Laiklik hakkında, Osmanlı devletinin son şeyhulislamlarından Mustafa Sabri efendinin bir fetvası vardır ve şöyledir:
“Aslında din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak, dini ortadan kaldırmak planından başka birşey değildir. batıdan gelen ve batı bağlılarının ortaya attıkları bidatlerin hepsi İslamı yıkmak ve müslümanları islamdan uzaklaştırmak içindir. Fakat bu amaçla ortaya çıkarmış oldukları şeylerin en korkuncu din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak anlamına gelen laikliktir. Laiklik devlet tarafından halkın dinine indirlmiş bir darbedir. Laiklik ilsini kabul eden bir siyasi rejim islam hükümlerine baş kaldırmış demektir. Dolayısıyla Öncelikle bu devlet irtidad etmiş(dinden dönmüş) sonrada buna itaat edenler(oy kullananlar) mürted olmuştur. Böyle bir siyasi idarede görev alanlar tek tek mürted hükmünü aldıkları gibi bu hükümete itaat eden kitleler de irtidada düşmüş olurlar. böylece kestirmeden küfre toplu küfre giriş kadar korkunç bir olay tasavvur edilemez. Birimiz, fert olarak İslamın herhangi bir hükmünü kabul etmediğimiz, dinin sultasını redettiğimiz, helal-haramdan, emir ve nehiyden birini inkar ettiğimiz takdirde küfre girmiş oluruz. Peki, toptan Allahın sultasını, emir ve nehiylerini , helal ve harama ilişkin ölçülerini reddeden dolayısıyla mürted olduğu şüphe götürmeyen bir devletin üyeleri hakkındaki hükmünüz ne olacaktır??
Cevap: Yanlızca mürted olmak mı?”(Mevkif el akl vel ilm vel alem min c:4 s: 282)
“Aslında din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak, dini ortadan kaldırmak planından başka birşey değildir. batıdan gelen ve batı bağlılarının ortaya attıkları bidatlerin hepsi İslamı yıkmak ve müslümanları islamdan uzaklaştırmak içindir. Fakat bu amaçla ortaya çıkarmış oldukları şeylerin en korkuncu din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak anlamına gelen laikliktir. Laiklik devlet tarafından halkın dinine indirlmiş bir darbedir. Laiklik ilsini kabul eden bir siyasi rejim islam hükümlerine baş kaldırmış demektir. Dolayısıyla Öncelikle bu devlet irtidad etmiş(dinden dönmüş) sonrada buna itaat edenler(oy kullananlar) mürted olmuştur. Böyle bir siyasi idarede görev alanlar tek tek mürted hükmünü aldıkları gibi bu hükümete itaat eden kitleler de irtidada düşmüş olurlar. böylece kestirmeden küfre toplu küfre giriş kadar korkunç bir olay tasavvur edilemez. Birimiz, fert olarak İslamın herhangi bir hükmünü kabul etmediğimiz, dinin sultasını redettiğimiz, helal-haramdan, emir ve nehiyden birini inkar ettiğimiz takdirde küfre girmiş oluruz. Peki, toptan Allahın sultasını, emir ve nehiylerini , helal ve harama ilişkin ölçülerini reddeden dolayısıyla mürted olduğu şüphe götürmeyen bir devletin üyeleri hakkındaki hükmünüz ne olacaktır??
Cevap: Yanlızca mürted olmak mı?”(Mevkif el akl vel ilm vel alem min c:4 s: 282)