Rasulullah (s.a.v.)'in Sünnet Oluşu
Bu konuda farklı 3 görüş vardır:
1_ Peygamber, sünnetli ve göbeği kesik doğmuştur. Bu hususta Ebu'l-Ferec ibnu'l-Cevzî'nin el-Mevzûât isimli eserinde kaydettiği ancak sahih olmayan bir hadis vardır. Bu hususta hiçbir sahih hadis yoktur. Bu şekil doğma Peygamber (s.a.v.)'e has bir durum değildir; zira pek çok kişi sünnetli olarak doğmaktadır.
2_ Süt annesi Halime'nin yanında iken meleklerin kalbini yardığı gün sünnet edilmiştir.
3_ Dedesi Abdulmuttalib, doğumunun yedinci günü onu sünnet ett(ird)i, yemek ziyafeti verdi ve ona "Muhammed" ismini koydu.
Ebû Amr b. Abdulber şöyle demektedir:
"Bu konuda isnadı garîb bir hadis vardır. Bu mesele, iki değerli âlim arasında tartışma konusu haline geldi.
Bunlardan biri olan Kemaleddin b. Talha, Peygamber (s.a.v.)'in sünnetli doğduğuna dair bir eser yazdı ve eserinde aslı astarı olmayan bir çok hadis topladı.
Kemaleddin b. Nedîm ise, ona reddiye yazmış ve bu reddiyesinde Peygamber'in Arab âdetine göre sünnet edildiğini ve söz konusu âdetin bütün Arablar arasında yaygın olmasından dolayı bu konuda belli bir nakil bulunmasına ihtiyaç duyulmadığını izah etmiştir. Allahu âlem.
-------------------------------------
İbrahim (a.s.)'in seksen yaşlarında Kaddum köyünde sünnet olduğu rivayet edilir (Buhâri, Enbiyâ, 8; Muslim, Fedâil, 151; Musned-i Şamiyyin, I, 88).
Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan tahdîs etti ki, Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) : "Îbrâhîm aleyhi's-selâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm -Kadûm-da sünnet oldu" buyurdu
(Buhâri, Enbiyâ, bab 11, Hadis no: 30; Muslim, Sahih, Fedâil, 151; Musned-i Şâmiyyin, I, 88))
Rivâyete göre sünnet, İbrahim'in seksen yaşlarında kendine tatbikiyle başlamıştır.
Ebu Hurayra'den gelen bir rivayette "Kaddum" yerine "kadum" ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade "bir marangoz aleti olan keserle sünnet oldu" anlamına gelmektedir. Ayrıca onun 70 veya 120 yaşlarında olduğu da rivayet edilmiştir.
İbrahim (a.s.) sünnet olunca, bu, zurriyeti için de uyulması gerekli bir sünnet olmuştur. İsrail oğulları arasında câri olan Tevrat'ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)'ya kadar böyle devam etmişken sonradan hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve "hıtan", kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır (Tecridi-Sarin Tercumesi, IX, 112).
Başka bir rivayette :
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4)
Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.v) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek"
(İbn Mâce, Tahara, Bab 8, Hadis no: 294; Tirmizî, Nikâh, l, Hadis no: 1080; Ahmed, el-Mûsned, 5, 421; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 4, 229)
Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki:
"Peygamberimiz (s.a.v)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol"
(Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahara, Bab 129, Hadis no: 356)
Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur.
Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312)
Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arab'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevab: Mustehabdır" şeklinde cevab vermiştir.
(M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35)
Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.
Sünnet, Rabbimizin İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.
Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:
"Sonra da Biz, Hanif olan, muşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (Nahl, 16/23)
İlgili Konu:
Sünnet Olmanın Dindeki Hükmü Nedir?
https://www.islam-tr.org/konu/sunnet-olmanin-dindeki-hukmu-nedir.44484/
Bu konuda farklı 3 görüş vardır:
1_ Peygamber, sünnetli ve göbeği kesik doğmuştur. Bu hususta Ebu'l-Ferec ibnu'l-Cevzî'nin el-Mevzûât isimli eserinde kaydettiği ancak sahih olmayan bir hadis vardır. Bu hususta hiçbir sahih hadis yoktur. Bu şekil doğma Peygamber (s.a.v.)'e has bir durum değildir; zira pek çok kişi sünnetli olarak doğmaktadır.
2_ Süt annesi Halime'nin yanında iken meleklerin kalbini yardığı gün sünnet edilmiştir.
3_ Dedesi Abdulmuttalib, doğumunun yedinci günü onu sünnet ett(ird)i, yemek ziyafeti verdi ve ona "Muhammed" ismini koydu.
Ebû Amr b. Abdulber şöyle demektedir:
"Bu konuda isnadı garîb bir hadis vardır. Bu mesele, iki değerli âlim arasında tartışma konusu haline geldi.
Bunlardan biri olan Kemaleddin b. Talha, Peygamber (s.a.v.)'in sünnetli doğduğuna dair bir eser yazdı ve eserinde aslı astarı olmayan bir çok hadis topladı.
Kemaleddin b. Nedîm ise, ona reddiye yazmış ve bu reddiyesinde Peygamber'in Arab âdetine göre sünnet edildiğini ve söz konusu âdetin bütün Arablar arasında yaygın olmasından dolayı bu konuda belli bir nakil bulunmasına ihtiyaç duyulmadığını izah etmiştir. Allahu âlem.
-------------------------------------
İbrahim (a.s.)'in seksen yaşlarında Kaddum köyünde sünnet olduğu rivayet edilir (Buhâri, Enbiyâ, 8; Muslim, Fedâil, 151; Musned-i Şamiyyin, I, 88).
Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan tahdîs etti ki, Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) : "Îbrâhîm aleyhi's-selâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm -Kadûm-da sünnet oldu" buyurdu
(Buhâri, Enbiyâ, bab 11, Hadis no: 30; Muslim, Sahih, Fedâil, 151; Musned-i Şâmiyyin, I, 88))
Rivâyete göre sünnet, İbrahim'in seksen yaşlarında kendine tatbikiyle başlamıştır.
Ebu Hurayra'den gelen bir rivayette "Kaddum" yerine "kadum" ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade "bir marangoz aleti olan keserle sünnet oldu" anlamına gelmektedir. Ayrıca onun 70 veya 120 yaşlarında olduğu da rivayet edilmiştir.
İbrahim (a.s.) sünnet olunca, bu, zurriyeti için de uyulması gerekli bir sünnet olmuştur. İsrail oğulları arasında câri olan Tevrat'ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)'ya kadar böyle devam etmişken sonradan hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve "hıtan", kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır (Tecridi-Sarin Tercumesi, IX, 112).
Başka bir rivayette :
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4)
Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.v) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek"
(İbn Mâce, Tahara, Bab 8, Hadis no: 294; Tirmizî, Nikâh, l, Hadis no: 1080; Ahmed, el-Mûsned, 5, 421; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 4, 229)
Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki:
"Peygamberimiz (s.a.v)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol"
(Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahara, Bab 129, Hadis no: 356)
Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur.
Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312)
Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arab'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevab: Mustehabdır" şeklinde cevab vermiştir.
(M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35)
Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.
Sünnet, Rabbimizin İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.
Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:
"Sonra da Biz, Hanif olan, muşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (Nahl, 16/23)
İlgili Konu:
Sünnet Olmanın Dindeki Hükmü Nedir?
https://www.islam-tr.org/konu/sunnet-olmanin-dindeki-hukmu-nedir.44484/