Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Müzik, İlahi , Ezgi, Marş (çeşitlerinin) Hükmü

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
MÜZİK , İLAHİ , EZGİ , MARŞ (ÇEŞİTLERİNİN) HÜKMÜ
ilhan-arsel-seriat-ve-kadin-mc3bczik-yasaklanmasc4b1-mc3bczik-dinlemek-haram.jpg
Saf suresi:
2- Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
3- Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.
4- Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.


Lukman suresi 6. Ayet, Taberi tefsiri
"Öyle insanlar vardır ki bilgisizce insanları Allah yolundan saptırmak ve Kur'anın âyetlerini alaya almak için "Boş sözler" satın alırlar. İşte böyleleri için, hor ve hakir kılan bir azab vardır."

Mufessirler bu âyet-i kerimeyi farklı şekillerde izah etmişlerdir. Ebi Umame el-Bâhilî (r.anh)'den nakledilen bir görüşe göre, âyette zikredilen "Boş sözler satın almak"dan maksad şarkı söyleyen cariyeler satın almaktır.

İbn Cerîr'in, Avfî kanalıyla İbn Abbâs (r.anhuma)'dan rivayetine göre bu âyet-i kerime en-Nadr ibnu'l-Hâris hakkında nazil olmuştur ama bu âyet-i kerimenin nuzulune sebeb olan davranışı buna göre başkadır.
Rivayete göre o, şarkıcı cariyeler satın alır; birisinin Peygamber (s.a.v.)'i dinlemeye gittiğini görürse hemen bir şarkıcı cariyesini çağırır, o kişiyi de çağırır ve cariyesinin ona çalıp söylemesini emrederek: "Bak, bu, Muhammed'in kendisine çağırdığı namazdan, oruçtan ve onunla birlikte mucadeleden daha hayırlıdır." dermiş. İşte onun bu davranışı üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş. (Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, Hadis no: 56)

Sevr ibn Fâhıte'nin babasından, O'nun da İbn Abbâs'dan rivayetine göre bu âyet-i kerime gece gündüz kendisine şarkı söylesin diye bir cariye satın alan bir adam hakkında nazil olmuştur. (Vahidî, Esbâbun-Nuzûl, sf: 244) Bu kişinin İbn Hatal olduğu söylenmiştir. (Alusî, Ruhu'l-Maânî, xxı, 67)

Vâhıdî'nin kendi isnadıyla Ebu Umâme'den rivayetinde;
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Cariyelere şarkı öğreterek şarkıcı yetiştirmek, onları satmak helâl değildir. Onları satılmasından alınan bedel de haramdır. Bu gibiler hakkında "İnsanlardan bilgisizce Allah yolundan saptırmak için Hakkı boş sözlerle değişenler... vardır." âyeti nazil oldu. Bir kimse yüksek sesle şarkı söylediği zaman iki şeytan gelir birisi bir omuzunda, diğeri öbür omuzunda tepinmeye, oynamaya başlarlar ve o kişi susuncaya kadar böyle yapmakta devam ederler. (Vahidî, Esbâbu'n-Nuzûl, sf: 244)


Boş Sözleri Satın Alanlar:

"İnsanlardan kimisi... boş sözleri satın alırlar" buyruğundaki; "Kimisi" mubtedâ olarak ref maahallindedir, "Boş sözler"den kasıt ise, İbn Mes'ud, İbn Abbas ve diğerlerinin görüşlerine göre şarkı demektir.
en-Nehhas dedi ki: O kitab ve sünnet ile yasaklanmıştır. İfadenin takdiri: Oyalayıcı olanı kim satın alır?" şeklindedir.
Yüce Allah'ın: "(O) Kasabaya sor" (Yusuf, 12) gibi. Ya da ifadenin takdiri şöyle olabilir: Böyle bir kimse boş sözleri ancak satın alıb da buniara çokça bedel verdiğinden dolayı sanki bunları lehv için (boşu boşuna oyalanmak için) satın almış gibidir.
(İfadenin takdirine dair bu açıklamalar, gerek merhum mufessirin ifadesinde gerek en-Nehhâs'm ibaresinde -Arabca baskıya hazırlayanın da belirttiği gibi- bir parça kapalılık vardır Arabca baskıya hazırlayanın, anlaşılan mananın olması gereken şekle dair notu da gözöniinde bulundurularak; tercume yapıldı)

Derim ki: İlim adamlarının şarkının mekruh oluşuna ve yasaklandığına dair delil gösterdikleri üç âyet-i kerîmeden birisi budur.

İkinci âyet-i kerîme yüce Allah'ın: "(Üstelik) oynayıb, eğlenirsiniz." (Necm, 61) buyruğudur.
İbn Abbas dedi ki: Burada Himyerlilerin lehçesinde şarkı demektir. Mesela; Bize şarkı söyle" demektir. (Ki âyet-i kerîmedeki lafız ile aynı köktendir).

Üçüncü âyet-i kerîme ise yüce Allah'ın: "Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat" (İsra, 64) buyruğudur.
Mucahid dedi ki: Bunlar şarkı ve çalgı aletleridir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-İsra Sûresi'nde (64. âyet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Tirmizî'nin rivayetine göre Ebu Umame, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Şarkıcı cariyeleri satmayınız, satın almayınız. Onlara (bu işi) öğretmeyiniz. Böylelerinin ticaretinde de hayır yoktur, onların karşılığında alınacak olan para da haramdır. İşte şu: "İnsanlardan kimisi bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak için boş sözleri satın alırlar" âyeti benzeri hususlar için nazil olmuştur."
Ebu İsa (et-Tirmizî) dedi ki: Bu hadis garibdir. Sadece el-Kasım, Ebu Umame yoluyla rivayet edilmiştir. el-Kasım, sika (güvenilir) bir râvidir. Ali b. Yezid ise hadis noktasında zayıf kabul edilmektedir. Bu açıklamayı da Muhammed b. İsmail (el-Buhârî) yapmıştır.
(Tirmizl, III, 119; ancak hadisin sonundaki Tirmizi'nin talik Suddrî'den söz edilmeden. "Kimi ilim adamı Aii b. Yezid'in hadis -rivayetîn-de zayıf olduğu belirtilmektedir" şeklindedir.)

Şûbe ve Sufyan'ın, el-Hakem ile Hammad'dan bu ikisi İbrahim'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
Abdullah b. Mes'ud dedi ki: Şarkı kalbde munafıklığın yeşermesine sebebtir, Mucahid de böyle demiş ve şunları eklemiştir: Âyet-i kerîmede geçen boş söz şarkı ve buna benzer batıl şeyleri dinlemektir.

el-Hasen dedi ki: Boş söz çalgı ve şarkıdır.
el-Kasım b. Muhammed de dedi ki: Şarkı batıldır, batıl da ateştedir.
İbnu'l-Kasım dedi ki: Ben Malik'e şarkı hakkında soru sordum da şöyle dedi: Yüce Allah: "Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne var?" (Yunus, 32) diye buyurmaktadır. Peki, o bir hak mıdır?

Buhârî şöyle bir bab başlığı açmıştır: "Her bir lehvin (boş işin) yüce Allah'a itaatten alıkoyduğu takdirde batıl olduğu ve: Arkadaşına gel seninle kumar oynayayım, diyen kimse ile yüce Allah'ın: "İnsanlardan kimisi bilgisizce Allah'ta yolundan saptırmak ve onu bir eğlence edinmek için boş sözleri satın alırlar" buyruğuna dair bir bab. (Buhari , V, 2321)

Buhârî'nin (Allah'a itaatten alıkoyduğu takdirde) kaydı yüce Allah'ın: "Allah'ın yolundan saptırmak için" buyruğundan ilham alınarak belirtilmiştir.

es-Salebî ile el-Vahidî az önce zikrettiğimiz Ebu Umame hadisinde şunları da kaydetmektedirler:
"...Bir adam yüksek sesle şarkı söyleyecek oldu mu, mutlaka Allah onun üzerine iki şeytan gönderir. Bunlardan birisi bu omuzu üzerinde, diğeri de öteki omuzu üzerinde (oturur) ve kendisi susuncaya kadar bu iki şeytan ayaklarını vurmaya devam eder dururlar. "
(el-Heysemî, Mecmatı'z-Zevâid, VIII, 119; Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir, VIII, 180)

Tirmizî ve başkaları da Enes ve başkalarının rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"İki ses vardır ki, lanete uğramıştır ve günahkârdırlar. Ben o iki sesi de yasaklıyorum: Biri zurna ile nağme ve sevinç esnasında şeytanın sesi ve musibet esnasındaki bir sarsıntı ile yanaklara vurup yakalan yırtmak halinde (feryad, ağıt) sesi."
(Tayâlisi, el-Musned, I, 235; Deylemî, et-Firdevs, II, 400)

Cafer b. Muhammed babasından, o dedesinden, o Ali (selam ona)'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "
Ben zurnaları (çalgı âletlerini) kırmakla gönderildim." Bu hadisi Ebu Talib el-Gaylanî rivayet etmiştir.
(el-Heysemî, Zevâidu Musnedi'l-Hâris, 11, 770; Taberânî, el-Ma'cemu'l-Kebîr, VIII, 197; el-Mu'cemu'l-Evsat, I, 151; el-Munzirî, et-Tergib ve't-Terhib, III, 181)

İbn Buşra'nın, İkrime'den, onun İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ben zurna ve davulları kırıp dökmek ile gönderildim."
(ed-Deylemî, el-Firdevs, I, 398)

Tirmizî'nin de rivayet ettiğine göre Ali (r.anh) şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "
Ummetim on beş hasleti işleyecek oldu mu artık bela gelip, onları bulur... Ummetim şarkıcı cariyeler ve çalgı aletleri edindiği vakit.,” (Tirmizî, IV, 494)

Ebu Hurayra yoluyla gelen hadiste de; "Çalgıcı cariyeler ile çalgı aletleri ortaya çıktığı vakit" denilmektedir.
(Ebu Hurayra'den btı lafızla tespit edemedik; ancak aynı mananın dile getirildiği bazı rivayetler için Musnedu Abd b. Mumeyd, I, 1,I7; Ebu AmredDânî, es-Sunenu'l-Vâride fi'l-Fiten, III, 684; el-Munztri, et-Tergtb ve't-Terklb, III, 182 vs)

İbnu'l-Mubârak, Malik b. Enes'ten, o Muhammed b. el-Munkedir'den, o Enes b. Malik'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki; "Kim bir şarkıcı kadını dinlemek için oturacak olursa, kıyamet gününde kulaklarına kurşun dökülecektir."
(İbnu'l Cevzi, el' İtu'l-Mıtte Udhiye, II, 786; "Ahrned b. Hanbel, bu hadis bâtıldır, demiştir" kaydıyla)

Esed b. Musa, Abdu'l-Aziz b. Ebi Seleme'den, o Muhammed b. el-Munkedir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bize ulaştığına göre yüce Allah kıyamet gününde şöyle buyuracaktır: "Nerede kendilerini ve kulaklarını boş sözlerden ve şeytanların zurnalarından uzak tutan kullarım? Onları misk bahçelerine yerleştirin ve kendilerine Benim rızamı onların üzerine yağdırdığım, haber verin."
(İbnul-Muberak; vmisk, s. 12; Ebu Nııaym, Hilyetu'l-Evliyâ, III, 151)

Kurtubî der ki: Şu "Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle oynat..." (İsra 64) ayeti çalgı, şarkı ve eğlencenin yasak kılındığına delildir. Çünkü onun sesi Yüce Allah'a isyana çağıran her bir unsurdur. Şeytanın sesi veya fiilinden olan her bir şeyden yahud da onun güzel gördüğü her bir şeyden uzak durmak, kaçınmak icab eder.

Nâfî'in İbni Ömer'den rivayet ettiğine göre, İbn-i Ömer bir seferinde bir zurna (kaval, ney, düdük) sesi işitir, o da parmaklarını kulaklarına koyar ve bineğini o yoldan şu sözleri söyleyerek çevirir: Ey Nâfî sesi işitiyor musun?
Ben, "evet" dedikçe o ters istikamete doğru yoluna devam edip gitti; sonunda "hayır" dediğim vakit, ellerini çekti, tekrar devesini geri döndürdü ve dedi ki: Ben Rasulullah (s.a.v.)'ı bir çoban kavalını işittiğini gördüm de bunu yaptı". (Ebu Davud, Edeb, Bab 52, Hadis no: 4924)

(Vehbe Zuhayli, et-Tefsiru’l-Munir, Risale Yayınları: 8/105-106)

Şarkıcılık yapan kadınların alım satımının yasak oluşu:
1282-
Ebû Umâme (r.anh)’den rivâyete göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Şarkıcılık yapacak olan dansözleri satmayın onları satın almayın, onlara şarkı türkü öğretip sanatçı haline getirmeyin, onların alım satımıyla veya onlar vasıtasıyla kazanılan parada hayır yoktur. Onların alım satımından elde edilen veya onlar vasıtasıyla elde edilen paralar haramdır. İşte bu ve benzeri işler hakkında şu ayet nâzil oldu:
İnsanlardan kimi de var ki; gerçek bir bilgiye dayanmaksızın bilgisiz bir şekilde insanları Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için masal hikâye şarkı türkü gibi eğlence türünden boş sözleri satın alıp insanları Kur’ân dinlemekten alıkoyup bu masallarla aldatmaya ve avutmaya çalışırlar…”
(31 Lukman: 6) (İbn Mâce, Ticarat: 11)
Tirmîzî: Bu konuda Ömer b. Hattâb’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî:
Ebû Umâme’nin hadisini bu şekilde sadece buradan bilmekteyiz. Bazı ilim adamları Ali b. Yezîd hakkında söz ederek onun zayıf olduğunu söylemişlerdir ki kendisi Şam'lıdır.
[Sunen-i Tirmizi ; Cilt 1, Sahife 343, 12: ALIŞVERİŞ BÖLÜMLERİ bölüm: 51]

-Ebi Umame, Rasulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Şarkı söyleyen cariyeleri satmayın, satın almayın, onlan (Bu hususta) eğitmeyin. Onların ticaretinde hiçbir hayır yoktur. Onların paralan haramdır."
Ebu Umame bu âyetin, Rasulullaha bu gibi konularda indiğini söylemiştir.
[Tirmizî, K. Tefsir el-Kur'an Sure: 31, Hadis no: 3195]


2168) Ebû Umâme (Radiyallâhu anh)'den; Şöyle demiştir:
Rasûlullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) şarkıcı cariyelerin satılmasını, satın alınmasını, şarkıcılık kazançlarını ve onların (satış) bedellerini yemeyi yasakladı."
[Sunen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 6/140-141]

İzahı

Bu hadîsi Tirmizî ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Tirmizi1 deki merfû hadîsin meali şöyledir: "(Şarkıcı) cariyeleri satmayınız, onlan satın almayınız, onlara (şarkıcılığı) öğretmeyiniz. Onların ticâretinde hiç bir hayır yoktur ve (satış) bedelleri haramdır.
«Bazı insanlar, Allah yolundan saptırmak için (eğlendirici haram sesler gibi) mûnker sözü satın alırlar. [Lukman 6] âyeti bunun misli hakkında indirildi.»

Tuhfe yazarı bu hadîsin şerhinde şöyle der:
"Hadîs, cariyelere şarkıcılığı öğretmeyi yasaklar. Çünkü şarkıcılık zinanın basamağıdır. Şarkıcı cariyeden maksat şarkıcılığı sanat hâline getirendir.
Kâdı: Hadîsteki yasaklama, şarkıcı cariyeleri şarkıcılık etsin diye satılmasına ve satın alınmasına mahsustur. Bunları meşru amaçla satmak veya satınalmak, yasak değildir.
Şarkıcı cariyelerin satış bedelinin haramlığı, bunların satışının geçersizliğine delâlet eder. Lâkin cumhur bunların satışının sahîh olduğuna hükmetmiştir. (Akit sahîh olmakla beraber, haramdır.)
Hadîs şöyle yorumlanır. Şarab imalâtçısına üzüm satıp bedelini almak haram olduğu gibi şarkıcı cariyeleri satıp bedelini almak da haramdır. Çünkü haram bir işin yapılmasına yardım edilmiş olur. Ama satış akdi geçerlidir, demiştir.
"Hâkim ve Beyhâkî'nin îbn-i Ebî Şeybe'den rivayet ettikleri sahîh bir eserde Abdullah îbn-i Mes'ûud (Radıyallâhu anh)'a, yukardaki âyette geçen; (Lehvel-Hadîs)'in mânâsı sorulmuş, kendisi "O'ndan başka hak ilâh olmayan (Allah)'a yemin ederim ki, bununla şarkıcılık ve şarkı kastedilmiştir, diye cevab vermiştir "
Nevevi'nin beyânına göre kadının şarkıcılık kazancının haramlığı hususunda icmâ vardır. Kadın hür de olsa hüküm aynidir.
[Sunen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 6/142] [Sunen-i İbni Mâce Tercemesi , Konya Yayın: 2/10]


Diğer bir kısım âlimler ise "Boş söz satın almak"dan maksadın, şarkı ve türkü söylemek ve onları dinlemek olduğunu söylemişlerdir.
Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdullah, Mucahid, Said b. Cubeyr ve İkrime bu görüştedirler.

Bazı âlimler de buradaki "Boş söz satın almak"dan maksadın, oyun âletleri satın almak olduğunu söylemişlerdir. Bu görüş Hasan-ı Basrî, İbn-i Cureyc ve Mucahid'den nakledilmektedir. Dehhak ve İbn-i Zeyd ise, satın alınan boş söz'den maksadın, Allaha ortak koşmak olduğunu söylemişler ve görüşlerine delil olarak da bundan sonra gelen âyeti göstermişlerdir.

Tâberi, âyet-i kerimede zikredilen "Boş söz"den maksadın, kişiyi Allah yolundan alıkoyan ve Allah ve Rasulu tarafından yasaklanan her türlü söz olduğunu söylemiş ve âyet-i kerimenin umumî olan ifadesinin bunu gerektirdiğini beyan etmiştir.

Ayet-i kerimede, boş sözler satın alanların, bunları, insanları Allahın yolundan saptırmak için satın aldıkları beyan edilmiştir. Burada zikredilen, Allah'ın yolundan maksad, Kur'an okumak, Allahı zikretmek ve kulu, Allaha yaklaştıracak her türlü ibadet, her türlü itaat ve Allah'ın dinidir. Batıl sözleri satın alanlar, insanlan bu sözler vasıtasıyla Allahın yolundan alıkoyarlar ve Allahın diniyle alay ederler. Bu itibarla onlara, kıyamet gününde hor ve hakir düşüren çetin bir azab vardır. Zira onlar hem kendileri sapmış hem de diğer insanlan saptırmışlardır.
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/430-431)



ـ4330 ـ1ـ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهَا قَالَتْ: دََخَلَ عَلَيّ الْنَّبِىَّ # وَعِنْدِي جَارِيَتَانِ تُغَنِّيَانِ بِغِنَاءِ بُعَاثَ. فَاضْطَجَعَ عَلى الْفِرَاشِ، وَحَوَّلَ وَجْهَهُ، وَدَخَلَ أبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فَانْتَهَرَنِى وَقَالَ: مِزْمَارَةُ الشَّيْطَانِ فِى بَيْتِ رَسُولِ اللّهِ فَاقْبَلَ عَلَيْهِ # فقَالَ : دَعْهُمَا ! فَلَمَّا غَفَلَ غَمَزْتُهُمَا فَخَرَجَتَا. قَالَتْ: وَكَانَ يَوْمَ عِيدٍ، وَكانَ السَّوْدَانُ يَلْعَبُونَ بِالدَّرَقِ وَالْحِرَابِ فِى الْمَسْجِدِ. فَإمَّا سَألْتُ النَّبِىَّ وَإمَّا قَالَ تَشْتَهِينَ تَنْظُرِينَ؟ فَقُلْتُ : نَعَمْ. فَأقَامَنِى وَرَاءَهُ خَدِّى عَلَى خَدِّهِ، يَقُولُ : دُونَكُمْ يَا بَنِى أرْفِدَةَ حَتّى إذَا مَلَلْتُ قَالَ: حَسْبُكِ. قُلْتُ: نَعَمْ قَالَ: فَاذْهَبِى [. أخرجه الشيخان والنسائي.»بُعاثُ« اِسْمَ حِصْنٍ لِ‘وْسِ كَانَ بِهِ يَوْمٌ مَشْهورٌ بَيْنَ ا‘وْسِ وَالْخَزْرَجِ.قَوْلُهَا » اِنْتَهَرَنِى« أى زَجَرَنِى.وَ» بَنو أرْفِدَةَ« بِفَتْحِ الْفَاءِ وَكَسْرِهَا: جِنْسٌ مِنَ الْحَبَشِ يَرْقُصُونَ.

1. (4330)- Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), benim yanımda iki cariye, Buas (savaşı ile ilgili hamasi) türküler söylerken çıkageldi. Gidip yatağın üzerine yan üstü uzandı ve yüzünü de (aksi istikâmete) çevirdi. Derken (babam) Ebû Bekr (radıyallahu anh) girdi. Derhal beni azarladı ve: "Rasulullah'ın hane-i saadetlerinde şeytan çalgısı ha!" dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), ona yönelib: "Bırak onları (söylesinler!)" buyurdu.
(Onlar sohbete dalıp, bizden) dikkatlerini çekince, ben cariyelere göz işareti yaptım, kalkıp gittiler."

Aişe devamla der ki: "Bir bayram günüydü. Siyahiler, mescidde kılıç kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben mi Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan tâleb etmiştim (bilemiyorum), yoksa o (kendiliğinden) mi, "Seyretmek ister misin?" buyurdular.
Ben:
"
Tabiî!" dedim.
Kalktı, beni geri tarafına aldı yanağım yanağının üstünde olduğu halde durduk
.
"Ey Erfideoğulları göreyim sizi (oynayın)!" diyordu.
Ben usanınca (ya kadar böyle devam ettik. Usandığımı farkedince):
"Yeter mi?" buyurdular.
Ben:
"Evet!" dedim.
"Öyleyse git!" dediler."
(Buhârî, Iydeyn 2, 3, 25, Cihad 81, Menâkıb 15, Menâkıbu'l-Ensâr 46, Nikah 82, 114; Muslim, Iydeyn 19, (892); Nesâî, Iydeyn 35-36, (3, 195-197)

Musıkînin lehinde ve aleyhinde görüş bildiren fıkıh bilginleri bazı âyetlerle istidlâl etmişlerse de (Lukmân: 31/6; Zumer: 36/18) bunların musıkîyi hedef aldığı kesin değildir.
Hadislere gelince, Rasul-u Ekram (s.a.v.)'in düğün, bayram, karşılama gibi munasebetlerle icrâ edilen müziği tasvib ettiği, düğünlerde bunu teşvik eylediği sağlam rivayetlere istinad etmektedir.
Ayrıca müziğin -bir harama âlet edilmeden yalnızca saz ve ses müziğinin- haram kılındığına dair sahih hadisin bulunmadığı söylenmiştir.

(Şevkânî, Neyl, C. VIII, s. 107)


1900- Abdullah bin Abbâs (Radıyallâhu anhumâ) ; Şöyle demiştir :
Âişe
(Radıyallâhu anhâ), yakını olan bir kızı Ensâr'dan bir adam ile evlendirdi.
(Gelin götürüldükten sonra) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geldi ve (orada bulunanlara) :
— «
Genç kızı (damadın evine) gönderdiniz (mi? buyurdu.
Sahâbîler: —
Evet, dediler.
Efendimiz: — «
Def çalıp nağme ile şiir söyleyecek bir kızcağızı gelinle beraber gönderdiniz (mi?)» buyurdu.
Âişe (Radıyallâhu anhâ) : Hayır, dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) : — «Ensarın arasında güzel söyleme adeti vardır. Bari onlara : 'Size geldik, size geldik. Böylece Allah bize de, size de hayırlı ömür versin' diyerek onları odalarına göndereydiniz ya» buyurdu."
(İbn Mace, Nikah, 1 900)


İlahilerde veya marş-ezgilerde genelde yapılmayan ameller fiillerden sözedilmektedir.

İkincisi , müzik aletlerinin kullanılması (def harici) ve defin de zilsiz olmaması , sorunu mevcut . Yani sadece zilsiz def kullanlmalı onu kullanan da kadın olmalıdır !
Sözlerin ise Allahı , peygamberi , iman -
ahirat- cihad gibi kavramları işleyerek dini duygular taşımalı. .
Müzik bütünüyle haram olmadığı gibi, bütünüyle de helâl değildir. Fıtrat da bütünüyle haram olmamasını gerektirir. Tabiatta kendiliğinden var olan ahenkli şırıltılar, kuş sesleri ve yanık Kur'ân okuyuşlarının haram olduğunu kimse söylememiştir. Düğünlerde, bayramlarda işin içine biraz eğlence de karışsa, def gibi aletlerle çalıb söylemek ve eğlenmek genellikle helâl görülmüştür. Yabancı kadının türkü söylemesini erkeğin dinlemesi genellikle haram görülmüş ve kadının sesi avrat olmasa bile, nameli türkü ve şarkısı kalblerde fitnenin uyanmasına sebeb olur denmiştir.

Kadının kadından, erkeğin erkekten müzik dinlemesine
gelince; haram şeylerin tasvir edildiği türkü ve şarkılar, ittifakla haram görülmüş, bunun dışındakiler ayrıma tabi tutularak, dinleyende kötü duygular uyandıranı haram, iyi duygular uyandıran mubahtır denmiştir.
Harblerde cesaret vermek için, ruh hastalarını tedavi etmek için müzik bazı çeşitleriyle helâl sayılmış ve kişinin tek başına iken yalnızlığını gidermek için bir şeyler terennüm etmesi mubahtır denmiştir.
Günümüzde müziğin ideolojik silah olarak kullanılma özelliği hesaba katıldığında müslümanlar tarafından da silah olarak kullanılabileceği söylenebilir. Bazı tarîkat mensuplarının def vs. ile semâ ve raks yapmalarını, Imam Rabbani'nin de içinde bulunduğu birçok Islâm âlimi ağır bir dille tenkit etmiş ve bunun kötü bir bid'at olduğunu söylemişlerdir.


Âişe validemiz bir kadını Ensardan bir zâtla evlendirib damadın evine götürüyordu.
Rasulullah (s.a.v.): “
Ey Âişe! Ensar muhabbet duygusu olan bir kavimdir. Onlara, ‘Size geldik, size geldik; Allah bize de, size de hayat versin’ şarkısını söyleyen birini gönderseydiniz” buyurmuştu.
(İbn Mâce, Nikâh: 21; Musned, 4: 78)

Ebu Âmir –ya da Ebu Mâlik- el-Eş’arî’den dedi ki:

لَيَكونَنَّ مِن أُمَّتي أقْوامٌ، يَسْتَحِلُّونَ الحِرَ والحَرِيرَ، والخَمْرَ والمَعازِفَ ، ولَيَنْزِلَنَّ أقْوامٌ إلى جَنْبِ عَلَمٍ، يَرُوحُ عليهم بسارِحَةٍ لهمْ، يَأْتِيهِمْ - يَعْنِي الفقِيرَ - لِحاجَةٍ فيَقولونَ: ارْجِعْ إلَيْنا غَدًا، فيُبَيِّتُهُمُ اللَّهُ، ويَضَعُ العَلَمَ، ويَمْسَخُ آخَرِينَ قِرَدَةً وخَنازِيرَ إلى يَومِ القِيامَةِ.
الراوي : أبو مالك الأشعري
المحدث : البخاري
المصدر : صحيح البخاري
الصفحة أو الرقم
: 5590
خلاصة حكم المحدث :
[صحيح

التخريج : أخرجه البخاري موصولا وصورته معلقاً بصيغة الجزم (5590
Rasulullah (s.a.v.) Buyurdu : “Ummetim arasında fercleri, ipeği, şarabı ve çalgı âletlerini (meazif) helâl kabul edecek bir topluluk olacaktır. Ve birtakım kimseler bir alemin yakınına konaklayacaklar. Kendilerine ait davarlarla yanına gidecek, bir ihtiyacı sebebiyle onlara varacak. Onlar (ona): Bize yarın tekrar gel, diyecekler. Yüce Allah geceleyin onlara hükmünü geçirecek ve alemi koyacak, diğerlerini ise tanınmaz hale çevirerek, kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir.”
Sahihtir. Buhari, Eşribe (10/51- Fethul Bari, Eşribe, Bab 6, Hadis no: 5590, C. 11, Sf: 330 - 332) İbn Hibban Sahih’inde (8/265 no: 6719)
Taberani, el-Mucemu’l-Kebir (3/319 no: 3417) Taberani, Musnedu’ş Şamiyyin (1/334, 588) el-İsmaili, el-Mustahracu ale’s-Sahih’de onun rivayet yoluyla ,Beyhaki, Sunen (10/221) İbni Hacer Tağliku’t-Talik (5/17-19) İbnu’l-Kayyim el İğase (
1/260) İbn Asakir, Tarih-u Dımaşk (18/156) İbn Mace(4020); Beyhaki(8/295,10/231) İbn Ebi Şeybe (8/107 no: 3810) Ahmed (5/342) el-Mehamili, el-Emali (101/61) İbnu’l-Arabi, Mucem (vr. 182/a) Silsiletu’l-Ahadisi’s-Sahiha (1887) İbn Teymiye, el İstikame (1/294) Hafız Irakî el-Muğni an Hamli’l-Esfar (2/271) İbnu’s-Salah Mukaddimetu Ulumi’l-Hadis (s.72)

(Bu hadisi Buharî Sahih’inde cezm (kesinlik) bildiren bir siga ile ta’lik yoluyla kaydetmiş ve “Kitabu’l-Eşribe (X, 51, 5590, Fethu’l-Bârî)’de şu sözleriyle onu delil olarak göstermiştir: “Hişam b. Ammâr da dedi ki: Bize Sadaka b. Halid anlattı (haddesenâ), bize Abdu’r-Rahman b. Yezid b. Câbir anlattı, bize Atiyye b. Kays el-Kilâbî anlattı, bize Abdu’r-Rahman b. Ganm el-Eş’arî anlattı dedi ki: Bana Ebu Âmir ya da Ebu Mâlik el-Eş’arî anlattı (haddesenî) –Allah’a yemin ederim ki; bana Ya’lân söylememiştir- o Peygamber (s.a)’ı şöyle buyururken dinlemiştir... diyerek, hadisi zikretmektedir.)


مَعازِفَ
Mî zef : Çalgılı aletler, sazlar vs.

İmran b. Husayn’dan dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Ummetim arasında kazf (semadan atılan helak edici atışlar), mesh (suret değişimi) ve hazf (yerin dibine geçirilme) görülecektir.”
Ey Allah’ın Rasulu bu ne zaman olacak diye sorulunca şöyle buyurdu:
Çalgı aletleri ortaya çıkar. Şarkıcı cariyeler çoğalır ve şaraplar içileceği vakit.”
[Tirmizi(2213); İbn Ebi’d-Dunya, Zemhu’l-Melahi (vr. 1/b); Ebu Amr ed-Dani, es-Sunenu’l-Varide fi’l-Fiten(vr. 39/a ve 40/b), İbnu’n-Neccar, Zeylu Tarih-i Bağdad(18/252) İbn Ebi Şeybe(15/164) İbn Asakir Tarih-u Dımeşk(12/582) ed-Dulabi,el-Kuna(1/52) Taberani el-Evsat(6901) Hakim (4/515), Beyhaki, Şuabu’l-İman (5/16); Ahmed (5/329) Asbahani, et-Terğib (1/498-499) Tayalisi (155, 1137) Ebu Nuaym, el-Hilye (6/295)]

Ebu Umame’den dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Şarkıcı kadınların satılması, satın alınmaları, onların ticaretinin yapılması helal değildir. Onlar karşılığında alınan bedel haramdır. – Şunları da söyledi-:
Şu: “İnsanlardan kimisi... boş sözleri satın alırlar.” (Lukman, 6) ayetini sonuna kadar okuyub, "bu ayet bu hususta indirildi" dedikten sonra şunları söyledi:
"Beni hak ile gönderene yemin olsun. Bir adam yüksek sesle şarkı söyledi mi mutlaka yüce Allah o vakit ona omuzlarına çıkan iki şeytan gönderir. Sonra onun göğsü üzerine ayaklarını aralıksız vururlar."Bu arada kendi göğsüne işaret etti- ta ki o susuncaya kadar.
[Taberani el-Mucemu’l-Kebir (VIII, 7749, 7805, 7825, 7855, 7861, 7862) es-Sahiha (2922)]

Şubhesiz Allah ummetime içkiyi, kumarı, el-mizri (denilen darı, arpa ya da buğdaydan yapılan bir içkiyi), kûbeyi, kınnîni (tamburu) haram kılmış ve bana vitr namazını ilâve olarak vermiştir.”
Yezid b. Harun dedi ki: Kınnîni’den kasıt barbat (bir çeşid ud)lardır.

(Hadisi Ahmed, Musned (II, 165,167)’de Eşribe (212,214)’de, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir (XIII, n51-52, 127)’de rivayet etmişlerdir.)

Hanefî mezhebine göre mûsıkî icrâsı ve bunu dinlemek haramdır. Bu hüküm, değnek ve çubuğun bir yere âhenkli bir şekilde vurulmasını dahi içine almakta ve haram saymaktadır (el-Merginânî, el-Hidâye (kerâhiye bahsi)

Hükmün bazı istisnâları vardır: Savaşta vurulan kös ile düğünlerde çalınan tef.
Müzik başkalarına dinletmek için değil de kendini dinlendirmek ve yalnızlığı defetmek için yapılırsa İmam Serahsî'ye göre caizdir; Merginânî'ye göre bu da haramdır (İbn el-Humâm, ag. esr., C.VI, s. 36)

İmam Şâfiî ve Mâlik'ten ikişer görüş nakledilmiştir. Bunlardan birine göre bu iki imam müziği mekruh saymışlar, diğerine göre ise -yanında bir haram işlenmediği, harama âlet edilmediği takdirde- mübâh görmüşlerdir.
Şâfiî mezhebinden Gazzâlî ile malikîlerden Kettânî'nin görüşlerine aşağıda daha genişce yer verilecektir.

Mâlikî fakihlerinden Ebu Bekir İbnu’l-Arabî şöyle der: “İçinde Mâlik b. Enes’in de bulunduğu ekser ulemaya göre, mûsikî kalbleri heyecana getiren eğlencelerdendir. Ne Kur’ân’da, ne de sünnette onun haram olduğuna dair delil yoktur. Ama sahih hadiste mubah olduğuna delil vardır.
Sahih hadiste Ebû Bekir, Âişe’nin yanına girer. O anda onun yanında Ensarın mersiyelerini okuyan iki cariye vardır
. [Sonra hadîsin tamamını yazarak] Mûsikî haram olsaydı, zahiren Ebu Bekir hoş karşılamadığı halde Rasulullah’ın (s.a.v.) evinde olmaması gerekirdi.
(İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, III: 9).

Hanbelîlere göre, dinen hoş karşılanmayan birşey olmadıkça teganni mubahtır. İmam Ahmed b. Hanbel’e göre, mûsikînin mekruh olması, bizzat söz üzerine değil, kötü fiil üzerinedir. Yani teganni sebebiyle işlenecek kötü şey üzerinedir.
(İbn Kudâme, el-Muğnî, 12:42-43)

Zâhirîlerden İbn Hazm, mûsikînin haram olduğunu söyleyenlerin delil getirdikleri hadîs-i şeriflerin sıhhatli olmadığını söyler. Ona göre, bir farza saygısızlık etmemek şartıyla, mûsikî mutlak surette mubahtır.
(İbn Hazm, el-Muhallâ, 9:60)

Zahiriyye mezhebi ile genellikle sofiyye tarikatları musıkînin bütün nevileriyle mübah olduğunu mudâfaa etmişlerdir.
(İyi bir hulâsa için Uludağ, İslâm açısından Musikî ve Semâ, İst. 1976, s. 168-187)

Mûsıkînin lehinde ve aleyhinde görüş bildiren fıkıh bilginleri bazı âyetlerle istidlâl etmişlerse de (Lukmân: 31/6; Zumer: 36/18) bunların musıkîyi hedef aldığı kesin değildir.
Hadislere gelince, Rasul-u Ekram (s.a.v.)'in düğün, bayram, karşılama gibi münasebetlerle icrâ edilen müziği tasvib ettiği, düğünlerde bunu teşvik eylediği sağlam rivayetlere istinad etmektedir.
Ayrıca müziğin -bir harama âlet edilmeden yalnızca saz ve ses müziğinin- haram kılındığına dair sahih hadisin bulunmadığı söylenmiştir.
(Şevkânî, Neyl, C. VIII, s. 107)

Faslı Abdulhayy el-Kettânî, Peygamber devri kültür ve medeniyetinden bahseden iki büyük ciltlik eserinde (et-Terâtibu'l-idâriyye) mûsıkîye 25 sayfa ayırmış, bütün çeşitleriyle caiz olduğunu gösteren deliller getirmiş, bu mevzûda yazılmış 20 eserin ismini vermiştir.
(et-Terâtibu'l-idâriyye ,C. II, s. 120-145)

Bu muellifin tesbitine göre sahâbeden Ömer, Osman, Abdurrahman b. Avf, Ubeyde b. el-Cerrâh, Sa'd b. Ebu Vakkas, Ebu Mes'ud, Bilâl, Abdullah b. ez-Zubeyr, Hassân, İbn Amr, el-Mugira b. Şu'be gibi zevâtın müzik dinledikleri rivayet edilmiştir.
İmam Gazzâlî, İhyâ isimli eserinin 35 sayfasını bu meseleye ayırarak bütün söylenenleri tahlil etmiş, delilleri karşılaştırmış ve şu neticeye varmıştır:

Mûsıkî ister ses ister âlet ile olsun tek hükme bağlı değildir: Haram, mekruh, mubah ve mustehab olabilir.

1) Dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan gençler için yalnızca bu duyguları tahrik eden müzik haramdır.
2) Vakitlerinin çoğunu buna veren, iştigâli âdet haline getiren kimse için mekruhtur.
3) Güzel sesten zevk alma dışında bir duyguya kapılmayan kimse için müzik mubahdır, serbesttir.
4) Allah sevgisi ile dolub taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için mustehabdır.
(C. II. s. 302)


Ayetlerden Çıkan Hüküm ve Hikmetler:

1-
En büyük günahlardan biri insanları saptırmak ve Allah Tealâ'nın dininden yüz çevirmek maksadıyla, Allah'ın kelâmı Kur'an'ı işitmekten yüzçevirmek ve insanları hikâyeler, masallar, fıkralar v.b. boş ve eğlenceli sözler gibi faydasız sözlerle meşgul etmektir. Kibirlenerek Kur'an'dan yüz-çevirip ona arkasını dönen kimse can yakıcı bir azaba layık olmaktadır.

2- İbn-i Mes'ud, İbni Abbas ve başka zatlar ayette geçen "lehve'l-hadis: sözlerin eğlencelisi" ifadesini çalgı âletlerinin dinlenilmemesi, nağmeler ve eğlence aletleriyle musikî icra edilmemesine delil olarak kabul etmektedirler.
Bu ayet âlimlerin musikîyi reddetmelerine delil olarak kabul ettikleri üç ayetten biridir.

Bu konudaki ikinci ayet: "Siz eğleniyorsunuz" mealindeki (Necm, 16/61) ayettir. İbni Abbas diyor ki: Sâmiduun kelimesi, Hımyerî dilinde musikî manasındadır. İsmedî lenâ: şarkı söyle, demektir.

Üçüncü ayet ise: "Sen sesinle gücünün yettiğini yerinden oynat." (İsra 17/64) Mucahid diyor ki: Bunun manası musikî ve musikî aletleridir.

Tirmizî ve başka muhaddisler Enes ve başka sahabîlerden Peygamberimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedirler:
"İki mel'un ve günahkâr ses vardır ki bu iki sesten nehyediyorum: Biri musikî âleti sesi, nağme ve sevinç anındaki şeytanî terennum; diğeri bir musibet anındaki yanaklara vurma ve cepleri yırtma esnasındaki ağıttır."

Ebu Talib el-Giylanî Ali (r.anh)'den Peygamberimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Ben musikî âletlerini ve trampetleri kırmak üzere gönderildim."

İbni Muberak, Enes b. Malik (r.anh)'den Peygamberimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Kim bir şarkıyı dinlemek üzere oturursa, kıyamet günü kulağına kurşun dökülür."

Buna binaen âlimler musikînin -genellikle- haram olduğu kanaatine varmışlardır.

Fıkıh âlimlerine göre musikînin hükmü:

İçlerinde dört mezheb âlimlerinin de bulunduğu fıkıh âlimlerinin güvenilir görüşlerine göre musikînin hükmü hakkında aşağıda belirtildiği gibi tafsilatlı açıklama yapılmıştır: (Kurtubî, XIV/54)

a) Haram olan musikî: İçinde kadınların zikredilmesi ve güzelliklerinin tavsif edilmesi, içki ve diğer haramların anlatılması suretiyle eğlence meclislerini hatırlatan sözlerle gönülleri harekete geçiren, şehvete, kadına ve taşkınlığa sebep olan musikîdir. Çünkü bu çeşit musikî ittifakla zemmedilen musikî ve eğlence şeklidir. Bu caiz olmadığına göre bundan alınan ücret de caiz değildir.

b) Mubah olan musikî: Yukarıda belirtilen hususlardan uzak olan musikî şeklidir. Düğün ve bayram gibi sevinç vakitlerinde, Medine etrafında hendek kazılması zamanında olduğu gibi meşakkatli işlerde gayreti artırmak için ve Enceşe'nin nağmelerinde olduğu gibi -uzun yolculuklarda- bu çeşit musikînin azı mubahtır.
(Enceşe: Siyahî bir köle olup Veda haccında Peygamberimiz (s.a.v.)'in hanımlarının develerini sürüyordu. Kendisinin sesi çok güzeldi. Develer onun nağmesiyle daha hızlı gidiyorlardı.)

c) Bugün bazı sufilerin icad ettiği gibi keman, saz ve benzeri musikî aletleriyle icra edilen musikî meclisleri ise haramdır. Çobanın kavalında tereddut vardır. Zilsiz Def ise mubahtır.

d) Savaş trampeti ve davuluna gelince bunda hiçbir mahzur yoktur. Zira savaş davulu gönüllere coşku, düşmana korku vermektedir. Peygamberimiz (s.a.v.), Medine'ye girdiği gün huzurunda davul çalınmış, Ebubekir (r.anh) menetmeye teşebbus etmişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):
"Onları serbest bırak ya Ebabekir! Böylece Yahudiler bizim dinimizin hoşgörülü olduğunu öğrensinler." demişti. Cariyeler o sırada davula vuruyorlar, şöyle diyorlardı:
Bizler cariyeleriyiz Neccar oğullarının Muhammed en güzelidir komşuların

e) Düğün merasimlerinde def kullanılmasında ve aynı şekilde evliliği ilân eden, içinde hayasızlık bulunmayan güzel sözler söylenmesi, aletlerin kullanılmasında beis yoktur.

f) Mahram olmayan kadının şarkılarını dinlemek erkekler için caiz değildir. Devamlı bir şekilde musikî ile meşguliyet -kadın ve erkek için- düşüklük olub böyle bir kimsenin şahidliği reddedilir. Devamlı meşgul olmuyorsa, şahidliği reddedilmez.

g) İmam Ebu Hanife, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'den musikînin "câiz olmadığı" görüşü nakledilmektedir. Taberî ise şöyle demektedir: Bütün fıkıh âlimleri musikînin caiz olmadığı ve menedilmesi hususunda icmâ etmişlerdir.

3- Kur'an'ın âdeti aradaki farkı açıklamak, teşvik ile uyarıyı birarada takdim etmek için her şeyi zıddıyla birlikte karşılıklı olarak zikretmek (mukabele) şeklindedir. Kur'an kâfirlerin azabını zikrettikten sonra muminlerin nimet içinde olacaklarını zikretmiştir. Bu da şer'an emredilen salih amelleri işleyen muminlere içinde daimî kalacakları cennet nimetleri vardır. Allah bunu onlara asla dönüşü olmayan gerçek bir vaad olarak vaad etmiştir. Bu, yenilgiye uğramayan, hiçbir şeyin kendisini aciz bırakamayacağı sonsuz üstünlüğe sahib "Aziz" olan, meydana getirdiği ve yaptıklarında sonsuz hikmete sahib Hakîm olan Allah'ın vaadidir. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsiru’l-Munir)


Şarkı ve Musiki Aletleri:

Hanefîlerle bazı Hanbelî âlimlerine göre neşe verici çalgı aleti olmaksızın şarkı söylemek de, dinlemek de haramdır.
Çünkü İbni Mes'ûd (r.anh), Peygamber (a.s.)'in şöyle dediğini rivayet etmektedir:
"Şarkı kalbde munafıklığı yeşertir."

(Doğrusu bunun îbnî Mes'ud'a ait bir söz olduğudur. el-Muğnî, IX, 175)

Hanefî ve Hanbelîlerden başka bir grup ile Maliki'ler şöyle demektedir:
Çalgısız şarkı, kerahetsiz olarak mubahtır.

Şafifler de şöyle demektedir:
Beraberinde çalgı aleti olmaksızın şarkı söylemek ve dinlemek mekruhtur, haram değildir.
Çünkü Aişe'den şöyle dediği rivayet edilmektedir.
"Yanımda şarkı söyleyen iki cariye vardı. Ebu Bekir (r.anh) gördü ve şöyle dedi:
Rasulullah (a.s.)'ın evinde şeytan kavalı mı çalıyor?

Bunun üzerine Rasulullah (a.s.) şöyle buyurdu:
Bırak onları, çünkü bu gün onların bayram günleridir."

(Hadis mutefakun aleyhtir)

Ömer (r.anh)'de şöyle demiştir:
"Şarkı yolcunun azığıdır."


Hulasa Gazali, bazı eserlerinde çalgı aleti olmayan mucerret şarkının helâl olduğu üzerinde ittifakın bulunduğunu kaydetmektedir. (Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, VIII, l01; İhyau Ulûmiddin, H, 238 vd.)


