Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Muhammed Zahid El- Kevseri Hakkında İddiaların Doğruluğu?

K Çevrimdışı

Karadenizli

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum,

IKhwan benim bazi sorumlarim olacakti InshaAllah.

1: Kevseri nin , basta Imam Ahmed olmak uzere Yahya b Main ve Ishak b. Rahuye gibi pek cok Ehli Sunnet alimini Hasevilikle itham ettigi dogrumudur?

2: Kevseri 'nin Ehli sunnet imamlarini putçuluk , putçular , putperestler , kökleri putperestlere uzanan Haseviler , tecsim ve putçuluk hastaligina yakalanmis hastalar gibi assagalayici lakaplarla itham ettigi dogrumudur ?

Son soru da: Kevserinin uzerinde bulundugu akide hakkinda neler söyleyebilirsiniz ?

Allah Razi Olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah ;

HAŞVİYYE , Haşeviyye

Dinî konularda akıl yürütmeyi reddeden, nasların zahirine bağlı kalmak suretiyle teşbih ve tecsîme kadar varan telakkileri benimseyenlere verilen addır
Sözlükte "yastık ve benzeri eşyanın içini dolduran nesne; lüzumsuz ve gereksiz söz" anlamlarına gelen haşv kelimesine nisbet ekinin ilâvesiyle oluşturulan haşviyye, genellikle birtakım mânâsız dinî telakkilere sahib bilgisiz kimseler için kullanılır.
Farklı görüşler bulunmakla birlikte haşviyye daha çok, "dinî konularda akıl yürütmeyi reddedip sadece nakle itibar eden ve özellikle ulûhiyyet meselelerinde naslar arasında bağlantı kuramayarak teşbih ve tecsîme kadar varan telakkileri benimseyen kimseler" şeklinde tarif edilmiştir.

Haşviyye tabirinin ortaya çıkışı II. (Vlll.) yüzyılın başlarına kadar uzanır. Câhiz, Ömer b. Abdulazîz'in haşiv kelimesini "avam" anlamında kullandığını nakleder (Nefyu't-teşbîh, I, 283).
Bu tabirin ortaya çıkışını. Hasan-ı Basrî'nin, birtakım saçma ve lüzumsuz konuşmalarla kendisini usandıran bazı kimselerin meclisinin dışına (hâşâ) atılmasını emretmesi olayı ile irtibatlandıranlar da vardır. Bu görüşü benimseyenlere göre haşviyye, hâşâ kelimesine nisbetle haşeviyye şeklinde okunmalıdır (Tehânevî, 1, 397).

İbn Teymiyye'ye göre haşviyye tabirini ilk defa, Abdullah b. Ömer'in "haşvî" olduğunu iddia eden Amr b. Ubeyd (ö. 144/761) kullanmıştır (Minhâcû's-sunne, II, 520-521). Dırâr b. Amr'ın (ö. 200/815 (?|) Kitâbu'r-Rad' ale'r-Râfiza ve'l-haşviyye adlı bir eser yazması (İbnu'n-Nedîm, sf: 215; Ess,/s/.,XLlV|1968], sf: 18) bu kelimenin hicrî II. yüzyılda ortaya çıktığını göstermektedir. Câhiz, İbn Şâzân en-Nîsâbûrî, İbn Kuteybe ve Nâşî el-Ekber gibi erken devir âlimlerinin eserlerinde haşviyyeden söz etmeleri de bu hususu doğrulamaktadır (er-Red Cale'n-Naşârâ, 111, 351; el-îzâh, sf: 36, 42; el-İhtilâf fı't-lafz, s. 69-70; Mesâ'ul'i-imâme, sf: 19-21).
Daha çok Kur'an ve Sünnet'e dayalı olan yaygın ulûhiyyet anlayışına aykırı çeşitli inanç ve telakkileri benimseyenler hakkında kullanılan haşviyye tabiri, tarihî süreç içinde "Allah'a sıfat nisbet etmekte aşırılığa düşenler, bu konuyla ilgili dinî metinleri teşbih ve tecsîm anlayışıyla yorumlayanlar" şeklinde bir anlam kazanmıştır. Kullanıldığı döneme ve çevreye, ayrıca yöneltildiği ve yerilmesi amaçlanan karşıt gruba göre kendisine yüklenen bazı subjektif değerlendirmeler sebebiyle bu tabir tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu sebeble haşviyye olarak nitelenen bir grubun kimliğini her zaman tam anlamıyla belirleyip tanımlamak oldukça güçtür. Bununla birlikte haşviyyenin temel görüşleri ve temsilcilerine dair kaynaklarda yer alan farklı bilgiler şöylece özetlenebilir:

1. Genellikle haşviyyenin temel görüşünün, başta Allah'ın varlığı ve sıfatlan olmak üzere bütün dinî konularda nasların zahirî manalarına bağlı kalıp akıl yürütmeyi kesinlikle terketmek, itikadî, amelî ve ahlâkî konularda Peygamber'e atfedilen bütün rivayetleri kabul etmekten ibaret olduğu kaydedilir. Buna göre, naslarda yer alan bilgileri hiçbir yoruma tâbi tutmadan benimseyip uygulamak ve aklî ilkeler ışığında herhangi bir ayırıma gitmeden bütün rivayetleri dikkate almak gerekir. Bu durumda naslarda Allah'a nisbet edilen yüz, göz, el, ayak gibi organları aynen kabul etmenin ve O'nu cismanî bir varlık olarak düşünmenin bir sakıncası yoktur. Söz konusu görüşleri temsil edenlerin, Ahmed b. Hanbel'e uyduklarını iddia ederek kendilerini "ashâbu'l-hadîs" veya "efıl-i hadîs" olarak adlandıran bir kısım Selefiyye, Şîa'ya mensub bazı fırkalarla Muşebbihe ve Mucessime'den oluştuğu kaydedilir.

Haşviyyeyi bu şekilde açıklayanlar arasında Ebu'l-Muîn en-Nesefî, Nûreddin es-Sâbûnî, M. Zâhid Kevserî, İbn Ruşd, İbn Asâkir, Subkî, İbn Şâzân en-Nîsâbûrî, Nevbahtî, İbnu'l-Mutahhar el-Hillî gibi değişik ekollere mensub pek çok âlim bulunmaktadır. Naslarda Allah'a nisbet edilen ve ilk bakışta teşbih izlenimi uyandıran haberi sıfatların uygun mânalarla te'vil edilmesi gerektiğini savunan Ehl-i sünnet kelâmcıları da haşviyyeyi, teşbih ve tec-sîmi meşrulaştırma gayesiyle kendi yanlış telakkilerini Selef görüşü olarak takdim eden bir grup olarak nitelemiştir. Nitekim Gazzâli'nin İlcâmu'l avâm'ın, Fahreddin er-Râzînin Esâsu't-takdîs'inin bu endişe ile kaleme aldığı bilinmektedir (D.A, XI, 358; a.e., XIII. 508).

2. Başka bir görüşe göre haşviyye "ilâhî sıfatları isbat edib Kur'an'ın ezelî olduğunu savunanlar, kullara ait fiillerin Allah tarafından yaratıldığına inananlar ve âhâd hadislere dayanarak itikadı konularda hüküm verenler" şeklinde tanımlanabilir. Câhiz, Ebu'l-Huseyin el-Hayyât, Kâdî Abdulcebbâr gibi Mu'tezile âlimleri ashâbu'1-hadîsin yanı sıra, bu grublara mensub kelâmcıların yani Ehl-i sünnet kelâmcılarının da haşviyyeyi temsil ettiği görüşündedir. (Câhiz, R halki'l-Kur'ân, III, 289; Hayyât, s. 59, 96; Kâdî Abdulcebbâr, Muteşâbi-hü't-Kur'ân.s. 231, 273, 454; krş. İbn Teymiyye, Minhâcu's-sunne, II, 521).

3. İbn Teymiyye'ye göre haşviyye, belli bir görüşü ve temsilcileri bulunan bir itikadî zumreyi ifade etmekten çok karalama veya küçümseme amacıyla "avam ve cahiller" mânasında kullanılmıştır (İbn Teymiyye, Minhâcu's-sunne, II, 520-521).

4. Genellikle Şiî âlimleri Haşviyyeyi, "Peygamber'in kendi yerine geçecek olan bir halife tayin etmediğini iddia edenlerin düşüncelerini benimseyenler, Muâviye b. Ebû Sufyân'ın bayrağı altında toplanıp onun yönetimini tasvib edenler" şeklinde tanımlarlar (Nâşîel-Ekber, sf: 19; Nevbahtî, sf: 7; Ali Sami en-Neşşâr, 1, 287).

Haşviyyenin tanımı ve esas fikirleri hakkında ileri sürülen bu farklı görüşlerden birincisinin daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Zira bu yaklaşım, haşv kelimesinin sözlük ve terim anlamlarına daha uygun bir açıklama getirmektedir. Nitekim Câhiz'in, haşviyye ile bu grubun kelâmcılar arasında bir ayırım yapmak suretiyle haşviyyenin rivayetlere dayanarak akıl yürütmeyi haram saydığını belirtmesi (Fî halki'l-Kur'ân, İM, 289; a.mlf., Kitâbu't-Kıyân, II, 154), ayrıca Ehl-i sünnet kelâmcılarının da haşviyyeyi kendileri dışında bir zumre olarak görüp tenkide tâbi tutmaları, haşviyyenin, sahih olup olmadığına bakmadan Peygamber'e atfedilen bütün rivayetleri hadis olarak kabul eden ve bu rivayetlerin zahirinden hareketle dinî bir anlayış benimseyen bir kısım ehl-i hadîs ile, teşbih ve tecsîm inancını savunan gruplardan teşekkul ettiğini gösterir mahiyettedir. Bu sebeple İsrâiliyat'a veya diğer din ve kültürlere dayanan pek çok asılsız rivayetin haşviyye anlayışının kaynakları arasında önemli bir yer tuttuğu kabul edilmektedir.


Kevseri, ibni Huzeyme'nin, "et-Tevhid" adlı kitabına dil uzatır. Kevseri, bu kitabın, tevhid kitabı değil, bilakis şirk-Allah'a ortak koşmanın kitabı olduğunu soyler. bu kitabda yazılanların, putçuluğun görüşleri olduğunu söyler. (Makalat, s.330) Kevseri; Sahîh sahibinden başka birisi olan bu İbnu Huzeyme’nin büyük bir fakih ve muhaddis olmakla beraber sahasının dışına çıkıp konuştuğunu ve battığını söylemiştir. (El-Esmâ ve’s-Sıfât Tâ’lîk’i: 340-341)



*****


(Alıntı : : http://www.darussunne.com/ )



Dini Islah Davasında Bir Din Tahripçisi el-Kevseri’nin İç Yüzü


Bismillahirrahmanirrahim
Muhammed Zahid Kevseri isimli zındığın türkçeye terceme edilmiş eseri olmasa da, ehli sünnete aykırı, bozuk akidesi, eserlerinin içeriği başta Ebu Bekir Sefil olmak üzere çeşitli mukallidleri tarafından takdim edilmektedir. Maalesef sahabelerin Kuran ve Sünnet hakkındaki menheclerini bilmeyen taklitçiler, kendisini ehli sünnettenmiş gibi maskeleyen bu zındığın fitnesine duçar olmakta, sinsice kurulmuş tuzaklarını fark etmemektedirler.
Ebu Ahmed Abdurrahman kardeşimizin Kevseri’ye reddiye hazırlamakla meşgul olduğundan haberdar olunca, kendisinden bu konuda bazı notlarını göndermesini, sitemde yayınlamak üzere rica ettim. Onun çalışması şuan bitmemiş halde olup devam etmektedir. Mezkur çalışması için derlediği bazı notlarını bana gönderdi ve ben de şimdi yayınlıyorum. Allah Ebu Ahmed’e hayırlı karşılıklar versin, faydalı eserlerinde muvaffakiyet versin ve çalışmasını müslümanlara bereketli kılsın. Ebu Muaz

Zahid el-Kevseri Kimdir? / Ebu Ahmed Abdurrahman

Bismillahirrahmanirrahim
Ebu Hanife'nin adını kullanıp, onunla alakası olmayanlara;
Bugün kendilerini imam ebu Hanife'ye nisbet edenler, biz Ebu Hanife’ye uyuyoruz diyenler, aslında sadece onun adını kullanıyorlar ve onunla hiç alakaları yoktur. Bugün hanefi olanlar aslında Muhammed Zahid el-Kevseri'nin mezhebine uyuyorlar. Maturidilik mezhebi tarih boyunca dört merhale geçirmiştir. Son merhalenin basinda ise Muhammed Zahid el-Kevseri vardır. Kevseri, son merhalenin en önemli sahsiyetidir. bugün Hanefi-Maturidi veya Eş'ari-Şafii olup kevseri'den etkilenmeyen, ondan beslenmeyen hiçbir kimse yoktur. ama bunu hanefilerin avam tabakası bilmez, bunu sadece ilimle ugraşanları bilir. Bugun hanefiyiz diyenler aslında kevseri'nin mezhebine mensubdurlar, ama Ebu Hanife'nin, imam Şafii'nin adını kullanırlar. Oysa Kevseri, Ebu Hanife'nin ve Şafii'nin tam zıttıdır. hem akidede, hem mezhebde hem de meşrebde...Kevseri, sahabelere hakaret eden, selef imamlarına sapık diyen, sahih buhari'de ve sahih muslim’deki bir çok sahih hadisi inkar eden, imam Ahmed'e dil uzatan, cehmiyye mezhebinin kurucularını mudafaa eden, sapık birisidir.

Muhammed Zahid el-Kevseri kimdir?(1)
Bugün Türkiye’de ve hatta bütün dünyada, imam ebu Hanefi'ye uyduklarını iddia edenler, Hanefi mezhebi mensubları, akidede ise ebu Mansur el-Maturidinin mezhebine uyarlar. Maturidilik mezhebi ise tarih boyunca dört merhale geçirmistir. Son merhalenin başında Muhammed Zahid el-Kevseri vardır. Bugün akidede Maturidi olanlar, hatta Şafii olup, akidede Eş'ari olanlar, Zahid el-Kevseri'den mutlaka istifade etmiş, ondan beslenmişlerdir. yani günümüzde, Hanefi ve safii olduğunu iddia edenler, aslında, Muhammed Zahid el-Kevseri'nin mezhebine, görüşlerine uymaktadırlar, ebu Hanife'nin ve şafii'nin adları kullanılmaktadır sadece. Çünkü Kevseri, ebu Hanife'nin, şafii'nin ve diğer selef imamlarının yolundan ayrılmış birisidir. Kevseri'nin birçok görüşleri, ebu Hanife'nin ve diger selef imamlarinin görüşlerine tamamen zıttır. Ebu Hanife ve ebu Mansur el-Maturidi tarikat ehli olmamalarına rağmen, Kevseri, tasavvufun sapık görüşlerini de Hanefi-Maturidiliğe sokmuştur.

Muhammed Zahid el-Kevseri kimdir?(2)
el-Kevseri, peygamber (s.a.v.'in sahabelerine dil uzatan hakaret eden birisidir; buyuk sahabi Enes ibni Malik (r.anh)'a “bunak” diyor. buyuk sahabi Enes'in fıkıh bilmediğini, fakih olmadığını iddia ediyor (et-Te'nib,s.117; et-Terhib, sf: 332)
Peygamber (s.a.v.), Medine'ye hicret ettiğinde, Enes (r.anh) on yaşındaydı. annesi elinden tutup onu peygamber sav'e getirdi. onun hizmetine onu verdi. Enes gece gündüz tam on yıl peygambere hizmet etti. ona (s.a.v) en yakın ve en büyük sahaberlerden biriydi. Eğer Enes fakih değilse daha fakih olan bir kimse yok yeryüzünde! peygamber s.a.v., Enes'in bereketine dua etti. Herkesin bahcesi yılda bir kere ürün verirdi, Enes’in bahçesi iki kere. herkesin hanımı yılda bir kere doğum yapardı, Enes'in hanımları yılda iki kere kuraklık zamanı bir bulut gelir yalnızca Enes'in bahçesini sulardı. Taun salgını geldiğinde Enes, kendi eliyle 120 tane evladını defnetti. bayram namazına yetişemezse, Enes, bayram namazını kendi çocukları ile kılardı, yani Allah ona o kadar bereket bolluk vermişti, hem dinde hem de dunyalıkda. Enes, en çok hadis rivayet eden sahabelerdendir. En alim ve en fakih olan sahabelerdendir. bütün ümmet bunda ittifak etmistir. Oysa Kevseri kalkmış Enes'e “bunak” diyor, “fakih değildi” diyor. Selef imamlari da der ki; eğer sahabelere dil uzatan birini görürseniz bilin ki, o, bid'at ehlidir, sapıktır. Allah rasulu de sahabelere dil uzatanlara la'net ediyor,(s.a.v.)

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(3)
Kevseri, büyük sahabi, Mu'aviye ibni ebi'l Hakem (ra) da dil uzatır, o'na hakaret eder. bu sahabi için, o'nun fakih olmadığını söyler, o'nun namazda konuşacak kadar (cahil) olduğunu(!) söyler, belasını bulmuş biriydi, kafayı yemiş, hadisleri ma'na ile rivayet ederdi, der (ta'likat, s.421; tebdid ez-zalam, s.94; makalat, s.349).
Bütün bunları onun rivayet ettiği muslim hadisini inkar etmek için yapar. Çünkü Mu'aviye ibni ebi'l hakem, muslim'de gelen cariye hadisinin sahibidir. Bu hadiste, cariye, Allah'ın gökte olduğunu söyler ve Allah rasulu sav onu tasdik eder. o cariye icin "bu, mu'minedir" der. (sahih muslim, kitab'ul mesacid)
Biz kuranı, kuranın anlayışını, hadisleri, hadislerin anlayışını, dini, sahabelerden aldık. sahabelere dil uzatıp, onların dokunulmazlığına dokunanlar, dini yıkmak isteyen zındıklardır.bugün hanefi-maturidi-sofi olanların, ibni Teymiye'ye ve ibni Kayyim'a kafir demeleri de, Kevseri'nin papağanlığını yapmalarından dolayıdır. Kevseri'nin, ibni teymiye'ye kafir demesi, sahabelere dil uzatması cürmünün yanında nedir ki?!!!

Muhammed Zahid el-Kevseri Kimdir?(4)
el-kevseri, ebu Hurayra gibi, enes gibi bazı büyük sahabelerden hadis almaz. onların fakih olmadığı, sadece muhaddis olduğu gerekçesi ile (et-Tenib, sf: 223). Oysa bu usul, dinde büyük bir çatlak meydana getirir. fakih değil diye bazı hadisleri redd ederseniz, sizin dininiz eksik kalır. ondan sonra bu eksikliği gidermek için içtihad eder kıyas yaparsınız sonra da sünnete ters düşersiniz, sonra da size sahih hadis getirirler, mezhebe uymuyor diye redd edersiniz. Boylece dinde olmayan yeni hükümler doğar.
imam ebu hanife rahimehullah der ki; eger bir hadis sahihse, benim mezhebim işte o'dur

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(5)
el-kevseri, selef imamlarına ve onların kitaplarına da dil uzatır, onları sapık olmak, cehmiyye ve mucessime olmakla suçlar. bunlardan bazıları şunlardır;

1-imam ahmed'in oğlu abdullah, babasına sorular sorar, bu soruları ve aldığı cevapları bir kitapta toplar. bu kitabın adı "es-Sunne"dir. bu kitab, akide ve menhecde, ehli sunnetin temel kaynaklarındandır. kevseri, bu kitabın, sapıklığın, mucessime'nin ve muşebbihe'nin kitabı olduğunu söyler. bu kitapta yazılanların, putçuluğun satırları olduğunu söyler. (makalat, s.320, 324, 301, 307, 325, 329, 332, 338)

2-Yine el-kevseri, buyuk imam ibni huzeyme'nin, "et-tevhid" adlı kitabına dil uzatır. oysa bu kitap da ehli sünnetin akide ve tevhidde en büyük kaynak kitaplarındandır. hep hadislerle yazılmıştır. kevseri, bu kitabın, tevhid kitabı değil, bilakis şirk-Allah'a ortak koşmanın kitabı olduğunu soyler. Bu kitabda yazılanların, putçuluğun görüşleri olduğunu söyler. (makalat, s.330) ve kevseri, kelamcı-felsefeci Razi'nin bu kitab için, şirk'in kitabı, dediğini nakleder. (et-te'nib, s.108). Kevseri, ibni Huzeyme'yi cahil olmakla suçlar, bu cehaleti ile böyle bir kitab yazmaması gerektiğini söyler. (ta'likat, s.267)

muhammed zahid el-kevseri kimdir?(6)
Kevseri, selefin büyük imamlarından olan, abdurrahman ibni ebi hatim er-razi'ye de dil uzatır. ibni ebi hatim'in, cehmiyye mezhebini ve sapık görüşlerini redd etmek için yazdığı kitabı (er-redd ala'l-cehmiyye), akılsızca yazdığını, ibn ebi hatim'in aklının bu konulara ermediğini, söyler. (ta'likat, s.269)
Yine kevseri, büyük imam muhaddis ibn ebi şeybe'yi, "el-arş" adlı kitabından dolayı, yalancı-kezzab, olmakla suçlar. (et-te'nib, s.110)
kevseri, selef imamlarına, ehli sünnetin büyüklerine böyle hücum ederken, diğer yandan da, sapik cehmiyye mezhebinin kurucuları olan, ca'd ibni dirhem ve cehm ibni safvan'ı över ve müdafaa eder ve onların hakkıyla anlaşılamadığını söyler. (bir iftiracının yalanını beyan adlı eserinin mukaddimesinde, (s.12; et-te'nib, s.91)

bismillahirrahmanirrahim
muhammed zahid el-kevseri'ye reddiye olarak yazılmış, tek kitap olarak yazılmış kitablar, risaleler var. ayrıca bazı internet sitelerinde de ilim ehli olan insanların hazırladıkları çeşitli yazılar vardır. ama bildiğim kadarıyla bunların hiç biri türkceye tercüme edilmiş değildir, arabcadır. Ayrıca el-kevseri'nin eserleri de arabca olup türkceye tercüme edilmediğini biliyorum.el-mu'allimi'nin, "et-tenkil" isimli eseri bu konuda en onemli eserlerdendir. Dr. muhammed ibni abdurrahman el-humeyyis'in, "kevseri'nin selef akidesine muhalefeti" isimli eseri önemlidir. el-gumari ise kevseri'nin kitablarındaki çelişkili-birbirine tam zıt olan ifadeleri karşılaştırmıştır. bir kitabında söylediklerini başka kitablarında zıttını söylemiş. bu eserin adı da, "bir iftiracinin telbisini beyan yada kevseri'nin kevseri'ye reddiyyesi"dir. bunların hiçbiri turkceye tercume edilmedi biliyorum. ayrica bazı alimlerin, kaset olarak yapmış oldukları reddiyyeler de vardır. arabçadır.


muhammed zahid el-kevseri kimdir?(7)

bismillahirrahmanirrahim
Muhammed zahid el-kevseri olmeden once tevbe etmedi, etmis olsa bile ne fark eder. Tevbe etmiş olsa kendine. Ama açmış olduğu bu bid'at yolunda onu takip edenler çoktur. Bugun hanefi veya şafii olduğunu iddia edip, aslında imam ebu hanife ve imam safii ile hiçbir alakası olmayan ne kadar muteassıb mezheb ehli varsa hepsi el-kevseri'nin izindedir. İbni Teymiyye'yi ve ibni Kayyim'i kafirlikle suçlamaları da oradan geliyor. Kevseri mezhebinde oldukları, o'nun taklidçileri olduklarından dolayıdır.


1-el-kevseri, kabirlerin üzerine mescid yapmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)
2-el-kevseri, kabirlere, mum yakmanın , kandil koymanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.158)
3-el-kevseri, bir kabrin üzerine yapılmış olan mescidde, namaz kılmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)
4-el-kevseri, salih kişilerin ruhlarından isti'ane, istimdad, yardım dileme, sığınmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.358; tebdid ez-zalam, s.162)
5-salih kişilerin ruhlarının kainatta mutlak tasarruf sahibi olduğunu, kainatı idare ettiklerini söyler. (tebdid ez-zalam, s.61 ve 382)
6-evliyaların kabirlerini ziyaret etmenin, ziyaret edenlere feyiz kaynağı olacağını söyler. (makalat, s.386; tebdid ez-zalam, s.162)
7-salihler vefat edip, ruhları bedenden ayrıldığında, artık gaybi bilirler, herşeyi bilirler, örtü onlardan kalkar. (makalat, s,383)
8-peygamber sav'e, bela anında ona sığınmak, ondan yardım istemek caizdir ve onun zatı ile tevessül caizdir der. (makalat, s.389-391)
9-vahdeti vucudcu olan ibni arabi'yi ve ibni farid'i mudafaa eder savunur. (makalat, s.340-341; munye isimli kitabin mukaddimesi, s.7)


 
Son düzenleme:

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt