(Gerçek hayat 27 Nisan 2007 yıl 7)
(Sayfa 12–13)
RİSALE-İ NURDA TAHRİFAT TARTIŞMASI
Bediüzzaman Said Nursi’nin geride bıraktığı eseri Risale-i Nur Külliyatı bir devrim niteliğindedir. Üstad’ın hayatta olduğu zamana ve günümüz sorunlarına ışık tutan bu eserler bilhassa Türkiye’de Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in sünnetinden sonra rehber olarak kabul edilmiştir. Hayattayken ilim hizmetinden bir adım dahi geri atmayan ve bu doğrultuda karşılaştığı siyasi baskılara boyun eğmeyen, ömrünün büyük bir çoğunluğunu hapis ve sürgünde geçiren ‘asrın alimi’ sıfatıyla hafızalarımıza kazınan Sadi Nursi Hazretleri’nin eserlerinde bir takım tahrifatlar yapıldığı geçmiş zamanlarda gündeme gelmiş ve bu iddiaların üstü bir şekilde kapatılmıştı. Bu iddiayı, “ispat ve belgeleriyle ortaya koyacağını” söyleyen sahibi olduğu Tenvir Neşriyat’ta Risale-i Nur’ların tahrif edilmemiş ve eksiksiz bir şekilde basımını yaptığını iddia eden Muhammed Sıddık Şeyhanzade’yle görüştük.
(Ersin çelik gerçek hayat muhabiri)
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Bingöllüyüm. 1969’da Ankara’ya geldim ve Ankara İlahiyat Fakültesi’ni bitirdim. Daha sonra Tenvir Neşriyat’ı kurdum. Bütün hayatımı ‘Nur Hareketi’ne adamış, bu hareket içerisinde hayat bulmuş birisiyim.
Asrın İmamı diye kabul ettiğimiz Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin eserlerinde yani Risale-i Nur’larda birtakım tahrifatlar yapıldığını ve orijinal basımının sahibi olduğunuz ‘Tenvir Neşriyat’ tarafından neşredildiğini söylüyorsunuz. Bu, çok ciddi bir iddia değil mi?
Bu bir iddia değil, birebir tespit ettiğim tahrifatlardır. Şu anda piyasada olan Risale-i Nur’larda bir takım, ciddi değişiklikler yapılmıştır. Kur’an’ın manevi bir mucizesi olan Risale-i Nur, insanlar için içtima-i ve imani hakikatler içerdiği halde, onda yapılacak en küçük bir inhirafın dahi çok büyük yaralar açılmasına sebep olur. Ben bu meselenin ispatına hazırım.
Yapılan değişiklikleri ne zaman fark ettiniz?
Okurken. Daha öncesinden Osmanlıcasını okuduğum için, Türkçe çevirilerde birçok önemli değişikliklerin yapıldığını fark ettim. Üstad zamanında basılan Osmanlıca Risale-i Nur’larda tahrifat yok. Latincelerde var. Daha sonra ben orijinal eserleri tekrar Latinceye çevirdim ve yapılan tahrifatları detaylı bir şekilde ortaya koydum.
Sizce bu değişiklikler kasıtlı olarak mı yapılmış, çevirilerde bir hata olamaz mı? Ustad eserlerinin çevrilmesine izin vermiş mi?
Üstad eserinde şöyle diyor; “Ben Latinceden bir tek harfi bilmediğim için o mübarek gazeteyi (Cihat Gazetesi) bana gönderiyorlardı ben okuyamıyordum, anlamıyordum.” Onun için Üstad, Hattı Kur’an hakim olsun diye bütün gücüyle çalışmış fakat daha sonra bakmış üniversite gençliği Risale-i Nur’lardan mahrum kalıyor, eserlerinin Latinceye çevrilmesine müsaade etmiştir. Bunların detayına fazla girmek istemiyorum. Üstad ancak Latinceye zaruret derecesinde cevaz vermiştir.
Neden girmek istemiyorsunuz?
Tahrifatların yapıldığını tespit ettiğim dönemlerde yapmış olduğum araştırmalarda bu işin içinde o zamanki devlet yönetiminin de eli olduğunu gördüm. Şahısların ismini vermek istemiyorum. Fakat yeri ve zamanı gelince gerçekleri söyleyeceğim.
Yani bu tahrifatlar, “Belli bir amaç doğrultusunda sistemli olarak mı yapıldı” diyorsunuz?
Evet, ben değiştirenlere karşı çıktım Ankara’daki kitap evlerinde bir tek Risale-i Nur yokken benim dükkânımda yüzlerce Risale-i Nur kitapları bulunuyordu. Envar Neşriyat, Risale-i Nur basıyordu. Ben bu yayınevini satın alıyordum, her şey tamamdı. Fakat bazı oyunlar oynandı bu yayınevini alamadım. Bana söylenen, “Devletin yayınevini satın almaya müsaade etmediği” oldu. Alacağımız dükkândaki bütün kitaplar toplanıp götürüldü ve bir daha da geri alamadım. Akıbetlerinin ne olduğunu bilmiyorum
Bahsini ettiğiniz bu değiştirmeler bir kerede mi yapıldı, yoksa zamana yayılan bir durum mu söz konusu?
Değişik zaman ve dönemlerde yapılmış. ‘Vahhabi’, ‘Münafıklar’ ve buna benzer bazı parçalar eserlerden tamamen çıkarılmış.
Bu değişiklikler Bediüzzaman hayattayken de yapılmış mıdır? Yapıldıysa bu durumdan haberi olmuş mudur?
Bediüzzaman hayatta iken Hattı Kuran’larda en küçük bir tahrifat yapılmamış. Fakat Latince kitaplarda tahrifatlar yapılmış. Üstad bu değişiklikleri bizzat tespit etmiştir. Mehmet Fevzi ağabeyle bir görüşmemizde Üstad’dan bir hatırasın ı şöyle nakletti; “Üstadımız yeni basılan risaleleri tetkik ederken yüzünde bir şiddet belirtisi oluştu. Sinirlenerek bıçağını çıkarıp yapılan değişiklikleri bıçağıyla kazarak şöyle buyurdu; ‘Kardeşim Risale-i Nur’a birer lügatçe yap. Yoksa bazı nadenler kendi hissiyatına ters düşen bazı tabirleri değiştireceklerdir.’ Ben de bu emir üzerine Asa-ı Musa’nın ahirine (sonuna) lügatçe yaptım ve basıldı.” dedi. Biz, Risale-i Nur’ları orijinal olarak ne eksik ne de fazla neşrettik. Okuyanlar gerçekleri görmüşlerdir. Eserler ortadadır ve bunun kuru edebiyatını yapmıyoruz. İddiamız soyut değil somuttur.
Bu değişiklikler hangi maksat doğrultusunda yapılmış olabilir?
Siyasi, içtima-i ve milli duyguları ifade eden meselelerde yapılmış.
O halde Nur hareketinin, yıllarca, bir partinin yan kuruluşu gibi görülmesinde değişikliklerin rolü var mıdır?
Mutlaka var. Ümmetçi olan Risale-i Nur Cemaati yapılan tahrifatlarla milliyetçi çizgiye kaydırıldı. Zamanla devlet kademelerine ulaştılar ve ümmetten, vatandaşa geçiş yaptılar.
Bahsini ettiğiniz tahrifatlar daha çok hangi konularda yapılmış?
Daha çok siyasi konularda yapılmış. Böyle bir hareket parti siyasetine bulaştırdı. Gerçek Risale-i Nur talebeleri siyasete girmediler zaten. Bu gün gerçekten Risale-i Nur’a bağlı kalınsaydı hiçbir iç karışıklık, mezhep, meşrep ve ırki çatışmalar olmazdı.
Tahrifatı yapanların bu işten karı ne olabilir?
Bu gün dünyayı bilen bir insan karını, zararını da çok iyi bilir. İslam’ı roman olarak okuyan birçok insan var. Irki, siyasi ve ekonomi zaafı olanlar bu vartaya düşmüşlerdir ve istifade etmişlerdir.
Bediüzzaman’ın ciddi bir muhalif ve çok kesin bir tavrının olduğunu biliyoruz. Bu değişiklikler, Üstad’ın kamuoyundaki imajını değiştirmeye neden olmuş mudur sizce?
Mutlaka gölgeleme olmuştur. Bazı kesimler fikir değişikliğine gidip siyasi hükme boyun eğmiştir. Gerçek manada Said Nursi ve kitaplarını bilen insanlarda imaj erozyonuna uğramaz. Bu değişmeleri yapan fikir yozlaşmasına uğradığı gibi onları taklit edenler de fikri ve duruş erozyonuna uğramıştı r.
Orijinal eserleri size kim verdi?
Envar Neşriyat’ı alma girişimlerimin engellenmesi doğrultusunda yapılan hile ve oyunlar neticesinde, Üstad’ın varisi olan Mustafa Acet ağabeyle Ankara’ya görüşmeye gittiğimde olayları ve hadiseleri kendisine naklettim. Bana dönerek, “Kardeşim hemen bir yayın evi kur ve bu eserleri neşretmeye başla, dün akşam Üstad rüyama gelerek. ‘Sana verdiğim çuvalı sahibine ver’ dedi. Üstad Urfa seyahatine giderken ağzı bağlı bir çuval dolusu kitapları bana emanet bırakmıştı. ‘Bunun günü ve sahibi gelir bu emaneti kendisine tevdi edersin’ demişti. Bende o günden bu güne çuvalı açmamıştım. Fakat bu hadiseler ve olaylar gösterdik ki Üstadın çuvalı sahibine teslim et dediği şahıs sensin. Onun için senin önünde çuvalı açıp sana teslim ediyorum” dedi. 0 zaman bütün hadiseleri bariz bir şekilde önünde serili gördüm. Ve kendiside ayrıca bir vasiyetname yazarak “Bütün hak ve hukuklarını bana verdiğini beyan etti.” Bu vasiyeti kendisi çoğaltarak, Üstad’ın bütün varislerine gönderdi. Buna ek olarak da Cevşenül Kebir ve Tesbihat’ı yazarak basımı için de hediye etti.
Aksini iddia edenler, bir yüzleşme talep ederlerse herhangi bir platforma karşı karşıya gelmeyi kabul eder misiniz?
Ben her görüşe açığım ve nettim. Ama her televizyona çıkmam. Nifak çıkmasını istemiyorum. Bu konuyla ilgili iddiası olan ortaklaşa belirlediğimiz bir yerde karşıma çıkabilir ve tartışırız.
(El Ezher profesörüne ile görüşme)
Nurcular saftır ama siyaseti bilmezler
Son Mısır seyahatimde bir El-Ezher talebesi yanıma gelerek, benden El Ezher profesörüne bahsettiğini ve kendisinin de benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de profesörle görüşmeye gittim. Kendisi, Nurculuk hakkında iki kitap yazdırdığını ve son zamanlarda Türkiye’den bir grup siyasetçinin Mısır’a geldiğini ve Nurculuk hakkında kendisine bir takım sorular sorduğunu belirtti. Profesör, “Nurcular; temizdir saftır, fal<at hareketlerinde siyaset yoktur. Ve ekolleri mistik bir anlayıştır.” Şeklinde
bir cevap vermiş ve Nurculuğa karşı bir mistik kanaati oluşmuştu. Ben ise bütün boyutuyla Bediüzzaman ve Risale-i Nur ekollünün meydana getirdiği atmosferi Şer’i anlayışı delilli ve kitabi olarak izah ettim. Neticede ayağa kalkarak; “Bende Nurculuğu mistik ve Anadolu’ya münhasır bir hareket olduğu kanaati hasıl olmuştu. Bu görüşmeden sonra şu kanaate yardım ki, Risale-i Nur hareketi evrensel bir Kur’an-ı cihanşümul harekettir. Önceden yazdırdığım iki kitap da boşa gitmiş oldu” dedi
BAZI TAHRİFATLARA ÖRNEKLER.
BUNLARI FETHULLAH GÜLEN DE BİLİYOR CEMAAT DE!
Bu konuyu Fethullah Gülen’le görüştünüz mü?
Benim onunla 10 senelik bir beraberliğim var. Köyüne bile gittik. Devletin büyük oyunlar oynadığını kendisine söyledim. 0 da biliyor neyin ne olduğunu. Benim yazdıklarıma en küçük itiraz bile etmesi mümkün değil. Risale-i Nur’un tahrif edildiğini biliyordu ama bu konuya duyarsı kaldı.
Cemaatten başka kimselerle görüştünüz mü?
Hekimoğlu İsmail’le görüşmemiz oldu. Beni ziyarete gelmişti. Kendisine Timaş’da yayınlanan Risale-i Nur’un neşir tarihçesini “niye bastın?” diye sordum. 0 da saf ve temiz bir insan olduğu için hizmet için basıldığını ifade etti. Cevaben; “Üstadımız Bediüzzaman hazretleri buyuruyor ki: ‘Çok iyiler var iyilik zannıyla fenalık ediyorlar.’ Sen o bastığın kitapta neşredenler şunu yazmışlardır. ‘Risale-i Nur’un zerresi değişmemiştir.’ Ben de cevaben şunu söylüyorum ki sadece değişmeyen Allah’ın kelamı Kur’an’ı Hakimdir. Onun dışında ondan önceki kitaplar dahi tahrife uğramışlardır. Hatta Allah’ın Resulü olan Peygamberimize yapılan iftiralar neticesinde yüz binlerce hadis uydurulmuştur” dedim. Kendisine Risale-i Nur’un tahrif edildiğini ezberimden ‘50 tane’ yine kitaplardan yüzlercesini söyleyebileceğimi belirtip ezberimden 10 tanesini nakil edince Hekimoğlu cevaben, “Evet değişiklikler yapılmıştır Fakat biz kendi içimizde böyle bilelim, dış alem de öyle bilsin” dedi. Bunun üzerine, “gerçekleri harfiyen doğru okumak ve doğru yazmak şiarımız olmalıdır. Her nevi tahrifata duyarlı olmalıyız. Böyle tahrifatlara yol vermemeliyiz” dedim. Hekimoğu ayağa kalkarak şu itirafta bulundu; “Senin Risale-i Nur anlayışın farklıdır. Bizim ki ise daha farklı olmuştur. Bizim nurculuğumuz Nihal Atsız nurculuğudur. Biz bu süzgeçten geçtik. Onun için hakikatleri senin gibi anlatmakta zorlanıyoruz.”
(Sayfa 12–13)
RİSALE-İ NURDA TAHRİFAT TARTIŞMASI
Bediüzzaman Said Nursi’nin geride bıraktığı eseri Risale-i Nur Külliyatı bir devrim niteliğindedir. Üstad’ın hayatta olduğu zamana ve günümüz sorunlarına ışık tutan bu eserler bilhassa Türkiye’de Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in sünnetinden sonra rehber olarak kabul edilmiştir. Hayattayken ilim hizmetinden bir adım dahi geri atmayan ve bu doğrultuda karşılaştığı siyasi baskılara boyun eğmeyen, ömrünün büyük bir çoğunluğunu hapis ve sürgünde geçiren ‘asrın alimi’ sıfatıyla hafızalarımıza kazınan Sadi Nursi Hazretleri’nin eserlerinde bir takım tahrifatlar yapıldığı geçmiş zamanlarda gündeme gelmiş ve bu iddiaların üstü bir şekilde kapatılmıştı. Bu iddiayı, “ispat ve belgeleriyle ortaya koyacağını” söyleyen sahibi olduğu Tenvir Neşriyat’ta Risale-i Nur’ların tahrif edilmemiş ve eksiksiz bir şekilde basımını yaptığını iddia eden Muhammed Sıddık Şeyhanzade’yle görüştük.
(Ersin çelik gerçek hayat muhabiri)
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Bingöllüyüm. 1969’da Ankara’ya geldim ve Ankara İlahiyat Fakültesi’ni bitirdim. Daha sonra Tenvir Neşriyat’ı kurdum. Bütün hayatımı ‘Nur Hareketi’ne adamış, bu hareket içerisinde hayat bulmuş birisiyim.
Asrın İmamı diye kabul ettiğimiz Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin eserlerinde yani Risale-i Nur’larda birtakım tahrifatlar yapıldığını ve orijinal basımının sahibi olduğunuz ‘Tenvir Neşriyat’ tarafından neşredildiğini söylüyorsunuz. Bu, çok ciddi bir iddia değil mi?
Bu bir iddia değil, birebir tespit ettiğim tahrifatlardır. Şu anda piyasada olan Risale-i Nur’larda bir takım, ciddi değişiklikler yapılmıştır. Kur’an’ın manevi bir mucizesi olan Risale-i Nur, insanlar için içtima-i ve imani hakikatler içerdiği halde, onda yapılacak en küçük bir inhirafın dahi çok büyük yaralar açılmasına sebep olur. Ben bu meselenin ispatına hazırım.
Yapılan değişiklikleri ne zaman fark ettiniz?
Okurken. Daha öncesinden Osmanlıcasını okuduğum için, Türkçe çevirilerde birçok önemli değişikliklerin yapıldığını fark ettim. Üstad zamanında basılan Osmanlıca Risale-i Nur’larda tahrifat yok. Latincelerde var. Daha sonra ben orijinal eserleri tekrar Latinceye çevirdim ve yapılan tahrifatları detaylı bir şekilde ortaya koydum.
Sizce bu değişiklikler kasıtlı olarak mı yapılmış, çevirilerde bir hata olamaz mı? Ustad eserlerinin çevrilmesine izin vermiş mi?
Üstad eserinde şöyle diyor; “Ben Latinceden bir tek harfi bilmediğim için o mübarek gazeteyi (Cihat Gazetesi) bana gönderiyorlardı ben okuyamıyordum, anlamıyordum.” Onun için Üstad, Hattı Kur’an hakim olsun diye bütün gücüyle çalışmış fakat daha sonra bakmış üniversite gençliği Risale-i Nur’lardan mahrum kalıyor, eserlerinin Latinceye çevrilmesine müsaade etmiştir. Bunların detayına fazla girmek istemiyorum. Üstad ancak Latinceye zaruret derecesinde cevaz vermiştir.
Neden girmek istemiyorsunuz?
Tahrifatların yapıldığını tespit ettiğim dönemlerde yapmış olduğum araştırmalarda bu işin içinde o zamanki devlet yönetiminin de eli olduğunu gördüm. Şahısların ismini vermek istemiyorum. Fakat yeri ve zamanı gelince gerçekleri söyleyeceğim.
Yani bu tahrifatlar, “Belli bir amaç doğrultusunda sistemli olarak mı yapıldı” diyorsunuz?
Evet, ben değiştirenlere karşı çıktım Ankara’daki kitap evlerinde bir tek Risale-i Nur yokken benim dükkânımda yüzlerce Risale-i Nur kitapları bulunuyordu. Envar Neşriyat, Risale-i Nur basıyordu. Ben bu yayınevini satın alıyordum, her şey tamamdı. Fakat bazı oyunlar oynandı bu yayınevini alamadım. Bana söylenen, “Devletin yayınevini satın almaya müsaade etmediği” oldu. Alacağımız dükkândaki bütün kitaplar toplanıp götürüldü ve bir daha da geri alamadım. Akıbetlerinin ne olduğunu bilmiyorum
Bahsini ettiğiniz bu değiştirmeler bir kerede mi yapıldı, yoksa zamana yayılan bir durum mu söz konusu?
Değişik zaman ve dönemlerde yapılmış. ‘Vahhabi’, ‘Münafıklar’ ve buna benzer bazı parçalar eserlerden tamamen çıkarılmış.
Bu değişiklikler Bediüzzaman hayattayken de yapılmış mıdır? Yapıldıysa bu durumdan haberi olmuş mudur?
Bediüzzaman hayatta iken Hattı Kuran’larda en küçük bir tahrifat yapılmamış. Fakat Latince kitaplarda tahrifatlar yapılmış. Üstad bu değişiklikleri bizzat tespit etmiştir. Mehmet Fevzi ağabeyle bir görüşmemizde Üstad’dan bir hatırasın ı şöyle nakletti; “Üstadımız yeni basılan risaleleri tetkik ederken yüzünde bir şiddet belirtisi oluştu. Sinirlenerek bıçağını çıkarıp yapılan değişiklikleri bıçağıyla kazarak şöyle buyurdu; ‘Kardeşim Risale-i Nur’a birer lügatçe yap. Yoksa bazı nadenler kendi hissiyatına ters düşen bazı tabirleri değiştireceklerdir.’ Ben de bu emir üzerine Asa-ı Musa’nın ahirine (sonuna) lügatçe yaptım ve basıldı.” dedi. Biz, Risale-i Nur’ları orijinal olarak ne eksik ne de fazla neşrettik. Okuyanlar gerçekleri görmüşlerdir. Eserler ortadadır ve bunun kuru edebiyatını yapmıyoruz. İddiamız soyut değil somuttur.
Bu değişiklikler hangi maksat doğrultusunda yapılmış olabilir?
Siyasi, içtima-i ve milli duyguları ifade eden meselelerde yapılmış.
O halde Nur hareketinin, yıllarca, bir partinin yan kuruluşu gibi görülmesinde değişikliklerin rolü var mıdır?
Mutlaka var. Ümmetçi olan Risale-i Nur Cemaati yapılan tahrifatlarla milliyetçi çizgiye kaydırıldı. Zamanla devlet kademelerine ulaştılar ve ümmetten, vatandaşa geçiş yaptılar.
Bahsini ettiğiniz tahrifatlar daha çok hangi konularda yapılmış?
Daha çok siyasi konularda yapılmış. Böyle bir hareket parti siyasetine bulaştırdı. Gerçek Risale-i Nur talebeleri siyasete girmediler zaten. Bu gün gerçekten Risale-i Nur’a bağlı kalınsaydı hiçbir iç karışıklık, mezhep, meşrep ve ırki çatışmalar olmazdı.
Tahrifatı yapanların bu işten karı ne olabilir?
Bu gün dünyayı bilen bir insan karını, zararını da çok iyi bilir. İslam’ı roman olarak okuyan birçok insan var. Irki, siyasi ve ekonomi zaafı olanlar bu vartaya düşmüşlerdir ve istifade etmişlerdir.
Bediüzzaman’ın ciddi bir muhalif ve çok kesin bir tavrının olduğunu biliyoruz. Bu değişiklikler, Üstad’ın kamuoyundaki imajını değiştirmeye neden olmuş mudur sizce?
Mutlaka gölgeleme olmuştur. Bazı kesimler fikir değişikliğine gidip siyasi hükme boyun eğmiştir. Gerçek manada Said Nursi ve kitaplarını bilen insanlarda imaj erozyonuna uğramaz. Bu değişmeleri yapan fikir yozlaşmasına uğradığı gibi onları taklit edenler de fikri ve duruş erozyonuna uğramıştı r.
Orijinal eserleri size kim verdi?
Envar Neşriyat’ı alma girişimlerimin engellenmesi doğrultusunda yapılan hile ve oyunlar neticesinde, Üstad’ın varisi olan Mustafa Acet ağabeyle Ankara’ya görüşmeye gittiğimde olayları ve hadiseleri kendisine naklettim. Bana dönerek, “Kardeşim hemen bir yayın evi kur ve bu eserleri neşretmeye başla, dün akşam Üstad rüyama gelerek. ‘Sana verdiğim çuvalı sahibine ver’ dedi. Üstad Urfa seyahatine giderken ağzı bağlı bir çuval dolusu kitapları bana emanet bırakmıştı. ‘Bunun günü ve sahibi gelir bu emaneti kendisine tevdi edersin’ demişti. Bende o günden bu güne çuvalı açmamıştım. Fakat bu hadiseler ve olaylar gösterdik ki Üstadın çuvalı sahibine teslim et dediği şahıs sensin. Onun için senin önünde çuvalı açıp sana teslim ediyorum” dedi. 0 zaman bütün hadiseleri bariz bir şekilde önünde serili gördüm. Ve kendiside ayrıca bir vasiyetname yazarak “Bütün hak ve hukuklarını bana verdiğini beyan etti.” Bu vasiyeti kendisi çoğaltarak, Üstad’ın bütün varislerine gönderdi. Buna ek olarak da Cevşenül Kebir ve Tesbihat’ı yazarak basımı için de hediye etti.
Aksini iddia edenler, bir yüzleşme talep ederlerse herhangi bir platforma karşı karşıya gelmeyi kabul eder misiniz?
Ben her görüşe açığım ve nettim. Ama her televizyona çıkmam. Nifak çıkmasını istemiyorum. Bu konuyla ilgili iddiası olan ortaklaşa belirlediğimiz bir yerde karşıma çıkabilir ve tartışırız.
(El Ezher profesörüne ile görüşme)
Nurcular saftır ama siyaseti bilmezler
Son Mısır seyahatimde bir El-Ezher talebesi yanıma gelerek, benden El Ezher profesörüne bahsettiğini ve kendisinin de benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de profesörle görüşmeye gittim. Kendisi, Nurculuk hakkında iki kitap yazdırdığını ve son zamanlarda Türkiye’den bir grup siyasetçinin Mısır’a geldiğini ve Nurculuk hakkında kendisine bir takım sorular sorduğunu belirtti. Profesör, “Nurcular; temizdir saftır, fal<at hareketlerinde siyaset yoktur. Ve ekolleri mistik bir anlayıştır.” Şeklinde
bir cevap vermiş ve Nurculuğa karşı bir mistik kanaati oluşmuştu. Ben ise bütün boyutuyla Bediüzzaman ve Risale-i Nur ekollünün meydana getirdiği atmosferi Şer’i anlayışı delilli ve kitabi olarak izah ettim. Neticede ayağa kalkarak; “Bende Nurculuğu mistik ve Anadolu’ya münhasır bir hareket olduğu kanaati hasıl olmuştu. Bu görüşmeden sonra şu kanaate yardım ki, Risale-i Nur hareketi evrensel bir Kur’an-ı cihanşümul harekettir. Önceden yazdırdığım iki kitap da boşa gitmiş oldu” dedi
BAZI TAHRİFATLARA ÖRNEKLER.
BUNLARI FETHULLAH GÜLEN DE BİLİYOR CEMAAT DE!
Bu konuyu Fethullah Gülen’le görüştünüz mü?
Benim onunla 10 senelik bir beraberliğim var. Köyüne bile gittik. Devletin büyük oyunlar oynadığını kendisine söyledim. 0 da biliyor neyin ne olduğunu. Benim yazdıklarıma en küçük itiraz bile etmesi mümkün değil. Risale-i Nur’un tahrif edildiğini biliyordu ama bu konuya duyarsı kaldı.
Cemaatten başka kimselerle görüştünüz mü?
Hekimoğlu İsmail’le görüşmemiz oldu. Beni ziyarete gelmişti. Kendisine Timaş’da yayınlanan Risale-i Nur’un neşir tarihçesini “niye bastın?” diye sordum. 0 da saf ve temiz bir insan olduğu için hizmet için basıldığını ifade etti. Cevaben; “Üstadımız Bediüzzaman hazretleri buyuruyor ki: ‘Çok iyiler var iyilik zannıyla fenalık ediyorlar.’ Sen o bastığın kitapta neşredenler şunu yazmışlardır. ‘Risale-i Nur’un zerresi değişmemiştir.’ Ben de cevaben şunu söylüyorum ki sadece değişmeyen Allah’ın kelamı Kur’an’ı Hakimdir. Onun dışında ondan önceki kitaplar dahi tahrife uğramışlardır. Hatta Allah’ın Resulü olan Peygamberimize yapılan iftiralar neticesinde yüz binlerce hadis uydurulmuştur” dedim. Kendisine Risale-i Nur’un tahrif edildiğini ezberimden ‘50 tane’ yine kitaplardan yüzlercesini söyleyebileceğimi belirtip ezberimden 10 tanesini nakil edince Hekimoğlu cevaben, “Evet değişiklikler yapılmıştır Fakat biz kendi içimizde böyle bilelim, dış alem de öyle bilsin” dedi. Bunun üzerine, “gerçekleri harfiyen doğru okumak ve doğru yazmak şiarımız olmalıdır. Her nevi tahrifata duyarlı olmalıyız. Böyle tahrifatlara yol vermemeliyiz” dedim. Hekimoğu ayağa kalkarak şu itirafta bulundu; “Senin Risale-i Nur anlayışın farklıdır. Bizim ki ise daha farklı olmuştur. Bizim nurculuğumuz Nihal Atsız nurculuğudur. Biz bu süzgeçten geçtik. Onun için hakikatleri senin gibi anlatmakta zorlanıyoruz.”