Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Muattıla Sapıklarının Reddi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
Muattıla mensupları derler ki:
Arşın üstünde ancak yokluk vardır, Arşın üstünde ibadet edilen bir Rabb yoktur. Orada kendisi için namaz kılınan, secde edilen, kendisine dua için ellerin kaldırıldığı, mesihin kendisine yükseltildiği, Ruhun ve Meleklerin yükseleceği, Rasulullah (sav)'in miraç gecesi kendisine çıkarıldığı, iki yay arası hatta daha az bir mesafede kendisine yaklaştığı bir Rabb söz konusu değildir. Yine onlara göre; Onun yanından herhangi bir şey inmediği gibi, ona bir şey de yükselmez. Kıyamet günü cennet ehli üstlerinde onu görmeyeceklerdir. Onlara göre, Allah'ın arşı istiva etmesinin bir hakikati yoktur. Aksine istivası bu vasfının ortadan kalkmasını gerektiren en mecazi bir istivadır. Allah'ın mahluka üstünlüğü rütbe ve şerefcedir, zat itibariyle değildir. Allah'ın üstünlük vasfı da zat itibariyle üstte olmak değil, kahırca (otorite) üstün olmaktır. Böylece Allah'ı tam bir yücelik ve üstünlük sahibi olmaktan tenzih etmişler, onu yokluk ve imkansızlığa denk bir vasıfla nitelemişlerdir. Buna göre, Allah ilmin ne içindedir, ne dışındadır, ona ne bitişiktir ne de ayrıdır, ona ne yakın ne de ondan uzaktır, ne bizim içimizdedir ve ne de dışımızdadır.
Bellidir ki onlardan birisine, bize yokluğu anlatır mısın, denilse herhalde şu şekilde anlatır.
Akıl ve fıtrata göre bu olumsuzlukla nitelemeler gerçekte sırf yokluğa Alemlerin Rabbi'nden daha uygundur. Allah ki yaratıklarında kendi zatından, kendi zatında da yarattıklarımdan hiç bir şey yoktur. Dahası Allah mahlukatından ayrı ve farklı arşını istiva eden, her şeyden yüce ve ali olan, herşeyin üstünde bulunandır.
Netice: Her kim hakk olan bir şeyden yüz çevirir ve onu inkar ederse, yüz çevirdiği ve inkar ettiği hakkın mukabili olan bir batıla düşer. Ameli konularda bile böyledir. Herkim sadece Allah rızası için amel işlemekten yüz çevirirse, Allah onu, halkın rızası için çalışmak belasına duçar eder. Yine kim kendisine fayda ve zarar veren, kendisini öldüren, dirilten, mutluluğu kudret elinde olan Allah'a ibadet etmekten kaçınırsa, kendisine hiçbir fayda vermeğe kudreti olmayan kimseler için amel etmeğe mübtela kılınır.
Aynı şekilde Allah için malını infak edemeyen, istemese bile başkası için malını harcamak zorunda kalır.
Yine kim Allah için yorulmaktan kaçınırsa kaçınılmaz olarak Allah onun halkın hizmetinde yorulmakla sınar.
Aynı şekilde kim vahyin hidayetinden yüz çevirirse zihinlerin bulanıklığı, görüşlerin karışıklığı, fikirlerin dağınıklığı belasına çarptırılır.
O halde nefsinin mutluluğunu, kurtuluşunu ve uslanmasını isteyen herkes bu konuyu kendi nefsinde ve başkalarında düşünsün.
Hiç şüphe yokki, Allah'ın emri ve nehyini atıl saymadıkları sürece gaflet ve şehvetlerine rağmen avamın imanı bunların imanından daha sahihdir. Doğrusu gaflet ve tefrikayla birlikte bulunan iman, imanın fesadına ve imandan çıkmaya yol açan cem ve müşahade makamından daha hayırlıdır.
Cem ve müşahadeyi savunan mutasavvıfların Nebi (s.a.v)'e isnad ettiği yalan ve iftiralara gelince:
Bunların itikadı şudur ki Peygamberin vird ve ibadetleri yerine getirmesi teşri (hüküm koymak) içindir, üzerine farz olduğu için değildir. Çünkü yakinin kemalini ve hakikati müşahede etmesiyle ibadetler ondan düşmüştür. Gerçek şu ki Allah Teala Nebi (s.a.v)'ye, diğer Rasullere de ömürlerinin sonlarına kadar ibadet etmelerini emretmiştir. Allah şöyle buyurur:
"Sana yakin gelinceye kadar Rabbine ibadet et" (Müddesir, 46-47).
Buradaki yakin ittifakla ölüm manasına gelmektedir. Allah (c.c) kafirlerin dilinden başka bir ayette şöyle buyurur:
"Biz din (kıyamet) gününü yalanladık. Ta ki yakin bize gelinceye kadar." (Müddesir, 46-47).
Nebi (s.a.v) de Osman b. Maz'un vefat ettiğinde:
"Osman b. Maz'un, şüphesiz ona Rabbinden yakin geldi" buyurmuştur. (Buhari, Cenaiz,3; Müsned VI, 436)
İsa Mesih de şöyle der:
"Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum, Allah bana kitab verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı ve yaşadığım sürece de bina namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti" (Meryem, 30-31).
Bu, Allah'ın İsa Mesih'e olduğu kadar bütün peygamberlerine, elçilerine ve onlara uyanlara da emridir.
Hasan el- Basri (r.a)derki:
Allah mümin kulu için ölümden başka ecel takdir etmemiştir. Bu gruplar Allah'ın isim ve sıfatları konusunda aşırı gidip, hakikatin müşahedesi ve o noktada durma hususunda birleştikleri zaman, Allah seni Rabbin sıfatlarını ve dinini külli olarak tatil (ibtal) etmekten korusun ki neticede ortaya ibadet edilmeyen bir Rabb, ve tamamıyla terkedilen bir şeriat anlayışı çıkmasın. Burada anlattıklarımızın gerçeğine vakıf olmak isteyen, bakışını bu prensiplere yöneltsin, bu esasları incelesin. Bunun, hal, varlık ve şahidlerini araştırsın. Bu sorulara sözlü bir cevab ve karşılık bulamazsa, hal ve ders çıkarma yoluyla cevabını bulacaktır. Bunu ancak saliklere refakat eden, yerine oturanları terkeden, iman azığı hazırlayan ve devrinin insanlarının lütuflarına itibar etmeyenler tasdik ederler. Şairin şu sözünü de kulak asmazlar:
Yüksek gayeler peşinde koşmayı bırak, ona ulaşmak için uğraşma, Otur oturduğun yerde, ne istiyorsun, yedirilip giydiriliyorsun işte!
Fenanın Üçüncü Derecesi
Bu fena evliyanın havassına ve mukarreb imamlara ait fenadır. Bu, iradenin Allah'ın dışındakilerden fani olmasıdır. Bunlar Allah'dan razı olduğu şeyleri cem etme yoluna sülük ederler, başkasının iradesi şöyle dursun, Sevgilinin muradından yine sevgililerin muradı ile fani olmak isterler. Böylece kendi muradıyla sevgilisinin muradı birleşmiş olur. Sevgilinin muradından maksat dini emirlerdir, kevni-kaderi murad değildir. Böylece de iki muradı bir tek murad olur.
Akılca da ancak bu şekildeki bir birlik ve ilim ve haberdeki birlik muteberdir. Böylece murad edilenle, bilinen ve zikredilen iki şey birtek şey olur. Her ne kadar bu iki irade, ilim ve haber farklı olsa da bu böyledir. Şu halde muhabbetin gayesi, sevenle sevilenin iradesinde fena bulmasıdır.
İşte bu birlik ve fena seçkin sevenlerin birliği ve fenasıdır. Bunlar sevgililerine ibadetleriyle başkalarına ibadet etmekten, onu sevip, ondan korkmakla, ona tevvekkül edip ondan yardım istemekle ümit besleyip, ondan istemekle başkalarına sevgiden, ümitten, korkudan, recadan, tevekkülden fani olmuşlardır.
Bu fenanın diğer bir açıklaması ise şudur:
Yalnız Allah için sevmek, onun için buğz etmek, onun için dost (veli), onun için düşman olmak, yalnız onun için vermek, ancak Allah için vermemektir. Yalnız Allah'dan ummak, Allah'dan yardım istemektir. Böylece kulun dininin hepsi zahiren ve batınen Allah için olur. Allah ve Rasulü kula herşeyden daha sevimli gelir. Allah ve Rasulünün koyduğu haddi aşanı ise asla sevmez. Velev ki bu kişi kendisine insanların en yakını bile olsa.
Şiir:
Bütün insanlara düşman kesilen,
düşman olunmaya layıktır,
velev ki çok sevilen sevgili olsun.
Bu fenanın hakikati ve esası şudur:
Salik Rabbinin razı olduğu şeylerden ve rabbinin hakkı olan ibadetlerle nefsinin hevasından ve hazzlarından fani olur, geçer. Bütün bunları toplayan hakikat, ilim, marifet, amel, hal ve niyyet itibariyle Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet etmenin gerçekleştirilmesidir.
Bu şehadetin ihtiva ettiği isbat ve nefyin hakikati fena ve bekadır. Şöyle ki:
salik ilim, ikrar ve kulluk ile Allah'tan başka ilah edinmekten fani olur, sadece ve sadece Allah'ı ilah kabul ettiğini ispat ve ilan eder.
Bu fena ve beka elçilerin getirdiği, kitabların indirdiği,tevhidi hakikatidir. Mahlukat bu tevhid için yaratılmış, dinler bu tevhid için teşri kılınmış, cennete gitmek bu tevhide göre düzenlenmiş ve mahlukat alemi bunun üzerine kurulmuştur.
Yine aynı şekilde bu tevhidin hakikati, Allah'dan başkasına ibadet etmekten uzak durmak ve Allah için dost olmaktır. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz İbrahim ve yanındakilerde sizin için güzel bir örnek vardır. Zira onlar toplumlarına biz sizden ve sizin Allah'dan başka taptıklarınızdan uzağız, beriyiz, biz sizi kabul etmiyoruz, sizinle bizim aramızda, siz birtek Allah'a inanıncaya kadar ebedi bir düşmanlık ve buğz başlamıştır." (Mümtehine,4),
"İbrahim'in toplumuna ve babasına söylediğini de hatırla: Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım, ben ancak beni yaratana ibadet ederim. Doğrusu o beni hidayete erdirecektir." (Zuhruf, 26-27)
"Ey benim milletim ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım, şüphesiz ben gökleri ve yeri yaratana bir hanif ve müslüman olarak yöneldim" (En'am, 78-79).
Allah Teala Rasülüne de şöyle hitab eder:
"De ki ey kafirler ben sizin taptığınıza tapmam..."
Bu kafirlerden ve onların tapındığı şeylerden beri olmaktır. Allah bunu şirkten beraat etmek (kurtuluş) olarak isimlendirmiştir.
İşte bu kurtuluş, mahv ve isbatın hakikatidir. Böylece salik Allah'dan başkasını sevmeyi ilim, niyyet ve ibadet itibariyle kalbinden sildiği gibi, ondan başkasının varlıktan silinip gideceğini (mahv) ve varlıkta sadece Allah sübhanehunun uluhiyetinin sabit kalacağını kabul eder.
Yine asıl cem ve fark makamının hakikati ve manası da budur:
Kul hak olan ilahla batıl ilahları birbirinden ayırır (fark).
Hakk ilahı, ilah kabul etmeği, ona ibadet etmeyi ona tapmayı, onu sevmeyi, ondan korkmayı, ondan ümid etmeyi, ona tevekkül etmeyi, kendinden başka ilah olmayan gerçek ilahdan yardım istemeyi de inancında taşır (cem).
Bu da tecrid ve tefridin hakikatidir:
Böylece kul kendisini Allah'dan başkasına ibadet etmekten tecrid eder,
İbadetini sadece Allah için yapar (tefrid).
Dolayısıyla tecrid nefyetmek (başkasına ibadeti red),
Tefrid isbat (sadece ona ibadeti kabul) etmektir.
Tefrid ve tecridi cem etmek ise tevhiddir.
İşte uluhiyetin tevhidi ile ilgili olan bu; fena ve beka, vela ve bera, mahv ve isbat, cem ve tecrid makamları, faydalı, semereli ve kendisiyle saaadet ve felaha ulaşılan kurtarıcı yegane makamlardır.
Bunların Rabblığın birlenmesi ile ilgisine gelince -ki bu putlara tapan müşirklerin de kabul ettiği bir hususudur- bunun vardığı son nokta kafirler ile müminler arasında müşterek olan bir tevhidin gerçekleştirilmesinde fena bulmaktan ibarettir. Bu tevhid Allah'ın dostları ve düşmanları arasında müşterektir. Bunu gerçekleştiren arif olmak şöyle dursun, sadece rububiyyet tevhidiyle müslüman bile olmaz.
Bu konu örtüsü kalın irade sahihlerinin ve pek çok şeyhlerin hataya düştüğü bir konudur. Masum kişi Allah'ın koruduğu kimsedir. Müstean olan Allah'dır.
Tevfik ve ismet Allah'ın sayesindedir.
 
M Çevrimdışı

mücahid 81

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Vehhabi/Selefiyye;Allah'ın bir sınırı vardır


İmam Şafii rahimehullah:;O, hudut ve son noktalara sahip olmaktan münezzehtir (İmam eş-Şâfi'î, el-Fıkhu'l-Ekber, 17)
İmam Rabbani rahimehullah:;O Hudûdlu(sınırlı), boyutlu değildir. (Mektubat, 2.cilt, 67.mektup)
İmam Tahavi rahimehullah:;''Kim ALLAHı, beşer sıfatlarından bir sıfatla vasıflandırırsa. muhakkak kafir olur. ALLAH, sınır, son, azalar, ve alet ve edevattan yücedir, münezzehtir. (Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.( Akidetüttahaviyye)
İmam-ı Şa'rânî rahimehullah;Allahü Teâlâ’nın belli bir sınırı olmadığı gibi, yönleri de yoktur...(El-Uhudü'l-Kübrâ, Bedir Yayınevi, s.810-811 ve s.843)


Vehhabi/Selefiyye;Allah gökte olduğu için ,Dağın başı göklere dibinden daha yakındır. Minârenin başı Allah'a dibinden daha yakındır…

İmamı Azam Ebu Haniferahimehullah:;Allah'ın yakınlık ve uzaklığı, mesafenin uzunluk ve kısalığı ile değildir (Fıkhu'l Ekber)
İbni Hacer Askalani rahimehullah:;Allah’ın yakınlığı mesafe yakınlığı mânâsında değildir(FethulBari)

Vehhabi/Selefiyye;Allah yukarı yöndedir,semadadır.
İmamı Azam Ebu Hanife rahimehullah:;Yüce Allah bundan (bir yere yerleşmek ve orayı mekân tutmaktan) münezzehtir" (Bkz. el-Vasıyye, 73. Çev: E.Sifil Bkz.İslam ve Modern Çağ, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2004; c.1, s.74-81.Çağdaş Dünyada İslami Duruş, 168 vd. )Cennet ehlinin Allahü teâlâya keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mülaki olmaları haktır." (el-Vasıyye)
İmam Şafii rahimehullah; Mekân ve yönlerden müstağnidir. [Meâlen:] "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur." (42/eş-Şûrâ, 11) (İmam eş-Şâfi'î, el-Fıkhu'l-Ekber, 17. )
İbni Hacer el-Heytemî el-Mekkî rahimehullah;"(Göklerde oturana inandım) dese câiz olmaz, çünkü bu ifadede Allah'a mekân isbatı vardır. Allahü Teâlâ göklerin de ilâhıdır, yerlerin de ilâhıdır. Bunun için Allah'a cihet isbatı çoğunluğa göre küfürdür. Küfrü ifade eden bir kavram ise iman alâmeti olamaz." (Ez-zevâcir An İktiraf'il-Kebâir, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1997, s. 73)
İmam-ı Birgivî rahimehullah:Bir kimse (Allahü Teâlâ gökte benim şahidimdir) dese kâfir olur. Zira [Allahü Teâlâ'ya mekân isnad etmiş olur,] Allahü Teâlâ mekândan beridir." (Birgivî Vasiyetnâmesi, Bedir Yay., s.52)
AIiyyul-Kârî rahimehullah;Allahü Teâlâ'nın cisim olduğunu, mekânı bulunduğunu, Allahü Teâlâ üzerine zaman geçtiğini söyleyen kimse de kâfirdir. Böyle bir kimse için iman hakikati sabit olmamıştır.... Allah bir mekânda değildir. Yukarıda değildir, aşağıda değildir, başka cihetlerde değildir. Allahü Teâlâ üzerinden zaman geçmez. Allah bir şeyin içine girmiş değildir, bir şeyin mahalli de değildir." (Fıkh-ı Ekber Şerhi)
İmam Tahavi rahimehullah;Diğer yaratılan her şeyi kuşattığı gibi altı yön (ön-arka-alt-üst-sağ-sol), ALLAHı kuşatamaz''.- (Akidetu’t-Tahaviyye )
İbni Hacer Askalani rahimehullah;Allah’ın semâda oluşu sözünün zâhiri murad değildir. Zira Allah bir mekana girmek ve hülûl etmekten münezzeh olduğundan bu sözden zâhiri (ilk akla gelen mânâsı) kasdedilmemiştir, deriz (Fethu'l Bari)
İmam-ı Rabbâni rahimehullah;O cihetli değildir. Bir yerde, bir tarafda değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmışdır.(Mektubat, 2.cilt, 67.mektup)
İmam Kevseri rahimehullah;Allah’ın cihetten münezzeh olduğunun delillerinden biri de “Kulun Allah’a en yakın olduğu vakit secdede olduğu andır.” hadisidir. Bu hadisi Nesâî ve başkaları rivayet ettiler." (Es-Seyfü’s-Sakîl; bkz. İnkişaf Dergisi, No:7)

Vehhabi/Selefiyye;Allah nerededir? Cariye hadisi vardır.
İmamı Azam Ebu Hanife rahimehullah:;Yaratılmadan önce mekân yoktu, halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiç biri yokken, "nerede" mefhumu mevcut değilken, Allah vardı. O her şeyin yaratıcısıdır. (el-Fıkhu'l-Ebsat)
İmam Gazzali rahimehullah;O, ezelde, sonsuz öncelerde nasıl ise, şimdi hep öyledir. Arşı yaratmadan önce nasıl idi ise, ebedî sonsuz geleceklerde de, hep öyledir. Onda değişiklik olmaz. Onun sıfatları vardır. Bu sıfatlarında da, hiç değişiklik olmaz. Değişiklik olmak, kusûrdur. Onda kusûr, noksanlık yokdur. (Kimyâ-yı Saâdet)

İbni Hacer Askalani rahimehullah;Yahudilerden tecsim inancında olan birisi ‘kendisinden başka ilah olmayan Allah göktedir’ dese bu sözüyle iman etmiş olmaz.Âmmeden birisi aynı sözü söylese (tecsimin mânâsını bilmeyecek derecede bilgisizse) İslam’a girişi sahih olur. Cariye hadisindeki durum da bu çerçevededir..(Fethu'l Bari)

