Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Peygamberimizin Ümmetin Dünya Malı Konusunda Rekabete Gireceğinden Endişe Etmesi

eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bir ara sahabilerden Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı -Allah ondan razı olsun- cizye toplamak üzere Bahreyn'e gönderdi. Bilindiği gibi Rasûlüllah, daha önce Bahreyn halkı ile barış yapmış ve Ala b. Hadremî'yi (1)bu yöreye vali tayin etmişti.
Bir süre sonra Ebu Ubeyde, (2)bu yörenin cizyesini toplayıp Medine'ye döndü. Bu durumu haber alan sahabiler dönüşünün ertesi günü, büyük bir kalabalık halinde sabah namazına üşüştüler. Rasûlüllah namazı bitirip Mescid'den çıkacağı sırada kalabalık bir gurup önüne çıktı. Onları bu durumda gören Peygamberimiz gülümseyerek:
“Öyle sanıyorum ki, Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini haber aldınız.” buyurdu. Sahabiler “Evet” deyince Rasûlüllah kendilerine şunları söyledi:
“İstekle beklediğiniz bu ganimet bölüşümüne hem sevininiz ve hem de üzülünüz. Sebebine gelince sizin hakkınızda korktuğum şey fakirlik değildir. Tersine sizin hesabınıza korktuğum şey, tıpkı daha önceki ümmetlere olduğu gibi, dünyanın önünüzde açılması (büyük servetler elde etmeniz) ve arkasından bu alanda biribirlerinizle, o eskiler gibi rekabete girişip onlar gibi kendinizi mahvetmenizdir.” (3)Görüldüğü gibi, Peygamberimiz, ümmetinin geleceği hesabına fakirlikten değil, tersine dünyanın önlerinde açılıp bu konuda biribirlerine düşmelerinden ve bunun sonucu olarak kendilerini mahvetmelerinden kaygı duymaktadır, işte yukarıdaki ayetlerde haber verilen “dünyalık payla oyalanma” olayı budur.
Yine hem Buharî'de hem de Müslim'de yer alan ve Ukbe b. Amir(4) -Allah ondan razı olsun- tarafından rivayet edilen bir hadise göre:
“Bir gün Rasûlüllah, Uhud'lu bir cenazenin namazını kıldıktan sonra minbere çıkarak şu konuşmayı yaptı:
“Ben sizin önderinizim, size örnek olayım diye gönderildim. Şu anda, vallahi, -kıyamet günü buluşma yerimiz olan- Havuz'umu görüyorum. Yeryüzü hazinelerinin- veya yeryüzünün-anahtarları bana verilmiştir.
Vallahi, sizin hakkınızda korktuğum şey, Ben'den sonra Allah'a ortak koşmanız, tekrar müşrik olmanız değildir. Fakat sizin hesabınıza korktuğum şey, dünya uğrunda aranızda rekabete düşmenizdir.” (5)
Başka bir rivayete göre Rasûlüllah'ın sözlerinin bu kısmı:
“... Fakat sizin hesabınıza korktuğum şey, dünya uğrunda rekabete girişip, biribirinizi öldürmeniz ve bunun sonucu olarak sizden öncekiler gibi mahvolmanız, helake sürüklenmenizdir” şeklindedir.
Hadisi rivayet eden Ukbe, sözlerini:
“Bu, Peygamberimizi minberde son görüşüm olmuştur” (6) diye bağlamıştır.
Müslim'de yer alan ve Abdullah b. Ömer(7) -Allah ondan razı olsun- tarafından rivayet edilen bir hadise göre de Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bir gün sahabilere dönerek:
“Pers ve Bizans hazineleri elinize geçtiği zaman acaba nasıl bir toplum olacaksınız?” diye sordu.
Dinleyiciler arasında bulunan Abdurrahman b. Avf'ın(8) -Allah ondan razı olsun-:
“Allah bize nasıl olmamızı emretti ise öyle oluruz” (Elimizdeki Müslim nüshasında, “Azze ve Celle” ibaresi bulunmuyor.) şeklindeki cevabı üzerine Rasûlüllah sözlerini şöyle bağladı:
“O zaman aranızda rekabete girişir, sonra biribirinizi kıskanırsınız ve arkasından biribirinize küsersiniz. Daha sonra başka yerlere göçüp oralarda yerleşerek biribirinizi öldürmeye girişirsiniz.” (9)Buharî ile Müslim'in, Ebu Said-ül Hudrî'den (10) -Allah ondan razı olsun- rivayet ederek yer verdikleri bir hadise göre de hadisi rivayet eden Ebu said-ül Hudrî şöyle bir olay anlatıyor:
Bir gün Peygamberimiz minbere çıkıp oturdu. Biz de onun çevresinde oturduk. Arkasından bize dönerek:
“Benden sonra sizin hesabınıza korktuğum şeylerden biri önünüzde açılacak olan dünyanın çekiciliği ve alımlılığıdır.” diye buyurdu.
Aramızdan biri:
“Ya Rasûlüllah, kötü şeyden iyilik gelir mi?” diye sordu. Bu soru üzerine Peygamberimiz bir süre sustu.
Bu yüzden arkadaşlarımızdan biri soruyu sorana:
“Niye Sen Rasûlüllah ile konuştuğun halde o Seninle konuşmuyor?” diye sordu.
Aslında biz bu sırada Peygambere vahiy geldiğini anlamıştık. Nitekim bir süre sonra terleyen alnını sildiler, arkasından bize dönerek:
“Soru sahibi nerede?” diye sordu.
Böyle derken ondan hoşlandığı belli oluyordu. Arkasından:
“Kötü şeyden hayır çıkmaz, hayır gelmez” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti;
“İlk baharın erken güveren bir kısım otlağı bu otlaktan otlayan hayvanları ya öldürür veya ölümün eşiğine getirir. Fakat yazın olgunlaşmış çimenini otlayan hayvan böyle olmaz. Hayvan öğleye kadar böyle bir çimende otladıktan sonra işkenbesine aldıklarını sindirir ve fazlalıkları dışkı ve sidik olarak dışarı atar, arkasından yine otlamaya devam eder.
Varlık, müslümanın eline geçince, yani bu varlığın bir kısmını yoksullara, yetimlere ve yolda kalmışlara veren müslümanın eline geçince ne güzel bir şeydir.”
Nitekim Rasûlüllah, başka bir defasında:
“Haksız yere servet ele geçiren kimse yediği halde doymayan kimse gibidir. Üstelik ele geçirdiği mal Kıyamet günü aleyhinde şahid olur” buyurmuştur.”(11)
Yine Müslimin, Ebu Said'e -Allah ondan razı olsun- dayandırarak yer verdiği bir hadise göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:
“Dünya tatlı ve alımlı renklidir. Allah sizi burada egemen kılarak nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan sakınınız, kadınlardan sakınınız. Çünkü israiloğullarını ilk baştan çıkaran fitne kadınlar olmuştur.”(12) .

Mevdudi’nin
Sırat-ı müstakim isimli
eserinden derlenmiştir.



1-(Asıl adı, Abdullah bin el Hadramî, Abdullah bin Ubade bin Ekber bin Rebi'a olan bu zat, sahabidendir. Harb Bin ümeyye ile antlaşma yapan delegelerdendir. El-Hadramî: El-Hadra-Mevt diye bilinen şehire nisbeten verilen addır. Rasûlüllah (salât ve selâm üzerine olsun) Onu Bahreyn'e emir atadı. Daha sonra Ebu Bekir, -Allah ondan razı olsun- onu, Kûfe'ye emir olarak atayıncaya kadar Bahreyn emiri olarak görevini sürdürdü. Kûfe'ye giderken yolda öldü. Duası kabul olan, bir çok “Kerameti görülen kimseydi. H. 14. ya da 21'de öldüğü söyleniyor. Yani, kesin bir tarih yok. Bkz. İbn Kesir, El-Bidaye Ve El-Nihaye, c. 7, s. 120; Esed El-Gâbe, c. 4, s. 7.)
