Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Öldürmenin Caiz (hak) Olduğu Durumlar ?

S Çevrimdışı

Slow and Sure

Üyeliği İptal Edildi
Banned
es-selamun aleykum müminler
şöyle bir sorum olacak cihad esnasında, yada kısas durumunda karşı tarafı öldürmekte bir beis yoktur peki bunlar dışında benim bilmediğim hangi başka durumlarda öldürmek caizdir veya sevaptır örn: ateist öldürmek (Allah'ı inkar veya küfr ettiği için) ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
"Kendilerine kitab verilenlerden Allah'a ve Ahirat gününe inanmayan, Allah'ın ve elçisinin haram kıldığını haram saymayan ve gerçek dini din edinmeyen kimselerle küçülüb (beyan ederek) elleriyle cizye verinceye kadar savaşın" (Tevbe, 29)

Gece muşriklere yapılan baskınlarda kadın ve çocuklar da ölüyor, bunun hükmü nedir?şeklindeki soruya karşı,
Peygamberimiz (s.a.v.)
“Onlar da onlardan (muşrik olanlardan)dır şeklinde cevab vermiştir.
(Buharî, Cihad, 146; Muslim, Cihad, 26/h.no: 1745)

İmam Nevevî ve İbn Hacer’e göre, bu hadiste “kadın ve çocukların kasten öldürülmesi olayından” değil, “muşrik erkeklere atılan (ok-mızrak gibi) silahların yanlışlıkla / bir kasıt olmaksızın onlara isabet etmesi” veya “onlara dokunmadan düşman erkeklere ulaşma imkânı olmadığı durumlardan” söz edilmektedir. (Nevevî, İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi).

Bununla beraber, Peygamber (s.a.v.) daha sonra kadın ve çocukların öldürülmesini kesin olarak yasaklamıştır. (İbn Hacer, a.g.y; Buharî, Cihad, 147,148; Muslim, Cihad, 24,25, Hadis No: 1744; Ebu Davud, Cihad, 121; Tirmizî, Seyr, 9; İbn Mace, Cihad, 30; Darimî, Seyr,25; Ahmed b. Hanbel, 2, 122,123)
Bu hadislere dayanan dört mezheb muctehidlerin ittifakıyla -bizzat savaşa katılmayan- kâfirlerin kadın ve çocuklarının öldürülmesi caiz değildir. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/421-423)

Tirmizi, Nesai ve İbni Mace; Abdullah ibnu Mesud ve Osman (r.anh)’dan, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti:

لا يحل دم امرئ مسلم إلا بإحدى ثلاث: الثيب الزاني، والنفس بالنفس، والتارك لدينهالمفارق للجماعة
"Müslümanın kanı ancak şu şeyden biriyle helal olur. Müslümanlığından sonra yüreğinden (Dinden dönen, murted) veya evlendikten sonra zina eden veya nefsi karşılığı olmadan bir nefsi öldüren adam.
(Buhârî, Diyet, 6; Muslim, Kasâme 25; Ebû Davud, Hudud, I; Tirmîzî, Hudud, 15)



Kufur, Kanı Mubah; Andlaşma ise Dokunulmaz Kılar

İbn Cerir, emânı olmayan muşrikin Beytu’l-Haram ya da Beytu’l-Makdis’te olsa dahi öldürülmesinin câiz olduğu konusunda icmâ olduğunu anlatır.
Önceki ve sonraki alimler, güç yetirildiği takdirde küfür ehlinin öldürülmesi gerektiği üzerinde ittifaka varmışlardır. Onların öldürülmesi, Allah-u Teala’nın şu sözüyle gerekli olmuştur:

Fitne kalmayıb, yalnız Allah’ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur (Bakara 193)
Muşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın. (Tevbe 36)
Allah-u Teala’nın şu sözüyle güçlülük hali vacib olmuştur:

Allah hiç kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez (Bakara: 286)

Ey inananlar! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilib sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda sarfettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir (Enfal: 60)

Allah-u Teala, düşmanları öldürmek için kuvvetlerin hazırlanmasını emrettiğinde, buna güç yetiremeyen kimseye savaşmanın gerekmediğini de açıklamıştır. Usûl kaidesince, kudret, yükümlülüğü gerektirir. Bu bilindiğinde, kafir, anlaşmalı ya da andlaşmasız olsun, anlaşmasız olan kafirin kanı ve malı mubahdır. Eğer onun anlaşması varsa, anlaşma onun kanını, andlaşma süresince korur; anlaşma ortadan kalkmadıkça, anlaşmayı ibtal etmedikçe ya da onlarla yapılan anlaşmayı bozmadıkça kanı dokunulmazdır.
Bu bölümde, andlaşmalı ya da andlaşması olmayan kafir konusundaki hükmü açıklayacağız.



Andlaşması Olmayan Kâfirlerle Savaş ve Onları Öldürmenin Hükmü

Alimler, İslamla ya da Müslümanlarla savaşmadıkça, Müslümanlarla savaşa başlamadıkça, ya da ortada bir barış, zimmet ve emân anlaşması yoksa, sadece küfürlerinden dolayı kafirlerle savaşmanın sebebsiz olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir.

Maverdi der ki:
Müslümanın, savaşan ya da savaşmayan muşriklerin birliğini zorla ele geçirmesi caizdir.
Kafirin sadece küfründen dolayı öldürülmesi mubahtır. Bu konuda Kitab ve Sünnet’te birçok delil vardır. Bir adamın küfrü ne zaman belirirse, o zaman kan ve mal dokunulmazlığını kaybeder, öldürülmesi caiz olur. İslama girmedikçe, barış, zimmet ya da emân anlaşması olmadıkça kanı ve malı korunmaz.
Bu, Allah’ın Kitabındaki emri ve Rasulullah’ın (s.a.v.) fiilindeki sözü, Allah’ın ve Rasulu’nün emirlerini yerine getiren sahabenin anlayışı, selef ve haleften güvenilirlikleri açık olan ummetin alimlerinden görüşü kabul edilenlerin anlayışıdır.
Buhari, -Allah rahmet etsin- Sahih’inde, “Size selâm verene, ‘Sen mu’min değilsin’ demeyin’…” başlığı altında bir bölüm açmıştır. Sonra İbn Abbas’dan (r.anh) senediyle şunu rivayet etmiştir:
“Size selam verene ‘Sen mu’min değilsin’ demeyin…”
Dedi ki: İbn Abbas şöyle dedi: Bir adam, kendisine ait küçük bir davar sürüsünün başında bulunuyordu. Müslümanlar onu yakaladılar. Adam onlara: “es-Selama aleykum” diye selam verdi. Müslümanlar da onu yakalayıp öldürdüler, sürüsünü aldılar.
Bunun üzerine Allah bu olay hakkında: “Dünya hayatının geçici menfaatini arayarak…” ayetini indirdi. Der ki: İbn Abbas, “es-Selame” şeklinde okudu.

İbn Hacer der ki: Onun: “Bir adamın kendisine ait küçük bir davar sürüsü vardı” sözünde küçümseme vardır. Semak’ın İkrime ve İbn Abbas’dan yaptığı rivayet, Ahmed ve Tirmizi’ye göre hasendir; Hakim ise sahih saymıştır.
“Sahabeden bir grup, kendisine ait bir davar sürüsünü güden Ben-i Suleym’den bir adamla karşılaştı, adam onlara selam verdi”.
Onun: “Onu öldürdüler” sözü, Semak’ın rivayetinde şu şekildedir: “Dediler ki: “O sadece bize sığınmak için selam verdi” Yine, “Onun sürüsünü aldılar” sözü, Semak’ın rivayetinde şöyledir:
“Onun sürüsünü Rasulullah’a (s.a.v.) getirdiler, bunun üzerine ayet nazil oldu” Amacı karşılamak üzere kısaltılmıştır.

Ben derim ki: Daha sonra İbn Cerir, hadisin diğer rivayetlerini ve ayetin iniş nedenlerini açıkladı ve: “Ayetin şu iki konuda inmesi için herhangi bir engel yoktur” dedi.

Bütün bunlardan kastedilen, ayetin, sahabenin muşrik zannettiği bir adamı, onun ganimetini almak için öldürmesi hakkında nazil olduğudur. Bu, adam onlara selam verdikten sonra meydana gelmiştir. Ayet, Müslümanları, 'selam veren mu’min değildir' demelerini yasaklamak için nazil olmuştur. Bu nedenle bu, muşrik kişinin başka bir şey için değil, sadece küfrü için öldürüleceğine işaret eder. Allah Rasulu’nun (s.a.v.) sahabesinin anlayışı buydu. Çünkü onlar, onu savaşta değil, kafir olduğunu zannettiklerinden dolayı öldürmüşlerdi. Mufessirlere göre, onu ganimetini alma amacıyla öldürmüşlerdi. Ayet nazil olduğunda, öldürme anlayışını belirtti ve selam veren kimsenin mü’min olmadığını söylemeyi yasakladı.

Kur’an'dan Deliller:


1- Allah-u Teala’nın şu sözü: “Fitne kalmayıb, yalnız Allah’ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur” (Bakara: 193)

2- “Haram aylar çıkınca, muşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıb hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin.
Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Tevbe: 5)


3- “Kitab verilenlerden, Allah’a, ahirat gününe inanmayan, Allah’ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküb kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın.” (Tevbe: 29)


Hadisten Deliller:

1- Sahihayn’da geçen ve lafzı Buhari’ye ait olan hadis: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun Rasulu’dur" deyinceye, namazı kılıp zekatı verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Eğer insanlar bunu yaparlarsa, İslam’ın hakkı dışında kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Hesabları ise Allah’a aittir.
2- Sahihayn’da geçen ve lafzı Buhari’ye ait olan hadis: es-Sa’b ibn Cessâme’den (r.aleyh) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“el-Ebvâ yahut Veddân’da Peygamber (s.a.v.) bana uğradı ve o sırada: “Geceleyin Muşriklerden aile sahibi bulunanlara baskın yapılması, bunların kadınlara ve küçük çocuklara da zarar verdiği (bunun hükmünün ne olduğu?)” soruldu.
Rasulullah: “Onlar da muşriklerdendir” buyurdu.
es-Sa’b ibn Cessâme der ki: Ben Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu işittim: “Allah ve Rasulu dışında koruma yoktur

Kur’an ve Hadisten Anlaşılan :

1- Bu Kur’anî ve Nebevî deliller, muşriklerle savaşmayı onların İslam’a girmesi için sadece bir amaç olarak görür. Onlara tevhidi kabul ettirir, sonra imanın gerektirdiği namaz, zekat ve benzeri şeylerin yerine getirilmesini gerekli kılar.
Bundan, kafirlerle savaşın, onların sadece İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşı olduğundan değil, ancak küfürlerinden dolayı mubah olduğu anlaşılıyor.
Onların İslam’a girmesi için onlarla savaşmak gerektiğinde, onların İslam ve Müslümanlarla savaşması, onların düşman olarak püskürtülmesi daha gerekli ya da ilk planda olabilir. Çünkü küfürleri nedeniyle onların öldürülmesi ve İslam’a girmeleri için savaşılması caiz olduğunda, onları öldürmek ve onlarla savaşmak, onların kötülüğünü İslam’dan uzak tutmak için ilk planda yer alır.

2- Rasulullah’ın (s.a.v.) ve kendisinden sonra sahabesinin fiili, muşriklere geceleyin baskın yapmak ve saldırı düzenlemekti. Bu genellikle ani bir şekilde meydana gelir. Bu durumda genellikle kadınlar, çocuklar, yaşlılar, zımniler, köylüler gibi savaşçı olmayan ve savaşçı kimseler öldürülür.
Bu böyle olduğunda, bu kafirin sadece İslam’la ya da Müslümanlarla olan savaşından dolayı öldürülmeyeceğini, ancak küfrü için öldürülmesinin Mubah olduğuna işaret eder. Bu, İmam Şafii’nin (Allah rahmet etsin) el-Umm’de ve onun hâmişinde zikrettiği metindir. (s22)


Kurtubi :
Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin (Nisa: 94) Ayetinin tefsirinde der ki; Müslüman, anlaşması olmayan bir kafirle karşılaştığında, onu öldürmesi caizdir. Eğer kafir kimse, La ilâhe illAllah derse onu öldürmesi câiz olmaz, çünkü O, kanını, malını ve ailesini İslam’ın korumasına bırakmıştır”

İbni Kesir :
Rabb'lerinin lutuf ve rıdasını arayarak Beyt-i Haram’a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin (Maide 2) Der ki: “İbn Cerir, emânı olmayan muşrikin, Beytu’l-Haram ya da Beytu’l-Makdis’te olsa dahi öldürülmesinin caiz olduğu konusunda icmâ olduğunu anlatır.”

İbn Cerir et Taberi der ki:
Sen, Onun, Onu söylemeden önceki konumundasın Hattabi der ki: “Bunun anlamı, Müslüman olmadan önce, dinin hükmüyle kafirin kanının Mubah olduğudur. Kafir kimse Müslüman olduğunda, kanı Müslüman bir kimse gibi dokunulmaz olurBundan sonra bir Müslüman onu öldürürse, din hakkıyla kafirde olduğu gibi, kısas hakkıyla müslümanın da kanı Mubah olur.”

3- Rasulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:Kâfir karşılığında Müslüman öldürülmez
Bu nebevî söz, sahihtir; Buhari, Sahihi’nde rivayet etmiştir. Müslümanın kanıyla kafirin kanı eşit değildir, durum bu şekildedir. Müslümanın kanıyla kafirin kanı arasındaki fark, müslümanın kanının İslam’a bağlanması nedeniyle korunmuş olması ve küfründen dolayı kafirde ise bunun yokluğudur.

4- Alimlerin çoğu, bugün İslam çağrısının yayıldığından dolayı, İslama davet etmeksizin kafirlerle savaşılacağı görüşündedir.
İbni Cerir der ki: Savaştan önceki çağrı, Rasulullah’ın (s.a.v.) hiç ummadığı bir anda Ben-i Mustalık’a baskın yaptığı, İbn Avn hadisine işaret etmektedir. Bu, savaştan önce çağrı şartını iddia eden kimseye onların diliyle çağrının yapılmasını gerekli kılmıştır.
Bu, tartışmalı bir meseledir:
Aralarında Ömer bin Abdulaziz’in bulunduğu bir grup, İslam’a çağrıyı şart koşmuştur. Eğer onların arasında İslam’a davetin ulaşmadığı bir kimse bulunursa, onu İslam’a davet etmedikçe savaşılmaz; Şafii bu görüştedir.
Malik der ki: “İslam yayıldığından dolayı, kimin yurdu İslam yurduna yakınsa İslam’a çağrılmadan öldürülür, kimin de yurdu uzaksa, şubheyi ortadan kaldırmak için davet yapılır.”
Tabiinin büyüklerinden biri olan Osman el-Hindî, sahih bir isnadla Said bin Mansur’dan rivayet eder:
Biz İslama davet edilir, reddederdik
İbn Hacer der ki: Bu, iki eski durum hakkında indirilmiştir Sonra şöyle der:
Bu, kendisine çağrı ulaşan kimsenin öldürülmesinin caiz olduğuna işaret eder. Bununla bundan önce rivayet edilmiş olan hadisin arasını bulmak kolaydır; İslama davet mustehabtır, şart değil.


İLGİLİ KONULAR :

İslama Göre Adam Öldürme Şekli Nasıldır?

 
Üst Ana Sayfa Alt