Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Rasulullah (s.a.v.)'in Küçükken Sünnet Oluşu

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Rasulullah (s.a.v.)'in Sünnet Oluşu


Bu konuda farklı 3 görüş vardır:

1_ Peygamber, sünnetli ve göbeği kesik doğmuştur. Bu hususta Ebu'l-Ferec ibnu'l-Cevzî'nin el-Mevzûât isimli eserinde kaydettiği ancak sahih olmayan bir hadis vardır. Bu hususta hiçbir sahih hadis yoktur. Bu şekil doğma Peygamber (s.a.v.)'e has bir durum değildir; zira pek çok kişi sünnetli olarak doğmaktadır.


2_ Süt annesi Halime'nin yanında iken meleklerin kalbini yardığı gün sünnet edilmiştir.


3_ Dedesi Abdulmuttalib, doğumunun yedinci günü onu sünnet ett(ird)i, yemek ziyafeti verdi ve ona "Muhammed" ismini koydu.


Ebû Amr b. Abdulber şöyle demektedir:

"Bu konuda isnadı garîb bir hadis vardır. Bu mesele, iki değerli âlim arasında tartışma konusu haline geldi.
Bunlardan biri olan Kemaleddin b. Talha, Peygamber (s.a.v.)'in sünnetli doğduğuna dair bir eser yazdı ve eserinde aslı astarı olmayan bir çok hadis topladı.
Kemaleddin b. Nedîm ise, ona reddiye yazmış ve bu reddiyesinde Peygamber'in Arab âdetine göre sünnet edildiğini ve söz konusu âdetin bütün Arablar arasında yaygın olmasından dolayı bu konuda belli bir nakil bulunmasına ihtiyaç duyulmadığını izah etmiştir. Allahu âlem.


-------------------------------------

İbrahim (a.s.)'in seksen yaşlarında Kaddum köyünde sünnet olduğu rivayet edilir (Buhâri, Enbiyâ, 8; Muslim, Fedâil, 151; Musned-i Şamiyyin, I, 88).

Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan tahdîs etti ki, Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) : "Îbrâhîm aleyhi's-selâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm -Kadûm-da sünnet oldu" buyurdu

(Buhâri, Enbiyâ, bab 11, Hadis no: 30; Muslim, Sahih, Fedâil, 151; Musned-i Şâmiyyin, I, 88))

Rivâyete göre sünnet, İbrahim'in seksen yaşlarında kendine tatbikiyle başlamıştır.


Ebu Hurayra'den gelen bir rivayette "Kaddum" yerine "kadum" ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade "bir marangoz aleti olan keserle sünnet oldu" anlamına gelmektedir. Ayrıca onun 70 veya 120 yaşlarında olduğu da rivayet edilmiştir.

İbrahim (a.s.) sünnet olunca, bu, zurriyeti için de uyulması gerekli bir sünnet olmuştur. İsrail oğulları arasında câri olan Tevrat'ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)'ya kadar böyle devam etmişken sonradan hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve "hıtan", kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır (Tecridi-Sarin Tercumesi, IX, 112).


Başka bir rivayette :
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4)


Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.v) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek"
(İbn Mâce, Tahara, Bab 8, Hadis no: 294; Tirmizî, Nikâh, l, Hadis no: 1080; Ahmed, el-Mûsned, 5, 421; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 4, 229)


Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki:
"Peygamberimiz (s.a.v)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol"
(Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahara, Bab 129, Hadis no: 356)


Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur.
Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312)


Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arab'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevab: Mustehabdır" şeklinde cevab vermiştir.
(M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35)


Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.

Sünnet, Rabbimizin İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.

Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:
"Sonra da Biz, Hanif olan, muşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (Nahl, 16/23)


İlgili Konu:


Sünnet Olmanın Dindeki Hükmü Nedir?

https://www.islam-tr.org/konu/sunnet-olmanin-dindeki-hukmu-nedir.44484/
 
samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
Hz. Peygamber'in Arap âdetine göre sünnet edildiğini ve söz konusu âdetin bütün Araplar arasında yaygın olmasından dolayıbu konuda belli bir nakil bulunmasına ihtiyaç duyulmadığını izah etmiştir.
bu mantıklı geliyor ama tabi dediğin gibi Allah bilir.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cezekallahu Hayran akxim...

Buna ''SÜNNET' olmak demek dahi yanlıştır Kavram Kargaşasına yol açar,Buna ''Penis'in Ucunda ki Fazlalığın alınması'' denilir...

Kadınlarda da uygulanagelen bu ''Gelenek'' Arap Kavminde vardı...İsteğe bağlı bir durumdur..

Buda Rasulullah'ın-Sallahu aleyhi ve sellem-in Peygamber olduğu için yaptığı bir şey değil ''Geleneksel'' bir konu olduğu içindir...İsteyen kestirebilir İsteyen kestirmeyebilir...

Bu Konuda Muhayyer bırakıldık...

Bu Konuda 'KUTSAL ET PARÇASI' Gözü ve Mantalitesi ile bakmamız TEVHİDİ ve İslam'ı ne kadar Lafızcı ve Şekilci anlayışa Mahkum ettiğimizi göstermiş oluruz...
 
samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
KUTSAL ET PARÇASI nedir yaw ? ve kim öyle bakar merak ettiğimden soruyorum
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
KUTSAL ET PARÇASI nedir yaw ? ve kim öyle bakar merak ettiğimden soruyorum
geleneksel din anlayışında olup ,atalar didinde olanlar,siz türkiyeden değilsiniz galiba tür kiyede sünnet olmayana ermeni diyorlar,et parçasını cami duvarlarına saklayanlar bile oluyor
 
TUVEYLİB Çevrimdışı

TUVEYLİB

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V) DOĞDUĞUNDA SÜNNETLİMİYDİ YOKSA DİĞER İNSANLAR GİBİ DAHA SONRA MI SÜNNET OLDU?

İbni Kayyim, Peygamber efendimizin (s.a.v) sünneti konusunda üç görüş nakletmektedir:

Birincisi: Doğduğunda sünnetli idi.

İkincisi: Cibril (a.s) göğsünü yardığında kendisini sünnet etmişti.

Üçüncüsü: Dedesi Abdülmuttalib, Arapların âdeti olduğu üzere kendisini sünnet ettirmişti. (Tuhfetül Mevlüd, 201)

İbni kayyim, “Tuhfetül Mevlüd” adlı kitabında birinci görüşe dair birçok hadis zikretmiş fakat sonunda hepsinin zayıf olduğu hükmüne varmıştır. Daha sonra sözlerinin bitirdikten sonra şöyle bir söz söyler: bir çocuğun sünnetsiz doğması aslında bazılarının zannettiği gibi fazilet değil bir eksikliktir.

Umru-l Kaysın yanına gitmiş olduğu Rum Kıralı da sünnetsiz dünya ya gelmişti. Rum Kıralı hamamda iken yanına giren Umru-l Kays kendinsin sünnetsiz olduğunu görünce;iğneleyici sözlerle, alaylı ifadeler kullanmış ve bir şiir beyti okumuştur:

“Ben bilin ki, yalan söylemiyorum ama sen sünnetsizsin çünkü ay her zaman geceyi yarıp çıkar…”

Umru-l Kaysın bu sözleriyle Kıralı ayıplamakta idi, sünnetsiz doğmasını ve sünnet olmamasını bir eksiklik olarak görüyordu. Hatta Umru-l Kaysın, Rum kıralı tarafından zehirlenerek öldürülmesinin sebeplerinden biriside bu iğneleyici sözler kullanarak ayıplamasıdır.

Araplar, bir çocuğun sünnet ettirilmeksizin sünnetsiz olmasına alışmış değillerdir bundan dolayı çocuklarının sünneti ile övünürler ve bunu bir fazilet olarak görürlerdi.

Allah Teâlâ, Arapların özünden bir peygamber seçti ve yaratılmışların içerisinde onu nesep ve birçok kemal sıfatı ile özel kıldı. O halde kendisinin sünnetsiz dünyaya gelmesi, insanlar içerisinde kendisi için bir fazilet ve meziyet değildir. Bunun aksine kendisi övünülecek ve meziyet sayılacak birçok sıfatlara sahiptir.

Ayrıca şöyle denilmiştir: sünnet, Allah tealanın peygamberlerini bir takım kelimelerle imtihan etmiş olduğu kemal sıfatlarındandır. Bundan dolayı en şiddetli belaya maruz kalanlar peygamberler ve daha sonra onlara her yönüyle benzeyenlerdir. Peygamber efendimiz (s.a.v) hadisin de belirttiği gibi sünneti; fıtrattan saymıştır.

Resûlullâh (sav), şu on şeyin fıtrattan olduğunu buyurmuştur: Bıyığın kesilmesi, sakalın bırakılması, misvak kullanmak, burna su vermek (temizlemek), ağza su vermek, tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkamak, koltuk altını yolmak (temizlemek), etek tıraşı olmak, istinca yapmak. -Küçük veya büyük def-i hacetten sonra su veya başka bir şeyle temizlenme-. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, 2148)

Nitekim sünnette kişinin imtiham edildiği meselelerden birisidir. Diğer imtihan edildiği hususlarda da sabrettikçe nasıl sevap kazanıyorsa bu konuda da böyledir. O halde her konuda da olduğu gibi, bu konuda da peygamber efendimize (s.a.v) en layık olan bu fazilet ve ikramın kendisinden alınmaması aynı Halil (İbrahim) -a.s- gibi kendisine de ikram edilmesi ve bu özellikten mahrum bırakılmamasıdır. Zira Halil (İbrahim) -a.s- için bu özellik nasıl yüce bir özellik ise aynı şekilde Peygamber efendimiz (s.a.v) için de bir özellik ve ikramdır. (Tuhfetül Mevlüd, 205-206)

İbni Kayyim, ikinci görüş hakkında ise şöyle demiştir: Peygamber efendimizin (s.a.v), göğsünün yarılması merfu birçok yolda gelmiştir. Fakat bu konuda varid olan hadisler içerisinde Cebrail (a.s)’ın Peygamber efendimizi (s.a.v) sünnet ettiğine dair hiçbir rivayet yoktur. O halde bu konudaki mevcut rivayet şaj ve gariptir. (Tuhfetül Mevlüd, 206)

İbni Kayyim, üçüncü görüş hakkında ise şöyle demiştir:

Bu hususta İbnü-l Adim şöyle der: bazı rivayetlerde geldiği üzere Peygamber efendimizin (s.a.v), dedesi doğumunun yedinci gününde sünnet ettirmiştir. Nitekim Peygamber efendimizin (s.a.v), sünneti hususunda en doğru görüş ve vakıaya uygun en uygun görüş bu gözükmektedir. (Tuhfetül Mevlüd, 206)

-İbni Kayyim, “Zadul mead” adlı eserinde, 1/82 de şöyle demektedir: Kemaleddin bin Talha ve Kemaleddin bin Adim bu iki değerli şahıs arasında bu konu tartışılmıştır. Kemaleddin bin Talha Peygamber efendimizin (s.a.v), sünnetli doğduğuna dair ne olduğu belli olmayan birçok deliller zikretmiştir. Bunun karşısında Kemaleddin bin Adim, Peygamber efendimizin (s.a.v), Arapların âdeti olduğu üzere sünnet olduğunu belirtmiş ve diğer görüşleri çürütmüştür.

Sonuç olarak Arapların bütünüyle bu sünneti yerine getirmesi diğer var olan görüşleri çürütmekte ve başka söze hacet bırakmamaktadır.
(MERAK ETTİKLERİMİZ KİTABINDAN İKTİBASTIR)
 
Üst Ana Sayfa Alt