Çözüldü Muhammed Zahid El- Kevseri Hakkında İddiaların Doğruluğu?

K Çevrimdışı

Karadenizli

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum,

IKhwan benim bazi sorumlarim olacakti InshaAllah.

1: Kevseri nin , basta Imam Ahmed olmak uzere Yahya b Main ve Ishak b. Rahuye gibi pek cok Ehli Sunnet alimini Hasevilikle itham ettigi dogrumudur?

2: Kevseri 'nin Ehli sunnet imamlarini putçuluk , putçular , putperestler , kökleri putperestlere uzanan Haseviler , tecsim ve putçuluk hastaligina yakalanmis hastalar gibi assagalayici lakaplarla itham ettigi dogrumudur ?

Son soru da: Kevserinin uzerinde bulundugu akide hakkinda neler söyleyebilirsiniz ?

Allah Razi Olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah ;

HAŞVİYYE , Haşeviyye

Dinî konularda akıl yürütmeyi reddeden, nasların zahirine bağlı kalmak suretiyle teşbih ve tecsîme kadar varan telakkileri benimseyenlere verilen addır
Sözlükte "yastık ve benzeri eşyanın içini dolduran nesne; lüzumsuz ve gereksiz söz" anlamlarına gelen haşv kelimesine nisbet ekinin ilâvesiyle oluşturulan haşviyye, genellikle birtakım mânâsız dinî telakkilere sahib bilgisiz kimseler için kullanılır.
Farklı görüşler bulunmakla birlikte haşviyye daha çok, "dinî konularda akıl yürütmeyi reddedip sadece nakle itibar eden ve özellikle ulûhiyyet meselelerinde naslar arasında bağlantı kuramayarak teşbih ve tecsîme kadar varan telakkileri benimseyen kimseler" şeklinde tarif edilmiştir.

Haşviyye tabirinin ortaya çıkışı II. (Vlll.) yüzyılın başlarına kadar uzanır. Câhiz, Ömer b. Abdulazîz'in haşiv kelimesini "avam" anlamında kullandığını nakleder (Nefyu't-teşbîh, I, 283).
Bu tabirin ortaya çıkışını. Hasan-ı Basrî'nin, birtakım saçma ve lüzumsuz konuşmalarla kendisini usandıran bazı kimselerin meclisinin dışına (hâşâ) atılmasını emretmesi olayı ile irtibatlandıranlar da vardır. Bu görüşü benimseyenlere göre haşviyye, hâşâ kelimesine nisbetle haşeviyye şeklinde okunmalıdır (Tehânevî, 1, 397).

İbn Teymiyye'ye göre haşviyye tabirini ilk defa, Abdullah b. Ömer'in "haşvî" olduğunu iddia eden Amr b. Ubeyd (ö. 144/761) kullanmıştır (Minhâcû's-sunne, II, 520-521). Dırâr b. Amr'ın (ö. 200/815 (?|) Kitâbu'r-Rad' ale'r-Râfiza ve'l-haşviyye adlı bir eser yazması (İbnu'n-Nedîm, sf: 215; Ess,/s/.,XLlV|1968], sf: 18) bu kelimenin hicrî II. yüzyılda ortaya çıktığını göstermektedir. Câhiz, İbn Şâzân en-Nîsâbûrî, İbn Kuteybe ve Nâşî el-Ekber gibi erken devir âlimlerinin eserlerinde haşviyyeden söz etmeleri de bu hususu doğrulamaktadır (er-Red Cale'n-Naşârâ, 111, 351; el-îzâh, sf: 36, 42; el-İhtilâf fı't-lafz, s. 69-70; Mesâ'ul'i-imâme, sf: 19-21).
Daha çok Kur'an ve Sünnet'e dayalı olan yaygın ulûhiyyet anlayışına aykırı çeşitli inanç ve telakkileri benimseyenler hakkında kullanılan haşviyye tabiri, tarihî süreç içinde "Allah'a sıfat nisbet etmekte aşırılığa düşenler, bu konuyla ilgili dinî metinleri teşbih ve tecsîm anlayışıyla yorumlayanlar" şeklinde bir anlam kazanmıştır. Kullanıldığı döneme ve çevreye, ayrıca yöneltildiği ve yerilmesi amaçlanan karşıt gruba göre kendisine yüklenen bazı subjektif değerlendirmeler sebebiyle bu tabir tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu sebeble haşviyye olarak nitelenen bir grubun kimliğini her zaman tam anlamıyla belirleyip tanımlamak oldukça güçtür.

Bununla birlikte Haşviyye'nin Temel Görüşleri ve temsilcilerine dair kaynaklarda yer alan farklı bilgiler şöylece özetlenebilir:

1. Genellikle haşviyyenin temel görüşünün, başta Allah'ın varlığı ve sıfatlan olmak üzere bütün dinî konularda nasların zahirî manalarına bağlı kalıp akıl yürütmeyi kesinlikle terketmek, itikadî, amelî ve ahlâkî konularda Peygamber'e atfedilen bütün rivayetleri kabul etmekten ibaret olduğu kaydedilir. Buna göre, naslarda yer alan bilgileri hiçbir yoruma tâbi tutmadan benimseyip uygulamak ve aklî ilkeler ışığında herhangi bir ayırıma gitmeden bütün rivayetleri dikkate almak gerekir. Bu durumda naslarda Allah'a nisbet edilen yüz, göz, el, ayak gibi organları aynen kabul etmenin ve O'nu cismanî bir varlık olarak düşünmenin bir sakıncası yoktur. Söz konusu görüşleri temsil edenlerin, Ahmed b. Hanbel'e uyduklarını iddia ederek kendilerini "ashâbu'l-hadîs" veya "efıl-i hadîs" olarak adlandıran bir kısım Selefiyye, Şîa'ya mensub bazı fırkalarla Muşebbihe ve Mucessime'den oluştuğu kaydedilir.

Haşviyyeyi bu şekilde açıklayanlar arasında Ebu'l-Muîn en-Nesefî, Nûreddin es-Sâbûnî, M. Zâhid Kevserî, İbn Ruşd, İbn Asâkir, Subkî, İbn Şâzân en-Nîsâbûrî, Nevbahtî, İbnu'l-Mutahhar el-Hillî gibi değişik ekollere mensub pek çok âlim bulunmaktadır. Naslarda Allah'a nisbet edilen ve ilk bakışta teşbih izlenimi uyandıran haberi sıfatların uygun mânalarla te'vil edilmesi gerektiğini savunan Ehl-i sünnet kelâmcıları da haşviyyeyi, teşbih ve tecsîmi meşrulaştırma gayesiyle kendi yanlış telakkilerini Selef görüşü olarak takdim eden bir grup olarak nitelemiştir. Nitekim Gazzâli'nin İlcâmu'l avâm'ın, Fahreddin er-Râzînin Esâsu't-takdîs'inin bu endişe ile kaleme aldığı bilinmektedir (D.A, XI, 358; a.e., XIII. 508).

2. Başka bir görüşe göre haşviyye "ilâhî sıfatları isbat edib Kur'an'ın ezelî olduğunu savunanlar, kullara ait fiillerin Allah tarafından yaratıldığına inananlar ve âhâd hadislere dayanarak itikadı konularda hüküm verenler" şeklinde tanımlanabilir. Câhiz, Ebu'l-Huseyin el-Hayyât, Kâdî Abdulcebbâr gibi Mûtezile âlimleri ashâbu'1-hadîsin yanı sıra, bu grublara mensub kelâmcıların yani Ehl-i sünnet kelâmcılarının da haşviyyeyi temsil ettiği görüşündedir. (Câhiz, R halki'l-Kur'ân, III, 289; Hayyât, s. 59, 96; Kâdî Abdulcebbâr, Muteşâbi-hü't-Kur'ân.s. 231, 273, 454; krş. İbn Teymiyye, Minhâcu's-sunne, II, 521).

3. İbn Teymiyye'ye göre Haşviyye, belli bir görüşü ve temsilcileri bulunan bir itikadî zumreyi ifade etmekten çok karalama veya küçümseme amacıyla "avam ve cahiller" mânasında kullanılmıştır (İbn Teymiyye, Minhâcu's-sunne, II, 520-521).

4. Genellikle Şiî âlimleri Haşviyyeyi, "Peygamber'in kendi yerine geçecek olan bir halife tayin etmediğini iddia edenlerin düşüncelerini benimseyenler, Muâviye b. Ebû Sufyân'ın bayrağı altında toplanıp onun yönetimini tasvib edenler" şeklinde tanımlarlar (Nâşîel-Ekber, sf: 19; Nevbahtî, sf: 7; Ali Sami en-Neşşâr, 1, 287).

Haşviyyenin tanımı ve esas fikirleri hakkında ileri sürülen bu farklı görüşlerden birincisinin daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Zira bu yaklaşım, haşv kelimesinin sözlük ve terim anlamlarına daha uygun bir açıklama getirmektedir. Nitekim Câhiz'in, haşviyye ile bu grubun kelâmcılar arasında bir ayırım yapmak suretiyle haşviyyenin rivayetlere dayanarak akıl yürütmeyi haram saydığını belirtmesi (Fî halki'l-Kur'ân, İM, 289; a.mlf., Kitâbu't-Kıyân, II, 154), ayrıca Ehl-i sünnet kelâmcılarının da haşviyyeyi kendileri dışında bir zumre olarak görüp tenkide tâbi tutmaları, haşviyyenin, sahih olup olmadığına bakmadan Peygamber'e atfedilen bütün rivayetleri hadis olarak kabul eden ve bu rivayetlerin zahirinden hareketle dinî bir anlayış benimseyen bir kısım ehl-i hadîs ile, teşbih ve tecsîm inancını savunan gruplardan teşekkul ettiğini gösterir mahiyettedir. Bu sebeble İsrâiliyat'a veya diğer din ve kültürlere dayanan pek çok asılsız rivayetin Haşviyye anlayışının kaynakları arasında önemli bir yer tuttuğu kabul edilmektedir.


Kevseri, ibni Huzeyme'nin, "et-Tevhid" adlı kitabına dil uzatır. Kevseri, bu kitabın, tevhid kitabı değil, bilakis şirk-Allah'a ortak koşmanın kitabı olduğunu söyler. Bu kitabda yazılanların, putçuluğun görüşleri olduğunu söyler. (Makalat, Sf: 330) Kevseri; Sahîh sahibinden başka birisi olan bu İbnu Huzeyme’nin büyük bir fakih ve muhaddis olmakla beraber sahasının dışına çıkıp konuştuğunu ve battığını söylemiştir. (El-Esmâ ve’s-Sıfât Tâ’lîk’i: 340-341)



*****

1) أنس بن مالك - رضي الله عنه - Enes bin Malik (radıyallahu anhu)
فقد قال في نكته لما ذكر تحديث أنس للحجاج بحديث العرنيين عائباً عليه: (فلو كان متحفظاً بقوة يقظته لما ساعد ذلك الظالم بما يتخذه حجة في الظلم البالغ، ولذا يجعل أبو حنيفة انفراد مثله في مثل ذلك الحدث الجلل موضع وقفة)
(Kevseri) Nüket adlı eserinde Enes’in Haccac’dan Uryaniyyin hadisini aktarması sırasında Enes’i ayıplayarak şöyle dedi;
“Eğer kendisi uyanık olmanın vermiş olduğu güçle (olayı) aklında tutsaydı, böylesine apaçık bir zorbalık hususunda (Haccac gibi) bir zalim bu hadisi kendisine huccet kılmazdı. Bu yüzdendir ki, Ebu Hanife bu konusu geçen haberlerin tek bir tarikle rivayet edilmesini bunun gibi önemli bir konunun mevzisinde konumlandırıyordu.”

وقال عن الإمام مالك: "إنه مجرم، والمجرم لا يُقلد في إجرامه، وإنه كاد الدين بأمور"، فقال في (ص116) من "تأنيبه" (2) عقب إسناد الخطيب من وجوه عن مالك أنه قال: "إن أبا حنيفة كاد الدين" ما نصه:

İmam Malik hususunda dediği şey de şudur; “Kendisinin mucrimin tekidir. Mucrim bir kimse suçuna da iştirak edilmez.”
Kevseri , Mâlik hakkındaki bu sözünü Te’nib adlı eserinin Sf: 106 da, İmam Malik’in Ebu Hanife hakkında söylediği; “Ebu Hanife az daha dini yıkıyordu” rivayetinin senetlerini Hatib sıralarken söylemiştir.

وطعنَ في نسبِ الإمام الشافعيِّ المتفقِ عليه، وجعله من الموَالي لا من قريش، وقال: إنَّه جاهلٌ بالعربية وبالحديث، ضعيفٌ فيه، جاهلٌ بأحكام الفقه، وإنَّه خالف َ الإجماعَ في أربعِ مئة مسألة، وابتدع رد الاحتجاج بالمرسل، وإنَّه لذلك يصح أن يقول فيه المُنتقدُ ما شاء، وإنَّه ليس بأوثق رواةِ الموطأ عن مالك ....

Kevseri denen meşhur şahıs İmam Şafiinin nesebine de dil uzatmıştır ve kendisini Kurayş'ten olmadığını bilakis mevali olduğunu ileri sürmüştür. Halbuki İmam Şafii'nin nesebi nereye varır bunu herkes ittifaken bilir. Kendisi İmam hakkında şöyle demiştir;
“Arabca ve hadis hususunda cahildi ve pekte zayıftı. Ayriyeten fıkhın ahkamını da bilmezdi. Kendisi 400 meselede icmayı delmiştir. Mursel hadisi kabul etmemek ilk defa kendisinden sadır olmuştur. Bu yüzdendir ki kendisini dilediği gibi eleştirmek mubahtır. Muvattayı yazan Malik'ten sonra kendisi en güvenilir ravi de değildi".

قال الكوثريُّ في" إحقاق الحق-ص6":-
((بل الشافعي أيضاً ليس بقُرشي في بعض الروايات عند مسعود بن شيبة وغيرِه))

Kevseri İhkaku’l-Hak adlı eserinin altıncı sayfasında şöyle dedi; “Mesud bin Şeybe ve sair kimselerin bazı rivayetlerine göre Şafii Kurayş'li değildi.
وقال في كلامه على وجود قولين للإمام الشافعي –رضي الله عنه -

وقال في "التأنيب-ص
23":-
((ومن تكافأت ِ الأدلة ُ في نظره، وقال قولين يكون له قولٌ، وحقٌ له أن يسكتَ لاعترافه بجهل الحكم، فضلاً عن أن يفتخر بذلك)).
Tenib adlı eserinin 23. Sahifesinde de şöyle dedi;
Kimin nazarında deliller birbirine ayırt edilemeyecek düzeyde denk düşerse ve bu iki kavilde kendisinin nezdinde birdir derse, derim ki; Hükmün cahili olduğunu itiraf etmesine binaen bununla övünmesindense susması hak olurdu.


وقال في التأنيب – ص
28":-
((ومخالفةُ الآثار ملازمةٌ لمن يرد المراسيل المعمول بها، وهي شطر السنة، ورد المراسيل بدعة حدثت بعد المئتين –يعني ابتدعها الشافعيُّ -، كما نقله ابنُ عبد البر في المهيد عن ابن جرير، ومثله في أصول الباجي.
Yine Tenib adlı eserinin 28. Sahifesinde şöyle dedi;
Kendisiyle amel olunan mursel hadisleri red eden kimseye esere muhalefet etmek lazım gelir ki o sünnetin bir kıyısıdır. - İmam Şafii'yi kastederek- Mursel hadisleri red etmek hicri ikiyüz yıllarından sonra peyda olan bir bidattir. İbn Abdilberr Temhid adlı eserinde İbn Cerir'den bunu nakletmiş ve Baci dahi Usulunde zikretmiştir."


وقد نص ابن جرير على أن الشافعي خالف الإجماع في أربع مئة مسألةٍ، كما في الإحكام لابن حزم)).
İbn Ceririn dediğine göre, İbn Hazmın İhkamında olduğu gibi, Şafii icmayı dört yüz konuda delmiştir.

وقال في " التأنيب –ص
27":-
((وابن فارس هو الإمام المشهور في اللغة، وهو الذي قال عنه الميداني: إنه شرع يصلح ألفاظ الشافعي، فسئل عن ذلك فقال: هذا إصلاحُ الفاسد، فلما كثُر عليه أنفَ من مذهبه، وانتقل إلى مذهب مالك، فقيل له: هلَّا انتقلت إلى مذهب أبي حنيفة، قال: خفتُ أن يقال، إنما انتقل إليه طمعاً في الدنيا أو المناصب،. كما في "التعليم" لمسعود لبن شيبة))
Tenib adlı eserin 27. Sayfasında da şöyle demiştir;
İbn Faris luğat ilminde meşhur bir imamdı. Meydani de onun hakkında şöyle demiştir; İbn Faris Şafii'nin lafızlarını düzenlemek hususunda adeta bir icad ortaya koymuştur. Kendisine bu yaptığı sorulduğunda cevaben dedi ki; Bu yaptığım fesadın ıslahından ibarettir. Bu meselede kendisini darlayanların sayısı artınca Malik'in mezhebinin mukallidi oldu. Kendisine niçin Hanefi olmadın diye sorulunca dedi ki; Dünya ve makamları için bunu yaptı demelerinden korktum. Mesud ibn Şeyben'in eserinde geçer."


الموافق ابن قدامة: فيكون اعترف في أول خطوة أن الحق بيد المعتزلة وهو لا يشعر فإذا كان حال الموقف هكذا فماذا يكون الحال من دونه؟ نسأل الله الصون.(المقالات ص75-85).
Muvafık İbn Kudame hakkında der ki; Daha ilk adımda Hak mutezilenin yanındadır demesiyle şuursuzca itirafını ortaya koymuş oldu. Durum bundan ibaretken kendisinden başka kimselerden kim bilir neler duyarız Allah bilir? Allah bizi korusun...

-ابن قتيبة: وقد هفا ابن قتيبة هفوة باردة في كتابه"الإختلاط في اللفظ" في تفلسفه بشأن اللفظ المسموع فرددنا عليه رداً واضحاً مكشوفاً.(المقالات ص60)
İbn Kuteybe hakkında da şöyle der; İbn Kuteybe adeta el-İhtilat fi’l-Lafz adlı eserinde duyulabilir lafızlarıyla felsefeye bodoslama daldı. Bizde Ona onun inancını ortaya koyarak apaçık bir reddiye yaptık.

-الاصطخري ومن بعده عبد القادر بدران: وقد كذب من عزا أحمد بن حنبل أنه قال:"وكلم الله موسى تكليماً" من فيهِ وناوله التوراة من يده إلى يده. كما نقله عبد القادر بدران المسكين في كتابه "المدخل إلى مذهب الإمام أحمد بن حنبل" رواية بطريق الاصطخري. (المقالات ص 60/61.
Istırahi ve kendisinden sonra gelen Abdulkadir Bedran hakkında; Ahmed bin Hanbel'e; “Allah Musa ile hakikaten konuştu” ve “Allah'ın eliyle tevratı onun eline koymuştur” gibi sözleri nisbet ederek yalancılık yapmıştır. Miskin Abdulkadir Bedran, el-Medhal ila mezhebi’l-İmam Ahmed bin Hanbel adlı kitabında Istırahi tarikiyle bu rivayeti nakletmiştir.

-الشوكاني: بل عدو الأئمة والأمة حقاً: هو من يسبح بحمد الشوكاني الذي يجاهر في تفسيره بإكفار أتباع هؤلاء الأئمة القادة. وقد قال بلديه عنه: المطلع على دخائله العلامة ابن حريوة الشهيد-بمؤامرة منه-في الغطمطم الزخار: "أنه يهودي مندسّ بين المسلمين لإفساد دينهم" وليس ذلك ببعيد".(المقالات ص368)
Şevkani hakkında da şöyle demiştir; Kendisi hakikaten ummetin ve imamların düşmanıydı. Kendisi tefsirinde önder makamındaki imamların takibcilerini tekfir ederdi. Yine demiştir ki; Allame İbn Harive onun içyüzünü ortaya koyarak Gatmatamuzzihar adlı eserinde Şevkani'nin müslümanların dinini ifsad için müslümanların arasını karalayan bir Yahudi'ydi. Ki bu tesbiti de gayet yerindedir.

-ابن عدي: وكان ابن عدي على بعده عن الفقه النظر والعلوم طويل اللسان في أبي حنيفة وأصحابه.(الحاشية على تأنيب الخطيب)
İbn Adiyy hakkında; İbn Adiyy fıkıh, nazar ve ilimden uzak olmasıyla beraber Ebu Hanife ve ashabına dil uzatmaktan da çekinmezdi.

-الساجي: واما الساجي فهو أبو يحي زكريا بن يحي الساجي البصري صاحب كتاب"العلل" وشيخ المتعصبين. كان وقاعاً ينفرد بمناكير عن مجاهيل وتجد في تاريخ بغداد نماذج من افتراءاته عن مجاهيل بأمور منكرة. ونضال الذهبي عنه من تجاهل العارف.(التأنيب ص82).
Saci hakkında; Kendisi Ebu Yahya Zekeriyya bin Yahya es-Sacidir. Basra'lıdır. Kendisinin yazdığı “İlel” adlı kitabı mevcuttur. Taassub ehlinin şeyhidir. Hakeza kendisi mechul kimselerden nakledilen munker rivayetlerle tek kalmıştır. Tarihu Bağdad adlı eserde munker yollarla aktarılan mechul kimselerden rivayet edilen iftiralara dair birkaç örnek görebilirsiniz. Zehebi'nin onu savunması da bilir kişinin görmezlikten gelmesinden ibarettir.

-العقلي: هو تلميذ العقلي (ابن الدخيل) العقلي هو أبو جعفر محمد بن عمرو-نسخة فريدة من كتابه" الضعفاء في الظاهرية"- يرحل اليهم لولا خبث لسانه(التأنيب ص94) الحاشية.
Akili hakkında; Kendisi Ebu Dehilin öğrencisidir. Ebu Cafer Muhammed bin Amr olarak isimlendirilir. Ed-Duafa ez-Zahiriyye adlı tek nushası da vardır ki bunda o alimleri destekler mahiyettedir. Yalnız pis dilini de unutmamak lazım..

-المباركفوري: قال الكوثري: يبدي أنه حنفي ثم تحمل على كثير من مسائل المذهب بمعول جهل. وهذه خطة بعض الهنود من لا يجدون جرأة كافية على الظهور بمظهر أنهم لا مذهبيون-راجع شرحه في الأشعار ثم راجعها في شرح المصابيح لتعلم مبلغ تهوره. فهو جاهل أحمق متهور مجترئ أخرق يحتج به كثير من الحمقى من أهل البلد(التأنيب ص46)
Mubârakfuri hakkında; Görünen o ki kendisi hanefiydi. Sonra mezhebin birçok meselesini cahilane bir itimatla taşımaya kalktı. Bu da aşikare La-mezhebiyye görüşüne sahib olup meydana çıkmaya cesaret bulamayan Hind'lilerin planıyla örtüşmekteydi. Bu nu görebilmek adına Eşar adlı eserin şerhine ve Mesabih şerhibe bakmak yeterlidir. Kendisi cahil, ahmak, şaşkın, şapşal ve cüretkar bir kimseydi. Nice ahmaklar kendisini örnek alır

- البخاري: ومن الغريب أن بعض من يعدونه من أمراء المؤمنين في الحديث يتبجح قائلاً أني لم أخرج في كتابي عمن لا يرى أن الأيمان قول وعمل يزيد أو ينقص مع أنه أخرج عن غلاة الخوارج.(التأنيب ص76)
Buhari hakkında; Ne kadar şaşılası ki, Buhariyi hadis konusunda müminlerin emiri sayan bazı kimseler Buhari'nin; Ben, imanın söz ve eylem olup artıp azaldığını reddedenlerin hiçbir hadisini kitabıma almadım sözüyle övünürler. Ne varki Buhari haricilerin aşırılarından bile hadis almıştır.