İmam Kevseri rahimehullah;Eynellah hadisi diye bilinen hadiste geçen "Allah nerededir?" ifadesindeki "eyne" (nerede) sorusu, bir mekân kasdedilerek sorulabileceği gibi, "mekânet, mevki" kasdedilerek de sorulabilir. Bu durumda söz konusu hadisteki sorunun anlamı şudur: Allah'ın senin nazarındaki mevkii nedir?" (Makâlât, 381; bkz. Ehl-i Sünneti Müdafaa ve Bid'atleri Tenkid, Bedir Yayınevi, İst., 2005, s. 121-122)

Vehhabi/Selefiyye;Duada elleri yukarı kaldırmamız en büyük delildir.
AIiyyul-Kârî rahimehullah;Bu düşünce ise reddedilmiştir. Çünkü gökyüzü duanın kıblesidir. Elleri göğe doğru kaldırmanın manası çeşitli nimetlere sebep olan rahmetin inme yeri olmasına binaendir. Eğer durum onun dediği gibi olsaydı, duada yüzümüzü gö*ğe doğru yöneltmek gerekecekti. Halbuki şârih dua halinde, ALLAH Teâlâ'nın gökte olduğunu hatıra gelmemesi için bizleri bundan menetmiştir. Nitekim ALLAH Teâlâ'nın şu kavli de buna işaret etmektedir:“Kulum benden sana sorduğu zaman (de ki), ben ona yakınım. Dua ettiği zaman dua edenin duasını kabul ederim.” (El-Bakara: 2/186.)“Ne tarafa yönelirseniz ALLAH'ın yüzü o taraftadır.” (El-Bakara: 2/115.)Şeyh Ebû Man en-Nesefî, bu konuda diyor ki; araştırıcı âlim*ler; dua halinde elleri göğe doğru kaldırmanın halis bir kulluk oldu*ğunu kararlaştırmışlardır. Şârih Allâme Sığnakî demiştir ki; bu söz rafızî, Yahudi, Kerrâmiye ve bütün Mücessime taifesinin ALLAH Te*âlâ'nın Arş üzerinde bulunduğu noktasında dayandığı ve yapıştığı düşünceye cevaptır.Bir kavle göre namaz kılarken Kabe bedenlerin kıblesi olduğu gibi dua anında Arş da kalblerin kıblesi olmuştur. Daha önce de geçtiği üzere bu düşüncenin kabul edilmesine imkan yoktur. Zira kul dua anında da kıbleye yönelmek, elleri göğe doğru kaldırmak ve yüzünü göğe doğru kaldırmamakla emredilmiştir. Daha önce de belirttiğimiz gibi gerçekten yöneliş ancak kalbten göklerin yara*tıcısına karşı olur. Evet, duada ellerin göğe doğru kaldırılmasının sebebi gökler, rızık deposu olduğu içindir. Nitekim ALLAH Teâlâ bu konuda söyle buyuruyor:“Sizin rızkınız göklerdedir.” (Zariyat: 51/22.)Bununla beraber insan, maksadının hâsıl olacağı yöne yönelme*ğe meyletme alışkanlığına sahiptir. Meselâ; devlet başkanı gibi. Or*dusuna ve halkına rızık vaad ettiği zaman, devlet başkanının orada olmadığını kesinlikle bilmemelerine rağmen bütün insanlar onun hazinesine doğru yönelirler.''-(Fıkhu'l ekber şerhi)

Şeyhülislâm Ebussu'ud Efen-di rahimehullah; Du'âda eli yukarı kaldırmak, cihet-i fevk [üst yön] du'âya kıble kılındığı içindir.(876. Mes’ele:Fetvalar)

(Bu yazı İbn-i Mevlüt el-Hanefi el-Eyyubi'nin hazırlanan derleme makalesinden alınmıştır. İmam Buharilerden de sözlerin bulunduğu şu yazı tamamlanınca acaba bu ulemaya Muattıla demekten vazgeçeceklermi?)
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Aklın attığı adımların sonu bukağılara dolanmaktır, âlimlerin
Bu konuya çok dalması sapıtmaktır.
Ruhlarımız bedenlerimizden ayrı, bir yalnızlık içinde, dünyada
Elimize geçen azâb ve vebal,
Ömür boyu çalıştık birşey elde etmedik, toplaya toplaya 'dediler ve denildikleri topladık.
Demektedir ve kendi sözleriyle kendi aleyhlerine itiraflarda bulunan Kelâmcılar
 
E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
bismillah bu yazı imam ibn kayyım el cevziyye rahmehullahın medaricus salikin adlı eserinden alınmıştır oradaki muattıla allahın isim ve sıfatlarını inkar edenler ve peygamber aleyhisselamın kendisinde bulunan özellikleri reddeden bir takım sapık taifedir ve bunların bu halleri kuran sünnet icmaya ve kıyasa terstir. bunlar kurandaki bazı ayetleri inkara kadar gitmişlerdir yukarıda verdiğim yazıda ne diyorlar iyi okunmalıdır.

isim vardır ve fiil vardır.isim iyi olur fiil kötü olursa isim fiili kurtarmaz onu sahih kılmaz.burası anlaşıldığına göre sorun yoktur sanırım.

