Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Musevilik ve İsevilik Bozulmadığı Dönemlerde Gök Tanrı İnancında Olan Kişilerin Hükmü Nedir?

Ebu Dil-Hûn el-Murcie Çevrimdışı

Ebu Dil-Hûn el-Murcie

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün aleyküm abiler öncelikle 2 tane soru sormak istiyorum.

1) Biliyoruz ki İslam dini tüm insanlığa gönderilmiş bir dindir duyan herkesin inanmakla yükümlü olduğu bir dindir bu eski hak olan Hristiyanlık ve Yahudilik için de böylemidir yani o dinlerde tüm insanlığa mi gönderilmiştir yoksa bir topluma mı gönderilmiştir o zaman Hristiyanlığın hak olduğu zaman herkesin hristiyan olması mi gerekiyordu ?

2) baktığımız zaman İslamiyetten önce toplulumlar saçma saçma dinlere inanıp puta yapıp 40 bin tanrıya inanırken Türkler yerlerin ve göğün yaratıcısı var diyordu tek tanrıya inanıyordu cennet cehhennem günah sevap var diyordu acaba o dönemde islamdan önce Hristiyanlığın hak olduğu dönemde gök tanrıya inanan kişiler cennete gider mi sonuçta bu evrenin bir yaratıcısı olduğunu kabul ediyorlar.
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün aleyküm abiler öncelikle 2 tane soru sormak istiyorum.

1) Biliyoruz ki İslam dini tüm insanlığa gönderilmiş bir dindir duyan herkesin inanmakla yükümlü olduğu bir dindir bu eski hak olan Hristiyanlık ve Yahudilik için de böylemidir yani o dinlerde tüm insanlığa mi gönderilmiştir yoksa bir topluma mı gönderilmiştir o zaman Hristiyanlığın hak olduğu zaman herkesin hristiyan olması mi gerekiyordu ?

2) baktığımız zaman İslamiyetten önce toplulumlar saçma saçma dinlere inanıp puta yapıp 40 bin tanrıya inanırken Türkler yerlerin ve göğün yaratıcısı var diyordu tek tanrıya inanıyordu cennet cehhennem günah sevap var diyordu acaba o dönemde islamdan önce Hristiyanlığın hak olduğu dönemde gök tanrıya inanan kişiler cennete gider mi sonuçta bu evrenin bir yaratıcısı olduğunu kabul ediyorlar.

Aleyküm selam ve Rahmetullahi ve berakatühü;

1-soruya cevap;
İslam'dan önce Hristiyanlık hak olduğu demişsin burada. Hristiyanlık nasara (نصارى) lugatından gelir ve kendilerine Nasıralı (Filistin'deki Nasıra'dan söz ediyorum.) derlerdi aslında bir millettir. Hristiyanlık hak bir din değildir! İslam'dan önce bir din hiçbir zaman ne Kur'an'da ne de Sünnette mevcuddur. Allah'u Teala'nın dini her zaman İslamdır. Bütün peygamberlerin dini ve Allah katında geçerli olan tek din İslam'dır. Bütün peygamberlerin davet ettiği din İslam'dır. Bütün peygamberlerin getirdiği mesajın adı İslam'dır.

yoksa bir topluma mı gönderilmiştir o zaman Hristiyanlığın hak olduğu zaman herkesin hristiyan olması mi gerekiyordu ?
Biliyoruz ki İslam dini tüm insanlığa gönderilmiş bir dindir duyan herkesin inanmakla yükümlü olduğu bir dindir bu eski hak olan Hristiyanlık ve Yahudilik için de böylemidir yani o dinlerde tüm insanlığa mi gönderilmiştir yoksa bir topluma mı gönderilmiştir o zaman Hristiyanlığın hak olduğu zaman herkesin hristiyan olması mi gerekiyordu ?

Soruya özetle şu ayetten yola çıkarak şu cevabı vereceğim sonra detayına da ineceğim inşeAllah;

Bilakis Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyuruyor;
Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır. Kendilerine Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Her kim de Allah’ın ayetlerine karşı kafir olursa şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir. (3/Âl-i İmran, 19)
Kim de İslam dışında bir din ararsa ondan kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. (3/Âl-i İmran, 85)

- İsa -aleyhisselâm-, İsrailoğullarını yalnızca Allah Teâlâ'ya ibâdet etmeye ve onları, Tevrat ve İncil'in hükümlerine göre yaşamaya dâvet etmeye, onlarla tartışmaya ve onların izledikleri yolun bozukluğunu onlara açıklamaya başlamıştı. Onların bu konuda inatlarını görüp onlardaki inkârın (küfrün) belirtilerini hissedince, kavmine şöyle seslenmişti:

"Allah'ın dînine yardım etmede kim benimle beraber olacak? demişti. Sayıları on iki olan Havârîler kendisine îmân etmişti.

yoksa bir topluma mı gönderilmiştir o zaman Hristiyanlığın hak olduğu zaman herkesin hristiyan olması mi gerekiyordu ?

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

۞ فَلَمَّآ أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ ٱلْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۖ قَالَ ٱلْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ ٱللَّهِ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَٱشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ٥٢



İsa, onların küfre düşeceğini hissedince dedi ki: “Allah’a (giden bu yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?” Havariler dedi ki: “Biz, Allah’ın yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik ve şahit ol ki biz Müslimlerdeniz [Ali İmran ,3/52]

Ayette dikkatini çekerse : بِأَنَّا مُسْلِمُونَ (bi enne müslimun) yani biz Müslümanlarız anlamına geliyor. Demek ki Havariler Müslüman olduklarını söylüyor. Yani Müslümanlardı, Hristiyanlığın bir hak olmadığını o zaman buradan anlamış oluyoruz.

أَنصَارُ [Ansaru yani yardımcılar anlamındadır] sonra Nasrani olarak adlandırıldılar.



Hristiyanlık bir hak mıydı soruyorum ? Bilakis Havariler bile "Biz Müslümanlarız" diyor Al-i İmran Suresi 52. ayette. Dolayısıyla bir kavim ismidir Hristiyanlık. Allah katında tek din İslam'dır. Yani bahsettiğin Hristiyanlık Yahudilik bir din ismi değildir yaşadıkları yerlerin ismidir. Nasıl ki Ensara, Ensar dediğimizde başka grup olmuyorlar, Ensar Allah'ın dinine yardım edenler anlamından ötürü böyle diyorsak.

Nasıra mıntıkası

Sonuç olarak, Allah katında geçerli olan tek din İslam'dır ve Kur'an'ı okusaydın, Allah'ın dininin İslam olduğunu ve Kur'anda Allah Subhanehu ve Teala'nın gönderdiği peygamberler için bir çok ayetinde "Müslümanlardı" dediğini de bilecektin. Hıristiyanlık hiçbir zaman ne hak dini ne de hak olmuştur.. Hristiyanlık "Nasara" kelimesinden gelen Nasıra mıntıkası anlamına gelen bir sözcük. Çünkü İsa Aleyhisselam kavmine Tevhide davet ediyordu,

Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah’ı bırakıp beni ve annemi ilah edinin.” diye söyledin? Dedi ki: “Seni tenzih ederim! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem (doğru) olmaz. Şayet söylemiş olsam elbette sen bunu bilirdin. (Çünkü) sen, bende olanı bilirsin, bense sende olanı bilmem. Şüphesiz ki sen, gaybı bilensin.” (Maide Suresi, 5:116)

117. "Ben onlara, Senin bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim: "Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin." Aralarında yaşadığım sürece ben onların üzerinde bir şahit idim, fakat beni aldığın zaman Sen onların üzerinde bir gözetleyici oldun ve Sen her şeye şahitsin."

[el-Maide 5:117]

2. sorunun cevabına gelince;
onu maalesef bilemiyorum.
 
Son düzenleme:
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Hristiyanlığın Hak olduğu dönemde Türkler sadece Gök Tengri'ye inanmakla kalmıyor, başka inançları da bulunuyordu. Yani o zamanki dini kanunlara (Hristiyanlık) uymuyorlardı.

"Bu inanca göre Gök'ün yüce ruhu Tengri'ydi. Kişiler kendilerini gök ata Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi."
Daha fazlası için: https://tr.wikipedia.org/wiki/Tengricilik
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tengricilik için Abdulhak abimin yazısını öneririm.
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hristiyanlığın Hak olduğu dönemde Türkler sadece Gök Tengri'ye inanmakla kalmıyor, başka inançları da bulunuyordu. Yani o zamanki dini kanunlara (Hristiyanlık) uymuyorlardı.

"Bu inanca göre Gök'ün yüce ruhu Tengri'ydi. Kişiler kendilerini gök ata Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi."
Daha fazlası için: https://tr.wikipedia.org/wiki/Tengricilik
Akhi Hristiyanlık hak derken ne demek istiyorsun ?
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Yani bozulmadığı, şimdiki gibi hurafeler eklenmediği, Hz İsa'nın (aleyhis selam) döneminden. Adına ne denirse densin, bu arada Hristiyanlık "Nasara" kelimesinden değil "Christianity/Christianism"den yani "Christ"den geliyor (Hz. İsa'ya [aleyhis selam] takılan "seçilmiş olan" gibi anlamlara sahip isim), yani onun yolunu takip etmek. Bu anlama geliyorsa "Hz. İsa'nın (aleyhis selam) yolunu takip edenler" demekle aynı şey.

Yanlışlarımı ALLAH (Subhanahu we Teâlâ) affetsin, yanlışlar Şeytan'dandır.
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yani bozulmadığı, şimdiki gibi hurafeler eklenmediği, Hz İsa'nın (aleyhis selam) döneminden. Adına ne denirse densin, bu arada Hristiyanlık "Nasara" kelimesinden değil "Christianity/Christianism"den yani "Christ"den geliyor (Hz. İsa'ya [aleyhis selam] takılan "seçilmiş olan" gibi anlamlara sahip isim), yani onun yolunu takip etmek. Bu anlama geliyorsa "Hz. İsa'nın (aleyhis selam) yolunu takip edenler" demekle aynı şey.

Yanlışlarımı ALLAH (Subhanahu we Teâlâ) affetsin, yanlışlar Şeytan'dandır.
Öncelikle, "Hristiyanlık" kelimesi Kuran'ın hiçbir yerinde geçmemektedir kelime-i manasıyla. Sadece Nasara olarak adlandırılıyorlar "نصارى". "Hristiyanlık" kelimesi (ve türevleri) Yunanca "Χριστιανισμος" (Khristianismos) kelimesinden türetilmiştir, bu da "Χριστός" (Khristos) kelimesinden türetilmiştir.

"Khristos" kelimesi İbranice "Mesih" kelimesinin Yunanca çevirisidir ve "meshedilmiş kişi" anlamına gelir.

Yani "Hıristiyanlık" kelimesi tam anlamıyla "meshedi-l-miş" anlamına gelmektedir.

Tahrif Edilmiş İncil'de Elçi'nin işlerinde şöyle bahsedilir:
Sonra Barnaba, Saul'u aramak için Tarsus'a gitti. Onu bulunca da Antakya'ya getirdi. Böylece Barnaba'yla Saul bir yıl boyunca oradaki inanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler[a] adı verildi. [Elçilerin işleri 11:26]
Yani Mesihçiler derken "Χριστιανισμος" yani Hristiyanlık kelimesinden türetildiği açık. Peki yukarıdaki cevabına cevap vereyim;

"Adı ne olursa olsun, bu arada, Hıristiyanlık "Nasara" kelimesinden değil, "Hıristiyanlık/Hıristiyanlık" kelimesinden gelir, yani "Mesih" (İsa'ya (a.s.) verilen isim, "seçilmiş kişi" vb. anlamına gelir), onun yolunu izlemek anlamına gelir." dediniz.

Sana sorayım, "Nasara (نصارى )" kelimesinin nereden geldiğini biliyor musunuz? "Ensar" kelimesinden geliyor. Ensar Arapça'da yardımcılar anlamına gelir.



Yani "Nasara" kelimesi sizin dediğiniz gibi "İsa'nın takipçileri" anlamına gelmiyor, "İsa'nın yardımcıları" anlamına geliyor.

Allah Subhanehu ve Teala yanlışlarım varsa affetsin. Allah en doğrusunu bilir.
 
Ebu Dil-Hûn el-Murcie Çevrimdışı

Ebu Dil-Hûn el-Murcie

Üye
İslam-TR Üyesi
Öncelikle, "Hristiyanlık" kelimesi Kuran'ın hiçbir yerinde geçmemektedir kelime-i manasıyla. Sadece Nasara olarak adlandırılıyorlar "نصارى". "Hristiyanlık" kelimesi (ve türevleri) Yunanca "Χριστιανισμος" (Khristianismos) kelimesinden türetilmiştir, bu da "Χριστός" (Khristos) kelimesinden türetilmiştir.

"Khristos" kelimesi İbranice "Mesih" kelimesinin Yunanca çevirisidir ve "meshedilmiş kişi" anlamına gelir.

Yani "Hıristiyanlık" kelimesi tam anlamıyla "meshedi-l-miş" anlamına gelmektedir.

Tahrif Edilmiş İncil'de Elçi'nin işlerinde şöyle bahsedilir:
Sonra Barnaba, Saul'u aramak için Tarsus'a gitti. Onu bulunca da Antakya'ya getirdi. Böylece Barnaba'yla Saul bir yıl boyunca oradaki inanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler[a] adı verildi. [Elçilerin işleri 11:26]
Yani Mesihçiler derken "Χριστιανισμος" yani Hristiyanlık kelimesinden türetildiği açık. Peki yukarıdaki cevabına cevap vereyim;

"Adı ne olursa olsun, bu arada, Hıristiyanlık "Nasara" kelimesinden değil, "Hıristiyanlık/Hıristiyanlık" kelimesinden gelir, yani "Mesih" (İsa'ya (a.s.) verilen isim, "seçilmiş kişi" vb. anlamına gelir), onun yolunu izlemek anlamına gelir." dediniz.

Sana sorayım, "Nasara (نصارى )" kelimesinin nereden geldiğini biliyor musunuz? "Ensar" kelimesinden geliyor. Ensar Arapça'da yardımcılar anlamına gelir.



Yani "Nasara" kelimesi sizin dediğiniz gibi "İsa'nın takipçileri" anlamına gelmiyor, "İsa'nın yardımcıları" anlamına geliyor.

Allah Subhanehu ve Teala yanlışlarım varsa affetsin. Allah en doğrusunu bilir.
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işlerse, elbette bunların Rabbleri yanında mükafatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır."(Bakara, 2/62)
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işlerse, elbette bunların Rabbleri yanında mükafatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır."(Bakara, 2/62)

Arapça'da Hristiyanlık kelimesi ne olarak geçiyor onu okur musun ?
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işlerse, elbette bunların Rabbleri yanında mükafatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır."(Bakara, 2/62)
İman ve Doğru İşler Yapmak Her Zaman Kurtuluşa Eşittir
Allah, emirlerine karşı gelen, yasaklarına giren ve yasakları işleyerek belirlenen sınırları aşanların durumunu ve cezasını açıkladıktan sonra, önceki ümmetlerden salih ve itaatkâr olanların iyi amellerinin mükâfatını aldıklarını belirtmiştir. Kıyamet gününe kadar da bu böyle olacaktır. Dolayısıyla kim ümmî resûl ve nebîye uyarsa ebedî saadeti elde eder ve ne gelecekte olacaklardan korkar ne de geçmişte kaybettiklerine üzülür. Aynı şekilde Allah şöyle buyurmuştur,

﴿أَلا إِنَّ أَوْلِيَآءَ اللَّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴾
(Hiç şüphe yok ki! Şüphesiz Allah dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir) (Yunus Suresi 62).

Melekler, ölmek üzere olan müminlere, belirtildiği gibi sesleneceklerdir,

﴿إِنَّ الّذِينَ قَالُواْ رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَـمُواْ تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَـئِكَةُ أَلاَّ تَخَافُواْ وَلاَ تَحْزَنُواْ وَأَبْشِرُواْ بِالْجَنَّةِ الَّتِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ ﴾
(Şüphe yok ki) o kimseler ki "Rabbimiz yalnız Allah'tır" deyip sonra da sebat edenler var ya, işte onların üzerine (ölümleri anında) melekler iner (ve şöyle derler) "Korkmayın ve üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle müjdelenin!" derler.) (Fussilet Suresi 30)

Mü'min veya Müminin Anlamı
Ali bin Ebi Talha, İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet etmiştir,

﴿إِنَّ الَّذِينَ ءَامَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالنَّصَـرَى وَالصَّـبِئِينَ مَنْ ءَامَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الاٌّخِرِ﴾
(Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiilerden kim Allah'a ve ahiret gününe inanırsa) ki Allah bunun üzerine şu ayeti indirdi,

﴿وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلَـمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الاٌّخِرَةِ مِنَ الْخَـسِرِينَ ﴾
(Ve kim İslam'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul edilmeyecektir ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır) (Âl-i İmran, 85).

İbn-i Abbas'ın bu tefsiri, Allah'ın Resûlullah'ın (ﷺ) şeriatına uymadıkça, yani Allah Muhammed'i gönderdikten sonra, Allah'ın hiç kimseden herhangi bir ameli kabul etmediğini gösterir. Bundan önce, kendi Peygamberinin rehberliğini izleyen her insan doğru yoldaydı, doğru rehberliği izliyordu ve kurtuluşa erenlerdendi.

Yahudilere neden "Yehud" deniyordu?
Yahudiler, hüküm vermek için Tevrat'a başvuran Musa Peygamber'in takipçileridir. Yahudi, tıpkı Musa'nın dediği gibi "tövbe eden" anlamına gelen bir kelimedir,

﴿إِنَّا هُدْنَـآ إِلَيْكَ﴾
hiri̇sti̇yanlara neden nasara deni̇yordu
﴿مَنْ أَنصَارِى إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ﴾
("Allah yolunda benim yardımcılarım kim olacak?" diye sorduklarında, Havariler şöyle dedi: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız.") (61:14)

Katade, İbn Cüreyc ve İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Allah en iyisini bilir, Nasıra denilen bir beldede yaşadıkları için onlara "Nasara" denildiği söylenmiştir. Nasara, kesinlikle Nasran'ın çoğuludur.

Allah, Resulullah (ﷺ) bütün Ademoğullarına Son ve Nihai Peygamber ve Elçi olarak gönderdiğinde, insanlığın ona inanması, ona itaat etmesi ve kendilerine yasakladığı şeylerden kaçınması gerekiyordu; bunu yapanlar gerçek müminlerdir. Resulullah ümmetine, imanlarının ve yakinlerinin derinliğinden ve önceki tüm Peygamberlere ve gaybî meselelere inandıklarından dolayı "Mü'minler" denmiştir.

Sabi'un ya da Sabiiler
Sabiilerin kimliği konusunda görüş ayrılığı vardır. Süfyan Ath-Thawri, Layth bin Ebu Süleyman'ın Mücahid'in "Sabiiler Mecusiler, Yahudiler ve Hıristiyanlar arasındadır. Belirli bir dinleri yoktur." İbn Ebi Necih'ten de benzer bir rivayet vardır. Benzer ifadeler Atâ ve Saîd bin Cübeyr'e de atfedilmiştir. Onlar (başkaları) Sabiilerin, Zebur'u okuyan Kitap Ehli'nden bir fırka olduğunu söylerler, diğerleri ise onların meleklere veya yıldızlara tapan bir kavim olduğunu söylerler. Görünen o ki, doğruya en yakın görüş -ki en doğrusunu Allah bilir- Mücahid'in ve Vehb bin Münebbih gibi ona katılanların Sabiilerin ne Yahudi ne Hıristiyan ne Mecusi ne de müşrik oldukları yönündeki sözleridir. Aksine, takip ettikleri ve uyguladıkları belirli bir dinleri yoktu, çünkü fıtratlarına (içgüdüsel doğalarına) göre yaşamaya devam ediyorlardı. Bu nedenle putperestler, İslam'ı benimseyen kişiyi, yeryüzünde var olan tüm dinleri terk ettiği anlamına gelen "Sabiî" olarak adlandırırlardı. Bazı alimler, Sabiilerin hiçbir peygamber tarafından mesaj almamış kişiler olduğunu belirtmişlerdir. Ve Allah en iyisini bilir.

Ebu Saîd'den rivayet edilmiştir:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ، حَدَّثَنَا أَبُو غَسَّانَ، قَالَ حَدَّثَنِي زَيْدُ بْنُ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ ـ رضى الله عنه ـ أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏"‏ لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ شِبْرًا بِشِبْرٍ، وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ، حَتَّى لَوْ سَلَكُوا جُحْرَ ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ ‏"‏‏.‏ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ، الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ ‏"‏ فَمَنْ ‏"‏‏
Allah Rasulü (ﷺ) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerin yanlış yollarını öyle bir takip edeceksiniz ki, eğer onlar bir çukurun içine girseler, siz de oraya gireceksiniz." Biz de dedik ki: "Ey Allah'ın Resûlü (ﷺ)! Yahudileri ve Hıristiyanları mı kastediyorsun?" dedik. "Başka kimleri?" diye cevap verdi. (Elbette Yahudileri ve Hıristiyanları kastediyor.) [Sahih-i Buhari 3456]

Ebû Hureyre'den rivayet edilmiştir:
Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurdu: Allah'ın laneti Yahudilerin ve Hıristiyanların üzerine olsun, çünkü onlar elçilerinin kabirlerini ibadet yeri edindiler. [Sahih Müslim 530b]

Kaynak: İbn Kesir Tefsirleri
 
Son düzenleme:
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yani dolayısıyla, Musa (a.s.) o zaman buzağıya tapan İsrailoğulları'na İslam'a davet ediyordu. İsa (as) da aynı şekilde. Yani Hristiyanlık ve Yahudilik bir din ismi değildir. Sahabeye Muhacir dediğimizde nasıl başka bir dinden olmuyorlar çünkü hicret ettikleri için öyle söylüyorsak, bu da aynı şekildedir. Yahudilik de İslamdır, Hristiyanlık da İslamdır çünkü Peygamberlerin hepsi İslam'a davet ediyordu.

Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır. Kendilerine Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Her kim de Allah’ın ayetlerine karşı kafir olursa şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir. (3/Âl-i İmran, 19)
 
M Çevrimdışı

mutmain

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
gok tanrı inancı dediğin şamanizimdir bu din budizim hinduizim gibi batıl bir dindir
diğer dinlerde saçma sapan putlara taparlardı diyorsunuz fakat sizin puttan kastınız nedir anlayamadım
islamın bahsettiği putların hiç biri Allahın zatının yerine konan şeyler değildi
put islamın yalış gördüğü bir işi toplum arasında kanunlaştıran kişi ve görüşlerdir
yoksa mekkede Allah resulüne karşı mucadele eden putperest toplum Allaha inanan kabede hac eden namaz kılan zekat veren bir toplumdu
sadece tapındıkları putlar zamanınde kendileri için yanlış hükümler koyan saygın olan efendileri idi


putları onlara çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi En’âm suresi 137

mesela kürtaja izin veren onu öven birisinin put olduğunu anlayabiliyormusun
efendilerden birinin kuran kanunlarını red edip kendi anlayışını kanunlaştırması onu put yapar
takipçilerinide putperst yapar
yani Allah resulü zamanındaki mekke müşrikleri
gök tengri anlayışındaki toplumlardan ve günümüz kuranla yönetmeyen toplumlardan daha çok islama yakın idiler

eskilerdede yenilerdede bilmeyen ve öğrenmeye imkanı olmayanların kimini Allah af edebilir
fakat bu gerçeği bildikleri halde yanlışlarından ısrar edenlerin yeri cehennemdir

hz.ademden hz.muhammede kadar gönderilmiş tüm Allahın hükümleri evrenseldir
peygamberler kavimlerine gönderilirler eğer kavimleri inanir yardım ederlerse ulaşabildikleri her yere Allahın hükümlerini taşıyıp hükmederler
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Musa ve İsa peygamberler kendi bölgelerinin ötesine geçmemişlerdir. Mısır ve Kudüs topraklarını terk etmemişlerdir. Gönderilme açısından bakarsak, her peygamber herkese gönderilmiştir. Musa Firavun'u Allah'a iman etmeye davet etmiştir, aynı kavimden olmadıkları halde. İsa da havarilerine etrafa dağılıp ilahi müjdeyi insanlara ulaştırmalarını telkin etmiştir.

Ancak Türkler onların davetine muhatap olmadığı için, tekzipden yalanlamadan bahsedilemez. Allah her kavmi adaletince hesaba çeker. Bugünün kıstasıyla iki bin yıl öncesini ölçemeyiz. Allah'a iman edip salih amel işliyor idilerse Allah onları mükafatlandırır. Şirk ve zülumât içerisinde yaşayıp hidayete tabi olmamış iseler yine Allah onları hesaba çeker.
 
Ebu Dil-Hûn el-Murcie Çevrimdışı

Ebu Dil-Hûn el-Murcie

Üye
İslam-TR Üyesi
Musa ve İsa peygamberler kendi bölgelerinin ötesine geçmemişlerdir. Mısır ve Kudüs topraklarını terk etmemişlerdir. Gönderilme açısından bakarsak, her peygamber herkese gönderilmiştir. Musa Firavun'u Allah'a iman etmeye davet etmiştir, aynı kavimden olmadıkları halde. İsa da havarilerine etrafa dağılıp ilahi müjdeyi insanlara ulaştırmalarını telkin etmiştir.

