Cok onemli.
kâ'b bin züheyr (r.a.) ve kardeşi büceyr (r.a), islâmiyet gelince peygamberimizle (s.a.v.) görüşmek üzere medine-i münevvere'ye doğru yola çıkmışlardı. ebrak-ul azzaf denilen yere geldiklerinde kardeşi büceyr (r.a.), sen burada bekle ben medine'ye gidip, o peygamberi (s.a.v.) bir göreyim, öylediklerini dinleyelim dedi. büceyr (r.a.) medine'ye gidince peygamberimiz (s.a.v.) ona, islâmiyyeti anlattı ve müslüman olmasını söyledi. o da hemen kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu.
kâ'b bin züheyr (r.a.) kardeşi büceyr'in (r.a.) müslüman olduğunu öğrenince ona çok kızdı. bunu dile getiren bir şiir yazdı. şiirinde peygamberimize (s.a.v.) ve islâmiyete karşı hoş olmayan sözler söylemişti. kardeşi büceyr (r.a.) buna tahammül edemeyip, durumu peygamberimize (s.a.v.) arz etti. bunun üzerine peygamberimiz (s.a.v.) "kâ'b'a kim rastlarsa o'nu öldürsün" buyurmuştu. kardeşi büceyr (r.a.) kâ'b'a (r.a.) bir mektûb yazarak gönderdi. burada "başının çaresine bak!" diye yazarak durumu bildirdi. kâ'b'ın (r.a.) yazdığı zemmedici (kötüleyici) şiire karşılık bir de şiir yazdı. bu şiirinden bir bölümünün tercümesi şöyledir: "ey kâ'b! kabul etmeyip, yerdiğin bu islâm dininden daha gerçek ve daha sağlam bir din olamaz, var mı sende? kurtulmak istiyorsan putları bırak, bir olan allaha îmân et, müslüman ol ki, kurtulabilesin! kıyâmet gününde kaçılamayacak olan cehennem ateşinden, müslüman olup, îmân edenlerden başkası kurtulamayacaktır. büceyr (r.a.) kardeşi kâ'b'a (r.a.) yazdığı mektubun bir kısmında da şöyle yazmıştı:
"resûlullah'ı (s.a.v.) şiir yazarak hicvedip üzen, mekkelilerden bazıları öldürüldü. kureyş şairlerinden sağ kalan ibn-i zibâ'ra ve hubeyre bin ebî vehbise başlarını alıp kaçtılar. eğer sağ kalmak istiyorsan acele resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gel. o, yaptığına pişman olup, tövbe ederek yanına gelen kimseyi öldürmez. böyle tövbe ederek, gelip müslüman olanların hepsini kabul etti."
bu mektubumu alır almaz müslüman ol ve hemen buraya gel! eğer bu dediğimi, yapmayacak olursan, yer yüzünde başını al nereye gideceksen git..."
kâ'b bin züheyr (r.a.) kardeşi büceyr'in (r.a.) mektubunu alınca sanki yer yüzü ona dar gelmişti. zaten kabilesi arasında bulunan düşmanları onun için "o artık öldürülmüş demektir!" diyerek dedikodu yayıyorlardı. kâ'b bin züheyr (r.a.) bu durum karşısında derin derin düşünmeye başladı. yavaş yavaş gönlü aydınlanıyordu. nihayet müslüman olmaya karar verdi. medine yoluna düştü. peygamber efendimizi (s.a.v.) medheden ve kendisinin de tövbe edip, müslüman olduğunu bildiren uzun bir şiir yazdı. medine'ye varınca cüheyni kabilesinden olan bir dostunun evine gizlice gidip, misafir oldu. ertesi gün sabah namazında misafir olduğu kişi onu peygamberimizin (s.a.v.) yanına götürdü. peygamberimiz (s.a.v.) o sırada eshâb-ı kirâm arasında idi. eshâb-ı kirâm etrafını sarmış sohbetini dinliyorlardı. kâ'b bin züheyr (r.a.) devesini mescidin önüne çöktürüp içeri girdi. peygamberimizin (s.a.v.) yanına yaklaşıp, kendini tanıtmadan "yâ resûlallah (s.a.v.) kâ'b bin züheyr yaptıklarına pişman ve müslüman olarak aman dilemeye gelmiş bulunuyor. ben onu sana getirsem aman verip, müslüman olmasını kabul eder misiniz?" dedi. peygamberimiz (s.a.v.) "evet" buyurdu. bunun üzerine "şehâdet ederim ki, allahtan başka ilâh yoktur. sen de o'nun resûlüsün!'' dedi. peygamberimiz (s.a.v.) "sen kimsin" dedi. o da "ben kâ'b bin züheyr'im" dedi... eshâb-ı kirâm, onun kâ'b bin züheyr (r.a.) olduğunu anlayınca ensârdan biri ayağa kalkıp "yâ resûlallah (s.a.v.) müsaade et boynunu vurayım!" dedi. peygamberimiz (s.a.v.) "vazgeç ondan! o içinde bulunduğu halden pişman ve hakka dönmüş olarak gelmiştir" buyurdu. bu sırada kâ'b bin züheyr (r.a.) müslüman olduğunu bildiren, bir kaside okumaya başladı. bu kasidesinde uzun bir girişten sonra asıl mevzuya geçip, müslüman olduğunu, tövbe ettiğini ve af dilediğini dile getirdi. son kısmında da peygamberimizi (s.a.v.) ve eshâb-ı kirâmı metheden beyitleri okudu.
peygamberimiz (s.a.v.) kâ'b bin züheyr (r.a.) "banet süâdü; sevgili uzaklaştı" sözle riyle başlayan bu kasidesini beğenip, çok memnun oldu. onu afv etti. bürdesini (hırkasını) çıkarıp, onun omuzlarına koydu. bu sebeple kâ'b bin züheyr'in kasidesi, "kaside-i bürde" ismi ile meşhûr olmuştur. bu kasidenin birçok şerhleri (açıklamaları) vardır. resûlullah'ın (s.a.v.) hediye ettiği bu hırka, hz. muaviye tarafından kâ'b bin züheyr'in (r.a.) varislerinden satın alınıp muhafaza edilmiştir. sırasıyla emevilere, onlardan abbasilere, daha sonra da mısır'ın fethinde mekke şerifi tarafından diğer kutsal emanetler ile birlikte yavuz sultan selim han'a teslim edilmiştir. günümüze kadar korunan bu harka, "hırka-i se'âdet" ismi ile meşhûr olmuştur. bugün hâlâ istanbul'da topkapı müzesinde "hırka-i se'âdet" odasında muhafaza edilmektedir.