وقد استوفى الكلام على ذلك أبو الحسن السبكي في كتابه "الإعتبار ببقاء الجنة والنار" وقد ألفه للرد على ابن تيمية حيث يقول بفناء النار بعد دخول أهلها فيها تابعه على ذلك صاحبه ابن القيم.ص109
Ebul Hasen es-Subkinin el-İtibar bi-bekail cenneti vennar kitabında kelamını bu noktaya dayandırdı ve bu eserini İbn Temiyye'nin fenai nar görüşünü red etmek için telif etmiştir. Fenai nar görüşüne öğrencisi İbn Kayyımda katılmıştır.

-ابن حبان: سماه الكوثري فيلسوف أهل الجرح التعديل.(التأنيب ص 132)
İbn Hibban Hakkında Kevseri kendisini Xer ve Tadil ehlinin feylesofu ilan etmiştir.

وزفر معروف بالحفظ والإتقان عند أهل العلم حتى إن مثل ابن حبان على انحرافه يعترف له بذلك في كتابه الثقات له (التأنيب ص 316)
Zufer ise ilim ehli yanında hafızasıyla ve yeterliliğiyle tanınan bir kimsedir. Ta ki İbn Hibban Sikat kitabında Zufer'in sapmasını örneklendirip bunu kendi adına itiraf etmesine kadar...

-الذهبي- الدارمي: وثناء ابن السبكي على الدارمي المجسم ناشئ من تقليد الذهبي ونحوه من الحشوية.ص318
Zehebi ve Darimi hakkında; İbn Subkinin mucessim Darimi'yi övmesi Haşevi'lerden Zehebi ve diğerlerini taklid etmesinden ötürüdür.

وقد نقلنا في أواخر تكملة الرد على نونية ابن القيم" مبلغ قسوة ابن السبكي على شيخه في باب التجسيم مع أن الذهبي يسعى جهده في الإبتعاد عن النطق بما لم يرد في الكتاب والسنة في باب الصفات وان كان غالطاً في فهم ما ورد وهو أهون بكثير من الدرامي صاحب النقص.(المقالات ص 318/319)
İbn Kayyım'ın Nuniyye eserine yaptığımız reddiyenin tekmilesinin sonunda tecsim babında İbn Subki'nin şeyhine karşı olağan tutumu bellidir ve bununla beraber Zehebi'nin Kitab ve sünnette varid olmayan sıfatlar hususunda konuşmaktan olabildiğince kaçınması anlayışının hatalı olduğunu gösterir. Her ne var ki birçok açıdan Zehebi'nin bu konudaki tutumu Nakıs Darimi'nin menhecinden daha ehvendir.
-الحاكم: وأما صنيع الحاكم في مستدركه ...فإستدراك الموقوف وعده على شرط مسلم تخريف... وتخليط الحاكم مشروح في لسان الميزان.(المقالات ص 344)
Hakim hakkında; Hakim'in Mustedrak'inde güttüğü yöntem mevkuf haberleri istidraki ve bunu Muslim şartına göre makbul sayması hurafevari bir tutumdur. Hakimin bu kafa karışıklığı Lisanul mizan adlı eserinde ele alınmıştır.

الدارمي-عبد الله بن أحمد- ابن خزيمة: ولا أعتقد أن عاقلاً يطلع على الكتب الثلاثة وعلى ما فيها من المخازي. المشروحة في مقالاتنا السابقة دون أن ينبذهم نبذاً بمرة واحدة،يعني بالكتب الثلاثة- النقص الدارمي- والسنة لعبد الله بن أحمد- والتوحيد لابن خزيمة.ص346
Darimi, Abdullah bin Ahmed ve İbn Huzeyme hakkında; Bir akıllı bu kimselerin üç kitabı ve içindeki makalelerimizde açıkladığımız rezilliklerini incelese tek seferde resti çeker ve bunlardan teberri eder.

كتاب يسمى كتاب السنة وهو كتاب الزيغ.ص
355
وعبد الله بن أحمد هذا قد ورث من أبيه مكانته في قلوب الرواة إلا أنه لم يتمكن من المضي على سيرة أبيه في عدم التدخل فيما لا يعنيه حتى ألف هذا الكتاب تحت ضغط تيار الحشوية بعد وفاة والده وأدخل فيه بكل أسف ما ينافي دين الله وينافي الإيمان بالله من وصف الله بما لا يجوز فضل به أصحابه.ص 355
Abdullah bin Ahmed ravilerin kalblerinde babasının konumuna varis oldu ancak babası gibi kendisini ilgilendirmeyen meselelere dahil olmamaktansa kendini kaptırdı ve haşevi akımına kapılıp babasının vefatından sonra meşhur eserini telif etti ve bu kitabına Allahın dinine ve Allahı vasıflamak hususunda Allaha imana muhalif bir çok şeyi kattı.

ولا أظن بمسلم نشأ نشأة إسلامية أن يميل إلى تصديق مثل تلك الأساطير الوثنية. ص
361
Hiç sanmam ki bir müslüman, müslümanca doğup büyüsünde bu putperestliğe dayanan hurafeleri tasdik etmeye meyletsin.

وقال عن "إمام الأئمة ابن خزيمة": ولهذين الكتابَيْن -(أي: كتاب "النقض" وكتاب "السنَّة")- ثالثٌ في مجلَّدٍ ضخمٍ يُسمِّيه مؤلفُه ابن خزيمة "كتاب التوحيد" وهو عند محقِّقـي هلِ العلم كتاب الشرك! وذلك لِما حواه من الآراء الوثنية!!... أ.ه‍.(المقالات ص 361)
İmamların imamı İbn Huzeyme ve Nakd ile Sünnet adlı kitabları için dedi ki; üçüncü koca ciltte müellifi bu ba Kitabu't Tevhid adını vermiştir ama Muhakkik ehli ilim nezdinde bu kitabu'ş Şirkten başka bir şey değildir. Çünkü kitabın içeriği putperestlikten ibarettir.

وقال عن "الإمام عبد الله بن الإمام أحمد " رحمهما الله: والآن نتحدث عن كتاب "السنَّة" هذا - (وهو لعبد الله بن أحمد في "العقيدة") - تحذيراً للمسلمين عمّا فيه مِن صنوفِ الزيغ، لاحتمالِ انخداع بعضِ أُناسٍ مِن العامَّةِ بسمعة والِدِ المؤلِّف ، مع أنَّ الكفرَ كفرٌ كائناً مَن كان الناطق به. أ.ه‍ ‍(ص403)
İmam Ahmedin oğlu Abdullah hakkında demiştir ki -Allah ikisine de merhamet etsin- şimdi Abdullah bin Ahmed'in akide alanında yazdığı Sunne adlı eseri müslümanları içindeki dalâletten sakındırmak için bahsediyoruz ki Belki avamdan bir grup insan bu şahsın babasından miras kalan şöhretine aldanırlar diye... Halbuki küfür kimin ağzından çıkarsa çıksın küfürdür.

قال الكوثري عن "الإمام الدارمي" رحمه الله: فيا تُرى هل يوجدُ في البسيطة من يَكْفُر هذا الكفرَ الأخرقَ سوى صاحبِ "النقض" -(أي: كتاب نَقْضِ الدارمي على بِشْرِ المرِّيسي إمام الضلالة)- ومتابعيه! . أ.ه‍ ‍ (ص356)
Kevseri, İmam Darimi -rahimehullah- hakkında dedi ki; Ey insanlar yeryüzünde Nakz sahibinden ve takibcilerinden başka böyle bir küfrü işleyecek kimse var mıdır kendisinden başka?

-ابن كثير-الكثبي-ابن عبد الهادي: وأما أمثال ابن كثير والصلاح بن شاكر الكثبي والشمس بن عبد الهادي من الذين اتصلوا به(يعني ابن تيمية)وهم شباب حتى افتتنوا به وعزروا على ذلك فلا يوثق بهم في ترجمة الرجل.ص 375
İbn Kesir, Kesebi ve ibn Abdilhadi hakkında; Bu tarz kimseler yani İbn Teymiyye ile irtibat halinde bulunanlar şeyhleriyle mubtela olmuş birtakım gençlerdir ve bu yüzden kendileri bu hususta mazurdur. Kendilerine rical tercemelerinde güvenilmez.

ولكن الرازي هذا ليس حاله كما يريد أن يصوره الشمس بن عبد الهادي حيث حشر قول جميع من تكلم فيه واهل كلام من أثنى عليه وهذا أحد الثلاثة الذين اتصلوا بإبن تميمة وهم شباب فانخدعوا به فزاغوا يذكر الجرح ويغفل التعديل في الأدلة التي تساق ضد شذوذ شيخه.ض423
Ama Razi'nin hali Şems bin Abdilhadi'nin tasavvuru gibi değildir. Zira onu öven kelam ehlinin ve kendisi hakkında konuşanların sözlerini ortaya koyuvermiştir. Bu İbn Abdilhadi diğer ikisi gibi İbn Teymiyye'ye gönülden bağlı ve kendisiyle aldanmış kimselerdir. Bu yüzden şeyhlerinin şaz görüşlerine zıt deliller hususunda cerh zikretmekten korkmuşlar ve tadil eylemeyide unutmuşlardır.

وقد جرى عمل الأمة على التوسل والزيارة إلى أن إبتدع إنكار ذلك الحراني فرد أهل العلو كيده في نحره ودامت فتنته عند جاهلي بلاياه وقد غلط الألوسي وإبنه المتصرف في تفسيره بعض غلط ترده عليها تلك الأدلة وكانا مضطربين في مسائل من عدوى جيرانهما وبعض شيوخها وليس هذا بموضع بسط لذكر ذلك.
( المقالات ص
428)
İbn Teymiyye'nin inkarcı tutumuna kadar üummet tevessülü ve kabir ziyaretlerini sürdürmüştür ve çıkardığı bu fitne cahillerin yanında varlığını sürdürmüştür. Alusi ve mutasarrıf oğlu tefsirinde bu hatayı benimsemiş ve bazı hatalarına deliller karşı koymuştur. Bu ikisi komşularının ve bazı şeyhlerinin düşmanca ortaya koyduğu meseleler içinde ızdıraba düşmüşlerdir ki bu meselenin yeri burası değildir.

-إبن أبي حاتم: لكن ابن أبي حاتم المسكين الذي يقال أنه كتب كاتب الشمال شيئاً عليه أفسده حرب بن اسماعيل السيرجاني في المعتقل حتى أصبح ينطوي على العداء لمتكلمي الحق ويقول: أن القول بأن نعطي القرآن مخلوق كفر ينقل قائله من الملة وقد ذكر في كتاب"الرد على الجهمية"ما يدل على ما أصيب به عقله.ص167
İbn Ebi Hatim hakkında; Miskin mi miskin bu İbn Ebi Hatim hakkında denir ki, kendisi aleyhine şimal katibi bir şeyler yazmış ve Harb bin İsmail es-Sircani dr kendisini hapiste ifsad etmişti ta ki, kelamcıların düşmanlarını hak görene kadar.. bunun neticesinde şöyle dedi; Kurana mahluk deme hakkında sözümüz bu görüşün küfür olması kişi dinden çıkarmasıdır. Er-Reddu Alel Cehmiyye adlı eserinde zikrettikleri ise onun akıl sağlığının ne derece kötü olduğuna delalet eder.

ولو كشفنا الستار عما ينطوي ابن أبي حاتم عليه من الإعتقاد الردئ الحامل له على عداد أهل الحق لطال بنا الكلام.(التأنيب ص168)
Eğer İbn Ebi Hatim'in benimsediği iğrenç itikad hususunda perdeyi aralasak ehli hakkın Ona yaptığı itirazları görürüz ki hepsini aktarsak söz uzar.

-الأزهري (اللغوي الشهير): وكان المسكين على براعته في العربية وصيته الطيب في مبدأ أمره ساءت سمعته وأصبح أداة صماء بأيدي الحشوية في آخر عمره ومن مروياته(رأيت ربي في صورة شاب أمرد جعد قطط...)تعالى الله عنه.ومن دافع عنه لا بد وأن يكون جاهلاً بحاله أو زائغاً نسأل الله السلامة ولو ثبت تلك الكلمة عنه لوجوب تعزيره على هذا السفه الذي يأبى السوقة أن يفوهوا بمثله.(التأنيب ص189).
Ezheri (Meşhur dilci) hakkında; Dil bilimi ve tıb ilmi hususunda otorite olmasına rağmen kendisi bir miskindi. Daha işin başında duymaması gerekenleri duymuş ve sağır Haşevi'lerin bir parçası haline gelmişti. Buna dair bazı rivayetleri şunlardır; (Rabb'imi tüysüz kıvırcık saçlı bir genç suretinde gördüm) Allah bu vasıftan munezzehtir! Kim ki bu şahsı mudafaa ediyorsa ya halini bilmiyordur yada sapmıştır. Allah selamet versin. Eğer bu kelime kendisinden sabitse bu sefaheti üzerine halkın ictinab ettiği bu sözden dolayı kendisinin tazir edilmesi icab eder.

-أبو بكر المروذي: وأبو بكر بن الحجاج المروذي هو صاحب الدعوة إلى أن المراد بالمقام المحمود هو اقعاد الرسول صلى الله عليه وسلم على العرش في جنبه تعالى،تعالى الله عما يقول المجسمة علواً كبيراً وفتنة صاحبه البربهاري حول هذه الإسطورة معروفة في كتب التاريخ.(التأنيب ص205)
Ebu Bekr Mervezi hakkında; ve Ebu Bekr bin Haccac el-Mervezi, Makamı Mahmud'dan kastın Allah'ın peygamberini arşın yanına beraber oturtacağını söyleyip bu görüşü yayan bir kimsedir. Mucessimenin bu dediğin Allah pek yüce ve uzaktır. Arkadaşı Berbehari'nin bu fitnesi olan zırvaları da tarih kitablarında mevcuddur.

-أحمد بن حنبل: وليس بقليل من لم يرضى تدوين أقوال أحمد في عداد أقوال الفقهاء بإعتبار أنه محدث غير فقيه وأنى لغير الفقيه ابداء رأي متزن في فقه الفقهاء؟(التأنيب ص206).
Ahmed bin Hanbel hakkında; Ahmed'in sözlerinin fukahanın sözlerine katılıp tedvin edilmesine karşı gelip o muhaddistir fakih değil diyenlerin sayısıda az değildir. Fakih olmayan bir kimsenin görüşlerinin fukahanın fıkhına idrac edilmesi de ne demek oluyor?

-وعثمان بن أبي شيبة: والظاهر أن ابن أبي شيبة شيخه هو محمد بن عثمان المجسم الكذاب.(التأنيب ص215)
Osman bin Ebi Şeybe hakkında; Görünen o ki İbn Ebi Şeybe'nin şeyhi yalancı mucessim Muhammed bin Osman'dır.

-ابن بطة العكبري: وهو ابن بطة صاحب الأمانة كان من اجلاء الحشوية له مقام عندهم إلا أنه لا يساوي فلساً.(التأنيب ص216)
İbn Batta Abkeri hakkında; İbn Batta emanet sahibi ve Haşevi'lerin önde gelenlerindendir ve makam sahibidir. Ancak ne var ki kendisi beş para etmez.

-الدارقطني: وهو الأعمى بين عور حيث ضل في المعتقد وتابع الهوى في الكلام على الأحاديث. (التأنيب ص244)
Darakutni hakkında; Öylesine kördür ki itikatta sapmıştır. Hevaya uyup hadisler üzerine söz söylemeye kalkmıştır.

-ابن حجر العسقلاني: وابن شيبة هذا جهله ابن حجر فيما جهل مع أنه معروف عند الحافظ عبد القادر القرشي.وابن دقماق المؤرخ.والتقي المقيزي،والبدر العيني،والشمس بن طولون الحافظ فنعد صنيع ابن حجر هذا من تجاهلاته المعروفة-لحاجة في النفس-وقانا الله من اتباع الهوى.(التأنيب ص7)
İbn Hacer el Askalani hakkında; İbn Hacer İbn Şeybe hususunda cehalete düşmüştür. Ne var ki kendisi Hafız Abdulkadir el-Kureşi ve İbn Dakmak nezdinde maruf bir kimsedir. Kendisi Makizi, Bedr ayni, Şems bin Tolunla buluşmuştur. İbn Hacer'in bu davranışı cehalete yatmasından başka bir şey de değildir. Allah bizi hevaya uymaktan korusun.

-الخطيب البغدادي: وفي تاريخه أنباء كاذبة وأحاديث باطلة جزماً فمن المجازفة البالغة حد الشناعة تدوين بعضهم رؤيا مؤداها:أن النبي صلى الله عليه وسلم حضر مجلس اقراء الخطيب لتاريخه. وهذه الطريقة تدجيل في ترويج ما فيه من الأباطيل المكشوفة.وراوي تلك الرؤيا من حملة رواة حال الخطيب مع الصبي الذي كان يتغزل فيه نعوذ بالله من الخذلان.وهذا القدر كاف في الإلمام بحال الخطيب في الأمانة والديانة.(التأنيب ص20).
Hatib Bağdadi hakkında; Tarih adlı eserinde yalan haberler ve batıl hadisler mevcuddur. İğrençlik derecesinde deliliklerinden biriside bazıların naklettiğine göre Peygamberin (s.a.v.), Hatib'in tarihinin okunduğu meclise gelmesiymiş.. Bu ise keşfolunmuş batıl şeylerin revaca koyulmasından ibaret bir gayrettir. Bu rüyanın raviside Hatibin kendisine sulandığı bir sabinin halini rivayet edenlerin ta hamiliydi. Hızlandan Allaha sığınırız. Bu anlattığımız da Hatibin dini ve emanetinin kıymetini ortaya koymada kafidir.

-الدارمي: وعثمان بن سعيد في السند فهو صاحب النقص مجسم مكشوف الأمر يعادي ائمة التتريه ويصرح بإثبات القيام والعقود والحركة والنقل والإستقرار المكاني والحد ونحوه ذلك له تعالى ومثله يكون جاهلاً بالله بعيداً إن أن تقبل روايته.(التأنيب ص 26)
Dârimi hakkında; Osman bin Said namıyla bilinir. Sind bölgesindendir. Nakd eserinin sahibidir. Hali ayan beyan ortada bir mucessimdir ve tenzih ehline düşmanlım ederdi. Açıkça belirtirdi ki, Allah kalkardı, otururdu, hareket ederdi, mekanına otururdu ve haddi vardı demekten çekinmezdi. Bu ve emsalin marifetullahtan nasibsizliği açıktır ve rivâyetide kabul edilmez.

-أبو نعيم الأصبهاني: لكن أبا نعيم يستبيح الإساءة بدل هذا الإحسان.ويذكر الخبر الكاذب.وهو يعلم أنه كذب ويعلم أيضاً ما يترتب على ذلك من اغترار جهلة أهل مذهبه بذكره الخبر المذكور وسعيهم في الفتنة سعي الموتور في الثأر .نسأل الله الصون. ومن المعروف أن عادة أبي نعيم سوق الأخبار الكاذبة بأسانيده بدون تنبيه على كذبها. وهو أيضاً ممن يسوق بإجازة فقط مع ما سمعه في سياق واحد ويقول في الإثنين حدثنا.وهذا تخليط فاحش.وليس جرح ابن منده فيه مما يتغاضى عنه بهوى الذهبي.(التأنيب ص28).
Ebu Nuaym el-İspahani hakkında; Kendisi bu ihsan karşısında kötülüğü mubah görürdü ve yalan haber aktarırdı ve kendisi de haberin olduğunu bilirdi. Hakeza mezhebinin mensuplarının iğvasıyla kendisine yalan haber nakletmekle mustehak olacak şeyleri de bilirdi. Bunların fitne ateşini yakması saf intikam duygusundan ibarettir. Allah bizi muhafaza eylesin. Bilinen bir alışkanlığı da yalan haberi senetleriyle aktarır ama bu haberin yalan olduğunu da belirtmez. Hakeza yine kendisi duyduğu bir haberi tek bir siyakta sadece bir icazetle sevk eder ve iki râviyi tek bir kişi gibi gösterirdi. Bu fahiş bir yanılmadır. İbn Munde'hin kendisi hakkında ki cerhi zehebibin heva neticesinde görmezden geldiği bir şeyde değildir.

-ابن القيم الجوزية: قال الكوثري - قاتله الله - واصفاً "ابن القيم" رحمه الله بـ: "الكفر"، "الزندقة"، "ضال مضل"، "زائغ"، "مبتدع"، "وقح"، "كذاب"، "بليد"، "خارجي"، "تيس"، "حمار"، "ملعون"، "من إخوان اليهود والنصارى"، "منحل من الدين والعقل"... الخ. أ.ه‍ ‍ (ص22، 24، 28...).
İbn Kayyım el-Cevziyye hakkında; Kafirdi, zındıktı, sapkındı, saptırıcıydı, kalbi kaymıştı, bidatçıydı, çirkinlikleri kendisinde toplamıştı, yalancı, aptal, harici, şaşkın, eşek, melun, hristiyanların ve yahudilerin arkadaşı, akıl ve dini terk eyleyendir.. gibi sözler kullanmıştır.

يتبع بمواضيع أخرى عنه... موقفه من عقيدة السلف....... موقفه من الجعد بن درهم والجهم بن صفوان إمامي المعطلة ويعتبرهم مرجعه؟؟؟!!! وهناك المزيد. اللهم أرنا الحق حقاً ورزقنا اتباعه وأرنا الباطل باطلاً وارزقنا اجتنابه.
قال الأستاذ المحدث أحمد بن محمد بن صديق الغماري المتوفى سنة 1380 في كتابه بيان تلبيس المفتري محمد زاهد الكوثري ص(48 ، 51).
((قال الكوثري:
وأما الحافظ ابن حجر فإنه يحكى عنه في مجالسه أنه لفرط غرامه بالزنى
كان يَتْبَع النساءَ في الشوارع
حتى أنه تبع ذات يوم امرأة ظنَّها جميلةً
فلما مدت يدها إليه إذا هي سوداء فرجع عنها، وقال لها بيدك فضحت نفسك ))أ.هـ
İbn Hacer el Askalani hakkında şöyle dedi; Üstad Muhaddis Ahmed bin Muhammed bin Sıddık el Gumari Beyanu TelbisilMüftera Muhammed Zahid El Kevseri adlı eserinin 48-51. Sahifelerinde Kevserinin şu sözünü nakleder;
Hafız İbn Hacer hakkında anlatılır ki, kendisi zinaya düşkün bir zamparaydı. Caddelerde kadınları kovalar dururdu. Ta ki bir gün bir kadının peşine güzeldir diye düştü. Kadın ona elini uzatınca zenci olduğunu gördü ve ondan yüz çevirdi. Kadına da elini görmesem vay halime dedi.

وقال الصوفي عبد الله الغماري – وهو أحدُ محبِّي ومريدي الكوثري -: وكنَّا نُعجبُ بالكوثريِّ لعلمه وسَعةِ اطَّلاعه، كما كنَّا نكره منه تعصُّبَه الشديدَ للحنفيَّة تعصُّباً يفوق تعصُّبَ الزمخشريِّ لمذهبِ الاعتزال، حتى كان يقول عنه شقيقُنا الحافظ أبو الفيض: "مجنون أبي حنيفة"، ولمَّا أهداني رسالتَه "إحقاق الحق" في الردِّ على رسالة إمام الحرمين في ترجيح مذهب الشافعي! وجدتُه غَمَزَ نَسَبَ الإمامِ الشافعيِّ، وَنَقَلَ عبارةَ "الساجي" في ذلك، فلمْتُه على هذا الغمز، وقلتُ له: إنَّ الطعنَ في الأنساب ليس بردٍّ علمي، فقال لي: "متعصِّبٌ رَدَّ على متعصِّبٍ"
Sufi meşreb Kevseri'nin dostlarından Abdullah el Gumari diyor ki; Kevseri'nin ilmine ve meseleleri kavrayaşına hayrandık. Ama Zemahşerinin mutezileye dayalı taassubundan daha şiddetli bir şekilde Hanefi taasubçuluğu yapmasına da kızardık. Yoldaşımız Ebul Feyd ona Ebu Hanife delisi lakabını takmıştı. Kendisi Cuveyni'ye Şafii mezhebini tercih etmesi sebebiyle ona reddiye içerikli İhkakul Hak adlı eserini bana hediye etti. Baktım ki bu kitabında İmam Şafiinin nesebine çatıp ona saci dediğini gördüm. Bu davranışını hoş karşılamadım ve ona nesebe dil uzatmak ilmi bir reddiye davranışı değildir dedim. O da cevaben; Mutaasıbın mutaassıba reddiyesi böyle olur cevabını verdi.


*****


(Alıntı : : http://www.darussunne.com/ )


Dini Islah Davasında Bir Din Tahripçisi el-Kevseri’nin İç Yüzü


Bismillahirrahmanirrahim
Muhammed Zahid Kevseri isimli zındığın türkçeye terceme edilmiş eseri olmasa da, ehli sünnete aykırı, bozuk akidesi, eserlerinin içeriği başta Ebu Bekir Sefil olmak üzere çeşitli mukallidleri tarafından takdim edilmektedir. Maalesef sahabelerin Kuran ve Sünnet hakkındaki menheclerini bilmeyen taklitçiler, kendisini ehli sünnettenmiş gibi maskeleyen bu zındığın fitnesine duçar olmakta, sinsice kurulmuş tuzaklarını fark etmemektedirler.
Ebu Ahmed Abdurrahman kardeşimizin Kevseri’ye reddiye hazırlamakla meşgul olduğundan haberdar olunca, kendisinden bu konuda bazı notlarını göndermesini, sitemde yayınlamak üzere rica ettim. Onun çalışması şuan bitmemiş halde olup devam etmektedir. Mezkur çalışması için derlediği bazı notlarını bana gönderdi ve ben de şimdi yayınlıyorum. Allah Ebu Ahmed’e hayırlı karşılıklar versin, faydalı eserlerinde muvaffakiyet versin ve çalışmasını müslümanlara bereketli kılsın. Ebu Muaz

Zahid el-Kevseri Kimdir? / Ebu Ahmed Abdurrahman

Bismillahirrahmanirrahim
Ebu Hanife'nin adını kullanıp, onunla alakası olmayanlara;
Bugün kendilerini imam ebu Hanife'ye nisbet edenler, biz Ebu Hanife’ye uyuyoruz diyenler, aslında sadece onun adını kullanıyorlar ve onunla hiç alakaları yoktur. Bugün hanefi olanlar aslında Muhammed Zahid el-Kevseri'nin mezhebine uyuyorlar. Maturidilik mezhebi tarih boyunca dört merhale geçirmiştir. Son merhalenin basinda ise Muhammed Zahid el-Kevseri vardır. Kevseri, son merhalenin en önemli sahsiyetidir. bugün Hanefi-Maturidi veya Eş'ari-Şafii olup kevseri'den etkilenmeyen, ondan beslenmeyen hiçbir kimse yoktur. ama bunu hanefilerin avam tabakası bilmez, bunu sadece ilimle ugraşanları bilir. Bugun hanefiyiz diyenler aslında kevseri'nin mezhebine mensubdurlar, ama Ebu Hanife'nin, imam Şafii'nin adını kullanırlar. Oysa Kevseri, Ebu Hanife'nin ve Şafii'nin tam zıttıdır. hem akidede, hem mezhebde hem de meşrebde...Kevseri, sahabelere hakaret eden, selef imamlarına sapık diyen, sahih buhari'de ve sahih muslim’deki bir çok sahih hadisi inkar eden, imam Ahmed'e dil uzatan, cehmiyye mezhebinin kurucularını mudafaa eden, sapık birisidir.

Muhammed Zahid el-Kevseri kimdir?(1)
Bugün Türkiye’de ve hatta bütün dünyada, imam ebu Hanefi'ye uyduklarını iddia edenler, Hanefi mezhebi mensubları, akidede ise ebu Mansur el-Maturidinin mezhebine uyarlar. Maturidilik mezhebi ise tarih boyunca dört merhale geçirmistir. Son merhalenin başında Muhammed Zahid el-Kevseri vardır. Bugün akidede Maturidi olanlar, hatta Şafii olup, akidede Eş'ari olanlar, Zahid el-Kevseri'den mutlaka istifade etmiş, ondan beslenmişlerdir. yani günümüzde, Hanefi ve safii olduğunu iddia edenler, aslında, Muhammed Zahid el-Kevseri'nin mezhebine, görüşlerine uymaktadırlar, ebu Hanife'nin ve şafii'nin adları kullanılmaktadır sadece. Çünkü Kevseri, ebu Hanife'nin, şafii'nin ve diğer selef imamlarının yolundan ayrılmış birisidir. Kevseri'nin birçok görüşleri, ebu Hanife'nin ve diger selef imamlarinin görüşlerine tamamen zıttır. Ebu Hanife ve ebu Mansur el-Maturidi tarikat ehli olmamalarına rağmen, Kevseri, tasavvufun sapık görüşlerini de Hanefi-Maturidiliğe sokmuştur.

Muhammed Zahid el-Kevseri kimdir?(2)
el-Kevseri, peygamber (s.a.v.'in sahabelerine dil uzatan hakaret eden birisidir; buyuk sahabi Enes ibni Malik (r.anh)'a “bunak” diyor. buyuk sahabi Enes'in fıkıh bilmediğini, fakih olmadığını iddia ediyor (et-Te'nib,s.117; et-Terhib, sf: 332)
Peygamber (s.a.v.), Medine'ye hicret ettiğinde, Enes (r.anh) on yaşındaydı. annesi elinden tutup onu peygamber sav'e getirdi. onun hizmetine onu verdi. Enes gece gündüz tam on yıl peygambere hizmet etti. ona (s.a.v) en yakın ve en büyük sahaberlerden biriydi. Eğer Enes fakih değilse daha fakih olan bir kimse yok yeryüzünde! peygamber s.a.v., Enes'in bereketine dua etti. Herkesin bahcesi yılda bir kere ürün verirdi, Enes’in bahçesi iki kere. herkesin hanımı yılda bir kere doğum yapardı, Enes'in hanımları yılda iki kere kuraklık zamanı bir bulut gelir yalnızca Enes'in bahçesini sulardı. Taun salgını geldiğinde Enes, kendi eliyle 120 tane evladını defnetti. bayram namazına yetişemezse, Enes, bayram namazını kendi çocukları ile kılardı, yani Allah ona o kadar bereket bolluk vermişti, hem dinde hem de dunyalıkda. Enes, en çok hadis rivayet eden sahabelerdendir. En alim ve en fakih olan sahabelerdendir. bütün ümmet bunda ittifak etmistir. Oysa Kevseri kalkmış Enes'e “bunak” diyor, “fakih değildi” diyor. Selef imamlari da der ki; eğer sahabelere dil uzatan birini görürseniz bilin ki, o, bid'at ehlidir, sapıktır. Allah rasulu de sahabelere dil uzatanlara la'net ediyor,(s.a.v.)

