Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sabır ve direnç ahlakı....

? Çevrimdışı

...

Üye
İslam-TR Üyesi
..............SABIR VE DİRENÇ AHLAKI.................

... Sabredin. Şüphesiz ALLAH, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)



“Hiç kimseye, sabırdan daha bol ve daha hayırlı bir nimet verilmedi”1 buyuran Peygamberimiz, kavramı tüm zenginlikleri ve Kur’anî boyutuyla yaşayarak açıklamıştır. Bu açıdan sabır; acizlerin ve korkakların teselli bulmak için sığındığı bir teselli kaynağı olmayıp, değişik manalarıyla birlikte bir direnç ve hareket fıkhının temel ilkesidir. Küfre karşı elbirlik mücadele etmeyi, ona vahiy merkezli tavır koymayı bilmeyen insanların da sabırdan nasipleri yoktur. Sabrı sadece tavır ve direnç boyutuyla almak da belki eksik bir anlatım biçimidir. Fakat müslümanların yeryüzü ekseninde görmüş oldukları zulüm, böyle bir anlamı öne çıkarmamızı gerektirse de kavrama daha geniş bir zâviyeden bakmak gerekir.



Sabır, aklın ve şeriatın gerektirdiği şey üzerine nefsi tutmaktır. Eğer bu durum yani, nefsi tutma eylemi bir musibet sebebiyle olursa sabır, savaşta olursa şecaat/kahramanlıktır.2 Ayrıca şu anlamlara da gelir; başa gelen musibetlerin acısından dolayı ALLAH’tan (c.c) başkasına şikayetçi olmamak.3 Sızlanmamak, kendine acındırmamaktır.4 Tasavvufta bir makam olarak kabul edilen sabır, ariflerin dilinde de değişik anlamlara gelmektedir. İbrahim el-Havvas sabrı şu şekilde tanımlar: “Kitap ve sünnetin hükümleri üzerine sebat etmektir.” Şu tanımlar ise sabrın diğer iki boyutunu bize haber veriyor: Sabır; Sevdiğin kişinin rızası uğruna nefsinin telef olmasına razı olmandır. Güzel edeple belalara karşı durmak da sabırdır.5




Kur’an-ı Kerim’in etimolojisi ile semantiği arasında ilgi kurmak suretiyle güzel çalışmalar yapan Izutsu ise sabrı şöyle tanımlamaktadır: “İtidali muhafaza”, kolayca vazgeçmeme, ya da tahammül gösterme demek olan sabır, şecaatin bir kısmı veya daha doğrusu onun zaruri bir öğesidir. Cahiliyye zamanında, hayat şartlarının o denli haşin olduğu çölde, her kişinin sürekli olarak, yalnız kendi canı ve ait olduğu kabilenin geçimi için de olsa, olağanüstü sabır ve tahammül göstermesi gerekmekte idi. Fizik güç; tabiaten gerekli idi, ancak yeterli değildi. Kişinin içten gelen bir şeyle, yani sabırla, ne olursa olsun davasından vazgeçmemesini sağlayan o bükülmez kararlılıkla desteklenmesi gerekliydi. Sabır; ruhen belalar ve acılar karşısında itidali muhafaza ve her türlü zorluğun orta yerinde kişinin; davasının bayraktarlığını yapmakta sebat etmesi için gerekli güce sahip olmasıdır. Buna göre sabrın, savaş alanında savaşçının erkekliğini yansıtan bir fazilet olduğu kolaylıkla görülecektir. Sabır erdemi olmadan cesaret olmaz. İslam, bu eski göçebe faziletini de, ona belirli bir dini istikamet vermek suretiyle kendisinin en belli başlı erdemlerinden birine dönüştürdü: “ALLAH yolunda sabır.”6 Çünkü sabır, vazgeçilmez bir psikolojik güçtür. Zorluklar, korkular, büyük meydan okumalar ve ağır koşullar karşısında insanın güçlü bir konumda olmasını sağlar. Dengede kalmasına yardımcı olur. Onu, katlanmaya ve her türlü acıya ve zarara rağmen yoluna devam etmeye iter.7




Yukarıdaki tüm açıklamaları gündelik hareket fıkhımıza indirgemek suretiyle özetlersek, sabır şu anlamlara gelir: Duygu ve arzuları kontrol altında tutmak, acelecilik, şaşkınlık, ümitsizlik ve aç gözlülükten sakınmak, soğukkanlı olmak, düşünceli kararlara varmak, tehlike ve zorluk anlarında bile yanlış adım atmamak, çok büyük belalarla karşılaşıldığında ve çok kötü bir durumda olunduğunda dahi kontrolü kaybetmemek, görünürde yardımcı olan bir araçla, amaca gecikmeksizin hemen ulaşmak için sabırsızlık da acele bir davranışta bulunmamak ve dünyevi kazanç ve faydalar elde etmeye veya nefsin eğilimlerine kendini kaptırmamaktır.8

Genişlik boyutuyla baktığımızda, direnç ahlakı’nın bir semeresi olan bu temel kavram, kadim fitne dönemlerinde içsel bir çarpıklığa uğratılmak suretiyle mü’minlerin, zulüm ve fesat ortamlarında şamar oğlanına döndürülmesine vesile kılınmıştır. Kavramı böyle bir çarpıklıktan kurtarması gereken sorumlu zevat, gerekli çalışmayı yapmadığı gibi, sorumluluğunu kuşanmak isteyen mü’minlere de ruhbani tavsiyelerde bulunarak onları cılızlaşan tepkilerini yok etmeğe çalışmaktadır. Neticede olacak olan; küfre sürekli egemenlik sağlamaktır. Böylesi çirkin bir anlayıştan kurtulup, zihinsel bir değişimle azim sahibi peygamberlerin değişmez ahlâkı olan sabır ve cihadı kuşanabilmek için, Kerim Kitabımızın konuyla ilgili emirlerine gönlümüzü açmak zorundayız.

Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık olarak doksandan fazla ayette geçen sabır kavramını dört boyutlu ele almak gerekir. Bunlar:

1- ALLAH’a (c.c) itaatle, emirlerini yerine getirmekte sabır: İbadet ve itaatte ALLAH’a yönelmek suretiyle hayatı vahye göre düzenleme eylemi, ruhu ALLAH’a teslim edene kadar ki hayatın uzunluğunu kapsar. ALLAH Teala konuyla ilgili Kur’an’da şöyle buyurmuştur: “Sana yakin/ölüm gelene kadar Rabbine kullukta devam et.”9 Sadece belirli şekilleri ihtiva etmeyen ibadet kavramı, hayatın tüm ayrıntılarında ALLAH’a itaat kastıyla, olaylara vahiy merkezli bakıp pratik yapmaktır. Bu uğurda meşakkatler varsa sabırlı olmak gerekir. Nitekim şu ayet, ibadetlerdeki sabır olayına işaret etmektedir: “O halde O’na ibadet et ve bu ibadetinde sabırlı ol.”10 İnsan, ALLAH’a olan itaatında, ibadetlerinde yeryüzünün çamurlarından kurtulmalı, ihtiyaçların ağırlığından uzaklaşmalı, nefsin arzularından kaçmalı ve hayatın aşağılıklarından arınmalıdır. Bunları yapabilmek ibadet ve itaatte sabırdır.




2- ALLAH’a karşı günah işlemekten nefsi menetme konusunda sabır: Günah; ALLAH’a ve O’nun emirlerine karşı işlenen suçlardır. Yüce ALLAH, günahlara karşı dayanıklılık konusunda bize peygamberlerini örnek verir. Onları bizim için model olarak gösterir. Günahlara sabır konusunda Kur’an’ın verdiği en güzel örneklerden birisi Yusuf (a.s)’dur. O’nu, Mısır Azizi’nin karısı çirkinliğe çağırdığında O, böyle bir cinayetten ALLAH’a sığınmıştır.11 Günah işlemenin; gençlik, gariplik, kölelik ve davet edenin güzelliği gibi tüm yollarının açık olmasına rağmen O, ALLAH’a isyan etmemiş ve şehvetlere sabretmişti. Böylece Yusuf (a.s) Kur’an’ın kıssa anlatım üslubuyla bizlere ve gelecek nesillere evrensel bir örnek oldu.


3- ALLAH’tan gelecek bela ve musibetlere karşı sabır: ALLAH Teala kullarını çeşitli şekillerde dener. Kulara düşen görev bunun bir imtihan olduğunu bilip musibetleri rıza/gönül hoşluğu ile karşılamaktır. Bela ve musibetleri sabırla karşılayan kullarını Yüce ALLAH şu ayette olduğu gibi müjdelemiştir: “Andolsun, biz sizi biraz korku açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.”12 Omuzlarına, evrenin kötü gidişatına müdahil olmak gibi ağır bir yük yüklenecek insanları önderlik konumuna hazırlamak için denemek, sabretmelerinin keyfiyetine göre onları önderlik konumuna getirmek13 Rabbimizin evrensel bir kuralıdır. Denenmeden mü’minlerin yönetimini üstlenen kişiler, onların hukukunu savunamaz ve onları “izzet” konumuna da getiremez.




4- Küfür başta olmak üzere her türlü kötülüğe karşı dirençte sabır: ALLAH’ın (c.c) tiplemesini belirlediği kul; hareketli, üretken, dayanıklı ve daimi bir aksiyon içerisindedir. Bunun en güzel kanıtı; kullarını hareketli olmaya çağıran Kur’an’daki altıyüzden fazla cihad ayeti ve devamlı eylem halinde olması istenen 14 Peygamber’inin hayatıdır. Kur’an; şeytana, nefse, tembelliğe, verimsizliğe, küfre, fıska ve sömürüye karşı direnci/sabrı proğramlayan bir kitaptır. Direnci olmayanın vahiyden nasibi olmaz. ALLAH Teala bizleri küfre karşı yiğitlik göstermede ve onların küfür için harcadıkları eforun daha fazlasını Hakk yolda sarf etmemizi bizlerden şu ayette istemektedir: “Ey iman edenler! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ki, kurtuluşa erebilesiniz.”15 Sabır da, dua da mü’minlerin hareketli olmalarıyla ilintili kavramlardır. Kur’an’daki her dua bir aksiyona bağlandığı gibi, ruhsal donanımını vahiyle gerçekleştiren mü’minlerden Yüce ALLAH; sayıya, düşmanların çokluğuna bakmaksızın kuvvet oluşturmak suretiyle kendi yolunda fedakarlık istemektedir.16 ALLAH için fedakarlıkta bulunma duygusunu törpülemeye çalışanlar ümmetin geleceği için zilleti reva görenlerdir. Netice zillet kapısına çıktıktan sonra bilerek veya bilmeden yapmak arasında bir fark da yoktur.

Kur’an-ı Kerim bizlere öğretmek ve mü’minlerini donatmak için sabır kavramını Kur’an’da çeşitli biçimlerde anmıştır ki; bunları şöyle sıralayabiliriz:

1- Emrettiği sabır: Şu ayet bu çeşit bir sabra işaret ediyor: “Ey iman edenler! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin...”17

2- Müsbet olan sabrın zıddını yasaklayan ayetler: Böyle bir yasağı işlememek için Rabbimizin şu ayetini iyi anlamalıyız: “Ey iman edenler! Toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).18 Çünkü, küfre karşı sırt dönüp mücadele etmemek, sabrı terketmektir. Bu hal, Kur’an’ın kınadığı ve yasakladığı bir davranıştır.




3- Kullarından sabredenleri övdüğü ayetler: “Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.”19 Bu vasıfları taşıyanlar Hz. ALLAH’ın övgüsünün bir tecellisi olarak cennetle müjdelenen ideal mü’minlerdir.




4- ALLAH Teala’nın sabredenleri sevdiğini ilan ettiği ayetler: “Nice peygamber, beraberinde kendisini Rabbe adayan birçok kişi bulunduğu halde savaşmıştır. Onlar ALLAH yolunda kendilerine gelip çatan zorluklar yüzünden gevşememiş, zayıflık göstermemiş, susup pusmamışlardır. ALLAH, sabredenleri sever.”20




5- ALLAH’ın (c.c) kendi beraberliğini sabredenlerle andığı ayetler: Böyle bir beraberlik neticesinde ALLAH Teala sabreden kulların yardımla destekliyor ve onları koruyor. Umumi bir beraberlikten ziyade özel bir beraberlik ki; ayette şöyle dile getiriliyor: “ALLAH’a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgarınız kesilir. Sabredin; ALLAH, sabredenlerle beraberdir.”21




6- Sabrın, sabredenlere daha hayırlı olduğunu haber verip kullarını böyle kutlu bir amele teşvik ettiği ayetler: “Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”22




7- Sabredenlere amellerine karşılık mükafatın en güzelini vadettiği ayetler: Bu durum şu ayette özendirici bir üslupla şöyle dile getiriliyor: “... Sabredenlere ödüllerini biz, ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.”23




8- Sabredenlere hesapsız mükafat sözü verdiği ayetler ki; işte onlardan birisi: “Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir.”24




9- Sabredenlere müjde şeklinde gelen buyruklar: “Yemin olsun ki sizi, korku, açlık, mallardan, canlardan, meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.”25




10- Sabreden mücahitlere, direniş erlerine yardımın garanti olduğunu ifade eden ayetler:26 Şu ayette bu husus net olarak haber verilmiştir: “İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstümüze gelseler bile eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beşbin melekle destekler.”27




Kur’an-ı Kerim’de çeşitli biçimlerde ele alınan bu temel kavram, insanımızın zihninde bir anlam kaymasına uğratılmıştır. Peygamberlerin ve onların takipçilerinin temel vasıflarından olan sabır; ALLAH’ın emirleriyle donanmak suretiyle çok yönlü bir direnişin adıdır. Hz. Peygamber (a.s) arkadaşlarını daimi bir sabır eğitiminden geçirmiş ve onlara; yoldaki eziyetlere aldırmadan hep ileriye bakmayı öğretmiştir. Bu direnç fıkhı daha sonra, güç olmuş, hicret olmuş, cihad olmuş ve devlet olmuş. Çünkü, sabrı olmayan ümmetler saadete giden yolda hedefe varamazlar. Onun için Lokman (a.s) oğluna daha küçükken sabır ahlakını vermişti.28 Tüm yeryüzü mü’minlerinin; büyüğüyle küçüğüyle nebevî sabrı kuşanmaları gerekir, eğer idealleri varsa.................



ALLAH'ın beğendiği sabır nasıl olur?

İslam Dini, insanın ALLAH için sabretmesini tavsiye eder. Bir ayette "Rabbin için sabret" (Müddessir Suresi, 7) şeklinde emredilmiştir. İnsanın ALLAH'ın rızasını kazanmak için gösterdiği güzel ahlakta, yaptığı hayırlı işlerde en önemli özelliklerinden biri sabırdır.
Ancak, sabır ile "tahammül" kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir. Tahammül, hoşa gitmeyen, acı veren bir sıkıntıya katlanma eylemidir. Oysa Kuran'da kastedilen sabır, mümin için bir sıkıntı kaynağı değildir. Mümin, ALLAH'ın rızasını kazanmak için sabreder, dolayısıyla sabrından dolayı bir sıkıntıya kapılmaz, aksine manevi bir haz duyar.
Ayrıca sabır, Kuran'da anlatılan tüm mümin özelliklerini de kapsayan bir vasıftır. Çünkü bir insan; mütevazi, cömert, fedakar, itaatkar olabilir, fakat bu özellikleri sürdürme konusunda sabır gösterirse bunların gerçek bir değeri olur. Yani sabır, diğer tüm mümin vasıflarını değerli ve geçerli kılan bir vasıftır.

Tevekkül ne demektir?

Tevekkül, yeryüzündeki tüm olayların ALLAH'ın kontrolünde gerçekleştiğini, O dilemeden hiç kimsenin kendisine yarar veya zarar dokunduramayacağını bilen insanın, ALLAH'a güvenip dayanmasıdır. Müminler ALLAH'ın herşeye güç yetiren olduğunu, O'nun tek bir "Ol" demesiyle herşeyin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu bilirler ve karşılaştıkları zorluklarda asla ümitsizliğe kapılmazlar. Ne şartlar altında olursa olsun ALLAH'ın kendilerine mutlaka yardım edeceğini, dünyada ve ahirette kolaylık dileyeceğini bilirler. Bundan kaynaklanan bir iç huzuru ve neşe içerisinde yaşamlarını sürdürürler.
Müminin üzerine düşen, olaylar karşısında sadece ALLAH'ın istediği tepkileri vermek, sonucunu ise ALLAH'tan beklemektir. Bir ayette, yalnızca inananların kavrayabildiği bu büyük sır şöyle ifade edilir:
... Kim ALLAH'tan korkup-sakınırsa, (ALLAH) ona bir çıkış yolu gösterir; Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de ALLAH'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette ALLAH, kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. ALLAH, herşey için bir ölçü kılmıştır. (Talak Suresi, 2-3)




Kaynakça:

1- et-Tac, III, Cami’l-Usul, V, 51

2- el-Isfahanî, Müfredat, 474

3- Cürcani, et-Tarifat, 131

4- Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, 446

5- İbn-i Kayim, el-Medaric, II, 164-165

6- İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, 146-147

7- Fadlullah, İslam ve Kuvvetin Mantığı, 138

8- Mevdudi, Tefhim, II, 159

9- Hicr, 15/99

10- Meryem, 19/65

11- Bak. Yusuf, 12/23-28

12- Bakara, 2/155

13- Bakara, 2/124; Ayrıca Bak: Bakara, 2/214; Âl-i İmran, 3/166, 167, 179; Muhammed 47/31

14- Bak: İnşirah, 94/4

15- Âl-i İmran, 3/200

16- Bak: Bakara, 2/249-250; Enfal, 8/65-66

17- Bakara, 2/153

18- Enfal, 8/15

19- Âl-i İmran, 3/17

20- Âl-i İmran, 3/146

21- Enfal, 8/46A

22- Nahl, 16/96

23- Nahl, 16/96

24 -Zümer, 39/10

25- Bakara, 2/155

26- İbn Kayyim, a.g.e, II, 160-161

27- Âl-i İmran, 3/125

28- Lokman, 31/17

SABIR KONUSUNDA GENİŞ Bİ ARAŞTIRMA YAPMIŞTIM AMA BENİM YAPTIĞIMDAN DAHA GÜZEL VE HAYIRLISINI GÖRÜNCE ONU SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.İNŞLH YARARLANANLAR OLUR DİE UMUT EDİYORUM....
(bazı yerlerde fikirlerimi ve bazı ayetleri eklemeden edemedim bi hata olduysa şahsımdandır,affınıza sığınırım.)

(alıntıdır) (alıntıdır) (alıntıdır)
 
Üst Ana Sayfa Alt