Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kur'an'da İstiaze ve Nebilerin - Salihlerin Allah'a Rücûları

عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Her şey İbrahimce yüzünü Allah'a döndürmektedir


Tespit ettiğim kadarıyla Kuran'da üç defa açıktan istiaze ile Allah'a yöneliş vardır;

1.si; Hz Yusuf'un, Züleyha ona ( Yusuf suresi,23) هيت لك ( Ben seninim ya da kendimi sana teslim ettim ya da senin için hazırlandım, gelsene) dediğinde Hz Yusuf'un معاذالله demesidir. (Yusuf suresi,23)

2.si; Yahudiler Hz Musa'ya: " bizimle alay mı ediyorsun?"

dediklerinde Hz Musa'nın ;

اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

( “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” .
(2/Bakara, 67) demesidir

3. sü; Hz Meryem'in Cebrail aleyhisselam kendisinde tam bir beşer suretinde göründüğünde;

اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا

“Şayet takva sahibi biriysen (bana kötülük etme). Senden, Er-Rahmân’a sığınırım.
(19/Meryem, 18) demesidir

Bu üç durumda da istiaze kavilleri, insan veya zahiren insan suretinde olanlardan Allah'a sığınmak için söylemişlerdir.

Üçü de nefsin arzularına boyun eğmekten veya karşıdakine karşı koyamayacak durumda iken, kendi nefsinden başka şahidin bulunmadığı durumlarda söylemişlerdir.

Hz Yusuf'u az da olsa Züleyha'ya meyletmişti;

وَلَقَدْ هَمَّتْ بِه۪ۗ وَهَمَّ بِهَاۚ لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪ۜ كَذٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّٓوءَ وَالْفَحْشَٓاءَۜ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَص۪ين

Andolsun ki kadın onu arzulamış, o da kadını arzulamıştı. Şayet Rabbinin apaçık burhanını görmeseydi (Yusuf da arzusunun peşinden gidecekti). Böylece, kötülüğü ve fuhşiyatı ondan savuşturduk. Çünkü o, muhlas/arındırılmış/ihlaslı kılınmış kullarımızdandı.( 12/Yûsuf, 24)

Bu durumda nefis terbiyesi, takva vb. çok bir şey fayda etmeyecektir. Hz Yusuf'un bu alçak işten kurtulması ihlâsla erdirilmis olmasına bağlanmıştır. Fakat onu ihlâslı kılan da yine Allah celle ve alâ'dır. Bu hadisede kendisinden bahsedilen kişi Allah'ın milyarlarca insan içinden seçtiği bir kuldur. O kul ki; Allah azze ve celle onun kıssasını kıssaların en güzeli olarak adlandırmıştır. İbrahim Aleyhisselam'ın soyundan gelen kendisi, babası, dedesi, dedesinin babası Enbiyadan olan bir Nebidir. Fakat buna rağmen Allah azze ve celle Onu korumamış olaydı Züleyha'ya meyledeceğini bize bildirmektedir.


İşte Yusuf aleyhisselam, Allah'tan başka hiç kimsesinin olmadığını bütün ağırlığı ile hissettiği bir anda Allah'a sığınarak. معاذ الله demiştir.

Hz Meryem küçüklüğünden beri Allah'ın Nebisi Zekeriyya aleyhisselamın gözetiminde büyümüş hatta Allah celle ve alâ dünyevi vesileleri de ortadan kaldırarak ona rızkını göndermiştir. Ulul Azm dan olan İsa aleyhisselam Allah'ın ona üflediği ruh ile doğmuş, Allah dünya tarihinde bir elin parmağını geçmeyecek sayıda, onun da içinde bulunduğu bir hadise ile ( Hz İsa'nın bebek iken konuşması) insanları kendi azameti karşısında aciz bırakmış yani mucize göstermiştir. İşte bu cennet kadınlarının efendilerinden olan tahira, mutahhara kadın karşı koyamayacağı bir varlıkla karşı karşıya kalınca Rahman olan Allah'a şu kelimelerle sığınmıştır:

اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا

“Şayet takva sahibi biriysen (bana kötülük etme). Senden, Er-Rahmân’a sığınırım.”
(19/Meryem, 18)

Hz Musa, Allah'ın lanetlediği, zillet bağını boyunlarına geçirdiği Yahudilerle, yeryüzünün kadim tağutlarından firavn ile mücadele etmiş, Kehfsuresinde anlatıldığı gibi, İslam tarihinde, bilinen ilim için ilk yolculuğu kendisi yapmıştır. Aynı zamanda kendisi de ulul Azm dandır.
Yahudiler kendisine "ey Musa bizimle alay mı ediyorsun?" dediklerinde ve Allah'ın dışında kendi nefsi dışında hiçbir şahidi olmadığı bir anda yine Âlemlerin Rabbi olan ve kalpleri, sahiplerinden daha iyi bilen Rahman'a sığınmıştır.
Kur'an'da istiazenin geçtiği daha bir çok yer vardır. Fakat konuyla ilgili olarak Zekeriyya aleyhisselamın kendisine bir varis kılması için Allah'a dua ettiği lafızlar, Hz Yakup'un imtihanları esnasında gösterdiği sabır ve metanet konumuza ışık tutmaktadır;

Arapçada, هنا burda manasına gelmektedir,

هناك orada manasına gelmekte, yani biraz daha uzağı işaret etmektedir.

هنالك ise çok daha uzakları ifade etmektedir.

Hz Zekeriyya aleyhisselamın Allah'a rücusunu, Gaybın ve Şehadet aleminin Rabbi olan Allah şu ifadelerle tarif etmiştir;

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ
(Meryem’e verilen olağanüstü rızıkları görünce, Allah’ın rahmetini ümit edip) Zekeriyya Rabbine orada dua etti: “Rabbim! Bana kendi katından temiz bir zürriyet bahşet. Şüphesiz ki sen, duaları işiten/icabet edensin.” dedi.
(3/Âl-i İmran, 38)

(3/Âl-i İmran, 38)

Eğer ayet olduğu gibi çevirilecek olursa, "Zekeriyya Rabbine orada dua etti" olarak çevrilirir. Fakat bu ayeti kerime "Zekeriyya kalbinin derinliklerinden gelerek dua etti" olarak da anlamlandırılmıştır.

Bir kaç defa Yusuf suresindeفصبر جميل " (Artık bana düşen) güzel bir sabırdır". sözü Hz Yakup'tan aktarılır.

İkisi de musibetler anında, Hz Yakub'a aleyhisselam Hz Yusuf'un aleyhisselam yalandan kanlı gömleği getirilince ve oğlu Bünyamin Mısır'da esir alınınca denmiştir.

وَجَٓاؤُ۫ عَلٰى قَم۪يصِه۪ بِدَمٍ كَذِبٍۜ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ وَاللّٰهُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ

Ve üzerine yalancıktan kan (sürülmüş) gömleğini getirmişlerdi. “(Hayır, öyle değil!) Bilakis, nefsiniz bu işi size süslü göstermiş! (Artık bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin söylediklerinize karşı (yardımına sığınılacak) El-Mustean olan Allah’tır.” demişti.
(12/Yûsuf, 18)

قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَن۪ي بِهِمْ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Demişti ki: “(Hayır, öyle değil!) Bilakis nefsiniz (bu) işi size süslü gösterdi. (Bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Rabbim hepsini birden bana getirir. Şüphesiz ki O, (her şeyi bilen) El-Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’dir.”
(12/Yûsuf, 83)

Yine Ona;

تَاللّٰهِ تَفْتَؤُ۬ا تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتّٰى تَكُونَ حَرَضًا اَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِك۪ينَ

“Allah’a yemin olsun ki (sana hayret ediyoruz). Hâlâ Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya derdinden yatağa düşecek ya da helak olacaksın.”

(12/Yûsuf, 85)

dediklerinde o yine;

اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

... “Ben derdimi ve tasamı yalnızca Allah’a şikayet ediyorum. Ve ben Allah’tan (gelen vahiy sayesinde) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”
(12/Yûsuf, 86)

İki defa da إني أعلم من الله ما لا تعلمون sözü ondan aktarılır. Birini insanlar onu kınadıkları zaman, diğerini de insanlar Onu kınadıktan sonra söylemiştir.

وَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَٓا اَسَفٰى عَلٰى يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظ۪يمٌ

Onlara sırtını döndü ve: “Ah! Şu Yusuf’a karşı bitmeyen çilem!” dedi. Gözlerine üzüntüden dolayı ak düştü. (Neredeyse görmeyecek hâle geldi) ve o (üzüntüsünü) içine atar bir hâldeydi.

(12/Yûsuf, 84)

قَالُوا تَاللّٰهِ تَفْتَؤُ۬ا تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتّٰى تَكُونَ حَرَضًا اَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِك۪ينَ

Demişlerdi ki: “Allah’a yemin olsun ki (sana hayret ediyoruz). Hâlâ Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya derdinden yatağa düşecek ya da helak olacaksın.”

(12/Yûsuf, 85)

قَالَ اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Demişti ki: “Ben derdimi ve tasamı yalnızca Allah’a şikaye ediyorum. Ve ben Allah’tan (gelen vahiy sayesinde) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”
(12/Yûsuf, 86)

وَلَمَّا فَصَلَتِ الْع۪يرُ قَالَ اَبُوهُمْ اِنّ۪ي لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ لَوْلَٓا اَنْ تُفَنِّدُونِ

Kafile (Mısır’dan) ayrılınca babaları (yanında olanlara): “Benim bunak olduğumu söylemeyeceğinizi bilsem, kesinlikle Yusuf’un kokusunu duyuyorum (diyeceğim).” dedi.

(12/Yûsuf, 94)

قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ

Demişlerdi ki: “Allah’a yemin olsun ki hâlâ eski yanlışının içindesin.”

(12/Yûsuf, 95)

فَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَ الْبَش۪يرُ اَلْقٰيهُ عَلٰى وَجْهِه۪ فَارْتَدَّ بَص۪يرًاۚ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Müjdeci (önden) gelip gömleği yüzüne sürünce eskisi gibi görmeye başladı. Ve: “Ben, size ‘Allah’tan (gelen vahiy nedeniyle) sizin bilmediklerinizi biliyorum.’ dememiş miydim?” dedi.
(12/Yûsuf, 96)

Bütün bunlar, bize Allah'ın ٱسوة yani örnek, rehber kıldığı ümmetin kandilleri olan insanların durumudur. Allah'tan başka sığınılacak yoktur. Biz ondan yardım ister, yalnız ona ibadet eder, ondan hüsn-ü hatime isteriz.
 
Son düzenleme:
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَن نَّأْخُذَ إِلَّا مَن وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِندَهُ إِنَّا إِذًا لَّظَالِمُونَ (79)

Yusuf suresi. Burada da bahsettiğin çerçevede kullanılıyor. Allahu a'lem.

قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ (47)

Hud suresinde. Musa aleyhisselam'ın durumuna benziyor ve yine sual etme, "cahillerden olma" bağlamında vaki, ama insanlar karşısında söylenmemiş.

****

Beş örneği birleştiren de, aklen-fikren ve bedenen hevâya kapılıp Allah'a karşı gelmekten sakınılması. Dördünde peygamberlerden geliyor istiaze, birinde peygamber annesinden.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَن نَّأْخُذَ إِلَّا مَن وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِندَهُ إِنَّا إِذًا لَّظَالِمُونَ (79)

Yusuf suresi. Burada da bahsettiğin çerçevede kullanılıyor. Allahu a'lem.

قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ (47)

Hud suresinde. Musa aleyhisselam'ın durumuna benziyor ve yine sual etme, "cahillerden olma" bağlamında vaki, ama insanlar karşısında söylenmemiş.

****

Beş örneği birleştiren de, aklen-fikren ve bedenen hevâya kapılıp Allah'a karşı gelmekten sakınılması. Dördünde peygamberlerden geliyor istiaze, birinde peygamber annesinden.
Allah sana rahmet etsin, hatalarını düzelten bir melek tayin etsin. Nedense bu iki ayeti bilmeme rağmen dikkatimden kaçmış.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt