Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sahabe Hayatından ve İslâm Tarihinden Kesitler

kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Müslüman Kadınların Kahramanlığı; Hz. Safiyye'nin (radıyallahu anha) Yahudiyi Öldürmesi

Rasulullah ﷺ, Bedir ve Uhud harbinden sonra kabilelerin savaş için yeniden yola çıktıklarını öğrenince Selman-ı Fârisi ona, Medine'nin çevresinde geniş ve derin bir hendek kazılmasını tavsiye etti.

Rasulullah'ın ﷺ şöyle bir âdeti vardı: Bir harbe karar verdiğinde, Medine'den birisinin kötülük etmesinden çekindiği için kadın ve çocukları kalelere bırakırdı.
Peygamber ﷺ Hendek harbinde hanımlarını, halasını ve diğer kadınları Hassan b. Sabit'in kalesine yerleştirdi. Çünkü o Medine kalelerinin en iyilerindendi ve alınması en güç kalelerinden birisiydi...

Safiyye (Radıyallahu Anhâ) şöyle anlatır: "Hendek kazıldığı sırada Hassan b. Sabit, kadın ve çocuklarla birlikte kaledeydi.. Oraya bir yahudi erkeği sabah karanlığında geldi ve kalenin etrafında dolaşmaya ve kalenin içindeki kadınları gözetlemeye ve araştırmaya başladı."

Safiyye onun, kalenin içindeki kadın ve çocukları koruyacak erkek bulunup bulunmadığını öğrenmek için gelen bir yahudi casusu olduğunu anladı. Kendi kendisine şöyle dedi: "Kureyza oğulları diğer kabilelerle birlikte müşriklere yardım için savaşa girişmiş ve onlarla Rasulullah ﷺ arasındaki anlaşma bozulmuştu. Artık bizi onlara karşı koruyacak hiç kimse yoktu. Rasûlullah ﷺ ve müslümanlar, düşmanlarıyla boğaz boğazayken onları bırakıp bizi korumaya gelemezlerdi. Eğer ALLAH'ın düşmanı bizim gerçek durumumuzu kavmine götürebilirse, yahudiler kadınları ve çocukları esir alırlar ve böylece müslümanların başına belâ olurlar."

Safiyye (Radıyallâhu Anhâ), Hassan b. Sabit'e: "Hassan! Şu yahudi, gördüğün gibi kalenin etrafında dolaşıyor. Onun bizim kadınlarımızı bir yahudiye gösterip göstermeyeceğinde emin değilim. Kaleden in ve onu öldür." Dedi.
O da şöyle cevap verdi: "Abdulmuttalib'in kızı ALLAH sana mağfiret etsin! Vallahi, sen biliyorsun ki ben bu işin ehli değilim."

O böyle söyleyince Safiyye hemen eşarbını sıyırdı. Elbiselerini beline topladı. Omzuna bir direk aldı. Kalenin kapısına kadar indi. Sabır ve ustalıkla kapıyı araladı. Kapının aralığından dikkat ve temkinle ALLAH'ın düşmanına bakmaya başladı. Onun işini bitirebileceği bir pozisyonda olduğuna kanaat getirince, kesin ve ihtiyatlı bir saldırıda bulundu. Başına direkle vurdu ve onu yere fırlattı...arkasından birinci darbeyi ikincisi ve üçüncüsüyle destekledi ve nihayet işini bitirdi, onu öldürdü. Bundan sonra yanına gidip bıçağıyla başını kesti ve kalenin tepesinden fırlattı. Adamın başı kalenin eteklerinden yuvarlandı ve aşağıda beklemekte olan yahudilerin önünde durdu.

Yahudiler arkadaşlarının başını görünce, birbirlerine şöyle dediler:
"Muhammed'in kadın ve çocukları koruyucusuz bırakmadığını kesin olarak öğrendik."
Geldikleri yoldan geri döndüler...

Böylece Safiyye (Radıyallâhu Anhâ) müşrik bir erkeği öldüren ilk kadın olmuştur. Hz. Safiyye, Hendek savaşındaki bu kahramanlığı 58 yaşındayken yapmıştır.
(Sahabe Hayatından Notlar)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Müslümanların Batı'dan İleride Oluşu

⭕Haşhaş bin Said, Deniz Prensi rütbesinde bir Müslüman Arap denizciydi.

Bir grup Endülüslü adam topladı, gemiler hazırladı, onları bir aylık erzakla donattı ve onlarla birlikte karanlık denizde "Atlantik Okyanusu"nda bilinmeyen diyara "Amerika kıtasına" yelken açtı ve gemileri değerli hazinelerle dolu olarak geri döndü.

Tüm bunlar 889 yılında, yani Kolomb'dan 600 yıl önce gerçekleşti.

[Muruc Ez-zeheb, El-Mesudi]
----
⭕Bilim tarihçisi David Kipling şöyle diyor:
"Kopernik (Katolik bir gökbilimci) , seyahat ettiği bazı Müslüman beldelerde birtakım Arapça el yazmaları buldu ve onlarda yazanları kendi buluşuymuş gibi açıkladı!

Oysaki astronomideki bu teori ve bilgileri, aslen İbnu'ş-Şatir'den almıştır!"

İbnu'ş-Şatir: Müslüman bir astronom ve matematikçi olan Ebu'l-Hasan Alaeddin el-Ensari'dir (D. 777 H)
----
⭕1000 yıl önce ve hiçbir modern alet veya uydu olmadan; Müslüman âlim Ebu el-Rayhan el-Biruni, bin yıl önce Dünya'nın yarıçapının 6338.80 km olduğunu açıkladı.

Dünyanın yarıçapının doğru ölçüsü: 6370,98 km

Yani Biruni, 32 km fark ile doğru ölçüyü kaçırdı! Bu hatanın nedeni ise, Dünya'nın tamamen küresel olmamasından kaynaklanıyordu.

[Kanun el-mesudi, el-Biruni]
(Tarihte Bugün)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
⭕Dil Kalbin Tercümanıdır

Kabisa b. Zü'eyb anlatıyor: Rasûlüllah ﷺ in ashabından biri, bozguna uğrayan bir düşman grubunu takip edip, kaçmakta olan bir müşriki yakaladı. Kılıcını çekip tam öldüreceği sırada müşrik "La ilahe illallah" dedi. Fakat müşrik, daha sözünü bitirmeden, peşinden gelen sahabe onu öldürdü. Ama yaptığı işten dolayı pişman oldu.

Gidip, hadiseyi Rasulullah ﷺ e anlattı ve: "O, ölümden kurtulmak için Kelime-i Tevhid getirdi.." dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ﷺ: "Kalbini yardın mı? Unutma ki, dil kalbin tercümanıdır" buyurdu.

Aradan çok geçmeden bu adam öldü. Götürüp gömdüler. Fakat ceset toprağın üstüne çıktı. Ailesi, Rasûlüllah ﷺ e gidip, hadiseyi anlattı. Resûlüllah ﷺ: "Tekrar gömünüz" buyurdu. Tekrar gömdüler, ama yine toprağın üstüne çıktı. Resulullah ﷺ e haber verdiler: "Toprak onu kabul etmedi. Götürüp bir mağaraya atınız" buyurdu.
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Umeyr b. Vehb'in (Radıyallâhu Anh) Müslüman Olması

⭕Umeyr b. Vehb Bedir hadisesinden az bir zaman sonra Saffan b. Ümeyye'nin Kâbe'de ona tahsis edilmiş olan yerde oturuyorlardı. Ümeyr, Kureyş'in şeytanlarından birisi olup Rasulullah ﷺ ile ashâbına eziyet edenlerdendi. Rasulullah ﷺ Mekke'de iken onun elinden az çekmemişti. Oğlu Vehb ise Bedir'de esir alınanlar arasındaydı.

Umeyr, leşleri kuyuya atılan Mekke ölülerinden ve Bedir'de aldıkları yaralardan bahsetti. Saffan 'Andolsun, bu olanlardan sonra artık yaşamanın bir tadı yoktur!' dedi. Umeyr: 'Doğru söyledin. Eğer boynumda, veremediğim bir borç ve benden sonra helak olacaklarından korktuğum bir ailem olmasaydı, Muhammed'i öldürmek için derhal biner giderdim. Çünkü benim onlara gitmemin bir nedeni de vardır: Oğlum onların elinde esirdir' dedi. Saffan b. Ümeyye bu konuşmayı fırsat bilerek Umeyre şöyle dedi: 'Borcun benim boynuma olsun. Ben onu öderim. Senin çocukların da benim çocuklarımla beraber olsun. Hayatta oldukları müddetçe onlara ben bakarım. Bana genişlik veren hiçbir şeyi de onlardan esirgemem!' Umeyr 'O hâlde bu durumu bir sır olarak sakla!' dedi. Saffan da 'Olur' dedi.

Sonra Umeyr emretti; kılıcı keskinleştirildi ve üzerine de zehir sürüldü. Sonra Medine'ye gitti. Oraya ulaştığında, mescide gidip devesini oraya bağladı. O sırada Hz. Ömer (Radiyallâhu Anh) da mescitte oturmuş bazı Müslümanlarla, Allah'ın Bedir'de kendilerine yaptığı ikramdan ve düşmanlarının kalplerine korku salmasından bahsediyordu. Tam o sırada Umeyr b. Vehb gözüne takıldı. Hz. Ömer (Radiyallâhu Anh) 'Bu köpek, Allah'ın düşmanı Umeyr b. Vehb'dir ve ancak bir şer için gelmiştir. Aramızı bozan ve Bedir'de bizim kaç kişi olduğumuzu tahmin eden de budur' dedi.

Sonra Ömer (Radiyallâhu Anh), Rasulullah ﷺ'in yanına gitti ve: 'Ey ALLAH'ın Rasulü! Şu, ALLAH'ın düşmanı Umeyr b. Vehb kılıcı boynunda olduğu hâlde geldi' dedi.'
Rasulullah ﷺ de ona; 'Git onu yanıma getir!" dedi. Ömer çıkıp onun kılıcının kayışından tutup çekerek Rasulullah ﷺ'in yanına getirdi ve etrafındaki Ensâr'a; 'Siz de geliniz, Peygamber'in yanında oturunuz. Bu habisin Peygambere saldırmasını engelleyiniz. Çünkü bu emin bir insan değildir' dedi. Rasulullah ﷺ, Ömer (Radiyallâhu Anh) tarafından kılıcının kayışından tutup çekilerek getirilen Umeyr'i görünce; 'Ey Ömer! Onu bırak! Ey Umeyr! Sen de bana yaklaş!' dedi. Umeyr, Rasulullah ﷺ'e yaklaşarak Cahiliye selamı olan 'Mutlu sabahlar!' diye selam verdi. Bunun üzerine Rasulullah ﷺ : 'ALLAH bize senin selamından daha hayırlısını vermiştir ey Umeyr! Bize cennet halkının selamı verilmiştir' buyurdu.
Umeyr : 'Ey Muhammed! Andolsun ben bu İslâm selamını yeni işitiyorum' dedi.
Rasulullah ﷺ : 'Sen niçin gelmiştin ey Umeyr?' diye sorunca da; 'Şu sizin elinizdeki esir için (oğlunu kastediyor) geldim. Bu konuda bana bir iyilikte bulununuz' dedi.
Rasulullah ﷺ : 'O hâlde senin boynundaki kılıç nedir?' diye sordu. Umeyr 'ALLAH kılıçlarımızı kahretsin! Bize ne faydası oldu ki (Bedir'den kinaye)' dedi.
Rasulullah ﷺ : 'Niçin gelmiştin? Bana doğrusunu söyle!' dedi.
Umeyr: 'Yalnızca oğlumu kurtarmak için geldim' dedi. Rasulullah ﷺ : "Hayır! Yalandır. Siz Saffan b. Ümeyye ile birlikte onun Hicr'inde oturdunuz ve leşleri Bedir kuyusuna atılan Kureyş ölülerinden bahsettiniz. Sonra sen 'Eğer benim boynumda bir borç ve kendilerine bakacağım bir ailem olmasaydı gider Muhammed'i öldürürdüm' dedin. Bunun üzerine Saffan senin borcunu üzerine aldı. Ailene bakmayı da taahhüt etti. Sen de gelip beni öldürecektin. ALLAH benimle senin arana girmiş oldu' buyurdular.

Rasulullah ﷺ'in bu sözleri üzerine Umeyr 'Ben senin ALLAH'n Rasulü olduğuna şahitlik ederim! Ey ALLAH'ın Rasulü! Biz senin bütün getirdiklerini yalanlıyorduk. Bu Hicr'de oturmamız, Saffan ve benden başka hiç kimsenin bilmediği bir şeydir. Andolsun, ben biliyorum ki sana bu hadiseyi ALLAH Teâlâ haber vermiştir, ALLAH'a hamdolsun ki O, beni İslâm'a iletti ve bu yolculuğa çıkarttı' dedikten sonra şehadet getirdi.
Rasulullah ﷺ : 'Kardeşinize (Umeyr'e) dinini anlatınız, ona Kur'an öğretiniz. Esirini de bırakınız!' buyurdular. Sahabiler bütün bu söylenenleri yerine getirdiler.

Sonra Umeyr (Radiyallâhu Anh), Rasulullah ﷺ'e şöyle dedi: 'Ey ALLAH'ın Rasulü! Ben ALLAH'ın nurunu söndürmek için çalışan bir kişiydim. ALLAH'ın dininden olanlara çok şiddetli eza ve cefalarda bulundum. İsterim ki bana izin veresin; Mekke'ye gidip onları ALLAH'a, Rasûlü'ne ve İslâm'a davet edeyim. Umulur ki ALLAH onları doğru yola iletir. Eğer hidâyete gelmezlerse senin ashabına verdiğim üzüntü ve eziyeti aynen onlara da vereceğim' Rasulullah ﷺ ona izin verdi.

Umeyr, Mekke'ye döndü. Saffan, Umeyr b. Vehb Mekke'den çıkıp Medine'ye gittikten sonra etrafında bulunan Kureyşlilere 'Birkaç gün içinde öyle bir müjde gelecektir ki size Bedir hadisesini unutturacaktır' demişti. Saffan, her gelen kervandan Umeyr'i soruyordu. Nihayet bir kervan halkı ona Umeyr'in Müslüman olduğunu söyledi. Saffan 'Onunla artık hiçbir zaman konuşmayacağım' dedi. Ona hiçbir yarar sağlamayacağına dair de yemin etti.

— Bidaye, III/313

⭕Hz. Ömer'in (Radıyallâhu Anh) Onun Hakkında Söyledikleri
"Önceleri bir domuzu görmek Umeyr'i görmekten bana daha sevimli gelirdi. Fakat o, bugün benim yanımda bazı yavrularımdan daha sevimlidir" dedi.
— Heysemi, VIII/287
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ebû'd-Derda (Radıyallâhu Anh), Şam diyarındayken, durumlarını araştırmak üzere Mü'minlerin Emîri Ömer b. el-Hattab (Radıyallâhu Anh) onların yanına geldi. Arkadaşı, Ebû'd-Derda'yı (Radıyallâhu Anh) geceleyin evinde ziyaret etti. Kapıya gitti. Gördü ki, kapı kapalı değil, evin ışığı da yoktu. Ebu'd-Derda (Radıyallâhu Anh), Hz. Ömer'in (Radıyallâhu Anh) sesini duyunca, kalkıp yanına geldi, hoş geldin dedi ve onu bir yere oturttu.

Karanlıkta birbirlerini görmeksizin, karşılıklı konuşmaya başladılar. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) araştırdı ki, Ebû'd-Derda'nın (Radıyallâhu Anh) yastığının bir eğerden, yatağının çakıl taşlarından, elbisenin ise Şam'ın soğuğunda hiçbir faydası olmayan ince bir elbiseden ibaret olduğunu anladı.
Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh): "ALLAH iyiliğini versin, sana geçimini sağlamak için maaş bağlamadım mı? Sana göndermedim mi?" dedi.

"Ömer! Rasûlullah'ın ﷺ bize söylediği bir hadisi hatırlamıyor musun?"
Hz Ömer (Radıyallâhu Anh) "Hangisi o?"
Ebu'd-Derda (Radıyallâhu Anh) "Rasûlullah: "Sizin dünyadaki malınız bir yolcunun azığı kadar olsun" demedi mi?"
Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) "Evet."
Ebu'd-Derda (Radıyallâhu Anh) "Ondan sonra biz ne yaptık ya?"
Ömer ağladı, Ebû'd-Derda ağladı. Sabaha kadar hiç durmadan ağladılar...
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Herakliyus, Yermuk'te Müslümanlar tarafından uğratıldığı yenilgisinden dolayı üzüntü ve kedere boğuldu.

Ordusundan geri kalanlara baktı ve şöyle dedi: 'Vay halinize, söyleyin bana, onlar da sizin gibi insan değiller mi?!'

Dediler ki: 'Evet...'

Herakliyus dedi ki: 'Peki sayıca siz mi fazlaydınız yoksa onlar mı?'

Dediler ki: 'Biz fazlaydık...'

Dedi ki: 'Öyleyse niçin mağlup oldunuz?!'

Komutanlardan biri dedi ki: 'Çünkü onlar geceleri namaz kılan, gündüzleri oruç tutan, ahidlerini yerine getiren, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluktur."
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Tarihte Müslümanlar ve Batı arasında nasıl bir ilim ve kültür farkı vardı?
Birinci çizim 1581'de Avrupalılar tarafından çizilen bir dünya haritası.
İkinci görsel ise, birinciden 400 yıl önce; 1154 yılında Müslümanlar tarafından çizilen bir dünya haritası.
media%2FFac3szRVQAAJu1e.jpg%3Fname%3Dsmall
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Tarihte Müslümanlar ve Batı arasında nasıl bir ilim ve kültür farkı vardı?
Birinci çizim 1581'de Avrupalılar tarafından çizilen bir dünya haritası.
İkinci görsel ise, birinciden 400 yıl önce; 1154 yılında Müslümanlar tarafından çizilen bir dünya haritası.
media%2FFac3szRVQAAJu1e.jpg%3Fname%3Dsmall

Avrupalılar laleden esinlenmiş :D
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ata ibn Yesar'ın İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre bir adam kendisine gelerek;
"Ben bir kadına evlenme teklif etmiştim, benimle evlenmeyi kabul etmedi ve kendisini isteyen bir başka adamın teklifini kabul etti. Ben de üzerine saldırıp onu öldürdüm. Benim bu günahtan kurtulmamın bir yolu var mı?" diye sorar.
İbn Abbas adama; "Annen hayatta mı?" diye sorar, adam da;

"Hayır" diye cevap verir.
Bunun üzerine ibn Abbas; "ALLAH azze ve celle'ye tevbe et ve gücün yettiğince ona yaklaşmaya çalış." der.

Ata ibn Yesar şöyle diyor: Ibn Abbas'ın yanına giderek; "Annesinin hayatta olup olmadığın niye sordun?" dediğimde şöyle cevap verdi;
"Çünkü ben anneye iyilikten daha çok ALLAH'a yaklaştıran başka bir amel bilmiyorum."


[— Buhari, Edebu'l-Mufred'de rivayet eder.]
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
İbn Abbâs (Radıyallahu Anh) naklediyor:

Bir kadın Rasulullah ﷺ'e geldi ve:Yâ Rasûlullah, ben kadınların sana gönderdikleri elçiyim. Cihadı ALLAH erkeklere farz kılmıştır, onlar muzaffer olduklarında sevap kazanıyorlar, öldürüldüklerinde Rableri katında şehadet nimetine mazhar oluyorlar. Biz kadınlar cemaati ise onların işlerini görüyoruz, bu cihadda bize de yer yok mu?diye sordu.

Efendimiz şöyle buyurdu: “Sözcüsü olduğun kadınlara şunu ilet: “Kocanın haklarına saygı göstermek ve onun hakkını yerine getirmek, cihadın sevabına denktir. Ancak siz kadınlardan bunu hakkıyla yapan pek az!

Heysemî, Mecmau’z-Zevâid 4/560 (7631)
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ebû Hureyre der ki: "Ne ekmek yer, ne de ipek giyinirdim. Açıktan karnım birbirine yapışırdı. Belki bana yemek yedirir umuduyla Kur'ân’dan bildiğim bir âyeti bilmiyormuş gibi birine sorardım. Miskinlere karşı en iyi davranan kişi de Câfer b. Ebî Tâlib idi. Evinde ne varsa biz yoksullara yedirirdi. Bazen bize yağ dolu tulumu çıkarıp verirdi. Biz de onu açıp kaşıklayarak yerdik."

İbn Büreyde der ki: Bir adam ibn Abbâs'a hakaret etmişti, ibn Abbâs ona şöyle cevap verdi: "Sen bana hakaret ediyorsun ama benim üç özelliğim var; ALLAH’ın Kitab’ındaki her âyetle ilgili bildiklerimi bütün insanların bilmesini isterim. Müslüman hâkimlerden birinin adil bir karar vermesine; önünde muhakeme edilmeyecek olsam bile ben de sevinirim. Müslümanların topraklarına yağmur yağdığını duyduğum zaman, yağmura muhtaç sürülerim olmasa da sevinirim."
(Hilyetu'l Evliya)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Kays bildiriyor: Ömer b. el-Hattâb, Şam’a geldiği zaman insanlardan bir topluluk onu karşılamaya çıktılar. Ömer devesi üzerinde gelince, onu karşılamaya çıkanlar: “Ey müminlerin emiri! İnsanların önde gelen seçkin kişileriyle karşılaşacaksın, deveden inip ata binsen nasıl olur?” dediler.
Ömer: “Bir daha beni bu şekilde karşılamaya çıktığınızı görmeyeceğim!” dedi ve eliyle göğü işaret ederek şöyle devam etti: “Saygınlık oradan gelmektedir! Devemin önünden çekilin."
(Hilyetu'l Evliya)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Humeyd bin Abdirrahman bin Avf, babasından bildiriyor: Vefatına sebep olan hastalığı sırasında Ebû Bekr’in yanına girdim. Kendisine selam verdikten sonra bana: 'Dünyanın bizlere doğru yöneldiğini gördüm; ama bize henüz ulaşamadı. Fakat size gelecektir, ipekten perdeler, ipek işlemeli giysiler edinecek, yünden yataklar ve örtüler içinde yatacaksınız; ama yine de çakır dikenleri üzerindeymiş gibi olacaksınız. Vallahi birinizin haksız yere boynunun vurulması sizin için dünya nimetleri için yüzmenizden daha hayırlıdır' dedi."
(Hilyetu'l Evliya)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ebu’z-Zehra el-Kuşeyrî anlatıyor:

Herakliyus, Kostantiniyye’ye doğru sefere çıkmıştı. Herakliyus, Müslümanların esaretinden kaçıp gelen bir Rum’a: “Bana Müslümanlar hakkında bilgi ver.” dedi.
Adam: “Sana, onları gözlerinle görmüş gibi anlatacağım. Onlar, gündüzleri at sırtında mücadede ile meşguldürler, geceleri de ibadet ederler. Yol üzerinde yedikleri şeylerin ücretini verirler. Bir yere girince, muhakkak selam verirler. Düşmanlarını alt edinceye kadar sebat ederler.
Herakliyus: “Bu sözlerin doğru ise; onlar, ileride şu bastığım yerleri dahi ele geçirirler.” dedi.

— İbn Kesîr, el-Bidâye 7/15
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
KILIÇLARIN KIRILDIĞI BİR GÜN: MU'TE!

Rasûlullah ﷺ büyük devletlerin hükümdarlarına elçiler göndererek onları İslam'a davet ediyordu. Bu elçilerden biri olan Haris bin Umeyr de, Bizans İmparatorluğu'na bağlı Busra kentinin valisine gönderildi. Ancak Busra valisi Şurahbil, gelen elçiyi şehid etti. Bu haber Rasûlullah'a ﷺ ulaşınca, hicretin sekizinci senesinin cemaziyelevvel ayında Mu'te'ye askeri bir birlik gönderdi. Onların başlarına da Zeyd b. Harise'yi komutan tayin etti ve şöyle dedi: "Eğer Zeyd öldürülürse, yerine Cafer b. Ebi Talib komutan olsun. Eğer Cafer de öldürülürse onun yerine Abdullah b. Revaha geçsin."

Bunun üzerine ordu teçhizatlandı, sefer hazırlığı yaptı ve Şam'a doğru yola çıktılar. O gün Müslümanların sayısı yalnızca 3.000 kişiydi.

Ibn Ishak dedi ki: Sonra yürüdüler ve Şam topraklarından Maan'a indiler. Ordu burada Herakliyus'un, Belka topraklarından Maan'a, Rumlardan 100.000 kişilik bir ordu ile geldiğini işitti. Daha sonra Lahm, Cüzam, Kayn, Behra ve Bel kabilelerinden 100.000 kişi daha onlara katılmıştı.

Suheylî dedi ki: Bizanslılar 200.000 kişiydi. Onlara 50.000 kişi de Hristiyan Araplardan katılmıştı. En azından Bizanslılar 100.000, Hristiyan Araplar ise 50.000 kişi vardı.

Bu haber Müslümanlara ulaşınca onlar, Maan'da iki gece kaldılar. Onların durumlarını düşünüyorlardı. Şöyle dediler: "Durumu Rasûlullah'a yazarız ve düşmanlarımızın sayısını ona haber veririz. O da bizi ya takviye eder veya bize gereken emrini verir, biz de onun için yürürüz." Bunun üzerine Abdullah b. Revaha, orduyu cesaretlendirdi ve şöyle dedi:

"Ey kavmim! Şüphesiz hoşlanmadığınız şey muhakkak ki şehidliği talep ederek öne çıkmamızdır. İnsanlarla ne sayı, ne kuvvet ile, ne de kalabalık olmakla savaşmıyoruz. Onlara ancak Allah'ın, bize ikram ettiği bu dinle karşılık veriyoruz. İşte, yürüyünüz! Bu yürüyüşünüz ancak iki güzellikten birini getirir: Ya muzaffer olursunuz, ya şehit!"

Sonra ordular birbirleriyle karşı karşıya gelip savaştılar. Zeyd b. Harise, Rasûlullah'ın sancağını eline alarak savaşıyordu. Nihayet kavmin mızrakları arasında kan kaybederek şehid düştü. Sonra sancağı Cafer eline alıp savaştı. Savaş esnasında çıkmaza girdiği zaman kızıl atından kendini yere attı ve atın ayaklarını kesti. Sonra düşmanla savaştı ve şehid düştü. Daha sonra sancağı Abdullah b. Revaha aldı ve o da şehid oluncaya dek savaştı. Bunun üzerine Müslümanlar aralarında Halid bin Velid'i komutan tayin ettiler.

İŞTE ŞİMDİ SAVAŞ KIZIŞTI!

Vakidî, Haris b. Fudayl'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Halid sancağı eline aldığı zaman Rasûlullah ﷺ, 'İşte şimdi savaş ateşi kızıştı.' Dedi.


Abdullah b. Revaha akşam üzeri öldürüldüğünde Halid b. Velid, geceyi öylece geçirdi. Sabah olunca işi ele aldı. Ordunun arka kısmını öne, ön kısmını arka tarafa; sağ kısmını sol tarafa, sol kısmını da sağ tarafa yerleştirdi. Düşmanlar karşılarında farklı bir ordu görünce, bayrakların ve şeklin değiştiğini müşahede ettiler ve: "Müslümanlara takviye geldi!" dediler. Korktular ve hezimete uğramış olarak geri çekildiler. Ve geri çekilirken, daha önce maruz kalmadıkları şekilde öldürüldüler!
(Alıntı)
 
Son düzenleme:
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ölümüyle Düşmanlarını Bile Ağlatan Halife!

Halife Ömer bin Abdülaziz'in (rahimehullah) ölüm haberi, İslam devletinin inatçı bir muhalifi olan Roma imparatoru III. Leo, saray ehlini ve piskoposlarını şaşkına çeviren bir halde acı acı ağladı.

Ona kendisini ağlatan şeyi sordular, o da Müminlerin Emiri Ömer B. Abdülaziz için yazılan bir kasidede geçen sözlerin en doğru ve eksiksiz olarak kabul edilen şu bölümüyle cevap verdi:

'ALLAH'a yemin ederim ki, adil bir adam öldü ve adaletinin eşi benzeri yoktu.

Ve insanlar dünyadan ayrılan bir abidi sevmesinler ki, o; İnziva yerinde ALLAH'a ibadet eder halde (ölmüştür)

Ama şaşılacak şey şudur ki; bu dünya ayaklarının dibinde diz çökünceye kadar ona geldi de, O ise bundan yüz çevirdi...'