Çalgı aletlerine gelince:

(Hanefî, Malikî, Şafiî ve Hanbelî) mezheblerinin meşhur olan görüşlerine göre ud, tanbur, saz, davul, zurna (kaval ve benzerleri), rebab ve buna benzer telli, ney ve bütün üflemeli sazlan kullanmak haramdır.
(Semâ (şarkı dinlemek) bahsi için bk. Gazzalî, İhyâu Ulûmiddin, II, 237-268.
Dikkat edilecek olursa Gazali kaval, davul tef ve benzeri aletlerin dinlenilmesini mubah görmüş ve şeriatın men ettiğine dair hükmün varit olduğu vurmalı, telli ve üflemeli sazların dışında, hiç bir şeyi istisna etmemiştir. Bunları istisna etmesi zevk verici olmaları dolayısıyla değil, şer'an mubah olmadıkları belirtildiğindendir. Tambur gibi. Aynca: Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, VIII.100-105; eş-Şerhu's-Sağîr ve Haşiyetu's-Savt, H. 502 vd)

Sahih-i Buharîde Kitabu'l-Eşribe 6 nolu "İçkinin ismini değiştirerek onu haram kılan kimseler hakkında gelen hadisler" babandaki (Fethu'l-Barî: 10/51 Hadis No: 5590) hadiste; Abdurrahman b. Ganm el-Eş'arî diyor ki: Ebu Malik el-Eş'arî vallahi bana yalan söylemedi. O Peygamberimiz (s.a.v.)'den şunu işittiğini söyledi:
'Yemin olsun ki, ummetimden; zina, ipek, içki ve çalgı aletlerini helâl sayan birtakım kimseler olacaktır".

Bunları dinlemeye devam edenin şehadeti reddedilir. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ummetimden şarabı, domuzları, ipeği ve çalgıları helâl kabul eden kimseler olacaktır."

(Buhari)

Hadisin bir başka lafzında şöyle denilmektedir:
"Ummetimden bazı kimseler şarabı başka isimler vererek içeceklerdir. Onların tepelerinde çalgılar çalınacak, şarkıcı kadınlar şarkı söyleyecektir. Allah onları yerin dibine geçirecek, onlardan domuzlar ve maymunlar kılacaktır."

(İbn-i Mace rivayet etmiştir. Her iki hadis Neylu'l-Evtâr, VIII, 96.
Aynca Tirmizî Ali (r.anh)'den şöyle bir hadis rivayet etmektedir: "Benim ummetim on beş şeyi işleyecek olursa artık başına belâlar gelmiştir."
Bu arada; "Şarapları içer, ipekleri giyer ve şarkıcı ve çalgıcıları dinleyecek olursa." denilmektedir. Ancak hadis garibdir ve senedinde zayıf bir ravi vardır. Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, VIII, 99)


Ayrıca çalgı aletlerinin haram kılındığına dair Kur'ân-ı Kerim'den yüce Allah'ın şu buyruğunu delil göstermişlerdir: "İnsanlardan kimisi de Allah'ın yolundan saptırmak için boş sözü satın alır." (Lukman, 6)
İbni Abbas: "Bunlar oyalayıcı, eğlendirici şeylerdir." demiştir.

Aklen de şunu delil göstermişlerdir:
Bu gibi aletler zevk ve neşe verir ve yüce Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan alıkoyar, malın telef olmasına sebeb teşkil eder. Bu bakımdan bunlar da şarap gibi haramdır.

Şafiiler ve Hanbelîler tek başına kullanıldığı zaman neşe vermeyen, ancak şarkının neşesini arttıran çubuğun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Çünkü o, bu durumda şarkıya tabidir. Dolayısıyla şarkının hüküm onun da hükmüdür. Yani onunla birlikte bir haram veya bir mekruh bulunduğu zaman, alkış, şarkı, raks ve benzeri ile birlikte olursa, bunların hükmünü alır. Bunlardan birisi olmazsa mekruh olmaz. Çünkü çubuk tek başına bîr çalgı aleti de değildir, neşe de vermez. Öbür eğlendirici araçların hilafına da tek başına dinlenilmez.

İmam Mâlik, Zahirîler ve bir grup sufı ud ve kamış eşliğinde dahi olsa semayı (şarkı dinlemeyi) mubah görmüşlerdir. Bu aynı zamanda (İbni Ömer, Abdullah b. Ca'fer, Abdullah b. Zubeyr, Muâviye, Amr b. el-As ve buna benzer) bir grup ashabın ve Said b. el-Museyyeb gibi bir grup tabîinin de görüşüdür.
Kırılma, dökülme, eğilme, bükülme, eğilib kalkma gibi ölçülü bir takım hareketleri kapsayan raks ise (oyun, dans) haramdır, bunu helâl gören fasıktır.

Mubah olan oyunlar ise "yarışma" bahsinde de açıklayacağımız gibi; at ve buna benzer hayvanlar ile veya koşarak ya da silah eğitimi maksadı ile yapılan yarışlardır. Bu gibi yarışmaların yarışanların dışındakiler tarafından veya onlardan her hangi birisi tarafından konulacak ve yansı kazananın alacağı bir ödül ile birlikte yapılması da caizdir.
Düğün ve sünnet esnasında mubah şarkı ve tef çalmak
(Tef : Elek gibi bir tarafı yuvarlak olan çalgıdır. Her iki taraftan da daire şeklinde olanı hakkında ise Malikîlere göre caiz, yasak ve meşru olmak üzere üç görüş vardır.) caizdir. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Nikâhı ilân ediniz ve nikâh için tef çalınız. "

(İbni Mace, Aişe'den rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, VI, 187)

Düğün ve başka toplantılarda güzelliği anlatan, ahlâksızlığa ve şarap içmeye teşvik gibi bir takım kötülüklere karşı arzu uyandıran şarkılar, düğün ve başka toplantılarda haramdır. Aynı şekilde haram kılınmış bütün oyalayıcı şeyler de haramdır. (Neylu'l-Evtâr, VI, 188)

er-Ru'yânî, el-Kaffâl'dan Malik b. Enes'in görüşüne göre çalgı aletleri ile birlikte şarkının mubah olduğunu zikretmektedir ki, Zahirî mezhebinin görüşü de budur. Medine âlimleri arasında udun mubah olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur.
(İmam Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, VIII, 100 - 105)
Bazı Şafiî âlimleri de bu görüştedir. Bunun mubah olduğuna dair delilleri ise udu men edici hadislerin kendilerine göre sahih olmamasıdır.
el-Fâkihânî şöyle demektedir: Ne Allah'ın kitabında, ne de sünnette açık ve sahih bir hadiste oyalayıcı şeylerin haram olduğuna dair bir şey bilmiyorum. Burada söylenenler olsa olsa katî olmayan, ancak ışık tutucu özelliği bulunan bir takım zahirî deliller ile genel ifadelerdir."
(Neylu'l-Evtâr, VIII, 104)

Şunu belirtelim ki, fazileti veya cihadı teşvik eden marşların ihtilât olmaması ve kadınların tesettüre riayet etmesi şartıyla mahzuru yoktur. Ahlâksızlığa teşvik edici şarkıların haram olduğunda ise hiç bir şubhe bulunmamaktadır. Hatta şarkının mubah olduğunu söyleyenler bile, onun haram olduğunu söylemişlerdir.
Özellikle çağımızda radyo ve televizyonun çokça görülen munkerleri hakkında bu haramhk hükmü söz konusudur.

Şubhe yok ki, günümüzde şarkı dinlemekten uzak kalmak evlâdır. Çünkü şarkı dinlemenin hükmünde en azından bir şüphe vardır. Mûminler ise sahih hadis-i şerifte açıkça belirtildiği gibi, şubhelerin sınırında durur, ileriye gitmezler. Şubheleri terkeden kimse dininin de ırzının da lehine günahtan kurtulmuş olur. Tehlikeli bölgenin çevresinde dolaşıb duranın ise tehlikeye düşme ihtimali yüksektir. Özellikle şarkıların muhtevasında boy pos, yanak, güzellik, naz, ayrılık, visal, içki içmek gibi şeylerden söz ediyorsa -Şevkâni'nin de zikrettiği gibi- bunlardan uzak durmak gerekir. (Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, VIII, 105)

Psikolojik veya asabî bazı rahatsızlıkların tedavisi için müzik dinlemekte mahzur yoktur.
Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî; İSLAM FIKHI ANSİKLOPEDİSİ; C: 4, S: 376 - 378



Gazzâlî incelemesini sürdürürken müziğin duruma göre ya mübah veya mendûb olduğunu, onu haram kılan şeyin kendisi değil, dıştan ârız olan beş sebepten ibaret bulunduğunu ifade ederek şöyle devam ediyor:

1) Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir. Aslında kadının sesi haram değildir; ancak şehveti tahrik ederse Kur'ân okumasını bile dinlemek haram olur.
(Hanefilerden Buhârî şârihi allâme Aynî de "Bayramda iki cariyenin okuduğu şarkıyı Peygamber'in ve Ebû Bekr'in dinlediklerinden hareketle aynı neticeye varmıştır. Umdetu'l-Qârî, C. 3, s. 360)

2) Müzik âleti içki meclislerinin sembolü olan âletlerden ise bunu kullanmak haram olur; diğerleri mubah olmakta devam eder.

3) Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.

4) Gençliği icabı şehevî duyguların mahkûmu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, müzik onun yalnızca cinsî arzusunu tahrik ederse onun müzikten uzak durması gerekir.

5) Sıradan bir insanın müzik şehvetini de ilâhî aşkını da tahrik etmediği halde bütün vakitlerini alır, onu başka işlerden alıkorsa yine haram olur.
(C. II, s. 279-281)


Def Çalmanın Hükmü

"Nikâhı ilân edin. Onu mescidlerde kıyın ve onun üzerine defler çalınız." (Tirmizî, Nikah, 6)

İbni Ömer (r.anh) bir davul sesi duydu da kulaklarını tıkadı ve bunu üç defa tekrarladıktan sonra "Rasulullah da böyle yapardı" dedi.


Def, kadın-kız veya kölelerin (cariye) çalacağı bir alettir.
Rasulullah
(s.a.v.), Mekke'den Medine'ye hicret ederken, Medine'ye yaklaştığında, kendisini bekleyen Ensar ve Muhacirler arasında kadınlar ve kölelerin arasında bulunduğu def çalanların, meşhur 'Tala al Bedru aleyna' neşidesini sevinçle çalıb söylemişlerdir.



Peygamber (s.a.v.)'in Medine'de Karşılanışı

Cuma namazından sonra Rasulullah (s.a.v.) Medine'ye hareket etti. Medine, târihinin en önemli gününü yaşıyordu. Halk bayram sevinci içinde, Kuba'dan itibâren yolu iki taraflı doldurmuştu. Kadınlar şiirler söylüyor, çocuklar "Rasulullah geldi, Rasulullah geldi" diye bağrışıyor, küçük kızlar def çalarak şenlik yapıyorlardı. Medine halkı, Rasulullah (s.a.v.)'in gelişinden duyduğu sevinci, hiç bir şeyden duymamıştı.
Herkes Peygamber Efendimizi kendi evinde misâfir etmek istiyor, "Ey Allah'ın Rasûlu, bize buyurunuz... "diyerek deveyi durdurmak istiyorlardı. Rasulullah (s.a.v.) ise, kimseyi gücendirmemek için devesini serbest bırakmıştı.
- "Siz deveyi kendi hâline bırakınız. O memurdur, emrolunduğu yere gider," diyerek dâvet edenlerden izin istiyordu. Nihâyet deve, hâlen "Mescidu'n-Nebi"nin bulunduğu boş arsada çöktü, Rasulullah (s.a.v.) inmedi. Deve kalkarak bir kaç adım gittikten sonra geri dönüb ilk çöktüğü yere yeniden çöktü, bir daha kalkmadı. Rasûlullah (s.a.v.) üzerinden inerek:
- "Akrabamızdan en yakın kimin evi?" diyerek etrâfındakilere sordu. Zeyd oğlu Hâlid (Ebû Eyyub el- Ensâri) - İşte evim, işte kapısı, buyurunuz Yâ Rasulallâh... diyerek Rasulullah (s.a.v.)'i dâvet etti. Peygamber Efendimiz böylece Hâlid'in misâfiri oldu. Bu misâfirlik "Mescidu'n-Nebî"nin inşâatı tamamlanıncaya kadar 7 ay devam etti. (Siyer-i İbn Hişâm, 2/143)


Âişe, Es'ad b. Zurâre (ö. 1/622)'nin yetim kalmış kızı Fâriga'yı, himayesine alıp büyütmüştü. Büyüdüğünde onu Ensar'dan Nebît b. Câbir ile evlendirdi. Gelini, koca evine götürenler arasında bulunan Âişe şöyle der: "Döndüğümüzde Rasulullah (s.a.v.) bize şöyle dedi: Ya Âişe damad evine gidince neler konuştunuz?
Âişe dedi : Selam verdik ve evliliğin hayırlı olmasını diledik.
Allah Rasulu buyurdu: Ya Âişe, sizin çalgınız yok mu? Ensar, çalgıdan cidden hoşlanır."

Başka bir rivâyette:
"Def çalacak, şarkı söyleyecek bir câriye gönderdiniz mi?" buyurdu.
Âişe, "Ey Allah'ın Rasulu, O ne söyleyecek?" dedi.
Peygamber: "Size geldik, size geldik. Bize selâm verin, biz de size selam verelim" desin. " buyurdu. (et-Tâc, II, 275)

Rubeyye binti Muavviz'den şöyle dediği nakledilmiştir:
Düğünümüz olduğu sabah, Peygamber (s.a.v.) evimize teşrif etmişti. O sırada küçük kız çocukları deflerini çalıyorlar ve Bedir harbinde şehid düşen atalarımızı dile getiriyorlardı.
Onlardan biri : "
Aramızda yarını bilen Peygamber vardır, susalım" deyince;
Allah Rasulu, ona şöyle buyurdu: "
Bu gibi sözler söyleme. Daha önce söylediklerine devam et." (Tirmizi, Şerhi Tuhfetu'l-Ahvezî, Kahire 1967, IV, 211-212)


Diğer yandan bayram günü şarkı söyleyen câriyelere Peygamber (s.a.v.)'le birlikte bulunan Ebu Bekir (r.anh)'ın: Mescid-i Nebevî'de mızrak oyunu oynayan Habeşlilere de Ömer'in engel olmaya kalkışması üzerine, Peygamber (s.a.v.) buna gerek olmadığını bildirmiş ve kendisi de mesciddeki Habeşlileri seyretmiştir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, III, 203, 204)
Kız çocuklarının defle şarkı söylemesi Kurban Bayramı günlerinde olmuş ve Allah Rasulu, Ebu Bekir'e: "Ey Ebu Bekir, her kavmin bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır. Onları bırak" demiştir. (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, III, 151-157)

Zikredilen hadisler ve benzerleri, müslümanların sevinç günlerini, 'zilsiz Def' ile neşide tarzında, mustehcen olmadan (sözler, kaside vb.) kutlayabileceklerini gösterir. Ancak erkek sahabelerin Def çalması değil, kılıç, mızrak çaldıkları bize ulaşmıştır.


 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Mustafa Sabri'nin Musiki Hakkında Görüşleri

%C5%9EEYH%C3%9CL%C4%B0SLAM+MUSTAFA+SABR%C4%B0+EFEND%C4%B0.jpg




Beyan-ul Hak (Cemiyet-i Ilmiye-i Islamiye'nin yayin organi), aded: 63, sene: 2, cilt: 3, 1328 (1910) "Din-i Islamda hedef-i münakasa olan mesailden: musiki" isimli Osmanlica yazidan bugünkü harflere biraz sadelestirilerek çevrilmistir. -----Evin reisi defe düşkün olunca bütün ev ahalisi de rakseder. (Orijinalinde bu beyit yalniz Arabca olarak verilmis.)
Gerek dogrudan dogruya tabii seslerle ve gerek aletler ve çalgilar vasitasi ile icra edilen musiki nagmelerinin envai ve muhtelif sekillerine göre haramligina, kerahetine ve hatta cevazina dair ahkam ve akval-i ser'iye mevcud oldugu malum bulunmakla beraber her halde din-i Islamin musikiyi mutlak surette kabul etmekden buna karsi tamamen kayitsiz kalmaktan kaçinmakta oldugu da malumdur ki işte biz de asil bu ikinci nokta hakkinda, yani din-i Islamin, musikiyi kayitsiz ve sartsiz tecviz veya tahsin etmeyerek buna karsi velev kismen korumaci bir tavir almakta olmasinin sir ve hikmetine dair beyan-i mütalaa edecegiz.

Bilenlerin zevkine göre ruhu oksayan büyük bir kiymete haiz olan bu sanat-i nefise hakkinda seriat-i garranin su muttaki muamelesinin, musiki nagmelerinin tesirli kokularini takdir edemiyen bazi kasvetli yaratilisli kimselerin haline kiyas olunmasi asla caiz degildir.
Belki din-i Islam musikinin tab'a ne kadar hos geldigini, duygularimizi ne derecelerde gicikladigini bizden ziyade takdir ettigi için buna karsi lakayd kalmayi uygun görmüyor. Zaten en tatli, en zevkli seyde mevcud olan en gizli sakincalari kesfetmek hususunda dinimiz gayet müstesna bir derin görüslülüge malikdir ki bu da dinler arasindaki yüceligine sehadet etmektedir. Öyle ya bir din-i semavi, beseri kendi akillari ile anlayamayacagi hakikatlara ulastirmalidir ki hidayet edici sani ile mütenasib olsun.
İşte musiki ilkin, malayani ile istigal kabilinden olmak hasebi ile mesguliyet seklinde bir ataletdir ki, kumar bahsinde dahi beyan edilecegi vecihle ataletin bu nevinde, yani insanlar için bir is sirasina geçmis bulunanlarinda mündemiç olan kat kat atalet dinimizin nazar-i dikkatinden gizlenememistir. Ikincisi, musikiden alinan lezzet, edilen istifade derin hevâci bir manaya sahiptir. Din-i Islam ise gerek ataletin ve gerek hevâciligin yegane düsmani oldugu cihetle bunlari saklandiklari umulmadik yerlerde arayip takib etmek önemli vazifelerindendir.
Musikinin ataleti ihtiva eyledigi pek güçlükle kabul edilecegine ragmen dikkatli bakislar bu hususta hiç tereddüd etmez. Çünkü bir kere musiki için uhrevi bir fayda tasavvur olunamaz. Dünyaca ise karin doyurmaz tabirine masadak olacak surette faydasizdir. Fakat musiki sayesinde, mesela Avrupa'da, geçim temin eden ve belki büyük bir servete nail olan bu kadar hanendeler sazendeler mevcud oldugu halde, bunun maddi menfaatlerini inkara nasil cesaret olunur demekte acele edilmesin. Çünkü geçim temini insan haysiyetine halel getirmeyecek surette olmadikça vicdan rahatligini temin edemedigi için nazar-i itibara alinamaz.
Lakin biz de serd eyledigimiz nazariyatta garabetten garabete intikal ediyoruz. Bunun haysiyete halel getirme neresinde? Yine acele buyurulmasin. Insanlari asiri derecede eglendiren bütün sanatlar selim ahlak nazarinda düsük islerden sayilir. Bu gibi isleri yapanlarin itibar ve söhretine yapilan alkislara ihtiramlara belki istirhamlara bakmayiniz. Bu ihtiramlar, istirhamlar onlardan bir parça haysiyet koparmak ve bu zarari belli etmemek üzere gururunu oksayarak yaptirmak manasina oldugu için red edilmez. Cevher-i ismetinden siyrilmak istenilen kadinlara karsi da pek çok ihtiramlar gösterilir.
Hanendelik ve sazendelikde mevcud olan su "eglendirmek" nokta-i nazarindan kizlarina çalgi ögretmis olmakla bunu olumlu bulan ebeveynin aklina, ve kadinlarin hürmeti meselesi en muazzez kavaidinden addolunan Avrupa medeniyetini taklid levaziminda olmak üzere dest-i izdivacina talib oldugu kizin çalgi bilmesini arzu eden beylerin haline taaccüb etmek lazim gelir. Bir kadinin zevcini eglendirebilmek iktidarina malikiyeti ayip seylerden degil övgüye deger olmasi iktiza edecegi ve çünkü kadinin zevcini refakati ile memnun mesud etmesi kendisi için bir vazife-i tabiiye oldugu makam-i itirazda söylenemez. Çünkü refakatiyle mesud olmak, eglenebilmek karsilikli bir menfaattir. Su halde çalgi bilmek sartinin kadin tarafindan erkege karsi dermeyan olunmak ve erkeklik meziyetlerine güvenen bir zevcin çalgi çalmasini bilmediginden dolayi kiymet-i zevciyesi eksik görülmek ne kadar garib ve ne kadar gülünç gelecegi tasavvur buyurulsun.

Hanendelere ve sazendelere nisbet bestekarlar bir dereceye kadar yukarida izah edilen gizli zilletten azade gibi görünürlerse de, yekdigeri sayesinde revaçta kalabilen bu sanatlar birbirinin iyi ve kötü taraflarina az çok istirak etmekten kurtulmamalari lazim gelecegi gibi, surasi da mahsusdur ki ilim adamlarinin saha-i tedrisinde yükselen vakar dalgalari ve iftihara bedel bestekar ögretmenlerin muhit-i taliminde hafifmesrepligi hissettiren bir vakardan siyrilmis bir hava yayilir. "Kirkindan sonra saz çalmak" ne demek oldugunu elbette takdir ederiz. Onun içindir ki mesela ileri gelen bir zat hakkinda velev en nefis, en musanna bir sarkiyi talim etmek mahall-i haysiyet ve kendisinden öyle bir seyi istirham büyük bir cüret addolunur. Halbuki ulum ve fünun tedrisati, büyük küçük herkes hakkinda san ve serefi artirma vesilesi olmak icab etmez mi idi?

Bir bestekarin sakirdleri huzurunda bagirip çagirmak hiffet ve mezelletine düsmeksizin henüz bilcümle musiki eserleri hakkinda kabil-i tatbik olmayan nota usulü sayesinde kendi tenha hücresinde eserlerini nesredebilmesini dermeyan eylemek ise bu hususda bir tesettür çaresi bulunmus olmakla teselli kabilinden olacagi cihetle bize cevap olmak söyle dursun iddiamizi zimnen teslim yerine geçer.
Musiki için yukaridan beri serhine çalistigimiz sakincalar, bununla maiset temin eden sinifa ait olup kendi kendilerini veyahut sevdiklerini eglendirenleriyle kaffesinin [hepsinin] dinleyenlerini atalet mahzuru açiklamaya ihtiyaç göstermeyecek bir açikliktadir.
Musiki dinleyenler bu müddette cemiyet-i beseriyye için bir sey yapmis olmayip yalniz bir hayli paralarin bir çok ceplerden çikarak bir cebe girmesine yardim etmis oluyorlar. Sonra bu paralarin mukabilinde bu adamlar ne almis oluyorlar? Hiç!... Bir kunduraci size paraniz mukabilinde bir kundura verir. Fakat siz de o kundurayi giyer mesela dükkaniniza gidersiniz. Bilfarz kitap satarsiniz. Hem kendiniz kazanirsiniz, hem de bir tarafdan o kitaplarin münderecatindan memlekete ulum ve fünun ögretirsiniz. Kitabin tabiine, mürettibine, müellifine, kagidini imal eden fabrikaya, pamugunu istihsal eden çiftçiye ve diger tarafdan kunduranin köselesini yapan sanatkara, hayvanini yetistiren inekçiye kazandirmis olarak bir çok zincirleme içtimai menfaatlara hizmet etmis olursunuz. Lakin musikiye gelince onun da çalgi ve teferruatini temin edenlerle o mezkur çalgilari takdir duygunuza karsi kullananlar müstefid olduklari halde bu istifade zinciri artik sizde kesilir.
Sizin para sarfederek musiki dinlemeniz bir araba tutarak gezintiye çikmaniza da benzetilemez. Çünkü bu suretle arabaciya kazandirdiginiz gibi kendiniz de sihhaten edeceginiz istifade ile hani o beseri ihtiyaçlar silsilesinin tamamlayici bir cüzü olan isinize daha güzel çalisirsiniz. Ve ayrica gezintiye çikanlar için hazir bulunan arabalar sair vakitlerde dogrudan dogruya islerine gidenler hakkinda da kolaylik vasitasi olur. Elhasil gezinti baska musiki dinlemek baskadir. Bugün havanin yemek içmek derecesinde mühim bir gida oldugu ve tebdil-i hava sihhi tavsiyelerin müntehasi bulundugu kadar bir hastanin musiki dinlemesinde tibbi gereklilik gösterirse buna bittabi bir sey denemez. Fakat musiki ile tedavi tabiri, yakin zamanlarda alisilagelmis bir terkib haline gelmekle beraber henüz reçete ile musiki dinlendigi isitilmemistir.

Şimdi gelelim musikinin mutazammin oldugu hevaci manaya:

Musiki tahrikleri ile dolu sarhos edici bir havanin cereyanina maruz olanlar acaba hangi nevi duygularin tesiri altinda bulunuyorlar? Bununla hasil olan tesirler hayli çesitli olup bir garibe gariplik elemlerini, bir yetime kimsesizliginin acisini, bir hastaya hüzün verme, bir ihtiyara ömrünün harapligini ve bazen de bir sermest-i ikbale saadetinin dansettirici coskusunu vererek hülasa mahzunun ye'sini ve memnunun nesvesini artirarak alemin olay ve çehrelerinin asli renklerini bir az daha koyulastirmasi ve insanlarin mezkur olaylari itidal sinirlari haricinde karsilama ve telakki etmelerine sebebiyeti cihetiyle bilhassa tembellik tesirlerini andirir.
Hele su sayilan çehrelerin büsbütün üstünde olarak ask duygularini tahrik etmesi vardir ki artik bu musiki yönünün beyan sihri için bir manayi mutabiki mesabesindedir. Bundan dolayidir ki mükellef bir musiki meclisinin içki kaplari ve dilberi ayrilmaz unsurlari halinde bulunur. Nitekim en mühim en üryan ask ve sevda sirlari evvela ve saniyen musiki kisveleri altinda --bazi kadinlarin tesettür ederken kendilerini daha cazibedar bir surette gösterdikleri gibi-- bir kat daha açilarak mevkii ilan ve itirafa vaz olunur. Yahut istiyak heyecani ile asiklarin dilinde terekküb edemiyen muhabbet kelimeleri bu iki mikyasin düzenleyici baglari sayesinde bir tezahür sekli alir. Bu nüktelere mebnidir ki mesela bir güzelin askindan sabahlara kadar uyuyamiyorum, yaniyorum, çildiriyorum demeye sikilan bir adam bu mazmunu siir ve musiki kuvvetiyle herkesin içinde bagira bagira teblig ve ifade ederse küstahlik etmis sayilmaz. Hele agzindan izdivac kelime-i mesruasi çoklukla isitilen genç kizlarin, zamanimizda oldugu gibi gelin olmak için iktiza eden mükemmellik sebeblerinden sayilmasi itikadinin bahsettigi cesaret ve salahiyeti ile en derin, en açik ask cümlelerini alenen kullanmalarina, kizlarini akil ve hikmet ve basiret dairesinde büyütmek isteyen ebeveynin muhakemesi nasil müsait olur bilmem?
Son asir hükemasindan bazilarinin genç kadinlar issiz birakilirlarsa kendilerine baska isler bulmak için düsünürler dedigine göre çalgi ile mesgul olan kadinlar o gibi düsüncelere dogru düsüncelerini çekip götürecek mukavemetsiz bir rehber bile bulmus olurlar.
Lakin ask ve sevda hayalleri fena bir sey midir? Ask kadar hissiyata incelik, yücelik ve insana melekiyet bahseden hangi sey vardir? O derecede ki bu hal erbabinin yanik kalplerinden tefahur inlemelerine kulak vermemek, göz yaslariyla hem cereyan olan müdafaa selinin önüne durmak mümkün olmaz. Pek dogrudur ama yine bu nazik, muazzez mesele kadar suiistimale kabiliyetli bir sey de yokdur. O halde ki, hoca Nasreddin efendi merhumun basinizdan ask ve alaka geçti mi sualine cevap olarak bir defa geçiyor idi üzerimize adam geldi dedigi kadar vardir. Alelhusus ask ve sevda karsiliksiz olamadigi halde kadinlar hakkinda hayli ayip görünür. Hatta bir erkek yalniz kendisini seven bir kadini taziz edebilir. Bundan baska hiç bir kadinin, hiç bir erkegin hakkinda ask ve sevdasini mazur görmedigi gibi evvelki kadina da evvelki erkekden maada insanlar tarafindan bir kiymet ve haysiyet verilmez.
Musiki hakkinda serdedilen su mütalaalardan siirin en latif kismini teskil eden gazel söyleme hakkinda da bir fikir istihsali pek kolaylasmistir. Methiye ve hicviye kisimlari ise, birincisi çogunlukla dalkavukluk ve ikincisi genellikle ayipçilik olmakla pek iyi bir sey degillerdir. Hüküm ve nasihat nevinden olan siirlere gelince biz de bir sey demeyiz. Nitekim siir hakkinda Islamin fikri iyisine iyi ve kötüsüne kötü denmekle özetlenmistir.



İşte maarif-i nefisenin belki enfesi bulunan siire karsi da mütereddit bir nazarla bakilmasinin sebebi fenaliginin iyiligine galip olmasidir. Hatta tahsil-i ulum ve fünun hengaminda bir talibin siir üzerine fazla düsmesi haylazlik belirtisi addolunarak son asir medeniyetinde dahi pek hosnutlukla telakki edilmez. Siirin sermayesi neden ibaret oldugu sairlerin kendileri tarafindan itiraf olunarak:
Sermaye-i sairan tükenmezDünya tükenir yalan tükenmezdenilmis. Ve onlarin henüz bu gibi itiraflara yaklasmadiklari bir devirde:
"Onlarin (sairlerin) her vadide saskin saskin dolastiklarini ve yapmadiklarini söylediklerini görmedin mi"
Suara 225-226, orijinalinde ayetler Arapça olarak veriliyor tarzindaki beyanat-i Kur'aniye ile meslekleri tanittirilmistir. Mamafih siir zihni keskinlestirme ve malumat artirmaya medar olmasi cihetiyle musikiye kiyas kabul etmeyecek surette ehemmiyete haizdir.
Musiki bahsine nihayet vermeden surasini söyleyelim ki eger bunun hissiyat üzerinde icra edecegi tesirler bir nevi azab-i ruhani halinde mutlaka insanlar için lazim ise, din-i Islamda tilavet-i Kur'an mesele-i mühimmesi bu ihtiyaci daha yüksek bir surette temin etmektedir. Nitekim tilavet-i Kur'an esnasinda teganni müstahab oldugu da bunu teyid eder. Ancak burada sayan-i dikkat bir nokta vardir ki o da Kur'an okunurken teganni etmenin bir taraftan da mezmum olmasidir. Yani tilavet esnasinda teganni bazi ehadis-i serife ile tavsiye edilmistir. Fakat seriat ulemasi teganni ile tilavet aleyhinde bulunurlar.

Mesele her iki teganni arasini ayird etmekle hallolunur:
Teganni Kur'anin tecvid kaidelerini ihlal eder veya musikiye tatbik edilerek yapilirsa mezmumdur. Okuyanin tabiati güzelligi nisbetinde icra edecegi latif sesler begenilir. Musiki nagmelerine esas maksat ve bizzat olarak Kur'ani ona icra aleti edinmekten sakinmak için mezkur sekil son derecede makuldur. Bundan dolayidir ki musiki dairesinde bestelenen eserler ve siirlerin güfteleri bihakkin anlasilmayip sirf beste kiymetlerini takdiren dinlenir ve taksim nami verilen musiki seslerinde bir dereceye kadar mana anlasilirsa da bunun icab ettirdigi sanat eksikliklerinin aradaki heyheylerle tamamlanmasina mecburiyet hasil olur ki bittabi bu gibi ahval Kur'anda vukuuna cevaz verilir seylerden degildir.

Bir de hüsn-ü tabiat ve kabiliyet-i sanattan mahrum bir adamin musikisi de dinlenmez. Bu meziyeti haiz olanlara gelince dikkat edilirse tabii sesleri müzik egitimi ile kazanilmis seslerinden daha latif ve tesirlidir. Iddiamiz garip karsilanmasin. Nice meshur hafizlar biliriz ki musiki bilgilerini ileri götürdükten sonra tilavetlerinde evvelki kadar tatlilik ve saflik kalmamistir. Hasili, tabii musiki sun'i musikiden daha kiymetli olmak lazim gelir. Çünkü bunlardan birincisi sirf icat oldugu halde kullanilan sesleri taklidden ibaret kalir.
Bu makamda bir delilimiz daha var: Bir milletin musikisinden diger millet lezzet alamayip onun da kendi musikisine ragbet gösterdigi görülüyor.
Demek ki musikinin tesiri hususiyeti nisbetinde oluyor. Su halde bir adamin tabii sesi milli musikisinin dahi üstünde olarak sahsi musikisi demek olur.

--------------


Mustafa Sabri Kimdir?

%C5%9EEYH%C3%9CL%C4%B0SLAM+MUSTAFA+SABR%C4%B0+EFEklND%C4%B0.jpg


Seyhu'l-islam Mustafa Sabri miladi 1869 senesinde Tokat'ta dogdu. Kayseri ve Istanbul'da okudu. Müderris olup Fatih Camiinde ders verdi. 1900-1904 arasinda II. Abdülhamid'in kütüphaneciligini yapti. II. Mesrutiyet'in ilanindan sonra Tokat mebusu olarak Meclis'e girdi. 1908-1912 arasinda Beyan-ul Hak mecmuasinin basyazarligini yapti. 1910'da kurulan Ahali Firkasi'nin ve 1911'de kurulan Hürriyet ve Itilaf Firkasi'nin kuruculari arasinda yer aldi. 1913'de Ittihatçilarin Babiali baskini darbesi üzerine önce Misir'a sonra Romanya'ya kaçti. I. Dünya Harbi'nde Romanya'ya giren Osmanli ordusunca geri yollandi ve Bursa'da mecburi ikamete tâbi tutuldu. 1918'den sonra Damad Ferid Pasa'nin birinci kabinesinde seyhulislamliga getirildi. Kabine düsünce Ayan (senato) üyeligine atandi. 1919'da Iskilipli Mehmed Atif ve Bediüzzaman Said Nursi ile birlikte Cemiyet-i Müderrisin'de çalisti. 1920'de tekrar seyhulislamliga getirildi. Kabineden ayni sene içinde istifa etti. 1922'de yine Romanya'ya kaçmak zorunda kaldi. Daha sonra 1924'de "150'likler" listesinde yer aldi. Önce Hicaz sonra Misir'a geçti. 1938'de 150'liklerin affindan sonra da Türkiye'ye dönmedi. 1954'te Misir'da vefat etti.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
moon_light Çevrimdışı

moon_light

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bİrincisi zaten Allah'ı (C.C) anlatan ya da O na yakınlaştıran bir söz değilse yada ne bu dünyaya nede ahiretine yarar bir söz değilse o malayaniye(boş söz) girer ve başlı başına kalbi karartır hiç müziği heseba katmaksak bile!Günümüzün müziklerinin ne halde olduğu bellidir tartışılamaz bence ki onun yanında İlahi diyip heralde bunda sakınca yoktur dediğimiz birçok İlahininde içinde müzik bulunduğu için doğru olmadığını düşünüyorum zaten Peygamber efendimiz (S.A.V) size şüphe uyandıran şeyden kaçın diye tembihlemişti buna rağmen insanların müzik haram değil diyip kendilerini rahatlamaya çalışmalarına anlam veremiyorum doğrusu
 
B Çevrimdışı

benim

Üyeliği İptal Edildi
Banned
lokman süresi 6 ayetinin mealinde müzik kavramı olmadığı halde varmış gibi alman kurana uymayan bir durumdur.helal ve haramlar nettir.birde şüpheliler vardır,gücü nisbetince ve takvasını artırmak isteyen ona göre davranır.şüphe duymuş ola bilirsin.şüpheli olandan kaçına bilirsin gücün buna müsahit ola bilir ama şüpheli olana nasılki helal denilemiyorsa haramda denilemez ve heleki kur an da olmayanı varmış gibi göstermek zulumdur.ayrıca ayete iman etmek şart,alimin görüşüne iman etmek şart değildir.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Ben bunu böyle diyen alim var diye altına da delilini yazdım :

lukman suresi Taberi tefsiri

6-Öyle insanlar vardır ki bilgisizce insanları Allah yolundan saptırmak ve Kur'anın âyetlerini alaya almak için "Boş sözler" satın alırlar. İşte böyleleri için, hor ve hakir kılan bir azap vardır.

Müfessirler bu âyet-i kerimeyi farklı şekillerde izah etmişlerdir. Ebi Umame el-Bâhilî (r.a.)den nakledilen bir görüşe göre, âyette zikredilen "Boş sözler satın almak"tan maksat şarkı söyleyen cariyeler satın almaktır.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cezekallahu Hayran

İSLAM'IN PARA KAZANMA ARACI HALİNE GETİRİLDİĞİ ÜLKE TÜRKİYE'DEN SAPIKLIKLAR...

HOCAEFENDİ VE ŞEYH EFENDİ CUMHURİYETİNİN -KÖR KÖLELERİNE..


İlahi diye dinletiklerini idda edenlere dikkat !



İSLAM'IN PARA KAZANMA ARACI HALİNE GETİRİLDİĞİ ÜLKE TÜRKİYE'DEN SAPIKLIKLAR...
 
E Çevrimdışı

Ebda_fr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Musikî hususunda umumî ölçümüz şu ifadeler olmalıdır:

“Şeriatça bazı savtlar (dinî bakımdan bazı sesler) helâl, bazılar ıharam kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri, Rabbanî aşkları iras eden (hatırlatan) sesler helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.” (İşaratü’l-İ’câz, s. 78; Sözler, s. 382, 687-688)

Mehmed Paksu Helal – Haram

Sorularlaislamiyet.com

----------------------------------



ABDULHAK :

Şirk itikadinin sahibleri , izcileri ve sapkın sitelerine itibar edilmez !'
 
Ç Çevrimdışı

çöl yağmuru

Üye
İslam-TR Üyesi
ben bi kitapta okumuştum teğanni etmenin çok yanlış olduğunu yazmıştı.bi de şöyle bi hadis vardı kitapta
"kur'an okurken sese süs vermek bizim yolumuzdan değildir"(tirmizi)diye...peygamberimizin sesi güzel olmasına rağmen hiç teğenni yapmadığını söylüyordu.bunlar doğrumu?
 
E Çevrimdışı

Ebda_fr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selâmunaleyküm çöl yağmuru kardeşim. Sorunuzun cevabını Mustafa İslâmoğlu'nda bulabilir. Lâkin, her görüş kabul edilmediği gibi ; her eserde okunulmaz. Okuduğunuz esere dikkat ederseniz ; bu hem sizin için, hemde bilgi paylaşımında bulunduğunuz kişiler için evla olur. Linki aşağıda paylaşıyorum :

http://www.youtube.com/watch?v=sem95V_VSQQ


***

Teganni, lûgatta nağme ile şarkı söylemek demektir. Kur’ân-ı Kerim’i okurken yapılan teganninin ise hem caiz olan hem de olmayan şekli vardır.

Caiz olmayan şekli, harflerin mahreçlerini ve tecvid kaidelerini bozarak yapılan bir okuyuş şeklidir. Mahreç ve tecvid kaidelerine riayet ederek sesin güzelleştirilmesi ise hadislerde caiz görülmüş, hattâ böyle sesi güzelleştirerek Kur’ân okunması tavsiye buyurulmuştur.Sa’d (r.a.) bu hususta Resûlullahın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
“Şüphesiz bu Kur’ân tesirli olarak inmiştir. Onu okuduğunuzda ağlayınız. Şayet ağlayamazsanız, ağlamaya çalışınız. Onu okurken sesinizi güzelleştirmeye de gayret ediniz. Kim Kur’ân’ı teganni ederek (güzel sesle okumaya gayret etmezse) bizden değildir.”(1)

Hadis-i şerifte “teganni” tabiri geçmektedir. Aslında, teganni, nağme ile okumaktır. Hadis-i şerifte geçen teganniden hangi mânânın kastedildiği hakkında âlimler muhtelif izahlarda bulunmuşlardır. Bazılarına göre, hadiste “teganni” ile “tertil” kast edilmiştir. Buna göre teganni, Kur’ân-ı Kerimi ağır ağır okumaktır. Diğer bazı âlimler ise teganniden maksat, Kur’ân-ı Kerimi ağır ağır ve tecvid kâidelerine uygun olarak ve sesini güzelleştirerek okumak olduğunu ifade etmişlerdir. Hadis-i şerifteki “bizden değildir” tabirini ise “Teganni yapmayan kimse bizim mükemmel yolumuzun mensuplarından değildir” şeklinde açıklamışlardır. Diğer bir kısım âlimler, teganninin istiğna mânâsına geldiğini beyan ederler. Bu âlimler, bu hadisten Kur’ân-ı Kerimi dünyevî menfaatlere âlet etmeme esasını çıkarmaktadırlar.

Bütün âlimlerin ittifak ettiği husus, Kur’ân-ı Kerimi güzel sesle okumanın müstehab olduğudur. Okuyanın sesi güzel değilse, elinden geldiği kadar fıtrî bir şekilde sesini güzelleştirmeye çalışmalıdır.İmâm Mâlik ve bir kısım âlimlere göre, Kur’ân-ı Kerimi huşû ile, mânâsını düşünerek ve kalbi mahzun edecek, gözleri yaşartacak şekilde okumak gerekir. Çünkü Resulullah Efendimiz (a.s.m.) bir hadis-i şerifte Kur’ân-ı Kerim’i huşû ile kalbe tesir edecek şekilde okumanın ehemmiyetine dikkati çekerek şöyle buyururlar: “Kur’ân-ı Kerim’i okuyanın sesini işittiğinizde, kendisinin Allah’tan korktuğu kanaatine vardığınız adam, şüphesiz Kur’ân’ı en güzel sesle okuyanlardandır.” (2)

İmam-ı Âzam Ebu Hanife ve bir kısım âlimlere göre de, Kur’ân’ı nağme ile okumak caizdir. Onlara göre nağme ile okumak, kalbi daha çok rikkate getirir, daha çok huşû kazandırır.

İmâm-ı Nevevî bu hususta şöyle der: “Uzatma sebebi ile kıraat sınırı aşılmadıkça Kur’ân’ın okunuşunda sesin güzelleştirilmesinin müstehab olduğuna âlimler ittifakla hükmetmişlerdir. Ancak bu sınır aşılırsa, hattâ tek bir harf fazla veya noksan okunursa o okuyuş haramdır.” Resulullah Efendimiz (a.s.m.) Kur’ân’ın güzel sesle süslenmesini emrederek şöyle buyururlar: “Sesinizi güzelleştirmek suretiyle Kur’ân okuyuşunuzu süsleyiniz.” Bir başka hadis-i şerifte Resulullah Efendimiz (a.s.m.), Cenab-ı Hakkın güzel sesle Kur’ân’ı okuyandan razı olduğunu beyan buyurmaktadırlar.(3)

Netice olarak: Kur’ân-ı Kerim’i güzel bir sesle, güzel bir şekilde okumak menduptur, diyebiliriz. Tecvid kaideleri dışına taşmadıkça nağme ile okunmasında bir mahzur yoktur. Ancak tecvid kaidelerinin dışına çıkılarak, harflerin mahreçlerine riayet edilmeden nağmelerle fazla uzatmak, harfleri eksik veya fazla yaparak okumak caiz değildir. Bu hususta ittifak vardır. Böyle kimseler Kur’ân’ın lânetinden çekinmeli, onun okuma âdâbına riayet etmelidirler.

Kaynaklar
1. İbn-i Mâce, İkame: 176.
2. Ag.e.
3. A.g.e.
 
E Çevrimdışı

Ebda_fr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selâmunaleyküm.

Her insan da kusur vardır, lâkin ; bu kusur onu manevî ölüme mahkum kılmaz. Tabir-i Caizsse bir yığın taş içerisinde ki altın değerini kayıp edermi? Bize yeten, uygun olan fetvalardır. Uygun olmayan fetvaları varsa almayız, sorun olmaz Allah'u A'lem..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Aleykum selam Ebda_fr ..

Kardeş sorularlaislamiyet dinde hüccetmi? Sanki Resulullah sav cevap vermiş gibi orayı refarans gösteriyorsunuz ve alim olarak da mustafa islamoğlunu günümüzde en büyük alim gibi lanse etmissiniz.

Birilerini küçük görüp, birilerini ululaştıracağınıza gözlüğünüzü çıkarıp yazılanları kuran ve sünnet ve sünnet ile değerlendirin. Dünya sadece mustafa islamoğlunun çevresinde dönmüyor biraz daha araştırıcı olun.
 
E Çevrimdışı

Ebda_fr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selâmunaleyküm.

Kardeşim, siz bunlaramı takıldınız? Neyse.. Benim gâyem, onu ulvî gösterip, bir diğerini küçük göstermek değil. Gâyem, alıntı yaptığım yerlerin adını anmak ve sunmaktır. Lâkin sizin damarınıza dokunmuş sanırım. Zaten, orada Kur'an ve Sünnet'in kaynağı belirtilmiş, siz orayı dert edinmeyiniz.."..dar düşünceler,dâr görüşler"

Selâm ve dua ile...
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Kimin dar görüşlü olduğu belli. Konularla alakalı bir sıkıntı varsa buyur reddiyenizi istediğiniz aktarın. Sanki burada yazılan ayet hadis değilmiş gibi birde su üstüne çıkmaya çabalamanız sizin dar görüşte olduğunuzun delilidir. Hadislerden sakınca varsa link vermek yerine alıntı yapıp yazabilirdiniz.

Diğer yazıdaki içinizdeki pisliği döktünüz.
 
Ç Çevrimdışı

çöl yağmuru

Üye
İslam-TR Üyesi
yine benim sorumun cevabını bırakıp tartışmaya başladınız.açık bi şekilde sorumu cevaplarsanız mutlu olurum.aşağıda yazdıklarım doğru mu .yani bu kitaba güvenebilirmiyim?

kitabın ismi "Amentü Şerhi" idi
 
Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
evet çok haklısınız elhamdülillah müslümanım!deyip geçmekle olmuyor işte dinimizi en ince ayrıntısına kadar incelememiz gerekiyor aslında hayatımızda o kadar çok yanlışlar var ki şu ilahi diye söylenen şeylerde o yanlışlardan birisi işte arabesk vari çoğusunun neyi anlattığı bile belli olmayan garip söylemler hayır birde anlamadığım bir şey var ki o da son zamnalar da kadınların da bu sektördeki çokluğu geçen ana haberde bir bayanı gördüm özgün müzik adı altında ilahi kaseti çıkarmış heralde. kadının makyajdan yüzünü seçmek bile güç ...vs.. vs ... çok zor dönemlerdeyiz para kazanmak için ne yapacaklarını şaşırmışlar rabbim yardımcımız olsun rabbim ıslah etsin inş.
 
Üst Ana Sayfa Alt