Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kuranı Anlamadan Okuyan Sevap Alırmı?

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Kur’anı okurken anlamını bilmeden sevap alıyormuyuz diyenler yanılıyorlar.öyleyse bu yazıya dikkat edin!

Okudukları ayetleri anlamış olsalardı böyle bir düşüncenin yanlış olduğunu kendileri öğrenmiş olacaklardı. Okuduğunuz metin bizzat: ”Anlayasınız diye biz onu açık bir Arapçayla indirdik” (Yusuf 12/2) derken; okuyan kimse anlamamakta ısrar ederse, o ayeti gönderen karşısındaki durumu ne olur? Yine, “Biz Kur’an’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık öğüt alan yok mudur?” (Kamer /17, 22, 32, 40) diye bir surede dört defa tekrar ettiği halde, bu durumun farkında olmadan harflerini, kelimelerini tekrar etmenin ne anlamı olacaktır? Anlamadan okuyan kimse ne anladı ki nasıl öğüt alsın? Bunların durumu “odunumun parası” diyen kimsenin durumu gibidir. “Sen ne dersen de ben bildiğimi yaparım” demek olmuyor mu? Bunu sözle ifade etmese bile içinde bulunduğu hal ve tavrıyla ifade ediyor. Allah’ın bunca hükmünü anlamak için bir gayret göstermeyen kimse Allah’tan bu davranışlarını kabul ederek kendisine ecir vermesini beklemesi abesle iştigal etmek değil midir? Sen O’nun istediğini yapmamakta ısrar ederken, Ondan senin istediklerini ve halini onaylamasını bekleyeceksin/ sevap isteyeceksin! Böyle bir durum sadece abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Şimdi bunun ardından, “Anlamadan Kur’an okuyan sevaptan bir pay alamaz mı?” demenin ne kadar yerinde bir soru olduğunu düşünmemiz gerekir. Sevap tasvip edilen onaylanan bir işin, amelin karşılığında sahibine verilen bir ücrettir. Her hal ve kârda “anlamaktan, akletmekten, öğüt olsun diye kolaylaştırıldığından, düşünmekten söz ederken ve düşünen bir kavim için gönderildiği” ifade edilirken; anlamadan okumanın ve bir de anlamadığın bir dilden okumanın okuyana ne vereceğini düşünmemiz gerekir. Ayrıca bu anlayışta ısrar etmek, Allah’ın emirlerine karşı Pasif bir direnmedir. Bunu yapan bilerek veya bilmeyerek bu ayetlerin kendisinden istediklerine karşı kör ve sağır gibi davranmayı ahlak haline getirmişken, bu haliyle sevap alacağını düşünmek mümkün olur mu? Allah Teâlâ Elçisine hitaben şöyle buyuruyor:
”( Ey Muhammed!) Sen; sana vahyolunana sımsıkı sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Doğrusu bu Kur’an, senin için de, kavmin için de, bir öğüttür ve siz ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf 43/43-44)
Şimdi bu ayetin ilanıyla Allah Teâlâ Peygamber (as)’ mı ve ümmetini bu kitapla vahyettiği hükümlerden hesaba çekeceğini bildirdiğine göre; Bu durumu anlayan kimse, aynen imtihana girecek bir öğrencinin başarılı olmak için, imtihan olacağı dersin kitabına çalıştığı gibi, onun da dersine Kur’an’dan çalışması gerekmez mi? Çünkü Allah bu kitapla Dünyada nasıl yaşayacağımızı, ahrette bizleri nasıl bir hayatın beklediğini, kurtuluşun veya kaybedişin nelerle mümkün olacağını, fücurun ve takvanın ölçülerini, kazanmanın ve kaybetmenin sonuçlarını açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu sonuca ulaşmak için bu kitabı anladığımız dilden, anlayarak okumalıyız ki, bu bilgileri önce öğrenelim ve sonrada öğrendiğimiz sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışalım. Bunun ötesinde bu işi başarmak nasıl olacaktır? “Ben sadece okurum başka şeye karışmam mı diyeceğiz? Desek de bir anlam ifade etmeyecektir. Hukukta, “yasaları bilmemek mazeret değildir.” Bilelim ki bizim bilmememiz de Allah indinde mazeret olmayacaktır.
 
azizk83 Çevrimdışı

azizk83

Üye
İslam-TR Üyesi
(Kâbe’ye, ana babanın yüzüne ve Mushaf’a bakmak ibadettir.) [Ebu Davud]

(Şu beş şey ibadettendir: Az yiyip içmek, camide oturmak, Beytullaha bakmak, Mushaf’ı açıp okumadan bakmak ve salih âlimin yüzüne bakmak.) [Deylemi]

Kur’anı okurken anlamını bilmeden sevap alıyor muyuz? El-cevap: Kesinlikle alıyoruz.

Selam ve dua ile.
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kur’anı okurken anlamını bilmeden sevap alıyormuyuz diyenler yanılıyorlar.öyleyse bu yazıya dikkat edin!

Okudukları ayetleri anlamış olsalardı böyle bir düşüncenin yanlış olduğunu kendileri öğrenmiş olacaklardı. Okuduğunuz metin bizzat: ”Anlayasınız diye biz onu açık bir Arapçayla indirdik” (Yusuf 12/2) derken; okuyan kimse anlamamakta ısrar ederse, o ayeti gönderen karşısındaki durumu ne olur? Yine, “Biz Kur’an’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık öğüt alan yok mudur?” (Kamer /17, 22, 32, 40) diye bir surede dört defa tekrar ettiği halde, bu durumun farkında olmadan harflerini, kelimelerini tekrar etmenin ne anlamı olacaktır? Anlamadan okuyan kimse ne anladı ki nasıl öğüt alsın? Bunların durumu “odunumun parası” diyen kimsenin durumu gibidir. “Sen ne dersen de ben bildiğimi yaparım” demek olmuyor mu? Bunu sözle ifade etmese bile içinde bulunduğu hal ve tavrıyla ifade ediyor. Allah’ın bunca hükmünü anlamak için bir gayret göstermeyen kimse Allah’tan bu davranışlarını kabul ederek kendisine ecir vermesini beklemesi abesle iştigal etmek değil midir? Sen O’nun istediğini yapmamakta ısrar ederken, Ondan senin istediklerini ve halini onaylamasını bekleyeceksin/ sevap isteyeceksin! Böyle bir durum sadece abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Şimdi bunun ardından, “Anlamadan Kur’an okuyan sevaptan bir pay alamaz mı?” demenin ne kadar yerinde bir soru olduğunu düşünmemiz gerekir. Sevap tasvip edilen onaylanan bir işin, amelin karşılığında sahibine verilen bir ücrettir. Her hal ve kârda “anlamaktan, akletmekten, öğüt olsun diye kolaylaştırıldığından, düşünmekten söz ederken ve düşünen bir kavim için gönderildiği” ifade edilirken; anlamadan okumanın ve bir de anlamadığın bir dilden okumanın okuyana ne vereceğini düşünmemiz gerekir. Ayrıca bu anlayışta ısrar etmek, Allah’ın emirlerine karşı Pasif bir direnmedir. Bunu yapan bilerek veya bilmeyerek bu ayetlerin kendisinden istediklerine karşı kör ve sağır gibi davranmayı ahlak haline getirmişken, bu haliyle sevap alacağını düşünmek mümkün olur mu? Allah Teâlâ Elçisine hitaben şöyle buyuruyor:
”( Ey Muhammed!) Sen; sana vahyolunana sımsıkı sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Doğrusu bu Kur’an, senin için de, kavmin için de, bir öğüttür ve siz ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf 43/43-44)
Şimdi bu ayetin ilanıyla Allah Teâlâ Peygamber (as)’ mı ve ümmetini bu kitapla vahyettiği hükümlerden hesaba çekeceğini bildirdiğine göre; Bu durumu anlayan kimse, aynen imtihana girecek bir öğrencinin başarılı olmak için, imtihan olacağı dersin kitabına çalıştığı gibi, onun da dersine Kur’an’dan çalışması gerekmez mi? Çünkü Allah bu kitapla Dünyada nasıl yaşayacağımızı, ahrette bizleri nasıl bir hayatın beklediğini, kurtuluşun veya kaybedişin nelerle mümkün olacağını, fücurun ve takvanın ölçülerini, kazanmanın ve kaybetmenin sonuçlarını açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu sonuca ulaşmak için bu kitabı anladığımız dilden, anlayarak okumalıyız ki, bu bilgileri önce öğrenelim ve sonrada öğrendiğimiz sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışalım. Bunun ötesinde bu işi başarmak nasıl olacaktır? “Ben sadece okurum başka şeye karışmam mı diyeceğiz? Desek de bir anlam ifade etmeyecektir. Hukukta, “yasaları bilmemek mazeret değildir.” Bilelim ki bizim bilmememiz de Allah indinde mazeret olmayacaktır.


Kuran'ı okumanın sevap olduğu, hatta harfinde bile sevap olduğu hadisler ile sabit iken, kalkıp bir insanın (kim bu yazıyı yazan bilmiyorum) kesin bir şekilde Allah svt. buna sevap vermeyecek demesi çok cesur bir söz.

Elbette ki biz kimse anlamını ogrenmeden sadece okusun demiyoruz, lakin insan yeri geliyor mealine bakmadan 1 cüz okuyor şimdi biz bundan sevap alamayacakmıyız ?

ve en enteresan cümle ise, Hukukta, “yasaları bilmemek mazeret değildir.” Bilelim ki bizim bilmememiz de Allah indinde mazeret olmayacaktır.,batıl ile hakkı kıyas etmek olacak işmidir ?

Haşa hukuk Rahman ve Rahim'mi dir?

Tekrar ediyorum elbette ki manalarını bilmek, yaşamak vs. bunlar açısından güzel bir yazı sadece okuyup bırakılmasın zaten, ama kalkıpta anlamını bilmeden okuyunca sevap, kazanılmaz vs. gibi iddialı yazılar böyle akli düşünce ile varılacak sonuçlar değildir..
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fihi Ma Fih yazdığınız yazı rafizilerin yazısıdır, lütfen içine bakın ne yazıyor ondan sonra buraya kopyalayın..

İçinde küfür sözleri var..
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Elbette ki biz kimse anlamını ogrenmeden sadece okusun demiyoruz, lakin insan yeri geliyor mealine bakmadan 1 cüz okuyor şimdi biz bundan sevap alamayacakmıyız ?

Okumak sevdiğin için,sevmen de o yola girmen için olduktan sonra niyetiniz halis olur.Burada niyetin sevabı ile amelin sevabı farklıdır.Yazıda amel konusundaki sevaptan bahsediyor.

Allahü teâlâ meleklere buyurur ki: Kulum bir kötülük yapmak isterse, hemen yazmayın. O işi yaparsa bir kötülük yazın. Eğer iyi bir işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın.) [Müslim]

Bizim bu yazıdan anladığımız,kuranı anlamama konusunda ısrar eden ve ahlak olarak bunu huy edinen kişiler için bir bakış açısıdır .Ayrıca günümüzde kuranın bir çantaya konulup evlerde süs olarak bırakanlara,kuranla ahlakını düzeltme yerine onu teganni gibi dinleyenlere,kuranı okuyarak bunu ücret ve geçim derdi yapanlara,şeri hukukta ilim geldiktan onu almayana mazaretinin geçersiz kalabileceği konusunda bir uyarı niteliği taşıyor.Hali ile kurana bakmak ona muhabbeti gerektirir.Muhabbet olduğu zaman onun yoluna tabi olmak çok kolaydır.Her şey sevme ile başlar.
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Okumak sevdiğin için,sevmen de o yola girmen için olduktan sonra niyetiniz halis olur.Burada niyetin sevabı ile amelin sevabı farklıdır.Yazıda amel konusundaki sevaptan bahsediyor.

Allahü teâlâ meleklere buyurur ki: Kulum bir kötülük yapmak isterse, hemen yazmayın. O işi yaparsa bir kötülük yazın. Eğer iyi bir işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın.) [Müslim]

Bizim bu yazıdan anladığımız,kuranı anlamama konusunda ısrar eden ve ahlak olarak bunu huy edinen kişiler için bir bakış açısıdır .Ayrıca günümüzde kuranın bir çantaya konulup evlerde süs olarak bırakanlara,kuranla ahlakını düzeltme yerine onu teganni gibi dinleyenlere,kuranı okuyarak bunu ücret ve geçim derdi yapanlara,şeri hukukta ilim geldiktan onu almayana mazaretinin geçersiz kalabileceği konusunda bir uyarı niteliği taşıyor.Hali ile kurana bakmak ona muhabbeti gerektirir.Muhabbet olduğu zaman onun yoluna tabi olmak çok kolaydır.Her şey sevme ile başlar.


Niyetin halis olmayınca zaten bütün ibadetlerde bu geçerlidir, niyetin halis olmayınca zaten bunları konuşmamız gereksiz, ben yazıdaki gibi amel olarak bahsediyorum, bir kişi kalkıp amel olarak sevabı yoktur diyorsa, bunu sünnet ve alimlerin sözleriyle delillendirmelidir, batıl hukuk ile kıyas ederek değil...
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Kur’an’ı Anlayarak Okumak


Kur’an’ı düşünerek tefekkür ederek ve cümlelerin manasını iyice anlayarak okumak lazımdır. Her insanın gücü yettiğince Kur’an’ı anlamaya çalışması gerekir.

Kur’an inananlara doğru yolu göstermek için Yüce Allah tarafından Cibril vasıtasıyla Hz. Muhammed (s.a.s.)’e indirilen en son vahiydir.

Bilindiği üzere Kur’an’ın ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku"dur. (Alak 2)Dolayısıyla Kur’an her seviyedeki insanın okuması gereken bir kitaptır.

Birçok insan Kur’an’ı manasını bilmeden ibadet neşvesi ile okur.

İşte bu yazımızda Kur’an’ı okumak ve anlamanın önemi üzerinde durup asr-ı saadetten günümüze kadar Kur’an’ın nasıl okunduğu hususuna açıklık getirmek istiyoruz.

Kur’an okumanın fazileti Allah kelamı olan Kur’an-ı Kerim’in Müslümanlar nezdinde çok büyük bir değerivardır. Çünkü o inananlara hidayet kaynağı olarak indirilmiştir. (Bakara 2)Kur’an-ı Ke-rim’i okumak Allah katında ecir ve sevabı çok yüksek olan bir ibadettir.

Nitekim Hz.Peygamber (s.a.s.) bu hususu hadislerinde şu şekilde beyan etmektedir:

“Ümmeti-min ibadetinin en faziletlisi Kur’an okuma ibadetidir." (Celalüddin es-Suyûtî Camiu’s-SağirKahire 1954 I 50; el-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an Beyrut 1973 I 104; el-Hindî Alauddin Kenzu’l-UmmalBeyrut 1985 I 526; İbnü’l-Cezerî en-Neşru fi Kıraati’l-Aşr I 3-4)

“Bir kimsenin Allah’ın kitabından bir harf okuması bir hasenedir. Hasene de on misli sevap (mükafaat)la karşılanır. Ben size (Elif-Lâm-Mim) bir harftir demiyorum. Belki “Elif" (başlı başına) bir harf“Lam" da bir harf “Mim" de bir harftir." (Tirmizî Fedâilü’l-Kur’an 16. Bu konudaki başka hadisler için bkz. Darimî Sünen Beyrut trs II 429; Tirmizî Fedâil 2)

“Kur’an okuyunuz zira Kur’ankendisini okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olarak gelir." (Müslim Müsafirun 252)

Yukarıda zikrettiğimiz hadislerde açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber okunanKur’an’ın her harfine karşılık on sevap verileceğini okuyanlar için Kur’an’ın dünya-da huzur kaynağı ahirette de şefaatçi olacağını bildirmiştir.