-Salahu'l Umme Fi Uluvvi'l Himme
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Dünyanın İlk Üniversitesi'ni Kuran Müslüman Kadın; Fâtıma el-Fıhriyye

Batı'da 1970'li yıllara kadar kadınlar üniversite eğitimi alamazken Müslüman bir kadın olan Fâtıma el-Fıhriyye, Miladî 859 yılında (Hicrî 244) dünyanın ilk üniversitesi olan Karaviyyîn Medreseleri'ni kurmuştur (ilk ismiyle Karaviyyîn Camii).
Üniversite şu anda "Karaviyyîn Üniversitesi" adını almıştır ve Fas'ta hâlâ hizmet vermektedir.
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) bir gün Muhâcir ve Ensâr’dan bir cemaatle otururken onlara: “Bazı işlerde bir kısım kimselere ayrıcalık tanıdığımı görseniz ne yaparsınız?” diye sordu. Cevap veren çıkmadı. Hz. Ömer, sorusunu iki veya üç kez daha tekrar
etti.

Bunun üzerine Beşîr b. Sa’d: “Eğer dediğin gibi davranırsan, oku düzelttiğimiz gibi seni de doğrulturuz.” dedi. Hz. Ömer bu cevap karşısında: “İşte, o zaman görevinizi yapmış olursunuz! İşte o zaman görevinizi yapmış olursunuz!” dedi.


(Buhârî, Târîhu’l-Kebîr 2/98 [1825])
----
Ertât b. Münzir anlatıyor:

“Hz. Ömer (Radıyallahu Anh), huzurunda oturanlara: “Hangi Müslüman en çok sevap kazanır?” diye sordu. Oradakiler, oruç ve namazdan söz ederek: “Emîru’l-Müminîn’den sonra şu ve şu vasıftaki kimselerdir.” dediler.

Hz. Ömer: “Sizin söylediklerinizden de Müminlerin Emiri’nden de daha fazla sevap kazananı size haber vereyim mi?” deyince “Evet, ver!” dediler. Hz. Ömer: Kendisini bir canavar mı parçalayacak, zehirli bir hayvan mı sokacak, yahut düşman mı düşünmeksizin atının yularından tutarak İslâm’ın merkezinden kalkıp Şam’a giden er oğlu er var ya! İşte en büyük mükâfatı o kazanır! dedi.


(el-Hindî, Kenzu’l-Ummâl 4/771 [11338])
(Alıntı)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Ebû Sa’lebe el-Huşenî der ki:

“Rasûlullah ﷺ bir savaştan gelmişti. Hemen mescide girip iki rekât namaz kıldı. Rasulullah ﷺ, herhangi bir seferden dönünce ilk işi, mescide girip iki rekât namaz kılmak, sonra Fâtıma’ya uğrayıp hâl hatır sormak, sonra da diğer hanımlarının yanına varmak olurdu.

Bir kere seferden döndüğünde mescide girip iki rekât namaz kıldı, sonra da diğer hanımlarının yanına uğramadan kızı Fâtıma’nın yanına geldi. Kızı kendisini kapıda karşıladı. Fâtıma, babasının yüzünü gözünü öpüp ağlamaya başladı.
ALLAH
Rasûlü ﷺ kızına: “Neden ağlıyorsun?” diye sordu.
Fâtıma: “Yâ Resûlallah! Görüyorum ki rengin solmuş, elbiselerin de eskimiş!” dedi.
ALLAH Rasûlü
: “Kızım, ağlama! ALLAH, babanı öyle bir dava ile göndermiştir ki, bu dava, yeryüzünde gecenin olduğu her yere, her kıtaya, her kente, her köye, her ova ve obaya ulaşacak. Onlar bu dava sebebiyle ya iman edecek aziz olacaklar, ya da inkâr edip zelil olacaklar."

[el-Hindî, Kenzu’l-Ummâl 1/506 (1448) 17 Ahmed b. Hanbel, Müsned 4/103(16998)]
(Alıntı)
------
Sahabeden Temim ed-Dârî der ki:

İnananların aziz olduğu ve inanmayanların da zelil olmasını bizzat ben kendi akrabalarımda müşahede ettim. Onlardan Müslüman olanlar lütuf ve ihsanlara nail oldu, şeref ve güç kazandı. Küfürde direnenler ise, hor ve hakir olarak kaldı, cizye ödemeye mecbur oldular.

[Ahmed b. Hanbel, Müsned 4/103(16998)]
(Alıntı)
 
Üst Ana Sayfa Alt