Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Peygamberi Rüya'da Görmek; Şehidlerin Yüzündeki Gülümseme, Doğru Yolda Olmanın İsbatı mıdır?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh,

1. Hz. Muhammed (s.a.s)'i rüyada görmek, insanın doğru yolda olduğunun bir ispatı mıdır? Yoksa Şeytanın aldatması olma ihtimali var mı?

2. Bazı şehidler (inşaAllah) gülümsüyorlar ve naaşları seneler geçmesine rağmen bozulmuyor. Bunlara kesin şehid gözüyle bakılır mı? yoksa bunlar şehid olmayanlarda hatta kafirlerde de görülebilir bir şey midir?
Nitekim medyada Turgut Özal'ın da naaşı bozulmadığı iddia ediliyor.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Salafimedia;281267' Alıntı:
Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh,

1. Hz. Muhammed (s.a.s)'i rüyada görmek, insanın doğru yolda olduğunun bir ispatı mıdır? Yoksa Şeytanın aldatması olma ihtimali var mı?
2. Bir başka sorum: Bazı şehidler (inşaAllah) gülümsüyorlar ve naaşları seneler geçmesine rağmen bozulmuyor, bunlara kesin şehid gözüyle bakılır mı yoksa bunlar şehid olmayanlarda hatta kafirlerde de görülebilir bir şey midir? Nitekim medyada Turgut Özal'ın da naaşı bozulmadığı iddia ediliyor.
Aleykum selam we rahmetullahi we berakatuhu;

C 1 - Bize Sabit el-Bunânî tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (r.anh) şöyle demiştir. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki:
"
Rüyasında beni gören, (gerçekten, hak olarak) beni görmüştür. Çünkü şeytan benim(suretim)le hayale giremez."
(Buhārî, Ta‘bir, Bab 10, Hadis no: 13)

Bize Ebu'r-Rabi' Suleyman b. Dâvud El-Atekî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammad (yâni İbni Zeyd) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Eyyub ile Hişam, Muhammed'den, o da Ebû Hurayra'dan (r.anh) naklen rivayet etti. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Beni rüyada gören, hakikaten görmüştür, çünkü şeytan benim şeklime giremez."
(Muslim, Ru'yâ, Bab 1, Hadis no : 10 (2266); Muvatta, Ruya 1, (2, 956)


İzâhat :

Bir kişi, Rasulullah (s.a.v.)’i kendi şekli ve sureti ile görürse, gerçekten Peygamber’i görmüş olur. Çünkü şeytana, Peygamber’in asli suretine girerek birini aldatabilme gücü verilmemiştir. Bu açıklamayı Muhammed b. Şirin (imam Buhari’in hocası) yapmıştır.
İmam Buharî, O'nun şu sözünü nakletmektedir:
"Peygamber’i rüyada görmek, kişinin onu ancak hayatında vasıflandığı sureti üzere gördüğü zaman gerçekleşir."
(Buhārî, Ta‘bir, Bab 10, Hadis no: 12)
Allâme İbn Hacer (rahimehullah), sağlam senetlerle şöyle rivayet etmektedir:
Bir kimse, İbn Sirin’e, "Ben rüyamda Peygamber’i gördüm deyince" ne şekilde, ne biçimde gördüğünü sorardı. O kimse Peygamber’in şekline ve şemailine uymayan bir biçim söylerse, İbn Sirin, O'na: "Sen Peygamber’i görmemişsin"derdi.

Abdullah İbn Abbas’ın (r.anhuma) tutumu ve davranışı da aynıydı. Nitekim Hâkim, senediyle bunu nakletmiştir. Doğrusu şu ki: Hadisin sözleri de bu manayı tasdik ve isbat etmektedir.

Bu hadisin sahih senetlerle nakledilen sözlerinin hepsinden anlaşılan:
Şeytanın, Peygamber’in asli şekline giremediğidir. Yoksa bazı kişilerin iddia ettikleri gibi 'peygamberi nasıl görürsen gör o peygamberdir' iddiası delilden uzaktır. Şeytan herhangi bir şekle girip insana Peygamber’i gördüğünü zannettirerek aldatabilir.
Bunun pekçok örnekleri vardır; özellikle bu tür örnekler tasavvuf ehli arasında olması düşündürücüdür.
Peygamberliğini dahi ilan eden bazı şeyhlerin muridlerinin sadakatinin altında muridlerin "Ben Peygamberi rüyamda gördüm, "efendin olan falan zatın eteğini bırakma o doğru yolda… " veya "O benim evladımdır... " gibi sözler söylemeleri bu hakikati ortaya çıkarmaktadır.
Demek ki, sahih olan rüya Rasulullah’ın sahih bir nakille sabit olan suretini görmektir. Şayet, biri bu suretten başka bir surette Rasulullah’ı rüyasında gördüğünü zannederse; o, Rasulullah’ı görmemiştir, o kişinin rüyasında gördüğü yaşantısındaki / akidesindeki tahayyul ettiği kişiyi peygamber diye görmüştür.

Bazı kimseler; "Eğer şeytanın hilesinden korunmak, Peygamber’i sadece kendi asıl şekli ile görülmesi şartına bağlı olsaydı, o zaman bu koruma, ancak sağlığında Peygamber’i görmüş olan kişiler için mümkün olurdu. Daha sonraki dönemlerde gelen kimseler, rüyalarında gördükleri şahsın suretinin Peygamber’e veya başka bir kimseye ait olduğunu nasıl bilebilirler?" diye soruyorlar.

Böyle bir suale verilecek cevab şudur:
Daha sonraki dönemlerde gelen kimseler, rüyalarında gördükleri şahsın, Peygamber olduğunu tam bir güvenle söyleyemezler. Ama rüyalarının manasının ve konusunun Kur'an-ı Kerim ve Sünnetin bildirdiklerine uyup uymadığını kesin olarak bilebilirler. Eğer görülen rüya, Kitab'a ve Sünnet'e uygunluk arzediyorsa, o zaman gerçekten rüyasında gördüğü kimsenin Peygamber olması ihtimali çok daha fazladır. Çünkü şeytan, bir kimseye doğru yolu göstermek için değişik şekle girmez.
Bu bağlamda günümüzde peygamberliğini ilan eden, İslam'dan saptığı açık ve net olan bir kısım bidat fırkalarının batıl yollarının hak olduğunu, bir kısım kişilerin veya önderlerinin gördükleri rüyalara dayandırmaları, rüya konusunda şeytanın bu insanları aldattığının apaçık bir işaretidir.

Bu batıl fırkaların tâbileri olan insanları konuşturunca batıl olan yollarına kayıtsız şartsız sadâkatlerinin arkasında, Ya rüyada veya açıktan "Peygamberi gördüm, şeyhimi/ustadımı/efendimi övdü hak yolda olduklarını söyledi, onların yollarını bırakmayın dedi..." vb. sözler söylediğini görülür. Bu insanlara gittikleri yolun batıl olduğuna dair Kur'an'dan veya sünnetten ne kadar delil getirilse de itibar etmezler. Efendilerinin/ustadlarının batıl yollarını bırakmazlar. Sapmış oldukları halde kendilerinin hak üzere olduklarını zannederler. Bu insanlar, şeytanın kendilerine sağından yanaştığı kişilerdir.
Oysa Peygamber ancak Kur'an ve Sünnete çağırır, bid'at fırkalarına asla çağırmaz.

Bu konuda şu Hadis-i Şerif'te yanlış anlaşılımıştır; ez-Zuhrî'den: Bana Ebû Seleme tahdîs etti ki, Ebu Hurayra (r.anhuma):
“Rasulullah (s.a.v.)'i “Kim beni rüyasında görürse, uyanık iken de görecektir. -Yâhut- beni uyanık iken görmüş gibidir. Şeytan benim suretime giremez.” buyururken işittim" demiştir.
(Buharî, İlim, 38, Edeb, 109, Rûya, Bab 10, hadi no: 12 ; Muslim, Ru'ya, 10-11; Tirmizi, Ru'ya, 4, 7; İbn Mâce, Ru'ya, 2; Dârimî, Rû'ya, 4; Ahmed b. Hanbel, I. 375, 400, 440, II, 232, 41 I, 442, 463, III, 269, 530 ; Sunen-i Ebu Davud, Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: C. 16, S. 276)
Ve Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: İbn Şîrîn, Peygamber'i ru'yâda görmek, ancak gören kişi, O'nu hayâtında vasıflandığı suret üzere gördüğü zaman mu'teber olur, demiştir. (îbn Sîrîn'in bu sözünü İsmâîl ibn İshâk, Hammâd ibn Zeyd yolundan; o da Eyyûb'dan olmak üzere rivayet etmiştir)


Bu Hadiste de “Uyanık iken de görecektir.” ifadesi hakkında şu yorumlar yapılmıştır:

Birincisi: Bunun Hz. Peygamber döneminde sahabeye has bir özellik olduğu söylenmiştir. Yani Peygamberi hayatta iken onu görmeyen bir kişi, rüyasında peygamberi gördüyse gerçek hayatta da O'nu göreceğine dair yorumlanmıştır. Çünkü Peygamber'in vefatından sonra görülen rû'ya üzerine O'nu dünyâda görmek mümkin değildir. Ancak âhiratte görmek suretiyle ru'yânın doğruluğu gerçekleşebilir. Buna göre, her kim beni dünyâda rû'yâsında görürse, muhakkak âhiratte beni uyanık hâlde görür demek olur ki, cennetle müjdelenmedir.

İkincisi: Peygamberi rüyasında gören bir kişi, O'nu mahşerde göreceği şeklinde açıklanmıştır. Sahabenin görüşü ve Hadis konusunda otorite olan âlimlerin görüşleri bu şekildedir.
Bu hadisten peygamberin vefatından sonra gözükeceği, insanlara yardım ve telkin yaparak yol göstereceği şeklinde anlamamışlardır. Çünkü bu konu ile ilgili diğer ayet ve hadisler birlikte incelendiğinde sahabenin ve hadis âlimlerinin bu görüşlerinin isabetli olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Peygamber (s.a.v.) vefat ettikten sonra sahabe, tabiin birçok sıkıntıya ihtilafa maruz kaldıkları halde onlar hiçbir zaman peygamberin açıktan görüldüğünü, yardım ettiğini ve yol gösterdiğini söylememişlerdir.

Yani Peygamber, vefatından sonra zuhur ederek insanlara gözükeceği, onlara yardım edeceği, telkin ederek yol göstereceği iddiası batıl bir iddiadır.

Vefatından sonra Peygamberi rüyalarında gören ve ondan telkin alan birçok sahabe vardır. Bu tür rahmani rüyalar gören sahabe ve tabiinden birçok insan vardır. Ancak sahabeden ve tabiinden hiçbir kimse vefat eden Peygamberin ve diğer müslümanlardan birinin açıktan zuhur ettiğini, kendilerine yardım ettiğini, yol gösterip telkin yaptığını söyleyen bir rivayet asla gelmemiştir. Aksine Peygamber bile olsa vefat eden insanların dünyaya geri döndürülmeyeceği, hayatta olanları duyamayacağı velev ki duysalar da asla cevab veremeyecekleri, yardım edemeyecekleri ayet ve hadislerle kesin olarak belirtilmiştir.

Bazı insanlar rüyada veya uyanıkken bir şeyler gördükleri inkâr edilemez, ancak bu görülen şeyler çoğunlukla şeytan olması muhakkaktır. Sahih hadislerde şeytanların ve meleklerin insan suretine girip uykuda hatta uyanıkken bile sahabeye göründüğünü hatta bedir harbinde müslümanların, hatta muşriklerinde melekleri gördükleri ve Hz. Peygamberinde bunların melekler olduğunu tasdik ettiğini sahih hadislerden öğreniyoruz. Yine birçok sahabenin uykuda ve uyanıkken şeytanları insan suretinde gördükleri sahih hadislerde bizlere haber verilmektedir.

Günümüzde ki insanlar uykuda ve uyanıkken insan suretinde gördükleri bu şeytan veya melekleri ilim fakiri olmaları ve taassub içinde bulunmaları sebebiyle bunları ya hayattaki veya ölmüş olan salih kişiler olarak sanmaları veya bilmem kaç bin yıl önce vefat eden Hıdır adındaki zat olduğunu iddia etmeleri dinde sahih olmayan hallerdir. Şeytanlar değişik suretlere girerek rüyada veya açıktan gözükerek bu insanları saptırmaktadır.
Ayrıca rüyalarda veya uyanıkken evliya kabul edilen kişilerinde suretlerine şeytanların giremeyeceğini iddia edilmesi. Kur'an ve sahih sünnetten hiçbir delili olmayan boş ve mesnetsizdir bir iddiadır.
Eğer bir kimse rüyasında Peygamber’i görse de, ondan herhangi bir emir alsa veya bir şeyi o kimseye men etse, yada din konusunda ondan bir çeşit işaret ve imâ yollu bir şey görse; o gördüğü, duyduğu şeylerin Kitabta ve Sünnette benzerini görmeden onlara uyması, uygulaması caiz değildir.

Hafız İbni Hacer el Askalanî (rahimehullah), Fethul Barî’de der ki: İbni Ebi Cemre, tasavvufçu bir cemaatten, onların rüyada Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’i gördüklerini, bundan sonra da uyanık iken görerek ondan korktukları bazı şeyler hakkında sorduklarını ve kurtuluş yolunu öğrendiklerini nakletti.”

Sonra İbni Hacer bu söze itiraz ederek şöyle der: “İşte bu gerçekten problemli bir meseledir. Şayet zahirine yorumlanacak olursa, bütün bunların sahabe olması gerekir! Bu durumda kıyamet gününe kadar sahabe olma imkanı devam edecek anlamına gelir ki bu çamur atmaktır. Rüyada onu gören herkes sonra onu uyanık iken gördüğünü söylememiştir. Sadık haber ise böyle çelişkili olmaz.” (Hafız İbni Hacer el Askalanî, Fethul Bari, C. 12, sf: 385)

Sehavî, vefatından sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in uyanık iken görülmesi hakkında der ki; “Sahabelerden ve onlardan sonrakilerden bize böyle bir şey ulaşmamıştır. Nitekim Fatıma (radıyallahu anha) Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vefatından sonraki altı boyunca çok üzülmüş, ondan böyle bir şey nakledilmemiştir.(Kastalani, Mevahibul Leduniye, 1/733)

Allah Teâlâ ve Peygamberi, din konusunda, bizi rüyalara, ilhamlara ve keşiflere bırakmamış, hakkı ve batılı, doğruyu ve yanlışı pırıl pırıl bir Kitab ve senetli, delilli bir sahih Sünnet içinde önümüze koymuştur. Eğer gördüğünüz bir rüya veya ilham, Kitaba ve Sünnete uygun ise, o zaman Peygamber’i görmeyi nasib etti diye veya keşif ve ilham nimetini lutfetti diye Allah’a şükrediniz. Ama o gördüğünüz rüya, Kitaba ve Sünnete ters ve aykırı ise, o zaman da onu reddederek, böyle denemelerden ve imtihanlardan koruması için Allah’a yalvarınız. Bu inceliği anlayamamaktan dolayı pek çok kimse, dalâlete düşmüştür ve düşmeye devam etmektedir.
Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Hem müslümanın rü'yası Peygamberliğin kırkbeş (başka rivayette kırk altı) cûz'unden bîr cûz'dur. Rü'ya üç kısımdır : Biri sâlih rü'ya olup Allah'dan müjdedir, diğeri şeytanın verdiği üzüntüdür. Üçüncüsü kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdendir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse hemen kalkıp namaz kılmalı, onu kimseye söylememelidir.
(Muslim, Rûya, 6 (2263); Tirmizi, Ruya, bab 7, Hadis no : 2280)

C 2 - Bizler, mucahidlere katılıp Allah yolunda cihad ederken her ölene (gülümseyen, gülümsemeyen) şehid nazârıyla bakarız. Rasulullah'ın (s.a.v.) haber alarak ölen kişiler hakkında "O şehid değil" diyerek bildirebildiği gibi, bizim diyebilecek, kişilerin savaşırken niyetlerinin iç yüzünden haberdar olamadığımızdan zahiri hâline itibâr ederek şehid hukmu vermekteyiz.
Şehidin yüzündeki gülümseme ifadesi (inşeallah) kendisine gösterilen nimetlerin memnuniyetinden olması kuvvetle muhtemeldir.
Allah yolunda olmadığı, hatta küfür ve şirk fiillere bulaştığı bilinen meşhur kişilerin cesetlerinin çürümemiş olması farklı sebeblerden olabilirse de, şehid olduğunu (sonradan tevbe etmemişse) göstermez. Bu durum, firavun'un ibretlik olması için cesedine necat verilmiş olabileceği gibi, cesedin gömüldüğü yerdeki toprağın yapısından, ölen kişinin aldığı kimyasal ilaç/zehirlerden de olabilir. Ayrıca kâfir, muşrik olduğu halde kar, buz altına cesedi bozulmadan kalan ölüler de bulunmaktadır.
Ölüyü (mucahidi) tanıyor, akidesini ve amellerini meşru ve muvahhid biliyorsak, bozulmamış cesedi gördüğümüzde Şehid dememizde sıkıntı yoktur.
(Allahu âlem)
 
Üst Ana Sayfa Alt