Ehli sunnet alimleri "ölüye başkalarının yapacağı amellerin" fayda vereceği hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü bu konuda, bazı amel ve iyiliklerin fayda vereceğine dair, apaçık ayet ve hadisler vardır. Mesela, dua ve istiğfarın faydalı olacağına "Onlardan, sonra gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalblerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma" (Haşr 10) ayet-i kerimesi delalet etmektedir.
Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk, daha önce iman edip de göçmüş olan kardeşleri için istiğfar eden mu'minleri övmüştür.
Rasulullah (s.a.v.) "Ölüye namaz kıldığınız zaman ona gönülden dua edin"(Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 59) buyurmuş ve kendisi de kıldığı cenaze namazlarında ölü için dua etmiştir. Rasulullah (s.a.v.), birinin cenaze namazını kıldırırken "Allahım, filan oğlu filan senin güvencende, senin koruman altındadır. Onu kabir fitnesinden ve Cehennem azabından koru. Sen vefa ve övgü sahibisin. Allahım onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok bağışlayan, çok acıyansın." (Ebu Davud, Cenâiz, 56) diye dua etmiştir. Kaldı ki Cenâze namazının kendisi de ölü için bir duadır. Allah için namaza, meyyit/meyyite için duaya... diye niyet edilir. Eğer ölünün ruhuna yararı yoksa bunun bir anlamı kalmaz.
Yine Ehli sunnet alimleri; Ölünün Namaz borçları için düşmez, sorumluluk devam eder buyurmuşlardır.
Zekat, nezir ve mâlî keffaret gibi mâlî ibadet ve borçlar ; Bunlar, başkalarının ödemesiyle ödenmiş olur, borç kalkar demişler.
Hac gibi hem mâlî, hem de bedenî ibadetler ; Birisi ölü namına bunu yaparsa o borçtan kurtulmuş olur. Fakat mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ancak İmam Şafiî'ye göre vasiyet etmiş ise mecbur olurlar.
Ahmed b. Hanbel, Evzaî, Ebû Sevr, Nevevî gibi muctehidler ile muhaddislerin çoğuna göre, ölünün yakınlarının, onun borçlu olduğu oruç, hac gibi ibadetleri de kaza etmesi caiz ve sahihtir demişlerdir.
Şimdi, Ölünün Kaza Orucunu Velisinin Tutması:
Üzerinde Ramadan'a ait kaza orucu bulunduğu hâlde ölen kimse ile ilgili iki durum vardır: (el-Lubâb, 1,170; Fethu'l-Kadir, H, 83-85; Bidayetu'l-Muctehid, I, 290; Muğnî'l-Muhtâc, I, 43: vd.; el-Muğnî, III, 142 vd.; Keşşafu'l-Kınâ, II, 360; et-Kavânînu'l-Fıkhiyye; 121; el-Muhezzeb, I, 187)
1- Vakit darlığı, hastalık, sefer, oruç tutmaktan âciz olmak gibi özürler sebebiyle oruç tutma imkânını elde edemeden ölmüş olmak. Alimlerin ekserisine göre, bunların her hangi bir kusuru olmadığı için hiç bir şey lâzım gelmez. Bunların günahkâr olmaları da söz konusu değildir. Çünkü bu oruc, ölünceye kadar tutma imkânını elde edemediği bir farzdır. Dolayısıyla hacda olduğu gibi hükmü bedelsiz olarak düşmüştür. Bunun için hasta yahut yolcu kişi bu durumda ölürlerse tutamadıkları orucun kazası gerekmez.
2- Oruç borcu olan kişi oruçlarının kazasını yapma imkânını elde ettikten sonra ölmüşse velisi onun için oruç tutamaz. Yani fakihlerin ekserisine göre ölünün kazası olan oruçları tutmak velisine vacib değildir. Şafiîlere göre, velisi oruç tutacak olsa, yeni mezhebe göre sahih değildir. Çünkü oruç halis bir beden ibadetidir. Şeriatın aslı ile farz olmuştur. Gerek hayatta, gerekse Öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir. Namaz gibidir.
Bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur:
"Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir mud (mud : ülkelere göre değişen bir ölçek. Iraklılara göre 2 rıtıl sığan ölçek, yani yaklaşık 18 litrelik ölçek) yiyecek fakirlere yedirir." buyurulmuştur. (Hafız Zeylaî bu hadis için garip merfu demiştir, ibni Abbas ile ibni Ömer'den mevkuf olarak rivayet edilmiştir. Birinci hadisi Nesei, ikinci hadisi Abdurrazzak Musannef inde rivayet etmiştir. Zeylai, Nasbu'r-Raye, D, 463)
Hanbelilere göre, velinin ölü adına oruç tutması müstehaptır. Çünkü bu durum ölünün kurtuluşunu sağlamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir.
Ölünün Oruç Kazası İçin Fidye Terekesinden mi Verilmelidir?
Hanefîler ve Malikîlere göre ölü tutamadığı günler için fidye verilmesini vasiyet etmişse onun adına velisi her bir güne karşılık bir fakire yanm sa' hurma veya arpa verir. Çünkü ölü ömrünün son kısmında orucu edadan âciz olmuştur, dolayısıyla pir-i fânî çok yaşlı olup oruç tutamayan kimseler gibi olmuştur. Fakat mutlaka vasiyet edilmesi lâzımdır.
Şafiî'lerde yeni görüşe ve Hanbelilere râcih kavle göre varislerin ölü adına her bir güne karşılık bir mud yiyecek maddesini bir fakire vermeleri vaciptir. (Mud: Bağdat ölçüleri ile 1.1/3 ntıldir. Mısır ölçeği ile yarım kadeh olup 675 gr lık bir ağırlıktır)
Bu görüşün dayandığı delil daha önce de geçmiş bulunan hadis ile yine Aişe (r.anha)'nin şu sözüdür:
"Ölü adına Ramazandaki oruç kazası için yemek yedirilir, fakat oruç tutulmaz" (Şevkanî bu hadis için zayıf demiştir )
İbni Ömer hadisinde de şöyle denilmiştir: "Üzerinde Ramadan ayına ait oruç borcu bulunduğu hâlde ölen kimse adına her bir güne karşılık bir fakir doyurulsun." (ibni Mace)
Hadis âlimleri ile Şafıîlerin muhaddis fakihleri ve Ebu Sevr, Evzaî, Zahiriler ve diğerlerinin görüşü şudur:
Oruc borcu olarak ölenin ardından; Velisi Oruc borcunu ödeyebilir :
İster Ramadan, ister adak olsun, üzerinde oruç borcu bulunduğu hâlde ölen kimse adına velisi oruç tutar. Ercah olan görüşe göre veli, ölüye yakınlığı akrabalığı bulunan herkestir. Dayandıkları delil sabit olan bazı hadislerdir. Bunlardan biri multefekunaleyh olan Aişe hadisidir.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Üzerinde oruç borcu olduğu hâlde ölen kimsenin velisi onun adına oruç tutar"
(Buhari, Sahîh, Savm, 42; Muslim, Sahîh, Sıyâm, 27; Şevkani, Neylu'l-Evtâr, IV, 235-237)
İbni Abbas, Leys, Ebu Ubeyd ve Ebu Sevr bu orucu adak oru­cu ile kayıtlandırmışlardır.
Yine Câbir İbn Abdullah (r.anh) da rivayet ettiği bir hadis-i şerifte; bir kadın, Rasulullah Efendimize (s.a.v.) gelerek, annesinin üzerinde oruç nezri olduğunu ve onu yerine getiremeden öldüğünü haber verir. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): "Velisi ona bedel oruç tutsun" buyurur. (Nasıruddin el-Elbânî, Silsiletu'l-Ehâdîsi'd-Daîfe ve'l-Mevzûa, 1/169-170; Dımaşk, 1964)
Buharî ve Muslim'de zikredilen diğer bir hadis-i şerifte ise, bir kadının üzerinde bir aylık (nezir) oruç borcu olduğu halde vefat ettiği ve çocuğunun Peygamber (s.a.v.)'e gelerek "Ben onun yerine oruç tutsam olur mu?" diye sorduğu Rasulullah'ın (s.a.v) da ona: "Annenin üzerinde borç olsaydı onu öder miydin?" diye sorduğu Onun: "Evet" diye cevap vermesi üzerine de: "Allah'ın borcu, ödenmeğe daha layıktır" buyurduğu haber verilmektedir.(Buhari, Sahîh, Savm, 42; Muslim, Sahîh, Sıyâm, 27)
Hanbelilere göre ise, velinin ölü adına oruç tutması mubahtır. Çünkü bu durum, ölünün kurtuluşunu sağlamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir.(Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi,, 3/207-208)