Ancak Türkler onların davetine muhatap olmadığı için, tekzipden yalanlamadan bahsedilemez. Allah her kavmi adaletince hesaba çeker. Bugünün kıstasıyla iki bin yıl öncesini ölçemeyiz. Allah'a iman edip salih amel işliyor idilerse Allah onları mükafatlandırır. Şirk ve zülumât içerisinde yaşayıp hidayete tabi olmamış iseler yine Allah onları hesaba çeker.
Allah razı olsun
 
Never Give Up Çevrimdışı

Never Give Up

Üye
İslam-TR Üyesi
İsa, onu anlatmaya kelimeler yetmez.. Merhamet ve sevgiyi insanlara öğretti..
O ne güzel insandır.. Ne güzel peygamberdir.. İsa ismini anınca düşünüp biraz kendimize sormalıyız bizde merhamet adına ne var? RAB sözü adına ne var?

Saçma sapan insan buyruklarına, hahamların safsatalarına uymak yerine rabbin sözüne uymak, Allah'ın kusursuz sözüne uymak daha iyi değil midir?

Allah'ı sevmek her türlü ibadetten, adaktan, binadan daha değerlidir.. Çünkü Allah kurban değil, merhametli olmasını ister insanların..

Yaşarken bu dünyada kin ve nefretle ölmüşlerin, ölüleri Allah'ın izniyle dirilten İsa'yı zerre anlayabileceklerine inanmıyorum. Onlar nefret ve kine batmış insanlardır..

Tüm peygamberler İslam yani barış dinindendir..
Öncekilerin durumu bizi ilgilendirmiyor.. Allah'a bırak, sen kendinin hükmünü merak et
Çünkü "Hüküm Allah aittir." diye buyrulmuştur..

Bizi ilgilendiren konular değil..
 
Never Give Up Çevrimdışı

Never Give Up

Üye
İslam-TR Üyesi
Musa ve İsa peygamberler kendi bölgelerinin ötesine geçmemişlerdir. Mısır ve Kudüs topraklarını terk etmemişlerdir. Gönderilme açısından bakarsak, her peygamber herkese gönderilmiştir. Musa Firavun'u Allah'a iman etmeye davet etmiştir, aynı kavimden olmadıkları halde. İsa da havarilerine etrafa dağılıp ilahi müjdeyi insanlara ulaştırmalarını telkin etmiştir.

Ancak Türkler onların davetine muhatap olmadığı için, tekzipden yalanlamadan bahsedilemez. Allah her kavmi adaletince hesaba çeker. Bugünün kıstasıyla iki bin yıl öncesini ölçemeyiz. Allah'a iman edip salih amel işliyor idilerse Allah onları mükafatlandırır. Şirk ve zülumât içerisinde yaşayıp hidayete tabi olmamış iseler yine Allah onları hesaba çeker.
Peygamberlerin kendi bölgelerinin ötesine geçmemesi getirdikleri dinin herkesi ilgilendirdiği gerçeğini reddetmez.
Kaldı ki hiç vahiy ulaşmasa bile insanlara akıl verilmiştir.. Vahiyde şaşan akla doğru yolu göstermek için gelmiştir..
Allah en şerli insan Aklını kullanmayanlardır diye buyurmuştur.

Bir peygamberin belli bir coğrafyada yaşaması farklı coğrafya da yaşayanların ona inanmasına engel olmaz. Ya da bu gerekliliği ortadan kaldırmaz.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Peygamberlerin kendi bölgelerinin ötesine geçmemesi getirdikleri dinin herkesi ilgilendirdiği gerçeğini reddetmez.
Kaldı ki hiç vahiy ulaşmasa bile insanlara akıl verilmiştir.. Vahiyde şaşan akla doğru yolu göstermek için gelmiştir..
Allah en şerli insan Aklını kullanmayanlardır diye buyurmuştur.

Bir peygamberin belli bir coğrafyada yaşaması farklı coğrafya da yaşayanların ona inanmasına engel olmaz. Ya da bu gerekliliği ortadan kaldırmaz.

İlkine evet ama Allah'a iman farklı, peygamberi tasdik farklı, şeriatına ittiba farklı. Allahu alem.
Örneğın Indus kıyılarında yaşayan insanlar İsa'yı tasdik ve ittiba ile mükellef kılınmamışlardır. Yalnızca ulâştırdığı risaleti sahihen işittiklerinde bunu hak bilip ona tabi olmaları gerekir, çünkü akıl hidayeti kavramaya araçtır ve kalbi selim onu kabul eder.
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt