وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
"Onun dışında dua ettikleri, şefaat yetkisine sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna."
*Ayet-i kerime iki hakikate temas etmektedir:
a. Kur’ân’da nefyedilen ve olmadığı kabul edilen şefaat, mutlak değildir. Kur’ân’ın ifadesiyle Allah’ın (cc) izin verdiği, razı olduğu, bilerek hakka şahitlik edenlerin şefaat yetkisi olabilir. (Bk. 2/Bakara, 255; 19/Meryem, 87; 21/Enbiyâ, 28)
Ancak Allah’ın (cc) kime şefaat yetkisi vereceği, kimlerden razı olacağı ve kimi şefaate nail kılacağını yalnızca Allah (cc) bilir. Bu nedenle şefaat, yalnızca Allah’tan (cc) istenir. (Bk. 39/Zümer, 43-44)
b. Hakka yani Kelime-i Tevhid’e şahitlik etmek bilerek olmalı, ilim üzere yapılmalıdır. Kişiye fayda sağlayan Kelime-i Tevhid neyi reddedip neyi kabul ettiğini bilerek söylenen Lailaheillallah’tır. (Bk. 47/Muhammed, 19)
(43/Zuhruf, 86)
Ravisi zayıf, heysemiye göre hasen dediğiniz bu hadis eğer yaradılmıştan yardım istemeyi menediyorsa neden bir doktordan yaratıcının Allah c.c. Olduğunu unutmadan yardım isteyebiliyoruz? Demek ki burdaki yardım kelimesi akla gelen ilk manada değil. Galiba diyeceksiniz ki herkesin gücünün...
islam-tr.org