müteşabih ayetler ilgili ise hüküm al-i imran suresinin ilk sayfasında belirtilmiştir el hukmu lillahi vesselam
 
M Çevrimdışı

mücahid 81

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bismillah bu yazı imam ibn kayyım el cevziyye rahmehullahın medaricus salikin adlı eserinden alınmıştır oradaki muattıla allahın isim ve sıfatlarını inkar edenler ve peygamber aleyhisselamın kendisinde bulunan özellikleri reddeden bir takım sapık taifedir ve bunların bu halleri kuran sünnet icmaya ve kıyasa terstir. bunlar kurandaki bazı ayetleri inkara kadar gitmişlerdir yukarıda verdiğim yazıda ne diyorlar iyi okunmalıdır.

isim vardır ve fiil vardır.isim iyi olur fiil kötü olursa isim fiili kurtarmaz onu sahih kılmaz.burası anlaşıldığına göre sorun yoktur sanırım.

müteşabih ayetler ilgili ise hüküm al-i imran suresinin ilk sayfasında belirtilmiştir el hukmu lillahi vesselam

Ali-imran 7ayeti ne anlama gelmektedir;''Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar''. İşte Selefin tavrı ''Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır'' Bu ayet hakkında bir hatırlatma yapalım bazıları “ve’r-rasihune” kelimesinin başındaki “vav” harfini bağlaç kabul etmişlerdir ki, bu taktirde mana şöyle olmaktadır:”Halbuki onun tevilini ancak Allah ve ilimde yüksek payeye erişenler bilir.” şeklindedir.

Şu ayete tutunan h.4.yüzyılda ortaya çıkan Selefiyyun hareketi ''Bu Sıfatlar konusundaki ayet ve hadisler,müteşabih hadis kısmından olup manaları bilenemez '',diyip zahir anlamlarını verince Hanbeli Alim İbnu'l Cevzi taşı gediğine koyar;.Vay acaba Allah'tan başkasının manasını bilmediği kelimenin manası nasıl zahir olur?..Eğer sizler hadisi şerifleri (ve ayetleri) kabul edip manalarından konuşmayıp suküt ediyoruz demiş olsaydınız ,hiç kimse size itirazda bulunamaz ,inkar edemezdi.Fakat böyle hadisleri zahirine hamletmeniz çirkindir.Bu salih Selef Alim (Ahmed b. Hanbel) 'in mezhebinde olmayan şeyi,mezhebine sokmayın! Mezhebine öyle çirkin ,ayıp şeyleri giydirdiniz ki herhangi bir Hanbeli ,kim olursa olsun (sizin yüzünüzden) Mücessimedir denilmektedir.

Bununla beraber ,kendileri güya bir şeyi Allah'a benzetmekten veya benzetmeyi Allah'a izafe etmekten kaçınıyorlar.Bir kısım cahillerde onların bu inançlarına uymuşlardır. Sonra sizler,-Peygamberin hadisleri zahirlerine göre hamd edilir- dediniz.(İbnul Cevzi Def-u Şübbetü't-Teşbih)

Yine bir Hanbeli alim İbni Kudame derki;
"Bu lafızlara ve ayetlere Allah’ın muradı üzere iman edilmeli, bunların manalandırılmasından sükût edilmelidir.[İbn Kudame, Tahrimu’n-Nazar:s54] Bizi eleştirenlerin aslında Allah Rasulünün dahî bu ayetleri tefsir etmediğini, manalarını açıklamadığını da göz önünde bulundurmaları gerekir.[Age. s.55] Bu davranışımızın tenkîd edilmesi, aynı zamanda Kur’an’da övülen “rasihlerin” davranışının da tenkîdi manasına gelebilecektir. Bütün bunlar yanlış düşünen bu itirazcıların hatalı olduklarını gösterse gerektir.Son olarak bizim bu tavrımızdan teşbih, tecsim, temsil gibi mahzurlu şeylerin gerekebileceği iddia edilebilir. Bizce, bu davranışımız bunları gerektirmez, gerektirdiği de iddia edilemez. Çünkü biz bunları açıkça inkar ediyoruz Diğer taraftan bizim susmamız ve manalarını Allah’ın bilgisine havale etmemiz, zaten bize söz nisbet edilmesini engeller mahiyyettedir. Susana söz nisbet edilemez.[Age. s.55](Yalnız bu tecsîm ve teşbîhi açıkça ve vâsıtasız olarak gerektirecek kabûller bulunduktan sonra bunların inkâr edilmesinin bir ma'nâsı olmaz. Şu dediğimiz İbn-i Kudâme için bahis mevzuu olmasa bile, sıfât âyetleri ve hadîslerinin zâhirî ma'nâlarını isbât eden kimseleri alâkadâr eder) Haberi sıfatların manalarının tevil ya da tefsir edilmesinden sükût edilmesi” gereği ve ma'nâlârının yalnızca Allah teala tarafından bilinilebileceği hakîkati, Kitâb’ın, Sünnet’in ve Selef’in ittifakıyla sabittir.[Ages. 47,48,49,50]Bu konuda tevile girişmek Allah’ın zatı hakkında bilgisizce söz söylemek olacaktır. Luğavi açıdan bu lafızların manalarının bilinmesinden o manaların Allah’ın muradı olduğu neticesine varılamaz. Çünkü luğat açısından başka manalara gelmesi de söz konusu olduğu gibi, Allah’ın muradının o mana olduğunun iddiasının onayı da gerekir. Bu onay peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in vefatıyla imkan haricine çıkmıştır. Diğer taraftan Allah kendisi hakkında bilmediğimiz halde konuşmamızı haram kılmıştır. Bu sebeple bu lafızların manalarına girilmemeli, Allah’ın muradı üzerine iman edilmelidir. [Age. s.51]


 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Süleyman el-Hattabi şöyle demiştir: Allah Teala’yı kabul etmek demek O’nun keyfiyetini değil varlığını kabul etmek olunca sıfatlarını kabul etmek de bunların keyfiyetlerini belirlemek değil varlıklarını kabul etmek anlamına gelir.el-Erbain fi Sıfati Rabbi’l-Alemin.s.117

Hafız Ebu’l-Kasım et-Teymi de şöyle demiştir: Allah’ın zatını ispat etmek O’nun keyfiyetini değil varlığını ispat etmek demektir Sıfatlarının ispatı da böyledir Selefin tamamı bu görüştedir.el-Hucce fi Beyani’l-Mehacce.s.34

İmam Muhammed İbnü’l-Hasan da şöyle demiştir doğudan batıya kadar bütün fıkıhçılar Rab Teala’nın sıfatları konusunda Kur’an’a ve güvenilir raviler yoluyla Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen sahih hadislere Te’vil nitelendirme ve teşbih yapmaksızın iman etme konusunda ittifak etmişlerdir.Lalekai Şerhu İtikadi Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa 2/432-433

Ebu Muzaffer es-Sem’ani de şöyle demiştir:Şunu bil ki bizimle bid’atçıları ayıran şey akıl meselesidir.Onlar dinlerini akıl üzerine kurdular akla tabi oldular ve nakli akla uydurdular.Ehl’i-Sünnet ise şöyle dedi dinde asıl olan tabi olmaktır akıl nakle tabidir.Eğer dinin temeli akıl üzere kurulmuş olsaydı insanların vahye ve peygamberlere ihtiyacı kalmazdı Dinin emir ve yasağı geçersiz olur ve dileyen dilediği şeyi söylerdi Yine eğer din akıl üzerine bina edilmiş olsaydı mü’minlerin akılları yatmadıkça hiçbir şeyi kabul etmemeleri gerekirdi.Savnu’l-Mantık.s.182

Hafız İbn Abdilberr rahımullah'da şöyle demiştir: Sahabe ve Tabiin alimlerinin Allah’ın arşı üzerinde olduğu ilminin ise her yerde olduğu hususunda icma olduklarını nakletmiş ve Bu hususta onlara muhalefet eden hiç kimse hüccet getirememiştir demiştir.et-Temhid 7/137-138

Onlar isim ve sıfatların tamamını –Kitap ve Sünnette geçtikleri gibi- zahiri manaları üzere kabul ederler.Bu sıfatları çarpıtmaksızın ve nasıl olduklarına dair yorum yapmaksınız onların gerektirdiği Allah’a uygun mükemmellikleri aynen kabul ederler.Buna göre Allah’ın Kitabının ve Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem’in Sünnetinin bildirdiği her şeye iman etmek farzdır.Kendisine deliller sunulduktan sonra kim onları inkar eder veya onlar hakkında eğri yola saparsa onun küfründen korkulur.Nitekim İmam Şafii şöyle der: Allah’u Teala’nın Kitabında zikredilen ve Peygamberinin haber verdiği isim ve sıfatları vardır.Kendisine Kur’an’dan ve Sünnetten bu isimlerin ve sıfatların varlığına dair delil getirilen kimsenin bunları reddetmesi caiz değildir.Çünkü onları Kur’an bildirmiştir ve Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den de onlar hakkında sahih rivayetler gelmiştir.Kendisine delil getirildikten sonra kim buna muhalefet ederse Allah’ı inkar etmiş olur.Kendisine delil sunulmadan önce ise bilmediği için mazur sayılır.İbn Kudame Zemmu’t-Te’vil.s.139-142

 
M Çevrimdışı

mücahid 81

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Arkadaş sıfatları inkar eden yok!!! Neyin telaşına düşüyorsun..Sıfatların zahir manalarının akla gelan çeşitli anlamlarına,tevillerine girmeyin diyoruz...Olduğu gibi bu nakilleri Allah'havale etmenin muattıla olmak ile alakası yoktur.Bu müşebbihe'nin ehli sünnete yakıştırmaya çalışmasıdır..Susana söz nispet edilmez...
 
E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
bismillah boş konuşmaktan ve gereksiz yere yazı yazmaktan allaha sığınırız anlaşılmayan mesele nedir kardeşim? yukarıdaki yazıyı basiretle okuyan kimse zaten bu yazının ayetlerin zahiri manalarını aldığı hiçbir benzetme te'vil yapılmadan iman edilmesi gerektiğini söylüyor böyle yapmayanlara ise bıyık altından reddediyor.ben attığım konu ile ilgili söz ediyorum fazla söze ne gerek ayrıca ibn hazm rahmehullaha göre kuranda huruf-u mukatta dışında müteşabih ayet yoktur.fazla söz etmeye gerek yok uzun bir yazı yazabilirim ama gerek yoktur vesselam
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaş sıfatları inkar eden yok!!!

Benim İman ettiğim Allah'ın Hakikaten 2 eli hakikaten 2 gözü Hakikaten yüzü parmakları ayağı baldırı nefsi vardır benim Rabbim güler gazab eder sevinir benim iman ettiğim Rabbim 7 kat semaların üzerinde arş'ına istiva etmiştir benim Rabbım her gece dünya semasına iner ve ondan sonra da yükselir......

Peki madem sen sıfatları inkar etmiyorsun sende benim bu yazdıklarımı kabul ediyormusun...?
 
E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
bismillah kuranda yeminullah yedullah ...er rahmanu alel arşis teva..rabbin dağa tecelli etmesi gibi ayetler müteşabihtir ve olduğu gibi kabul edilir.o semi' dir basar dır yani işitici ve görücüdür bunları görmezlikten gelemeyiz allahın gadabı sevmesi vardır ama bunlar kullarınki gibi değildir.müşebbehenin hatasıda buydu ve mücessimenin birde bütün sıfatları iptal eden taife vardır.bunların hepsi sapıktır.ehli sünnet ibn kesirinde tefsiru kuranil aziminde naklettiği gibi bu tür ayetlere olduğu gibi bila teşbih vela te'vil kabul eder.olay bukadar bu basittir leyse kemislihi şeyhe onun benzeri hiçbir şey yoktur fazla konuşmayada gerek yoktur sanırım inteha
 
M Çevrimdışı

mücahid 81

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Manası bilnmiyorda neden zatıyla semaya iniyor?Bu hulul değilmidir? Hulul inancı çağrıştaracak bir nakilde manasını allaha havale etsek...Hem şu soruya kıvırmadan cevap verin.Nereye dönseniz Allah'ın vechi oradadır.ayetinde temsil,tekyif,tevil etmeden söyle bakalım...Haydi bekliyorum....Muğalata gereksiz konuşma ve tevil olmadan 2 satırla ........Vaktimiz değerli...
 
boran el muvahhid Çevrimdışı

boran el muvahhid

Üye
İslam-TR Üyesi
Manası bilnmiyorda neden zatıyla semaya iniyor?Bu hulul değilmidir? Hulul inancı çağrıştaracak bir nakilde manasını allaha havale etsek...

subhanAllah.hulul inancı çağrıştıracak şekilde anlamak isteyince ele ne geçecek merak ettim.
illa zat ve sıfatların sonu konuşulan dildeki kelimelerin tam karşılığı mı olmaktır??
ALLAHU ALEM Allah Teala bu dengeyi kurdu ki bu konu üzerinde şeytanın dürttüğü kimseler yoruma gitsin böylece insanlara bir imtihan vesilesi olsun
birbirinizi günaha zorlamayın derim bu konu üzerinde tartışarak
o kadar alimin sözünü getiriyorsunuz o halde şu sözü de bilirsiniz:

ALLAH IN SIFATLARINA DAİR RİVAYETLERİ OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK İMANDANDIR;BU KONU ÜZERİNDE KONUŞMAK İSE BİD'ATTIR.
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Manası bilnmiyorda neden zatıyla semaya iniyor?Bu hulul değilmidir?

Biz naslarda geldiği gibi diyoruz Allah gece'nin üçte biri kaldığı zaman dünya semasına iner ......bunun dışında da bir şey söylemiyoruz .....

Nereye dönseniz Allah'ın vechi oradadır.

Bu sıfat ayetlerinden değildir bunun iniş sebebine bakarsan bu kıble hakkında'dır.

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: (Allah’ım) Senden yüzüne bakma lezzetini ve seninle buluşma şevkini bana lutfetmeni diliyorum (Ahmed (5/191) Taberani Mu’cemu’l-Kebir (4803/4932)

Bu ise sıfat hadislerinden'dir Burada Allah azze ve celle'nin yüz sıfatının İspatı vardır...
 
M Çevrimdışı

mücahid 81

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Birisi çıkarda ''Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.'' ayetini senin gibi naslarda geldiği gibi anlar ise ne yapıcan ahmak!!! İlmiyle diye tevilleri nakledicen dimi??? İşine geldiğini tevil et öylemi?

''Maymun gözü kapalı bilgisayar kullanıyor'' de inanınayım..Amma ''ben naslarda geldiği gibi anlıyorum'' dersen güldürme beni....
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt