a. isnadıyla;
Katade r.a. dedi ki; “Bir kimse bu Kuran ile bir müddet beraber bulunursa, kalktığı zaman ya fazlalık ile ya da noksanlık ile kalkar. Allah Azze ve Celle’nin hükmü ise, Müminler hakkında şifa ve rahmet olarak işlerken, zalimlerin ancak hüsranı artar.”
أخبرنا إبراهيم بن موسى الجوزي قال نا يوسف بن موسى القطان قال نا عمرو بن حمران عن سعيد عن قتادة في قول الله عز وجل )وَالبَلَدِ الطَيب يَخرُجُ نَباتِهِ بَإذنِ رَبِهِ قالَ البَلَدِ الطَيبِ المُؤمن سَمِعَ كِتابُ اللَهِ فَوعاهُ فَأَخَذَ بِهِ فَاِنتَفَعَ بِهِ كَمَثَلِ هَذِهِ الأَرض أَصابَها الغَيثُ فَأَنبَتَت وَأَمرَعَت وَالَّذي خَبث لا يَخرُجُ إِلا نَكَداً( عسراً وهذا مثل الكافر قد سمع القرآن فلم يعقله ولم يأخذ به ولم ينتفع به كمثل هذه الأرض الخبيثة أصابها الغيث فلم تنبت شيئاً ولا تمرع شيئاً.
İbrahim bin Musa el-Cevni – Yusuf bin Musa el-Kattan – Amr bin Hurman – Said – Katade r.a. isnadıyla;
Katade r.a., Allah Azze ve Celle’nin; “Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz.”(A’raf 58) ayeti hakkında dedi ki; “güzel memleket; mümindir. Allah’ın kitabını işitip ezberler, yağmur isabet edipte bitki bitiren ve verimli olan toprak gibi, Kuran ile amel ederek faydalanır. Faydasız bitkiden başka bir şey çıkarmayan yer ise; kafirdir. Kuranı işitmiştir fakat akıl etmez, yağmur isabet edip de bitki bitirmeyen ve verimsiz olan bu kötü yer gibi, Kurandan faydalanmaz.”
أخبرنا الفريابي قال نا صفوان بن صالح قال نا محمد بن شعيب قال نا الأوزاعي عن إسماعيل بن عبد الله أنه حدثه عن فضاله بن عبيد قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: لله أشد أذناً إلى الرجل الحسن الصوت بالقرآن من صاحب القينة إلى القينة. قال الأوزاعي إذناً يغني: استماعاً.
El-Firyabi – Safvan bin Salih – Muhammed bin Şuayb – el-Evzai – İsmail bin Abdullah – Fudale bin Ubeyd r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah, Kuran’ı güzel sesle okuyan kimseye, şarkıcı cariyesine kulak veren adamdan daha fazla kulak verir.” El-Evzai dedi ki; “Kulak vermek dinlemek demektir.”
وأخبرنا الفريابي قال نا أبو قدامة وعمرو بن علي قالا نا يحيى بن سعيد بن شعبة قال حدثني طلحة بن مصرف عن عبد الرحمن بن عوسجة عن البراء بن عازب عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: زينوا القرآن بأصواتكم.
El-Firyabi – Ebu Kudame ve Amr bin Ali – Yahya bin Said bin Şu’be – Talha bin Musarrif – Abdurrahman bin Avsece – el-Berâ bin Âzib r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kuran’ı seslerinizle süsleyiniz.”
حدثنا جعفر الصندلي قال نا صالح بن أحمد بن حنبل عن أبيه قال: قلت له قول النبي صلى الله عليه وسلم: زينوا القرآن بأصواتكم ما معناه? قال: التزين أن تحسنه.
Cafer es-Sandelî – Salih bin Ahmed bin Hanbel – babası (Ahmed bin Hanbel) isnadıyla;
Salih bin Ahmed dedi ki; “Babama peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in; “Kuran’ı seslerinizle süsleyin” kavlinin anlamı nedir diye sordum. Dedi ki; “Süslemek güzelleştirmek demektir.”
Acurri der ki; Allah’ın Kuran ile sesini güzelleştirmekle rızıklandırdığı kimsenin bilmesi gerekir ki, Allah kendisine büyük bir hayırda bulunmuştur. Allah’ın kendisine has kıldığı bu özelliğin kıymetini bilmeli, Kuran’ı mahlûklar için değil, Allah için okumalıdır. Kendisini dinleyenler gözünde sevimli olmaya meyletmekten, dünyayı arzulamaktan, güzel anılmaya ve dünya ehlinin şöhretine meyletmekten, namazı avam ile kılmayıp idarecilerle kılmaktan sakınmalıdır.
Kimin nefsi bu yasaklananlara meylederse, güzel sesinin kendisi için bir fitne olmasından korkulur. Onun güzel sesi, ancak gizlide ve açıkta Allah’tan korktuğu zaman ve arzu ettiği şey; “kendisinden Kuran dinleyen gaflet ehlinin gafletten uyanıp Allah’ın teşvik ettiği şeylere yönelmeleri ve yasaklandıkları şeylere son vermeleri” olursa kendisine faydalı olur. Kimin sıfatı böyle olursa güzel sesinden hem kendisi faydalanır ve hem de diğer insanlar faydalanırlar.
حدثنا عمر بن أيوب السقطي قال نا عبيد الله بن عمر القواريري قال نا عبد الله بن جعفر قال نا إبراهيم عن أبي الزبير عن جابر قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: أحسن الناس صوتاً بالقرآن الذي إذا سمعته يقرأ حسبته يخشى الله.
Ömer bin Eyyub es-Sakatî – Ubeydullah bin Ömer el-Kavarirî – Abdullah bin Cafer – İbrahim – Ebuz-Zübeyr – Cabir r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kuran okumada insanların sesi en güzel olanı; işittiğin zaman Allah korkusuyla okuduğu anlaşılan kimsedir.”
حدثنا الفريابي قال نا محمد بن الحسن البلخي قال نا ابن المبارك قال أنا يونس بن يزيد عن الزهري قال: بلغنا أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: أحسن الناس صوتاً بالقرآن من إذا سمعته يقرأ رأيت أنه يخشى الله.
El-Firyabi – Muhammed bin el-Hasen el-Belhî – İbnul Mübarek – Yunus bin Yezid – ez-Zuhrî isnadıyla;
Ez-Zührî r.a. dedi ki; “Bana ulaştığına göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Kuran okumada insanların sesi en güzel olanı; işittiğin zaman Allah korkuyor gördüğün kimsedir”
حدثنا الفريابي قال نا الهيثم بن أيوب الطالقاني قال نا الوليد بن مسلم عن أبي رافع إسماعيل بن رافع قال حدثني ابن أبي مليكة الأحول عن عبد الرحمن بن السائب قال: قدم علينا سعد بن مالك بعدما كف بصره فأتيته مسلماً وانتسبني فانتسبت له فقال: مرحباً بابن أخي بلغني أنك حسن الصوت بالقرآن سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: إن هذا القرآن نزل بحزن فإذا قرأتموه فابكوا فإن لم تبكوا فتباكوا وتغنوا به فمن لم يتغن به فليس منا.
El-Firyabî – el-Heysem bin Eyyub et-Talikanî – el-Velid bin Müslim – Ebu Râfî İsmail bin Râfî – İbn Ebi Müleyke el-Ahvel – Abdurrahman bin es- Saib isnadıyla;
Abdurrahman bin es-Sâib dedi ki; “Sa’d bin Malik gözünü kaybettikten sonra bize gelmişti. Bir müslümanı ona götürüp tanıştırdım. Bunun üzerine dedi ki; “kardeşimin oğluna merhaba! Duyduğuma göre güzel sesle Kuran okuyormuşsun. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim;
“Şüphesiz bu Kuran, hüzün ile inmiştir. Onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Eğer ağlayamazsanız ağlıyormuş gibi okuyunuz ve onunla yetininiz. Kim Kur’an ile yetinmezse bizden değildir.”
وأخبرنا الفريابي قال حدثنا إسماعيل بن عطاء الرياحي قال قال حدثنا عون بن عمرو أخو رياح القيسي قال نا سعيد الجريري عن عبد الله بن بريدة عن أبيه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم. اقرأوا القرآن بحزن فإنه نزل بحزن
El-Firyabî – İsmail bin Ata er-Riyahî – Avn bin Amr (Riyah el-Kaysi’nin kardeşi) – Said el-Cerirî – Abdullah bin Bureyde – babası r.a. isnadıyla;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Kuran’ı hüzün ile okuyun, zira o hüzün ile nazil olmuştur.”
İbnu Ebi Müleyke’ye; “Eğer sesi güzel değilse ne yapsın?” diye soruldu. Dedi ki; “gücü yettiği kadarıyla sesini güzelleştirmeye çalışır.”
Vekî ve İbnu Uyeyne; “Kuran ile tegannî etmek; onunla yetinip başka şeye ihtiyaç hissetmemek demektir” dediler.
وروى أبو هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال: ما أذن الله لشيء ما أذن لنبي حسن الصوت يتغنى بالقرآن يجهر به.
Ebu Hureyre r.a.’den peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; “Allah, Kur’an ile teganni eden bir peygamberi dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemedi”
Âcurrî der ki; Kuran okuyan kişinin, kıraat esnasında hüzünlenmesi, ağlamaya çalışması, kalbinde korku hissetmesi, hüzünlenebilmek için vaad ve tehdit ayetlerini tefekkür etmesi gerekir. Allah Azze ve Celle’nin bu sıfatla vasıflananları nasıl övdüğünu ve onların faziletlerini nasıl haber verdiğini işitmedin mi? Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor;
)اللَهُ نَزَلَ أَحسَنَ الحَديثِ كِتاباً مُتشابِهاً مَثاني تَقشَعِرُ مِنهُ جُلودُ الَّذينَ يَخشونَ رَبَهُم ثُمَ تَلينُ جُلودَهُم وَقُلوبَهُم إِلى ذِكرِ اللَه(.
“Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar.”(Zümer 23) Sonra Kuran’ı dinledikleri halde kalplerinde huşû duymayanları Allah Azze ve Celle şöyle buyurarak kötülüyor;
أَفَمَن هَذا الحَديثُ تُعجَبون وَتَضحَكون وَلا تَبكون وَأَنتُم سامِدون .
“Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!”(Necm 59-61)
Kuran okuyan kimsenin, Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi, tane tane, tertîl ile okuması gerekir; “Kur'an'ı tane tane (tertil ile) oku”(Müzemmil 4) Tefsirinde şöyle denilmiştir; tertil; açık açık, tane tane okumak demektir. Şunu iyi bil ki açık açık ve tane tane okursa o kıraatten hem kendisi hem de onu dinleyenler faydalanır. Zira böyle yaparak, Allah Azze ve Celle’nin emrettiği gibi okumuş olur;
“Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.”(İsra 106) tefsirinde “Yavaş şekilde” denilmiştir.
حدثنا أبو محمد يحيى بن محمد قال نا أبو الخطاب زياد بن يحيى قال نا مالك بن سعيد قال نا ابن أبي ليلى عن الحكم عن مقسم عن ابن عباس في هذه الآية )وَرَتِلهُ تَرتيلاً( بينه تبييناً.
Ebu Muhammed Yahya bin Muhammed – Ebul Hattab Ziyad bin Yahay – Malik bin Said – İbni Ebi Leyla – el-Hakem – Miksem – İbni Abbas r.a. isnadıyla;
“Tertil ile oku” ayeti hakkında İbni Abbas r.a.; “Açık açık oku” demektir” dedi.
حدثنا جعفر بن محمد الصندلي قال أنا أبو بكر بن زنجويه قال نا عبد الرزاق قال أنا سفيان عن عبيد المكتب عن مجاهد في قول الله عز وجل )وَقُرآناً فَرقناهُ لِتَقرَأَهُ عَلى الناسِ عَلى مَكَثٍ( قال على تؤدة.
Cafer bin Muhammed es-Sandelî – Ebu Bekir bin Zencuye – Abdurrazzak – Süfyan – Ubeyd el-Müketteb – Mücahid r.a. isnadıyla;
“Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.”(İsra 106) ayetinin tefsirinde Mücahid r.a.; “Yavaş şekilde” demiştir.
Âcurrî der ki; “Düşünerek ve tefekkür ederek az Kuran dersi, düşünmeden ve tefekkür etmeden çok Kuran okumaktan iyidir. Kuranın zahiri, sünnet ve Müslümanların imamlarının söyledikleri sözler de bunu gösteriyor;
حدثنا جعفر بن محمد الصندلي قال نا الحسين بن محمد الزعفراني قال نا إسماعيل بن علية عن أيوب عن أبي جمرة الصنيعي قال: قلت لابن عباس: إني سريع القراءة إني أقرأ القرآن في ثلاث قال: لأن أقرأ البقرة في ليلة فأتدبرها وأرتلها أحب إلي من أن أقر كما تقول.
Cafer bin Muhammed es-Sandelî – el-Huseyn bin Muhammed ez-Za’feranî – İsmail bin Uleyye – Eyyub – Ebu Humretus Sanaî isnadıyla;
Ebu Humre (veya ebu Hamza) dedi ki; “İbni Abbas r.a.’ya; “Ben hızlı okuyan biriyim ve Kuran’ı üç günde okuyorum” dedim. Dedi ki; “Bakara suresini bir gecede tane tane okusam ve tefekkür etsem, bana göre senin dediğinden daha iyidir.”
حدثنا جعفر أيضاً قال حدثنا أبو بكر بن زنجويه قال: قال نا محمد بن يوسف قال نا سفيان عن عبيد المكتب قال: سئل مجاهد عن رجل قرأ البقرة وآل عمران ورجل قرأ البقرة قراءتهما واحدة وركوعهما وسجودهما وجلوسهما أيهما أفضل? قال: الذي قرأ البقرة، ثم قرأ )وَقُرآناً فَرقناهُ لِتَقرَأَهُ عَلى الناس عَلى مَكَثٍ(.
Cafer es- Sandelî – Ebu Bekir Bin Zencuye – Muhammed bin Yusuf –Süfyan – Ubeyd el-Müketteb isnadıyla;
Mücahid r.a.’e; Bakara ve Âl-i İmran surelerini bir rekatte okuyan kişiyle bir rekatte Bakara suresini okuyan kişinin rükuları, secdeleri ve oturmaları eşit halduğu halde hangisinin namazının üstün olduğu soruldu. “Bakara suresini okuyanınki üstündür” dedi ve “Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık”(İsra 106) ayetini okudu.
Âcurrî der ki; Bütün bu söylediklerim, Kuran ehlinin teşvik edildikleri bütün edeplere yönelmeleri, düşük ahlaktan sakınmaları içindir. Bizi hidayet edecek ve doğru yola iletecek olan Allah’tır.