Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kuran'da Kadina Verilen önem

F Çevrimdışı

fecrislam

Üye
İslam-TR Üyesi
KURAN'DA KADINA VERİLEN ÖNEM

Kadının toplum içindeki yeri yüzyıllardır tartışma konusu olmaktadır. Bu konu ile ilgili bugüne kadar binlerce kitap yazılmış, televizyonlar kadının toplumdaki yeri ile ilgili tartışmalara saatlerini ayırmışlardır. Her ülkede kadınların haklarını savunan dernekler bulunmaktadır. Bu dernekler protesto eylemleri yaparak ya da bildiriler dağıtarak kendilerince bazı girişimlerde bulunmakta, eylemlerin şiddetini ve çeşitini zamanla değiştirmektedirler. Oysa bu tartışma daha ilk başta çıkmaza girmiş bir tartışmadır ve bu çarpık mantık ile hareket edildiği sürece de kolay kolay bir çözüme ulaşması mümkün değildir.

Bir müslüman için ise her olayda olduğu gibi bu konuda da tek çözüm Kuran'a başvurmak, cahiliyeden edinilen tüm bilgilerden, önyargılardan ve alışkanlıklardan sıyrılıp Kuran ayetleri ışığında ve Peygamber Efendimiz'in uygulamaları doğrultusunda düşünmektir. Ama bu konunun ayrıntılarına girmeden önce cahiliye toplumlarında kadına verilen önem üzerinde kısaca durmakta fayda vardır.

Cahiliye toplumlarında kadının yeri

Cahiliye kelimesi toplum içinde genellikle eski Arap topluluklarına yönelik bir ifade olarak anlaşılır. Bu anlayışa göre günümüz batılı toplumları cahiliye toplumlarının içine girmemektedir. Oysa yazı boyunca cahiliye kelimesi ile Allah'ı gereği gibi tanımayan, Kuran ahlakına göre yaşamayan, Kuran'ın insanlara sunduğu üstün karakter yapısının farkında olmayan yani Kuran'dan yana cahil olan insan topluluklarını ifade edeceğim. Çünkü hepimizin çok iyi bildiği gibi cahiliye insanları tüm hayatlarını yıllardan bu yana şekillenmiş, kurallaşmış ve insanlar arasında kabul görmüş "gelenekler-ananeler" üzerine kurarlar. Onlar Kuran ahlakının yerine toplumun tercih ettiği ahlakı, Kuran'da insanlara sunulan sonsuz güzellikler yerine cahiliyenin kendilerine tanıdığı kısıtlı hakları tercih ederler. Kadın karakteri de erkek karakteri, işadamı karakteri, liseli genç karakteri gibi cahiliye toplumu tarafından binlerce yıldır şekillendirilen, kurallaştırılıp, adeta bir hazır paket olarak insanlara sunulan bir karakterdir. Kendi içinde türlü türlü kollara ayrılan kadın karakterinde ev kadını, iş kadını, sosyetik kadın gibi çeşitler vardır. Her bir karakterin yaşam tarzı, ahlakı, konuşacakları, yedikleri, giydikleri adeta daha önceden belirlenmiştir. Kişiye düşen ise bu reçeteyi eline alıp, eksiksizce yerine getirmektir.

Cahiliyenin oluşturduğu bu yanlış karakterde bir kadının uyması gereken binlerce kural, ezberlemesi gereken konuşma şekilleri, uzak durması gereken pekçok yasak mevcuttur. Kadın doğumundan ölümüne kadar bu kurallara uymalıdır. Uymadığı takdirde ya bulunduğu toplumdan dışlanacak ya da kendinde değişiklik yapması için maddi manevi baskıya maruz kalacaktır. Öğrenmesi gereken ilk şey ise "kadının erkekten zayıf olduğu" şeklindeki yanlış inançtır.

Bu çarpık anlayışa göre kadın bedenen olduğu gibi, karakter, akıl ve yetenek açısından da erkekten zayıf olduğu iddia edilir. Bu nedenle de kadından hızlı karar vermesi, güçlü ve olaylardan etkilenmeyen bir karakter çizmesi, sarsılmaz bir cesarete sahip olması, duygusallık ve aklı kapatan bir romantizmden uzak durması beklenemez. Zaten kız çocukları da doğdukları andan itibaren bu yönde telkinlerle yetiştirilirler. Bu önkabul nedeniyle de genelde ciddi bir sorumluluk almaktan, kendilerini çok yönlü olarak geliştirmekten, yöneticilik gibi ciddi görevlere talip olmaktan çekinirler. Kendilerinin asla bir erkek gibi güçlü, dayanıklı, zeki, seri çözümler üreten, becerikli, pratik düşünebilen bir kişi olabileceğine ihtimal vermezler. Bu anlayışa göre kadın sürekli korunması gereken, duygusal, zayıf, çaresiz bir varlıktır ve en karakteristik özelliği ise ağlaması, küsmesi, sürekli ilgi ve sevgi beklemesi, duygusallaşması, alınganlık göstermesidir. Fakat işin ilginç yanı kadınların kendilerine sunulan bu modeli kayıtsız, şartsız benimsemeleridir. Cahiliye toplumlarında hiç kimse bunun yanlış bir anlayış olduğunu, kadınların böyle bir zayıflığının olmadığını açıkça dile getirmez.

Oysa bu model en küçük ayrıntısına kadar çok çarpık, hatalı ve Kuran ahlakına muhaliftir. İman etmiş müslüman bir kadının böyle kötü bir ahlakı, karakteri kabul etmesi ve de uygulaması kesinlikle mümkün değildir. Böyle bir toplumun telkinlerine maruz kalan kadın için tek çözüm Kuran'ı kendine rehber edinmektir. Kuran'ın insanlara sunduğu ahlak en mükemmeli, en kolayı ve insanın en çok zevk alıp, rahat edeceği ahlaktır.

Kuran'da mümin olan bir kimse için kadın ya da erkek karakteri gibi bir ayrım söz konusu değildir. Kadın ile erkek arasında akıl olarak hiçbir farklılık yoktur. Bir kadın talip olduğu sürece her türlü sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirir, en iyi kararı alır, en güzel çözümleri üretir ve en akılcı tedbirleri düşünebilir. Allah Kuran'da Hz. Meryem'in ahlakını övmekte, onun samimiyetini, ihlasını ve güçlü karakterini iman eden kadınlara örnek olarak göstermektedir. Hz. Meryem kavminin kendine karşı tutumuna, zorbacı baskılarına karşılık hiçbir yılgınlık göstermemiş, suizan içindeki kavmini karşısına alıp, Allah'a olan güçlü imanıyla her türlü zorluğun üstesinden kolaylıkla gelmiştir.

Yukarıda da belirttiğim gibi Kuran'da bir kişinin yaşlı ya da genç, erkek ya da kadın olmasının değil, samimi bir kalple iman edip etmediğinin önemli olduğu bildirilmektedir. Kuran'da tüm hitaplar kadına ve erkeğe birlikte yapılmakta, aynı sorumluluk ikisine de yükletilmektedir. Kadınların erkeklerden daha zayıf olduğu, sorumluluğunun daha az oldu sapkın bir cahiliye anlayışından başka birşey değildir. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:

Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır. (Nisa Suresi, 32)

"Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler." (Mümin Suresi, 40)

Bir kişinin yaşının ilerlemesi onun yaşlı karakterine girip ibadetlerine ara vermesine ya da kendini bazı sorumluluklardan geri tutmasına neden olamayacağı gibi, genç olmasının da ahlakı üzerinde olumsuz bir etkisi olmamalıdır. Aynı şekilde kadın olmak da kişinin karakterinde olumsuz bir etki bırakmamalı, ahlakını etkilememeli, sorumluluklarını azaltmasına neden olmamalıdır. Çünkü önemli olan kişinin kalben Allah'a olan bağlılığı, güçlü bir imana sahip olması, Allah'tan korkup sakınması, Allah'ın Kuran'da bildirdiği emir ve tavsiyelerine titizlikle riayet etmesidir.

Buna rağmen içinde yaşadığı toplumun bir kadından çok farklı beklentileri olabilir. Ondan iyi bir ev ya da iş kadını olması bekleniyor olabilir. Ancak iman eden bir kadın tüm hayatını Kuran ahlakı üzerine kurmalıdır. Bu bilince sahip bir kişi her ortam ve şartta güçlü, dengeli bir karakter sergileyecektir. Bu kişinin bir iş hayatının olmasının ya da ev kadını olup bütün gününü dört duvarın arasında geçirmesinin, eğer o kişi iman ediyorsa hiçbir önemi yoktur. Çünkü önemli olan içinde bulunduğu ortam ne olursa olsun vicdanını kullanıp salih amellerde bulunması, kalpte her an Allah ile birlikte olması, Rabbinin haram ve helallerine titizlik göstermesidir. Böyle bir kişi kendini pekçok yönden geliştirebilir, ufkunu geniş tutup her türlü zorluğun ve sıkıntının üstesinden gelecek bir güçte olur, herhangi bir zaafı varsa bunun üstüne gidip ortadan kaldırır ve gerektiği durumda tüm dünyanın sorumluluğunu alabilecek bir ahlak üzerinde olur. Önemli olan hedeflerini, yükümlülüklerini asla içinde bulunduğu alanla sınırlı tutmaması, oturduğu yerden yepyeni çözümler, fikirler üretmesi, sadece ve sadece Allah'ın rızasını hedef edinmesidir.

Kuran'da kadın ile erkek arasında sorumluluk olarak hiçbir farklılık olmadığı bildirilmektedir. Kadının ne akıl olarak, ne de karakter olarak erkekten hiçbir farkı yoktur. Kadın da erkek de sadece Allah'a iman etmekle, Kuran ahlakını yaşamakla ve salih amelde bulunmakla sorumlu tutulmuşlardır. Çünkü ayetlerde kadına ve erkeğe birlikte hitap edilmekte ve her kişinin kendi yaptığıyla karşılık bulacağı bildirilmektedir. Ayette "Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat artırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır. (Hadid Suresi, 18) şeklinde bildirilmektedir. Allah bir başka ayetinde ise tek üstünlüğün takva olduğunu bildirmektedir:

"En insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soysa değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Dolayısıyla üstünlüğü fiziksel güçte ya da başka bir cahiliye kıstasında aramak çok büyük bir yanılgıdır. Tek üstünlük Allah'ın bize bildirdiği gibi imanın üstünlüğüdür. Bu da tüm iman edenler için çok büyük bir şevk ve neşe kaynağı olmalıdır.

serap akıncıoğlu
 
Üst Ana Sayfa Alt