Hz. Peygamber’in Kur’an’ın okunmasıyla ilgili emir ve teşvikleri sebebiyle sahabe-i kiram ve onları takip eden Müslümanlar Kur’an okumayı ve onunla meşgul olmayı daima ön plânda tutmuşlardır.

Bizler de Kur’an okumaya gece ve gündüz devam etmeliyiz Kur’an’ı elden ve dil-den hiç bırakmamalıyız. İşte o zaman göğüsler açılıp ferahlanır kalpler nurlanır ina-nan her nefis şifa bulur. Nitekim Yüce Allah “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden biröğüt kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olanKur’an) geldi." (Yunus 57) buyurmaktadır.

Hz. Peygamber’in Kur’an’ı okuyuş tarzıHz. Muhammed (s.a.s.) biz müminlere her konuda oluğu gibi Kur’an’ı okuma ve anlama konusunda da en güzel örnektir. Nitekim Yüce AllahMüzzemmil suresinde “Kur’an’ı ağır ağır oku." (Müz-zemmil 4)buyurmaktadır.

Bu ayette geçen tertil Arap dilinde; bir şeyi güzel dizmek ve tertiplemek; kusursuz olarak açık seçik ve hakkını vererek beyan etmek; bir metni okurken yavaş ya-vaş acele etmeden tane tane ve her harfin tilavetinin hakkını vererek okumak demektir."(Rağıbel-Isfehânî Müfredat s 341; İbn Manzur Lisanu’l-Arab RTLmad.)

Kıraat ilminde ise tertil; Kur’an’ı yavaş yavaşacele etmeden harf ve harekeleri dizilmiş inci ta-neleri gibi net bir şekilde telaffuz ederek; ayette-ki mana ve hikmeti düşünerek ağır ağır okumakdemektir.(Kurtubî el-Câmi Li Ahkâmi’l-Kur’an I 17; İb-nü’l-Esîr en-Nihaye RTL mad.)

Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme’ye: “Rasû-lüllah’ın Kur’an’ı kıraatı nasıldı." diye sorulduğunda; Rasulüllah’ın kıraatının manaya yönelik birokuma tarzı olduğunu açıklamış ve bu açıklamasında o Fatiha suresini örnek vererek: “Allah’ın Rasûlü Fatiha suresini okurken “elhamdülillahi rab-bi’l-âlemin" der dururdu “er-Rahmanirrahim" derdururdu “Maliki yevmi’d-Din" der dururdu.

Onu dinleyenler bildiler ki Allah Rasûlü harf harfKur’an’ı tefsir ediyordu" (Tirmizî Kıraat 2927; İmamGazalî İhya I 288)demiştir.

Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Kur’anokurken âdeta onunla sıkı bir ilişki hâlinde bulun-duğu ifade edilmiştir. Hz. Peygamber Kur’an okurken rahmet ayetine geldiği zaman durup Al-lah’tan rahmet diliyor azap içeren bir ayet oku-duğunda da o azaptan Allah’a sığınıyor ve duaediyordu. (Bkz. Müslim Salatu’l-Musâfirîn 38; Nesâî Kıyâ-mu’l-Leyl 25; İbn Mâce İkâmetü’s-Salat 179)

ÂlimlerPeygamber (s.a.s.)’in bu tarz okuyuşunu ve bukonudaki tavsiyelerini göz önünde bulundurarakKur’an’ı okurken bu şekilde davranmanın sünnetolduğunu söylemişlerdir. (Suyûtî Adâbu Tilâveti’l-Kur’an ve Te’lifihi Beyrut 1987 s. 104)

Meselâ bu hususta ez-Zerkeşî şöyle demek-tedir: “Dil Kur’an’ın lafızlarını okurken kalp de ma-nasını tefekkürle meşgul olmalı ve her ayetin ma-nası bilinerek okunmalıdır.

Manası bilinmeden ve anlaşılmadan ayet terk edilip gidilmemelidir. Kur’an okunurken rahmet ayetine rastlayınca kalp sevinçle dolmalı rahmetini daim etmesi için Allah’a dua edilmeli; azap ayetine rastlayıncaayet kâfirler hakkında ise imanı sebebiyle kul Rabbine hamd ve şükür etmeli ve ateşten Allah’a sığınmalıdır.

Okuyan kendisinin muhatabı olduğu ayetlerde durup düşünmeli şayet emredilen şeyler kendinde var ise yine Allah’a hamdetmeli ve arkasından “Allahım seni zikretmem sana şükretmem ve güzel ibadet etmem için banayardım et."; “Rabbim ilmimi ve anlayışımı artırbenim ruhumu Müslüman olarak al ve salihler zümresine ilhak eyle" diye dua etmeli; ayette em-redilen şey kendisinde yok ve bu konuda hatalıise özrünü bilip derhal büyük bir pişmanlıkla Al-lah’a tövbe edip affedilmesini niyaz ettikten son-ra okumasına devam etmelidir.

Allah’ın yasakları-nı ihtiva eden ayetlere gelince de tersini düşünmeli. Anlatılan kıssalardan hikmet dolu öğüt venasihatlerden yol gösteren kılavuzluğundan isti-fade etmelidir." (ez-Zerkeşî Bedruddin el-Burhân fî Ulu-mi’l-Kur’an Beyrut trs I 454 vd.)

Meselâ Kur’an okuyan Mü’min Allah’ın: “Eyİnananlar! Allah’a tevbe-i nasuh ile tevbe ediniz"(Tahrim 8) ayetini okuyup da tövbe etmeden geçmesi yani işlemiş olduğu günahlarını göz önünegetirip hatırladıktan sonra bir daha işlememeküzere kesin karar verip Allah’tan affını istemedengeçmesi ya ayeti anlamadığını gösterir veya Allah’ın emrine kulak asmadığını gösterir ki her ikisi de en azından Kur’an okumanın maksadına ters düşer.

Şunu çok iyi bilmeliyiz ki Kur’an okuyan mü-min Allah’la konuşmaktadır.

Muhammed İkbal’in dediği gibi kişi onu okurken ilk defa kendi-sine indiriliyor ve muhatabı sadece kendisi olanayetler olarak okumalıdır. (Duman M. Zeki Nüzulün-den Günümüze Kur’an ve Müslümanlar Ankara 1996 s. 68)

Kur’anın ayetleri üzerinde düşünmeye ve manasını anlamaya o kadar önem verilmiştir ki bazıâlimler Kur’an’ı tarif ederken; “üzerinde düşünüpibret almak için indirilmiş Arapça sözlerdir" demişlerdir. (Vehbe ez-Zühaylî Usûlü’l-Fıkhı’l-İslâmî Dı-meşk 1986 I 421)

Sahabenin Kur’an’ı okuyuş tarzı Hz. Peygamber’den sonra kendimize örnek verehber edinmemiz gereken kişiler sahabe-i kiramdır. Asr-ı Saadette sahabe-i kiram Kur’an’ıokuyup ezberlemeye özen gösterdikleri gibi aynızamanda onun üzerinde düşünme onu anlamave onunla amel etmeye de özen gösteriyorlardı.

Tâbiûnun ileri gelenlerinden Ebû Abdirrahmanes-Sülemî (ö.74/693) şöyle demektedir: “OsmbaIII365; Suyûtî el-İtkân fî Ulûmi’l)İbn Mes’ud (r.a)’ın şu sözü çok manidardır:“Bize Kur’an’ın lafzını ezberlemek zor onunla amel etmek ise kolay gelirdi; bizden sonrakilerede Kur’an’ı ezberlemek kolay onunla amel etmekise zor gelmektedir." (Kurtubî age. I 39)

Hz. Ömer’inoğlu Abdullah’ın Bakara suresini sekiz yılda ezberlediği nakledilmektedir.(Suyûtî age. II 226)

Bu rivayetler Kur’an okurken onların günümüzde olduğu gibi okuyup geçmediklerini üzerinde düşüne düşüne ve içlerine sindire sindire okuduklarını göstermektedir.

Hatta sahabeninmuhakemeleri henüz gelişmemiş ve Kur’an’daanlatılanları anlayamayacak yaştaki çocuklarınaKur’an okutmadıkları ifade edilmektedir. (KettânîAbdulhay et-Terâtibu’l-İdariyye Beyrut trs II 296)

İşte bu hususları göz önünde bulunduran ba-zı âlimler Kur’an’ı anlayıp üzerinde düşünmedenonu okumayı hoş karşılamamışlardır. (Zerkeşîage. I 455)

Hasanü’l-Basrî’nin (ö.110//728) anlamını bilmeden çocuk ve kölelerin Kur’an’ı okumaların-dan şikâyet ettiği ve bu şikâyetini dile getirirken şu ayeti okuduğu rivayet edilmektedir; (Acurrî EbuBekr Muhammed b. Hüseyin Ahlâku Hameleti’l-Kur’anBeyrut 1987 s. 50)“(Ey Muhammed!) Sana bu mübarek Kitabıayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlardiye indirdik." (Sâd 29)

Yine Tâbiûndan Sâid b. Cübeyr (ö.95/713)“Kur’an’ı okuyup sonra da onun manasını anlama-ya gayret etmeyen kişi kör -veya bedevî- gibidir." demiştir.(Taberî Câmiu’l-Beyân I 36)

Hz. Ömer zamanına ait olarak nakledilen şu rivayet dikkat çekicidir: Hz. Ömer’in hilâfeti döne-minde Basra valisi Ebû Musa el-Eşarî Hz. Ömer’e bir mektup göndererek Basra’da o yıl Kur’an’ı ez-berleme işiyle uğraşanların çokluğundan söz eder ve Beytü’l-Mal’dan bunlara yardım gönderilmesini ister.

Vali ertesi sene aynı istekte bulunurve Kur’an hıfzıyla uğraşanların kat kat arttığını haber verir. Hz. Ömer’in ona verdiği cevap şöyledir:“Onları kendi halleriyle başbaşa bırak. Korkarım ki insanlar kendilerini Kur’an’ı ezberleme işine kaptırır ve onu anlama işini ihmal ederler." (Kettâ-nî age. II 279)

Bütün bu rivayetler gösteriyor ki Asr-ı Saadet-te Kur’an’ın sırf lafzını ezberlemeye yönelik oku-ma şekli ne tavsiye edilmiş ne de önem kazanmıştı.

Sadece Kur’anın manasını anlamak ve hü-kümlerini hayatta yaşamak için okunmuş lafzının değil manasının hafızı olmak için çalışılmış ve yaşanmıştır. Çünkü o dönem Kur’an’ın anlaşılmave yaşanma dönemi; hayata bakış eşyayı değerlendirme dünya ve ahiret dengelerini kurabilmek için nefisle mücadele devri idi.

Bu arada ashabın Kur’an’a mutlak bir bağlılıklabağlı olduklarını gelen emirlere anında itaat ettik-lerini de belirtmek gerekir.

Bu konuda pek çok misal göstermek mümkündür. Ancak konuyu uzatmamak için bir misali zikretmekle yetineceğiz:Enes b. Mâlik şöyle diyor: Peygamber (s.a.s.)daha önce Kudüs’e doğru namaz kılıyordu. Bilâhare;“Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni ey Muhammed elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haramsemtine çevir..." (Bakara 144)ayeti indi.

Bu ayet in-dikten sonra biri Seleme oğullarının yurdundangeçiyordu. Onlar sabah namazına durmuş rükûdaidiler. Namazın bir rekâtını kılmışlardı. O geçen kişi kıblenin değiştiğine dair onlara seslendi. Rükû-da oldukları halde Kâbe’ye doğru yöneldiler. (Müs-lim Mesâcid 15)

İçkinin kesin olarak yasaklanmasıve diğer emir ve yasaklarla ilgili ayetler indiğindede aynı hassasiyeti göstermişler ve hemen hayatlarında uygulamaya geçmişlerdir.

Kur’an ayetleri üzerinde düşünmek ve onlarıanlamaya çalışmak hususunda herhangi bir kültür düzeyi aranmıyordu.

Kur’an okuyan herkesonu anlamak ve onunla amel etmek için çalışı-yordu. Ancak herkesin böyle bir çaba içerisindeolması hepsinin onu aynı düzeyde anladıkları an-lamına gelmez.

Anlamını bilmedikleri kelime veya terkipleri Peygamber (s.a.s.) hayatta iken onaonun vefatından sonra ise o konuda uzman olan âlimlere soruyorlardı.

Kur’an-ı Kerim onların konuştukları bir dille inmişti. Ancak Kur’an’ı aynı düzeyde anlamaları içinbu yeterli değildir. Çünkü Kur’an ayetleri birbirlerini açıklamaktadır.

Kur’an’la iştigali daha fazla olan onu anlama konusunda diğerlerinden dahafazla imkâna sahiptir. Yani sahabenin Kur’an’ı anlama düzeyleri birbirinden farklıydı.

Ancak anlama düzeyi düşük olan da Kur’an’ı anlamaya çalışıyordu ve kimse ona niçin Kur’an’ı anlamak içinuğraşıyorsun. Bu işten vazgeç seviyen buna müsait değildir demiyordu.

Anlayabildiğini anlıyoranlayamadığını da bir âlime soruyordu. NitekimYüce Rabbimiz de “Eğer bilmiyorsanız ilim ehlinesorun." (Nahl 43)buyurmuştur.

Dikkati çeken diğer bir husus ise yanlış anla-yanların hatalarını kabullenmeye hazır olmalarıdır. Bu onların dine olan bağlılık ve samimiyetlerininayrıca birbirlerine olan güvenlerinin göstergesidir.

Özet olarak diyebiliriz ki o devirde Kur’an’ınöğrenim ve öğretimi -günümüzde olduğu gibi-Kur’an’ı sadece lafız olarak okumaya ve ezberlemeye yönelik bir okuma şekli değildi. Tam aksi-ne zarf durumundaki kelimelerin Yüce Allah’tan taşıdığı manayı öğrenmek ve o manaya göre yaşamaktan ibaretti.

Kur’an’ın zarfı değil mazrufu okunuyordu. Hele hele mana tamamen gözardıedilerek Kur’an’ın sadece metninin ezberlenmesi hiç değildi.

Günümüzde Kur’an’ın okunuşuMüslümanlar artık Kur’an’ı harfî okumadan kurtulup ayetler üzerinde düşünüp anlamayı esas alan bir yöntemle okumaları gerekmektedir.

Bütün dünyada insanlar öğrenmek için okurken biz tam tersine okumak için öğreniyoruz. Zira bütün gayretimiz sadece ayetin Arapça orijinalini güzel okumaya yönelik olmaktadır.

İnsan Kur’an’ı bu şekilde tilavet ederken güzel okuyayım endişesiyle ayetlerin hangi manaları içerdiği-ni düşünmeye fırsat bulması mümkün değildir. Kur’an’ı düşünerek tefekkür ederek ve cümlelerin manasını iyice anlayarak okumak lazımdır.

Her insanın gücü yettiğince Kur’an’ı anlamaya çalışması gerekir. Anlamadığı zaman da bilen bir âlime sorması gerekir. Zira Yüce Allah: “...bilmiyorsa-nız zikir ehline sorun." (Nahl 43)buyurmaktadır.

Kur’an’ı okurken kişinin kendini kitaba kaptırması ve kafasında kitapta anlatılan gerçekleri kıssaları ve istekleri canlandırması gerekir.

Nitekim daha önce de bahsettiğimiz gibi sahabe-i Kiram Allah’ın kitabını böyle okuyorlardı. Onlar Kur’an’ıokuduklarında onun seviyesine yükseliyorlardı.

Bizler ise Kur’an’ı okuyup onu kendi seviyemiz eindirmeye çalışıyoruz. Bu ise Allah’ın kitabına karşı bir kusur bir haksızlıktır.

Bugün Kur’an’ı doğru olarak anlamak mecburiyeti vardır. Bu bakımdan günümüz Müslümanı Kur’an’ı düşünce bilgi ve medeniyet merkezinin tam ortasına yerleştirmelidir.

