Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Prof. Dr. Çeker'in Açıklamalarına Tepki

selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Eğitim - Sen Isparta Şube Başkanı Erol Kökten, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Orhan Çeker hakkında "dekolte giymenin taciz ve tecavüzü teşvik ettiği" ile ilgili açıklamalarından dolayı yasal işlem yapılması ve üniversiteden alınması gerektiğini belirtti.

Kökten, yaptığı açıklamada, yasalarda yapılan iyileştirmelere rağmen kadına yönelik erkek şiddetinin hız kesmediğini bir dönemde Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker'in açıklamalarını asla doğru bulmadıklarını belirtti. Çeker'in, dekolte giymenin taciz ve tecavüzü teşvik ettiği, dekolte giyinen kadınların taciz ve tecavüzden şikayet etmelerinin makul olmadığı çünkü böyle giyinmekle suça ortak oldukları yönünde bir açıklamada bulunduğunu ifade eden Kökten, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"Bu görüşlerin bir adım ötesi dekolte giyinen kadının kırbaçlanması gerektiği anlayışıdır. Erkeğin yaptığı her yanlışın esas sorumlusu olarak kadını gören, bu nedenle kadın bedeninin, cinselliğinin ve davranışlarının sıkı bir şekilde denetlenmesini savunan bu görüşler, baştan sona dehşet vericidir. Çünkü her şeyden önce kadınları giyimlerinden dolayı hedef göstermektedir. Kadın düşmanıdır, kadına yönelik cinsel suçları meşrulaştırmaktadır, suça teşvik niteliği taşımaktadır. Söz konusu açıklamaları dile getirenin akademik konumu, giyiminden dolayı kadını hedef gösterme ve kadına yönelik cinsel şiddeti teşvik etme niteliğini daha da ağırlaştırmaktadır."

Çeker'in kamu üniversitesinde görev yaptığını hatırlatan Kökten, bu açıklamaları yapan ve hala görüşlerini savunan bir kişinin üniversitede kalmaması gerektiğini belirtti. Üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin doğru bilgilendirme konusunda daha dikkatli davranmaları gerektiğini vurgulayan Kökten,

"Yargı ve idare açıkça kadın düşmanlığı yapan bu anlayışı paylaşıyorsa diyecek bir şey kalmıyor ama paylaşmıyorsa, söz konusu açıklamayı yapan hocanın üniversitede yeri olmamalıdır. Yoksa yakında, Afganistan'da olduğu gibi tecavüze uğrayan kadınların zina suçundan cezalandırılmasını önerenler, dahası cezayı kendileri vermeye kalkanlar çıkacaktır" dedi.

Kökten, üniversitenin bu zihniyete müsamaha göstermesinin kadına yönelik nefret suçlarına ve kadın katliamına ortak olmak anlamına geleceğini belirterek, sorumlu kurumlara görevlerini yerine getirmeleri için çağrıda bulundu.
 
selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
islam tesettür emriyle kadının korunmasını amaçlar biliriz de...
acaba kadın tesettür emrine riayet etmediğinde tacize uğradığında zanlının suçuna ortak mıdır?
bi de yasa tasarısı var hani gündemde...kabul edilirse bu tür suçlarda zanlıya hadım cezası uygulanacak.
böyle bi ceza islamla ne kadar bağdaşır?islam devletinde böyle bi ceza uygulanmış mıdır?
fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim...
 
salah-ad-din Çevrimdışı

salah-ad-din

Üye
İslam-TR Üyesi
Hırsızın Elinin Kesilmesi, Zina Yapanın Tenasül Organının Kesilmemesi


Hırsızın elinin kesilerek cezalandırılması ve zina yapanın tenasül organının kesilmemesine gelince bu hikmet maslahata son derece uygundur. Allah'ın yaratıklarına karşı güttüğü hikmet ve maslahatıyla rahmet ve inayetinde her suçlunun organının kesileceğine ilişkin bir hüküm mevcut değildir. Ki mahrem yerlere bakan bir kimsenin gözü oyulsun veya mahrem hususları dinleyenin kulağı kesilsin. Veya başkasının gizliliklerini anlatanın dili kesilsin. Veyahut ta başkasını tokatlayanın eli kesilsin. Şayet ceza olarak bu gibi hükümler uygulanacak olsaydı, cezalandırmada aşırılığa gidilmiş, sınır da tecavüz edilmiş olurdu. Allah'ın güzel isimleri, yüce sıfatları, övgüye lâyık fiilleri elbetteki buna karşıdır. Şeriat koyucunun maksadı sadece güvenliği sağlamak değildir. Eğer maksat bu olsaydı suç işleyen kimsenin Öldürülmesi gerekirdi. Maksat, suçları Önlemek ve ibret-i müessire ile cezalandırmak, onları suça İten sebepleri bertaraf etmektir. Böylelikle saldırganların tecavüzü Önlenmiş olur. Başkaları da bundan ders alır. Suç işleyen kişiler, çektikleri cezanın acısını tattıklarından ötürü tevbeyi nasuh yaparlar. Ki bu da onların suç işledikleri takdirde ahirette de cezalandırılacaklarını hatırlatmalarına vesile olur. Bu saydıklarımızın yanısıra daha bir çok hikmet ve maslahatlar mevcuttur. Ayrıca hırsızlık haddinin bir başka anlamı da vardır. Ki hırsızlık kelimenin anlamından da belli olduğu gibi gizlice yapılan bir eylemdir. Bu nedenle de bir kişi, birisine duyurmadan gizlice baktığı takdirde ona, "Hırsızlama baktı," derler. Hırsızlığa niyetlenen kişi, gizlenir; yerinin anlaşılmasından korkarak izbe yerlere saklanır. Ki yakalanmasın. Böyle yapmaktan suç işlerken kaçıp kurtulma tedbirlerini alır İnsanın elleri kuşun kanatlarına benzer. Kuş nasıl ki kanatlarıyla uçmaktaysa, insan da elleri sayesinde kendini belalardan kurtarır. Yine buna örnek olarak bir kişi tek başına yürümekte olduğunda yanma sokulup ta kendisiyle beraber yürüyen kişi," Ben onun kanadına yapıştım." der. Hırsızlık yapan kişi, elinin kesilmesiyle kanadı kırpılan kuşa döner. Eli kesilen hırsız tekrar hırsızlık yapacak olursa yakalanması kolay olur. İlk defa hırsızlık yapan kişinin bir eli kesilmekle bir kanadı kırpılan kuş gibi olur. Ki kaçış gücü azılır. Suçu ikinci tekrarlayacak olursa bu defa ayağı kesilir. Ki kaçışı gücü tamamen zayıflatılmış olur. Onu yakalamak isteyen kişinin elden kaçırması pek nadir olur. Suçlu üçüncü kez işlediği takdirde diğer eli de kesilir. Dördüncü kez işlediği takdirde diğer ayağı da kesilir. Ki küçük gibi bir et yığını haline gelir. Kendisi rahata kavuşacağı gibi diğer insanlar da onun şerrinden emin olurlar.
Zina yapan kişiye gelince bu, zina suçunu işlerken bütün bedeni suça ortak olur. Çünkü şehvet anında duyulan lezzet bütün vücudu kapsar. Bu suçu işleyen kişi, çoğunlukla kendisiyle cinsel ilişki kurduğu kimsenin gönlünü razı ederek yaptığından hırsızın hissettiği korkuyu hissetmez. İşte bu sebepler gözönüne alınarak zinâkânn bedeninin tümü cezalandırılır. Bazan kırbaç dayağına yatırılır. Bazan da taşlarla rec-medilir. Zina sebebiyle nesepler birbirine karışır. İnsanların birbirleriyle tanışıp dayanışmaları imkânı ortadan kalkar. Böylelikle islâm dini ihya etme espirisi de gerçekleşme safhasına giremez. Bütün neslin helak olmasına yol açtığı nedeniyle suçların anası, günahların da en büyüğüdür. Bu kötülükleri önlemek için de bu suçu kafasına koyup ta sürekli olarak yapmak isteyen kişi had cezasıyla ve recm cezasıyla bundan uzak tutulmaya çalışırlar.
Böylelikle de dünya ma'mûr hale gelir. İnsanlık, kendisini ahiret nimetlerini ulaştıracak olan ibadetlerini rahatlıkla yerine getirme imkânına sahip olur. Şunu da belirtelim ki:
Zina eden kişi için iki durum sözkonusu olmaktadır:
1) Zina yapan kişi evli olursa iffetin ne olduğunu, mahrem tenasül organlarına tecavüz etmenin ne kadar günah olduğunu büir. Kendisi evli olduğundan ötürü bu suçu işlemeye ihtiyacının olmaması gerekir. Nefsini de bu çirkin fiilden koruması gerekir. Ki zina haddine maruz kalmasın. Böyle birinin suç işleme hususunda hiçbir mazereti kabul edilemez.
2) Zina yapan kişi bekar olursa evliliğin ne demek olduğunu ve iffetin de ne anlama geldiğini bilmeyebilir. Bu bir bakıma az da olsa mazeret sahibi olduğundan cezasından biraz hafifletme sözkonusu olur. Kanı heder edilmez. Sadece vücudunun her tarafı kırbaç darbeleriyle sızlatılır. Ki bu haram fiili işlemeye bir daha yanaşmasın. Allah'ın kendisine ihsan edeceği şeyle kanaat etsin. Bunda da gayet derecede hikmet ve maslahat göze çarpmaktadır. Yerine göre ceza ha-fifletilmekte, yerine göre de şiddetlendifÜmektedir. Sözünü ettiğimiz bu hükümle, birine söven veya iftira eden kişinin dilinin kesilmesi arasında ne kadar fark olduğunu anlatmaya bilmem gerek var mıdır?
Ayrıca zina yapan kişinin tenasül organını kesmekten ötürü insanların üremesi engellenmiş olur. Bu organı kesmek, yüce Allah'ın zürriyetleri çoğaltmak amacına da ters düşmektedir. Bunu yapmakta, suçtan caydırıcılığın ötesinde bir çok zararları da söz konusu olmaktadır. Tenasül organını kesmekle vücudun sadece bir kısmı cezalandırılmamış olmaktadır. Oysa kırbaç veya recim cezasıyla bedenin tümü cezaya çarptırılmış olacaktır. Sonra zina yapan organın kesilmesi sadece erkeklere uygulanabilir. Kadınınkini kesmek maddeden mümkün değildir. O zaman bu alternatif uygulansa bile erkekle kadın eşit cezaya çarpıtınlmış olmayacaktır. Yüce Allah'ın en mükemmel olarak gönderdiği din, böylesine kısır alternatiflere uymaktan elbetteki münezzehtir.
Önceden kâfir olarak yaşamak ve müslümanken irtidat etmek, adam öldürmek, evliyken zina etmek gibi büyük günahları işlemekten ötürü ne kadar büyük zararlar doğduğu, toplum düzeninin sarsıldığı düşünülecek olursa bunları işleyenlere verilen Ölüm cezasının ne kadar adilane olduğu elbetteki anlaşılacaktır. Aslında bir insan bu üç suçtan ötürü ne kadar büyük mefsedetlerin doğduğunu eîbetteki anlayacaktır. Bu sayılan suçların zararlarının şiddetli olduğu Peygamberin (s.a.s.) Abdullah İbni Mes'ud'a söylemiş olduğu şu kutlu sözlerden anlaşılmaktadır:
Abdullah. Peygamber efendimize demişti ki: "Ey Allah'ın Rasulü, günahların hangisi daha büyüktür?"
"Seni yarattığı halde Allah'a ortak koşmandır.v
"Bundan sonra hangisi daha büyüktür?"
"Senin rızkına ortak olur endişesiyle çocuğunu öldürmendîr."
"Bundan sonra hangisi daha büyüktür?"
"Komşunun helâli olan kadınla zina etmendir?" [108]
Peygamber efendimizin bu sözlerini onay sadedinde de yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Ve onlar Allah ile beraber başka bir ilaha tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler. Kim bunları yaparsa ağır bir ceza ile karşılaşır." (Furkan: 25/68)
Hırsızlık derece bakımından bu suçlardan sonra gelmektedir. Bu da başkasının malına zarar vermek olduğundan, ceza olarak bunu yapanın eli kesilir. Hırsızlıktan sonra derece itibariyle daha düşük olan iftira suçu gelmektedir. Buna ceza olarak ta seksen kırbaç takdir edilmiştir, İçki içmenin zararı, İftiramnkine nispetle daha az olduğundan bu suçu İşleyene de had cezası takdir edilmiştir. Bu sayılanlardan sonra bazı suçlar da vardır ki şiddet-zaaf, azlık-çokluk bakımından bir kodifikasyona tabi tutulmadıklarından ötürü bunlara verilecek cezalar da zamana, mekâna ve toplumun maslahatlarına göre, yöneticinin içtihadına bağlı birtakım yaptırımlardan ibaret olmaktadır. Meselâ mahrem bir kadına bakmak veya ıssız bir yerde onunla buluşup kucaklaşmak gibi. Bu suçlara verilecek cezalar, suçu işleyenlerin durumuna göre de değişebilir. Bu sayılan özellikleri gözönünde bulundurmaksızın aynı cezayı uygulayan kişi, islâmın hikmetinden habersiz kalmış demektir. Bu suçlara verilecek cezaların ölçüsü hususunda sahabiler ve raşid halifeler de ayrı ayrı hükümler beyan etmişlerdir. Buna dair birçok nass mevcuttur. Meselâ Hz. Ömer (r.a.) Önceleri içki içene 40 sopa vurulmasına rağmen kendisi bu cezayı 80 sopaya çıkarmıştır.
Yine bunun yanında Hz. Ömer (r.a.) peygamber efendimizin ta'zîr cezasını uygulamadığı bazı suçlara ta'zîr cezasını uygulamıştır. Peygamber efendimizin affettiği bazı hususları kendisi cezaya tabi kılmıştır. Bazıları bunu bir çelişki sanabilirler. Ama bu samları kendilerinin kıt bilgilerinden ve kısır anlayışlarından doğmaktadır. Başarı Allah'tandır.[109]

(ŞEYHÜLİSLAM İBN TEYMİYYE- KIYAS)

[108] Buhari, Tefsir: 3, Edeb: 20, Muharibin: 20 Diyet: 1, Tevhid: 40, 4'5, Müslim, iman: 141 Nesai, Tahrim: 4, Ebu Davud, Talak: 50

[109] İbn Kayyim, Kıyas, Tevhid Yayınlar:224-228.
 
samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
kopyaladığınız yazılarınızı lütfen kopyalama kuralına göre kopyalayın içinde linklerle kopyalamayın.
 
Üst Ana Sayfa Alt