Çözüldü Peygamberimizin Hata Yapması ve Uyarı Gelmemesi Mümkün Olabilir mi?

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
1-Peygamberimiz SallAllahu aleyhi ve sellem zelle gibi bir şey yapıp kendisine uyarı gelmemesi mümkün olabilir mi

2-Dini konulardaki zelleler dışında dünyevi meselelerde hata yaptığında uyarı gelmemesi söz konusu olabilir mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Peygamberimiz beşerdir ve vahiy dışında bazı konularda hata etmesi mümkündür. Ancak bu hatalar, Allah tarafından düzeltilmiş (tenbih edilmiştir) ve asla vahiyde veya tebliğde kalıcı olmamıştır.

Rasulullah (s.a.v.), şeriat konusunda nefsinden konuşamaz, konuşmamıştır. Bu konuda kısa sureli anlık küçük zelleler yaptığı anda da mudahale edilip düzeltilmiştir.

"وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ. إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ"
"O hevasından konuşmaz. O (söz), kendisine vahyedilen vahiyden başkası değildir." (Necm, 3 - 4)


Rasulullah (s.a.v.), şeriata dayanmayan dunyevi / beşeri ilişkiler sonucunda istişarelerde bulunmuş, şahsi görüşlerini, düşüncelerini açıkladığı olmuş, bunda isabetli de olmuş hata da ettiği olmuştur. İtikada dayanmayan veya daha önceden hakkında yazı /hüküm bulunduğu için bu zellelerde vahy gelmemiş, düzeltilmesine gerek olmamış, zira peygamberliğin haricinde kul olarak da bir örneğimiz olması gerekmektedir.
Nitekim Medine hurmalıklarının aşılanması hususunda "ağaçların aşılanmasının ürün rekoltesine faydası olmayacağını" söylemiş ve daha sonra ürünlerde kıtlık olması üzerine "bu konunun ehl-i uzmanı Sizsiniz, dünya işlerini daha iyi bilirsiniz" diyerek görüşünün vahye dayanmadığını, dolayısıyla bağlayıcı olmadığını açıklamıştır.

Mesela; Uhud Gazvesi öncesinde özellikle genç Sahabîlerin Medine dışında düşmanı karşılama fikirlerini dile getirmeleri ve bu konuda ısrarcı olmaları, Efendimiz’in (a.s.) kendi düşüncesi bunun aksi olmasına rağmen Onların bu tekliflerini kabul edişi hepimizin malumudur. Allah Rasulu’nun (s.a.v.) kendi düşüncesinin aksine olan bu fikri kabul etmesi, sonrasında yaşanan acı olaylara rağmen bir gün olsun “Sizin yüzünüzden bunlar başımıza geldi” dememiştir.

Yine Bedir Harbi öncesinde askerlerin konakladıkları yere itiraz eden Hubab b. Munzir’in (r.anh) Allah Rasulü’ne (s.a.v.) gelip; Ya Rasulullah! Ordunun buraya konaklatılması Allah’ın bir emri mi, yoksa Sizin kendi görüşünüz mü? diye sorunca,
Efendimiz: Benim fikrim demişti.
Hubab b. Munzir bu sefer savaş taktiği olarak oranın hatalı bir yer olduğunu, doğrusu Kuyuların tutulması ve yakına konuşlanılması gerektiğini söylemesi üzerine; Efendimiz (s.a.v.) hemen sahâbe Hubab (r.anh)’ın fikrine uygun olarak Bedir kuyularının arka tarafına konaklanması emrini vermişti.
Burada Hubab b. Munzir’in tavrı takdire şayan olduğu gibi "zira O peygamber Bir bildiği vardır" vs. dememiş, kibar ve edeblice hikmetini sormuştur. Allah Rasulu de; “Benden daha mı iyi bileceksin? Ben Allah’ın peygamberi iken bana karşı mı geliyorsun? Benim verdiğim karar üzerine başka bir fikir mi beyan ediyorsun? dememişti.

Yine Hendek Gazvesi sırasında Sâ’d b. Muâz’da (r.anh) Efendimiz (s.a.v.) uzayan ve bir türlü neticelenmeyen savaşı bitirme arzusu ile Medine’nin yıllık mahsulünün bir miktarını Gatafan’lılara vermek istemesi üzerine büyük bir edeb ile aynı soruyu sormuştu:
Ya Rasulullah! Bu düşünce Allah’ın Size bir emri mi, yoksa Sizin kendi görüşünüz mü?
Efendimiz (s.a.v.) bunun kendi görüşü olduğunu söyleyince,

Sâ’d bu düşünceye karşı olduğunu şöyle beyan etmişti: Ya Rasulullah! Biz bu teklife karşıyız. Bizler cahiliye döneminde bile bunlara bir tek hurmamızı vermez iken, şimdi İslam ile aziz olduğumuz bir dönemde mi bunlarla mahsulumüzü paylaşacağız?! İşin sonunda ne kadar süreceği belli olmayan bir savaşta olsa Biz Onlara bir tek hurma vermeden savaşacağız.
Sâ’d b. Muâz’a bu düşüncesinden dolayı Efendimiz (s.a.v.) herhangi bir şey söylemiyor, memnun ve hoşnut olarak Sâ’d’ın fikrini kabul edip, düşmanla bir tek hurmayı paylaşmamaya karar veriyordu.


Peygamberler hakkında nass bulunmayan konularda kendileri ictihadlarda bulunabilirler. Bunun neticesinde hatalı olmaları durumunda Allah tarafından ikaz edilebilir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) de Medine hurmalıklarının aşılanmaması mevzuunda kendi görüşünü söylemiş ve sonucunda hata ettiği ortaya çıkmıştı.

Rasulullah (s.a.v), Medine’ye varırken hurma ağaçlarını aşılayanları görüyor. Onlara seslenerek o işi bırakmalarını söylüyor.
Sonra ağaçlar verimsiz kalınca tekrar şöyle buyuruyor: “Bende bir beşerim. Dininizle ilgili Size herhangi bir emir verdiğim zaman ona sarılın, ama re’yim (kendi görüşüm) ile Size bir emir verdiğim zaman biliniz ki, Bende bir beşerim.
Başka bir rivayette de, “Siz dünya işlerini Benden daha iyi bilirsiniz.” diyor.
Bir başka rivayette ise “ancak Ben, iyi olacağını zannetmiştim.”
(Muslim bi Şerh-i Nevevi, c: 15, sf: 116 ; İrşadu’l Fuhul, sf: 378; Tirmizî, Edeb, 87; Muslim, Fedâil, 139)

Yine Bedir'de esir alınan muşrik savaşçıların öldürülmeleri yerin fidye alınarak serbest bırakılması da hatalı olduğu sonradan nass ile ortaya çıkmıştır. Buna rağmen vahy ile ikaz edilmemiştir. Sebeb olarak da ayette geçtiği üzere
Allah'dan bir yazı (hüküm) bulunması idi.
"Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir. - Eğer Allah'dan bir yazı (hüküm) bulunmasa idi aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azab dokunurdu. (Enfal 67 - 68)



 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt