Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Rasuller Günahsızdır

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Rasuller Günahsızdır



Rasullerin ismet sıfatı (günahsızlığı) inancı, "Amentu" olarak belirlenen 6 iman esasından "Peygamberlere iman"ın gereğindendir.
Peygamberlerin, Allah Teala'dan aldıkları vahyi ve elçilik görevini hakkıyla yerine getirmiş olmaları, "ismet" sıfatına haiz olmalarına bağlıdır.
Risalet görevinin lekesiz, şâibesiz ve eksiksiz yerine getirilebilmesi, bu görevi deruhte edecek kişinin günahtan, günahın kişinin kalbinde ve benliğinde oluşturduğu arıza ve noksanlıklardan beri oluşuna bağlıdır.
Aksi durumda insanın, risâlet görevine kendi heva ve kusurlarını karıştırması söz konusu olacaktır ki, böyle kişinin Allah Teala'dan aldığı emanetin gereğini hakkıyla yerine getirdiği konusunda hiçbir güvence verilemez.

Fahruddin er-Razi, peygamberlerin masumluğu konusunda şu noktalara dikkatimizi çeker:

1. Ummet-i Muhammed, peygamberlerin küfür ve bid'at işlemekten masum (korunmuş) olduğu üzerinde icma etmiştir.
Sadece Hariciler'in Fudayliyye kolu bunun istisnasıdır. Onlar peygamberlerin küfür işleyebileceğini söylemiştir. Bu görüşün temeli, onların, günahın küfür olduğu görüşüne dayanır. Onlara göre peygamberlerden günah sadır olabilir. Her günah küfür olduğuna göre, bu hüküm, peygamberlerden küfrün sadır olabileceği -haşa- anlamına gelir.

2. Ummet-i Muhammed, peygamberlerin, ahkam ve şeriatlerin tebliğinde amden veya sehven tahrif ve hıyanet yapmalarının söz konusu olmayacağı üzerinde icma etmiştir.

3. Yine bütün Ummet, peygamberlerin, fetvada amden hata yapmasının söz konusu olmayacağı üzerinde ittifak etmiştir. Sehven hata yapabileceklerinin söylenip söylenemeyeceğinde ise ihtilaf vardır.

4. Çeşitli ahval ve fiillerinde büyük veya küçük günah işlemeleri konusunda ise şu şekilde ihtilaf edilmiştir:

A. Haşeviyye'ye göre peygamberlerin büyük veya küçük günah işleyebileceğini söylemek mümkündür.

B. Mûtezile'nin ekseriyetine göre peygamberlerin büyük günah işlemesi söz konusu değildir. Küçük günaha gelince, insanların nefretini uyardırıcı mahiyette olmamak kaydıyla küçük günah işlemeleri söz konusu olabilir.

C. Mûtezile'den Ebu Ali el-Cubbai'ye göre peygamberlerden büyük veya küçük günah amden sadır olmaz. Ancak tevil ve hata yollu küçük günah sadır olabilir.

D. Mûtezile'den en-Nezzam'a göre tevil veya hata yoluyla bile olsa peygamberlerden büyük ve küçük günah sadır olmaz. Hata ve unutma yoluyla onlardan küçük günah sadır olabilir. Ancak hemen arkasından bu hata ve unutma sebebiyle kınanır, itab olunurlar. Çünkü onların ilimleri kemal noktasındadır; bu sebeble teyakkuzun alabildiğine muteyakkıza olmaları gerekir.

E. Şia'ya göre peygamberlerden sehven olsun amden olsun, hataen olsun tevil yoluyla olsun büyük veya küçük günah sadır olmaz. (Ancak onlara göre peygamberlerden takiyye yoluyla günah sadır olabilir.)

F. Ehl-i Sünnet'e göre ise peygamberler, amden büyük veya küçük günah işlemez. Bununla birlikte onlardan sehven birtakım kusurlar sadır olabilir. Ancak o hal üzere devam etmeleri söz konusu değildir. Hemen vahiy tarafından uyarılır ve o hatadan dönerler. Hatta bu sebeble vahyin itabına/kınamasına da muhâtab olurlar.
Peygamberlerdeki ismet sıfatı, onların da imtihana muhatap olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. İsmet sıfatı peygamberleri taate icbar etmediği gibi, günah işlemekten aciz de bırakmaz.

Efendimiz (s.a.v)'den "zelle" kabilinden sürçmeler sadır olmuştur.
Bedir savaşının sonunda esir edilen muşrikleri, fidye karşılığında serbest bırakma kararı, Tebuk savaşına katılmak istemeyenlere izin vermesi vb. durumların akabinde inen ayetlerde Efendimiz (s.a.v)'e hitaben itab / kınama ifadeleri bulunduğu malumdur.
_ "Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın" (Fetih 2) ayeti ve benzerleri, O'ndan sadır olmuş ve olacak bu tarz bütün zellelerin/sürçmelerin bağışlandığını ifade buyurmaktadır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun.yalnız bunlar uhrevi anlamda peygamberlerin hatasız olduğuna dair şeyler.dünyalık işlerde peygamberlerin yanılması mümkün müdür?şifa-i şerif'te kadı iyaz peygamberimizin ağaç tohumu meselesinde yanıldığını,sahabenin fikrinin galip geldiğini yazar.(kitap yanımda olmadığı için tam metni veremiyorum)dünyalık işlerde peygamberlerin yanılma durumu nedir?
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Allah razı olsun.yalnız bunlar uhrevi anlamda peygamberlerin hatasız olduğuna dair şeyler.dünyalık işlerde peygamberlerin yanılması mümkün müdür?şifa-i şerif'te kadı iyaz peygamberimizin ağaç tohumu meselesinde yanıldığını,sahabenin fikrinin galip geldiğini yazar.(kitap yanımda olmadığı için tam metni veremiyorum)dünyalık işlerde peygamberlerin yanılma durumu nedir?

Evet aynen öyledir .
Rasulullahın şeriatla ilgili meselelerde konuştuğu vahye dayanır, hata vs beklenemez. Ama hakkında vahy olmamış , nas inmemiş meselelerdeki ictihadlarında (Bedir esirlerinden fidye alınması gibi) ve dünyevi ilişkilerindeki (ağaçların aşılanma olayı gibi) bazı görüşlerinde arasıra isabetli olamamıştır. Zaten bunu İslama girerken
kabul edip söylenen "we eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasuluh" sözündeki abduh-kul ifadesinde bulmaktayız.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Kur'an'da Rasulullah'ın da günahları olduğunu, hem kendi hem de müminlerin günahları için Allah'tan bağışlanma dilemesi gerektiğini söylüyor.

Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınların günahı için bağışlanma dile. Allah dolaştığınız yeri de, barındığınız yeri de bilir. (Muhammed 19)

Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. Sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola eriştirsin. (Fetih 2)

"Öyleyse sabret. Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için bağışlanma dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et." (Mü'min 55)

Rasulullah Allah'a dua ederken; günahlarının, kusurlarının, israfının ve bilgisizliğinin bağışlanmasını istiyor.

Rasulullah'ın duası: "Allah'ım; Günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. Allahı'm; ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi bende vardır. Allah'ım; evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." (Sahih-i Müslim: 4896)

Kur'an Rasulullah'ın bizim gibi bir insan olduğunu söylüyor.

"De ki: “Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline." (Fussilet 6)

De ki: Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın sadece tek ilah olduğu vahyediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç kimseyi O’na ortak koşmasın. (Kehf 110)

İbrahim'in kendi kavmine tevhidi anlatırken söylediği sözleri hatırlayalım.

Beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur. Bana yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur. Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur. (Şuara 78, 79,80, 81, 82)

82. ayette "Hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur" diyor. Demek ki Rasuller de hata yapıyorlar.
 
M Çevrimdışı

Mutedil Olun

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Kur'an'da Rasulullah'ın da günahları olduğunu, hem kendi hem de müminlerin günahları için Allah'tan bağışlanma dilemesi gerektiğini söylüyor.

Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınların günahı için bağışlanma dile. Allah dolaştığınız yeri de, barındığınız yeri de bilir. (Muhammed 19)

Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. Sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola eriştirsin. (Fetih 2)

"Öyleyse sabret. Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için bağışlanma dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et." (Mü'min 55)

Rasulullah Allah'a dua ederken; günahlarının, kusurlarının, israfının ve bilgisizliğinin bağışlanmasını istiyor.

Rasulullah'ın duası: "Allah'ım; Günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. Allahı'm; ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi bende vardır. Allah'ım; evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." (Sahih-i Müslim: 4896)

Kur'an Rasulullah'ın bizim gibi bir insan olduğunu söylüyor.

"De ki: “Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline." (Fussilet 6)

De ki: Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın sadece tek ilah olduğu vahyediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç kimseyi O’na ortak koşmasın. (Kehf 110)

İbrahim'in kendi kavmine tevhidi anlatırken söylediği sözleri hatırlayalım.

Beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur. Bana yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur. Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur. (Şuara 78, 79,80, 81, 82)

82. ayette "Hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur" diyor. Demek ki Rasuller de hata yapıyorlar.

Günah diyince akla bir farzı kasten ihmal etmek veya haramı kasten işlemek geliyor. Peygamberler (aleyhimusselam) bunlardan uzaktır. Zelle diye tabir edilen hatalar yapmışlardır. Bundan da sürekli tevbe istiğfar etmişlerdir. O küçük hatalarını gözlerinde dağ gibi büyütmüşlerdir. Ayrıca Onlar ümmetleri için birer örnektir. Sabırlarıyla, cihadlarıyla, ibadetleriyle örnektir. Bu sebeple de bir Peygamberin sürekli tevbe istiğfar halinde olması normaldir. İstiğfarın, tevbenin hayatın bir parçası olduğunu, insanın Allah Azze ve Celle'ye karşı kendini masum göremeyeceğini, acizliğini, üzerindeki sınırsız nimetlerin şükrünü eda edemeyeceğini ümmetine öğretir ve hatırlatır.Kibir ve ucubun yolunu tıkar.
Allah Teala bilhassa güzel bir şeye nâil olduktan sonra tevbe ve istiğfar etmeyi emretmiştir Nasr suresinde Mekke Fethedilince Rasulüne böyle emretti. Çünkü insanın fıtratı ve şeytanın iğvaları, bir başarı elde ettikten sonra rehâvete kapılmaya sebep olabilir. Bu devletler için de geçerlidir. Mesela Osmanlı Devleti biraz rehavete kapılınca zillet üzerine zillet tattı ve yok oldu. Zafer onları gevşetmeseydi böyle olmazdı Allahu a'lem.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu sizin kişisel görüşünüz/din adına yazılan kitaplardan okuduğunuz beşerî yorumlar veya Kur'an'la çelişen rivayetler... Kur'an'da "Rasuller günahtan/hatadan uzaktır" diye bir ayet yok. Kur'an'ın hiçbir ayetinde "Zelle" diye bir kavram da yok. Kur'an'da "O küçük hatalarını gözlerinde dağ gibi büyüttüler" diye bir ayet de yoktur. Rasullerin hatasız/günahsız olduğunu savunanlar ve bunu "Zelle" diye hafifletmeye çalışanlar da şahsi görüşlerini/yorumlarını belirtiyorlar.

Kur'an'a ters düşen/Allah'ın ayetleriyle çelişen hiçbir düşünceyi/iddiayı/bakı açısını/yorumu kabul etmiyorum. İster din adamı olsun, ister mezheb imamı veya putlaştırılan/ilahlaştırılan herhangi birisi... Kur'an'a ekleme yapıyorsa, ayetleri diliyle eğip büküyorsa, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorsa; yahudi din adamlarının yolunu takip ediyor demektir. Sözlerini kendilerinden önce yaşamış müşriklerin sözlerine benzetiyorlar. Kalpleri nasıl da birbirine benzedi. Zira onlar da apaçık ayetleri gördükleri/bildikleri halde dillerini eğip bükerek kendilerine indirileni tahrif ediyorlardı.

Ben müslümanım ve beni sadece Allah'ın ayetleri ilgilendiriyor. Allah Kur'an'da Rasulullah'ın günahları olduğunu ve günahları için Allah'tan bağışlanma dilemesi gerektiğini söylüyor. Fetih Suresi'nin 2. ayetinde de belirtildiği gibi "geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, nimetini tamamlasın, doğru yola ulaştırsın" diyor. Demek ki Rasulullah'ın geçmişte de günahları vardı ve gelecek de günah işleme potansiyeline sahipti. Allah'ın ayetlerini sorgulamak/beğenmemek gibi bir yetkimiz ve hakkımız yoktur. Bizim görevimiz "işittik, itaat ettik" demektir.

Kur'an'dan öğrendiğimiz kadarıyla İbrahim'in de hataları var. Rasuller bizim gibi insandırlar. Ve Allah kendilerine Rasul gönderilenleri de, gönderilen Rasulleri de sorguya çekecektir. Yani kişinin Rasul olması, Allah'a hesap vermeyeceği anlamına gelmiyor. Allah bize peygamberleri Rab edinmemizi emretmez. Allah sadece kendisine kulluk etmemizi emreder. "Hristiyanların İsa'yı aşırı övdükleri gibi sakın siz de beni aşırı övmeyin" diyen bir Rasul'ün ümmetiyiz.

Eğer Kur'an'dan örnekler verecekseniz konuyu irdeleyelim, münazara edelim. Lakin Kur'an'la çelişen/Kur'an'a ters düşen rivayetleri veya din adına kitaplar yazmış kişilerin şahsi yorumlarını örnek verecekseniz münazara etmeye gerek yok. Zira Kur'an'dan sorumlu tutulacağız. Hak geldi, batıl zail oldu.

Osmanlı'dan örnek vermişsiniz. Padişahlara kulluk etmek Müslümanlık değil, putperestliktir. İnsanlara "kullarım" diye hitap eden padişahların, kendi toplumuna "Ben sizin en yüce rabbinizim " diyen Firavun'dan farkları yoktur. "Biz padişahın kuluyuz" diyerek padişahları putlaştıranların da, "Biz Lat'ın, Menat'ın, Uzza'nın kullarıyız" diyen müşriklerden farkları yoktur.

Vesselam.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulmuizz Fida, forumda "Günün Sahih Hadis-i Şerif'i" bölümüne hadis ekliyorum. Paylaştığım hadislerin hiçbiri Kur'an'la çelişmiyor, Allah'ın ayetlerine ters düşmüyor. Kur'an'la çelişen rivayetlerin uydurma olduğunu düşünüyorum. Zira Rasulullah Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söyleyemez. Eğer Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söyleseydi, Allah onun şah damarını koparıp keserdi. Kimse de buna engel olamazdı. Bir hadisin sahih olduğu kabul etmek için o hadisin Kur'an'a uygun olması lazım. Aksi halde Allah'ın ayetleriyle çelişen sözler söyleyen bir peygamber profili ortaya çıkar, ki bu da Rasulullah'a iftira atmak demektir.
 
E Çevrimdışı

Ebu Ubeyde bin Cerrah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulmuizz Fida, forumda "Günün Sahih Hadis-i Şerif'i" bölümüne hadis ekliyorum. Paylaştığım hadislerin hiçbiri Kur'an'la çelişmiyor, Allah'ın ayetlerine ters düşmüyor. Kur'an'la çelişen rivayetlerin uydurma olduğunu düşünüyorum. Zira Rasulullah Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söyleyemez. Eğer Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söyleseydi, Allah onun şah damarını koparıp keserdi. Kimse de buna engel olamazdı. Bir hadisin sahih olduğu kabul etmek için o hadisin Kur'an'a uygun olması lazım. Aksi halde Allah'ın ayetleriyle çelişen sözler söyleyen bir peygamber profili ortaya çıkar, ki bu da Rasulullah'a iftira atmak demektir.
Yani hadisi rivayet eden sahislarin kim oldugunun önemi yok yeter ki kuranla celismesin diyorsun. Peki ya ayni raviler hem (sana göre) kuranla celisen (uydurma) hem de kuranla celismeyen iki rivayet getirdiyse ozaman ne yapiyorsun? Ravilerden biri yalanci oldugu icin iki rivayeti de mi reddediyorsun yoksa yalanci da olsa kuranla celismeyen rivayeti kabul ediyor musun?
 
M Çevrimdışı

Mutedil Olun

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yâni sen diyorsun ki, 15 asırdır ümmet kökten yanlış bir inanca sahipti, milyarlarca müslüman alim, mucahid, şehid, fakih, muhaddis bu meseleyi anlayamadı, Allah Azze ve celle beni gönderdi ve bu derin hatayı düzeltmekle görevlendirdi. Zira bu meselede icma var. Yani ümmet oy birliği etmiş ki bu mesele böyledir. Kaldı ki siz bunun gibi yüzlerce meselede ümmetin icmasına, ulemanın ittifak ettiği meselelere aykırı davranıyorsunuz. Aranızda öyle sapıklar var ki Mütevatir bir hadisi bile inkar edebiliyor ki bu apaçık bir küfürdür.

Sizin böyle bir yanlışa düşme sebebiniz ise İslam'ı felsefeyle, mantıksal kâidelerle anlamaya çalışmanızdan kaynaklanıyor. Aklı, hidayeti bulmada, Rabbimizi tanımada bir araç olarak kullanmak yerine, Ayet ve hadislerin süzgeci haline getiriyorsunuz. Halbuki aklın görevi bu değildir. Aklın görevi doğru yolu gördükten sonra kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Zaten İslam da teslimiyet dinidir.

Ha bir de son zamanlardaki şu İslam'ı ateistlere beğendirme heyecanı sizi böyle bir yanlışa sürüklüyor olabilir. Korkarım yarın feminizmden etkilenip olur mu kardeşim bir erkeğe 4 karı gibi küfür içeren teviller yapacaksınız. Bundan Allah'a sığının. Bunun gibi bir çok meselede risk taşıyorsunuz. Hadisleri aradan çıkarıyorsunuz ki Kur'an'ı istediğiniz gibi anlayasınız. Bir ayet hakkında 1 milyon farklı görüş çıksın istiyorsunuz. Evet bunu siz istemiyorsunuz ama isteyen oryantalistlerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz.

Sizin içinizden öyle ahmaklar çıktı ki Kur'an'da namazın tarifi olmadığı için, namaza dua dedi. Günde 3 kere aç elini dua et işte kıldın namazını demeye getirdi. Bunun gibi nice vesveseler... Rabbim bizi bu fitneden muhafaza buyursun, size de gerçek manada akıl fikir versin. Lütfen iman ettiğiniz dininizi size ulaştıran o onbinleri bulan ulema kadrosuna saygı duyun ve dininizi onlardan öğrenin, hollandada ilahiyat okuyan ahmaklardan değil... 14-15 asırdır bir dere akıyor. Ve siz diyorsunuz ki bu derenin başı pis, necaset dolu. Ama ne hikmetse aşağılarda su berraklaşıyor. Subhanallah, bunu da benim aklım almıyor.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yani hadisi rivayet eden sahislarin kim oldugunun önemi yok yeter ki kuranla celismesin diyorsun. Peki ya ayni raviler hem (sana göre) kuranla celisen (uydurma) hem de kuranla celismeyen iki rivayet getirdiyse ozaman ne yapiyorsun? Ravilerden biri yalanci oldugu icin iki rivayeti de mi reddediyorsun yoksa yalanci da olsa kuranla celismeyen rivayeti kabul ediyor musun?

Hadis kelimesi Arapça'da söz anlamına geliyor. Yani hadisleri sadece Rasulullah'ın söylediği iddia edilen sözler olarak değil, sadece söz olarak değerlendiriyorum. Bana "Allah'tan başka ilah yoktur" dediğini düşünelim. Ben bu sözünü kabul etmek zorundayım. Zira sözün tevhidi destekliyor, Allah'ın ayetleriyle çelişmiyor. Şimdi de bana "Muhammed Allah'ın Rasulü değildir" dediğini düşünelim. Bu sözünü reddetmek ve uydurma olduğunu söylemek zorundayım. Zira Allah'ın ayetleriyle çelişiyor. Kalbini açıp bakacak halim yok, niyetini de bilmiyorum. Sadece söylediğin sözün Kur'an'la çelişip çelişmediğine bakarım. Allah "Kur'an'dan sorumlu tutulacaksınız" diyor. Rasulullah'ın söylediği iddia edilen rivayetlere de bu açıdan yaklaşıyorum. Önceki mesajımda da belirttiğim gibi; Rasulullah'ın Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söylediğini iddia etmek, Rasulullah'a iftira atmak demektir. Sözleri Kur'an'a arz etmeliyiz. Kur'an süzgecinden geçirdikten sonra kabul etmeliyiz veya etmemeliyiz. Velhasılıkelam, bir söz nakleden veya yeni bir söz söyleyen kişinin niyeti/amacı kendisini ilgilendirir. Bunu kasıtlı mı yapıyor, yoksa kötü bir niyeti olmadan cehaletinden dolayı mı bilemeyiz. Kalplerde olanı sadece Allah bilir. Ben zahire bakarım.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yâni sen diyorsun ki, 15 asırdır ümmet kökten yanlış bir inanca sahipti, milyarlarca müslüman alim, mucahid, şehid, fakih, muhaddis bu meseleyi anlayamadı, Allah Azze ve celle beni gönderdi ve bu derin hatayı düzeltmekle görevlendirdi. Zira bu meselede icma var. Yani ümmet oy birliği etmiş ki bu mesele böyledir. Kaldı ki siz bunun gibi yüzlerce meselede ümmetin icmasına, ulemanın ittifak ettiği meselelere aykırı davranıyorsunuz. Aranızda öyle sapıklar var ki Mütevatir bir hadisi bile inkar edebiliyor ki bu apaçık bir küfürdür.

Sizin böyle bir yanlışa düşme sebebiniz ise İslam'ı felsefeyle, mantıksal kâidelerle anlamaya çalışmanızdan kaynaklanıyor. Aklı, hidayeti bulmada, Rabbimizi tanımada bir araç olarak kullanmak yerine, Ayet ve hadislerin süzgeci haline getiriyorsunuz. Halbuki aklın görevi bu değildir. Aklın görevi doğru yolu gördükten sonra kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Zaten İslam da teslimiyet dinidir.

Ha bir de son zamanlardaki şu İslam'ı ateistlere beğendirme heyecanı sizi böyle bir yanlışa sürüklüyor olabilir. Korkarım yarın feminizmden etkilenip olur mu kardeşim bir erkeğe 4 karı gibi küfür içeren teviller yapacaksınız. Bundan Allah'a sığının. Bunun gibi bir çok meselede risk taşıyorsunuz. Hadisleri aradan çıkarıyorsunuz ki Kur'an'ı istediğiniz gibi anlayasınız. Bir ayet hakkında 1 milyon farklı görüş çıksın istiyorsunuz. Evet bunu siz istemiyorsunuz ama isteyen oryantalistlerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz.

Sizin içinizden öyle ahmaklar çıktı ki Kur'an'da namazın tarifi olmadığı için, namaza dua dedi. Günde 3 kere aç elini dua et işte kıldın namazını demeye getirdi. Bunun gibi nice vesveseler... Rabbim bizi bu fitneden muhafaza buyursun, size de gerçek manada akıl fikir versin. Lütfen iman ettiğiniz dininizi size ulaştıran o onbinleri bulan ulema kadrosuna saygı duyun ve dininizi onlardan öğrenin, hollandada ilahiyat okuyan ahmaklardan değil... 14-15 asırdır bir dere akıyor. Ve siz diyorsunuz ki bu derenin başı pis, necaset dolu. Ama ne hikmetse aşağılarda su berraklaşıyor. Subhanallah, bunu da benim aklım almıyor.

"Kim benim üzerime (bilerek) yalan söylerse, cehennemdeki oturacağı yere hazırlansın." (Buhârî, İlm 49-51, Enbiyâ 128, Zühd 72; Müslim, Mukaddime 1-3; Ebû Dâvud, İlm 4, hadis no: 3651; İbn Mâce, Mukaddime 4, hadis no: 30-37; Tirmizî, İlm 8, hadis no: 2796-2798)

"Benim ağzımdan yalan söylemek, başka bir kimse ağzından yalan söylemek gibi değildir. Kim bile bile benim ağzımdan yalan uydurursa, ateşteki yerine hazırlansın." (Buhârî, Cenâiz 50; Müslim, Mukaddime, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 31).

“Yalan olduğunu zannettiği bir hadisi benden nakleden kimse, yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime I/9; Tirmizî, İlim 9)

“Şüphesiz benim üzerimden söylenen bir yalan, başka birinin üzerinden söylenen yalan gibi değildir. Şimdi, kim (kasden) benim üzerimden yalan söylerse (benim söylemediğim bir sözü bana isnâd eder, hadis uydurursa), cehennemdeki yerine hazırlansın!”
(Müslim, Mukaddime 4; Buhârî, İlim 47-51)

“Benden çok hadis rivâyet etmekten kaçının. Her kim benim üzerimde (benim ağzımdan) bir şey söylemek isterse, hak veya doğru söylesin. Kim, benim söylemediğim bir sözü, kasden uydurup bana isnad ederse, cehennemdeki yerine yerleşsin.” (İbn Mâce, Mukaddime 35; Dârimî, Mukaddime 243)

“Kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden (bana nisbet ederek) rivâyet ederse, kendisi de yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime 1; İbn Mâce, Mukaddime 38-41; Tirmizî, İlm 9, hadis no: 2799)
 
Ebu Mervan Çevrimdışı

Ebu Mervan

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Kim benim üzerime (bilerek) yalan söylerse, cehennemdeki oturacağı yere hazırlansın." (Buhârî, İlm 49-51, Enbiyâ 128, Zühd 72; Müslim, Mukaddime 1-3; Ebû Dâvud, İlm 4, hadis no: 3651; İbn Mâce, Mukaddime 4, hadis no: 30-37; Tirmizî, İlm 8, hadis no: 2796-2798)

"Benim ağzımdan yalan söylemek, başka bir kimse ağzından yalan söylemek gibi değildir. Kim bile bile benim ağzımdan yalan uydurursa, ateşteki yerine hazırlansın." (Buhârî, Cenâiz 50; Müslim, Mukaddime, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 31).

“Yalan olduğunu zannettiği bir hadisi benden nakleden kimse, yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime I/9; Tirmizî, İlim 9)

“Şüphesiz benim üzerimden söylenen bir yalan, başka birinin üzerinden söylenen yalan gibi değildir. Şimdi, kim (kasden) benim üzerimden yalan söylerse (benim söylemediğim bir sözü bana isnâd eder, hadis uydurursa), cehennemdeki yerine hazırlansın!”
(Müslim, Mukaddime 4; Buhârî, İlim 47-51)

“Benden çok hadis rivâyet etmekten kaçının. Her kim benim üzerimde (benim ağzımdan) bir şey söylemek isterse, hak veya doğru söylesin. Kim, benim söylemediğim bir sözü, kasden uydurup bana isnad ederse, cehennemdeki yerine yerleşsin.” (İbn Mâce, Mukaddime 35; Dârimî, Mukaddime 243)

“Kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden (bana nisbet ederek) rivâyet ederse, kendisi de yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime 1; İbn Mâce, Mukaddime 38-41; Tirmizî, İlm 9, hadis no: 2799)

Sen muhammeden rasulullahı kabul etmiyormusun? Etmiyorsan sen ilk bi müslüman ol. SubhanAllah zihniyete bak.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Muvahhid Hanif;

Bu rivâyete Kur'ana göre ne hüküm veriyorsun? Neden?

"Vakit geçmeden önce namazı kılmaya, ölümden önce de tevbe etmeye acele edin"
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sen muhammeden rasulullahı kabul etmiyormusun? Etmiyorsan sen ilk bi müslüman ol. SubhanAllah zihniyete bak.

Yazdıklarımdan bu sonucu mu çıkardın? Zoru başarmışsın.

Rasulullah'ın Kur'anla çelişen/Allah'ın ayetlerine ters düşen sözler söylemeyeceğini savunmak müslümanlara özgü bir zihniyettir. Uydurulan dinin mensuplarına değil, indirilen dinin mensuplarına özgü bir zihniyet.

Allah'tan başka yeryüzünden birtakım Rabler edinenler, edindikleri Rablerin sözlerini/düşüncelerini büyük bir imanla ve sadakat ile savunuyorlar. Onların işi de zor. Bu kadar çok rabbi mutlu etmek, yeryüzünden edindikleri birtakım ilahların rızasını kazanmak kolay bir iş değil. Edindikleri bir ilahın rızasını kazandıklarında, diğer ilahları farklı rivayetler naklettikleri için onların da rızasını kazanmaya çalışıyorlar. Politeizm çelişkili/tutarsız bir inançtır. Kendi aralarında anlaşmazlığa düşen ilahları mutlu etmek çok zor bir iştir. Kendi elleriyle kitap yazıp, "Bu Allah katındandır" diyenlerin rızasını kazanmak da çok zor bir iştir. Ve apaçık şirktir. Zaten onların çoğu ancak Allah'a şirk koşarak iman ederler.

Biz müslümanlar olarak sadece Alemlerin Rabbi olan Allah'a kulluk diyoruz. Allah'tan başka ilah yoktur. O tektir, doğurmaz ve doğurulmaz. Dengi/benzeri yoktur. Allah'tan başka hüküm koyucu yoktur. Bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye yeryüzünden birtakım veliler de edinmiyoruz. Cehennem Allah'ı bırakıp da kullarını veliler edinenler için hazırlanmış bir konaktır.

"Sen bir müslüman ol" demişsin. Müslüman olduğumu Allah'ın bilmesi yeterlidir. İnsanların hakkımda ne düşündükleri umrumda bile değil. Biz müslümanlar olarak kınayanların kınamalarından çekinmiyoruz. İnsanların değil, Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz. Din günü beni insanlar değil, Allah yargılayacak. Din gününün sahibi Allah'tır.

Umarım bu yazdıklarımdan da ateist olduğum sonucunu çıkarmazsın. Rasulullah'ın Kur'anla çelişen sözler söylemeyeceğini söylediğimde, "Sen Muhammedur Rasulullah'ı kabul etmiyor musun?" sorusunu yönelttiğine göre, "Beni sadece Allah yargılayabilir" dediğimde de "Sen ateist misin?" sorusunu yöneltmen hiç şaşırtıcı olmaz. Umarım beni şaşırtırsın.
 
Son düzenleme:
M Çevrimdışı

Muvahhid Hanif

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Muvahhid Hanif;

Bu rivâyete Kur'ana göre ne hüküm veriyorsun? Neden?

"Vakit geçmeden önce namazı kılmaya, ölümden önce de tevbe etmeye acele edin"

Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar salât kıl ve sabah Kur'ân'ını da unutma. Çünkü sabah Kur'ân'ı müşahede edilendir. (İsra 8)

Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde salât kıl. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu öğüt alanlara öğüttür. (Hud 114)

Ey iman edenler. Cuma günü salât için çağrıldığında Allah'ın anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. (Cuma 9)

Doğrusu, Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur. Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. (Nisa 17)

Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da, içlerinden birine ölüm gelip çatınca; “Ben şimdi tövbe ettim” diyenlerle, kâfir olarak ölenler için, kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırladık. (Nisa 18)

Vaktinde salât kılmak ne kadar önemliyse, kıldığımız salâtın şuurunda/bilince olmak da o kadar önemlidir. Yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen ve en ufak bir iyiliğe bile engel olanların salâtı gösterişten ibarettir. Onlar salâtlarından gafildirler. Dini yalanlayanların salâtı şuursuzca eğilip-kalkmaktan ibarettir. Yetimleri itip-kaktıkları, yoksulu doyurmaya teşvik etmedikleri sürece kıldıkları salâtlar gösterişten ibarettir.

Dîni yalanlayanı gördün mü? İşte odur yetimi itip kakan. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. Yazıklar olsun o namaz kılanlara. Onlar ki, namazlarından gâfildierler/yanılgıdadırlar. Onlar gösteriş yaparlar. En ufak bir yardıma engel olurlar. ( Maun 1,2,3,4,5,6,7)

Abdulmuizz Fida; aşağıdaki ayetler ve Kur'anla çelişmeyen/Allah'ın ayetlerine ters düşmeyen hadisler hakkında ne düşünüyorsun?

De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın tek ilah olduğu vahyediliyor. Artık O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Yazıklar olsun şirk koşanlara." (Fussilet 6)

De ki: Ben size "Allah'ın hazineleri yanımdadır" demiyorum. Ben gaybı da bilmiyorum. Size "Ben meleğim" demiyorum. Ben sadece bana vahyedilene/Kur'an'a uyuyorum." De ki: Körle gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz? (Enam 50)

De ki: "Allah'ın dileği dışında benim kendime bile zarar ya da fayda vermeye gücüm yetmez. Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler." (Yunus 49)

"De ki: 'Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Sadece bana vahy olunana uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim." (Ahkaf 9)

De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum." Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler. (Enbiya 45)

Sana kıyametin ne zaman geleceğini soruyorlar. De ki: Bu bilgi Rabbimin katındadır; onun vaktini Ondan başkası açıklayamaz. Gökler ve yer için o çok büyük birşeydir. Size ansızın geliverir. Sanki onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Bu bilgi Allah katındadır; lâkin insanların çoğu bunu bilmiyor. (Araf 187)

Onlara ayetlerimiz apaçık bir şekilde okunduğunda bize kavuşmayı ummayanlar: 'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir' derler. De ki: 'Benim onu (Kur'an'ı) kendiliğimden değiştirmem söz konusu olamaz. Ben ancak bana vahyedilene (Kur'an'a) uyuyorum. Ben Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım. (Yunus 15)

“Şüphesiz benim üzerimden söylenen bir yalan, başka birinin üzerinden söylenen yalan gibi değildir. Şimdi, kim (kasden) benim üzerimden yalan söylerse (benim söylemediğim bir sözü bana isnâd eder, hadis uydurursa), cehennemdeki yerine hazırlansın!”
(Müslim, Mukaddime 4; Buhârî, İlim 47-51)

“Benden çok hadis rivâyet etmekten kaçının. Her kim benim üzerimde (benim ağzımdan) bir şey söylemek isterse, hak veya doğru söylesin. Kim, benim söylemediğim bir sözü, kasden uydurup bana isnad ederse, cehennemdeki yerine yerleşsin.” (İbn Mâce, Mukaddime 35; Dârimî, Mukaddime 243)

“Kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden (bana nisbet ederek) rivâyet ederse, kendisi de yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime 1; İbn Mâce, Mukaddime 38-41; Tirmizî, İlm 9, hadis no: 2799)

"Kim benim üzerime (bilerek) yalan söylerse, cehennemdeki oturacağı yere hazırlansın." (Buhârî, İlm 49-51, Enbiyâ 128, Zühd 72; Müslim, Mukaddime 1-3; Ebû Dâvud, İlm 4, hadis no: 3651; İbn Mâce, Mukaddime 4, hadis no: 30-37; Tirmizî, İlm 8, hadis no: 2796-2798)

"Benim ağzımdan yalan söylemek, başka bir kimse ağzından yalan söylemek gibi değildir. Kim bile bile benim ağzımdan yalan uydurursa, ateşteki yerine hazırlansın." (Buhârî, Cenâiz 50; Müslim, Mukaddime, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 31).

“Yalan olduğunu zannettiği bir hadisi benden nakleden kimse, yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime I/9; Tirmizî, İlim 9)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Muvahhid Hanif;
Bu rivâyete Kur'ana göre ne hüküm veriyorsun? Neden?
"Vakit geçmeden önce namazı kılmaya, ölümden önce de tevbe etmeye acele edin"
Vaktinde salât kılmak ne kadar önemliyse, kıldığımız salâtın şuurunda/bilince olmak da o kadar önemlidir. Yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen ve en ufak bir iyiliğe bile engel olanların salâtı gösterişten ibarettir. Onlar salâtlarından gafildirler. Dini yalanlayanların salâtı şuursuzca eğilip-kalkmaktan ibarettir. Yetimleri itip-kaktıkları, yoksulu doyurmaya teşvik etmedikleri sürece kıldıkları salâtlar gösterişten ibarettir.

Abdulmuizz Fida; aşağıdaki ayetler ve Kur'anla çelişmeyen/Allah'ın ayetlerine ters düşmeyen hadisler hakkında ne düşünüyorsun?
Muvahhid Hanif; Soruma cevab mı verdiğini düşünüyorsun da bir de soru soruyorsun?
Ben sana hadisle ilgili ayetleri buraya yapıştır mı dedim?
Sorumu tekrar soruyorum; Koyduğun ayetlere göre bu hadis sahih mi, yoksa uydurma mı?
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Allah Kur'an'da Rasulullah'ın da günahları olduğunu, hem kendi hem de müminlerin günahları için Allah'tan bağışlanma dilemesi gerektiğini söylüyor.

Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınların günahı için bağışlanma dile. Allah dolaştığınız yeri de, barındığınız yeri de bilir. (Muhammed 19)

Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. Sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola eriştirsin. (Fetih 2)

"Öyleyse sabret. Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için bağışlanma dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et." (Mü'min 55)

Rasulullah Allah'a dua ederken; günahlarının, kusurlarının, israfının ve bilgisizliğinin bağışlanmasını istiyor.

Rasulullah'ın duası: "Allah'ım; Günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. Allahı'm; ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi bende vardır. Allah'ım; evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." (Sahih-i Müslim: 4896)

Kur'an Rasulullah'ın bizim gibi bir insan olduğunu söylüyor.

"De ki: “Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline." (Fussilet 6)

De ki: Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın sadece tek ilah olduğu vahyediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç kimseyi O’na ortak koşmasın. (Kehf 110)

İbrahim'in kendi kavmine tevhidi anlatırken söylediği sözleri hatırlayalım.

Beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur. Bana yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur. Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur. (Şuara 78, 79,80, 81, 82)

82. ayette "Hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur" diyor. Demek ki Rasuller de hata yapıyorlar.

Nebi ve Rasuller zina,kumar,yalan ve Allah swt sirk kosma ameli isleyebilir mi ?
 
A Çevrimdışı

ahmet ömer

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Kim benim üzerime (bilerek) yalan söylerse, cehennemdeki oturacağı yere hazırlansın." (Buhârî, İlm 49-51, Enbiyâ 128, Zühd 72; Müslim, Mukaddime 1-3; Ebû Dâvud, İlm 4, hadis no: 3651; İbn Mâce, Mukaddime 4, hadis no: 30-37; Tirmizî, İlm 8, hadis no: 2796-2798)

"Benim ağzımdan yalan söylemek, başka bir kimse ağzından yalan söylemek gibi değildir. Kim bile bile benim ağzımdan yalan uydurursa, ateşteki yerine hazırlansın." (Buhârî, Cenâiz 50; Müslim, Mukaddime, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 31).

“Yalan olduğunu zannettiği bir hadisi benden nakleden kimse, yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime I/9; Tirmizî, İlim 9)

“Şüphesiz benim üzerimden söylenen bir yalan, başka birinin üzerinden söylenen yalan gibi değildir. Şimdi, kim (kasden) benim üzerimden yalan söylerse (benim söylemediğim bir sözü bana isnâd eder, hadis uydurursa), cehennemdeki yerine hazırlansın!”
(Müslim, Mukaddime 4; Buhârî, İlim 47-51)

“Benden çok hadis rivâyet etmekten kaçının. Her kim benim üzerimde (benim ağzımdan) bir şey söylemek isterse, hak veya doğru söylesin. Kim, benim söylemediğim bir sözü, kasden uydurup bana isnad ederse, cehennemdeki yerine yerleşsin.” (İbn Mâce, Mukaddime 35; Dârimî, Mukaddime 243)

“Kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden (bana nisbet ederek) rivâyet ederse, kendisi de yalancılardan biridir.” (Müslim, Mukaddime 1; İbn Mâce, Mukaddime 38-41; Tirmizî, İlm 9, hadis no: 2799)
tevbe etmek günah işlendiğindemi olur sadece tevbe etmenin faziletiyle alakası olmasın sakın
 
Üst Ana Sayfa Alt