Müslümanların artık Kur’an’ı sadece lafzî olarak değil düşünme ve anlamayı esas alan bir yöntemle okumaları gerekmektedir.

Mehmet Soysaldı
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşım tekrar söylüyorum, ben bu yazıların hepsine zaten katılıyorum ilk cevabımda da belirttiğim gibi hatta yazının güzel olduğunu da söyledim, lakin iş hüküm vermeye gelince orada durucak bu yazıyı yazan kişi, sevabı olmaz, hukukla kıyas edip Allah svt. katında mazereti yoktur vs. bunlar sakat işler, öyle kolay değil hüküm vermek..
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Arkadaşım tekrar söylüyorum, ben bu yazıların hepsine zaten katılıyorum ilk cevabımda da belirttiğim gibi hatta yazının güzel olduğunu da söyledim, lakin iş hüküm vermeye gelince orada durucak bu yazıyı yazan kişi, sevabı olmaz, hukukla kıyas edip Allah svt. katında mazereti yoktur vs. bunlar sakat işler, öyle kolay değil hüküm vermek..

Siz hukuk deyince hemen demokrasi hukukuna aklınız gidiyor.Yazıda öyle bir hukuk konusundan delil getirilmiyor.Hukuk deyince hemen aklınıza batıl olan gelmemeli.Deliller konusunda bir hükme varırken kati ve zanni delil hususlarına bir bak derim.Zanni delillerde içtihad yapanın o hüküm kendisini bağlar,başkası adına hüküm verirse,isabet ettiğinde 2 ecir,isabet ettirmediğinde bir ecir alır.Bu hukuk lafzına da fazla takılma derim.Bu konularda farklı görüşlerin olduğu malumdur.Zanni delil ile ilgili aşağıdaki bilgiyi okumanızı tavsiye ederiz.

Sadır oluşu kesin, fakat anlama delâleti zannî bir nassa dayanan hükümler de "zannî delil" niteliğindedir. Bu çeşit delile, lafzı birden fazla anlama ihtimal veren Kur'ân ve mütevatir sünnet nass'larında karşılaşılır. Burada ictihad yalnız delâlet yönünde olur. İki, üç anlamdan birini tercih etmek gibi.

Hakkında nass veya icmâ bulunmayan ve dinin kaçınılmaz temel hükümleri arasında yer alması gereken esaslar. Kıyas, maslahat, örf ve istishab gibi yöntemlere başvurarak günlük olarak karşılaşılan problemler çözümlenir.

Müctehidin zannî delillere dayanarak ulaştığı sonuç, kendisinin galip zannına göre, Yüce Allah'ın o meseledeki hükmüdür. Aynı konuda başka bir müctehid yine galib zannına dayanarak farklı sonuca ulaşmış olabilir. Müctehid vardığı sonuçta doğruyu bulabilmişse iki ecir, bulamamışsa bir ecir alır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Hâkim (müctehid) ictihad edip de doğru sonuca varırsa iki sevap, varılırsa bir sevap kazanır" (bk. Buhârî, İ'tisâm, 21; Ebû Dâvud,Akdıye, 2).
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Kafama takildi. Kurani anlamak icin okumamiz gerektigi gayet net .ancak,

1)gunun atiyorum 3 saatini anlamak icin ayiran birisinin, 1 saat de anlamadan okudugunu dusunelim. her iki durumu da yapan biri için ne diyeceğiz.

2) Suya ve bitkilere kuranin pozitif etkisi deneylerle ispatlandi. Ayni etkinin insan uzerinde de olmadığını söyleyebilirmiyiz.
Bu etki guzel amellerin birer mukafati degilmidir.


3)Kendimden bir ornek vereyim.bir donem Adussamedin kiraatli ookuyuslarini dinlemeyi cok severdim. Evde arabada hep onu dinliyordum. Sonra farkina vardim ki ben Abdussamedin sesini kullanis seklini duydugum kuran kelaminin onune geciriyorum. Arapca bilmeden Abdussamedi dinleyince musikiye donuyor bu .

Cok sevdigim halde Abdussamedden kurani kerimi dinlemeyi biraktim.Ancak Abdussamedi dinlemek benim islama daha yakınlaşmam için bir vesile de olmuştur.

Evet Kurani kerim kesinlikle ve kesinlikle anlamak icin okunmali. Ama anlamadan okunmasi da iyi birsey olmali bence. Zira Abdussamedin kiraatini dinleyip musluman olanlar da olmus diye biliyorum.


4) Arapca bilen bir kafir anlayarak okursa durum nedir. Ebette sevap almayacaktir.



Yani anlamadan okunmasi da hayirlara vesile olur insaallah. Zira bahsettigimiz siradan bir kitap degil ki.
Cok kesin ifadeler tehlikeli olur kanaatindeyim. Allah (cc) kimi anlamadan okuyana sevap yazabilir. Kimi anlayarak okuyana da gunah yazabilir.

Nacizane son sözüm:Kuranı kerim anlaşılması ve hayatımızı ona göre yasamamız için bize uyarıcı olarak gönderilmiştir. Ancak her hayırda olduğu gibi onun okunması ve dinlenmesinde de mükafatları olma ihtimali bence yüksektir. Kuranı Kerimi anlamadan okuyup onu anlamaya hiç gayreti olmayan insan büyük hata içindedir. Önceliğimiz Kuranı Kerimi anlamak ve anlatmak olmalıdır.
 
S Çevrimdışı

sadobaba

Üye
İslam-TR Üyesi
iyi tamam çok güzel anlatıyorsun peki biz kuran da ayetleri ezberledik hiçbirinin sevabı yok mu ve herkez ayetleri farklı meallere göre yorumluyor biz bu durumda ne yapmaya çalışalım peki.?her insan okuduğu ayetin anlamını öğrenmek ister ama arapçamız yok ki kur'an-ı kerim'i hiç okumayalım mı?
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
............. kur'an-ı kerim'i hiç okumayalım mı?

Bu konu başlığının bizi getireceği yer burasıdır.
sadobaba güzel sormuşsunuz.


Bu konu başlığı hakkında yorum yapmak ciddi ilim gerektiriyor gibi görünüyor.

Konu başlığı şu;

kurani-anlamadan-okuyan-sevap-alirmi?

Burda kuranı okumak mı , yoksa anlamak mı gibi alternatifli bir soru yok. Ya da Kuranı anlamayı reddeden bir soru da değil bu.
Kuranı Kerimin anlaşılması gerektiğini anlatan bir cevap verilmiş. Ama soru o değil. Soru anlamadan okumanın sevap alıp almayacağı.

Ha denilebilir ki kardeşim anlamını bilmeden okuyorsun ama anlamını bilmeden okumak yetmez. Esas yapman gereken onu anlamaktır.
anlamadan 1 sevap alırsın da anlar da yaşarsan 1000 sevap alırsın. Bunun kararını da ALLAH (cc) verir.Bu şekilde kuranın anlaşılmasının özendirici yaklaşılmalı derim.
 
S Çevrimdışı

sadobaba

Üye
İslam-TR Üyesi
Bu konu başlığının bizi getireceği yer burasıdır.
sadobaba güzel sormuşsunuz.


Bu konu başlığı hakkında yorum yapmak ciddi ilim gerektiriyor gibi görünüyor.

Konu başlığı şu;

kurani-anlamadan-okuyan-sevap-alirmi?

Burda kuranı okumak mı , yoksa anlamak mı gibi alternatifli bir soru yok. Ya da Kuranı anlamayı reddeden bir soru da değil bu.
Kuranı Kerimin anlaşılması gerektiğini anlatan bir cevap verilmiş. Ama soru o değil. Soru anlamadan okumanın sevap alıp almayacağı.

Ha denilebilir ki kardeşim anlamını bilmeden okuyorsun ama anlamını bilmeden okumak yetmez. Esas yapman gereken onu anlamaktır.
anlamadan 1 sevap alırsın da anlar da yaşarsan 1000 sevap alırsın. Bunun kararını da ALLAH (cc) verir.Bu şekilde kuranın anlaşılmasının özendirici yaklaşılmalı derim.

ben kuranı arapça okuyabilecek kadar biliyorum ama arapça bilgim olmadığı için meali bilmiyorum bu durumda her ayeti okurken ayetin mealinide okursam ayette bize ne anlatılmaya çalışıldığını anlamaya çalışırsam doğru bir yol mu izlemiş olurum?
şu an günümüzde ki kitaplar da her ayetin altında türkçe meal yazıyor o kitaplardan alsam olur mu yani ayetin meali doğrumu yapılmıştır.

son bir sorum kafam biraz karıştı biz namaz kılarken okuduğumuz surenin mealini bilmiyoruz biz bu şekilde kılmış olduğumuz namazdan nasıl bir sevap kazanırız.bu konu güzel kuranı anlayarak okumamızı söyliyorsunuz ama anlamadan okuyanın sevabı yoktur demek çok düşündürüyor ve insanları vesvese ye sokuyorlar.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
KUR'AN OKURKEN AMACINIZ SEVAP KAZANMAK OLMASIN "ANLAMAK" OLSUN.

Siz anlamak için okursanız hem arapçasından hem mealinden her okuduğunuz harfe inşeeAllah sevap alırsınız. Bir sayfa arapça oku ardından o sayfanın mealine bak o kadar zor mu bu şimdi?
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
son bir sorum kafam biraz karıştı biz namaz kılarken okuduğumuz surenin mealini bilmiyoruz biz bu şekilde kılmış olduğumuz namazdan nasıl bir sevap kazanırız.bu konu güzel kuranı anlayarak okumamızı söyliyorsunuz ama anlamadan okuyanın sevabı yoktur demek çok düşündürüyor ve insanları vesvese ye sokuyorlar.

Kardeşim sende şeytanın vesvesesinden Allah'a sığın yani اَسْتَعِيذ بِالله de (arapça okumasını biliyorum dediğin için arapça yazdım). Ve namaz kılarken arapça okuman gerekli, onuda sevap için yapıyorum diyemesin. Namaz kurallarına göre kılarsan ve sahihse inşeeAllah zaten çok büyük sevap alırsın. Ben mesela arapça bildiğim halde dalgın olursam sadece ayetleri okuyorum anlamını düşünmeden. Fakat anlamını bilerek okursan namaza daha çok konsantre olabilirsin.

son olarak sana tavsiyem burada kuruntu yapacağına, arapçayı öğrenmenin yollarını araştır. Ve Kur'an'ın 85% 1 senelik düzgün bir arapça eğitimi ile anlarsın inşeeAllah. Kur'an'ın dili çok açıktır ve her arapça bilen arabın rahatlıkla 90% anlayabilecek kapasitede olduğunu düşünüyorum. Arapça bilenler bana hak verecektir.
 
Üst Ana Sayfa Alt