2-(Ebû Ubeyde: Cennetle müjdelenen on kişiden biri ve Sahabi'nin ulularındandır. Cenab-ı Rasûl (salât ve selâm üzerine olsun) “Bu ümmetin en emini” ismini verdi ona. îlk müslüman olanlardandır. Seferlerin çoğunda Peygamberle (salât ve selâm üzerine olsun) bulundu. Uhud'da Rasûlüllah'ın yüzüne saplanan iki ok parçasını da o çıkardı. Asıl adı, Amir bin Abdullah bin El-Cerrah bin Hilal bin Ehyeb, bin El-Fehrî, el-Kuraşî'dir. Habeşistan'a ve Medine'ye hicret etti. Hz. Ömer -Allah ondan razı olsun- Şam ordularında Halit bin Velid'in yerine komutan tayin etti. Kahramanlıkta tekti. H. 18'de vebadan vefat etti. Bütün çocukları kendisinden önce öldüğü için neslinden kendisinden sonraya kimse kalmadı. Bkz. İbn Sa'd Tabakat El-Kübrâ, c. 3, s. 409-415; Esed El-Ğâbe, c. 3, s. 84-86; İbn Kesir El Bidaye ve El-Nihaye, c. 7, s. 94.)
3-(Hadisi Buharî, Müslim, Tirmîzî, İbn Mâce, Ahmed, Müsnedinde Tahriç ettiler-naklettiler.- Bakz. Feth El-Barî, Kitab El-Cizye, Ve El-Müvede'a, Ehl-i Harple Anlaşma Ve Cizye Babı, c. 6, s. 258, H. No: 3158, Kitab El-Megâzi, Bab: 12 -isimsiz- c. 7, s. 319-320, H. No: 4015; Müslim, -Kitab El-Zühd Ve El-Rekaik- H. No: 2961, c. 4, s. 2273; Sünen El-Tirmizi, Kitab Sıfat El-Kıyame, Bab: 28, c. 4, H. No: 2461. Tirmizî “Bu hadis “Hasen” ve sahihdir.” diyor; Sünen İbn Mâce, Kitab, El-Fiten-Malın Sınav “Fitne” olması babı, H. No: 3997, s. 2, s. 1325; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 137 ve 327.)
4-(Büyük sahabidir. Asıl adı, Ukbe bin Âmir bin Abbas bin Malik El-Cühenîdir. insanların Kur'anı en güzel okuyanıydı. Güçlü bir atıcıydı, (silah kullanan). 55 Hadis rivayet etti. H. 44'de Mısır valiliğinde bulundu ve orada vefat etti. (58 H.). Bk. Esed El-Ğâbe, c. 3, s. 412; Zerkelî, El-Âlam, c. 4, s. 240.)
5-(Hadisi Buharî, Müslim, Ahmed bin Hanbel ve Tirmizi rivayet ettiler. Bk. Feth El-Bârî, -Kitab El-cenaiz- Şehid üzerine namaz kılma babı, H. No: 1343, c. 3, s. 209. Hadisin diğer kısımları Buharf de şu numaralarla yer almaktadır: 3596/4042/6426/6590; Müslim -Kitab El-Fedail- Peygamberimizin (salât ve selâm üzerine olsun) Havzını ve niteliklerini kanıtlama (isbat) babı, c. 4, s. 1795, H. No: 2296; Ahmed'in Müsnedi, c. 4, s. 149; Sünen El-Tirmizî, -Kitab Sıfeti El-Kıyame- bab, 28, H. No: 2462, c. 4, s. 640; Tirmizî, Bu hadis “Hasen” ve “sahih” dir diyor.)
6-)(Ukbe'nin rivayetindeki bu fazlalığı Müslim, yukarıda geçen hadisin numarası altında, diğer bir rivayet tarikiyle (zincir-yol) nakletmektedir. H. No: 2296, c. 4, s. 1796. Aynı hadisi Buharî, şu sözcüklerle kaydediyor. “Fe Kanet ahiru ma nazartin nazartüha ilâ Rasülillah (s.a.v.)” yani, “Bu bakışım Rasûlüllah'a son bakışımdı.” Bkz. Feth El-Bari, Kitab El-Megazî, Uhud Savaşı bölümü, c. 7, s. 348, 349, H. No: 4042.)
7-(Sahabinin ulularındandır. Asıl adı, Abdullah b. Amr b. El Âs, b. Vâil El-Sehmî El-Kuraşi'dir. Babasından önce müslüman oldu. Peygamberin izniyle “El-Sadıka” adını verdiği sayfaya hadis yazardı. Sahabi'nin alim ve abidlerindendi. Babasıyla birlikte Şam'ın fethinde bulundular. Kendisi istememesine karşın babasının emriyle, Sıffîn olayına karıştı. Daha sonraları bu olayı anımsadığında kahırlanarak şöyle derdi: “Bana ne oldu ki ben, Sıffîn'de bulundum” Muaviye onu Kûfe'ye vali atadı. Mısır'da öldü. (H. 65). Şam'da öldüğü de söylenir. Bkz. İbn Kesir El-Bidaye Ve El-Nihaye, c. 8, s. 263-264; İbn Sa'd, Tabakat El-Kübrâ, c. 4, s. 261-268.)
8-(Büyük Sahabi ve Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Asıl adı Abdurrahman b. Avf b. Abdi Avf b. Abdi El-Hars b. Zühre El-Kuraşî dir. Hz. Ömer'in belirlediği altı şura üyesinden birisidir. Kendisi Hilafet hakkından vazgeçerek Hz. Osman'ın hilafetinde ona bi'at edinceye kadar şura başkanlığını yürüttü. Sahabi'nin ilk müslüman olanlarındandır. Her iki hicrette de bulundu. Bütün savaşlarda Peygamberin yanında yer aldı. Sahabi'nin sayılı zenginleri arasındadır. Allah yolunda çok verirdi. Onun hakkında Ömer, “Müslümanların efendilerinin efendisidir” dedi. Medine'de vefat etti (h. 32). Bkz. El-İsâbe Fî temyiz El-Sahabe, c. 2, s. 416-417, biyografi No: 5179.)
9-(Bkz. Müslim Kitab El-Zühd ve El-Rekaik, H. No: 2962, c. 4, s. 2274, “Biriniz öbürünüzün boynunu vurursunuz”un anlamı: “Bir kısmınız diğer kısma amir olma girişiminde bulunur.” dur. Bkz. Şerh El-Nevevî Alâ Müslim, c. 18, s. 97.)
10-( Ebu Said-ül Hudrî Büyük Sahabî'dir. Asıl adı, Sa'd İbn Malik b. Sa'lebe El-Ensârî El-Hazrecî'dir. Peygamber'den (salât ve selâm üzerine olsun) çok hadis rivayet eden, Sahabî'nin fıkıhçılarındandır. Yaşı küçük olmasına rağmen Hendek Savaşında bulunmuş. Daha sonraki çatışmalara da katılmıştır. Sahabi'nin bilgili ve seçkinlerindendi. -Allah ondan razı olsun- H. 74'de vefat etti. Bkz. Esed El-Ğâbe, c. 5, s. 211; İbn Kesir, El-Bidaye ve El-Nihaye, c. 9, s. 3-4.)
11-(Buhâri bu hadisi bir çok konuda nakletti. Bkz. El-Cihad Allah yolunda vermenin fazileti babı, H. No: 2842, Feth El-Bâri, c. 6, s. 48-49; H. No: 921,1465, 6427. Müslim'de Sahihinde bir çok yollardan (tariklerden) tahriç ediyor bu hadisi. Bkz. Kitab El-Zekat Dünya süsünün doğurduğu zararlardan korkma babı, H. No: 1052, c 2, s. 727-728-729.)
12-(S. Müslim Kitab El-Rikak Cennetliklerin çoğunun fakirler, Cehennemliklerin çoğunun kadınlar ve kadınların fitneliklerini açıklama babı, H. No: 2742, c. 4, s. 2098.)
 
Üst Ana Sayfa Alt