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(3)
Kevseri, büyük sahabi, Mu'aviye ibni ebi'l Hakem (ra) da dil uzatır, o'na hakaret eder. bu sahabi için, o'nun fakih olmadığını söyler, o'nun namazda konuşacak kadar (cahil) olduğunu(!) söyler, belasını bulmuş biriydi, kafayı yemiş, hadisleri ma'na ile rivayet ederdi, der (ta'likat, s.421; tebdid ez-zalam, s.94; makalat, s.349).
Bütün bunları onun rivayet ettiği muslim hadisini inkar etmek için yapar. Çünkü Mu'aviye ibni ebi'l hakem, muslim'de gelen cariye hadisinin sahibidir. Bu hadiste, cariye, Allah'ın gökte olduğunu söyler ve Allah rasulu sav onu tasdik eder. o cariye icin "bu, mu'minedir" der. (sahih muslim, kitab'ul mesacid)
Biz kuranı, kuranın anlayışını, hadisleri, hadislerin anlayışını, dini, sahabelerden aldık. sahabelere dil uzatıp, onların dokunulmazlığına dokunanlar, dini yıkmak isteyen zındıklardır.bugün hanefi-maturidi-sofi olanların, ibni Teymiye'ye ve ibni Kayyim'a kafir demeleri de, Kevseri'nin papağanlığını yapmalarından dolayıdır. Kevseri'nin, ibni teymiye'ye kafir demesi, sahabelere dil uzatması cürmünün yanında nedir ki?!!!

Muhammed Zahid el-Kevseri Kimdir?(4)
el-kevseri, ebu Hurayra gibi, enes gibi bazı büyük sahabelerden hadis almaz. onların fakih olmadığı, sadece muhaddis olduğu gerekçesi ile (et-Tenib, sf: 223). Oysa bu usul, dinde büyük bir çatlak meydana getirir. fakih değil diye bazı hadisleri redd ederseniz, sizin dininiz eksik kalır. ondan sonra bu eksikliği gidermek için içtihad eder kıyas yaparsınız sonra da sünnete ters düşersiniz, sonra da size sahih hadis getirirler, mezhebe uymuyor diye redd edersiniz. Boylece dinde olmayan yeni hükümler doğar.
imam ebu hanife rahimehullah der ki; eger bir hadis sahihse, benim mezhebim işte o'dur

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(5)
el-kevseri, selef imamlarına ve onların kitaplarına da dil uzatır, onları sapık olmak, cehmiyye ve mucessime olmakla suçlar. bunlardan bazıları şunlardır;

1-imam ahmed'in oğlu abdullah, babasına sorular sorar, bu soruları ve aldığı cevapları bir kitapta toplar. bu kitabın adı "es-Sunne"dir. bu kitab, akide ve menhecde, ehli sunnetin temel kaynaklarındandır. kevseri, bu kitabın, sapıklığın, mucessime'nin ve muşebbihe'nin kitabı olduğunu söyler. bu kitapta yazılanların, putçuluğun satırları olduğunu söyler. (makalat, s.320, 324, 301, 307, 325, 329, 332, 338)

2-Yine el-kevseri, buyuk imam ibni huzeyme'nin, "et-tevhid" adlı kitabına dil uzatır. oysa bu kitap da ehli sünnetin akide ve tevhidde en büyük kaynak kitaplarındandır. hep hadislerle yazılmıştır. kevseri, bu kitabın, tevhid kitabı değil, bilakis şirk-Allah'a ortak koşmanın kitabı olduğunu soyler. Bu kitabda yazılanların, putçuluğun görüşleri olduğunu söyler. (makalat, s.330) ve kevseri, kelamcı-felsefeci Razi'nin bu kitab için, şirk'in kitabı, dediğini nakleder. (et-te'nib, s.108). Kevseri, ibni Huzeyme'yi cahil olmakla suçlar, bu cehaleti ile böyle bir kitab yazmaması gerektiğini söyler. (ta'likat, s.267)

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(6)
Kevseri, selefin büyük imamlarından olan, abdurrahman ibni ebi hatim er-razi'ye de dil uzatır. ibni ebi hatim'in, cehmiyye mezhebini ve sapık görüşlerini redd etmek için yazdığı kitabı (er-redd ala'l-cehmiyye), akılsızca yazdığını, ibn ebi hatim'in aklının bu konulara ermediğini, söyler. (ta'likat, s.269)
Yine kevseri, büyük imam muhaddis ibn ebi şeybe'yi, "el-arş" adlı kitabından dolayı, yalancı-kezzab, olmakla suçlar. (et-te'nib, s.110)
kevseri, selef imamlarına, ehli sünnetin büyüklerine böyle hücum ederken, diğer yandan da, sapik cehmiyye mezhebinin kurucuları olan, ca'd ibni dirhem ve cehm ibni safvan'ı över ve müdafaa eder ve onların hakkıyla anlaşılamadığını söyler. (bir iftiracının yalanını beyan adlı eserinin mukaddimesinde, (s.12; et-te'nib, s.91)

bismillahirrahmanirrahim
muhammed zahid el-kevseri'ye reddiye olarak yazılmış, tek kitap olarak yazılmış kitablar, risaleler var. ayrıca bazı internet sitelerinde de ilim ehli olan insanların hazırladıkları çeşitli yazılar vardır. ama bildiğim kadarıyla bunların hiç biri türkceye tercüme edilmiş değildir, arabcadır. Ayrıca el-kevseri'nin eserleri de arabca olup türkceye tercüme edilmediğini biliyorum.el-mu'allimi'nin, "et-tenkil" isimli eseri bu konuda en onemli eserlerdendir. Dr. muhammed ibni abdurrahman el-humeyyis'in, "kevseri'nin selef akidesine muhalefeti" isimli eseri önemlidir. el-gumari ise kevseri'nin kitablarındaki çelişkili-birbirine tam zıt olan ifadeleri karşılaştırmıştır. bir kitabında söylediklerini başka kitablarında zıttını söylemiş. bu eserin adı da, "bir iftiracinin telbisini beyan yada kevseri'nin kevseri'ye reddiyyesi"dir. bunların hiçbiri turkceye tercume edilmedi biliyorum. ayrica bazı alimlerin, kaset olarak yapmış oldukları reddiyyeler de vardır. arabçadır.


muhammed zahid el-kevseri kimdir?(7)

bismillahirrahmanirrahim
Muhammed zahid el-kevseri olmeden once tevbe etmedi, etmis olsa bile ne fark eder. Tevbe etmiş olsa kendine. Ama açmış olduğu bu bid'at yolunda onu takip edenler çoktur. Bugun hanefi veya şafii olduğunu iddia edip, aslında imam ebu hanife ve imam safii ile hiçbir alakası olmayan ne kadar muteassıb mezheb ehli varsa hepsi el-kevseri'nin izindedir. İbni Teymiyye'yi ve ibni Kayyim'i kafirlikle suçlamaları da oradan geliyor. Kevseri mezhebinde oldukları, o'nun taklidçileri olduklarından dolayıdır.


1-el-kevseri, kabirlerin üzerine mescid yapmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)
2-el-kevseri, kabirlere, mum yakmanın , kandil koymanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.158)
3-el-kevseri, bir kabrin üzerine yapılmış olan mescidde, namaz kılmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)
4-el-kevseri, salih kişilerin ruhlarından isti'ane, istimdad, yardım dileme, sığınmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.358; tebdid ez-zalam, s.162)
5-salih kişilerin ruhlarının kainatta mutlak tasarruf sahibi olduğunu, kainatı idare ettiklerini söyler. (tebdid ez-zalam, s.61 ve 382)
6-evliyaların kabirlerini ziyaret etmenin, ziyaret edenlere feyiz kaynağı olacağını söyler. (makalat, s.386; tebdid ez-zalam, s.162)
7-salihler vefat edip, ruhları bedenden ayrıldığında, artık gaybi bilirler, herşeyi bilirler, örtü onlardan kalkar. (makalat, s,383)
8-peygamber sav'e, bela anında ona sığınmak, ondan yardım istemek caizdir ve onun zatı ile tevessül caizdir der. (makalat, s.389-391)
9-vahdeti vucudcu olan ibni arabi'yi ve ibni farid'i mudafaa eder savunur. (makalat, s.340-341; munye isimli kitabin mukaddimesi, s.7)


 
Son düzenleme:
Geri
Üst Ana Sayfa Alt